MEMLEKETE HOŞ GELDİNİZ

   
  Ordu Değişim Gazetesi
  10.köy Erol Karaer yazıyor (Eski)
 



 

Bu köyün yazarı Erol Karaer'dir



 

 

 






NE OLDU ?

 

 Cumartesileri yazı yazmıyordum ama gündem yoğun olduğu için bu gündem yazalım istedim. Çünkü  Emniyet müdürü Hakan Kırmacı’nın Orduspor’u ziyareti sırasında söylediği sözler.

Müdür Kırmacı diyor ki  ‘Taşlama olayı Trabzonspor taraftarını getiren otobüslerin arasında Fındıkkale firmasına ait bir araçta varmış. Yani Trabzonspor’un otobüsünün taşlanması değil taraftar otobüsünün taşlanması söz konusu Orduspor otobüsüne bilerek yapılan saldırı değil” diyor…

            Şimdi ne oldu bir geriye bakalım yazılanları söylenenleri bir daha tahlil edelim.

            Bu konularda hafta içinde Büyük Tezgah isimli bir yazı daha yazacağım. Ancak Resmi açıklamaları bekliyoruz.

            xxx

           

Yandaş gazetenin genel yayın yönetmeni Mustafa Başbakan’ın PKK yöneticilerinin silahı bırakması halinde Avrupa’ya yerleşebileceğini yazısına taşırken PKK  için genel af çıkartılabilir diyor.

Bir başkası  Ermeni Mehmet ise Apo’nun hapisten çıkartılarak partiye genel başkan yapılmasını istiyor.

            Tüm bunları keyifli bir şekilde söyleyebiliyorlar.

            Bunları söylemelerinin, yazmalarının üstünden günler geçtiği halde ne yazık ki PKK piçleri tarafından yakınları şehit edilmiş olanlar ise sadece sözde tepki gösteriyorlar.

Korku imparatorluğu oluşmuştur. Birisi söylüyor diğeri yönlendiriyor. Aksini düşünmek bile yasak…

Apo serbest bırakılmalı ve istediği gibi at oynatmalıdır!!!

Bunun aksini düşünenler Vatan hainidir.. Hemen hapse atılmalıdır!!!

xxx

            Bu arada Cumhuriyete ve Atatürk’e bağlı tüm öğretmenlerimizin, öğretmenler gününü kutlarız…

 

“Bakanın ricasıyla görev yapıyorum”

            Ordu Özel İdare genel sekreteri Selami Aydın ile ilgili yazdığım yazıya yanıt verilmesi halinde yanlayacağımı  söylemiştim.

            Aradı kendisi… “Ben Kaymakamlık yapmışım, kritik görevlerde bulunmuşum çok mu koruma ile gezmem. Benim kadrom Başbakanlık müşaviri burada geçici görev yapıyorum Özel İdare’den para almıyorum, Burada da öyle isteyerek görev yaptığım yok Burası arayıp da bulamayacağım yer değil.Bakanımızın ricası ile bu görevi sürdürüyorum. Gece gündüzümüz yok. Sürekli arazideyim korumam benim elim ayağım şoförlüğümü yapıyor her işimi yapıyor. Başka ilçelerde de kaymakamlık yaptım.”

Bu açıklamanın arasına girip tamam bu dediklerinizi yazacağım ama sizin haricinizde koruması olan böyle Müdür var mı dedim. Bana “ben müdür değilim Özel İdare genel sekreteriyim ayrıca Kaymakamlığım bulunuyor hangi kaymakamın koruması yok ki?” şeklinde yanıt verdi.

Kaymakamlıktan bahsetmediğimi bu tür görevde olanların koruması var mı diye sorduğumda ‘Orası beni ilgilendirmiyor” diye yanıt verdi.

Başka sorularıma da vurgu yapınca dediğim gibi onu yüzünüze karşı soracağım diyerek görüşmeyi tamamladım.

Yazımın bir bölümünde ki “ Ordu İl Özel İdare genel sekreteri  Selami Aydın Ordu’lu bir vatandaş…Akkuş ilçesi doğumlu…” Vatandaş bölümüne alınmış konuşmasından öyle anladım. İyi de dedim aşağıda ki Beyefendi’yi de ben yazdım.

Ordulu bir insan olarak Ordulu bir kişinin Bakan ricası ile bu görevi yaptığını burasının arayıp da bulamayacağı bir yer olmadığını öğrenince fazla lafa gerek görmedim. Özel idare sekreterleri  koruma ile geziyor diye eleştiride bulunuyorum. İnsanlar hangi özverilerle görev yapıyor şimdi öğrenmiş oldum!!!

Gazetecinin soru sormak görevi haaa, Ordu’da bir ben sorunca Selami Aydın beyefendinin bunları söylemesi de gayet normal!!!

 


Hangisine yanayım…

Orduspor  taraftarı diyen 3-5 kişinin rezilliğine mi, medyada ki yanlış yalan habere mi, yoksa sosyal medya da alay konusu olduğumuza mı?

TRT 3’da ve Lig Tv’de aynen haber şöyle verildi:

“ Orduspor taraftarı Trabzon otobüsü  diye yanlışlıkla kendi otobüsünü taşladı”

Bu haber kim tarafından nasıl verildi. Kim uydurdu, aynen otobüsü taşlayanlar gibi bulunmalı ve ortaya çıkmalıdır.

TRT spor ile  Lig Tv bu haberin kaynağını açıklamalıdır.

Böyle rezil bir olayı bahane ederek Ordulular ile dalga geçtirmek Ordululara hakarete varan yorumların yapılmasına neden olmak ve bunları malzeme yapanlar hemen özür dilemelidir.

Sonuçta Orduspor taraftarı diye kendilerini tanıtıp bu rezilliği yapanlar bu ahlaksızca işleri gerçekleştirenler kadar bunu çıkartanlarda ahlaksız ve terbiyesizdir.

Bu konuda  kim ne düşünür kim ne yapar bilemem ama bu haberin kaynağı mutlaka bulunmalı. Eğer uydurma ise en az taşlama kadar rezalet olan bu konuda gereken tepki gösterilmelidir diyorum.

Sosyal medya da yazılanların en hafif deyimle en namuslularını buradan paylaşıyorum ve yüzleri kızarması gerekenlerin yüzlerine bir kez daha tükürüyorum.

 

Hey gidi karadeniz, karadeniz...

 

neden ülkemiz bu kadar saçma sapan şeyler yapar oldu

bir Ordulu olarak yapılanları kınıyorum ama bir mor beyaz üzerinde Orduspor yazan bir otobüse sahip olmadığımız içinde yönetime kızıyorum. deplasmana gider gibi x firmasıyla iç saha maçına mı gidilir!!!

 

Bunu yapan taraftarın eğitim seviyesi o kadar düşük ki kendi otobüsünü bilemiyor. Bu tür taraftarlar her yerde var maç öncesi alkol vb alan kişiler maçta kendini kaybediyor maç girişinde alkol taraması yapılmalı

 

Orduspor taraftarları Trabzonspor otobüsü zannedip kendi otobüslerini taş yağmuruna tutmuşlar‚ Monje´nin kafası yarılmış.  Tersi olsaydı‚ Trabzon´da Orduspor otobüsü sanarak kendi otobüslerini taslasalar daha iyi malzeme olurdu 


beni bir sen anladın‚ onu da yanlış anladın sözü geldi

 

Ya son zamanlarda duyduğum en keyifli haber oldu 

 

yanlış otobüs taşlaya taşlaya doğru otobüs taşlamasını öğrenecekler...

 

KİM BUNLAR?

AMK gazetesi kaynak gösterilerek bir çok sitede bir haber yayınlandı. Haberin en önemli yerini sizle paylaştıktan sonra  yazıya devam edeceğim.

“ Olaydan bir kaç hafta önce emniyete ihbarda bulunulmuş, böyle bir saldırının yapılacağı söylenmişti. Ancak emniyet güçleri, bu olayın Ordu'da yaşanacağına kesinlikle ihtimal vermemişti. İşin daha ilginç yanı azmettirenler arasındaki telefon görüşmeleri...

İddiaya göre Ordu'da belediyede çalışan bir şahıs, bir iş adamı, bir parti mensubu ve bir yerel gazeteci arasında otobüsün taşlanacağına dair görüşmeler yapılmış ve bu kayıtlar emniyette bulunuyor. Amaç ise kulübün başarısız olmasının istenmesi ve Başkan Nedim Türkmen ile yönetiminin gönderilmesi. Önceki gün yapılan saldırının asıl hedefi ise Hector Cuper'di.”

Bu büyük bir suçlama büyük bir olay.

Emniyet müdürlüğü bu konuda acil açıklama yapmalıdır. Eğer telefonlar dinlenmiş ve bu kişiler takılmışsa isimleri açıklanmalıdır.

Yok böyle bir haber uydurma ise gerekende yapılmalıdır…

Bu işi su kaldırır hiçbir yanı yoktur..

 

Aptallar, paralı askerler ve malzemeler!

Trabzonspor maçı sonrasında bir televizyon spor programında  alt yazıda ‘ Orduspor taraftarı Trabzonspor otobüsü diye yanlışlıkla Orduspor otobüsünü taşladı bir futbolcu yaralandı diye haber yapıyorlar. Yani bu kadar aptalca bir şey görmedim. Nasıl yanlışlık olacak. Trabzonspor otobüsünün her tarafı giydirmeli. Orduluyu bu kadar aptal yerine koyabiliyorlar!!!

Niye , çünkü kendi otobüsünü taşlayan aptallar bunlar gibi  iş bilmezlere yazdıklarını anlamayanlara  malzeme veriyorlar.

Ayrıca merak ettiğim bu haberi kim hangi ajans ne şekilde servis yaptı. Haberi ciddiye alıp Lazlığımız, aptallığımız, Ordulu olarak trajikomik hallerimiz kalmadı!!!

Eğer bu haber Ordu’dan herhangi bir ajans tarafından geçilmişse bu haberi geçen bu işi acilen bıraksın…

            İşin bir başka acı tarafı ise Trabzonspor seyircisi o kadar patlayıcı maddeyi meşaleyi tribüne nasıl soktu.

            Kim açıklayacak?

            Sayın Valimiz Spor il başkanı olarak siz bir zahmet yetkililere sorun…

( Bu yazıyı yazarken sorumluluğun özel güvenlikte olduğu, girişte onlar tarafından arama yapıldığı belirtiliyor. Bende şunu soruyorum o zaman. Biz başka ile gittiğimizde şehir girişin de Polis durduruyor araçları insanları arıyor. Sonrada bir yerde toplayıp kendi araçları veya başka araçlarla maça götürüyor. Olayı sadece özel güvenliğe yıkmak birilerinin sorumluluğunu almaktır. O yüzden benden geçer not almıyor bu lafta açıklamalar . Bu nedenlerle  sorumada yanıt istiyorum. Başka illerde bu uygulama Ordu’da yapılmıyor mu? Yapılmıyorsa neden? Ordulu seyirci diyor ki Polisin yarısı zaten Trabzonlu, Giresunlu niye arasın ki ? Gel de bu mantıktan bakanlara yanıt ver bakalım? )

xxx                           

Birkaç kendini bilmez sorumsuz, ahlaksız kişilerin yaptığı saldırı ile ilgili olarak Orduspor yönetim kurulunda çok sert bir açıklama geldi.

Ordusppor resmi internet sitesinde Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamaların bir yerinde bu saldırıyı yapanlar Paralı asker olarak adlandırılırken,  bir yerde de Azmettirenlerin denilerek altına çizgi ile vurgu yapılmış..

Açıklamada öldürmeye tam teşebbüs edenlerin değerlendirmesini kamuoyuna bırakıldığı emniyet güçleri tarafından yakalanacağına inanıldığı vurgulanarak bundan sonra olayın tüm yönleri ile Türkiye’nin gündemine getirileceği  belirtildi.

xxx

:Bu açıklamadan sonra Orduspor yönetim kurulunun bu işin peşini bırakmaması paralı askerlerin ortaya çıkartılması gerekiyor.

Bu askerler kim tarafından tutulmuş! Bizde oldukça merak ediyoruz.

Olayı bizde nefretle kınıyor, bu konularda da yetkililerden açıklamalar beklediğini belirtiyoruz.

 

Bakacağız, göreceğiz

 

            Yaptıkları genel kurulda, onlarca koruma ile gezip istemediklerini çizip, istediklerini çizmeyerek tarihe geçen Nedim Türkmen ve arkadaşları aidatlarını ödemediklerini ileri sürdükleri üyelere çağrı yapıyorlar.

            Genel kurul salonuna giren bir gazeteci arkadaşa sormuştum, sen aidatını ödedin mi diye yok dedi. Sorsunlar, yine söylerim, yine açıklarım demeye devam ediyor.

            Nedim Türkmen Ordu’yu belki tanımaz… Peki, basının içinde gelen Murat Gürsoy ben ve bazı arkadaşların üstünün çizilmesine nasıl gönülleri razı oldu, nasıl hala bu rezaleti içlerine sindirebiliyorlar anlamış değilim. 

            Orduspor yönetim kurulu olarak üye aidatlarının ödenmesi konusunda internet sitelerinden açıklamalarda bulundular.

            Açıklamanın bir bölümünde ise şunlar vurgulandı: 

            Üyelerimiz, güncel borç bilgilerini kulübümüzün muhasebe biriminden öğrenebilirler. Ayrıca Derneğimiz Yönetim Kurulu üyeleri ve Kulüp çalışanlarımız Ordu’daki mevcut genel kurul üyelerimizden aidat borcu olanları tek tek ziyaret edecek, borçlar konusunda bilgi verecektir.

            Bakalım bu görevliler kimleri ziyaret edecekler kimleri etmeyecekler!

            Geçtiğimiz dönem yapılan genel kurul öncesi    bir günde bir yığın akraba arkadaş ve yandaşı üye yapanların ve genel kurulu sabahın köründe bir otel lobisinde gerçekleştirenlerin ne kadar samimi oldukları da o genel kurul da ortaya çıkmıştı.

            Ama hiç kimse şunu unutmasın ki sporun        siyaseti, adam kayırmacılığı, avantası, lavantası yandaşlığı yoktur.

            Gün gelir biz de onlar da her türlü hesabı veririz ve öderiz… 

            Elbette o günler gelecek.

            Zaman zaman bu deyişi yazarım yine yazıyorum:

            Hasan dağı arpalıktır

            Eğer sapan sürerse

            Her köylüden bir tavuk eğer köylü verirse,

            İyi gidiş bu gidiş

            Eğer sonu gelirse…

 


 

Ayıp

 Bu ayıp İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in mi yoksa bunu alet edenlerin mi bilemem…

            Ama çoğu aylar önce hizmete giren öyle ceya böyle açılışı yapılan bir kaçını diğer bakanların da gezdiği okulların  sözde açılışını yapmak ve bu kadar masrafa neden olmak hak hukuktan bahsedenlerin anlayışına sığıyor mu ?

 Fakir fukara, garip guruba deyip oyları toplayanların bu anlayışını ne yazık ki Ordu’da tek bir basın kuruluşu bile uçundan kenarından eleştirmedi…

İşin ilginç yanı ise hiç birinin yüzü kızarmıyor hiç biri toplumdan gelen tepkilere kulak bile asmıyor. Çoğu ise “şükür Allah’a yağmur yağıyor” diyor…

Yazık çok yazık. Elbette tarih Ordu medyasının bu acınacak halini sayfalarına yazıyor.

Onlar 3 maymunu oynamaya devam etsinler..

xxx

Türkiye’nin başka vilayetinde var mı varsa kaç kişidir bilemem.

Ordu İl Özel İdare genel sekreteri  Selami Aydın Ordu’lu bir vatandaş…Akkuş ilçesi doğumlu…

Fazla açılış ve davetlere  katılmadığım için dikkatimi çekmemiş.

Güzel Ordu okulunun açılışı sırasında gördüm. Selami  Aydın beyefendinin arkasında bir kişiyi görüp yanımda ki gazeteci arkadaşlara sordum koruma mı bu diye. Evet Türkiye Cumhuriyeti polislerinden biri Aydın’a korumalık yapıyor…

Şimdi soruyorum:

 Sayın Aydın Ordulu olarak senin korunacak bir durumun mu var ?

 Tehdit mi alıyorsun ?

Veya daha önce görev yaptığın yerlerde yaşanan bir olay nedeni ile mi koruma verildi.?

Korumayı sen mi talep ettin talep gerekçen neydi?

 Veya sana durup dururken süs olsun diye mi koruma verdiler?

Ayrıca başka sorularım da var onu da belki yüz yüze sorarım!!!

Yanıt verirlerse bu köşeden yayınlayacağım!!!

 


YANILMIŞIM

Bazen gün kırılır da hava akşama döner ya…

Bir bilsen öyleyim.

Ben ona gün devrilir derim…

Aslında gönül kırılırda, mevsim sonbahar gibi hissedersin ya,  aynen onun gibidir.

Bırakıp gidesim gelir tüm sevdiklerimi…

Alın lanet olsun dünyanızı başınıza çalın der gibi.

Bir yanım tutar beni, bir yanım, onu bilemez kimse.

Kimse neden , niçin demeden suçlar ya insanı…

En çok ona kızarım.

Baştasın gözdeniz, sözdesin.

Esirgemediğin tüm sevinçleri onlarla paylaşsan da

Zor gelir onlara seninle yaşamak.

Zor gelir, hem de ne zor ki, yürek sancısını bilemeden yüreğinin üzerine oturarak sorgularlar seni.

Yüreğinin yangınlığına mı yoksa, sevdiklerinin yarana tuz basmasına mı kızarsın.

Çek tut ellerimden beni..

Çek tut ki kurtulayım.

Sorgulama beni elini uzatmayacaksan,

Bırak derinlikler de kaybolayım.

Yemin billah size hiç zararım olmayacak.

Ölürsem ağlamanız ise en fazla 24 saat sürer.

Ben 24 bin saat yaşadım.

Yaşamak buysa….

Yanılmışım.

Hem de çok…

(Bir Gazetecinin Aykırı Dünyası adlı eserin yayınlanmayı bekleyen bölümlerinden…)


 

Bütün solcular teröristtir!

Emniyet Genel Müdürlüğünün hazırladığı bir klip var. Bir canlı bomba olayı anlatılarak çeşitli görüntülere yer veriliyor.

 Klipte yapılan mizansenlerin hepsinde olaylar sırasında yaşananlar anlatılırken ,nedense  gençlerin hepsi sol kollarını kaldırıyorlar ve slogan atıyorlar!!!

 Nasıl kafalar tarafından hazırlandığını bilmediğim bu klipi seyredince dedim ki bilmeyen bu ülkede ki bütün teröristlerin bütün bombacıların solcu olduğunu zanneder! Çünkü görüntülerde  kim varsa hepsinin sol kolu havada…

Buradan verilmek istenilen mesaj belli.

İnsanları diri diri öldürüp domuz bağı ile bağlayıp ev altına gömenleri bir gecede Salı verip yurt dışına çıkartanlar da solcular zaten.

Takip etmekle yükümlü olduğu kişilerin elini kolunu sallayarak kaçmalarına göz yumanlar da solcular!!!

Ne diyeyim böyle kafa böyle ayrımcı bir anlayış olduktan sonra bunlar her şeyi yapar.

Ama bunu yapanlar şimdi utanmıyorlarsa yarın elbette utanacaklar.
Elbette bu çirkinliğin hesabını soracak birileri çıkacaktır.

            Eeee onların ağ babası zamanında ne demişti.

Bana sağcılar adam öldürtüyor dedirtemezsiniz”

Kimin adamı oldukları artık tescillenenlerden yeni bir klip daha hazırlamalarını bekliyoruz. Bu konuda TRT büyük yardımda bulunabilir. Nede olsa onlarda geçtiğimiz günlerde  DİSK işçilerinin eylemini bir haberde kullanarak onları da terörist yapmıştı da…


 

ERKEK VE UTANÇ VERİCİ SESSİZLİK

 

Fanatik Gazetesinin internet sitesine FB-Ordu maçı sonrasında ‘Ordu Erkek gördü’ başlığı atılmış.

Gece sitenin başında bulunan Türkçe yoksunu sefil sözde FB’nin cezasının bitmesi nedeniyle erkek seyircilerinin de maça gelmesine vurgu yapmak istemiş.

Tabi akım derken başka şey söyleyince ortalık karıştı. Gazetenin sitesi mail ve mesaj yağmuruna tutulurken açıklamalarla kınandı  da.. Bunun üzerine internet sitesinden açıklama yapılarak özür dilendi ve bunu yapan personelle yollarının ayrıldığı açıklandı.

Hiç önemli değil artık. Zaten bu tür gazetelerin birinci vukuatları değil…

Peki Orduspor’un’ kıl aldırmayan’ yönetimi ne yaptı…

Yönetim demeyelim Nedim Türkmen tek ondan bahsedelim.

Bir ajansın haberine göre; Fanatik gazetesinden arkadaşlar aramış özür dilemiş onun için bu iş bitmiş.

Yani sadece o var ondan başkası yok.

Onun akıllı medya arkadaşları var, tepkiyi ise Cahil medya koyuyor!!!

Kulüp olarak ufak bir tepki bile göstermemenin altında neler yattığını  yağdanlık, yalaka, avantacı bazı medyacılar bilir nasıl olsu!!!

Sosyal medyada ortalığı  karıştıran tepki üstüne tepki koyan milyonlarca Ordulu ve Orduspor taraftarı ve severi yok.

Orduspor kulübünün resmi internet sitesinde bu konu ile ilgili tek bir satır bile tepki göstermemesini Ordu kamuoyunun taktirine bırakıyorum.

Zaten Nedim Türkmen’den bu tür tepkiyi beklemek haksızlık olurdu. Daha önceki televizyon programlarını ve diğer olayları bildiğimiz için hoş karşılıyoruz!!!

İnanın bana buna Türkiye’nin çeşitli takımlarının taraftarından bile tepkiler geldi.

Demek ki erkeği görenler ve erkek kim olanlar belli oldu!!!

( Bir çok kulüp taraftarı ortak açıklama yayınlarken  bir çok kişi sosyal medya da bunu kınayıp Orduspor yönetiminin açıklama yapmasını isterken bu yazı bittiğinde  (13 Kasım saat 16) Orduspor’un  kulübünün bize utanç verici sessizliği sürüyordu.)

xxx

Galatasaray maçı sonrasında bazı yerel medya soytarıları, yalakaları ve avantacıları tarafından göklere çıkartılan, hatta GS’ye transfer edilmeye kalkanların ne halde olduğunu biz görüyoruz da başkaları görmüyor!!!

FB maçında yol geçen hanına dönen sol kanat için çok bilen yağdanlık ve yağcı gazetecilerin bir şeyler dokunduracağını  saf şekilde düşünmüştüm!!!

Neyse lafı uzatmayayım.

Orduspor’un mevcut kadrosu ligi bitiremeyeceğini göstermiştir.

İlk yarıda ne yapıp edip durumu idare ederek toplamamız gereken puanları toplayıp ikinci yarı için takıma takviye şarttır defans, orta saha anormal derecede sos vermektedir. Bana kalırsa iyi bir santrafor bile gerekmektedir.

Devre arasında Cuper bırakmazsa ne olup biteceğini göreceğiz!?

 

 

Belediye dert yanıyor!

 

Ordu Belediyesi tarafından eski Cumartesi Pazar alanı için projelendirilen Modern Pazar Yeri ve Çok Katlı Otopark inşaatı çalışmaları tamamlandı. Geçmişte büyük bir ihtiyaç olarak gösterilen Otopark Ordu Belediyesi tarafından erken hizmete sokulurken, vatandaşların hala eski alışkanlıklarından vazgeçmeyip, araçlarını cadde ve sokaklara çekmesi ise kamuoyundan tepki topladı. 

Geçmişteki çirkin görüntüsü ile büyük eleştiri alan Yeni mahalledeki eski Cumartesi Pazar alanı için hazırlanan modern proje resmi açılış için gün sayıyor. Ordu Belediyesi projenin hayata geçmesi ile birlikte bölgede yaşanan vatandaşlarında taleplerini göz önüne alarak,  450 araç kapasiteli otoparkı erken hizmete aldı. Araç trafiğinin yoğun olduğu bölgede özellikle otopark eksikliği neden olarak gösterilirken bugün ise otoparkın hizmete sokulmasına rağmen hala araçların ana arterlerdeki cadde ve sokakların yanı sıra mahalledeki ara sokaklara çekilmesi ise tepkilere neden oldu.

xxx

Bu haber bir gazete haberi değil. Geçtiğimiz günlerde Ordu Belediyesinin internet sitesinde  yer aldı.

Bir gazete haberi gibi!!!

 Esas ilginç olanı Ordu Belediyesi resmi internet sitesinde şikayet ediyor dert yanıyordu.

Vallahi bunu da ilk kez gördüm ve duydum.

İcraat makamı dert yanıyor, bir şey yapamıyorum diye itiraf ediyor.

Bende neredeyse yıllardır yazıyorum işgalleri şunları bunları…

Belediye ben bir şey yapamıyorum diye internet sitesinde yazı yayınlıyor.

Gülsem mi ağlasam mı ?

Yarabbi sen bana akıl ver!!!

 

 

 

Yurdum Medyası!..

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da şüpheli bir paket nedeniyle alınan güvenlik önlemlerinin arasından sıyrılarak paketi alıp yere atan kişinin haberleri hemen hemen bütün televizyonlarda Yurdum insanı gibi başlıklarla verildi.

TV’lerin haber müdürlerinin, sorumlularının ve çalışanlarının haber reflekslerini yitirdiğine veya bir şeylerden korktuklarına dair izlenimler ortaya çıkmadı değil.

 Şimdi görüntüyü geriye sayalım.

Bombalı pakete doğru bir kişi koşuyor onun peşinden bir polis yakın planda takip ederken diğer 3-5 poliste koşturuyorlar… İleri zekalı adam paketi tutup sallıyor ve yere atıyor o paketi sallarken halinden  genç bir polis olduğu gözlenen kişi ise şahsı kolundan tutuyor…

Sonra gelen polisler yaka paça şahsı götürüyor.

Buraya kadar iyi güzel değil mi ?

            İşe haberciliğin bittiği nokta burası.

Yurdum insanı diye kafa bulduğu ileri zekalı adamın yaptığının yanlışlığına nasıl polisinde katıldığını vurgulamıyorlar. Vurgulamıyorlar veya biz polisi eleştirirsek bir şey mi olur diye düşünüyorlar.

            Ben diyorum ki ey polis kardeşlerimiz niye adamın peşinden gidiyorsunuz. Şahsın paketi alacağı ve bir şeyler yapacağı belli.Bomba çıkarsa geberip gidecek ama peşinden gidip yakın temas kurup bomba çıkarsa sizde öleceksiniz ya . Bu he cahillik bu ne iş bilmezlik diyemiyorlar.

Yurdum insanı ve yurdum polisi…

Aslında başlık şöyle olmalı idi;

Yurdum Medyası…


 

10 Kasım ve Aykırı dünya

Mustafa Kemal…

Kemal Paşa…

Cumhuriyetimizin mimarı, Atam, anam, babam; şimdi özgürce tuşlara basmamı sağlayan büyük insan.

Seni rahmetli babamın okuduğu Cumhuriyet gazetesinde tanıdım.

Kitaplarda okudum seni, Sümerbank’ta bir vatanın imarı için neler yaptığını öğrendim.

Ankara’da vatan kokan kararlarda, Afyon ovasından bir kartal gibi uçacağın zamanlarda aşık oldum.

Seni 19 Eylül 1924 ‘de Ordu’da halkına yaptığın söylemle içime kazıdım.

Sen ki bu memleketin kurtarıcısı, sen ki bu memleketin mimarısın.

Sana yanlış yazacak kalemin başını kırmak, sana uzanacak dili koparmak benim görevim değilse…

Hakkını helal etme!

xxx

Bir Gazetecinin Aykırı Dünyası adlı kitabımda yer alan bir yazıyı bu gün sizinle paylaşmak istedim.

Bayramlarda yaşananların etkisini hala içimden atabilmiş değilim.

Yarın ne yaşanacak onu da bilemiyorum ama tek bildiğim bir şey var oda ne yaparlarsa yapsınlar bu ülkenin en önemli Kahramanı olan Atatürk’ü ve onun izleri silmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.

Onu her zamankinden daha çok özlemle ve saygı ile anıyoruz…

           


Genel Kurmay açıklasın

Artık Genel Kurmay’ın neler yaptığına değil de neler yapmadığına bakıyoruz.

Örneğin Mesudiye ilçesindeki Mehmetçik Dershanesinin öğretmensizlik nedeniyle kapatılması haberi düştü gündeme.

Haberi özetle bir geçelim sonra da yorumlarımıza devam edelim: 

* * * *

“Ordu'nun Mesudiye ilçesinde, Giresun Jandarma Bölge Komutanlığı himayesinde atıl vaziyette kalan 2 katlı eski Tekel binası onarılarak 2006 yılında Mehmetçik Dershanesi olarak açılıp, ücretsiz hizmet vermeye başladı. 4 sınıfı, öğretmenler odası, kantini, bilgi işlem odası olan dershanede, Genelkurmay Başkanlığı tarafından ilçeye görevlendirilen asteğmen öğretmenler eğitim verdi. İlçede, 2006-2012 yılları arasında toplam 449 kız ve erkek öğrenci Mehmetçik Dershanesi'nde eğitim aldı. Dershanenin 2012-2013 eğitim-öğretim döneminde açılmaması Mesudiyelileri üzdü.

Ordu Valisi Orhan Düzgün, Mehmetçik Dershanesi'ne öğretmen atamasının Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı arasında yapılan protokol kapsamında olduğunu, bu yıl kısa dönem asker öğretmen atanmaması nedeniyle dershanenin açılamadığını ifade ederek, "Mesudiye ilçemizdeki bu dershane açılmayınca bu yıl 25 lise son sınıf öğrencimiz için İlçe Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü tarafından kurs açıldı. 

8'inci sınıflara yönelik kurs 

ise bu ay içinde açılacak. 

Dershane, öğretmen atanırsa yine faaliyetine devam edecek" dedi.”

* * * *

Şimdi konuya girelim Genel Kurmay istese buraya öğretmen ataması yapılmaz mıydı?

Yapılırdı.

Herhalde birileri başka izlerin görüntüsü olarak gördüğü Mehmetçik Dershanelerinin varlığından rahatsız olmuş olacaklar ki, öğretmen atamayarak ortalıktan kaldırılmasını mı istiyorlar?

Bilindiği gibi zamanında bu dershaneler fakir fukara öğrencilerin çeşitli tarikatçı guruplar ve aşırı dinci örgütler tarafından kandırılarak bazı dershanelerde okutularak beyinlerinin yıkanmasını önlemek amacıyla yurdun çeşitli yerlerinde kurulmuştu.

Şimdi ise kapanıyor.

Biliyorum ki Mesudiye sadece bir örnek belki de yurdun birçok yerinde ki bu dershaneler tek tek kapanıyor.

 

* * * *

Bu dershanelere öğretmen atamasının niye yapamadığını Milli Savunma, Milli Eğitim bakanlığı yetkilileri değil Genel Kurmay açıklamalıdır.

 Niye mi derseniz, onlar siyasetin içinde değiller ya…

Siyasetçiler yalan konuşabilir!

Asker yalan konuşmaz değil mi?

           Açıklasınlar da öğrenelim… 


 

Kimlik nedir?

            Hemen hemen bütün kamu ve özel kurum ve kuruluşlarda kimlik dendiğinde sizden ya Nüfus Cüzdanı ya da Ehliyet istenir.

Ülkemizde sahte ehliyet skandallarını bilince bu bize komik gelse de taşıdığımız bir kimlik ise Başbakanlık tarafından yıllar önce genelge ile  nüfus cüzdanı yerine geçeceği karar altına alınmış olsa da hala bilmeyenler bulunmakta.

Bahsettiğimiz kimlik Sarı basın kartlarıdır.  Nüfus müdürlüğüne bile gittiğinizde eğer yeni bir nüfus cüzdanı çıkartacaksanız veya değiştirecekseniz Sarı Basın kartı kimlik olarak kabul edilmektedir.

Bankalara veya bazı devlet daireleri ise Sarı Basın kartını kabul etmemektedir.

Kendilerine bunun Başbakanlık genelgesi ile  Nüfus kağıdı yerine geçtiğini hatırlatmamıza rağmen ya okumadıklarından ya bilmediklerinden ilada nüfus kağıdı veya ehliyet istemektedirler.

Bu konuda benim, Tuncer Engin’in ve ulusal basında bulunan bir çok arkadaşımız başına bu haller gelmiştir.

Daha geçtiğimiz günlerde Ordu’da  sahte verildiği iddiasıyla 120 ehliyete el konulduğu haberini yapan bendim. Yani  Sarı basın kartını almak için yıllarca çalışma koşulunu ve sigortalı olduğunu belgelemek zorundasın. Öyle kursa gitmeden 1 bir ayda aldığı kimliğe benzemez ama ne yazık ki Başbakanlığın bu genelgesini bilmeyenler veya bunları hiç okumayanlar size kabir azabı yaşatırlar.

Sonuçta bu kimlikli işlerinizin hepsi acele olduğu için ya diretemezsiniz ya da la havle vale deyip başınızın çaresine bakarsınız.

İşinizin aksaması nedeniyle açacağınız bir dava bunlara örnek olacak kararların çıkmasına neden olabilir ama ne yazık ki dava harçları ve oluşabilecek süre sizin işinizi görmeyeceğinden bir şey de yazamazsınız.

 Daha önceleri çıkın bir yönetmelikle Valilik Basın müdürlüklerine de Sarı Basın kartı hakkı tanındı ve bir çok kurum müdürü bu kartı taşıyor hale.

Belki bu  müdürlerde bu tür aksaklıkları yaşamışlardır.

Yeri gelmişken  Şu Başbakanlık genelgesini yeniden çıkartıp Resmi, özel kurum ve kuruluşlara bir gönderseler diye düşünüyorum.
           Belki faydası olur!!!

 


 

Kim utanmalı

“Yürüyemiyoruz daaaa”

Kim utanmalı bundan bu sözlerden….

Kaldırımları işgal eden esnaflar mı, sözde  engelli rampası yapıp kaldırımları daraltanlar mı, yaya ve engelli rahat yürüsün diye trafiğe kapatılan sokakları lokantaya, kahvehaneye çay ocaklarına çevirenler mi ?

Hiç utanmadan sıkılmadan kaldırımları dondurma dolapları ile dolduranlar mı _

Yoksa tüm bunlara göz yumanlar mı ?

Yıllardır bu konuları işliyorum ve halk adına oldukça muzdaripim…

Ama ne yazık ki gelen belediyeler bir kaç göstermelik uygulamadan sonra işin peşini bırakıyor.
          Ne yazık ki Seyit torun döneminde sigara yasağı da bahane edilerek başlatılan bazı işgaller şu anda meşru hale gelmiş durumda.

Ordu Belediyesi bu konuda sınıfta kalmıştır.

Ne de acıdır ki  hiçbir sivil örgüt bu konuda belediyeye baskı yapmamaktadır.

İşte engelliler Dünya Engelli Günü nedeniyle düzenlenen etkinlikle bu konuyu dilme getirerek engellilerin çilesini anlatmışlardır. “Yürüyemiyoruz daaa” diyerek.

Kent Konseyi özellikle bu konuda hiçbir şey yapmamaktadır.

Nasıl yapsın ki Belediyenin uydusu olan bir konsey sesini bile çıkarmaktan aciz.

 Hiç kimse kusura bakmasın ama Ordu’da ilgili veya ilgisiz herkes yaşanan bu rezilliklerine sesini çıkarmadığı sürece az bile oluyor demekten başka çarem kalmıyor!!!!

Pantolon beli sıktı…

Haftalardan bu yana yazdık çizdik ama Büyük Baykan dikkate bile almadı.

Taaa ki pantolonun beli sıkana kadar.

Sivasspor maçının bilet fiyatlarında yapılan indirim sahanın nasıl dolabileceğini  ortaya çıkarmıştır.

            İnat ve megalomanlığın işe yaramadığını yaramayacağını göstermekten memnunuz!!!


 

Aklıma gelmezdi

Bir süreden bu yana hükümet ile kavga eden Taraf’ın Ahmet Altan’ı geçtiğimiz günlerde bir yazı kaleme aldı.

Yandaş medyanın yanıtlayamayacağı  sorular  sordu.

Hamburger ve AKP başlıklı yazıda yandaş medya için ( kendisi neydi düne kadar unuttu) sorduğu sorular hayli ilginç

12 Adet soru var…

Bizim ve bizim gibilerin neredeyse  AKP iktidara geldiğinden beri bas bağırıp sorguladığımız konuları yazıyor

Altan’dan alıntı yapacağım hiç aklıma gelmezdi.

Bu yazıyı okumayanlar ve Taraf’a bakmayanlar için bazı soruları sizinle paylaşmak istiyorum. ( Özellikle Kürt ve diğer konularda abuk sabuk sorular sormuş orası bizi ilgilendirmediği için yayınlamak istemiyorum!!!)

Bugün demokrasi mi yoksa baskıcı bir rejim mi görülüyor uygulamalarda?
Medya üstündeki baskıyı, hükümeti eleştirenlerin işlerinden kovulmasını, Başbakan’ın yazarları işten attırmak için bizzat müdahale etmesini fikir özgürlüğü açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sizce fikir özgürlüğü var mı? Bu baskılar sürerken fikir özgürlüğü olabilir mi?
İşkenceci polisi savunup, Diyarbakır Emniyet Müdürü’nü “incelemeye” almak sizce barışa ve demokrasiye doğru gidişin işareti mi?
Esed’e “demokrat” olmadığı için karşı çıkıp bizi savaşa süren hükümetin Sudan diktatörüyle askerî anlaşma imzalamasını demokrasi ve dürüstlük açısından nasıl açıklıyorsunuz?
Hükümet Avrupa Birliği kriterlerine sırtını döndü. Demokrasimiz, AB kriterlerini kabul edersek mi güçlenir, reddedersek mi?
Bütün bu olayları değerlendirdiğinizde “demokrasiye doğru” gidişi bu olayların hangisinde görüyorsunuz?

 


Bu bir alıntıdır

          AKP’nin hamleleriyle “gericilik kamplarına” dönüşen gençlik kamplarının kız-erkek olarak ayrılmasını Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, “Harem selamlık değil, pozitif ayrımcılık” şeklinde savundu.
            AKP’nin gerici uygulamalarına hız vermesiyle karma eğitim veren gençlik kamplarının harem-selamlık olarak ayrılmasını Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, “pozitif ayrımcılık” olarak nitelendirdi. CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören’in gençlik kamplarında kız-erkek ayrımına gidilmesi hakkında verdiği soru önergesini yanıtlayan Kılıç, “Kız öğrencilerin katılımı arttı” diyerek uygulamayı savundu.
             Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Ramazan ayında düzenlediği Bolu-Aladağ gençlik kampında öğrencilere “Safahat” kitabı dağıtıldı, dini içerikli şiirler okutuldu, şehir merkezine yapılan gezilerde şort giyilmesine izin verilmedi.
            Kampa katılan bir öğrencinin yaşananları anlatmasıyla duyurduğumuz haberde, öğrencilere din hocasıyla etkinlik yaptırıldığını, iftardan önce akşam yemeği verilmediğini ve kampta hükümeti eleştirmeme konusunda uyarılar yapıldığına da yer vermiştik.
            Trabzon’da gerçekleşen Gençlik Çalıştayı’nda Fethullah Gülen’in şiirini okuyan bir öğrenciyi şiirin devamını getiremediği için azarlayan AKP’li Suat Kılıç’ın “pozitif ayrımcılık” anlayışı, gençlik kamplarının gericilik kamplarına dönüştürülmesiyle devam ediyor.
xxx
              Sol internet sitesinden ve gazetesinden bir alıntıdır.

              Sonuçta her yerde ve her şekilde istediklerini yapıyorlar. Ama bunun nasıl bir ayrımcılık olduğunu görmek istemiyorlar. Onlardan olmayanlar fişleniyor, göze batıyor, korkutuluyor.(mu?)

             Yaratılan korku imparatorluğu veya verilmek istenen o hava bize faşizmli Avrupa’yı hatırlatıyor.

             Dileriz birilerinin aklı bir an önce yerine gelir.

             Yoksa yaratıkları  canavar onları da yiyecektir.

 

 

ANLAMAK

Cumhuriyet Bayramında halkın yürüyüşü ( Kimine göre zulme ve faşizme başkaldırışı) bazılarını iyice şaşkın etmiş durumda. TV’lere çıkan gazetelere yazı yazan çoğunluk yandaş ve yalaka olayı neredeyse şiddetle kınayacaklar!!!

Halkı germenin, daha dün halk istediği gibi bayramı kutlasın diyenlerin yaptıklarını şiddetle kınayacaklarına! Şerefsizlik yaparak yağcılıklarına devam ediyorlar.

Halk gereken yanıtı verdi. Ağızlarının paylarını almadıkları gibi birde toplanan insanları terörist diye yaftalamaya çalışıyorlar.

5 kaburga kemiği, kolu polis tarafından kırılan 70 yaşlarında ki teyzede onlar için terörist.

Ama bu vatan satıcıları liboş yağdanlık dönekler birkaç muhalif gazetenin bastığı fotoğrafı göremiyorlar!

Yaşlı teyze eli yüzü kan içinde her tarafı kırık halde arkadaşları tarafından götürülerken elindeki Türk bayrağına sıkı sıkı sarılarak bırakmıyordu…

Çünkü o gerçek bir vatansever sizin gibi her tarafı oynayanlardan değil.

xxx

Bu arada işin garip tarafı barikatların kimin kaldırttığı.

Cumhurbaşkanı ile Başbakanın arası bile açılacaktı az daha.

Barikatları kimse kaldırtmadı , halkın inancı ve direnci o barikatları yok etti

xxx

Polise taş atan PKK piçlerine PKK paçavrası açana her türlü hoş görüyü gösteren ve hoş görü bekleyenler bunları görmüyor. PKK’lı piçlere karşı bayrak açan polise açılan soruşturmayı unutmadık. Habur hala içimizde bir yara bir isyan…

xxx

Başbakan polis görevini yapamadı diyor.

Ne olacaktı illa kan gövdeyi götürecek sonrada bakın CHP, solcular neler yaptı diyeceklerdi. Olmadı kızgınlıkları moral bozuklukları ondan.

Artık 1o Kasım’da polis görevini yapar!!!

Bekliyoruz, rövanş alısın!!!

xxx

Geçtiğimiz yazıda da Ata’nın bir sözünü kullanmıştım

Yine onla bitireyim.

 

Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.


 

VAH BAHÇELİ VAH!!!

İlk gün CHP’ye verdi veriştirdi.

Sanki CHP ve diğer sivil toplum örgütleri bilerek ve isteyerek bir eylemin peşindeymişler gibi.

Yasaklayanlara tık demedi.

Hatta Cumhuriyete sabotaj  nitelemesi yaptı.

Sonra birileri hatırlattı mı ne bu kez AKP ile yine CHP’ye çattı

          Çıkıp da diyemedi ki nedir bu ne yasaklaması milleti niye zorluyorsunuz niye kamplara bölüyorsunuz böyle bir yasak olur mu? … Ardından da ekleseydi  ‘Cumhuriyet için yürüyecek olan insanlar kendi aralarında provokatörlere  yer vermez ‘ diye.

         Astı kesti,  AKP’nin dümenine su yürüttü. Yine koltuk değneği olmaya devam etti.

Gerçekten MHP’ye gönül vermiş bir çok arkadaşımın ağzından alevler çıkıyordu.

 Bahçeli’nin tavrını kabul etmelerinin mümkün olmadığını ne konuştuğunu şaşırdığını  dik durmadığını ve kimin gazına geldiğinin bilinmediğini belirterek ‘ Bir gün başka bir

gün başka sonuçta hep AKP’ye yarayan söylemleri ve eylemlerini anlayamıyoruz.  Bahçeli misyonunu doldurdu yada kendine yüklenen misyonunu gereğini yapıyor’ diyerek tepkilerini ortaya koyuyordular.

xxx

Oyuna gelmeyeceğiz diyorlar,  evet gelmeyelim oyuna da AKP’nin ayrıştırmasına, bölücülüğe aymazlığa niye geliyoruz.

Milliyetçilik sizin anladığınız manada buysa üstü sizde kalsın. Bu gün İşçi Partisi bile MHP’den daha iyi milliyetçilik yapıyor iddiasında bulunuluyorsa bunun sorgulamasını Bahçeli ve yandaşları bir an önce yapmalıdır.

xxx

 

MHP’nin başına geçip olumlu ve ılımlı beyanatları nedeniyle gerçekten iyi ışıklar vermişti halka… Hatta yükselişi öyle iyi gidiyordu ki ne olduysa ondan sonra oldu. Önce içten içe büyük eleştiriler aldı sonrada  çeşitli konularda AKP’ye olan desteği ile kendi tabanını bile küstürdü.

Şimdi de Cumhuriyet bayramı ile ilgili tavırlarıyla nerede durduğu ve ne yaptığı belli olmayarak yine tarihe kendi adına kötü notunu düşüverdi.

Bir Cumhuriyet bayramı ve 89, yıl dönümü neler gösterdi bize neler !

Bu yazdıklarımızla CHP’nin her yaptığını savunduğumuz anlamına gelmesin. Ama kötüyü kötü ile örnek gösterip AKP’ye verdiği desteği örtmeye çalışan bir anlayış bize ters geliyor.

 


 

FAZİLET!!!

 

            ‘Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan  ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.’

 

Hangisi kaldı bugün!

Ulu Önder Cumhuriyet rejimi ile ilgili bir konuşmasında bunlara değiniyor.

Bazı illerde bugün halkın bayram yapması engellenecek. Atatürk anıtına çelenk koyması yasaklanacak.

Pastanede resepsiyon verilecek.

Köşkte katillere yataklık ettikleri bizzat devlet tarafından ileri sürülenler ile askerler bir araya gelecek.

Cumhur’un başı tüm bu aymazlıklar karşısında susup Cumhur’un (Halkın) bayramı kutlamasının engellenmesi konusunda konuşmayacak…

Tüm bunlara karşılık devletin memuru hükümetlerin adamı olan valiler suçlanacak.

Bazı utanmaz aymazlar, siyasiler, yandaş basın mensupları, yalaka yorumcular bu utanmazlık karşısında kendilerini kurtarmak için ‘Vali yanlış yapıyor’ diyecekler.

‘Vali kimin adamı’ diyerek sözün söylenmesi gereken yerleri es geçecekler.

xxx

Kurban Bayramı ile birlikte Cumhuriyeti ’de kurban etmek isteyenler ipi geriyorlar. Çünkü onlar emir kulu. Bu emri hangi kaynak verir, nasıl verir bilemem ama bu kadar gözü karalık kimseye yaramaz diyorum.

Ateşle oynayanlara ve noksanlıkları olanlara  yine Ata’nın bir sözü ile yanıt verelim.

Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.

xxx

Bilmem anlatabildim mi?

 


Bunlar gazeteci

28 Şubat komisyonu önüne geleni dinliyor.

Çağırıp da gitmeyen var mı . Evren ve Şahinkaya haricinde bilemiyorum.

Ama benim en çok garibime giden ve tepkimi çeken bazı gazetecilerin bu komisyonun önüne geçerek sözde bildiklerini anlatıyorlar.

Kimine göre ispiyonculuk, kimine göre kendini şirin göstermek kimine göre de Tayyip’in gözüne girmek için yapıyorlar.

Bu kervana en son dönekliği ve dalaklığı konusunda hala üzerinde tartışmalar olan Ahmet hakan’da katıldı. Hürriyet’in kadrosuna nasıl ve nereden girdiği belli olan ve kaymaklı maaşları ile daha önce ki din ve imanlarını bir kenara bırakarak her konuda  ahkam kesmeye devam erden Hakan ve benzerleri medyanın nasıl yandaşlaştığını nasıl yüzsüzleştiğini ve nasıl özgürlüklerini sattığını ortaya koyuyor.

Ahmet hakan Coşkun efendi ile ilgili komisyona verdiği bilgilerin özetinde şunlar kaydediliyor.,

“ 28 Şubat'ta tutumu nedeniyle hedef haline geldiğini, bugün de AK Parti'ye yönelik eleştirel bakış sergilediği için ''askerlikten kaçtı''şeklinde, mahkeme kararına rağmen, hakkında 42 yazı yazıldığını ifade etti.

Coşkun, komisyonda yaptığı konuşmada 1992’den 2005 yılına kadar Kanal 7’de çalıştığını hatırlatarak, "Medyanın irtica tehdidi ile ilgili abartılı iddialarını boşa çıkartacak bir yayın yapıyorduk. Kişisel olarak çok hedef alındım." diye konuştu. Medyanın güç sahibinin yanında yer aldığını söyleyen Coşkun, "28 Şubat’ta güç orduydu. Şimdi başka bir güç var. O gücün etrafında şekilleniyor." ifadesini kullandı.”

xxx

Ahmet bey neymiş o başka güç onu da  açıklasaydın ya…

Neyse Ahmet’in hala derdi askerlik ve başka şeyler

            Rahatlamıştır..

Seks kasetleri ile meşhur(!)  olan Ali Kırca’da bu komisyona konuştuktan sonra  pişmiş pişmiş gülerek muhabirlere kitabımda yazdıkları aktardım diye biliyordu.

Bunlar topluma yön veriyorlar yazı yazıp program yapıyorlar.

Ve bu toplumda bunu hak ediyor!

xxx

Komisyon  ünlü transseksüel Sisi’yi de dinlemiş…

Daha ne yazalım , ne söyleyelim…

 

 

Tarih yazmak

Cumartesi günü Orduspor kötü oynadığı bir maç sonrası Elazığ ile 2-2 berabere kalarak 1.lig tarihinde lider olma şansını kaybetti. Ama 2-0’dan sonra gelen beraberlik burukta olsa teselli oldu.

Maçta seyirci azdı. İddialara göre maça işleri nedeniyle geç kalanlara kale arkaları boş bulunduğu  halde kapalı bileti olduğu başka bilet satılmadığı belirtildi. Biri demiş ki; erken gelselerdi satmayın kale arkası biletleri emrini vermiş!!!

TRT’de Futbol Ateşinde ki yorumcularda cahil cahil (!) arkadaş Ordu’da niye seyirci az 1.ligde bile dolu tribünlere oynuyordu ama bu bilet fiyatları pahalı, geçtiğimiz haftalarda da değinmiştik yönetim gereğini yapsın diyorlardı.

Cahil medyanın (!) Orduspor konusunda yazacağı çok. Niye seyirci azdı, niye kapalı bileti dayatıldı?

Biz yazalım da nasıl olsa yanıt vermeyecekler.

Bu konuda dip not: Medyası cahil olanların, dernekleri ne olur?

xxx

ÇELEBİ

Görgülü, terbiyeli, olgun

Sözlük anlamlarından biri…

Nasılda soy ismini almış Fahri Dayım…

Ben ne yazsam boş.

Onu yazanlar, onu yazacak olan büyüklerim benden çok daha şey anlatacaklardır.

Gazeteciğimden önce tanıdım Düz Mahallede…

Gazeteciliğimin en taze zamanında haşır neşir olduk

Gazeteciliğimin en olgun zamanında kaybettik.

OBKT’nin (Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu) eski ustalarından Hatice Bozdağ bir resim atmış faceye yeni gördüm..

Arka planda olsam da o günler geldi aklıma… Ordu Belediyesi Yelken Kulüpte

Herhalde dayının çok sevdiği merhum Osman Kurtuluş çekti o resmi…

Soy isminin anlamına yakışan bir insan ancak Çelebi Fahri dayı olurdu.

Işıklar içinde Peygamberimize komşu yat dayı…Mevla rahmet eylesin….

xxx

30 Ağustos davetiyesinde C.Başkanlığınca da Cumhuriyet sözü çıkartılmıştı.

Denizli’den bu tür haber gelince şaşırmadım. Özeti şu:

xxx

CHP Denizli Merkez İlçe Başkanı Ömer Yurtseven, Atatürk'ün ders kitaplarından çıkarıldığı ve okullarda tabelasının indirildiği bir dönemde yeni yapılan Valilik binasından ''Türkiye Cumhuriyeti'' ibaresinin kaldırılmasının acı verici olduğunu belirtti.

''Türkiye Cumhuriyet’inin adını kaldırmak, yok saymak nasıl bir cesarettir. Üstelik bunu Valilik binasında meydan okurcasına yapıyorlar. Hiç bir gerekçe bu rezaleti ört bas edemez. Bu olayın sorumluları ortaya çıkarılmalı ve hesabı sorulmalıdır. Bugün Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdışı bir yapıya dönüştürülmesi çabaları adeta bir kampanyaya dönüştürülmüştür .Asıl hedef Atatürk ve Cumhuriyettir. Tüm uygulamalar, halkımızı Atatürk'ten uzaklaştırmak, unutturmak ve Cumhuriyet'i işlevsiz hale getirmeye yönelik sinsi senaryoların bir parçasıdır.'' Yeni Valilik binasının tabelasından Türkiye Cumhuriyeti ifadesinin kaldırılması ile skandalı fotoğraflarla belgeledik. Konuyu Denizli Valisi Abdülkadir Demir'e ilettik.Vali bey tabelanın kendilerinden habersiz asıldığını ifade ederek, müteahhit firma Kanyon inşaat ile görüşerek gerekli uyarıyı yaptıklarını dile getirdi. İnşaatı bitme aşamasına Valilik binasının henüz kabulünün yapılmadığını belirten Vali Demir,yeni tabelada Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin bulunacağını söyledi. CHP olarak bu olayın takipçisi olacağız. Skandalın peşini bırakmayacağız.''

xxx

Şaşırmamak gerek, bu cesaret işi de değil. Alışkanlık haline geliyor

Yakında federe devlet olacağımız için mi bizi alıştırıyorlar!

Bekleyip göreceğiz…

Herhalde AKP’de tarihi yeniden yazmak istiyor!!!

 

 

 

Sardılar başımıza

AKP ile MHP ortaklığında yapılan ve yeterli sayı sağlanamadığı için referanduma gitme durumu ile karşı karşıya kalan yerel seçimler için istenilen anayasa değişikliği konusunda  her iki partide çözüm arayışında

Ülkenin içinde o kadar ekonomik sorun varken kendi partilisine sahip çıkamayanlar yüzünden bir de referanduma gidip bir yığın masraflar yapılacak.

              Şimdi iki partide  Cumhurbaşkanı Gül’ün veto etmesi için bekliyorlar

AKP’nin koltuk değneği olmaya devam eden MHP AKP’yi, AKP, MHP ve CHP’yi suçluyor.

CHP hayır oyu vermiş neyini suçluyorsun. Sen önce kendi milletvekiline sahip çık.

Cumhurbaşkanı akıllı bir bahane bulup da meclise geri gönderirse bu zulümden kurtulacağız.

Oy vermeye gitmesen şu kadar ceza var diyorlar.

Beni niye zorla referanduma götürüyorsun kardeşim?

Haaa senin ileri demokrasin buydu değil mi ?!

 Sizin demokrasisiniz de halka yaklaşım anlayışınız da bu…

İktidar ve yardımcınız ile birlikte bir sayıyı bile bulamıyorsunuz.

Sonrada hülle yolu ile işler yapmaya çalışıyorsunuz.

xxx                

Hükümetin son hamlesi sendikal tazminatı tasfiye etmek oldu.
İktidara geldiği günden bu yana iş güvencesi, kıdem tazminatı, grev hakkı gibi emekçilerin tarihsel ve yasal kazanımlarını bir bir ortadan kaldıran AKP hükümeti sendikal tazminatı da kaldırarak işten atılmayı kolaylaştırdı.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON)’un uzun süredir yürüttüğü lobi faaliyetlerini sonuç verdi. Patronların taleplerini bir bir yerine getiren AKP, TBMM’de görüşmeleri devam eden Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasa Tasarısı’nda sendikal güvenceyi ortadan kaldırıldı.

 

xxx

İyi okudun mu canım Türkiyemin insanı iyi okudun mu ?

Alex’e  destek için sokağa çıktığınızın yarısı kadar sokaklara çıksanız bu ülkede dünyanın en pahalı benzinini kullanmaz böyle haksızlıklar olmaz…

 


 

İnsanlıktan  çıkmışız…

            Son günlerde yerel konulara girmemeye özen gösteriyordum.
           Ama geçtiğimiz günlerde gazetemizde yer alan bir açıklamaya değinmeden edemeyeceğim. Sayın belediye başkanı Seyit Torun bu sözü daha öncede kullanmış yine eleştirmiştim. Diyor ki kaldırımına mal koyan araç koyan esnaftan alışveriş yapmayın.

          Allah’ını severseniz bu rezilliğin bu kadar artmasına sizin yönetim anlayışınız göz yummalarınız neden olmadı mı ?

           Niye seçildiğiniz ilk yıllarda ki uygulamalardan vaz geçtiniz? Bir dondurma firmasından 3-5 lira alacağım bazı esnafa kıyak koşacağım diye vatandaşın yasal haklarını gasp ettiriyorsunuz.

Zabıtanız var verirsiniz bir emir, sahip çıkarsınız zabıtanıza bak bakalım 1 ayda bunların hiç biri kalıyor mu?

Ordu belediyesi yol ve kaldırım işgalleri konusunda en ağır şekilde eleştirmeye ve her yerde söylemeye devam edeceğim.

Bu anlayış şehri büyük bir köy haline getirdi.

Ne yazık ki insanlarda suiistimal üzerine suiistimal etmeye başladılar.

Yani insanlıktan çıkmış bir durumdayız bu memlekette…

xxx

Şimdi şu haberi bir okuyalım ondan sonrada yazımıza devam edelim.

xxx

Afyonkarahisar'da Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı'na ait mühimmat deposunda 5 Eylül 2012 'de meydana gelen patlamada 25 asker şehit olmuştu. Faciayla ilgili olarak Eskişehir Askeri Mahkemesi tarafından, patlamanın meydana geldiği 4. Mühimmat Bölge Komutanı, Bölük komutanı ve bir üsteğmen "ihmal sonucu taksirle ölüme sebebiyet vermekten tutuklanmıştı. Ancak, ihmal kurbanı 25 şehidin resmi kayıtlara 'Doğal Afet Şehidi' olarak girdiği ortaya çıktı.

3 BİN TL TAZMİNAT ÖDENECEK

Patlamada şehit olan 21 er ve erbaşların ailelerine 3 bin'er TL tazminat ödendiği öğrenildi. Şehit askerlere Mehmetçik Vakfı da 30'ar bin lira ödeyecek.

Şehit olan askerlerin yakınlarına tanınacak hakları düzenleyen yasalar kapsamında terörle mücadelede ölen askerle kaza veya ihmal sonucu ölen askerin yakınlarına tanınacak haklarda iki önemli fark bulunuyor. Bir erin tüm şehitlik haklarından faydalanabilmesi için "terörle mücadele" sırasında yaşamını yitirmesi gerekiyor.

xxx

Durun hemen kızmayın…. Aşağıda ki satırlarda bir hatırlatma yapayımda ondan sonra nasıl kızıp nasıl söverseniz söversiniz orası beni ilgilendirmez.

Bilindiği gibi Uludere’de kaçakçılık yaparken öldürülenlerin ailelerine tam tamına 123 bin lira tazminat ödendi.

Ulan bu memlekette kaçakçı olarak öldürülmek varmış anasını satayım. Ben öldürüldükten sonra ailem bu paralarla mis gibi geçinirdi.

Doğa doğa Ordu’da doğmuşuz bir sınır köyünde veya ilçesinde doğsaydım kesin kendimi öldürtürdüm!!!

xxx

Size son bir bilgi…Kudurun , kudurun!!!

xxx

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan devletin parasını kullanmada rekor kırdı.
Erdoğan, örtülü ödenek harcamasıyla rekor kırdı!.. 2011’de 391 milyon TL, 2012’nin ilk 8 ayında 587 milyon TL harcadı. Paranın nereye gittiği ise “gizli” diye açıklanmıyor.

xxx

Bu da son dakika olsun!!! Kudurmaya devam!!! Yada koyun gibi melemeye!!!

“Halk, son dönemde üst üste gelen zamlarla inim inim inlerken, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Suriyeli mülteciler için bütçeden 400 milyon TL harcandığını belirtti.

Şimşek, belediyelerin ve devletin genel harcamalarının muhtemelen bundan fazla olduğunu söyledi.

Suriye’deki olayların şiddetlenmesinin ardından gruplar halinde Türkiye’ye sığınmaya başlayan mültecilerin sayısı son olarak 106 bin olarak açıklanmıştı.”


 

Nereye kadar, nereye…

 

Uludere’de öldürülen Kaçakçılar için hükümet ailelerine yüklü miktarlarda 135 bin liraya yakın tazminat ödediğini basından okumuştuk. Şehitler içinde 25-35 bin arasında para ödeniyormuş.

Bunun tartışması çok sürdü.

Kimileri onlar kaçakçı niye vurdunuz vuruldu dediler. Kimi neredeyse ağıt yakacaktı.

Ama hiçbir devletin kendi sınırları dışında teröristlerle iş birliği yaparken öldürülenlere tazminat ödendiğini duymamıştım.

Hükümet böyle bir karar alıp kesenin ağzını açınca bazıları da ağızlarını kapamama yolu seçti.

Gazetelerde küçük haber oldu.

Çünkü bu haberi manşete taşıyıp ‘Bakın ne oldu diyecek’ yürekli medya yoktu. TV kanalarında da 5- 8. sonuncu haber gibi yayınlandı

Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde sigara ve çay kaçakçılığı  yapanlar askere ateş etti 3 askerimiz yaralandı

 Allah’tan şehit olmadılar.

Şehit olsalar ne olacaktı ki zaten. Bir kaçakçı kadar değeri olmayacak tek sütuna haber olacak, yandaş ve şerefsiz teslimiyetçi medya görmemezlikten gelecekti.

Teröristle iş birliği yapana böyle tazminatlar verip birde ailelerinin sırtını sıvazlarken sonucu böyle olur.

Belki de adamlar bu kaçakçılıktan bıktık (!) kendimizi en kötü ihtimal yaralatalım askerlere, ölenlere 135 verdiler bize de yarısını verirler uzun bir süre rahatlarız mı diye düşündüler.

Her zamanımız düşman, her yanımız hain pusu…

Her yanımız aymaz, her yanımız satılmış dolu…

Her yanımız yandaş, her yanımız korkak her yanımız zulüm dolu..

Nereye kadar… Nereye kadar….

 


Cahil Medya…

Size yakışır!

Söylüyor, daha öncede söyledi. Birkaç kişi haricinde ne diyorsun diyen olmadı. Basın kuruluşları tınlamadı bile. Medyanın çoğunun yüzü kızarmadı utanmadılar bile…

Ne alıyorlar, ne veriyorlar bilemiyorum ama bu kadar biat edilen bir kulüp başkanı oldu mu bilemiyorum.

Başkan Türkmen Haber 7 ‘yi ziyaret etmiş ve uzunca sohbetlerde bulunmuş. Yine döktürmüş.

Orduspor resmi internet sitesinde yer alan yazıyı okurken Basın için söylediklerini yine yiyecek bu medya.

Başkan diyormuş ki yerel medyaya (CAHİL CAHİL YAZILAR HABERLER YAZMAYIN)

Başkanın o sözlerinin yer aldığı bölümü aynen aktarıyorum.

xxx

Taraftarın Orduspor'a desteği nasıl?

Taraftarımızın fındığa dayalı bir ekonomisi var. Çoğunluk öğrenci sanayide çalışan bir kesim. Karadeniz insanının biraz egosu yüksek hep birinci olmak istiyor, zirvede olmak istiyor adam yerine konmak istiyor. O şeyleri Orduspor şu anda gideriyor. Ben diyorum ki bu takım Hector Cuper'in takımıdır antalıyorum da. Bir kulübün gelirleri şöyledir böyledir diye. Siz buraya para akıyor zannetmeyin diye. Yerel medyayı da bu yönde bilgilendiriyorum. Cahil cahil yazılar haberler yazmayın diye doğrusu benim söylediğimdir diye. Bütün spor kulüpleri faktöringle çalışıyoruz. Dernekler bankadan kredi kullanamıyor. Naklen yayın gelirlerini aylar itibariyle alabiliyorsun 10 aya yayılmış. Gelirin var ama para bana şimdi lazım. Federasyon nezdindeki bu gelirini temlik ediyorsun para kullanıyorsun, faiz yükü oluyor ama başka da çaren yok. Bunu bile faktöringle çalışmak başka bir şeymiş gibi anlatıyorlar. Sonra anlatıyorsun böyle oluyor diye.

            xxx

 

Yerel medya adına konuşmuyorum. Çünkü onların konuşacak bir şeyi yok.                      Çoğuna küfür etsen eyvallah diyor. Bazıları  avanta lavanta peşinde. Cahillik ise, o cahillik böyle konuşmalar yapanlara, yazanlara yakışır. Onların yakasında durur.

Nedim Türkmen’in bilmediği bir şey var? Herkes onun gibi düşünmüyor.Herkes onun ağzına bakıp gerçekleri görmezden gelmiyor.

Sana biat edenlere gider ‘Size kast etmedim’ dersin çıkarsın işin içinden şimdi?

         Cahil cahil yazılar yazıp her şeyi güllük gülistanlık gösterenlere, otobüsü, faktöringi, ödediği faizleri,  sormayanlara, biat eden medya çakallarına kapak olsun bunlar.

        Size de bu sözler ve bunu söyleyen bir başkan yakışır!!!


 

Neden ?

            Diyarbakır Dicle Üniversitesi akademi yılı başlangıç töreninde bazı öğrencilerin saygı duruşu ve  İstiklal Marşı okunuşu sırasında ayağa kalkmadı haberini izlerken bir şey dikkatimi çekti.

             Bazı protestocu öğrenciler yüzlerini saklıyordu.

            Kesin nedeni polis veya fişlenme değil. Kesin nedeni onu o okula gönderen anasının babasının görmesinden korkmaktı bence.

          Be ey gafil , be ey utanmaz be ey vatan hainleri..

         Kimi protesto ediyorsun.

           Bu vatan için şehit düşmüş binlerce insanın kanları üzerine kurulmuş Cumhuriyet’in bağımsızlık türküsünü mü, yoksa şehit olanlar  için yapılan saygı duruşunda senin için yok olmuş insanların ruhunu mu ?

       Utanıyorsunuz , yüzünüzü kapatıyorsunuz.

       Ulan milyon tanecik tükürüğüm olsa sizin yüzünüze bile tükürmem.

        Tükürüğüm bile yaptığınız işten kıymetlidir…

xxx

            Edebiyat festivalinin eleştirilecek çok yönü var…

            Bir şeyler karalamış bir şeyler yazmış bir insan olarak bu bana yakışmaz.

Ancak dün övdüğünü bugün yeriyorsan mantıklı ve istikrarlı olmak gerek diye düşünüyorum.

            Organizasyon hatalarını mekan seçimlerini ve programın yeterince duyurulmamasını ele alırız da bu suçu kim üstüne alır bilemeyiz.

            Ancak 9.su yapılan bir festivalin hala emeklemesine anlamda veremiyorum.

XXX

 

Eskiden seyircisi  futbolculara kızınca ‘ milyonluk eşekler ‘ diye bağırırdı…

Geçtiğimiz gece rezil bir futbol sergileyen ve oyuna hiçbir doğru müdahalesi olmayan Milyarlık eşekleri görünce zıvanadan çıktım.

Ama ne olacak ki Böyle federasyon başkanı böyle federasyon anlayışı ve  adamcılık olduğu sürece böyle rezil durumlara düşmekten kurtulamayız.

Yıllarca Derval ile Piontek’in mirasını yedik durduk. Üstüne hiçbir şey katmadık.

Şimdide dünyanın en rezil durumlarını yaşıyoruz.

Birde maçı anlatan ve yorulmayanlara bir çift sözüm var.

Ertem Şener bırak bu işi sen git reklamlarda oyna…

Rıdvan’ı yorumcu diye bize zorla dinleten yayıncı kuruluşa da yazıklar olsun.

Vallahi maçın sesini kısarak izledim.


 

Teşekkür borçtu

Bu isim size bir şeyler hatırlatabilir

Belki de hatırlatmaz!!!

Benim için önemli  ve çok ayrı bir yeri var.

İnternet medyasında gezerken Adnan Yıldız Blogcu Ordu ismini görünce takılmıştım

Önemli tespitleri ve önemli yazıları vardı.

Ordu Tarihi ile ilgili bir yığın yazılarını görünce  mail atıp  Adnan bey yazılarınızı kullanabilinir miyim diye sormuş sağ olsun o da bana ne demek demişti.

O günden bu güne  onunla dost oldum.  Sadece internet üzerinden tanışmıştım.

 Sonra Ordu’da ki  Edebiyat  festivalinde karşılaştık… Ağbi deyip sarıldı. Bende ona sarıldım. Ne güzel evraklar ne güzel belgelerle Ordu’ya gelmiş. Sataştım Usta dedim benden gizlemişsin bunları ….. Hakikatten de  önemli çalışmalarını saklamıştı bizden. Niye çünkü Ordu’da bir sergi açacaktı…. Açtı da  beraberinde ki Ordulu arkadaşı Yaşar Celep ile birlikte  bunları gerçekleştirdi. TC Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü adı altında burada çok önemli bir sergi açtı. Bilinmeyen padişah fermanları, Osmanlı belgeleri ve eski Ordu resimleri

Bunların hepsini Ordu Taşbaşı kilisesinde sergiliyorlar…

Belki de Türkiye’de ilk…

Ordu şehri aslında böyle bir çalışmayı aklına getiremezdi.

Bu nedenle Adnan Yıldız arkadaşı  Yaşar Celep  çok önemli işler yapıyorlar.  Bizde, bende onlara saygılarımı sunuyorum


Bak sen dümene

Siirt’e yeni atanan vali Ahmet Aydın ilk icraatlarından biri olarak kentin girişinde yar alan ve üzerinde Atatürk’ün ‘ Türk öğün, çalış , güven’ yazılı zafer takını kaldırmak oldu.

         Bununla ilgili olarak yapılan eleştirilere karşılık veren Vali "halkın değerlerini göz önünde bulundurduk" dedi. Yarım asırdır şehre gelenleri selamlayan Atatürk'ün sözlerinin yerine "Evliyalar Diyarına Hoş geldiniz" yazılı bir kemer yapılacağı belirtiliyor.

         "Halkın bazı değerlerini göz önünde bulundurarak bu tabelanın kaldırılmasının uygun olacağını düşündük: Çevreye yazılan yazılarla bir şey olunmayacağını bilmeliyiz"

           Diye de devam eden Vali, Türk halkının aptallığına mı güveniyor(!), yoksa aptal olduğunu mu sanıyor veya kendini kurnaz yerine mi koyuyor.

           Ey vali eğer Çevreye yazılan yazılarla bir şey olmayacaksa niye Evliyalar diyarına hoş geldiniz diye yazıyorsunuz ?

           Siirt Emniyet müdürü iken Diyarbakır’a atanıp  Teröristlere ağlamayan insan değil diyen emniyet müdürü ile Siirt’e yeni atanan vali’nin icraatlarından başka ne bekleyebilirsiniz ki ?

           Seçilmişler hem de özenle ve bezenle…

          Sen bak dümene… Bu millet neleri yemedi ki?!

           Kömürü, bulgura, dona, fanilaya devam…

            Aydın geçinen kurnazlarda o kadar zam oldu o kadar olaylar oldu hala sosyal medyada Alex diye yırtınıyorlar.

          Memleketin sözde  aydını böyle ise garibanı elbette kömüre, bulgura tav olacak?!!

 


 

Yanıt verin, tıraşı bırakın!!!

Ordu’da ki Doğalgaz piyangosu kime nasıl vuracak bilinmiyor. Torpil bulan evine Doğalgazı getiriyor!!!

Tuncer Engin geçtiğimiz günlerde bu konu ile ilgili ilginç bir yazı yazdı. Tık yok.

Bende zaman zaman yazıyorum yine tık yok…

Geçtiğimiz gün okuduğum bir haber üzerine tekrar yazma ihtiyacı hissettim.

4 yıl önce kullanılmaya başlanılan doğalgaz da 21 bin aboneye ulaşılmış.

Planınız programınız ne diyoruz. Bir yere gelinmiş 15 metre ileriye gidilmiyor. Örneğin bir mahallede bir yerde hat bitirilmiş. Devamına baktığımızda onların istediği biçimde apartman sayısı az.

Bizde diyoruz ki program nedir nasıl olacak. Yetkilisi diyor ki 8 yıllık süre dolduğunda 56 bin daireye ulaşmış olacağız…

Sonu belli olmayan bir söylem.

Biz tekrar soruyoruz. Bırakın kenar mahalleleri Ordu’nun ana mahallelerinde doğalgaz ne zaman olacak çalışmalar ne zaman bitecek.

Buna yanıt verin bari!!!!

xxx

Orduspor’un formasının önün de ki reklamın ne olduğunu merak ediyordum.

Meğerse Başkan Türkmen’in açıklamasına göre Orduspor’un kendi tekstil markası imiş… Sporza…

Fabrikamız, üretimimiz yok ama markamız var… Başkan ucuza göğüs reklamı alacağıma  kendi reklamımı taşırım diyor.

Bence her maça değişik firmalarla anlaşılarak sezon sonu için iyi bir gelir elde edilebilir. Belki topluca para geçmez ele ama ucuza gitmekten iyidir…

Bu arada bir tv programına katılan Başkan Türkmen Faktoring şirketleri ile iş yaptığını da söyledi.Biz daha önce soruyorduk ne aldın ve taahhüt ettin. Borç ne kadar diye ? Artık bizim haricimizde de soran medya mensupları olur. Methiye döşemek kolaydır bunları ve otobüs ne oldu diye sormak gazetecilik işidir!!!

Bilmem anlatabiliyor muyum. Şehrin kurnazları!!! Şehrin medya çakalları!!!

 

xxx

Di­yar­ba­kır Em­ni­yet Mü­dür­lü­ğü­’ne ata­nan “Dağ­da­ki te­rö­rist­le­rin ölü­mü­ne ağ­la­ma­yan in­san de­ğil­di­r” di­yen Re­cep Gü­ve­n’­in bu söz­le­ri hay­li tar­tı­şı­la­cak gi­bi gö­zü­kü­yor. Da­ha kim­se “Er­ge­ne­ko­n” adı­nı bil­mez­ken Re­cep Gü­ven, “ör­güt şe­ma­sı­nı­” tam 11 yıl ön­ce ha­zır­la­mış, ye­ni gö­re­ve baş­la­yan İs­tih­ba­rat Da­ire­si Baş­ka­nı Sab­ri Uzu­n’­a o şe­ma­yı sun­muş. Ye­tin­me­miş, 2006 yı­lın­da ay­nı şe­ma­yı yi­ne gün­de­me ge­tir­miş. Yi­ne ope­ras­yon baş­la­ma­mış. An­cak, Uzun ay­rıl­dık­tan son­ra ün­lü “Er­ge­ne­kon Ope­ras­yo­nu­” ger­çek­leş­ti­ril­miş.

xxx

Gazeteci Saygı Öztürk emniyet müdürü ile ilgili bir yazı yazdı. Bende küçük bir bölümünü aldım.

Hatırlatma yapalım diye!!!


 

Sorular

Arada soru soruyoruz ne oluyor ne yapılıyor diye resmi kurumlardan ses soluk çıkmıyor.

Yalan yanlış (!) yazsak hemen kıyameti koparırlar. Demek ki  yazdıklarımızın hepsi doğru ki ya utançlarından ya da sorumluluklarından yanıt veremiyorlar.

Şimdi yeni sorularımdan birisi
Ordu Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Ömer Yılmaz’a

            Sayın müdürüm Ordu 19 Eylül stadyumuna yeni serilen çimlerde ki sıkıntı nedir? Yanmalar ve kelleşmeler meydana gelmiş. Eğer hava yağışlı ve kötü gittiğinde bu sahanın ne olabileceği biliniyor mi ?

İddia edildiği gibi Türkiye’de ilk kez bu stadyuma uygulanan çimin yerli olmasının sıkıntısı olabilecek mi ?

Yani işin Türkçesi 3 maç sonra bu saha kullanılamaz hale gelirse hesabı kim verecek?

İkinci soru ise  Sağlık müdürlüğüne…

Çevre Sağlığı İşleri ile ilgili şube müdürlüğü bu yıl içinde Haziran ayına kadar içme kullanma suyu analizi yaptı.

Haziran ayında yapılan analizlerde Ulubey ilçemizin içme suyu bile sağlıksız çıkmıştı.

O günden bu güne yeni tahlil yok.

Ne oldu nasıl oldu bu sular iyileşti mi belli değil.

Bu sorulara  verilecek yanıtı Valilik aracılığı ile verirseniz size de sıkıntı olmaz!!!

Ha bu sorulara da yanıt alamazsak demek ki Ordu Valiliği bile takılmıyor diyeceğiz!!!.

xxx

Son kararname ile Siirt’ten Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Recep Güven, , "Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz" dedi. Devletin insana hizmet için var olduğunu belirten Güven, "Önce vatan değil, önce insan. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. İnsanı yaşatmıyorsak, hiçbir anlamı yok" diye konuştu.

İşte AKP’nin emniyet müdürü… Demagojinin,ajitasyonun kralı böyle yapılır. Biraz süslersiniz biraz  şekillendirirsiniz hep birlikte teröristlere ağlarız. Teröriste ağlamayan Suriyeli olsun diye de nara atarız!!!!

Müdür bey dağda ölene terörist demesen daha yakışık alacaktı değil mi !?

Size ve sizin zihniyetinizdekilere yakışan konuşmaları yapıp durun. Ne de olsa arkanız sağlam!!!!


 

Bunlar kimin muhabiri?

 

Bakıyorum da bizim medyaya kime ne olmuş, basın mesleği ne hallerde, neler oluyor kimsenin umurunda değil.

Bunu sahiplenmesi gereken basın dernekleri de kendi hallerinde…

Bir bayan muhabir haklı veya haksız sosyal medya da sesini duyurmaya çalışıyor hatta isyan ediyor, bir başka muhabir mesleğini riske atabilecek bir davranışla İçişler bakanına “utanmalısın” diyor.

Bayan muhabir( İsimlerini bileyerek yazmıyorum. Kendi arkadaşlarının sahip çıkmadığı bu kişilerin isimlerini gazete okuyanlar bilse ne oldur bilmese) Canıma tak etti tacize uğruyordum  itiliyorum kakılıyorum böyle devam ederse İçişleri Bakanının korumalarına biber gazı sıkacağım diyor. Ve ekliyor          “Beni bir daha sözlü veya bedenen taciz ederseniz, haber alma özgürlüğümü kısıtlamaya yönelik bir tutum içinde olursanız, çantamdaki biber gazını sıkmak durumunda kalacağım. 
        Psikolojimi bozdunuz!!”

Bayan muhabire destek veren ajans muhabiri ise çok ağır biz yazı paylaşıyor sosyal medyada.

….      

Burada İ.Naim’e bazı şeyler söyleme zamanı geldi de geçti diye düşünüyorum:
- Bakan olduğunuz günden bu yana Türk medyasının manşetlerinde, ekranlarında potlarınız ve gaflarınızla Türkiye’nin ayrı bir gündem maddesi oldunuz. Bu süreçte terör örgütünün görüşlerini içeren gazeteleri geçtim, hiçbir gazete, gazeteci, gazete patronuna karşı bir ‘ambargo’ uygulamazken, bula bula seçim bölgeniz Ordu’dan kızınız yaşında, henüz mesleğinin başında bir bayan gazeteciye ‘güç’ yetiştirmeye çalışmaktan artık utanmalısınız!
            - Ordu’nun bir ferdi olmanıza rağmen, bu toprakların çocukları olan ve tek amaçları sadece rızıklarını sağlamak olan gazetecilere mesafe koymaktan, onları küçümsemekten, onları aşağılamaktan, hatta bu küçümseme ve aşağılama duygusundan zevk alırcasına davranmaktan artık utanmalısınız!
          - Korumalarınızın ‘erkek’ olan onlarca kişinin arasında, 1.60 boyuyla, sırtında çantası ve omzunda fotoğraf makinesiyle mesleğini icra eden, mazbut bir hayatın dışında başka bir yaşam tarzı olmayan gencecik bir kıza yapılan muameleden bir ‘erkek’ olarak utanmalısınız!
         - Bayan olmasını geçtim, bir gazetecinin haber alma özgürlüğünü engellemekten, mesleğini icra etmemesi için Bakanlık gücünüzü kullanacak kadar aciz duruma düşmekten ve bu utanç armasını yakanızda taşımaktan utanmalısınız!
           -Bir yıldır uygulamalarınız, davranışlarınız ve sözlerinizle TV ekranlarından ve gazete manşetlerinden inmeyerek adeta Ordu ili siyasetinin ‘yüz kızartıcı bir unsuru’ haline gelmenizden dolayı artık utanmalısınız!
           Utanmalısınız!”

xxx

Bunu yazma cesareti gösteriyor destek veriyor…

Nereden bakarsanız bakın önemli bir haber destek verilmesi gereken bir konu.

Ama bizim medya yatmış kulağının üstüne bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyor.
          Merak etmeyin dün olduğu gibi ileride de sıranın kime geleceği belli olmaz.

 


ŞAŞIRTMADI

 Ucu açık…

Yabancı ülkeler için tezkere istedi hükümet…

Daha önce de AKP’ye yaptığı koltuk değnekliği ile tepki çeken MHP ucu açık Suriye tezkeresine de evet dedi.

Ne olduğu nereye dayandığı belli olmayan bir tezkereye evet diyen MHP destek gerekçesini PKK ve Peşmerge tehlikesi olarak gösterdi.

Daha dün Bahçeli, Akif’in dizeleri ile seslenirken bir yandan da göndermelerde bulunuyordu.



Irzımızdır çiğnenen evladımızdır doğranan
 Hey sıkılmaz ağlamassan bari gülmekten utan’

xxx

Hiç olmazsa tezkerenin ucu açık bölümlerinin düzeltilmesini isteyebilirlerdi…

İstemediler…

Dilerim bu tezkere dedikleri gibi elimizde kalsın düşüncesi ile kalırda MHP’de vebal altında kalmaz!!!

xxx

Bazılarında hiç utanma sıkılma yok. Neredeyse mezhep ayrımcılığını ortaya koyup siz bu yüzden karşısınız diyorlar.

Savaşın dini imanı olur mu?

Tamam gidelim savaşa… Baş Komutanlar, yaverleri,siyasiler ve çocukları önümüze geçsin. Nereye sokarsanız sokun bu fakirleri o zaman!!!

xxx

Caydırıcı olsun diyorlar.

Diyelim olmadı

Malum güçler ve Esat’ın gitmesi ve Türkiye’nin zayıflamasını isteyen güçler ve de ne olduğu belli olmayan muhalif güçlerin oyunu ile  3-5 bomba daha atılırsa ne olacak?

Savaşa mı gireceğiz elimizde tezkere var diye?

xxx

Savaşa karar verenler ve bunu onaylayanlar ön safları alacaklarını da bu karara dahil etsinler bakalım!

Ondan sonra görüşelim!..

 

 

 

Kimle gurur duyuyorlar?

Salonu doldurmuşlar bir şeylerden haberleri yok, bağırıyorlar ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’ diye…

Adam AKP  kongresinin onur konuğu ya , oraya da gelmiş ya, demek ki büyük adam temiz adam!!!

Asker katilini çılgın gibi alkışlıyorlar.

Niye; bilmiyorlar ki, ne oldu, ne yapmadı ki , nelere karıştı … Veya bilmek istemiyorlar. Birileri A derse A, Z derse Z diyorlar. Sorgulamıyorlar ve hesap sormuyorlar ve bunların oyları ile iktidar şekilleniyor.

Aklı başında ki AKP’li insanın bile yüreğini sızlatacak , vicdanını yaralayacak söylemleri rahatlıkla bağıra bağıra söyleyenlere ne diyeyim. Sizinle ayni ülkede yaşamaktan utanıyorum.

Barzani’nin dediklerinden bazılarını hatırlatalım.

(Bu adamın asker, polis, suçsuz insan katili olduğunu herkes biliyor PKK ile nasıl iş birliği yaptığını da bilmek istemeyenler Katil Apo ile birlikte çektirdiği resimlere baksın)

“ Barzani PKK’ya yapılan sınır ötesi harekatı kınadı”

Barzani “ PKK terör örgütü değildir”

Barzani  PKK’lıyı içişleri bakanı yaptı.

Barzani’nin silahları PKK’dan çıktı.

Barzani federe Kürt devleti konusunda Apo ile anlaştı.

xxx

Allah’tan tarihin yazması için uzun süre beklemiyoruz. İnternet’in karşısına geçtiğimiz de bu  Peşmerge  adamın neler söylediği Türkiye’yi zamanında nasıl tehdit ettiği yandaş gazetelerin sayfalarında bile hala duruyor.

            Zaman zaman ülke gündemine yetişmekte zorluk çekiyoruz diyorum ya…

            Fuzuli ne diyor, isyanımızı onunla dillendirelim.

Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır

Mal-ı emlakım var deyu güvenme
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere vuran vardır

Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır

Derdime vakıf değil canan
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir


 

 

AKP yapar!

 Genel Kurmay Başkanlığı bazı gazete ve tv’ler için zamanında ambargo uygularken televizyonlarda gazetelerde söylemediklerini bırakmayan liboş entel yandaşlar şimdi seslerini bile çıkarmıyor.

Dün basın özgürlüğü adına askere her türlü çakmayı yapanlar ve hatta hakarete vardıracak derecede saldıran kuduzlar bu gün yaşananlar karşısında salyalarını yalayarak evlerini ovuşturup gözlerini kapıyorlar

Ben adına ne derseniz deyin bu ama benim için sansür olan bu uygulamalardan hiç hoşlanmadım.

Rahatsızlık verdi hep bana…

 

Ancak yukarıda da belirttiğim gibi dün  genelkurmayın bu uygulamasına en ağır sözleri söyleyenlerin bu gün seslerini bile çıkarmamasını tam bir şerefsizlik tam bir teslimiyetçilik, tam bir fikir namussuzluğu olarak görüyorum ve bunu yapanların başka neler yapabileceğini kolayca tahmin edebiliyorum

Hani Oktay Ekşi bunlar analarını da satar diye bir tabir kullandı da başına gelmedik kalmadı ya, işte bahsettiğim bu tipler bundan ilerisini bile yapabilecek kadar ahlaksız ve karaktersizlerdir.

( Bilmeyenler için not düşeyim AKP’nin hafta sonu yapılan kongresini 6 gazete ve 2 tv kanalının izlemesini yasaklanmıştı.)

xxx

Sonuçta bu tür uygulamaların bir çoğunu görüyoruz. İnanın bana yapılan zamlar bile biz istediğimizi yaparız tarzında gerçekleştiriliyor.

Yapılan uygulamalara ses çıkarmayanlar gözlerini yumup 3 maymunu oynayanlar yarın gözleri kapalı iken uğrayacaklarını düşünmüyorlar?

Bence düşünsünler elbette sıra onlara da gelecek.

Eğer hedef bir yerleri ele geçirmek ve tam bir hükümdarlık uygulamaksa sonuçta bölgeler temiz olmalı mantığı ile hareket edilecektir.

Eeee durum böyle olunca da hani şu şey var ya o da kaçınılmaz olacaktır!!!!

(Kongre ile ilgili görüşlerim yarında devam edecek)

xxx

Aga,  o kadar zam oldu Sosyal Medya’da Alex kadar ses getirmedi. Canım Türkiye’m sen kapak topla kontör alırsın!!!

 

 

Acı ile idare etmek!!!

            Orduspor Galatasaray’ı 28 yıl  sonra ( Tabi bu sürecin içinde bizim onların liginde oynayamayışımızın büyük etkisi var )  yenerken büyük sevinçte yaşattı.

           1984 yılında ki 3-0’lık maçta da gazeteci olarak görev aldığım için o günlerin gençlik heyecanı ile neler yaşadığımızı bu gün bir kez daha hatırlama şansına erdik.

Şu bir gerçek ki Cuper bir taktik  uygulamış ve bunu Orduspor’lu oyuncular yerine getirmeye özen gösterince bu sonuçlar ortaya çıkmıştır. Galasaray’ın forvetinin kötü gününde olması da bizim zaferimizi perçinlemiştir.

Dedim ya maçtan sonra yazılacak yazı olması gerekirken bu güne denk getiriyoruz.

Maç sonrası bir çok yorumcu ve hakem eskisi  Orduspor’um da Galatasaray’ın da birer penaltısının verilmediğini kabul ediyorlar.

Ama bu kurnazlar nedense olaya şu açıdan bakıyor. Galatasaray’ın penaltısı verilse 1-1 olacak o maç daha farklı olabilirdi diyorlar. Bir penaltıyı verdirdin birde gol yaptırdın. Peki ey yorumcular hakem eskileri  Orduspor’un pozisyonu  ondan önce idi. Hakem penaltıyı verseydi bizde golü yapsaydık skor ne oluyordu 2-0 … Ondan sonrasını siz mi çıkartacaktınız?

Uzatmayayım  milleti salak kendinizi kurnaz mı zannediyorsunuz.

Ahkam keserken bile ahlaktan yoksunsunuz…

Neyse bu acı ile biraz idare edin bari…

xxx

“ Büyük ozan Neşet Ertaş

Gönül Dağı’nda doğduk, kendim ettim kendim buldum ile yaşadık, Ah yalan dünyadan göçüp gidiyoruz bu USTA”

Maçta en anlamlı ve önemli bir pankarttı.

Yazan düşünen her kimse sağ olsun var olsun…

Ordu’dan Usta’ya bir kez daha selam olsun nur içinde yatsın…

 

xxx

Benzine, (Petrol ürünlerine) Doğal Gaz’a , Elektriğe, Tüpgaz ve  daha nicelerine zam geldi. Hem de her biri en az yüzde 10…

Zenginler, kaymağı yiyenler, malı götürenler, küpü dolduranlar, yandaş olanlar memnun ses soluk çıkmıyor…

Bulguru, kömürü, donu, fanilayı bedava alanlar ise konuşacak halde değil!

Erdoğan’ın hedefi 2023…. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılı, 2071 ise gelecek neslin hedefi olacakmış…

Ben 1 ay sonraki yaşamımın ne olacağını bu zamlarla göremiyorum.

            Ama mübarekler öyle rahatlar ki fersah fersah gidiyorlar!!!

 

Söyleyecek sözünüz var mı ?

“PKK ile görüşen şerefsizdir!”
 “PKK ile dolaylı ya da dolaysız görüşen de şerefsizdir!”
 “PKK ile işbirliği yapan şerefsizin önde gidenidir” ~|~ 
Kayseri mitinginde sayın başbakan bunları söylüyordu….

           xxx

“Başbakan olarak Emre Taner Bey döneminde İmralı'ya gönderdim, daha sonra Oslo'ya gönderdim. Daha sonra Hakan Fidan Bey döneminde bu adımları attık. Şu anda gerekli gördüğümüz halde bu adımları atarız.Bütün ülkeler istihbarat teşkilatını bu iş için kullanır. Şu anda bizim MİT ne zaman adım atılması gerekirse bu adımı atabilir. Bu konuda bizim atmaması istikametinde bir ön kabulümüz yoktur. Yeri geldiğinde bu adımı atarız.

Biz son seçimlerin öncesinde milli birlik ve kardeşlik çerçevesinde adımları attık. Habur süreci de ona dahildi. Biz burada samimiydik. Bu adım sebebiyle de halkımızın bize teveccühü artarak devam etti. Aynı şekilde Oslo ile ilgili süreç de böyleydi. Burada yapılan görüşmeler oldu. Daha sonra bu görüşmelerin belli medya gruplarına servis edildiğini gördük. Burada bir samimiyetsizlik söz konusuydu. Bu görüşmeleri belge diye servis etmek en önemli yanlıştır. Bu bir belge değildir. Belge olabilmesi için tarafların imza koyması lazım. Görüşülmemiş şeyler, görüşülmüş diye verilmiş. Bunlar uygulamaya girecek diye altında taahhüt edilmiş. Burada ben ve bizim ilgili birimlerimizin onaması söz konusu değil. Bunu birileri almış, hemen değerlendirme sürecine girmiş. Yargı bunu değerlendirme sürecine girmiştir. Burada medya da samimi davranmamıştır. Bu işe medyanın atlaması, girmesi bu ülkenin çıkarları için iyi olmamıştır. Bu böyle olmaması gerekirken medya bunu ne MİT'le ne de hükümetle değerlendirme yoluna girmemiştir. 

xxx

Şimdi de bunları söylüyor.

Ey  unutkan, ey vurdum duymaz, ey aymaz Türk halkının bir bölümü,  yetmez ama evetçiler, liboşlar,, din tüccarları, tarikat baronları, dönekler…

Söyleyecek sözünüz var mı ?

Biz sadece iki açıklamayı yan yana getirdik…

 

 DEĞİRMEN

 

Geçtiğimiz günlerde Değirmeni sel almış başlıklı bir haber yapıp fotoğraflarla desteklemiştim.

 Gazete çıkan haberin boyutu ve fotoğrafı konusunda söyleyecek pek bir şeyim yok.  Yapılan özel haberlerin içeriği de anlaşılmayınca böyle komik bir şekilde gazeteye konulabiliyor. Sonuçta okuyucu bunun nedenini bana sorsa da konu başka boyutlara geçiyor.

Neyse…

Biz gelelim ana konumuza.

Benim orada vurgulamak istediğim değirmen değil arka planda ki tahribattı. Değirmeni bir obje olarak kullanım bir sözü de ona ekleyerek haberleştirmiştim.

Haberin içinde bundan sonra mahkeme karar verse de buranın durması daha da kötü olur diyerek ironi  yapmıştım.

Bir çok okuyucumuz HES’in yapıldığı bölgeye  gittiklerini mahkeme kararı çıksa da tahribatın asla geri gelmeyeceğini belirterek ( Ben yaptım, ben yaptırdım  oldu mantığı ile böyle gitmeye devam eder. Birkaç çevrecinin mücadelesi ne yazık ki mahkemelerde sürüyor. Sonuç ne çıkarsa çıksın olay bu aşamaya geldikten sonra senin de yazdığın gibi insan durmayın devam edin tamamlayın diyerek acı acı gerçekle yüzleşmesi gerekiyor)  diyorlar.

HES’lere niye karşı çıkıyorlar bunlar servet düşmanı diyen aymazların o bölgeleri bir kere bile gördüğüne inanmıyorum.

O bölgeleri bir kez görmüş olsalar düşmanlığın kim tarafından nasıl yaratıldığını gözleri ile görürler azıcık Allah’a inançları varsa utanırlar ve günah işlerdik diye tövbe ederlerdi.

xxx

            Ne diyelim biz dahil aydın geçinen veya bu ülkenin belirli yerlerinde sorumluluğunu taşıyanlar  olayı yeteri kadar ortaya koyamıyorsa , elbette dünya düzeninde ki emperyalist güçler bunlardan faydalanacaklar. Para kazanmak için her türlü tahribat onların işi olacak.

       Biz ise elimizdeki verileri bile değerlendirmekten aciz bir şekilde sadece seyredeceğiz…

 

 

AYIPTIR AYIP

 

Ne diyelim daha nasıl kötü sözler edelim. Bizim açlar ser sefil gezinirken adamların çadırlarına klima, buzdolabı ve her türlü lüksü verdik yetmedi şimdi  YÖK tuttu adamlara üniversiteye girişin yolunu sorgusuz sualsiz açtı.

Şart , şekil ne olursa olsun alınan bu karar YÖK’ün kendi insanına kendi ülkesine ayıptan başka bir şey değildir.

Kim akıl verdiyse kim tavsiye ettiyse şunu iyi görmüş olmalı  ki bizim insanımız her şeyi kabul ettiği için onlarla uğraşmaya gerek yok. Bunlara bir kıyak koşalım demişler

 Merak ettiğim tek şey bu konuda her hangi bir talebin gelip gelmediğidir. Yoksa bizim çok hayırsever Müslüman sever isyancı sever, yetkililerimiz mi kendilerinden bunu uydurmuştur veya icat etmiştir.

Ayrıca bu insanlar öğrenci mi yoksa  militan mı , terörist mi, PKK yanlısı mı, Ey kaide militanı mı , PKK militanı mı nedir ne değildir nasıl anlaşılacak? Üstüne üstlük kişinin beyanı geçerli olacak.

Arkadaşlar ülkeyi tam bir kabile haline getiriyorlar ya helal olsun…

Bu kadar aymazlık, bu kadar keyfilik bu kadar sorumsuzluk , bu kadar vurdum duymazlık olur mu ? AKP ve yandaşları bildiklerini yapmaya devam etsinler bakalım…

xxx

YÖK’ün bu kararı üzerine CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker, dün yazılı bir açıklama yaptı. YÖK’ün aldığı bu kararın mantıklı ve doğru bir yaklaşım olmadığını ifade eden Şeker, şunları kaydetti: Suriye’den gelen ve kim olduğu belli olmayan bu kişilerin hiçbir para talep etmeden, belge istemeden sadece beyanla üniversitelerimize kayıt edilmeleri, üniversiteye girebilmek için dershanelere giden, emek ve para harcayan, bu uğurda psikolojileri bozulan öğrencilerimize ve ailelerine yapılan büyük bir haksızlıktır. Kaldı ki, bu insanlar öğrenci mi? Terörist mi? El Kaide militanı mı? PKK militanı mı? Sırf beyanla bu kişileri üniversitelerimize sokmak ne mantıklı ne de doğru bir yaklaşımdır. YÖK, bir an önce aldığı bu yanlış kararı gözden geçirmelidir.”
xxx
             Milletvekili böyle diyor ama inanın bana bu söylenenlerin üstünden günler geçmesine karşın bu ülkenin sözde aydınları sözde insan hakları savunucuları sözde adalet ve dinle beslenenleri seslerini bile çıkarmıyor…

12 Eylül’ün kahramanları ile hesaplaşacağız diye kendilerini yırtanlar ne yazık ki 12 Eylül’ün kurduğu bu kurumların üstüne oturarak istediklerini yapmaya çalışıyorlar.

12 Eylül ile hesaplaşacağız diye kendini yırtanlar ise bunları bir türlü görmüyorlar

Demek ki bunların hepsi lümpen, yağdanlık, düzen adamları imiş…

 

xxx

Bozlaklar, bozkırlar en önemlisi Zahidem öksüz kaldı.

Büyük Usta’yı dün vatan toprağına. gönlümüze kalbimize gömdük.

Neşet Ertaş usta güle güle nurlar içinde yat

Mevla’m rahmet eyle…

 

Yüzünüz kızarır mı ?

 

Bakan Ali Babacan gözümüzün içine baka baka diyor ki “Bunlar zam değil, enflasyonu karşılayacak ayarlama yaptık”

Be birader enflasyonu karşılayacak ayarlamayı bize güvenerek  mi yaptın?

İğneden ipliğe vergi artışları sonrasında zam geleceğini okuma yazma Bilmeyen çocuk bile biliyor.

           Ama siz biat toplumunu gerçekleştirdiğiniz için hiç kimseden ses çıkmayacağını kuzu kuzu zamlara razı geleceklerini zannediyorsunuz. Halkısınız da…

          Ne kadar yapsanız bile az. Yarın Sigarayı öne koyarak çeşitli zamlar daha yapın. Bizim necip Türk milleti içmesinler ne var diyerek bu zamlara da ses çıkaramazlar. Öbür taraftan ne kadar zam geçirildiğini nelere geçirildiğini görmeden bilmeden konuşurlar.

            Yeni vergi artışlarının başına Alkolü koyup işi başka mecralara çekmenin peşindeydiler. Birde Balyoz davası ile birleştirip karambola getirdiler.

           Yeni zamlar ve yeni vergiler peş peşe gelecek.
         Sonuçta kazığın en güzelini sözde fakir fukara ve dar gelirle yiyecek.

   xxx

         Ali Babacan, 'Yeni zamlar olacak mı?' sorusuna ise, "Bütçe gelirlerimizi neden hedefimizden belli miktar bozulduğuna baktığımızda, bu bozulmanın üçte birinin sebebi gelirlerin beklenen kadar olmaması, üçte ikisinin sebebi ise giderlerin artmış olması. Atılacak adımların alınacak tedbirlerin bu çerçevede düşünülmek gerekiyor. Büyüme yüzde 3 küsür olduğu için vergiler düştü gibi yaklaşmamak lazım. Bizde büyümenin kompozisyonu değişti. Büyüme iç tüketimden ihracat ağırlıklı büyümeye döndüğünde ihracata kaynak ayırıyoruz . İç tüketimden ihracata dönüldüğünde vergi gelirlerinde bir miktar kayıp oluştu. Burada vergilerimiz düştü ama bu sıhhatli bir büyüme olacak Türkiye için. Biraz bütçe maliyeti var biz buna katlanırız o kadar önemli değil. Önemli olan istikrardır" yanıtını verdi.

xxx

Allah’ını seven uzman haricinde ne anlar bu konuşmadan bu açıklamadan.                                   Uzmanın bile anlayacağını zannetmiyorum. Ajans ağzından çıkanı aynen yazıyor kimse çıkıp da sayın Bakan ne demek istiyorsunuz diye sormuyor, soramıyor.
       Sonra yandı gülüm kenet helva..

xxx

 

         Devletin fakir fukara denilen kesime yardımda bulunmasını anlarım. Ama bu yardımı alıp biat eden, el pençe duran insanı ve insanlığı anlamak mümkün değildir.

         Satılık namuslar ve onurlar sokaklarda kol geziyor utanmadan, sıkılmadan  ve …

 

 

 

Dalga geçilen CHP!...

Oslo konusunda ne dediklerini bilmeyenler birilerinin söylediğini bir başkası,  başka şekilde dillendirince CHP, Başbakana alay konusu olmaktan kurtulamıyor.

Haluk Koç Oslo belgelerini açıklıyor ve ne tavizi verdiniz neler konuştunuz kim imzaladı diyor.

Ardından Emine Tahran şunları söylüyor:

Sokaklarda 300 koruma olmadan dolaşamayanlar, bu ülkeyi ve çocuklarımızı savunmasız kılanlar, zırhlı araç pahalı diye çocuklarımızı silahsız savunmasız yollara salanlar, kendileri zırhlı araç olmadan dolaşamıyorlar. ’Bu ülkeyi nasıl bu hale getirdik’ diye düşünsünler. Demokrasi düşmanı teröristle yaptıkları anlaşmalarla onlara reverans yaparken, masum insanlara korku yedirirlerken, ’bu demokrasi bozuntusunu nasıl yarattık’ diye oturup bir düşünsünler. Türk halkı bu yönetime layık değil. AKP’nin eline şehitlerin kanı bulaşmıştır.” Tarhan, ”Oslo belgelerinin açıklanmasında, MYK’da bazı isimlerin bilgilendirilmediği için rahatsız oldukları doğru mu? Yapılan açıklamayla CHP’nin yeni politikası çelişiyor mu?” sorusuna, ”Terör ve teröristin en zayıf olduğu, silahları bıraktığı, diz çöktüğü dönemde bir müzakerenin söz konusu solabileceği düşünülebilir. Ama dünyanın hiçbir yerinde terörle mücadele edildiğinde terörün en güçlü olduğu dönemlerde müzakere edildiğinin tartışıldığını görmedim. Terör ve terörist silahlarını bıraktığı takdirde müzakereyi hak eder. Biz yetkili kurullarımızda her konuyu tartışıyoruz. Bu spekülasyonları yersiz buluyorum” karşılığını verdi.
xxx
            
Ondan sonra CHP genel başkanı çıktı  silahlar susacaksa Oslo görüşmeleri devam edebilir diyor…

            Başbakan Tayyip yıllardan bu yana Allah CHP seçmenine sabır versin bunlarla olmaz diyerek dalgayı boşuna geçmediğini Kılıçdaroğlu ispat etti. Menderes’in mezarının üstüne gidip ezber bozmaya geldik deyip sanki Menderes’i CHP asmışta özür diliyor görüntüsünü yaratan Kılıçdaroğlu’nun lafları söylemleri  insanı çileden çıkartmaya yetiyor.

Tüm bunlar söylenirken  Bülent Arınç dalga geçer  gibi şunları söylüyor:

 

MİT BELKİ ŞİMDİ DE GÖRÜŞÜYOR"
CHP'nin Oslo görüşmeleriyle ilgili açıklamasını değerlendiren Arınç, "MİT'in yaptığı görüşmeler bir seneden beri konuşuluyor. İhtiyaç olursa MİT gider istediğiyle görüşür, belki de görüşülüyor. Bunu ben bilmem. MİT bunu yapmazsa suçlu olur. MİT'in bu tür temaslar yapması lazım. Tiyatro da olabilir, senaryo da olabilir. MİT gitti görüşme yaptığı için nasıl suçlarız?" şeklinde konuştu.

xxx

Böyle bir durumda kendi içinde ne dediğini bilmeyen CHP elbette bu söylemlere yanıt verecek vakit bile bulamaz. Çünkü artık CHP ile resmen dalga geçiliyor. Halk ile geçildiği yetmez, bu dalga geçilmeye tepki koyacak olan CHP, dalga geçilecek duruma düşünce ortalığa bu görüntüler çıkıyor

xxx

Kulübünün, 17.09.2012 tarihinde oynanan ORDUSPOR - KAYSERİSPOR Spor Toto Süper Lig müsabakasında, karma alanın üç bölüme ayrılmamasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren İHTAR CEZASI ile cezalandırılmasına,

Federasyonun aldığı bu kararı anlamadık!!! Kim nasıl ne yapmış öncelikle Gençlik Hizmetleri ve Spor İl müdürlüğü ile Orduspor yönetimi açıklasın. Karma alan nasıl ve neden 3’e bölünür. Türkiye’de bir örneği var mı. Kim neye göre bu kararı alır? Bekliyoruz açıklamaları…

 

GÜNDEM YOĞUN!

Bunlar kurnaz, millet keriz ya.

Zamları, Balyoz kararlarını bekleyip gece yarısı açıklıyorlar. Alkole zam yaparken petrole de itekliyorlar ki Necip Türk milelinin bazı evlatlarının içmesinler iyi olmuş diyeceğini ve diğer zamları görmeyeceğini iyi biliyorlar.

Bunları kurnazlıkla!!! gerçekleştirip yerine getirenler, balyoz diye kime ve kimlere çaktıklarının çok güzel farkındalar.

Necip Türk milletinin bazı evlatları ise aldıkları avantanın hesabını yapıyorlar da katmerli olarak geriye neler verdiklerini göremiyorlar.

xxx

            Balyoz ile başlayan yol Ergenekon ile sürecek…

            Yol açılınca ortalıkta ne kadar kuduz köpek olduğunu da bir kez daha görmüş olduk.

            Hele ki geçmişinde her türlü numara olanların, kendilerine nasıl ve ne şekilde koltuk ve kalem bulduklarını tv ve gazetelerde tescillediler.

            Onlara kalsa bunlara kazık geçirip teşhir etmek gerek.

            Fasulyecinin biri gelmiş bir yerinin başına  sanki kararları bekliyormuş gibi açıklamalar yaparak gündemi çorba etmenin peşinde koşuyorlar.

xxx

            Elbette dünyanın neresinde olunursa olunsun mükemmel bir yargılama beklenemez.

Ama şu bir gerçektir ki tarih er veya geçte olsa düzeltilmiş halini sayfalarına yazıyor.

Bu düzeltme ister yeni bir mahkemece sağlansın, isterse kamunun baskı ve tehditten  kurtulmasıyla vicdanlarının aydınlaması ile olsun…

Kararlar doğru ise elbette tarih bunları da not ederek sayfalarına alacaktır…

xxx

Hatırlatmakta yarar var… Özel yetkili mahkemeleri yaratanların bunların kapanması için verdikleri mücadele daha taze.

Sonuçta. ister kanunu yazan, yaratan, uygulamaya koyan,kararı verip kalemi kıran ol  adaletsizliğe mahkum olma yeter…

xxx

(Gündem yoğun, CHP’nin OSLO’ suna da yarın değinelim bari!!!)


 

ERZİK Mİ, EZİK Mİ ?

“Şampiyonlar Ligi 'nde  Galatasaray 'ı sahasında konuk edecek olan Manchester United, UEFA 'dan aldığı özel izinle Salı günü Greater Manchester Kontluğu'nda hayatını kaybeden iki polis memuru Fiona Bone ve Nicola Hughes anısına maça siyah bant takarak çıkacak.

Konu hakkında açıklamalarda bulunan Manchester United Teknik Direktörü Sir Alex Ferguson, "Toplumumuzu koruyan iki polisin ölümü hepimizi derinden üzmüştür. Fiona ve Nicola Greater Manchester Polis teşkilatının sevilen iki üyesiydi. Ailesine ve dostlarına sabır diliyorum" ifadelerini kullandı.

MİLLİ TAKIM VE F.BAHÇE'YE İZİN ÇIKMAMIŞTI

UEFA daha önce Milli takımımızın oynadığı Moldova maçında ve Fenerbahçe 'nin Spartak Moskova maçında takımlarımızın maça siyah bantla çıkmasına ve saygı duruşu yapılmasına izin vermemişti.

UEFA , Fenerbahçe Kulübü’nün bu isteğini "Sportif bir aktivite değil" diyerek reddetmişti.

Aynı UEFA , Türkiye için bu kararı vermesine karşın Afganistan 'da hayatını kaybeden İtalyan askeri için Almanya- İtalya maçına futbolcuların siyah bantla çıkmasına müsaade etmiş ve tepki toplamıştı.

UEFA , 2007’DE DE REDDETMİŞTİ

2008 Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu maçında deplasmanda Moldova ile 1-1 berabere kalan A Milli Takımımız, karşılaşma öncesinde, Şırnak 'ta hayatını kaybeden 15 şehit için UEFA 'ya önce "Oyuncular maça siyah forma ile çıksınlar" teklifinde bulundu.

UEFA 'nın bu teklifi reddetmesinden sonra Türkiye Federasyonu'nun yeni isteği "Maça kolumuzda siyah bant ile çıkalım" oldu. Ancak UEFA bu teklifi de kabul etmedi. A Milli Futbol Takımımız, 1-1 sona eren Moldova maçında sahaya düz kırmızı forma ile çıktı.

BEŞİKTAŞ DA REDDEDİLMİŞTİ

          UEFA , 2011 yılında Çukurca şehirleri için Dinamo Kiev maçına siyah bantla çıkmak isteyen Beşiktaş'ın da teklifini reddetmişti."

xxx

        Yukarıda ki satırlar  sıradan bu haber gibi gelebilir. Ama içeriğine baktığında Türk’ü kimsenin takmadığı hatta aşağıladığı ortaya çıkabilir.

            UEFA ya da açılımıyla Avrupa Futbol Federasyonları Birliğinin 2011 yılından bu yana 1. As Başkanı olarak görev yapan ismi bir Türk… Şenes Erzik….

Bu kadar aşağılanmanın bu kadar  rezil bir duruma düşürülmenin peş peşe yaşandığı bir ortamda  bu adamlara karşı bile kimse sesini çıkarmıyor.

Spor bakanlığı gerekli tepkiyi göstereceğine gücü olmadığı için ses bile çıkaramazken yaşı geçmiş işi bitmiş diye nitelendirilen Şenes Erzik tüm bu olaylara rağmen hala o koltukta oturabiliyor.

Bu ülkede yaşadığımız için kıyıda köşe de kalan, yerel olmasa da içimizi yaralayan bu haberleri küçük bir yorumumla sizlerle paylaştım.

Ne kadar rezil bir hallere düştük, düşürüldük varın anlayın artık.

xxx

Orduspor yönetimi kombine bilet satışını  Cumartesi günü saat 21’e kadar uzattı.

Ey vatandaş alacaksan al, bundan sonra uzatırlar mı uzatmazlar mı bilinmez.

Kombine için gittiğin yerlerde “bitti kardeşim” afra tafralarına ve neredeyse hakarete uğramak istemiyorsan ve niyetin varsa şu arada al ve bir daha da şikayet etme…

Gerçekten parası olan için, bu bilet fiyatları karşısında kombineler çok karlı.


Biz demiyoruz, uzman diyor!!!

Biz demiyoruz uzmanları söylüyor , bizde  Orduspor yönetimine yardımcı olmak amacıyla ( Onlar kendilerinden ve yandaşlarından başkalarına itibar etmese de)

yazıyoruz çiziyoruz.

Mimar Emin Öztürk ile büroda sohbet ederken konu  Orduspor’un yaptırmak istediği tesislere geldi. Öztürk önemli  bilgilerini bizimle paylaşıp sizde bu konularda yazabilirsiniz deyince bize bu işi bilen birisinin söyleyip onun ağzından yazmamız gerek dedim.

Yazabilirsin  hatta bunları  Orduspor yöneticisi arkadaşım Uğurcan ile de paylaştım dedi.

Bazı arkadaşlarımız haber kaynağını ve gazeteciliği çok iyi bildikleri için yanlışa düşmeme adına(!) titiz davrandılar.

Bana düşen de sohbetin orijinalini bozmadan buradan vermek kalıyor:

‘ Fenerbahçe’nin Düzce Topuk yaylasında yaptığı tesisler de olduğu gibi Monoblok tek ahşap ve tamamı tahtadan üretilmiş tesisler yapılabilir. Bungalov   tipi evler iki kişilik halde yayla şartlarına ve spor tesislerine uygun değildir. Biz onlara daha az çalışma ve daha az masrafla devlete ait bir yeri tavsiye ettik, bu yanlışları da anlattık ama  dinleyen olmadı. Çambaşı yaylası Aliçin deresi bölgesinde 3 saha yapılabilecek ve arkası orman olan devlete ait arazi daha uygun . dediğimiz gibi yapıldığı taktirde amaca hizmet eder, yoksa bu tür bir yapılaşmanın altında yatanı ve mantığını anlamakta zorluk çekiyoruz’

Xxx

Sonuçta Orduspor Başkanı Nedim Türkmen’in bu söylenenleri dikkate alacağına inanıyoruz. Aksi durumda ise bir bilen de Öztürk’ün yanlış söylediğini söyleyebilir!!!

Enin de sonunda  hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu zaman içinde gözükür ama  paralar havaya uçmasın yeter!!!
xxx

            Kayserispor maçı öncesi birkaç vatandaş Kombine bilet ile ilgili olarak dertlerini söyledi. Kimisi maç öncesi kombine almak istediklerini ancak değişik tavırlara maruz kaldıklarını belirttiler.. Maça giderken kulüp Müdürü Yavuz Şahin’i gördüm Yavuz bey kombine bilet satışı tamamen bitti mi dedim. Vallahi dayak atar gibi evet bitti bundan sonrada olmayacak dedi…Sen ister genel müdür ol istersen Ceo…

Sadece bir çalışansın. Unutma bu yönetimler gelir gider.

Herhalde müdür benim Orduspor ile yazdığım yazılara kızmış olacak ki bazı yöneticiler gibi tavır yapıyor.

            Bu arkadaşı da yönetime alındı tavırlarında haklı çıksın bari!!!

            Bu yazıları yazarken  Yönetim kurulu kombine bilet satışını Cumartesi gününe kadar uzattığını açıkladı!

            Demek ki neymiş müdür bey?... Gerisini sen tamamla…


BİZİM AÇLAR

 Bizim açları doyurduk şimdi onların açlarını doyuruyoruz.

Geçtiğimiz günlerde yandaş televizyonun birinde  Suriyelilerin kaldığı çadırları gösteriyordu.

Hemen hemen hepsinde klima ve buzdolabı vardı.

Bir çok insanı yardım vakfının aracı Kızılay’ın yanı sıra yemek ekmek ve diğer gıda ihtiyaçlarını dağıtıyordu

Adamların çay bahçeleri bile vardı. Kimisini yatıp uzanmış kendileri için özel konulmuş plaza televizyonu seyrediyordu…

Geçtiğimiz aylarda ki  market yağlanma girişimi güvenlik güçlerine saldırı araçların tahrip edilmesini unutmuştuk.

Ülke olarak bu sıkıntıda yaptığımız onca parasal yardımı düşündükçe baştı Birleşmiş Milletler olmak üzere  sözde Müslüman petrol zengini ülkelere hayır dualara etmiştim!!!!

Fazla geçmedi … Birilerinin Kardeş, Müslüman ve bilmem ne diyerek kolladığı ama içlerindekileri ayırt edemediği kişiler olay çıkarmaya devam etmişler.

Ne bileyim ben Hatay’da ki İngiliz plakalı  ambulansların resimlerini görüp bu ne keyif!!! Bu ne güzellik diye düşünürken ajanslara bu kez şu haberler düştü:

xxx

Suriye’deki iç çatışma nedeniyle Gaziantep’in Karkamış İlçesi’nde kurulan çadır kentte barınan Suriyelilerden bazıları öğle saatinde yemek almadıklarını iddia ederek bölgede görev yapan askerler ile tartışmaya başladı. Suriyeliler ile askerler arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine olaya müdahale eden 2 asker ile olaya karıştığı bildirilen 2 Suriyeli, atılan taşlardan dolayı yaralandı. 

Yaralı askerler olay yerine gönderilen ambulanslar ile Nizip Devlet Hastanesi Mehmet Cankesen Acil Ünitesi ve Karkamış İlçesi’nde bulunan sağlık ocağında, Suriyeliler ise çadır kentte tedavi edildi. Ayrıca olay sırasında bir jandarma aracının da atılan taşlardan dolayı hasar gördüğü bildirildi. Yaralıların durumlarının iyi olduğu bildirilirken, güvenlik güçleri bölgede geniş güvenlik önlemi alarak olayların büyümesini engelledi. Çıkan olay sonrası Karkamış çadır kente çok sayıda polis sevk edildi. 

  xxx

Bizim açlar ise durumun idaresinde…

Kış geldi kömür dağıtımına başlanılmış.

Buradan menim mahalle muhtarına sesleniyorum ‘ Be kardeşim emekli bir adamım yap bir kıyak listeye dahil et beni de… O kadar Suriyeli bakıyoruz, koca devletimiz arada beni kaynatsan haberi bile olmaz. Muhtar , muhtar duy sesimi!!!”

            Açıklama

 Dünkü yazımda Şehit cenazesine neden Eskipazar’da tören yapıldığını sormuştum.

Ordu Valimiz Sayın Orhan Düzgün dün telefonla arayarak bilgiler verdi. Tören alanının geniş olması nedeniyle burayı seçtiklerini 7 bine yakın vatandaşın törene katıldığını bütün ilçelere tören için duyuru yaptıklarını belirterek ‘İsteyen orta cami bölgesinde de yapar vatandaştan uzaklaştırma gibi bir şey söz konusu değildir’ dedi.

Evet Ordu için bu geçerlidir ama son günlerde yaşanan olaylar bizi böyle sorular sormaya itiyor bilinmeli ki hiç birimiz bu soruları art niyetle sormuyoruz…

 


Yandaşlığın sınırı yok

Türk’üz ya çabuk unutuyoruz ya, biz keriz , biz koyunuz ya ?!!

 Nasıl sayarsanız sayın. AKP’nin dümen suyunda ki yandaş medya Afyon’da ki patlama ile gündemi buldu. Her gün yeni şehit  haberleri gelirken  saklamak telaşı da onları yoruyor olsa gerek…

Ama Suriye’nin düşürdüğü savaş uçağı ile ilgili gelişmeleri sorgulamaktan aciz.

Ne oldu?

Olan iki pilotumuzun şehit olması ile mi kalacak?

Hiç olmazsa Suriye’yi yüklü bir tazminat ödemeye mahkum ettirin veya özür diletin.

Hala uçağın neyle düşürüldüğü muamma. Füze diye var başka bir şey…

Dediğim gibi Yandaş medya konuları unutturmak için çok malzemeye sahip.

xxx

 

Böyle bir girişten sonra  sözü Ergenekon davalarının orta süreçlerine getirelim., Genel kurmay’ın terörist başkanı tutuklanmış olmasın!!!

Gözlerinizi bir kapayın…

O günlerde Afyon’da ki mühimmat patlaması olsa bu yandaş özel basın ne yazacaktı ne zırvalayacaktı.

Bir hayal edin bakalım…

           Lümpenler, dönekler, satılmışlar, yetmez ama evetçiler, yalakalar, ajan gazeteciler ve tümüyle yandaş basın neler yazacak neler söyleyeceklerdi..

Ergenekon’da kullanılacak bombaların izi yok ediliyor.

Ergenekoncular delerli yok etme peşinde.

Ergenekon bombaları yok edildi.

Ergenekon tutuklamalarına karşı gövde gösterisi yapılıyor, göz dağı veriliyor.

Bunlardan bazıları bulunan hayvan kemikleri insan kemiği yapıp Ergenekon’a bağlamamışlar mıydı?

 Son yorum ise bir yazıdan :

“Şimdi moda değişti. Hedefte Suriye ve İran var. Onun için sabotaj analizleri yapılıp, faturayı İran ve Suriye’ye kesmek, bugünlerin gerçek akçesi…

İşte medyanın geldiği yer burasıdır; günübirlik yorumlar; döneme uygun…”

            NEDEN?

            Cenaze töreni neden Eskipazar camiinde yapılıp hemen yanında bulunan şehitliğe defnedildi?

            Her zaman olduğu gibi Orta cami yanında ki meydanda cenaze töreni yapılıp şehitliğe defnedilse ne olurdu?

            Bilerek veya bilmeyerek şehit cenazesi halktan uzaklaştırılmıştır…

            Bunun diğer şehit cenazelerinde yaşanan olaylar gibi algılamak istemiyorum.

Şehitlerin neredeyse yakınlarına bile cami avlularına sokulmadı.

            Amaç  kalabalık olur hükümet aleyhine slogan atılır en iyisi uzak yerde cenaze namazını kılıp tören yapmak mı diye düşünüldü?

Sorumu sordum CNN Türk’ün haberinden bir satır ile yazımı bitireyim ve daha da  ne diyeyim!!!

Edinilen bilgiye göre, şehit aileleri Orgeneral Özel ve Savunma Bakanı Yılmaz'a törenin geç başlaması ve tören sırasında hiçbir yetkilinin konuşma yapmaması üzerine tepki gösterdi.

Törenin ardından, şehit cenazeleri, askeri cenaze araçlarıyla GATA'dan çıkarılarak havalimanına getirildi.

Basın mensupları havalimanına alınmazken, şehit askerler uçakla memleketlerine gönderildi.


Terbiye ve talim

 

 

 

 

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği ile Talim Terbiye Kurulu (TTK) Başkanlığı Yönetmeliğinde değişikliğe gitti.Yeni düzenlemede, ders kitaplarının taşıması gereken nitelikler değiştirildi. Artık ders kitapları hazırlanırken, “Atatürk ilke ve inkılaplarına; laik, sosyal, hukuk devletine uygun olma” kriteri aranmayacak.

Gazetelerde küçük bir şekilde yer aldı bu haber.

Ben buradan Talim ve Terbiye Kurulunda bulunanlara bir çağrım var.

Gelin Atatürk’ün isimlerini tüm kitaplardan silin resimlerini çıkartın rahat edin…

Sözde uydurduğunuz dümen ile birlikte medrese eğitimini  övecek laikliğe ve onlara küfür edecek bir müfredat yaratın olsun bitsin.
Siz ve sizin gibi düşünenler mutlu olsun.

Tüm bunları yapmazsanız vallahi günahlarımızı alırsınız…

Hadi kurul. laikleri ve Atatürkçüleri Terbiye edin talime çekin…

Çekmezseniz hatırımız kalır!!!

 Hadi ne olur?

xxx

Can Ataklı’nın köşesine bir vatandaş şöyle bir not göndermiş. Evet anlı şanlı yeni Ordu’nun ve onun komutanlarının ve personelinin vereceği yanıtlar var. hep birlikte okuyalım…

Hüseyin Çelik televizyonlarda 75 milyonun gözleri önünde Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in Silahlı Kuvvetler içindeki "kazuratları' ayıkladığını söyledi.

O halde soralım;

- Necdet Özel lağımcı mıdır? 

- TSK içinde kazuratlar var mıdır? 

- Necdet Özel bu sözlere karşı savcılığa şikâyet dilekçesi verip hakaret davası açacak mıdır? 

- TSK içerisindeki subay, astsubaylar, TSK'dan emekli edilen subaylar Hüseyin Çelik'e hakaret davası açacaklar mıdır, yoksa kazuratlığı kabul edip oturacaklar mıdır? 

Ne dersiniz? Saygılarımla. A. T. 

NOT: Kazurat dışkı demektir." 

xxx

Ben bu yazıyı araklayalı (!)  6 gün oldu ses soluk çıkmadı hala…

Evet anlı şanlı Ordu bunu kabul mü ediyor, birde ben buradan sorayım.

 


Hep birlikte okuyalım!!!!

Orduspor kulüp başkanı Nedim Türkmen yeni sezon öncesi önemli  açıklamalar yaptı. Kulübe gerekli maddi desteğin yapılmamasından şikayetçi olan Nedim Türkmen sözlerine şöyle devam etti.

      En ucuz forma bizde 60 TL onu bile satamıyoruz. Ne olacak bu işin sonu

      bakacaz. İyi niyetimizle birşeyler yapmaya çalışıyoruz. Ben vicdanan

      müsterihim, bir başkan olarak yapmam ne gerekiyorsa yapıyorum. Futbol

      takımı için herşeyi yaptık. Sıra taraftar ve İş adamlarında Ticaret ve

      Sanayi odası, İl Genel meclisi, Baro, Tabibler odası var, bunların hiçbir

      üyesini kombine aldığını görmedik. Bunları benmi harekete geçiricem.

      Burdan açık ve net söylüyorum. Çatılardan maç izlemeyi kaldıracağız.

      Reklam bariyerlerini yükseltiyoruz. Gerekirse uzaya kadar çıkıcam.

      Maçlarda İç kapıları tutup Protokol dahil kimse kombine ve biletsiz stada

      giremeyecek. Girmeye kalkarsa, resmini çekip deşifre edeceğiz. Böyle

      birşey yok benim canım yanıyor.

      Herşeyin bir bedeli var. İzlemek istiyorsan 20 TL'yi ödeyeceksin. Artık şu

      bedavacılığı bırakalım. Bu takım Ordu'yu temsil ediyor, bizi temsil

      ediyor. Destek olmassak, bu işler nasıl yürüyecek. Herkes bu bilinçte

      olmalı, ondan sonra bugünleri arayıpta ahlar, vahlar çekmeyelim. Bi daha

      geride gelemeyiz.

      26 yılda kimse başaramamış biz başarıp getirmişiz takımı, hep beraber

      destek vererek bu takımı Süperligde tutmamız gerekir. Bu sadece benim

      görevim değil. Hiçbirşey yapma, laf üret 20 TL'yi Orduspor'a çok gör,

      reklam verme, ondan sonrada niye böyle oldu.

      Ayda 3500 Orduspor haberi yapılıyor. Eskiden hava durumlarında Ordu'nun

      adı neden geçmiyor diye serzenişte bulunuyorduk. Orduspor Ordu'nun en

      büyük markasıdır. Avrupa'da bile Ordu'yu tanımayan yok. Herkes bunun

      değerini bilsin.

      2 Milyonluk camiayız diyoruz, artık görelim bunu, biz gerekeni yapıyoruz.

      Herkes katkı vermek için düşünürse, bir noktada buluşuruz. Yoksa artık

      eski alışkanlıkları bırakıyoruz.

      Hiç kimse Orduspor'u istismar edemez. Reklamın bedeli neyse o ödenecek,

      artık öyle yer alabilecek. Hiç kimse bedava maç seyredemez. Hiç kimse

      Orduspor'un adını kullanarak ürün satamaz .Bakın bundan sonra neler

      olacak. Artık yeter !

      İstanbul takımları neden biz büyüğüz diye şişiniyor. Taraftarına

      güveniyor. Taraftar onu yüceltip, yukarıya çıkarıyor. Sen bunu yapmassan

      ne olur 2. sınıf olursun. Onlar bize 2. sınıflığı yakıştırıyor. Ben bunu

      kabul edemem, Gerekirse posta'da koyuyorum, seninde genel kurulda 7 oyun

      varsa, benimde 7 oyum var diyorum.

      Bunun mücadelesini veriyoruz. Taraftar, İş adamları, şehir bu desteği

      verirse biz Ordu'yu uçururuz.

      Orduspor.net

Xxx

( Yukarıda ki yazı yanlışlıklar bizim değil. Düzelmememizin nedeni ise çarptırdılar dememeleri için!)

Aynen bunları söylüyor Sayın Nedim Türkmen… Sanki bu oluşumlarda hiç kendi kabahati yokmuş gibi.

Ürünler konusunda iki sezondur yazdıklarımızı görmeyenler, okumayanlar şimdi akıllarına geleni söylüyorlar. Ama piyasada bu ürünleri satanlardan hala geçilmiyor…Kayserispor maçı öncesinde de sonrasında da göreceğiz ne yapacaklarını…

Uzaya kadar çıkmana gerek yok başkan eğer sen belediye ile iyi geçinip iş birliği yaparsan bu sorun zaten çözülür.

Yukarıda ki açıklamalara verilecek destekli yanıtlar çok. Ama bizim derdimiz üzüm yemek… Yoksa bugün yöneticiyim diyenler bakmışsınız yarın yok. Ancak Orduspor daima var olacak. Kısacası yukarıda ki yazıyı okuyunca bütün suçun yönetim kurulu dışında olduğunu zanneder bilmeyenler.

xxx

Niye bunları tekrar yazıyoruz biliyor musunuz ; belki söylediklerini tekrar dinlememişlerdir, okumamışlardır diye..

Yöneticinin biri takımın daha iyi olması için 5-6 haftaya ihtiyaç var derken kendini teknik direktör yerine koyabiliyor ya biraz da onu yazarak hatırlatıyoruz bunlara..

 

 

 

 


 

GAZETECİLİK BU MU ?

 

Gazetecilik derken radyo, televizyonu ve de Ajansları da  içine katıyorum.

 Mesela ortalıkta bir işgal var. İşgal girişimi var….

Mahkemeler başladı, bilirkişiler tespitlerde bulunuyor.

            Bunların hiç mi haber değeri bulunmuyor?

Bu nasıl gazetecilik ahlakı, bu nasıl medya etiği?

Hele ki iş Medyacılığa gelince mangalda kül bırakmayanlar Çambaşı’nda yaşananları nasıl görmezler nasıl görmezden gelebilirler?

İlanı , reklamı, matbu işi yapanlar yapmaya devam edin, ama ortada mağdur olanların mağduriyetini görmezlikten gelmek mi  Basıncılık, medyacılık!!!

Siz yazmayın, siz görmeyin…

Tarih elbette bunları yapanları yazacak hem de kirli bir şekilde!!!

xxx

Yaygın basın temsilcileri, ajans muhabirleri bazı şeylere yetişemiyor galiba!!!!

İşlerine geldiği haberleri gazetelerden araklayıp takla attırıp servis yapanlar keyfi haber yapma lüksü var mı ? ( Ne yazık ki takla attırılan haberlerin orijinalini yapan bazıları takla attırılan haberi bir gün sonra kullanabiliyor ya ona da şaşıyorum?)

xxx

Sonuçta benim yazdıklarım sadece bir hatırlatma… Ağzından bağlanmaya alışmış olanlar bu yazıyı okuyunca neler söyleyebilecekler düşünebiliyorum.

Ama sakına sakın ben ve benzeri 3-5 kişinin yanında gazetecilik dersi vermeye kalkmasınlar çok fena bozulacaklar!!!

xxx

Açılmış bir dava nedeniyle  mahkeme bölgede keşif yapıyor haberleri ve resimleri bazı gazetelerde yer aldı.

Tam bu yazıyı servise verecektim ki yukarıda belirttiğim gibi bu olayı görmeyen bazılar Orduspor’un Çambaşı’na yapacağı tesisler ile ilgili mahkemeye açılmış bir davanın olmadığı haberini Vali Yardımcısı Mahmut Ağbal ağzından veriyorlardı. Konu böyle olunca bu haberi yapmak için birbirleri ile yarışanlar hakkında yukarıda ki yazıyı niye yazdığımı daha iyi anlamış oluyorsunuz böylelikle.

 Sayın  Vali Yardımcısı açılmış dava yokta bir tespit Mahkeme heyeti tarafından niye yerinde yapılıyor?

              Bunu da açıklayın da bizde öğrenelim…

              Birde Yokuşdibi belediye başkanı konuşuyor haberde, arkadaşlarda bunları da keyifle yazıyorlar diğer gelişmeleri yazmadıklarını unutup (!) utanmadan sıkılmadan!!!

             Belediye başkanı diyor ki“Orduspor'un tesis yapacağı alan ise hazineye ait. Vatandaşın dahi olsaydı o zaman kamulaştırılıp alınacaktı. Bu yatırım ile Çambaşı uçacak." Demek ki vatandaşın bir hakkı olabilir!??
           Aman başkan sen, yandaş medya ve diğerleri ile birlikte uçmada vatandaşın arazisi öyle veya böyle uçsun hiç önemli değil!!!

           


FINDIKÇILAR!!!

             Sezonun başlaması ile birlikte fındık fiyatları konusunda beyanatlar verenler sanki bir atımlık baturları varmış gibi susup kenara çekildiler.

Sanki bundan sonra yapılacak bir şey yokmuş gibi onlarda piyasanın dümen suyuna katılıp gidiyorlar!!!

Ne oldu niye sustunuz…

Yoksa yanınıza medyadan birilerinin gelmesini mi bekliyorsunuz?

Daha düne kadar fındıkta her şey berbattı da bu gün düzeldi mi ki sesiniz çıkmıyor?

Dediğim gibi üreticiden üretici kuruluşlarına , odalarından borsalarına kadar herkes bir düzenin içinde gidip geliyor.

Hele ki üretici aldığı 3-5 liralık dönüm parasını alıp cebine koyunca sanki bütün dertleri bitmiş gibi birde dualar ediyor.

Ne yaparsın bu millet alıştı artık bedavacılığa o yüzden sürekli öpüldükleri halde  ya beni niye bu kadar öpüyorlar diye sormuyorlar.

Alışkanlık kötü bir şeydir!!!

Herkes için!!!        

xxx

 

Ne oldu niye kızıyorsunuz Afyon valisi ile  Paşa Özel’e … Ne olmuş ki bir birlerine hediyeler vermişler birbirlerini ağırlamışlar.

Adamlar protokol uyguluyorlar beyler ne zannediyorsunuz…

Herkes hazırlıklı gelmiş Vali ona hediyeler vermiş Özel paşa da onla plaket teslim etmiş.

Patlama acılar geride kalmış.. Fesatlık yapıyorsunuz. Vali bey ne diyor…

Hayat devam ediyor…

Ya onlar için hayat devam ediyor…

Biz ise şahitlerimizi almak için yanmış cesetlerin otopsi ve DNA sonuçlarını bekliyoruz…

APK’ye onun Özel paşasına ve Onun Afyon valisini selam olsun!!!

xxx

Aklıma gelmişken yine kızıyorlar. Neymiş efendim Cumhurbaşkanı  seçimde 4 oy alan bir kişiyi rektör atamış. Ondan çok daha fazla oy alanlar ve diğerleri kenara konulmuş.

Ne bekliyordunuz a kardeşlerim.

Sanki bunlar yeni mi…

Daha önce de olmadı mı ?

Allah’ınızı severseniz alışın artık!!!

Türk milleti nelere alışmadı ki?

Cumhurbaşkanı Abdulllah Gül kimdir kitabı varsa tekrar okuyun…

Yoksa eski gazete arşivlerini inceleyin…

Tüm bunları beceremiyorsanız oturup bir kenara susun.

Susun da milletin asabını, keyfini bozmayın!!!

 


 

HER YÖNÜ İLE TARTIŞMALI

Bilindiği gibi Orduspor’un Çambaşı’nda  yaptıracağı tesislerin arazisi tartışmalı.

Bir çok vatandaş burada kendi yerleri olduğunu ve bunun gasp edilmeye çalışıldığını ileri sürüyor.

Ellerinde ki tapuların yok sayıldığını belirterek uğraşıp duruyorlar.
Bu arada  bölgeye yapılacak olan tesislerin ihalesi ise yapıldı.

Orduspor kulübü resmi internet sitesinde bununla ilgili yayınlanan haberin bir bölümü buraya önce aktarmak istiyorum.

“Çambaşı Orduspor Tesisleri için Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansının Doğrudan Faaliyet Mali Destek Programına yapmış olduğumuz proje başvurumuzun olumlu sonuçlanmasıyla 03.08.2012 tarihinde proje sözleşmesi imzalanmıştır. Bu proje ile birlikte yapılması planlanan kamp merkezinde;

 Mimari ve mühendislik çizimleri için yapılan bu ihale 05.09.2012 tarihinde Vali Kemal Yazıcıoğlu Orduspor Tesislerinde saat 11:00’de gerçekleştirilmiştir. Yapılan ihaleye, 1 firma, Ekşioğuları İnşaat Mühendislik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi katılmıştır. Açık ihale usulü ile 65.000.00 TL (Altmış Beş Bin Türk Lirası) bedelle Ekşioğuları İnşaat Mühendislik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine ihale edilmiştir.”

xxx

Haber böyle  bu tür ihalelere giren tanıdıklarımın hepsine de sordum hepsinden de ayni yanıt aldım. Eğer bir ihaleye bir firma girmişse bu ihale iptal edilir yeniden ilana çıkartılır ve katılımın fazla olması sağlanır. Eğer ki bir firma girip bu  firmaya ilk ihalede iş verilmişse belki kanun açısından normal gözükebilir ama vicdani  ve etik acısından sıkıntı doğurur dediler.

Orduspor yöneticileri belki bilmezdir ama Doğu Karadeniz Kalınma Ajansı yetkilileri etikten de ihale yapılış tarzından da mı habersiz!!!

Orduspor kulübünde son yıllarda tartışmalı bir çok işler yaşanıyor.

Bir firmanın girip  ayni firmanın ihaleyi almasını Orduspor yönetimi kime nasıl anlatacak? Olay sadece proje çizimi deyip işih içinden kimse sıyrılamaz. Ortada 65 bin Lira yani eski deyimle 65 milyar lira var. ( kimileri hayatı boyunca çalışmasına rağmen bunun yarısını bile kazanamıyor!!!)

Çıkıp anlatsınlar da millette tatmin olsun. Hele ki arkadaşlık, akrabalık ve benzeri iş ortaklığı yoksa çok daha rahat anlatabilirler.

Hele ki bu ihaleyi en iyi yazabilecek en iyi araştırabilecek olan  gazetelerimiz olduğu için bu konuda onlardan da hiç olmazsa bir şeyler karalamalarını bekliyorum…

xxx

         Bu arada Doğu Karadeniz Kalkınma Vakfından da açıklama bekliyoruz. Hiç böyle bir ihale yaptılar mı, tek firmanın girip tek firmanın aldığı bir ihale ne kadar doğrudur, ne kadar etiktir?

 


Teleferik ve Dilencilik!!!

 

Net bir tespit olur mu bilemem ama Danıştay’ın aldığı karar hemen teleferiği yıkın değil… İdare mahkemesinin kararı bozarak yeniden mahkemeye havale etti.

 Zaten Teleferik kaldırılacak diye bir karar henüz çıkmış değil.,

Ancak şu bir gerçek ki Teleferik konusunda ki tepkiler özellikle internet üzerinden oldukça yoğunlaştı.

AKP’nin bu işin içinde olduğuna inananlar büyük tepki gösteriyor. Hatta hakaretler diz boyu..

Kimileri teleferiğin kaldırılması halinde inadına  bir daha aday olursa Seyit torun’a oy vereceğini hatta  olsa da olmasa da AKP’nin adayına oy vermeyeceğini söylüyor.

Hatta AKP kurulduğundan bu yana AKP’ye oy verdiğini iddia eden bazı kişilerde böyle bir şeyin olması halinde AKP’ye kesinlikle oy vermeyeceğini ileri sürüyor.

İddiaların bir bölümü ise Danıştay başkanlığına Ertuğrul Günay’ın arkadaşının getirildiğini böyle kararların çıkmasının normal olduğunu iddia edebilecek derece ileri gidebiliyor.

Şu bir gerçek Teleferiğin kaldırılması belki de bir daha aday olsa sancılı bir seçim yaşayacak kimilerine göre de kesinlikle kazanamayacak olan Seyit Torun’a yarayacak.

Teleferik konusunda daha neler yaşayacağız, ve göreceğiz inanın meraklı bekleyenlerin sayısı oldukça fazla.

Bizim gazete bir süreden bu yana güzel bir konuyu işliyor. Çocuk işçiliği yasak da çocuk dilencili mi serbest diye sorup duruyor.

Ama ilgilenen pek yok.

Gerçekten çocuk dilenciliği gün geçtikçe artıyor.

Bu  aralar il dışından gelen ve göçer diye adlandırılanların çoğunlukla dilencilik ile iştigal etmeleri de dikkatlerden kaçmıyor.

Dilencilik yapanların çoğu asgari ücret alanlardan daha iyi bir yaşam sürüyor.

Çünkü yakacağını yiyeceğini ve diğer ihtiyaçlarını devlet karşılıyor. Her şey yandan dersek abartmış oylayız…

Sonuç şu devlet bunlara göz yummayacak.

Çocukları dilendirenler kendileri dilenenler suç işliyor.

Bir başka suç ise bu kişilerin özellikle kadın ve çocuklu aileleri neredeyse para almak için taciz etmeleri.

Ev et bende soruyorum çocuk işçiliği yasak da çocuk dilencili serbest mi ?

İlgililer kampanyacılar ve şunlar bunlar kim biliyorsa açıklama yapsın!!!!


Kamplaşma ve Orman bakanı

 

Sözde isteğe bağlı din dersleri koyarak 4 artı 4 artı 4 artı ayaklarına kamplaşmanın yolunu açanlara kim dur diyecek. Hangi yargı hangi kurum ne yapıyorsunuz demeyecek.

Yani seçmeli derse girmedin mi dinsizsin!!!

 

Haberler şöyle diyor:

“Dindar nesil” hedefine 4+4+4 projesiyle hız veren hükümet, imam hatip okulları ile seçmeli kuran ve peygamberin hayatı dersleri nedeniyle eğitim sistemini altüst etti. 10 Eylül’de fiilen uygulanmaya başlanacak olan sisteme ilişkin somut bir veri yok. Belirsizlik diz boyu.

Belirsiz olmayan konularda ise 5 ve 5.5 yaşındaki çocuklar “kobay’’ olacak. Çocukların davranışsal, duygusal ve öğrenmeye yönelik problemleri artacak. Ya kalabalık sınıflar ya uykusuz öğrenciler olacak. Eğitim-öğretim kalitesi hızla düşecek. Çocuk yaşta işçi ve evlilikler patlayacak.

Okullar, 4+4+4 yasası ile yeni baştan düzenlenen eğitim sisteminin getirdiği sorunların gölgesinde açılırken eğitimciler; kaygılarını, “Henüz müfredat bile belli değil, öğretmen, sınıf, sıra, kitap ve en kötüsü bütçe yok” diyerek dile getiriyor.”
xxx

Sistemin ertelenmesini isteyenler çoğunlukta. Ama Başbakan kararlı ve hırslı. Gerekirse çocuğunu okula göndermeyenlere en ala hakaretleri yapabilir.

AKP’liler bütün okullar İmam hatip olacak diye el çırpıyor sevinç göbekleri atıyor

 Ama bazıları çocuklarını yurt dışlarında çok özel okullarda okutuyor.

            Bunların içinden birisi çıkıp da arkadaş bu kamplaşma yarın bu gün bizi de etkiler bizi de vurur. Hep böyle gitmez. Yarın gün gelir devran döner bu kamplaşmayı yarattığımız ve ülkeye nifak tohumu soktuğumuz için bizden de hesabın alasını sorarlar demiyor…

Gözleri bu kadar mı kararmış bunları…

 İç dış düşmanlar istedikleri gibi cirit atıyor.

Başımızın belada olmadığı bölge yok.

Birkaç dönmeye söz geçiremiyoruz…

Bankalar neredeyse  faizin faizini alıyor insanların kanını emiyor ama hükümet ne yapıyorsunuz diyerek hiçbir önlem almıyor.

            Kısacası işleri güçleri Cumhuriyet’ten nasıl hesaplaşırız Atatürk’ten nasıl hıncımızı alırız mantığı…

Birilerinin akıllanması birilerinin gerçekten bu ülkeyi seviyorsa bu yapılanlara dur demesi gerek.

Bu ülke bu kadar kötü idare edilebilir mi ?

Benden olan yaşasın benden olmayan ölsün sürünsün mantığı hangi dinde hangi adalet kavramında var.

xxx

ORMAN BAKANI!!!

 

Geceden sabaha kadar bölgede olan bakan… Sakına küçümsediğimi zannetmeyin. Afyonkarahisar’da Cephanelik patlamış 25 Can Mehmetçik gitmiş ama hükümetten tık yok.

Ne Cumhurbaşkanı, Ne Başbakan ne de bir başkası ne açıklama yapmış nede olay yerine gitmiş… ( Bu yazı  patlamadan sonra ki gün öğle sıralarında kaleme alınmaktadır)

         Yazık böyle bir afet başka bir ülkede olsa yetkili yetkisiz herkes ayağa kalkar olay yerine giderek durumdan bilgi alır acılı aileleri teselli ederlerdi.

         4’lerle uğraşıp tüm okulları imam hatip yapmanın hesabından başka şeyleri ne görebiliyorlar ne de hissedebiliyorlar.

         Yazık hem de çok yazık…


Gerçekler ve söylemler!!!

Geçtiğimiz günlerde MHP il başkanı Cemal Enginyurt fındıkta ki sorumlu olarak biri Ordu’dan biri Trabzon’dan iki firmanın ismini vermişti. Belki düzeltir diye bekledik ama düzeltmedi. Doğru konuşması ile övünen Enginyurt’un fındık konusunda iki firmayı hedef göstermesi ne kadar doğru onu tartışırız. Ama bu fındığın içini oyup en güzel alivreyi yapanlara açıklamasında yer vermemesine ne demek  gerek?

Bir daha ki açıklamasında hepsini birden sayarda bizde rahatlarız, hedef gösterdiği firmalarda!!!

Mevzu buraya gelince bir notu aktaralım. Trabzon fındık ihracatının yüzde 60’ını  yapıyor. Bunun da en büyük firması Oltan… Bir gün Oltan yetkilisi kendilerini fiyatı düşürmekle suçlayanlara şu yanıtı veriyordu ‘ Ben fındık bir lirada olsa alırım 10 lirada olsa. Satışım bellidir, kar’ım bellidir. İhracatçıya  yükleneceğinize fındığı sisteme oturtamayan hükümetlere kızın, fiyatı yükseltip indirecek olan şu anki hükümettir’ demişti.

Bilmem anlata bildik mi ?

xxx

Biz fındık ne olacak diye yazarken, Avrupa’da gezenler, üreticiden aidatlarını toplayanlar,üyesini icraya verenler,  dönüm evrakı verirken harç (!) kesenler , yükseklerden Ordu’ya bakarak keyif çatanlar, iş işten geçmiş, fındık için hükümete çağrı yapıyorlar.

Bunun böyle olacağı fındık ayından 3 ay önce belli iken ayrıca hükümetin bu konuda ki tutumu da yıllardır ortada iken, sesini çıkarmayanlar şimdi piyasanın rüzgarı ile birlikte esip gürlüyorlar.

Onlarda halkı kandıran siyasetçiler gibi seçim zamanı gelmiş gibi fındık zamanı gelince ortalığa çıkıyorlar ve bunun haricinde 11 ay keyif yapıp ortadan kayboluyor.

Hele ki bulundukları yerler ile, bulundukları yerlerde ki sıfatları ile konuşmayı bile hak etmeyenler var aralarında.

Sonuçta sesini yılda bir kez çıkaran bu arada dönüm parası tekrar verilecek denilince ortalıktan toz olan sözde üreticiye iyi oluyor…

El, elin atını türkü söyleyerek ararmış..

xxx

Yarsav başkanı Murat Arslan Adli Yılın açılışında söylediklerine nasıl tepki gelecek diye bekledim. Belirli kesimlerden siyasi itirazlar geldi. AKP tümden ret etme yolunu seçiyor. Ama ne yazık ki konuşamayan adalet mensupları ise işin doğruluğunu vurguluyor. Bunların başında olan bazıları ise hiçbir şey olmuyor gibi davranmaya devam ediyor.

xxx

Gün bizim günümüz zaman bizim zamanımız diyerek küpü doldurma peşinde olanların sonunu tarih her zaman yazmıştır.

Arslan’ın söyledikleri şöyle:

"HSYK imzalı atama kararnameleri ile coğrafi güvencenin kırıntısının dahi olmadığı daha da vurgulanmıştır. Yandaşlığı esas alan tayin tasarruflarıyla bir tarafta mağduriyet diğer tarafta piyangovari sürpriz terfilerle ötekileştirme-kutuplaşma artırılarak devam etmiştir. Bir yıl içinde yargı mensuplarının yarıdan fazlasının görev unvanları ve yerleri değiştirilmiş, adeta yargı alt üst edilmiştir. Bu gayretkeşlik kürsü ile sınırlı kalmayıp bileşik kaplarda da etkisini göstermiş; HSYK anlayış ve icraatından “ayak alan” Yargıtay ve Danıştay yönetimlerince, üyeler ve tetkik hakimlerinin görev yerleri re´sen değiştirilerek anılan Anayasal kurumlara da “Güvencesizdir” levhası asılmıştır."
xxx

Daha dün en güvenilir kurumların sıralamasında önemli yerleri bulunan Adalet’in nasıl sarsıldığını ve nasıl güvensiz hale geldiğini bu işin içinde ki önemli isim söylüyor.

Ne kadarı doğrudur ne kadarı yanlıştır burada ne kadar yazsam kimseyi ikna edecek bir fikir söyleyemem.

Ama size tek bir şey söyleyeyim. Sokağa çıkın ve Adalet’i sıradan insanlara sorun.

Alacağınız yanıtı tekrar bile etmek şansızınız olmadığını düşünürsünüz.

İnanın bana Adaleti kaldırımda yaşayan insanlara sorun en gerçek yanıtları onlardan alabilirsiniz…
xxx

“Verdiklerimize sayın” başlıklı yazımın bir yerinde klavyenin azizliğine uğrayıp H harfine basacağıma yanında ki P harfine basınca Hiç yazacağıma piç çıkmış… Düzeltir özür dilerim.

 



RTÜK NEYİ GÖRECEĞİNİ İYİ BİLİYOR

Geçtiğimiz günlerde Birgün Gazetesinde Attila Aşut imzalı RTÜK ekranlarda nedense bunları görmüyor başlıklı bir yazısını okudum. Zaman zaman bizimde bazı hatalar yaptığımız yazım konusunda öyle güzel şeylere dokundurmuş ki katılmamak elde değil. Radyo Televizyon Üst Kurulunun görevini hangi konularda ve neye göre yaptığını irdeleyen yazının bazı bölümlerini paylaşmak istiyorum.

 

AVM’LERDE YABANCI AD ÖZENTİSİ

Yunanca kökenli kimi arkaik sözcükler şimdilerde moda oldu! Sinemalara, büyük alışveriş merkezlerine artık şöyle adlar veriliyor:

-Arcadium

-Artium

-Galleria

-Gordion vb.

Kimsenin anlamını doğru dürüst bilmediği bu eski sözcükleri çağdaş yapıların alnına kazıyarak ne yapmak istiyoruz? Yeni bir moda yaratmak mı?

Belki de mekânların “marka değeri”ni artırıp sahiplerine havadan para kazanma olanağı sağladığı için özellikle seçiliyor böyle adlar…

En son örnek yine başkentten… Ankara Ticaret Odası’nın Söğütözü’ndeki yeni binasının içinde fuar ve sergi alanı olarak ayrılan yere, bula bula şu adı bulmuşlar: “Congresium”.

Neden bu özenti? “Sergi ve Toplantı Salonu” deseydiniz süsünüz mü bozulurdu?

 

TELEVİZYON ADLARI VE İZLENCELER

“Küresel dil” dayatması, yalnızca AVM adları ve dükkân tabelalarıyla sınırlı değil. İşin bir de “medya ayağı” var…

Ülkemizde “Star”, “Show”, “Fox”, “CNBC-e”, “CNN Türk”, “Sky Turk”, “Flash Tv”, “Cine5” gibi televizyon adlarına alıştık. Hatta, açılımı “Nergiz Televizyonu” olduğu halde, inatla “En Ti Vi” diye seslendirilen kibirli kanalın öykünmeciliğine bile!

Hadi bu kurumların adını savunmak için, “marka” filan gibi kimi gerekçeler ileri sürüyorlar. Peki, “Aktif Life” (Show TV), “Life Style” (NTV), “Performance”, “Cinemania” (Kanal D), “Sound Wave” (Kanal D), “Pip Stop” (CNN Türk), “Cosmoplus” (Kanaltürk), “Backstage” (Sky Turk) gibi yabancı sözcüklerden oluşan izlence adlarına ne demeli?

Hangi ülkede yapılıyor bu izlenceler ve de kime sesleniyor?

“Dindar ve kindar nesil yetiştirme”yi anladık da, buna ek olarak bir de “dilsiz toplum” mu yaratılmak isteniyor? Çoğu yabancı ortakların yönetiminde olan bu televizyon kanallarının ana işlevi Türkçeyi yozlaştırmak ve halkımıza “küresel dil”in egemenliğini dayatmak mıdır?

İngilizceyi kutsayan, ama öz diline yabancılaştırılmış bir “yitik kuşak”la nereye varacağız?

“VETERE” YERİNE “İZLETİ”

“Vetere” dediğimiz şey, aslında İngilizce “video tape recorder”’ın (yani “video bant kaydedicisi”nin) kısaltılmışı olan VTR harflerinin Türkçe okunuşudur.

Haluk Şahin, Radikal’deki köşesinde (20 Aralık 2009), “VTR dediğimiz aygıt teknolojik olarak da aşıldı. Çünkü video bant kayıtları manyetik okuma için yapılıyor, oysa dijital teknolojilerle artık görüntü ve ses, optik okuma için kaydediliyor. Yani ‘vetere’ dediğimiz şey, artık çoğu kez video bant kaydı değil” dedikten sonra, “vetere” yerine “izleti” sözcüğünün kullanılmasını öğütlüyordu. Bu sözcüğü bulup öneren ise, eski öğrencisi, “şimdinin televizyon hocası” Alper Özçakır’mış. Umarız öneri ilgi görür de “izleti” sözcüğü yaygınlık kazanır… Böylece, iletişim ortamında “program” karşılığı kullanılan “izlence”den sonra kardeş bir sözcüğü daha sözvarlığımıza katmış oluruz.

ANKARA BELEDİYESİ’NDE “TÜRKİLİZCE”!

Ankara Anakent Belediyesi, bir ara satışa çıkardığı “Çayyolu Evleri” için, Eskişehir Yolu üzerindeki reklam panolarına kocaman afişler asmıştı. Afişlerin birinde aynen şöyle yazıyordu:

            “Lüx konut ve işyerleri satışa sunuluyor.”

“Lüks” sözcüğü “x”li yazılmıştı. Böylece, Türkçe-İngilizce kırması melez bir yazım biçimi çıkmıştı ortaya.

Madem İngilizceyi doğru dürüst bilmiyorsunuz, bari sözcüğün Türkçe okunuşunu yazsanız da gülünç duruma düşmeseniz olmaz mı?

Yok, ille de “Türkilizce” yazacaklar!

Melih Gökçek’ın “devr-i saltanat”ında bu işler böyle yürüyor ne yazık ki?

XXXX

Gazetemizde çıkan  Teleferik haberini kendilerine mal edenler… İşlerine gelince gazetecilik etiğinden haber kaynağına saygıdan bahseden fikir hırsızlarına daha doğrusu hırsızlara sesleniyorum.

Bundan sonra ağzınızı gazetecilik etiği ve terbiyesi konusunda açmayınız…     

Televizyonundan internet sitelerine keder herkes teleferik haberi ile bu damgayı yemiştir…


 

Anlayan anlatsın

Birileri çıkıp  terör eylemlerinden sonra teröristlere moral olmasın diye ve 3-5 Memet şehit oldu diye meclis mi toplayacağız diyor…

Sonra terör eylemi oldu şehitler var diyerek  resepsiyonlar  açılış kokteylleri iptal ediliyor…

Kaza rıza Cumhurbaşkanı ölse ülkede bütün işler duracak mı ?

Hayır! Nasıl ki Anıtkabir’de Meclis başkanı Cumhurbaşkanını temsil edebiliyorsa Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda da bu yapılabilirdi.

            Hadi gel de yazma

Birileri bu çelişkiyi bana anlatsın…

Veya bu ülkenin insanlarına anlatmaya çalışsın.

Bunların hepsi tesadüf mü ?

 Yoksa Cumhuriyet ile hesaplaşma derdi mi ?

19 Mayıs iptal, 29 Ekim kutlanmıyor, 30 Ağustos için bir yığın mazeret…

Başbakan ve Cumhurbaşkanı ayni anda hasta olsa bu ülkede bir şeyler yerine getirilemeyecek mi ?

Bu kadar mı ucuz bir şekilde yönetiliyoruz.

Yazma diyorlar, ben yazmayayım da sizler yazın o zaman!!!

 

xxx

            Yargıtay’da bu iptal modasına uydu…

Gerekçeleri şöyle:

“Ülkemizin birlik, beraberlik ve kardeşliğine yönelik terör saldırılarında, hiçbir vicdani ve insani değer tanımadan masum vatandaşlarımızın hedef alınması karşısında; kamu düzeninin ve insanımızın temel haklarının korunması amacıyla mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatımıza, bu kutsal mücadeledeki şehit ve gazilerimiz ile onurlu ailelerine duyduğumuz saygı nedeniyle 3 Eylül 2012 günü saat 20.00’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Havuzlu Bahçe’de yapılacağı bildirilen Adli Yıl Açılış Kokteyli, iptal edilmiştir.”

xxx

Yargıtay’ı bakalım kimler izleyecek. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı  o kadar uzak değil. Bekleyelim görelim… Önümüze daha neler gelecek merakla bekliyorum!!!

xxx

Türkiye’deki medyaya mesaj vermek istiyorum. Terörün en önemli hedefi propagandasını yaptırmaktır. Bu propagandayı adam bedava yaptırıyor. Medya kimin yanında yer alacak? Başlıklara bakıyorsunuz, köşe yazarlarına bakıyorsunuz, kaynağınız Roj TV midir, mezapotamya mıdır, sosyal medya mıdır? Bunları ademe (yokluğa) mahkûm etmek durumundayız. Terör haberini küçük değil, hiç görmemek gerek. Medya, teröre karşı birlikte hareket etmeli.

xxx

Başbakan Erdoğan bir televizyonda böyle konuşup medyaya ayar veriyor.

Ama kendileri yukarıda ki işleri yapmaktan geri kalmıyor.

Medya terörü karşı birlikte hareket etmeli doğru… Ama iş Ulusal bayramlara gelince de herkes birlikte ve saygılı olmalı değil mi ? Terörü bahane edip bir şeyleri iptal etmek yok saymak terör  örgütünün ekmeğine yağ sürmek propagandasını yapmak değil midir? Söyledikleri ile yaptıkları çelişiyor ve samimi bulamıyoruz…

xxx

Üreticinin bir bölümü fındığını yakmış.

Fiyat düştükçe düşüyor hükümetten yardım bekleniyor.

Hükümet fındık konusunda bir şey yapmayacağını yıllar önce belirtmedi mi ?

Sadece üreticiyi dönüm başına destekleme parası vererek bir şeyler yapıyor. Bu paralarında bahçesi fazla olandan başkasının işine yaramadığını görüyoruz biliyoruz.

Fındık mitingi yapıp binlerce insanın toplandığı Ordu’da  bu mitingin sonrasında yapılan ilk seçimlerde AKP oy oranını yüzde 7 artırmıştı.

Ne konuşuyor bu fındık üreticisi hala anlamış değilim!?

xxx

Dedim ya, anlayan anlatsın da anlayalım!!!

 


Kimse sormayacak mı ?

            Bu konuşmaları AKP milletvekili özellikle terörün yoğun yaşandığı geçtiğimiz hafta içinde hatta Şemdinli bölgesinde onlarca şehit verilirken söylüyordu.

Adamların derdinin ne olduğunu anlamak için illa ki birilerinin kafasına vurmak veya  kulağından sokmak mı gerek. Bu kadar mı aymaz olduk bu kadar mı vurdum duymaz bu kadar mı esir ve köle olabildik.

Bu kadar mı insanlığımızdan çıktık.

Bulgur, tencere nereye kadar aklımızı alacak ne kadar namusumuz ile yaşama hakkımızı elimizden almaya devam edecek.

AKP Muğla Milletvekili Ali Boğa, Muğla İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’nin düzenlediği pilav gününe katıldı. İşte Ali Boğa'nın o açıklamaları:

“Açılan yere öğrenci bulamazsak tarih önünde vebalini ödeyemeyiz. Kur’an-ı Kerim’in okunmasının yasak olduğu günlerden geçtik. Şu anda imam hatipliler olarak veya müttefikleri, sevdalıları olarak buradayız.

Şu anda bir şans geçti elimize. Biz bütün okulları, elbette bu okulların kaydında kuydunda sayıyı artıracağız. Ama bütün okulları imam hatip okulu yapma şansını elde etmiş durumdayız. 4+4+4’ten sonra Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin hayatının seçmeli ders olmasından sonra bu şansımız var. Buradaki topluluğa imam hatip okulunu yaşatmak, devam ettirmek, orta kısmı açmak, daha yeni kampüsleri açmanın yanı sıra hepimizin omzuna bir yük daha biniyor.

Mutlaka tercihler konusunda bir projemiz olmalı. Velileri, öğretmenleri, öğrencileri tercihler konusunda bilgilendirmeliyiz. O zaman işte memleketin geleceğine sahip çıkan, üç kuruşluk menfaat için memleketin geleceğini satmayan, tarihine, kültürüne saygılı, inancına saygılı diplomatlar, yöneticiler o zaman bu memleketin başına gelecektir.” (Cumhuriyet)

xxx

 

Çünkü terör onların ailesine yakınlarına bile uğramamıştır.

Çünkü onların çeliği çocuğu ya askerlik yapmamıştır ya da yaptıksa torpilli yerlerde yapmıştır.

Yukarıda da yazdığım gibi bu ülkenin insanları daha ne kadar aymazlık içinde yaşamaya devam edecek.

Muğla’da kimse em milletvekili ülke neredeyse savuş alanı içinde  her gün şehit haberi gelirken sen neyle uğraşıyorsun neyin peşindesin diye hesap sormuyor veya ona anladığı dilden seslenmiyor.

            Çünkü  koyun olmuşuz gideriz ardı sıra!!!


 

30 AĞUSTOS neyi hatırlatır sana?!!

Nazım Hikmet’in 30 Ağustos Gecesinde başlıklı  Kuvai Milliye Destanı adlı kitabında yer alan şiirinin son bölümünde şunlar yazılıdır…

……

Saat beşe beş var.

Dağlar aydınlanıyor.

Bir yerlerde bir şeyler yanıyor.

Gün ağardı ağaracak.

Kokusu tütmeye başladı:

Anadolu toprağı uyanıyor.

Bu anda, kalbi bir şahin gibi göklere salıp

Ve pırıltılar görüp

Ve çok uzak,

Çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak

Bir müthiş ve mukaddes macerada,

Ön safta, en ön sırada,

Şahlanıp ölesi geliyordu insanın.

Topçu evvel mülazmı Hasan'ın yaşı yirmi birdi.

Kumral başını gökyüzüne çevirdi,

Kalktı ayağa,

Baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.

Şimdi bir hamlede o kadar büyük,

Öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki

Bütün ömrünü ve hatırasını

Ve yedi buçukluk bataryasını

Ağlanacak kadar küçük buluyordu.

Yüzbaşı sordu:

-Saat kaç?

-Beş.

-Az sonra demek.

98.955 tüfek

Ve şoför Ahmet'in üç nomrölü kamyonetinden

Yedi buçukluk şınayderlere, on beşlik obuslere kadar

Bütün aletleriyle

Vatan uğrunda,

Yani toprak ve hürriyet için ölebilmek

Kabiliyetleriyle

Birinci ve ikinci ordular

Baskına hazırdılar.

Alacakaranlıkta, bir çınar dibinde,

Beygirinin yanında duran

Sarkık siyah bıyıklı süvari

Kısa çizmeleriyle atladı atına.

Mavi gözlü Başkumandan baktı saatına:

Beş otuz...

Başladı topçu ateşiyle

Ve fecirle birlikte Büyük Taarruz.

….

xxx

Ve sen ki bunları yaşamış ecdadına saygısızlık edebiliyor, sen ki büyük Komutana küfür etme cesaretini bulabiliyorsun.

Az buçuk okuman yazman ve Allah korkun varsa iyi oku ve irdele..

Bu vatan kurtulmasaydı senin geninde hangi tohum olacaktı o bilemeyiz değil mi ?

xxx

Atatürk 30 Ağustos'u Anlatıyor!

''...Efendiler, 26/27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, düşmanın Karahisar'ın güneyinde 50 ve doğusunda 20,30 kilometre uzunluğundaki müstahkem cephelerini düşürdük. Yenilen düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustos'a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık. 30 Ağustosta yaptığımız savaş sonunda düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık.

 

Düşman ordusunun başkomutanlığını yapan General Trikopis de esirler arasına girdi. Demek ki, tasarladığımız kesin sonuç, beş günde alınmış oldu. 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir'e doğru yol alırken diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir'in kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı.

Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta da İzmir'deki İtilaf Devletleri konsoloslarına benimle görüşmelerde bulunma yetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta da 9 Eylül 1922'de Kemalpaşa'da görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de söz verdiğim gün, ben Kemalpaşa'da bulundum. Fakat görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız, İzmir Rıhtımında ilk verdiğim hedefe, Akdeniz'e ulaşmış bulunuyorlardı.

Saygıdeğer efendiler,

Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesini ve ondan sonra düşman ordusunu tamamıyla yok eden veya esir eden ve kılıç artıklarını Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekatımızı açıklayıcı ve vasıflandırıcı söz söylemeyi gereksiz sayarım.

Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekat Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir.

Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir.

Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur.''
xxx

Daha fazla söze  daha fazla yazmaya gerek var mı. Erol Karaer

 


 

Atatürk’ün ismi…

            Bizim ülkemizde bazı densizler, yol göstericiler, kısacası soysuzlar Ata’ya küfür edip duruyorlar ya, birde bu son günlerde moda oldu ya, böyle bir haber çıkınca konuya girelim dedik.

Kimilerine göre hala düşmanız kimilerine göre ise hala kanlımız..

Yunanistan’ın en çok satan gazetesi Dünyayı değiştiren konuşmalar başlığı adı altında  Atatürk’ün Ünlü Nutuk’unu okuyucularına dağıttı.

Konuyla ilgili ajanslara düşen haber şöyle idi:

Yunanistan'ın en çok satan gazetesi TaNea, her hafta gazetenin yanında vereceği 'dünyayı değiştiren konuşmalar' serisine, bu hafta Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'u ile başladı.

Gazete, dün başlattığı ve önümüzdeki haftalarda her cumartesi sürecek promosyonunun ilk haftasında Nutuk'un yanında ayrıca aynı dönem Yunanistan lideri olan Elefterios Venizelos'un parlamentoda yaptığı Türk-Yunan yakınlaşması konuşmalarını içeren kitapçığı okurlarına verdi.

Gazete, Atatürk'ün Nutuk'un sunuş metninde,"Kemal, Türkiye'de görülmemiş değişiklikler yaptı, esas hedefi, toplumun milli dayanışma temelinde yeniden yapılanması, din ile siyasi iktidarın tamamen birbirinden ayrılması ve yeni devletin bilinçli olarak Ortadoğu'dan Avrupa'ya yönelmesi idi" ifadesini kullandı. Gazete sunuşunda, "Küçük Asya felaketi (Kurtuluş Savaşı) ile Yunan dış politikasında köklü değişiklik başladı. Yeni politikanın hedefi Yunan egemenliğinin yayılması değil, ülkenin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunması ve özellikle Türkiye ile siyasi işbirliği oluşturmak idi" denildi.

Xxx

Son yıllarda birilerinden güç alarak  Cumhuriyet rejimine ve onun kurucusuna pervasızca saldıranlar  ne kadar saldırırlarsa saldırsınlar ne kadar ürerlerse ürüsünler Dünyanın gözünde yine en önemli ve en değerli insanlardan biri Atatürk…

Sistemin başını tutarak işi götürme peşinde olanların çaplarını da kalıplarını da eninde sonunda göreceğiz.

Biz görmesek bile birileri görecek…

Atatürk’ün ismi, maneviyatı bile onları çöplüğe gömecek…


 

'Hür basına' dair bir bilanço denemesi

RIDVAN AKAR

Programları yayından kaldırılanlar

Zekeriya Beyaz

Banu Avar

Mehveş Evin-Murat Sabuncu

Hulki Cevizoğlu

Nihat Genç

Amberin Zaman

Ruhat Mengi

Ayşenur Arslan

Ruşen Çakır

Can Dündar

Uğur Dündar

Banu Güven

Ergun Babahan

Levent Kırca

Yazılarına son verilenler

Yıldırım Türker

Ali Akel

Nuray Mert

Ece Temelkuran

Serdar Akinan

Tufan Türenç

Mehmet Altan

Ergun Babahan

Necati Doğru (istifa etmek zorunda kaldı)

Bekir Coşkun

Mine Kırıkkanat

Emin Çölaşan

Tuna Kiremitçi

Özdemir İnce

Cüneyt Ülsever

Andrew Finkel

Yazılarına Sansür uygulanan

Tarhan Erdem

Emre Aköz

Özlem Albayrak

Nazlı Ilıcak

Bejan Matur

Fikri Akyüz

Sabahattin Önkibar

Ahmet Taşgetiren

Mehmet Faraç

Zamane Andıcı mağdurları- Hedef gösterilenler

Ali Bayramoğlu

Hasan Cemal

Cengiz Çandar

Perihan Mağden

Ece Temelkuran

8 şehit asker sonrası- ‘Dökülen kanda sorumlu oldukları suçlamasıyla’ hedef gösterilenler

 

Hasan Cemal

Ahmet Hakan

Ali Bayramoğlu

Ahmet İnsel

Mithat Sancar

Orhan Alkaya

Nuray Mert

Ayşe Böhürler

Devam edelim…

Başbakan Erdoğan’ın açtığı davalardan -2005 yılı itibariyle- kazandığı tazminat tutarı 111.5 bin lira. 2011’de siyasetçi ve gazetecilerden aldığı tazminat tutarı 64 bin lira…Talep edilen tazminat tutarı 770 bin lira.

CHP Milletvekili Erdal Aksünger’in soru önergesine bu ayın başında Adalet Bakanlığı tarafından verilen yanıta göre cezaevinde 63 gazeteci var. Bunlardan –nedense- 4’ü gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde ! Diğerleri “başka suç” iddiasıyla hapiste bulunuyor. (Ahmet Şık, Nedim Şener, Müyesser Yıldız gibi isimler ‘henüz’ tahliye olduğu için bu listede gözükmüyor) Özellikle sosyalist basından gelen itirazlar ise cezaevindeki gazeteci sayısının 85 olduğu yönünde.

2012 yılında –şimdilik- 47 kitap yasaklandı. Haklarında dava açılan gazeteci sayısı 2 bini geçti. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne göre Türkiye basın özgürlüğü konusunda –Avrupa’da- son sıraya düştü.

Başbakan Erdoğan 8 Ağustos’ta –mutad- medya eleştirisi yaparak, “ama bilesiniz biz de kendi not defterimize not düşüyoruz” dedi.

“Erdoğan medyayı eleştirdi” diye yazdığınızda Google’da 1 milyon 170 bin sonuç çıkıyor.

Ve Anayasa’nın ünlü 28. Maddesi, “Basın hürdür sansür edilemez...”

Not:

Bir çok meslektaşım “ama bizi unutmuşsun” diye sitem edecek. Biliyorum. Affedin. Bir günde araştırma ve hafıza bu kadarına yetti.

xxx

Tabi Rıdvan Akar’ın  Anadolu derlemesini yapması imkansız. Haberi de olmaz.

Sonuçta Anadolu’da da bu tür isimleri saymaya kalksak bitmez. Ben bu yazıyı bazı arkadaşlarımız örnek alsın diye alıntı yapıp kendi köşemden yayınlıyorum.

Ateşe dokunmazsan sıcaklığını hissedemezsin.

Sadece odun gibi yanar kül olursun.

Odun gibi…

İçi boşalmış, kurumuş, çürümüş odun gibi…(E.K.)



 

YANDAŞ MEDYA

         Yandaş medya Ordu’da son sürat işlerini yapmaya devam ediyor.

Ne soruyorlar, ne sorguluyorlar ne de kamuoyunun merak ettiği soruları muhataplarına sorup yanıt alma  çabası içine giriyorlar.

Öyle rezil durumlara düşüyorlar ki millet inanın bana bu kadar çanakçılığa bile pes demeyi bırakın küfürlerle karşılık veriyor.

Bunu yapanlarda hepsinin farkında ama ceplerine girenler ellerine sıkıştıranlar onların ahlaki yapılarının nasıl satın alındığını gösteriyor ve millet anlamaz zanneden kurnazların başı kumda kıçları havada gezdiklerini sadece kendileri görmüyor.        

         Ve zannediyorlar ki bu devran hep  öyle dönecek.

         Biz bu milleti kerizlemeye, kandırmaya ilelebet devam ederiz diye kendi kendilerini kandırıyorlar.

         Tabi evine ekmeği bu meslekten götürmek zorunda kalmayanlar elli tane iş yapıp sonrasında medyayı da avanta yolu olarak görenlerin çokluğunda bu kadar b…. olacak değil mi ?

         xxx

         Türkmen, stadyum için yer sıkıntısı olduğuna da değindi. Kamulaştırma gibi sorunlar nedeniyle sıkıntıyı henüz çözemediklerini ifade eden Türkmen, "Havaalanı için deniz dolduruluyor. Ordu'da gerekirse denizi doldurup stat yaparız. Ordu'nun bu ihtiyacı" dedi.

Orduspor kulübü başkanı Nedim Türkmen’in verdiği beyanat böyle.

Türkmen derse inanacaksınız.
 Bakan’da arkasında zaten, denize stat yaptırır mı, yaptırır vallahi!!!

xxx

 Haber kaynağı diyor ki bu haberi şu gün kullanalım.

Bir de bakıyorsunuz ki bir gazete veya onun sorumlusu güya size haber atlatmış belirlenen günden bir gün önce yayınlamış.

Dedim ya sonradan olmaların gazeteci olduğu ve ekmeği sadece bu meslekten götürmediği için yapacağı işler çoktur. Çünkü hayatları puştlukla geçmiştir. 3-5 lira  için değil analarını 7 sülalesini bile satmışlardır.

O yüzden bunlara güvenmeme konusunda her geçen gün yeni yeni dersler çıkarma peşinde olan genç ve henüz puştluğu öğrenememiş  arkadaşlara sesleniyorum. Bir an önce  öğrenin(!) yoksa sınıfta kalır ve birde enayi  damgası yersiniz. Öyle adamları nasıl mı tanıyacaksınız? Bakacaksınız oradan buradan maaşlar alıyor orada burada çeşitli sıfatlar taşıyor  arada sırada gazetelere köşe yazıp haber yapıyorsa aynen bahsettiğim adamlar onlardır!!! (Sözüm işini gazeteci diye lanse eden bu tür insanlar içindir)


 

Verdiklerimize sayın!!!

 

Orduspor kulübüne yeni otobüs alınması için başlatılan SMS kampanyası ile ilgili olarak bir süre önce Orduspor internet sitesinde isimler .yayınlanıyordu.

Bizim Ömer Kılıç’ın geçtiğimiz  gazetemizde çıkan yazısını okuduktan sonra  bende etraflıca bir bakayım dedim ama listeyi bulamadım.

Ömer’in yazdığına göre başkan dahil adı yönetici olarak geçen bir çok kişinin SMS atalar arasında ismi yokmuş.

 

Kılıç  yazının son bölümünde şunları kaydediyor.

 

1,5 ay önce Orduspor.net adresine girdim ve orada otobüs için mesaj atanların isimlerini okudum. Bu listede yaklaşık 800 kişinin ismi vardı. Şu andaki mevcut yönetimden 3-4 idarecinin haricinde kimsenin ismi yoktu. Mesaj atanların içerisinde, buna başkan da dâhil. Yani sana idarecin bile mesaj atmazken, sen taraftar mesaj atmıyor diye neden serzenişte bulunamazsın.

Bunlar Orduspor’un gerçekleri bunları bazı kişilerin yazması gerekiyor. Ben bakıyorum Ordu basınına 2-3 kişin haricinde bunları yazan yok ve daha kötüsü bildiği halde sırf menfaati için susan ve konuyu başka boyutlara çeken  insanlarda var aramızda. Orduspor menfaat yeri değil hizmet yeridir. Yönetim kuruluna akrabam, kardeşim, arkadaşım girsin diye, kendi kişiliklerini hiçe sayıp yalakalık yapan insanlar da türedi son yıllarda. Bu kulüp kimsenin malı değildir. Bu kulüp 2 milyon TL gibi kulübüne para kazandırmış gerçek Orduspor taraftarınındır. Kimse bu taraftara kombine almıyor diye kızmasın çünkü onlar kombine parasını geçen yıl centilmen       liginde ikinci olarak, Orduspor’a  2 milyon TL kazandırarak peşin ödemişlerdir….

xxx

Yani özellikle SMS konusunda yazılanlar çok acı çok incitici...

Orduspor yönetiminde yer alan ve özellikle zırpt pırt demeç verenler acaba kulübü kaç lira yardımda bulundu para verdi?

Birde bunu açıklasınlar.

Birileri çıkıp şöyle diyebilir. Senin de ismin SMS kampanyasında yok.

Eeeee yöneticisinin bile katılmadığı kampanya da benim ismimim olmaması çok normal. Elerinden gelse Orduspor sevdasını yüreğimizden söküp almak isteyenlerin hiç bir şey olmadığı ve vermediği yerde bizim daha önce verdiğimiz emek, alın teri ve sevda onları verdiklerini elli defa satın alır.

Yani kısacası sonradan görenler ve sonradan Orduspor’lu olanlar bizim geldiğimiz yolların 3(de birisine gelsin de ondan sonra konuşmaya başlasınlar.

Kısacası bizim verdiklerimize  saysınlar.

Onlardan bazıları vermedikleri gibi alıyorlar.

Baksanız ya Orduspor yöneticisiyim deyip kasıla kasıla gezenlerin bazılarına.

Adamların yaşam kaliteleri, yürüyüşleri, insanlık tavırları değişti…

xxx

Bir ajans 10 parmağında 10 marifet diye yıkama yağlama haberi yapmış. Daha önceleri de yapıyorlardı bunları. Ama delikanlı gibi sorulması gereken soruları ise sormuyorlar, soramıyorlar. Demek ki herkesin 10 parmağında 10 marifet var!!!!


 

Şükredelim!
          AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, CHP'nin TBMM'nin toplanmasına yönelik çalışmalarını eleştirirken, ''Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis'i toplamayız'' ifadesini kullandı.
xxx

Doğru niye toplasınlar ki … Onların Mehmet’leri hiç ölmedi ki ?

Onların Mehmet’leri zaten hiç olmadı.

Onların hep güzel, anadan doğma zengin, askerliğe elverişli olmayan tosun gibi çocukları oldu?

Onların çocukları evlerine 100 metre mesafede askeri gazinolarda, lüks yerlerde ‘Vatani görevini yerine getirdiler!!!’

Onların çocukları hiç Türkiyeli vatan evlatları olamadı ki?

O yüzden Arınç, Çiçek, Çelik ve benzerleri güç odakları olduktan sonra hep dalga geçer gibi beyanatları ile gündemden düşmedi.

xxx

            Kabile üyeleri mal mal seyrederek, sandığa gidip oylarını ve başka şeylerini de verdiği ülkelerde yaşananları Türkiye’den ibret ve üzüntü ile izliyoruz!..

            Mal gibi gelip, mal gibi yaşayıp, mal gibi ölenler bizim ülkemize bakıp ibret alsınlar!!!

Her şeyi ile demokrasi, mutluluk, ekonomik refah yaşayıp ve aydın toplulukların yoğunluğunda huzura eriyoruz ve Allah’a devamlı şükrediyoruz…

xxx

Benim Olimpi ‘Mat’ larla ilgili yazım bitmez abi..

 Ata sporu güreşte rezilleri oynayanlar, alınan  bir bronz madalya ile övünmeye çalışıyorlar.

 Bir illegal örgütün parmak işaretini yapıp sakal bırakma ile güreşin olmadığını ve böyle yapılmadığını söylememize rağmen devam edenler mindere yapışıp kaldılar.

Bunun yanı sıra çok sevdikleri koltuklardan da ayrılmıyorlar..

Halter ve Güreş federasyonu hala bu işlerin siyasi dirsek temasları ile yürütülemeyeceğini anlamamış gibi davranıyor.

Güç aldıkları siyasi irade  ne yapıyorsunuz rezil oldunuz bırakın koltukları bile temennisin de bulunamıyor.

Ve bunlar bu işleri siyaseten götüreceklerini zannediyorlar.

Çalışmayıp, siyaseten manevralar yapıp koltukları bırakmak istemeyenler hala Dua ile işi götüreceklerini zannediyorlar.

Siz ancak biat topluklarını sadakacıları kandırırsınız.

Allah’ı kandıracağınızı mı sanıyorsunuz?

Hey bre,  rezil olmuş gafiller!!


İSTİHBARAT

 Özellikle MİT hiçbir dönem bu kadar aciz duruma düşmemişti , düşürülmemişti..

Oslo görüşmeleri nedeniyle Türkiye’ye unutanlar görevlerini nasıl yapacaklarını bilmeyenler siyasi iradenin dümen suyunda gitmeye kalkınca olanlar oluyor.

Son İzmir’de ki saldırı sonrasında MİT’i ilgilendiren bölümleri de olan şu sorular soruluyor:

Örgüt, İzmir gibi bir kentte üstelik de bir askeri birliğe, Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanlığı'na giden yolda nasıl mayınlama yapabildi?

- Askeri serviste 30 silahlı, eğitimli ve rütbeli personel olmasına karşın yeterli karşılık nasıl verilemedi.

- Desteğe gelen diğer askerlere ise ikinci bir mayınlı tuzağa yakalandı. PKK'nın benzer tuzaklama yöntemlerini uyguladığı bilinmesine karşın neden tedbir alınamadı?

- Hakkari'de saldırının ardından askerin "arazi Şartları”nı gerekçe göstererek izini kaybettirmesi belki akla yatkındı. Ancak, "askeri birliğe yakın bir bölgede" olmasına karşın, İzmir gibi birçok noktasında polis, trafik polisi, mobese kamerası bulunan metropol bir kente nasıl izlerini kaybettirebildiler? 

Xxx

            Şemdinli’de yaşanan olayları utanmadan küçümseyenlerin, orada hakimiz diyenlerin yalanlarına yanıt verdiler hemen.

Utanmadan sıkılmadan beyanat verenlerin Habur’u, Oslo’yu nasıl utturduğuna bakmak gerek.

Zaten unutmaya  meyilli olan bazı Necip Türk milletinin evlatları da hala  atıp tutmaya devam ediyor.

Tatili kesmek istemeyen MHP CHP’nin meclisi toplama çağrısını eleştirebiliyor.

AKP’nin dümen suyunda bir çok başarıya imza atan MHP ve onun lideri Bahçeli gün geçtikçe mum gibi eridiklerinin farkına varmadan gözü kapalı bir Milliyetçilik yaparak puan toplayabileceklerini zannediyor. AKP’nin aymazlığını PK ile mücadele sanan ve genel görüşme isteyen CHP’ye terör örgütünün ekmeğine yağ sürmekle suçlama gafletine düşen MHP’nin ne zaman ayılacağını ise merak konusu oluyor.

            Sonuçta AKP birilerini de dümen suyuna alarak sözde mücadele adı altında uçuruma doğru sürükleme gafletinde bulunuyor

Oslo’da imzalanan protokolde yer alan ‘ Askerler gerekirse savaş suçlusu olarak yargılanabilir ‘ maddesi ise hala yalanlanmazken MHP’nin atıp tutması sadece boş teneke  gürültüsü olarak kalıyor.

Ne yazık ki bu partiye gönül verenler için için kan ağlayıp kan kaybediyorlar.

 


 

KİRALAR VE DUALAR!!!

Kent konseyi Belediye eski binasının yerinin ne olması konusunda görüşmeler yapacakmış.

Bunun içinde 15 Eylül günü toplanılacakmış.

Allah’ınızı seviyorsanız bir an önce  karar  verin.x

Ordu belediyesinin verdiği kiralar nedeniyle birileri zenginliklerine zenginlik kattı.

Yapacaksanız yapın terk edecekseniz edin.

Kent konseyi şimdiye kadar neredeydi bilemiyoruz  ama anket manket diyorlar bir şeyler yapında bu tartışmadan bizleri kurtarın.

Ayrıca Ordu belediyesine yarın bu gün verdiği bu anormal kiraların da hesabını soran çıkabilir bizden söylemesi…

.

xxx

Orduspor yönetimi 4 genç oyuncu ile 5 yıllık sözleşme imzalamış.

Oldukça sevindirici bir haber!!!

Geçtiğimiz yıl sahaya 15 kişi ile çıkan A takımının yedek kulübesine bir genç oyuncuyu bile oturtamadıkları için eleştirdiğimiz yönetim bu imzalarla bir başlangıç yapmış mı olacak acaba?

            Mesele sözleşme imzalamak değil bu oyunculara şans vermek verdirmektir.

Yoksa  alt yapı ayaklarına yatıp belirli kategorilerde müsabakalara bile katılmıyorsanız attırdığınız imzalar 19 Eylül stadyumunun yedek kulübesine bile girmiyorsa fasaryadan başka bir şey yapamazsınız….

xxx

Gavur İzmir askere yapılan saldırı sonrasında kan vermek için hastaneleri doldurup sıra oluşturdu.

            Gavur İzmir bu görevini yaptı diye yandaş basının şerefsizleri burun kıvırmaya devam ediyor.

Ulan piçler siz değimlisiniz PKK ile her türlü alışverişi yapan

         Ulan siz  değimisiniz bu ülkede PKK terörü bitmesin bizim kandil dolsun diye el çırpan.                        

           Ulan siz değil misiniz  eh devrin adamı olan.

Bu ülkenin semalarına bir başka bayrak dikilmeye çalışılsa,  daha bayrak yarıya gelmeden ananızı bile satarsınız …

xxx

Olimpi’Mat’larda yarışan ve başarısız sonuçlar aldıkça iyice ayağa düşenleri görünce insanın içi cız ediyor

            Sunucu spiker yarışma öncesi  konuştukça konuşuyor ve ‘ Dualarınızı esirgemeyin dualarınızı bekliyoruz’ diyorlar… Yarışmacı da  eğer yarışma öncesi ise ‘ Türk milletinin dualarını bekliyoruz ‘ diye ekliyor ve başarılı olacağına inandığını söylüyor.

            Ne yazık ki her başarısızlığın sonrasında ise ‘ ne yapalım bu kadar , kader kısmet şansızlık olmadı. Bizden dualarını esirgemeyenlere teşekkürler bir teşekkürde şuna buna edebilir miyim!!!’

            Bu mübarek aylarda ettiğimiz duaların iki katına çıkardık ama sizden beklediklerimiz olmadı…

Demek ki neymiş Dua ile filan olmuyor.

Çalışacaksın, inanacaksın, öz veride bulunacaksın. Hasbelkader gelmişsin  yok Allah, yok din , yok iman deyip yarışı kazanacağını zanneden küçük beyinler ve onlara bu yolda telkinde bulunanlar yüzlerine yedikleri şamarın izini bile Allah’ın taktiri olarak yorumlama cahilliğini ve acizliğini bile göstermek terbiyesizliğinden kaçınmıyorlar.

xxx

Londra Olimpiyatları'nda atletizm kadınlar 1500 metre finalinde Türk atletler Aslı Çakır Alptekin altın, Gamze Bulut gümüş madalya kazandı.

            Kim bunlar milyarlık eşekler değil.

Bireysel olarak mücadele eden ve amatör ruh ile buralara gelenler.

Bizim yazımızın genellemesi zaten onları kapsamıyor.

Çok teşekkürler…


 

İnönü’ye küfür etmenin keyfi!

Az buçuk kitap okuyan bilir.. Az buçuk namuslu olanlar ve tarihi çarptırmayanlar gerçekleri kabul eder.

Ama gıybetin en büyük günah sayıldığı yerde, dinden imandan bahsedip, en büyük gıybeti yapıp yalanları peş peşe sıralayanlar bilmez!!!

Bakın kısa bir hatırlatma:

xxx

İsmet İnönü bazı camileri kapatıp depo yaptı, kapısına kilit vurdu!

Peki ama neden?

Cumhuriyet tarihi yalancıları öteden beri CHP’ye ve İsmet İnönü’ye saldırmak için "Kâfir İsmet İnönü camilere kilit vurdu. Etrafına asker dikti. Namaz kılmak için içeriye kimseyi sokturmadı. Camileri devamlı teftiş etti. Nöbetçilere, ‘İçeriye kimseyi sokmuyorsunuz değil mi?’ diye sordu!" biçiminde bir propagandayla, CHP ve İsmet İnönü’nün "cami düşmanı" olduğu yalanına neredeyse bütün Türkiye’ yi inandırmışlardır.

Evet! Gerçekten de CHP ve İsmet İnönü, 1939-1946 arasında Türkiye’ deki bazı camileri "depo" yapmış, bu camilerin kapısına “kilit” vurmuş, etrafına asker dikmiş ve bu camileri ibadete kapatmıştır!

Ama neden?

İsmet İnönü'yü camileri kapatmakla suçlayanlar "ama neden" sorusunu asla sormaz, soramazlar. Çünkü İsmet İnönü’nün bu davranışının nedeni "cami düşmanlığı, din karşıtlığı" değil; tam tersine dinine olan bağlılığı, tarihine olan saygısıdır.

"Nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim! Şöyle ki:

İsmet İnönü, II. Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1939-1946 yılları arasında, Türkiye’ye yönelik muhtemel bir saldırıda, camilerin hedef alınmayacağını düşünerek, müzelerimizdeki tarihi ve dini değeri olan eserleri, zarar görmemeleri için, bazı camilere koydurarak koruma altına almıştır. Evet, İsmet İnönü, 1939-1946 arasında bazı camileri “depo” yapmıştır, ama bu depolar, Kutsal emanetler, Hz. Muhammed’in sancağı, kılıcı, hırka-i saadeti, Hz. Osman’ın kanlı Kuran’ı Kerim”i gibi "dinsel ve tarihsel" değeri olan eşyaların deposudur. Örneğin, Topkapı Sarayı’ndaki "Kutsal Emanetler", bu emanetlerle ilgilenen görevlilerle birlikte Niğde’ye götürülerek, Niğde’deki bazı camilere konulmuştur. Dolayısıyla, "Kutsal Emanetlerin" bulunduğu bu "cami depolar", ibadete kapatılmış ve kapısına kilit vurulup asker dikilmiştir. Ayrıca İsmet İnönü, içinde kıymetli tarihi eserlerin saklandığı bu camilere çok iyi bakılmasını istemiştir. Örneğin, 21 Ağustos 1944 tarihli bir kararla, "Milli Saraylardan Divriği'deki Ulu Cami’ye korunması için konulan kıymetli eşya, kubbeleri aktığı için korunamayacağından süratle Caminin tamiratının yapılması" istenmiştir. (Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Sayı: 6061, Dosya: 25945, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.448..18.)

Kıymetli tarihi eserler, Kurtuluş Savaşı yıllarında da yine bazı camilerde saklanmış, bu nedenle yine o camilerin kapısına kilit vurulup, kapısına nöbetçi dikilmiştir. Örneğin, 14 Haziran 1923 tarihli bir belgeye göre, "Kıymetli eşyanın olduğu camiyi bekleyen tabur ile kıta arasındaki haberleşmeyi sağlayan telefon hattının bozulduğundan" söz edilmiştir. (BCA, Sayı:6061, Dosya: 16714, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 159.115..14..)

Bu nedenle gerçek bir Müslüman’a düşen görev, bu davranışından dolayı İsmet İnönü’yü "kınamak" değil, "kutlamaktır."

xxx

Evet belgeleriyle kaynak gösterimi ile sizlere bir alıntı yaptım.

Bu mübarek aylarda hala yalan konuşup iftira atanları ve bunlardan medet umanları rezil yaşamları ile baş başa bırakıyoruz.

 


 

Olimpi”mat”

 

Bu yazı yazılırken Güreşte alınan bronz madalya ile övünüyoruz. Güreşi anlatan TRT spikerinin söylediklerini not alamadım ama neredeyse alınan bronz ülkeyi bütünleştirdi , herkesi mutluluğa boğdu.. Birde Başbakan telefon açmış ya ağızlarından  salyalar akar gibi anlatıp duruyorlar.

Biz maddi ve manevi her şeyi hak ediyoruz diyen salonun sultanları geri dönerken , sonradan olimpiyatlara gitmeye hak kazanan Potanın perileri ise ağızlarını açmadıkları için son dakikada kaybedip geliyorlar…

Çekiçte iki kez  kafesi hedef alan sporcumuz ile Disk atmada hata yapan sporcumuzun mazeretleri dinlerken güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum.

Şimdiye kadar en kalabalık kafile ile gittiğimiz olimpiyatların yarısına gelindiğinde yarısından fazla sporcumuz Türkiye’nin yolunu tutarken hala dualara, sakallara bel bağlayanları görünce  ne kadar komik olduğumuzu bir kez daha görüyoruz.

Elalemin adamları çalışarak çabalayarak bir şeyler yapmak isterken bizimkiler  şekilcilikleri  ve işaret parmakları ile bir şey yapabileceklerini zannediyorlar.

Yayınları ile milleti deli eden ve  ne kadar işi bilmeyen varsa Londra’ya götürüp çelik çocuğu sunucu, spiker yapan TRT ise keyif üstüne keyif çatıyor.

Röportaj yapan kişilerin nasıl yavşaklaştığını cicim , canım Nevinciğim, Esracığım diye hitaplarını görünce ‘Ulan torpiliniz kim ‘ diye bağırıyorum…

Milletin çoğunun kullanamadığı HD kanalında yayınlarını verip millet ile dalga geçen ama milletin parası ile keyif süren TRT’nin rezil yayınlarına katlanmak zorunda kalanlar olarak havale geçirirken, Amasyalı genel müdürün hiç mi bunları görmediğini merak ediyorum.

Güreşten verilen bant yayınında sporcunun aldığı puan hareketlerini bile göstermekten aciz bir yayıncılık anlayışı içinde olan ve elektrik faturasında ki paralarla keyif süren TRT’yi kime havale edeceğimizi bilmeden  millet için Olimpiyat olan oyunların bizim iç in nasıl Olimpi ‘Mat’ olduğunu görüp televizyonunudüğmesine usturuplu küfürlerle basıp kendimi yatağa zor atıyorum…

xxx

Fındık toplanmaya devam ederken amele taşıyan arabaların bazılarını görünce Trafik ekiplerinin gözünden nasıl kaçıyor diye merak ediyorum?

Dilerim acı bir olay meydana gelmez.

Ve de biz söylemiştik deme üzüntüsünü yaşamayız…

 


BU İŞ OLMALI
 

Projeyi duyup detaylarını okuyunca heyecanlanmadım dersem yalan olur.

         Büyük bir heyecanın yanı sıra büyük mutlulukta duydum.

Unutulmasın, karambola gelmesin diye açıklamanın bir bölümünü bu köşemde tekrar paylaşıyorum

            “Park içinde oluşturulacak çikolata sokağında fındık ürününün farklı çeşitlerinin yanı sıra el yapımı çikolata yapılarak satılmasını planlıyoruz” diyen Vali Düzgün, parkın hediye amaçlı Alışveriş Merkezi olacağını belirterek “ Biz bu parkı ilimize gelen yerli ve yabancı turistlerin, tur otobüslerinin uğrayabilecekleri ve gezinti yapabilecekleri; hediyelik fındık ve çikolata alabilecekleri yeme içme mekanları ile kafeteryaların da bulunduğu bir cazibe merkezi haline getirmek istiyoruz'' diye konuştu.

            Karadeniz Bölgesi'nde yerli ve yabancı turistlerin, fındık ürünlerine kolayca ulaşabilecekleri mekan sıkıntısının yaşandığına dikkat çeken Vali Düzgün, ''Bu konuda geçtiğimiz yıllarda bazı fındık firmalarımız yeni ürün geliştirme ve hediyelik fındık mağazaları açma yönünde çalışmalarda bulundu. Ama pek çok çeşit ürünün bir arada bulunabileceği fındık ve çikolata parkı olarak isimlendirebileceğimiz bir projeyi Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı'ndaki (DOKA) arkadaşlarımızla birlikte geçtiğimiz aylarda planladık. Bununla ilgili fizibilite çalışmaları devam ediyor. Daha sonra projeyi Kalkınma Bakanlığı'nın onayına sunacağız. Ümit ediyoruz ki projemiz onay görecek” şeklinde konuştu. Vali Düzgün, çikolata sokağının gerekli çalışmaların yapılmasının ardından, 2013 yılı içerisinde uygulamaya geçileceğini de sözlerine ekledi.

           xxx

Fındığın başkenti haline gelen Trabzon’un yaptıklarından sonra Ordu’da ki böyle bir çalışmanın rövanşı almak olduğunu düşünüyorum.

Bedava çuval dağıtmak, kurdukları sistem ile üreticinin fındığını ücretsiz kurutmak gibi bir çok öncülüğü yapan Trabzon bizim fındık krallarının yüzünü bile kızarmamıştı.

Bu yüzden Valiliğin yapacağı bu çalışmaya  fındığın başkenti olduğunu ileri süren Ordu’da ki kralların ne gibi katkıda bulanacağını merak ediyoruz.

xxx

Orduspor kulüp başkanı Nedim Türkmen yaptığı basın toplantısında  her şeye değindi. Yetmedi  Aziz yıldırım Fener demeden  vergiden girdi , futbolcunun parasından çıktı.

Ama kulübün kaç lira borcu var bankalara ve finans kuruluşlarına olan borçları neden onları açıklamadı…

Neyse ki sahaya girilmemesi konusunda ki  çağrıları duymuş ki maçı oynayacak bir saha arandığını belirtmiş.

Dileriz Orduspor iyi başlar ve iyi götürür…

Geçen sene şişirilen kadrolar yüzünden bedava verilen oyuncular için yapılan transfer masraflarını da göz ardı etmediğimiz bilinsin.

Ağzından bağlı bazı kalemşorların ve medyacıların yatacak yeri var mı onu da bilemiyoruz…

Esas olan birilerinin ağzına bakmak değil gazetecilik yapmaktır.

Tarih elbette bu rezilliği yazacaktır…

xxx

Bu arada Orduspor Eskişehirspor ile maçını Eskişehir’de oynasa ne kaybeder?

İki deplasmandan 0 puan alınması belki sorun olabilir gibi gözüküyor ama bence bu konuda son kararı  Teknik direktör Cuper’in vermesi gerek diye düşünüyorum.
Ne Samsun ne ‘de Giresun’da oynanacak maç Orduspor için tatmin edici olmayabilir.

Eskişehir’in bu teklifi kabul edeceğine inanıyorum. Çünkü iki maç üst üste içeride oynayarak avantaj sağlamak isteyecek.

Dediğim gibi bu  konuda  Cuper’in ne düşündüğünü de öğrenmek istiyoruz…
 


Dolmuşa binmek veya ara gazına gelmek!

Malatya’da davulcu kavgası, Alevi Sünni ayrımcılığı olarak, Muğla’nın Dalyan beldesinde de  Türk- Kürt Kavgası olarak ortaya atılan olayların gerçek yüzleri bir bir ortaya çıkıyor.

Son olarak Dalyan olayının girişini bir tekrar hatırlayalım!!!

Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı Dalyan beldesinde kamuoyuna 'Kürt-Türk' kavgası olarak yansıyan olayların 2 gün önce yaşanan havuz kavgasından kaynaklandığı ortaya çıktı. İddiaya göre dün baskına uğrayan restoranda çalışan iki garson, turist kızlarla eğlendikten sonra kızların kaldığı apart oteldeki havuza girdi ve bu nedenle otel görevlileriyle tartışıp darp edildi. Otel çalışanlarından 3 kişilik grubun, dün restorana alınmayınca "Buraya Türkler giremez" iddiasında bulundukları öne sürüldü. Bunun duyulmasıyla vatandaşların galeyana gelip restoranı basıp sandalye ve masaları kırdıkları, olaylar sırasında da zaman zaman "PKK bayrağı açıldı", "Kaleş gösteriyorlar" diye bağıranlar olduğu, ancak yapılan aramada bayrak ve kaleşnikof silaha rastlanmadığı belirtildi. 

         xxx

Peki niye bu kadar çabuk dolmuşa biniyor ara gazına geliyoruz….

Hiç düşündünüz mü ?

Bunun iktidar ile bire bir ne kadar ilintili olduğunu bilmeyen var mı ?

Yok ama yalakalık ve yandaşlık yapacağız diye medya da  olayların üstüne körükle gidiyor.

Milleti kamplara bölüp, işine geleni koruyup işine gelmeyeni zindanlarda çürüten siyasi anlayışın yeni olmadığını yıllar öncede ayni zihniyetlerin horladığını biliyoruz.

        Ancak yıkılmaz denilen kaleler, yapışılmış koltuklar birer birer elden gidiyor zamanı gelince.

Hayatları boyunca toplumsal üretimin dışında kalmış ve asalak asalak yaşayanların çabucak ara gazına gelip yarattığı  olayların en yakını Sivas’ta yaşanmıştı.

Yine cahil cühela dediğimiz kişilerin  sözde yarattığı olaylardı bunlar.

Aslında bu kadar çabuk ara gazına gelen ve toplumsal hiçbir katkıda bulunmayan lavukların yaptıkları zaten birilerin işine gelecekti hep.

Ellerini  ovuşturarak bekleyenler, bu “lavuk necip” bazı insanların zaaflarından değil geri zekalıklarından yararlanarak oyunlarını uygulamaya devam ediyorlar.

Ne yazık ki poşu taktığı için kitap okuduğu için hapiste çürütülen gerçek beyinlerin yerinde olması gereken geri zekalılar ise ellerini kollarını sallayarak yine potansiyel katil ve katiller gibi dolaşıyorlar.

            xxx

Dünya’da bütün iktidarların istediği böyle boş geri zekalı lavuk topluklar değil mi ?

Vatana millete hayırlı olsun!!!

 


 

Şerefsiz bir yazı!!!

 Hükümetin elemanları ile pek ilgilenmem. Yani Muhatap almam!!!

Ama kişinin biri çıkıp öyle bir şey söylüyor ki o zaman kim olursa olsun yazmak

geliyor…

Kendisi seçimler öncesinde siyasete atıldığında da tartışıldı bakan olduktan sonrada. Maliye Bakanı Mehmet şimşek için İngiliz pasaportuna da sahip İngiliz vatandaşı denildi. Kimse üzerine gitmedi unutuldu gitti. Bakan olduktan bir süre sonra  boşanıp ikinci eşini aldı.

Kürt kökenli bakanlardan birisi…

Bir TV programına katılan Şimşek burada yaptığı açıklamada 2002 ile 2011 arası maaşı enflasyon karşısında eriyen sadece 2 kesim bulunduğunu belirten Şimşek, bunlardan birinin müsteşarlar diğerinin milletvekilleri olduğunu söyledi.

Bu söylemin ardından bölümü kısaca özetleyip tekrar okumakta ve okutmakta fayda var:

Vatandaşların sesli mesaj yoluyla ilettikleri soruları da yanıtlayan Şimşek, asgari ücretle çalışan bir işçinin "Milletvekillerinin bir gecede aldığı maaş zammı işçileri rahatsız ediyor" değerlendirmesi üzerine bunun istismar edilen bir konu olduğunu savundu.
2002 ile 2011 arası maaşı enflasyon karşısında eriyen sadece 2 kesim bulunduğunu belirten Şimşek, bunlardan birinin müsteşarlar diğerinin milletvekilleri olduğunu söyledi.

Şimşek, son yapılan artışla zam oranlarının tekrar enflasyon düzeyinin biraz üzerine çıktığını ifade ederek, "Dolayısıyla iddia edildiği gibi aslında bu anlamda bir kıyak yok" dedi. Türkiye'de 550 milletvekili olduğunu, emekliler de katıldığı zaman bu rakamın 2 bin 300 olarak belirlendiğini kaydeden Şimşek, "10 milyon emeklimiz var şu anda. Birer lira verdiğiniz zaman 10 milyon lira yapıyor. 550 kişiye birer lira verdiğiniz zaman 550 yapıyor. Ama şu anlama gelmiyor. Kamu vicdanını zedeleyecek farklar oluşmadı" diye konuştu.”

xxx

Ne diyelim Bakan böyle bir beyanatı rahatlıkla verdiğine göre bizim gibi  geri zekalı Türk milletinin mensuplarından çok daha iyi biliyor…

 Ulan bizim gibi şerefsizler bu konuları istismar ederek hükümete ve onun güzide bakanlarına haksızlık ediyor.

Bizim gibi aç sefil ve hak eden Necip Türk milletinin aciz ve sefil mensuplarından bazıları böyle yaparak Hükümeti devirmeye teşebbüs ediyor.

800 lira  alan emekli “şerefsiz”  Türk vatandaşlarından biri olan ben (Söz meclisten dışarı bu yazıda edilen tüm kötü küfürler ve yazılan tüm kötü sözler şahsım için söylenmiştir) daha ne isteyeceğim ki = Büyüklerimiz istismar ediyor dediğine göre istismar ediyoruz utanmadan sıkılmadan  biat etmeden el etek bilmem neleri yalamadan!!!

Aldığı paranın kıymetini bilmeyen aç , açık sefil ve şerefsiz, istismarcı bir ( bireysel) Türk milletinin ferdi olarak Allah  AKP iktidarına ve onun bakanı Mehmet Şimşek’e zeval vermesin!!!

 


 

Bu para bizim

 

 Ordu 19 Eylül stadyumunun yenileme çalışmaları sürüyor.

Gazeteci bazı arkadaşlarımdan aldığım bilgilere göre geçtiğimiz günlerde  Ordu Gençlik Hizmetleri ve Spor il müdürü Ömer Yılmaz,  bazı gazetecilerle sohbet ederken ( basın açıklaması filan değil)  bu aşırı sıcak nedeniyle sahaya serilecek rulo çimlerin, serilmesinin ardından bir zaman geçmesi gerektiğini bu hava şartları nedeniyle  Eskişehirspor maçının Ordu’da oynanmasının doğru olmayacağını, Orduspor yönetiminin bu konuda  gerekli girişmeleri yaparak ya başka bir sahada yada Eskişehir’de oynamasının doğru olacağını söylediğini belirttiler.

Daha sonra bir basın toplantısı düzenleyen Yılmaz İHA’nın haberine göre yeni sezonun ilk maçını Ordu’da oynanacağını açıklamış

Bu haberin yapılmasının üstünden günler geçmesine karşın her hangi bir düzeltme ve yalanlama gelmedi.

Şimdi soruyorum.

Eğer gerçekten bu çim serildikten sonra  Eskişehir maçı burada oynandığında bu sahanın ömrü denildiği gibi çok daha kısalır mı ?

Orduspor yönetimi bu konuda ısrarcı olup bölge müdürüne kombine satılması için konuşmaması ricasında mı bulunuyor?

 Sonuçta bu para bizim paramız. Yetimin parası. Ülkenin parası.

Müdür Ömer Yılmaz çıkıp bu konuda gerçekler neyse açıklamalıdır. Sohbet ederken bu sahaya erken girilmesi halinde ekonomik ömrü çok kısalır Orduspor yönetimi bu konuda ısrar etmemeli, bana  emir verip oynat derlerse oynatırım ama sahaya yazık olur dedi mi demedi mi ?

Dediğim gibi sonuçta bu para devletin parası

            Denildiği gibi bir maç girilmeyip üstünden 2 hafta geçeceği için çok daha iyi olacağı söylenen sahanın, ekonomik ömrünün kısalmaması ve paraların havaya gitmemesi için herkes açık olmalıdır.

Yoksa birilerinin ihtirasları ve inatları uğruna paramız çarçur edilmemelidir.

 Buna ses çıkarmayan. buna göz yumanda ( varsa böyle bir şey ) Devlet ve millet düşmanıdır.

Konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz…

Eğer sahanın bozulması söz konusu ise Orduspor yönetimi Federasyona baş vurarak (Eskişehir’in de kabul etmesi zorunlu olacağına inandığım için) bu maçı Eskişehir’de oynaması daha doğru olur diye düşünüyorum.


Komik oluyorlar?

İsmini vermeyeceğim. İl dışından Ordu’da  bir haftalık bir misafirlikte bulunmuş. Dünyanın her yerini hemen hemen gezmiş, uzmanlık alanı şehircilik olmasa da gezdiklerinden gördüklerinden öyle güzel şeyler kapmış ve öğrenmiş ki anlatırken ağzınız açık dinliyorsunuz.

Kaldığı süreç içinde çok sık sözü edilen Ordu belediyesinin yıkılan binasının yerini görüp nasıl meydan olacağına bakmış.

Sohbetimiz sırasında konu dolaylı yoldan buraya gelince aynen şunları söyledi:

            “ Komik oluyorsunuz. Tamam  Belediye binasının olduğu yer boş bırakılsın ama birilerinin bağırdığı gibi bir meydan olma özelliğini hiçbir zaman taşımaz. Sadece ve sadece bu mantıkla bu anlayışla bu bölgeyi güzel bir şekilde otoparka çevirirsiniz siz..Şehirde gezme imkanı buldum. Genel de trafiğe kapalı veya yayalara açık yerlerde gördüğüm manzaralar beni ürküttü. Her taraf işgal altında her taraf tutulmuş. Siz daha buraları görmeyip buralarla ilgilenmeyip tutmuşsunuz burası boş bırakılsın  meydan olsun diyorsunuz. Medyanın görevi alsında önce bu tür sağlıksız gelişmeleri ve işgalleri görmeli ondan sonra şehri için yapılacakları tartışmalıdır. Allah’ınızı severseniz meydan nedir meydan neye denir bunu konuşanlar bilmiyorlar mı ? Ordu’da medya ve sözde belirli kesim şehrin ana ve katmerleşmiş sorunlarını görmemezlikten gelip Türkiye’de ki gibi suni gündemlerle uğraşıyorlar. Bundan da tabi en büyük kabahat karasız kalan Belediye başkanında. Kararını verecek şehir için. Belediye binasının olduğu yere tekrar bina yapmak önemli değil yeni meydanlar yeni parklar yeni yaşam alanları yaratmak önemli. Şehrin içinde ki keşmekeşlik işgaller keyfi bina yapımları , kaldırım ve yol işgalleri sürerken bunlarla uğraşmak bence aydın geçinen ve Türkiye’de bu şekilde bilinen bir kente ve onun sözde sivil toplum örgütleri ile medya kuruluşlarına yakışmıyor..”

            Daha çok şeylerde söyledi. Ben şimdi bunların hepsini yazıp birilerinin yüzünü iyice kızartmak istemiyorum.

Ama söylediklerinin içinde öyle bir söz etti ki bunu bir cümlede olsa vermekten kaçınmayacağım ‘ Herkes kendi rantının peşinde… Şehri kimse düşünmüyor kent böyle olmaz’

            xxx

            Ne diyelim bizim ekleyeceğimiz pek bir şey yok. Birilerinin yüzüne tükürseniz  yağmur yağıyor derken, gerçekten rantçıların nasıl organize olduğunu gözler önüne seren Ordulu olmayan bir kişiden alınacak derslerin çok olduğuna inanıyorum.

O yüzden bunları okuyucularımızla paylaşıyorum. Çünkü internet çağında bu yazılanların kaybolma şansı yok…


 

 

ERKEKLİK!!!

Geçtiğimiz günlerde bir haber yayınlandı.

Belki bir yanlışlık, belki abartı vardır diyerek bekledik.

Ama Orduspor yönetiminden tık çıkmadı.

Demek ki yapılan haber doğru idi.

Önce bir haberi okuyalım sonrada Büyük başkanımıza soralım ( daha önce sorduklarımıza yanıt veremiyorlar vermiyorlar ama biz yinede sormaya devam edelim. )

   Bazı kalemşorlar, medyacılar rezil duruşlarına ve avantalarına devam etsinler dursunlar…

  İşte haber:

        xxx

GANALI golcü Emmanuel Banahene’yi Karşıyaka’ya bedelsiz kiralayan Orduspor’un Fransız orta saha oyuncusu Wilfried Dalmat’ın transferi konusunda da yeşil kırmızılı ekibe büyük bir jest yaptığı bildirildi. 

Ulaş SAĞ/İZMİR,(DHA)-

Arjantinli teknik direktörü Hector Cuper yönetiminde kadrosunu İspanyol oyuncularla yıldızlarla güçlendiren Orduspor, yabancı kontenjanını boşaltabilmek için, Dalmat’nın yıllık maliyetinin önemli bir kısmını karşılamayı teklif etti.

Kadrosunda 7 yabancı bulunduran, geçtiğimiz günlerde de 4 yeni isimle anlaşan Orduspor yönetimi, Karşıyaka’ya Dalmat’ya bu sezon ödenecek 400 bin Euro’nun 150 bin eurosunu üstlenmeye hazır olduklarını iletti.

Dalmat kalitesinde bir futbolcuyu 500-600 bin TL’den aşağı alamayacaklarını düşünen Karşıyakalı yöneticiler, kendilerine düşen 250 bin euroyu ödemeyi kabul ederek transferin önünü açtı. Türkiye’de başka talipleri olan Dalmat’ın, İzmir’de yaşamaya sıcak baktığı için Karşıyaka’nın teklifine olumlu yaklaştığı öğrenildi.

       xxx

Eve lazım olan camiye haramdır. Kimin parası ile efelik yapıyorsunuz onu da açıklayın da öğrenelim.

Kimin parası ile erkeklik yapıyorsunuz?

Dalmat konusunda bir yere kadar sesimizi çıkarmayız ama, ne o Banahene’yi  bedelsiz vermek.

Orduspor başkanı Nedim Türkmen ne alıp ne sattığını, ne harcayıp ne yaptığını kamuoyundan saklamaya devam etsin. ( Basında çıkan haberlere açıklama getirmediğine göre )

Kendisi okumuyorsa arkadaşları  . Onlar okurdur. Onlar  bilmiyorsa başkanından öğrenip kamuoyunun merak ettiği sorulara yanıt verdirsin.

xxx

Biz yemlenen kişilerden olmadık olmayacağız. Bizim derdimiz Ne Türkmen ne de bir başkası. Bizim derdimiz Orduspor, Orduspor’un menfaati ve başarısı…

O yüzden sorularımızı soruyor ve yanıt alana kadar da  bunların peşini bırakmayacağız diyoruz.

xxx

Geçtiğimiz günlerde yazdığım yazıdan alıntılar:

Yalçın Ayhan ile sözleşmeyi nasıl çift taraflı feshi ediyorsunuz. Çünkü bu futbolcu halen Orduspor’un malı idi. Ayhan Orduspor’a kaç lira verdi veya kaç lira karşılığında bu işlem yapıldı

Orduspor kulübünün geçen yıl ki otobüsü satıldı mı, kaça satıldı, satıldıysa para girişi kime yapıldı ? Otobüsün alım fiyatı neydi satışı kaç liradan oldu?

Ve yeni otobüs için SMS yoluyla kaç lira toplandı.

Ne zaman alınacak ?

Orduspor’un kiralık verdiği veya sattığı oyunculardan kulübe kaç lira girdi?Bazı futbolculara bonservisi alacakları karşılığında mı verildi, nedir bu alacaklar verecekler, rakamlar kaç liradır?

Ordupor’un bankalara finans kuruluşlarına kaç lira borcu var?

 

 

Bu topraklar

 Tutuklu ne demek; cezası kesinleşmemiş yani beraat edebilir ceza alabilir ama asla suçlu olarak ilan edilemez…

Bir ülkenin ikinci adamı bakın bir söyleşide şunları söylüyor:

 

“Şu anda gazeteciler var hapiste diyorsunuz. Bunların bazı terör örgütleriyle bağlantıları var. Ortada bir terör örgütü var ve siz bu terör örgütünün eylemlerinde şöyle böyle yer almışsınız. Bu insanlar içeri girmeyecek mi? Bunların hükümeti devirmek gibi planların içinde olduğu ortada." 

"Bakıyorsunuz bir kurumda memur. Farklı bağlantıları ilişkileri var. Şu anda gazeteciler var hapiste diyorsunuz. Bunların bazı terör örgütleriyle bağlantıları var. Ortada bir terör örgütü var ve siz bu terör örgütünün eylemlerinde şöyle böyle yer almışsınız. Bu insanlar içeri girmeyecek mi? Yine birilerinin çok savunduğu gazeteciler var ki bunların hükümeti devirmek gibi planların içinde olduğu ortada." 

xxx

Şimdi bu kadar ön yargı ile bakılan insanların az zamanda hiç olmazsa tutuksuz yargılanabileceğini düşünebilir misiniz?

O yüzden bu ülkede git gide kamplaşma, gruplaşma, birilerine olan güven kurumlara olan bakış acısı her geçen gün  büyüyor ve derinleşiyor.

Bunun farkında olması gerekenler ise yangına körükle giderken sözde baş koltukta oturan ise ağzını bile açmıyor.

Ne oluyor niye içte ve dışta bu kadar kavgalı ortam yaratılıyor.

Neden insanlar bir şekilde kamplara  bölünüyor.

Neden keyfi uygulamalar toplumun istekleri dışında ve körü körüne dayatılıyor demiyor, demiyorlar diyemiyorlar.

xxx

Oturduğum koltukta daha fazla he kadar otururum hesabını yapanların bu bakış açısı ile bu ülke daha ne kadar huzursuzluk çekecek.

Daha ne kadar ben yaptım oldu, ben güçlüyüm isteğimi yaparım mantığı ile gidecek.

Gücü elinde bulunduranlar, hırsları kaprisleri uğruna daha ne kadar bu zulümlere bu kamplaşmaya çanak tutacak bilemiyorum.

Bildiğim tek bir şey var.

Rüzgar eken fırtına biçer.

Kimse bu tertemiz topraklara bunları ekmesin ekmeye kalkmasın.

Şehit kanları ile sulanmış bu topraklar onları eninde sonunda yutar…

 

 

 

 

 

 

Komplo teorisi!

 

Çok değil, birkaç yıl öncesini anımsayınız; özellikle haber kanallarının tartışma programlarında yer alan ya da analiz-değerlendirme alınan isimler kimlerdi? Onlarsız program olmazdı.

Evet artık o “akil adamlar” TV’ye çıkarılmıyor. Özellikle haber kanalları o isimleri davet etmiyorlar. Kuşkusuz bunu programı yapan haberci tercih etmiyor. “Birileri” tarafından kanalı bildirilen isimler yani andıç listeleri habercilere fısıldanıyor.“Onu çağırmayın artık!” Bu kadar. Ve kimse artık soru sormuyor, “neden” demiyor.

Çünkü Türkiye’de “neden” sorusu kaldırıldı.

İşte andıç listesinde olan bazı isimler: Bir dönem “üç gazeteci andıçlandı” diye ortalığı ayağa kaldıranlar bu liste için niye kılını kıpırdatmıyor acaba?..

Abdüllatif Şener (AKP’li eski Bakan)

Kemal Anadol (CHP eski Milletvekili)

Onur Öymen (CHP eski Milletvekili)

Şahin Mengü (CHP eski Milletvekili)

İsa Gök (CHP Milletvekili)

Nur Sertel (CHP Milletvekili)

Oktay Ekşi (CHP Milletvekili)

Sabih Kanadoğlu (Yargıtay Onursal Savcısı)

Vural Savaş (Yargıtay Onursal Savcısı)

Ömer Faruk Eminağaoğlu (Savcı)

Zekeriya Beyaz (Profesör ilahiyatçı)

Altan Tan (BDP Milletvekili)

Sırrı Sakık (BDP Milletvekili)

Sırrı Süreyya Önder (BDP Milletvekili)

Emin Çölaşan (Gazetesi-yazar)

Nihat Genç (Yazar)

Hulki Cevizoğlu (Gazeteci-yazar)

Ruhat Mengi (yazar)

Melih Aşık (Gazeteci-Yazar)

Hüsnü Mahalli (Yazar)

Cüneyt Ülsever (Yazar)

Tufan Türenç (Gazeteci-Yazar)

Uğur Dündar (Gazeteci-Yazar)

Nuray Mert (Akademisyen-Yazar)

Sinan Aygün (CHP milletvekili)

Mukadder Başeğmez (SP eski Milletvekili)

Sina Akşin (Profesör)

Rıfat Bali (Yazar)

Mehmet Faraç (Gazeteci-Yazar)

Altemur Kılıç (Gazeteci-Yazar)

Orhan Koloğlu (Yazar)

Mümtaz Soysal (Profesör)

Cüneyt Arcayürek (Gazeteci-Yazar)

Bilal Şimşir (Eski Büyükelçi)

Hüsamettin Cindoruk (TBMM eski Bşk. Siyasetçi)

Erbil Tuşalp (Gazeteci-yazar)

Cüneyt Akalın (Akademisyen)

Alparsan Işıklı (Profesör)

Yılmaz Karakoyunlu (Siyasetçi)

Taylan Sargun (Yazar)

Çetin Yetkin (Hukukçu)

Bedri Baykam (Ressam)

Ercan Çiflioğlu (Yazar)

Hikmet Özdemir (Adademisyen)

Osman Pamukoğlu (Emekli General)

Erdal Sarızeybek (Emekli Albay)

xxx

Yukarıda ki bölüm ODTV internet sitesinden bir alıntı..

Bu gün başta önemli toplumsal kuruluşlar, bazı medya olsun ayni şeyi Ordu’da uygulamaya çalışıyor.

Yani haber ve benzeri konularda bizden, bizden değil ayrım ile..

Bariz bir şekilde bu dikkat çekiyor.

Neymiş efendim, yerel, genelin aynasıymış.

Ama birileri şunu unutmasın…

“Men Dakka duka…”

Çalma kapımı çalarlar kapını…

Bu günün deyimi  ile “eden bulacak…”

xxx

Ülkede ki tüm bu utanmazlıklara ses çıkarması gerekenlerin ise keyfi yerinde hep böyle gidecek zannediyorlar.

Zülüm yapanda, Zulmün ortağı olanda zülüm ile karşılaşacaktır eninde sonunda.

Bu kuldan mı gelir Hak’tan mı orası bilinmez…

           

 

450 bin Avro

 

         Orduspor kulübü başkanı Nedim Türkmen 450 bin Avro’dan yüksek transfer yapmadık diyor.

Allah’tan kalemini satmamış 2-3 kişi var da Orduspor konusunu işliyor soruyor, sorguluyor ve kam oyunu aydınlatıyor. Orduspor kulübü başkanı Nedim Türkmen herhalde futbolculara verdiği paradan bahsediyor.

         Stancu için Galatasaray’a 2,5 milyon Avro verildiği resmi olarak açıklandı. O da açıklanmazdı da GS Sermaye Piyasası kuruluna hisseleri borsada olduğu için bilgi vermek zorundaydı da ondan açıklandı.

Peki diğer alınan futbolcuların kulüplerine kaç lira verildi.

En son küçük bir soru sormuştuk. Yalçın Ayhan ile sözleşmeyi nasıl çift taraflı feshi ediyorsunuz  diye. Çünkü bu futbolcu halen Orduspor’un malı idi. Aşhan Orduspor’a kaç lira verdi veya kaç lire karşılığında bu işlem yapıldı diye. Tık yok.

         Tık olmamaya da devam ediyor.

         Mal peşinde olan kurnazlar ha bire yağlayıp yıkamaya devam etsinler.

 Aldıkları 100 liralık reklam parasının peşinde utanmadan halkı yanıltamaya çalışıyorlar.

Hadi delikanlının biri çıkıp da kime söylüyorsun diye sorsun bakalım?

Neyse Orduspor konusunda ve özellikle şirketleşme yolunda ben yaptım oldu denileceğini şimdiden söylüyorum.

 Bir başka soru Orduspor kulübünün geçen yıl ki otobüsü satıldı mı, kaça satıldı satıldıysa para girişi kime yapıldı ? Otobüsün alım fiyatı neydi satışı kaç liradan oldu?

Ve yeni otobüs için SMS yoluyla kaç lira toplandı.

Ne zaman alınacak ?

Orduspor’un kiralık verdiği veya sattığı oyunculardan kulübe kaç lire girdi?

Ordupor’un bankalara finans kuruluşlarına kaç lira borcu var?

Birileri açıklasın da, kamuoyu ile ağzından ve bilmem nerelerinden  bağlı sözde bazı  medyacılarda öğrensin

 

        Sular ve sayılar?

 

            Sağlık müdürlüğüne bağlı Çevre sağlığı ekiplerinin Haziran ayı içerisinde yaptığı su analizleri sonucunda, bir çok köy ve küçük yerleşim yerleri ile özellikle Ulubey ilçesinin şebeke suyu kirli çıkmıştı.

O günlerde de bu haberler gazetelerde yer almıştı. Ancak o günden sonra ikinci bir su analiz raporları yayınlanmadı. Bu arada suların  temizlenip temizlenmediği de belli deği.l Bunu yazan basın fikri takip yapmadığı içinde halk pek bir şey bilemiyor.

Ramazan ayı içerisinde  acaba ben merak ediyorum bu kirli sular nasıl temizlendi veya nasıl bir önlem alındı? Bir çok ilçe de de su kalitesi kötü çıktı.

Yetkililere bu konuda sorum şu?

Yeni analizleri ne zaman yapacaksınız, bu suların akıbeti ne oldu,

vatandaş ramazan ayında Kolibasili su içmeye devam ediyor mu ?

….

          Geçtiğimiz günlerde Ordu Kültür ve Turizm Müdürlüğü bir ihale yaparak  10 bin adet Ordu Tanıtım haritası, 4 bin adet Türkçe- İngilizce Gezi Rehberi ve 1992 adette BilmiyOrdum tişörtü siparişi verdi.

Ama benim için en ilginç olan yönü ise tişört sayısı idi.

Bu 1992 adetin bir özelliği mi var, yoksa teknik bir şart mı? Yetkililer bir açıklasa da meraktan kurtulsak?

Ayarı yok…

Sermayeye teslim olmuş ülkelerde hep böyledir.

Teslimiyetçilik  ön planda, ne bankalara, ne para babalarına söz geçirebilirsiniz.

Birde bu ülkede dinden imandan yetim hakkından bahseden iktidarlar olursa hep moraliniz bozulur...

         Bu kadar acın, bu kadar sefilin olduğu bir ülkede özellikle böyle bir ayda, bu kadar pervasızca, bu kadar abartılı yemek, yiyecek ve içecek reklamı yapılan başka bir Müslüman ülke var mı merak ediyorum.

Benim bir diğer merakım ise bu kadar ‘Saldırıya’  başka Müslüman ülkelerinde göz yumuluyor mu ?

 

 

Ben başkan olsaydım!

 

Ordu Belediyesi bir proje başlatmış. Önce Belediye başkanın ağzından dinleyelim!

 "Bildiğiniz gibi belediye başkanları genel olarak "ben başkan olsaydım.."  diye başlayan cümlelerle eleştirilir. Genel olarak bu giriş ifadesi ile ilgili başlayan cümleler kentlerin uzun vadeli hayalleri ile devam eder. Vatandaşlar mahallelerinde bu cümle ile başlayıp başkanlarıyla empati kurarlar, onların yerine düşünmeyi severler. Ben de başkanlık makamımın bir fotoğrafını büyüttüm. Önünde oturan herkesin Ordu Belediye başkanlığı makamında fotoğraf çektirmiş gibi sonuç alacağı bir imkân yarattım. Keşke herkes gelip gerçekten bu makamda oturup benimle konuşabilse ama buna çalışma temposu müsaade etmiyor. Bu nedenle makamı mahallelere götürüyoruz. Mahalle halkı gelip burada "ben başkan olsaydım..." ifadesiyle başlayan cümlelerini rahatça kuruyor. Onlara mahallesinin sorunlarını soruyoruz, aksayan hizmetleri görüyoruz, beklentisi olan yatırımları öğreniyoruz. Ordu kenti kentlisiyle var, kentli Ordu ile var. Siyasetin ve teknik adamların halkın beklentilerinden uzak kararlar almasını doğru bulmuyorum. Siyasi yaşamın bu nedenle hep halkın beklentilerini karşılamak, sorunlarını çözmek üzerine kurulu oldu. Bundan sonra da böyle devam edecek.

xxx

 Evet hemen ben buradan bu projeyi katkımı sağlıyorum.

“Ben başkan olsaydım bu şehirde ki kaldırım, yol, ara sokak işgallerine kesinlikle göz yummazdım. Ayrıcalıklı binaların imar durumlarının rezilliği gün gibi ortada iken birde onlara yeni yeni ayrıcalıklar tanımazdım. Hiç olmazsa menfaatsiz ve karşılıksız bunları dile getirenlere karşı daha ılımlı olup uyarıları dikkate almaya çalışırdım. Belki beni de aşan şeyler olabilirdi ama hiç olmazsa bu şehri büyük köy haline getirmemek için gerçekten elimden geleni yapardım. Ben başkan olmadığım için tüm bunları yapamıyorum. Özür dilerim!!!”

xxx

İroni yaptım  ; zaten bunları gerçekten yazsam birilerinin dediği gibi ‘Takmış’ oluyoruz.

Nasıl takmaksa.

Yanlışlıkları dile getirmek ve bunları gündeme taşımak takmaksa..

Birileri gibi al işi görme bişi deme şansımız yok ki ?

Neyse dilerim Ordu Belediye Başkanı bu projeden çok şeyler öğrenir ve faydalanır.

Bu projeyi yürüten arkadaşlara da emir veririm tüm söylenenleri kendine sansürsüz ulaştırılsın diye…

            xxx

            Bu şehre sözde katkıda bulunma ayağına ihanet edenleri de görüyoruz.

Tarih bunları, daha önceleri dediğim gibi tarihin en karanlık sayfalarına yazacak.

Zaten kimse aptal değil.

            Kimse o kararda kör değil.

Bu gün gözlerini kör edip kulaklarını duymaz yaptığınız o yandaşlar unutmayın ki ilk sizi satacaklar…

            ….

Ordu Belediyesini kamu parasını gereksiz bir şekilde halen aşırı kira parası olarak vermesinden dolayı kınıyorum!!!

            Ne yapacaksan yap ama acil yap.

Verdiğin kira paraları yüzünden hala yollarımızda kaldırım yok, üst mahallerde çamurlar derya halinde...

Tıraş dinlemeye çok meraklıysanız, o zaman oraların kirasını kendi ceplerinizden veriniz.!!!

            Verdiğiniz paralarda zaten babanızın parası değil!

            Konuyu ne kadar çok uzatırsanız o kadar haksız kazanca vesile oluyorsunuz!!!

            Ben İçişleri Bakanının yerinde olsam acilen Belediye’ye müfettiş gönderirdim!!!

            Müfettiş isteyeceklerin de suçlamalarını şimdiden görür gibi oluyorum ‘ Başkan meydan diye oyalandı sağa sola bir yığın kira ödedi, haksız kazanç sağladı’ diyecekler!!!

xxx

Ordu belediyesinin  gazetemiz ile ilgili daha önce yaptığı açıklamanın sertliği gündemde iken bir başka  gazetenin haberleri üzerine ilgili gazetenin haberin gerçek yönü ile ilgili konuyu tekrar ele almasını rica ederiz.” yazısını internet sitesinde ki resmi açıklamalarında  ise görmek bizim içinde ibret oldu!!!

Ne o korktunuz mu ? Yoksa aramız bulunsun mu hesabındasınız…

Yazık hem de çok yazık!!!

 

Japonya'daki Ordulular, Ordulular ve  yetkililer!!!

 

Gazetemiz yazarlarından Osmanlı Tarihi Uzmanı Adnan Yıldız’ın bir süre önce yazdığı Japonya’da ki Ordulular yazısını gazetemizde Pazar Yazıları adı altında yayınlamıştık.

Ayni yazıyı daha önce yayına soktuğum Ordu Güncel gazetesinde de yayınlamıştık. Bir çok insanımız o gemide 50 Ordulunun yaşamını yitirdiğini ilk kez bu yazıdan öğrenmişti. Hatta yazarımıza bu yazısından dolayı oldukça yoğun teşekkür eden Ordulular olmuştu!

Yıldız’ın yazısında  şehit olan Ordulular kimlikleri ile birlikte yayınlanmıştı. Hatta Yıldız yazısının son bölümüne düştü notta “Ertuğrul gemisinde şehit düşen Ordulu şehitlerimiz adına, Ordu sahilinde tıpkı Japonların şehitlerimiz adına Oşima’da diktikleri abide gibi bir abidenin dikilmesi geç kalınmış bir vefa borcunun ödenmesi olacaktır.” Demişti.

Bu önemli çağrıyı yetkililerimiz dikkate almamıştı. Bir çok Ordulu bu olayı daha yeni yeni öğreniyor. Bir kaide üzerine  bu insanlarımızın ismini yazıp anılarını yaşatmak zor muydu.

Bu yazıyı tekrar yazmamızın nedeni geçtiğimiz günlerde Ordu Valililiğini ziyaret eden bir ekip neden oldu.

Japonya'da 122 yıl önce batan ve 531 mürettebatı boğularak hayatını kaybeden, 8'i Ordulu 69 mürettebatı kurtulan Osmanlı Donanması'na ait Ertuğrul Firkateyni’nin hikayesi beyaz perdeye aktarılıyor.

Filmin yönetmenliğini üstlenecek olan Mitsutoshi Tanaka, yapımcı Norihisa Ohara ve yardımcı yapımcı Halit Mızraklı ile birlikte Ordu Vali Vekili Salih Yüce'yi makamında ziyaret etti.

            Haber buydu. Valilik kaynaklarını dikkate alarak yapılan haberi okuduğumuz da bu haberleri yapanların bile Yıldız’ın yazdığı yazıyı okumadığı ve bilgisi olmadığını ortaya koydu.

Merak edenlerin bu yazıyı Ordu Hayat gazetesinin internet sitesinde Adnan yıldız’ın köşesinde bulabileceğini belirtiyorum.

Haberin devamı şöyle idi:

Osmanlı Donanması'na ait Ertuğrul Firkateyni, 600'e yakın mürettebatıyla 1889 yılında II. Abdülhamit tarafından iade-i ziyaret amacıyla Japonya'ya gönderildi. Ertuğrul Firkateyni, planlandığı gibi 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama Limanı'ndan ayrıldı. Kuşimoto açıklarında tayfuna yakalanan Ertuğrul Firkateyni, 16 Eylül 1890'da kayalara çarparak battı. Kazadan sadece 8'i Ordu Ünyeli olan 69 denizci kurtulabildi.

Japonya'da 122 yıl önce batan Osmanlı Donanması'na ait Ertuğrul Firkateyni'nin hikayesinin anlatılacağı filmin çekimlerine 2013 yılının Eylül ayında başlanacak. 

xxx

 Bu vesile ile yetkililere tekrar bir çağrı yapıyoruz.

Adnan Yıldız’ın bu önemli yazısını okuyup şehit olan 50 Ordulu içinde bu filme bir ekleme yaptırın veya bu filmi bahane ederek  onların anısına bir şeyler yapılmasını sağlayın.

xxx

Birileri Japonlar gelmese bunların hiç birinden dahi haberi olmayacaktı.

Şimdi oldu. Bari iyi öğrenin, iyi işler yaptırın ve bu insanların aziz hatırası için bir şeyleri yerine getirin…

Bakınız… Kaynak: http://www.orduhayatgazetesi.com/author_article_detail.php?article_id=874


Aday olabilirler…

 

Dün İdris Naim Şahin veya Ertuğrul Günay belediye başkanlıklarına aday olabilir başlıklı haberimiz çok konuşuldu.

Dikkat edildiyse bir süre önce den bu yana piyasada dolaşan dedikodulara atıfta bulunarak son değişiklikle bazı milletvekillerine yeni yol gösterildiğini belirtmiştik.

Son olarak Ertuğrul Günay’ın da bir daha seçilmesinin zor olacağını gören çevreler belediye başkanlığı için bunların mümkün olması  yolunun resmi olarak açılmasını tüzük değişikliği ile gösterdiler.

Bizim duyumlarımız çok daha değişik oldu ama bunu yazmak biraz erken…

Sonuçta gelişmeler şöyle olacak.

     Tüzükteki bu hüküm, "milletvekili ya da belediye başkanı olamazlar" yerine "AK Parti listelerinden aday gösterilemez" şeklinde düzenlendiği için amacı aşan bazı sorunları da beraberinde getirdi. Madde, üç dönem üst üste milletvekili seçilen bir ismin belediye başkanı, üç dönem üst üste seçilen belediye başkanlarının da milletvekili olmasının önünü tıkadı. AK Parti MYK'sında, bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için "üç dönem sınırlamasına kısmi düzenleme yapılması" görüşü benimsendi. Yapılacak değişiklikle "üç dönem koşulu" sadece yapılan görevle sınırlı olacak. Milletvekili olan milletvekili, belediye başkanı olan da başkanlığa aday olamayacak. Bir dönem bekledikten sonra isteyen tekrar bu yerler için aday olabilecek. Tüzük değişikliği ile üç dönem milletvekili seçilen belediye başkanlığı, belediye başkanı seçilenlerse milletvekilliğine aday gösterilebilecek.Değişiklikle üç dönem aday gösterilip seçilemeyenlerin tekrar aday olamamasının önü de açılacak. Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) ile MYK üyesi Abdülkadir Aksu, Bülent Gedikli, Reha Denemeç gibi isimler başta olmak üzere çok sayıda isim üç dönem engeline takıldığı için liste dışı kalacak.

Yani AKP Ordu seçimini kazanma adına büyük bir ismi Ordu’da gösterirse şaşırmamak gerekecek.

Bizde bunu zaman gelince göreceğiz.

Kısacası birileri bir yerlerden tekrar potaya sokulmak istenilecek o kadar…


Teşekkürü et!

 

 Ordu Gazete internet sitesinde Çevre yolu temel atma törenine 200 kişinin katıldığı yönünde ki başlıkla birlikte aşağıda ki yazı yayınlanmış.

İnternet sitesi kaynak göstermediği için kimin yazdığını bilemiyorum ama yazının incelenecek irdelenecek yönleri çok.

Önce bir okuyalım…

 

“Ordu Çevre Yolu” yapılsın diye 18 yıl önce on binlerce Ordulu sokağa dökülmüştü.

Aylardan Eylül, günlerden cumartesiydi.

Ordulular sesini duyurabilmek için karayolunu trafiğe kapatmaya kararlıydı.

Sonra tek şeridin açık, tek şeridin kapatılmasına karar verildi.

Sahil insan denizine dönüşmüştü.

Balıkçılarda denizden destek veriyordu eyleme.

Ordular sesini duyurdu.

Karadeniz Otoyolu sadece Ordu’da canavarlığını gösteremedi.

Ordulular gösterdiği tepkiyle yıllarca konuşuldu.

Hükümetler geldi geçti.

“Ordu Çevre Yolu”nun temelini atmak AK Parti Hükümetine nasip oldu.

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ında katıldığı törenle çevre yolunun temeline ilk harç kondu.

19 km uzunluğundaki çevre yolu 409 milyon liraya mal olacak.

Yıllar önce on binlerin sokağa döküldüğü projenin temel atma töreninde iki yüz kişi yoktu.

Bu ilgisizlik nedendi.

Ya da AK Parti Hükümeti milyonları dökerek yaptığı hizmeti Ordululara anlatamamış mıydı?

Çevre Yolu için düzenlenen eylemdeki heyecan, coşku temel atma törenine yansıma dı?

Eylemin başını çekenler, temel atma törenine bile gelmedi.

Ordulular nankör, vefasız mıydı?

Ne derseniz deyin.

Çevre yolunun temel atma töreni Ordululara yakışmadı.

Çevre Yolu için emeği geçenleri bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Sahil yolunda yaşanan trafiği görünce teşekkürümüz iki kat artıyor.

xxx

 

Genel manada baktığında olayı başından alıp bugüne getiren olumlu bir yazı…

Ama yazının içinde yapılan vurgulamalar özellikle Nankör ve vefasız tanımlaması biraz abartılı ve sert … Yazan kim bilmediğim için; yazsa yazsa bir AKP’li böyle yazar diyebiliyorum.

Çünkü olay eylemin yapıldığı 18 yıl öncesine gitmiyor. Çevre yolu isteği belki de  40 yıldır vardı Ordu’da.

Eylemin başını çekenlerin bazıları şu anda yaşamıyor bile!!!

Devletin yapması gereken işlerin geç kalmasından biz yine devleti sorumlu tutuyoruz.

Yıllardan bu yana yapılmış ve bitmiş olması gereken  çevre yolu AKP iktidarı zamanında hayata geçecek gibi gözüküyor.

AKP çevre yolu temelini attı diye biat  edip önlerinde secdeye eğilir gibi eğilmek gerekmez.

Hat ettiğimizi yıllar sonra bize sunanlara Devletin bir vatandaşı olarak ancak kuru bir teşekkür ederiz!!!

Yoksa şöyle oldu böyle oldu diyerek önlerine yatacak halimiz yok!!!

Kimse de önlerine yatın, biat edin veya etmediniz, yatmadınız diye sitem etmesin!!!

 

 

Maşallah size!!!

 

Maşallah bazı internet siteleri bizim yerel medyada ki bazı kalemşorlar ile gazeteleri geri bırakan yayınlar yapıyorlar.

Alıntılar iyi. Tepki gelince biz buradan almıştık diyorlar ama kaynak yazmama kurnazlığını yerine getiriyorlar.

Yandaş olmak için birileri aferin derse bak biz böyle yazıyoruz çiziyoruz, atıyoruz diyecekler.

         Allah ıslah etsin desem de bunlara fayda etmez.

         Bunların nasıl ıslah olacağını bile bilemiyorum.

Kafaların taş mi düşmesi gerek onu da çözemedim gitti.

xxx

Futbol Federasyonu, yeni sezon öncesi 'alt yapı fonu' ödeme zorunluluğu getirdi. Buna göre Süper Lig kulüpleri, beşinci yabancı için 65 bin TL, altıncı yabancı için 80 bin TL, yedinci yabancı için 85 bin TL, sekizinci-dokuzuncu-onuncu yabancı için 90 bin TL, onbirinci ve sonraki her bir yabancı için 250 bin TL ödeyecek.

Kulübü ile sözleşmesi devam eden veya sözleşme yenilenen yabancı oyunculardan altyapı fonu alınmayacak. İthal kaleci ile nikah tazelenmesi, transfer veya geçici transfer edilmesinin maddi karşılığı ise 100 bin TL olacak.

2012-2013 sezonunda uygulamaya başlanacak yeni kural, en çok Orduspor'un canını sıkacağa benziyor. Nitekim Karadeniz ekibi, şu anda en çok yabancı transferi yapan kulüp konumunda.

Orduspor'un kadrosunda geçtiğimiz sezon 9 yabancı futbolcu bulunuyordu. Kiralık isimler Culio, Riberio ve Javito ile yollarını ayıran mor-beyazlılar, Bruno'yu ise Akhisar Belediyespor'a kiraladı.

Buna karşın Galatasaray'dan bonservisini aldığı Bogdan Stancu'nun yanı sıra David Barral, Javier Horacio Umbides, Vicente Alfredo Monje ve Roversio Rodrigues de Barros'la birlikte yabancı sayısı 10'a yükselmiş oldu.

Mevcut tabloya göre Oduspor, Federasyon hesabına 435 bin TL alt yapı fonu yatıracak. Bir yabancı daha alınırsa, söz konusu rakam 500 bin TL'ye çıkacak.

xxx

Hürriyet’te yer alan bir haber bu…

 Ancak  geçen sezon içinde yazdık, daha yeni yazdık ( Yalçın Ayhan) neye alıyorsunuz, neye satıyorsunuz, neye serbest bırakıyorsunuz, yani kaç liraya atılıyor, satıyor kiralıyor veya serbest bırakıyorsunuz o açıklama yok.

Adamlar bizi Ordusporludan saymıyor o yüzden yazdıklarımıza sorduklarımıza yanıt veya açıklama getirmiyorlar.  Ordusporluyum diyerek ortalıkta gezen medyacılara sesleniyorum siz sorunda bizde sizden öğrenelim. Ayrıca Orduspor’un bankalara veya özel kredi veren şirketlere ne kadar borcu var veya yok birde onu irdeleyin!

He ne dersiniz?

Azıcıkta medyacılık yapın!!!

Ve bizim şerefli basın!!!

 

AKP, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na “Basın hürriyeti milli güvenliğin, kamu düzeni ve genel ahlakın korunması, yargı bağımsızlığının sağlanması, suçların engellenmesi amacıyla sınırlansın“ önerisi götürdü.

Yeni anayasada özgürlükleri genişletme vaadinde bulunan AKP, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na “Basın hürriyeti milli güvenliğin, kamu düzeni ve genel ahlakın korunması, yargı bağımsızlığının sağlanması, suçların engellenmesi amacıyla sınırlansın“ önerisi götürdü.

, AKP, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na, “Basın ve Yayın Hürriyeti” başlıklı madde için basın özgürlüğüne sınırlamalar getiren tartışılacak öneriler sundu. AKP, basımevi kurmada izin ve mali teminat hakkı şartının aranmaması ve basın araçlarına suç aleti denilerek el konulamayacağı gibi önemli anayasal güvencelere yeni anayasa önerisinde yer vermedi.

AKP iktidarında basın özgürlüğüne ilişkin tartışmalar doruğa çıkarken, partinin hukukçu kurmayları, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na basın özgürlüğünü istenilen her durumda sınırlayabilecek hükümleri içeren öneri demeti sundu.

AKP, “Basın ve Yayın Hürriyeti” başlıklı maddesinin basının sınırlanması gerektiği haller bölümü için, “Basın hürriyeti milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın, başkalarının haklarının, özel veya aile hayatının korunması, suçların önlenmesi, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının sağlanması, savaş kışkırtıcılığının, her türlü ayrımcılık, düşmanlık veya kin ve nefret savunuculuğunun engellenmesi amaçlarıyla sınırlanabilir” önerisinde bulundu.

Cinsel suçlar ve müdahale

AKP, “Her türlü ayrımcılık, düşmanlık veya kin veya nefret savunuculuğunun engellenmesi” kavramını basının sınırlanmasında ilk kez anayasa hükmü olarak sıraladı. Ak Parti, ayrıca mevcut anayasada olmayan, “Masumiyet karinesinin ihlaline yönelik yayın yapılamaz” ile “devlet, çocuk istismarı, cinsellik ve şiddet içeren yayınlara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” hükmünün eklenmesini öneriyor. Böylece, masumiyet karinesi ilk kez anayasada telafuz edilirken, “cinsellik” gibi geniş bir kavram da kullanılarak, devlete, basın faaliyetlerine her an müdahale etmenin yolu açılıyor.

Değişmezlerin sınırı kalkıyor

AKP, basın hürriyetinin sınırlanmasında, anayasanın; “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”ni düzenleyen 26. ve “Bilim ve Sanat hürriyeti”ni düzenleyen 27. maddelerinin uygulanması hükümlerine de önerisinde yer vermedi. Böylece, 26. maddede geçen, “Cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması ve meslek sırrı” gibi hükümlerle, 27. maddede geçen, “Yayma hakkının anayasanın değişmez 1. 2. ve 3. maddelerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamayacağı” hükümleri, basının sınırlanmasında dikkate alınmayacak.

Mevcut anayasada farklı başlıklarda yer alan basınla ilgili düzenlemeleri tek maddede düzenleyen AKP, yürürlükteki anayasada, “Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz” hükmünün yer aldığı, “basın araçlarının korunması” başlıklı düzenlemeye önerisinde yer vermedi. Yeni anayasa AKP’nin bu önerisiyle şekillenirse, matbaalar başta olmak üzere her türlü basın aracına, “suç aleti” kabul edilerek el konulmasının yolu açılıyor.

AKP’nin getirdiği yeni öneriler arasında, “Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek, kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir” hükmü de yer aldı.

AKP’nin komisyon kayıtlarına geçen bu önerisi, CHP, MHP ve BDP’nin konuya ilişkin önerileriyle birlikte 1 Ağustos’ta çalışmalarına başlayacak olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu tarafından masaya yatırılarak madde metni haline dönüştürülecek.

İktidarın iki dudağı

Anayasa Komisyonu’nun CHP’li üyesi Atila Kart, Milliyet’e yaptığı açıklamada, AKP’nin getirdiği önerinin basın özgürlüğü açısından ciddi sorunlar yaratacağını kaydetti. Basımevi açmada izin ve mali teminat getirilemeyeceğine ilişkin anayasal güvencenin kaldırılmasının, “Özgür basın değil, bize bağlı güdümlü basın” anlamı taşıdığını belirten Kart, AKP’nin, “Basın araçlarının müsadere edilemeyeceği” hükmüne önerisinde yer vermemesini ise, “Bu iktidarın işine gelmeyen her basın aracına suç isnat edip, el koymanın yolunu açıyor. Burada tam geriye gidiş var. Kabul edilemez” sözleriyle değerlendirdi.

Sıkıyönetim genelgesi gibi

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay ise, AKP’nin basın ve yayın özgürlüğüne ilişkin düzenlemesinin 12 Eylül anayasası hükümlerinden daha beter olduğunu kaydetti. Abakay, “Medya çalışanları için bu öneri sıkıyönetim genelgesidir. Anayasanın çok ötesinde, ‘genel ahlak, özel yaşam’ gibi hükümler bilindiği gibi grevleri yasaklayan hükümlerin aynısıdır. Bu, temel hak ve özgürlükleri yok edici pek çok hüküm içeriyor. Bu çağda böyle hükümlerin getirilmesi Sudan’da olabilir, kabile devletlerinde olabilir. 12 Eylül’ün getirdiği sınırlamaların kaldırılmasını beklerken, yeni yaptırımlar getiriliyor” dedi.

 

xxx

Yukarıda ki haberi kıyıda köşe yayınladılar bazılar.

Hop ne oluyor diye manşete taşıyacaklarına bilemem nelerle uğraşıyorlar..

Ve bizim şerefli basın Padişahım çok yaşa yaşa diye yavşaklaşmaktan bunları göremiyor.

Göremiyor demek biraz hafif kalır.

Görmüyorlar.
Biat edeceğiz diye satacak neleri kaldı bazılarının ben hala çözemedim.


Hiç keyfim yok!

 

OdaTV sanıklarının 5 Temmuz'da yürürlüğe giren ‘3. Yargı Paketi’ kapsamında yaptığı tahliye talepleri reddedildi. Oy birliği ile talepleri reddeden mahkeme, ‘yeni yasa ile gelen koruma tedbirlerinin uygulanmasının bu aşamada yeterli olmayacağını’ belirtti. Halbuki 7 TİP’li öğrencinin öldürüldüğü Bahçelievler katliamının hükümlüsü Ünal Osmanağaoğlu ve Bünyamin Adanalı, 3’üncü Yargı Paketi’ndeki düzenlemeye dayanarak tahliye edilmişti.

 

xxx

Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, ''3. Yargı Paketi'' doğrultusunda, 12 Eylül öncesinin Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul ile dönemin CHP Kayseri ve Antalya il başkanlarının öldürülmesi olaylarına karışmak suçundan hüküm giyen Muhsin Kehya'nın cezasının infazının durdurulmasını kararlaştırdı. Keyha, tahliyesinin ardından AKP'lilere teşekkür etti.

xxx

Benim hiç keyfim yok…

Keyfi olanlar düşünsün!!!

Bu sıcaklarda bu kadar haber daral getirdi bana…

Katilleri dışarı salalım, aç olduğu için ekmek çalanı içeri tıkalım.

Tıkmayanında , çıkarmayanın da ….

Allah” iktidarsız” bıraksın!!!

 

NE GÖREV YAPIYORLAR?!

 

Arkadaşlar anlatıyor, Orduspor basın sözcüsü basın toplantısında bazı sorulara yanıt veremediği için bir ara tartıştık. Hatta bir arkadaşımız sende daha fazla bilenler var deyince soğuk hava esti diye anlatıyor.

Bruno ile ilgili olarak ta  açıklamayı başka bir yönetici yapıyor.

Yani Orduspor basın sözcüsü göstermelik mi ?

Bu arada basın açıklama yapması ve bilgilendirmesi gereken kişi niye ortalıklarda yokta zırt pırt öne çıkanlar birbirlerini neden gölgelerler ki ?

Bu arada kulak üstüne yatanlar Orduspor’un ana binasının rezilliğini ne zaman ortadan kaldıracaklar.,

İnsanda biraz sıkılma olur. Aman binaya hapishane pencereleri yapanlar, kendi işlerini tamamlayınca ortalıktan kayboldular. Bunu ben değil  bu işi bilenler söylüyor.

xxx

Adam narsist yani kendine tapınan , megaloman olunca bu işler hep böyle oluyor.

Sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi sağdan soldan yardım bekliyor.

Daha dönü kadar valisiyle Belediye başkanıyla dalga geçen kendisi değilmiş gibi atıp tutuyor

Gerçek yüzünü ortaya koyunca millet bir şeyler anladı ama iş işten geçti.

Sırtına giydiği o zırh onu nereye kadar koruyacak onu bilemiyorum.

Ama 10 bini hep bir ağızdan övgü dolu sözler söylemeye başlayınca o zaman göreceğiz onları!!!

 xxx

Belediye gazetemizde çıkan bir haber ile ilgili zehir zemberek bir açıklama yapmış.

Gayet hoşuma gitti!!!

 Ama bu  belediye bizim yazdıklarımıza uyardıklarımıza niye kulak vermiyor.

Yolların kaldırımların hali ortada.

İmarda ki rezilliklerin biri bin para.

 Su basmanı, çekme katı ile müstesna bir binanın projesinde imzası olanların, buraya yapılan giydirmeyi, merdivenleri görme şansı var mı?

Şehrinde yaşanan yeşil alan işgaline niye sesini çıkarmıyor.
Niye şehirde ki trafik rezaletine el koyamıyor.

Ordu Belediyesinin açıklayacak çok şeyi var.

Pancara gelince kıyır kıyır diyenlerin, bu konularda da hassas olmasını ve açıklamalar yapmasını beklemek Ordulu bir vatandaş olarak hakkımız olsa gerek.

Yoksa kasıtlı, art niyetli demek kolay.

Kolay olmayan ise gerçeklerle yüzleşmektir.

Büyük köy haline gelen bir şehrin Büyük kent olması ayıptır!!!

Bunu istemek de abesle iştigaldir.

         xxx

Belediyenin Hayat gazetesi ile  ilgili açıklamaya mal bulmuş mağribi gibi  atlayan bazı arkadaşlarımız peh peh diyerek Belediye Hayat Gazetesini yalanladı diye başlıklar atmışlar…

Bu da bizim aldığımız yolun ne kadar önemli ve üstün olduğunu gösteriyor.

Hayat’ı dikkate alın ama kıskanmayın!!!

         xxx

 

Fuzuli ne diyor:

“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.”

Susacağımızı sananlar çok bekleyecek…

 

Neleri unutmadık ki ?

 

 

Bir marketten 2 poğaça ve 2 meyve suyu çalan işsiz genç hakkında 12.5 yıl hapis istendi... 
          Gaziantep’te 15 yıl önce baklava çaldıkları gerekçesiyle 9 yıl hapis cezasına çarptırılan çocukların davasına benzer bir dava İstanbul’da açıldı.
Cihangir’de bir markette 14 Haziran gecesi saat 23.00 sıralarında alarm çaldığı ihbarı üzerine polisler olay yerine gitti. Polis görgü tanıklarının ifadesine göre, camı taşla kırıp bir şeyler çalan saçları yandan kazıtılmış şüpheliyi aramaya başladı.
          ‘AÇTIM, PARAM YOKTU’
        15 dakika geçmeden şüpheli bulundu. Parkta banka oturmuş, poğaçaları yiyordu. Hemen gözaltına alındı. Suçunu itiraf eden Selim Sercan K., “Açtım, param da yoktu” dedi. Market sahibi sadece 2 poğaça ve 2 meyve suyu çalındığını, paralara dokunulmadığını görünce şikâyetçi olmadı.
     PARAYA DOKUNMAMIŞ
       Habertürk gazetesinin haberine göre, Selim Sercan K., ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Ancak yasalar çok ağırdı. Soruşturma sonunda Selim Sercan K.’ye, “nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal, mala zarar verme ve kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşyayı çalma” suçlarından 4 yıldan 12.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
       HUKUKÇU GÖRÜŞÜ
        ‘İHTİYAÇ DİKKATE ALINMALI’
        Prof. Fatih Selami Mahmutoğlu: Bu suçta şikâyet şartı aranmaz. Kişi hırsızlık suçunu ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmişse, cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
         ‘İNSANİ DEĞERLER UNUTULMUŞ’
       Savunma Avukatları Derneği Başkanı Muhittin Köylüoğlu: Şüphelinin amacı hırsızlık değil. Hâkimlerimiz, savcılarımız memur gibi davranıyorlar, insani duygularından uzaklaşmışlar, insani değerleri tamamen unutmuşlar.

 

xxx

 

              Hakkında açılan bir soruşturma nedeniyle Silivri Cumhuriyet Savcılığı’na ifade vermeye giden Ergenekon Davası sanığı Avukat Gazi Serdar Öztürk’e, ablasının cep telefonundan küçük yeğeninin görüntülerinin göstermesi bir başka soruşturmaya neden oldu. Öztürk’ü adliyeye getiren jandarmalar Erhan Gönülbağı ve Mehmet Ali Yaşar’a, görüntülerin gösterilmesine izin verdiği için Silivri Cumhuriyet Savcısı Burhanettin Öztürk, “görevi ihmal suçlamasıyla” soruşturma açtı.

xxx

Sizinle iki haberi paylaştım.

AKP iktidarı ile ne ilgisi var diyeceksiniz ama bunlarla birlikte hangi değerlerimizi yitirip unutmadık ki ?

            Her iki haberde aslında birbirine bağlıdır.

            Her iki haberinde ortak yanı Güçtür…

            Ne yazık ki Türkiye’de neler neler unutulmuyor ve neler neler değerlerini yitirmiyor?!

 

 

BİZ SORMUYORUZ

 

            Yeni sezon yaklaşırken  Orduspor konusu da yoğun olarak gündeme geliyor

            Bunun nedeni de yurt dışından ve il dışından gelen  insanlarımızın da sorgulamasından ve sormasından kaynaklanıyor.

Geçtiğimiz gün eski kulüp binasında ki rezilliği bize gönderen okuyucumuzun açıklamasını ve fotoğrafını paylaşmıştık.

Herkes ne oluyor ne yapılıyor diye soruyor.

Recep’in medyası gibi Nedim’in medyasının haricinde kimsenin bir şeyden haberi yok!!!

Her gün bir şeyler yazılıyor çiziliyor söyleniyor. Ne doğrulanıyor ne yalanlanıyor?

Bir gurbetçi Yalçın Ayhan ile ilgili bir iki soru sordu bende bilemiyorum ama köşemden yazım sorarım dedim.

            Diyor ki hemşerimiz Yalçın Ayhan’ın sözleşmesi vardı. Yönetim karşılıklı olarak anlaştık ve sözleşmeyi fes ettik diyor. Ne karşılığı fes edildi. Orduspor’un bundan nasıl bir karı oldu . Orduspor bundan ne kazanacak. Orduspor yönetimi geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi sattığı, kiraladığı adamlar konusunda kamuoyuna neden parasal yönlerde açıklamalar da bulunmuyor.Ha dertleri vergi dairesi ile ilgili ise hiç olmazsa resmi olarak gösterilen rakamları açıklasınlar da bizde hiç olmazsa bilgilenelim diyor.

Bende medyanın bir bölümüne rica ediyorum bize bilgi verilmiyor siz alında aldığınız veya size verilen kadar bizi de aydınlatın ne olur!?

xxx

 

          Özel plajlarda cankurtaran durumu konusunda yazdıklarımıza  bir yanıt alamadık. Adamlar hem para kazanacaklar hem de gerekli şartları yerine getirmeyecek yetkililerde tüm yazmamıza , uyarmamıza rağmen seyredecekler.

          Var mı böyle bir şey.

            Ordu Belediyesi  Akyazı mahallesinde halka açık plaja cankurtaran yerleştirdi.

Sonuçta o bölgede eskiye nazaran deniz kirliliği az olduğu için vatandaş yasak dinlemeden denize girmeye geliyor.

          Ya milleti denize sokmayacaksın ya da giriyorsa cankurtaran ve benzerleri ile önlem alacaksın.

xxx

          Deniz suyu analizleri konusunda ses soluk çıkmıyor.

          Çıkmasın …

         Bu memleket sorumlularla dolu ya?

        Bizim arkadaşlarda millet ölsün diye dua mı ediyor bilemiyorum, ama niye bu tür sorgulamaları es geçiyorlar anlamıyorum?

xxx

       Yazık hala bir devler ve onun milleti olamadık!!!

        Olsaydık bunları yazmamıza bile gerek kalmazdı?

xxx

 

MHP il başkanlığına Cemal Enginyurt getirildi.

Sonuçta bakalım en azından yerel bazda gerekli muhalefeti yapabilecekler mi ?

Ordu’da uzun süreden bu yana buna  ihtiyaç duyan insanlar CHP il başkanlığı ile MHP il başkanlığından nasıl performans görecekler  merak ediyorlar.

Hayırlısı bakalım…


Ben bu işin!..

 

 Ordu gündeminde bir süreden bu yana Belediye meydanı ile ilgili görüşler var.

Ben eski belediye binasının yerine yenisi yapılmayacaksa bölgenin tamamıyla meydan oluşması için şehrin önde gelenlerinin ve bu işi en çok dile getiren para babalarının bir kampanya açarak binaların yıkımı için para toplamasını öneriyorum!

İkincisi Ordu belediye başkanının şu söylediklerine katılıyorum. Ama noksanlarını da belirterek  suretiyle. Başkan diyor ki;

           Ama bu belirsiz süreci bir an evvel sona erdirmek için ilk planda olduğu gibi eski hizmet binasının olduğu yeri değerlendirmeyi düşünüyoruz. Bu alanla ilgili meydan yapılması ve yeşil alan olması yönünde talepler var. Ancak, defterdarlık ve SGK Binası oradan kaldırılmadıkça o bölgenin yeşil alan olarak şehre bir katkısı olacağını düşünmüyorum. O alandan sadece hizmet binasının kalkması orayı meydan da yapmaz.

            Xxx

Sayın başkan ne yaparsan yap ama  yaptığın binanın etrafını otopark olmaktan araç parkı haline getirmekten de kurtar.

Bazılarının havadan gelen rantlarını şehrin güzelliği acısından engelle.

Yoksa orayı boş bırakmışsın , dolu yapmışsın önemli değil.

Eğer şehrin görüntüsüne yakışır uygun bir bina yapıp da sağını soluna otopark ve araç parkı yaptırırsan hiçbir önemi yok.

Ben şimdiden söylüyorum.

xxx

Orduspor kulüp başkanı kombine biletlerin az satılmasından yakınıyor.

Kime satacak bu biletleri. İstanbul’dan Trabzon’dan getirdiği kongre üyelerine satsın da  hiç üzülmesin.

 Darılttığı kırdığı gerçek Orduporlulara mı sitem ediyor?

Bu şehrin insanı vefalıdır. Vefa gösterini unutmaz.

Dilerim Orduspor başarılı sonuçlar alır.

Yoksa kombine falan filan olacakların yanında hiç kalır…

xxx

Bizler gelip geçiciyiz. Orduspor 45 yaşında. Bir sürü yönetici gelip gitmiş, Orduspor hep var olmuş. Taraftarı var ise takım var olur.

Böyle diyen başkan kongre öncesi ve sonrası yaşananları unutmuş gibi gözüküyor ama o unutsa bile bazıları unutmayacak.

Ancak tek bir gerçek var ki başkan uzun süreden sonra çok haklı sözler etmiş!!!

xxx

Vos Vos şenliği konusun da geçenlerde olduğu gibi bu kez de şikayetler oldu.

Gazetemizde yer alan haberi okuyunca iddiaların ciddi olduğunu gördüm. Hele ki Vali yardımcısının beyanatı ise daha ilginçti. Bazı memurlar hakkında söyledikleri de gündeme gelmiş.
          Bakalım şenlik sonrasında gelişmeler nasıl olacak. Yani bu konularda neler yapılacak merak ediyoruz.

 

 

Yağmur yağıyor

 

        Samsun’da 10 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketinin ardından Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar şehre gidip incelemelerde bulundu. Üç bakan daha sonra basın toplantısı düzenledi. Açıklamaların ardından gazetecilerin soruları yanıtlandı. Orman Bakanı Veysel Eroğlu bir soruyu yanıtlarken, Çevre Bakanı Bayraktar, bakan arkadaşının uyararak ‘Hadi gidelim yağmur yağıyor’ dedi. Bunu üzerine basın toplantısı sona erdi.

xxx

 

         Şimdi bu haberin üstüne istediğiniz kadar yorum yapabilir istediğiniz kadar söz döşeyebilir ve isteğiniz kadar konuyla ilgili düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

           Ben paylaşmayacağım!!!

xxx

 

           O kadar sel uyarısı yapıldı ama Ordu’da logarların temizlendiğini görmedim.
           Demek ki iyi yağmur yağmayacağını yetkililer biliyormuş.

          Ayrıca bazı esnaf hala sağda ki solda ki pislikleri logarlara doldurmaya devam ediyor.

            Efsunluyuz değil mi ?

            Dilerim aşırı yağış olmaz.

Olursa da ne diyecekler merak ediyorum?

xxx

Orduspor şirket olacakmış..  Onu biliyoruz..

Bilmediğimiz bir şey var onu da açıklasalar da öğrensek.

Aile şirketi mi olacak, parası olanların kulüp şirketi mi olacak veya hisselerin çoğunluğu diye bir şey olmadan eşit mi dağıtılacak?

Tribün gazetesinde Çambaşı’ında işgal edilen yerlerle ilgili iddialar arasında bu şirketleşme işine de değinilmişti.

Bu ve benzeri tesislerde şirket bünyesinde şahıs malı haline mi gelecek?

İşte insanoğlu merak merakı uyandırıyor ve soruyor!!!

xxx

 

Geçtiğimiz günlerde  gazetemizde Karayolluları ile ilgili yapılan haberde ‘Ordu üvey evlat mı’ diye soruyorlardı.

Evet aynen öyle.

Yıllardır şehir geçişini bozmak isteyenlere karşı koyduk. Dediğim gibi tünelin ismini Ordu koymadılar.

Neden mi Çevre yolu istediğimiz için,  şehir geçişini bozdurmadığımız için adeta bizden intikam aldılar.

Siyasilerin basiretsizliği yüzünden de Çevre Yolu hala yapılmadı. Şimdi başlayacakmış!!!

Ne zaman biter bilemeyiz ama.

Ordu şehir içi geçişinde yaşanan trafik tıkanlılığı sırasında ben şahsen söylenenleri duymamak için kulaklarımı kapatıyorum.
Zaten gelen büyüklerimizde önlerinde ki eskort ve trafik ekipleri nedeniyle trafik mrafik bilemiyorlar.

Zırt diye gelip geçiyorlar.

Millette zırt pırt ediyor, zırt pırt söyleniyor, zırt pırt kötü kötü laflar ediyor, trafik tıkandığı zaman!!!

 

 

 

İŞLER YOLUNA KONULUYOR!

- İlkokul 1. sınıfa başlayan öğrenciye internet üzerinden kayıtları da bulunan bir dosya açılacak. Projenin başlangıcında bu dosyanın ilkokul 2, 3 ve 4. sınıftan itibaren açılması da gündemde olacak. Bakanlığın somutlaştırcığı bu projeye geçiş için bir tarih belirlenmese de, 2-3 yıl gibi bir süre öngörülüyor.

- Öğrencilerin akademik bilgileri, yani gördüğü dersler zaten karnelerde bulunduğundan, bu alanda başlangıçta ayrı çalışma yapılmayacak.

- Ancak öğrencilerin sosyal etkinliklerine dair hiçbir bilgi bulunmadığından açılacak sosyal etkinlik portfolyosunda bu bilgiler olacak. Bilgiler ayrıntılı ve kapsamlı olacak.

- Öğrencinin akademik, yani ders dışındaki tüm çalışmaları bu dosyada olacak. İzlediği film, tiyatro gibi etkinliklerin kaydı, okulda yaptığı el becerilerinin kaydı bu dosyada olacak. Okul dışında katıldığı etkinliklerin fotoğrafları, hangi kitapları okudukları, katıldığı pikniğin dahi fotoğrafları portfolyo da bulunacak. Öğrencinin katıldığı turnuvalar, sportif etkinlikler, haftada ne kadar spor yaptığı, hafta sonu etkinlikleri de dosyada olacak. Öğrencinin özel bir ilgisi varsa, ailesi ile irtibat halinde bu ilgileri de dosyaya işlenecek.

- 12 yıllık eğitim öğretim sonunda öğrencinin geniş bir portfolyosu olacak. Bu kapsamlı dosya öğrencinin geleceğini de etkileyecek.

- Genel müdürlüğün ön çalışmasına göre, sınav sisteminin kalkması mümkün değil. Ancak artan üniversitelerin kendi öğrencilerini almasını sağlayacak bir sistemle ilgili çalışmalar hem YÖK, hem ÖSYM hem de MEB tarafından destekleniyor ve bu yönde çalışmalar devam ediyor. Uzun vadede (8-10 yıl) üniversitelerin kendi öğrencilerini seçme sistemine geçilmesiyle birlikte, bu dosyaların önemi daha da artacak. Üniversiteler alacağı öğrencilerin dosyalarına özel bir puanlama sistemi ile puan verecek. Üniversiteye girişte akademik başarı kadar sosyal etkinlikler de yüzde 25 gibi bir oranda rol oynayacak.

- Bu dosya üniversiteye giriş ile kapanmayacak. Öğrencinin üniversitedeki çalışmaları ve etkinlikleri de bu dosyaya işlenmeye devam edecek. Bu dosyaların sanal alt yapısınının ÖSYM’de tutulması planlanıyor.

- Öğrencinin dosyası gerekirse iş başvurularında da etkili olacak. Bir işe başvurduğunda kişinin “geçmişteki çalışmaları” başlığında her türlü bilgisine ulaşılabilecek. Çalışmanın amacının “kanıt temelli” olduğu da ifade edildi.

xxx

Yukarıda ki yazılanlar Milli Eğitim bakanlığının uygulamaya koyacağı projenin neler yapacağına dair bilgileri içeriyor.

Yani kısacası şu gerçekleştiriliyor.

Öğrenciler yani insanımız fişlenecek ve bir güzel bizden değil bizden ayrımı içinde sonuca varılacak.

Yani Faşizm dönemlerinde yaşanan uygulamalardan biri olan bu uygulama ile Kafatasçı bir modelin çok ötesinde adeta kendi insanlarını ayırt ederek bur yerlere koyacaklar.

Xxx

Şimdilik bu sistem ortaya çıkınca belki geri adım atabilirler ama bunu mutlaka uygulayacaktır AKP

Her zaman yaptığı gibi az tepki çekince geri alıyorlar sonrada bizim büyük Türk milleti uyumaya başlayınca hemencecik geçiriveriyorlar kanun olarak!!!

Xxxx

Başka bir demokrasi ile yönetilen ülkelerde bunu konuşanlar hakkında bile ayrımcılıktan , faşizmi savunmaktan davalar açılır soruşturmalar başlatılır.

Bizde “Çok ileri demokrasi” olduğu için hiçbir şey yapılmıyor!!!

xxx

Dünkü yazımın son bölümü yerleştirme sırasında güdük  kalınca bu gün  o bölümü yeniden yayınlamak zorunda kaldım Özür dilerim.

Tribün Gazetesi Ordu’dan Portreler köşesine ilk konuk olarak beni koymuş. 

            Değer bilmek ve bunu göstermek herkesin harcı değildir.

            O yüzden bu köşeyi hazırlayan Ahmet Gürpınar olmak üzere Tribün Gazetesi sahiplerine ve çalışanlarına teşekkür ediyorum.

 

Türkiye ve Ordu…

 

 Merkez Yıldızlı köyüne  2012 yılında sözde sağlıklı su getirildiği için tören yapılmış.

Hatırladığım kadarı ile merkez Öceli köyünde de hale su sıkıntısı var.

Hatta 2000 yıllarda suyu bile yoktu.

Yani merkez köyümüze 2012 yılında sağlıklı su getirip tören yapıyorsak acaba yüksek köylerimizde ki suların durumu nedir?

Birde bunu açıklasalar da öğrensek bari!!

xxx

Bu satırları yazdım Salı günü 12.41’de elektrik kesildi. 13.04’de geldi..

         Niye kesildi, ne için kesildi anlamadık. Zaten Elektrik arızayı kesinti sırasında aramayın sizinle bir de dalga geçilir.
          Yani derler ki bilmem ne için görüşmeleriniz kayda alınıyor.

             Ama karşınızda muhatap olacak kimseyi bulamazsınız..

xxx

Avrupa Atletizm Şampiyonası başladığından bu yana TRT’nin canlı yayınları izlemek için çabalıyorum. Kaçırdığım oluyor, diyorum ki akşam haberlerinde yarıştan  görüntüler verirler…

Doğru veriyorlar … Toplasanız 10 saniyeyi geçmeyen dublajlı bir yayın. Yarışın başlangıcı yok, heyecanı yok varsa bir finiş var oda uzaktan.

TRT spor verir diyorum oturuyorum boşuna bekliyorum. TRT Türk’ü açıyorum o gün 2 altın almışız ilk haber İspanya – İtalya maçının yayın öncesi haberleri var.. İbrahim Kırkayak her boşlukta anlatmak için sıra bekliyormuş gibi canlı yayında.

          Yuh diyorum ağzıma ne gelirse söylüyorum.

Yuh ki yuhlar…

 Koca TRT bunun canlı yayınını almış ama bizlere  yarışların tamamını yeniden seyrettirmekten aciz.

Spor artı programını izliyorum ne kadar osuruktan  Avrupa Futbol Şampiyonası ile ilgili görüntüler varsa, ne kadar şişirme transfer haberleri varsa ön planda. Avrupa Atletizm şampiyonası ile ilgili geniş bir haber bir dosya bekliyorum ama heyhat 1 dakikalık bir haber var yok.

Nasıl utanmazlar, nasıl habercilik yaparlar anlamıyorum.

Vallahi gece rüyamda bile söyleniyorum.

Sabah geliyorum  gazeteyi incelerken Muhlis Alaybeyoğlu’nun gazetemizde ki köşesinde yazdığı Milyon dolarlık  ‘Ayaklar’ başlıklı yazısını okuyorum.

O da Avrupa Atletizm şampiyonasına  gazetelerin yeteri kadar yer vermemesinden bahsediyor.

Ayni şeyler aklımda ama TRT’nin yaptıklarından dolayı unutmuş durumdaydım hatırlıyorum  , hatırladım!!!

Bunların yüzünden bir günü ‘Abdestsiz’ geçirdim!!!

xxx

Bazıları için ‘Ağzı ishal olmuş’ derler.

Bu kavrama uyan birisi ara verilmesi nedeniyle bir süreden bu yana susuyordu.

Mahkeme kararları ile birlikte yine konuşmaya başlamış.

Akım derken “tokum” diyenlerin başında gelip  Türkiye’de var olan sevgimizi  tepkiye dönüştüren megalomana çağrıda bulunuyorum. ‘ Git ağzının ishalini tedavi ettir!!! ‘

xxx

Tribün Gazetesi Ordu’dan Portreler köşesine ilk konuk olarak beni koymuş.

Değer bilmek ve bunu göstermek herkesin harcı değildir.

O yüzden bu köşeyi hazırlayan Ahmet Gürpınar olmak üzere  Tribün gazetesi sahiplerine ve çalışanlarına teşekkür ediyorum.


YASAK BÖLGE!

 

            Geçtiğimiz günlerde yine Plaj mevkiinde bir boğulma olayı oldu ve bir genç daha hayatını kaybetti.

Bir haber ajansı şöyle bir başlık atmış ‘ Yasak bölgede denize giren genç boğuldu’ diye

            Evet başlık böyle ama fotoğrafa bakınca denizden gencin cesedi çıkartılırken arka planda onlarca kişinin denize girmeye devam ettiği gözleniyor.

Yasak bölge ise bu kadar adam nasıl diye sorgulamıyor?

Nasıl yasak bölge anlamadım gitti.

Daha önce de hem haber hem ed köşe yazılarında dile getirmiştik.

Bu bölge lağımdan arındırılmaya başladığından bu yana denize girenlerin sayısı artıyor. Hiç olmazsa bir iki Cankurtarana gibi  buralara yerleştirebiliri z demiştik.

Hatta  özel plajlara mutlaka şart getirilmeli diye de yazmıştık.

Biz yazdık biz okuduk!!!

Ne bir tedbir ne bir eylem var.

Ancak ölüleri saymaya devam ediyoruz.

Bizim bazı habercilerde denizde bir kişi boğulsa da haber yapsam peşinde.

Bu tür aksaklıkların ve noksanlıkların peşine düşme niyetinde değiller.

Haber takibi yok. Yani biz buna fikri takip diyoruz.

Bunu geçtik ellerinde ki haberi bile doğru dürüst yapamayanlar başlıkları bile atamayanlar atan yalan yanlış başlıkları bile okumadan sayfalarına koyanların çokluğu ne yazık ki artarak devem ediyor.

El yumduğunu bilmeyen kendi yumruğunu balyoz sanırmış

Veya kendi gözünde ki çöpü göremeyen başkasının gözünde ki çapağa tıkılırmış.

Bizde öyle miyiz acaba?

Neyse sıkıntı her geçen gün büyüyor.

Laftan anlayan, söz dinleyen ve bir şeyler öğrenmenin peşinde değil  de havanın peşine gidenlerin lastiğinin çabuk patladığını yıllarca gördük.

xxx

 

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde işsizlik yüzünden girdiği bunalıma giren bir genç av tüfeğiyle intihar etti.
           Edinilen bilgiye göre, Çaycuma’ya bağlı Şenköy köyünde R.Ç. (24), işsizlik yüzünden girdiği bunalım sonucu av tüfeği ile intihar etti. R.Ç.’nin cenazesi savcının ilk incelemesinden sonra otopsi yapılmak için Çaycuma Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. R.Ç.’nin işsiz olduğu, iki yıl kadar önce Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne tedavi gördüğü iddia edildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
              ( Türkiye’de işsizlik yok iş beğenmezlik var diyen kafalara ithaf olunur. Birkaç günden bu yana bu tür haberler ajanslara düşüyor ama birileri konuşuyor. İlla Ordu örneği olması için bu şehirde ki insanların mı ölmesi gerekiyor. Basın asayiş bültenlerine kaç tane işsizlik  ve buna bağlı bunalım nedeniyle intihara teşebbüs oluyor… İşsizlik yok diyenlerin  azıcık vicdanı olması gerekmez mi ? E.K.)

 

 

Yetki yetkidir…

 

Biz Suriye konusu ile meşgul iken Anayasa mahkemesi sansür uygulaması gibi bir gelişmelere neden olabilecek bir konuya onay verdi.

Bilmeyenler , okumayanlar için konuyu hatırlatayım:

Anayasa Mahkemesi, Başbakanın radyo TV yayınlarını durdurma yetkisine onay verdi.
          Başbakana verilen ‘’Millî güvenlik gerekçesiyle Radyo ve TV’lere yayın yasağı koyabilme’’ yetkisinin iptali istemi reddedildi. CHP, RTÜK yasasında yer alan bu maddenin yürütmesinin durdurulmasını ve iptal edilmesini istemişti.
          Anayasa Mahkemesi de CHP’nin yaptığı başvuru uyarınca önce yürütmenin durdurulması talebini ele aldı. CHP telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağı gerekçesiyle Başbakana verilen bu yetkinin durdurulmasını istemişti.
         Ancak Mahkeme heyeti ‘’Millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hâllerde yahut kamu düzeninin ciddî şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya görevlendireceği bakan geçici yayın yasağı getirebilir’’ maddesinin yürütmesini durdurmadı.
         CHP, 15 Şubat 2011 günü çıkan yasanın bu maddesine itiraz etmiş ve dava açmıştı. Ancak benzer bir madde 13 Nisan 1994 günü çıkarılan eski RTÜK yasasında da bulunuyordu. Yürürlükten kalkan bu hükümde, ‘’Milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle ihtimal dahilinde ise, Başbakan veya görevlendireceği bakan yayını durdurabilir’’ deniliyordu.

xxx

Sayın Başbakan ne zaman ve nasıl kullanacak bilinmez bu yetkiyi.

Kendi adına bunu kullana yetkisini hükümetin bakanlarından birine de verebilir.

Bunu hangi bakan kullanır onu da bilemiyoruz.

Sonuçta yetki yetkidir…

Gelişmeler hep çok ileri demokrasiyi yaşadığımız için oluyor galiba.

xxx

Dilenciler konusunda vatandaşların şikayetleri iyice arttı.

Bu konuda gazetemizde de geçtiğimiz günlerde bir haber yayınlandı.

İşin ilginç yanı bu kişiler o kadar pervasız ki özellikle bayanlara karşı neredeyse tacize varan hareketler yapabiliyorlar.

Ben kendi gözlerimle şahit oldum yanında ki küçük çocuğu ile yolda yürüyen bir kadının önünü sözde dilenci kadın adeta keserek ve yol vermeyerek zorla para aldı dersem yalan konuşmuş olmam.

Bu konuda da yetkililere görevler düştüğüne inanıyorum.

Bu işi sadece zabıta ile çözmek mümkün değildir.

Ordu Emniyeti ile belediye ortak bir çalışma yaparak bu artan tehdidi ortadan kaldırmalıdırlar.

Zaten dilenlerin çoğu sanki bir kabileden gelmiş gibiler!!!

Bazıları için küçük şeyler olabilir.

Ama o annenin gözünde ki korkuyu ve çocuğunu sahiplenmesini görseydiniz lanet olsun böyle bir ortama derdiniz…

Dilerim bu işi haletmekle yükümlü olanların aileleri bu tür olaylara maruz kalmaz!!!

 

ALLAH AKIL VERSİN

 

 

Valiliğin karşısında bulunan yeşil alanda ki ağaca çakılmış bir otelin levhasını görünce çılgına döndüm.

Temel Uzlu Caddesinde bulunan tuvaletin üstünde ki yeşil Alan tam Vilayetin karşısında bulunuyor. (Son yıllarda biraz bakıma tabi tutulsa da. Bahçesini köpek bakım yeri ve sebzelik yapanlarda oldu şimdiler de. )

Valilikten inenlerin gözlerine sokulacak şekilde otelin  Ordu’da ki ilk versiyonu ile ilgili reklam tenekesini  ağaca çakılmış halde görünce nasıl çıldırmayacaktım ki?

Yeni inanın böyle bir rezaleti o otelin genel müdürlüğü görse onu çaktıranı bir dakika bile yerinde tutmazdı.

Bu kez olayı  Zabıtaya bildirdim haber yapmadan önce. Niyetim eğer sökülmezse ağır bir haber yapmaktı.

Ama gördüm ki  ağaca çakılmış reklam tenekesi kaldırılmıştı.

Koca ünlü bir otelin Ordu versiyonu  böyle rezil bir işi nasıl yapabilir nasıl akıl edebilirdi anlayamadım gitti.

Her şeyi yapabileceklerini zannedenler her halde böyle köy zihniyetini de kendilerini yakıştırabiliyorlar.

Allah akıl fikir versin…

xxx

Sayın başkan, sayın belediye meclis üyeleri  Koruluğun bu otele nasıl ve ne şekilde tahsis edildiğini ne zaman açıklayacaksınız.

            Her halde bunu açıklamak istemiyorsunuz.

            Olsun biz zaman zaman sormaya devam ederiz..

xxx

 

         "SİZİN YAPTIĞINIZ DALKAVUKLUĞU BİZ YAPMAYIZ"
           Benim bu düşüncelerimi ülkemdeki bazı köşe yazarları sert buluyorlar. Bize gelin özel bir ders verin de nasıl konuşacağımızı sizden öğrenelim. Sizin köşenizde yaptığınız dalkavukluğu biz Türkiye Cumhuriyeti'nin başında yapamayız. Biz burada hakkı söylemek durumdayız. 

          "KALEMLERİNİZ SATILMIŞ..."
         Kalemleriniz belki belli yerlere satılmış olabilir, ama bu siyasi irade belli bir irade değil hakka ve halka teslim olmuş siyasi iradedir. 
        Birileri çıkıyor Türkiye bu katliamı görmezden gelseydi diyor. Türkiye'ye kendi ülkesine, kendi memleketine taşeron gibi maşa gibi ifadelere haksızlık ediyorlar. Cürmü ne kadar tutar diye baktığın zaman bir şey tutmaz. Biz kimsenin maşası ve taşeronu değiliz. Biz başkalarının kışkırtmasıyla değil, kendi iradesi, gücü ve medeniyetiyle hareket eden bağımsız bir ülkeyiz. Biz Hz. Ali'nin şu sözünü kendisine rehber edinmiş bir ülkeyiz. Ne diyor Hz. Ali: Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır...

XXXX

         Başbakan böyle söylüyor.

          Yandaş yalakalar bu lafı yiyenler susuyor.

         Haksızlık karşısında susanlar dilsiz şeytanmış.

          Demek ki ülkemizde tepeden tırnağa o kadar çok dilsiz şeytan var ki şaşmamak elde değil!?

Xxx

Ben gazetelerle yaşlanıyorum.

O gazete , bu gazete derken şimdi de Hayat’tayız!!!

Öyle veya böyle Hayat’tayız derken yaşamın kendisinden ve emek verdiğimiz gazeteden bahsediyorum.

6 yaşını doldurmuş.

Daha önceden bu gazetenin çıkışında emeği olan herkese teşekkür etmek farzdır.

Biz belirli bir yapılanmayı alıp belirli bir yere taşımanın misyonunu üstlendik ve bunu da büyük ölçüde yerine getirdik.

Daha öncede dediğim gibi bundan sonrası bizi okuyacak, bizi okutacak olanların elinde.

Yoksa kaç yaşına girersek girelim. İyi bir iş yapıp taktir edilmezsek ne yarar ki ?


GİDİYORLAR

 

 

Rıhtımda, ayışığı parıltısında istavrite attığımız tek kancalı misinaya takılmasını beklediğimiz balığı bekler gibi , neyi bekleyebilirsiniz?
            Küçük bir balığı beklerken, kafaya dikleyip de yudumladığın şarapta, aşkı aradın mı hiç özlemle ?
             Ve balıkları düşünerek kancaya gevşek taktın mı yemleri ?
           Ayışığında, misinayı suyun yüzüne çekerken çırpınarak gelen balığın, derisinden yansıyan parıltı, size kayan bir yıldızı hatırlatır mı ?
           Peki ya, suyun yüzeyine çıkardığınız balık, kancadan kurtulup, maviliklerde kaybolduğunda, yitirdiğiniz aşkı, sevgiliyi aklınıza getirebilir misiniz?
           Hey gülüm ! Ben kancaya takılacak balık gibiyim bir bilsen...
           Rakı şişesinde bir balık...
           Hadi, sal kancanı rakı, şişesinin içine, yalnızca ayışığı olsun bana yeter !

Xxx

                                                   

             Yazımı vermeden çıkıp gitmişim

              Fıçı Fahrettin öldü haberini alınca, yazımı da unutmuşum.

               Yazı işleri müdürümüz  Neşe telefonla arayınca  anladım

              Yazım hazırdı ama evde olunca ‘Bir Gazetecinin aykırı dünyası’ adlı kitabımdan bir yazı ile girip tamamlayayım istedim

            Fahrettin Tercan’a rahmet kederli ailesine sabırlar diliyorum

            Üstteki yazım onun aziz ruhuna hediyem olsun…

 

ZE DE SEVDA DÜŞER Mİ ?

 " 80'li yılların ilk rezilliklerinden birisi Sevda Tepe’sinin satışıdır. Suudi Arabistan Veliaht Kralı Abdullah Bin Abdülaziz'e Sevda Tepesi kelimenin tam anlamıyla peşkeş çekilmiştir.

        1984'te Sevda Tepesi bizzat Turgut Özal'ın devreye girmesiyle, Abdullah Bin Abdülaziz'e satış yoluyla verilince ortalık ayağa kalkmıştı. Bu satışa karşı çıkanların da ne komünistliği, ne geri kafalılığı hiçbir tarafları kalmamıştı.

          57 dönümlük (57 bin metrekare) emsalsiz yerin satışı yapıldı, ama çeyrek asır geçti bu rezaletin öyküsü bitmedi. Çünkü Kral, o zamanın parasıyla 27 milyon dolar verdim diyor, ama mirasçıların elindeki bütün banka, tapu kayıtları 1 milyon dolar alındığını gösteriyor. Aradaki 26 milyon doların ne olduğu ise bilinmiyor. O zaman satışa karşı çıkanların ne kadar haklı olduğunu tarih de yazıyor.

         O kadar değerli yeri Dırvana Ailesi neden 1 Milyon dolara satmış, çünkü arazinin imar izni yok. İmara açılması da oldukça zordur. 2006'da Türkiye'ye gelen Suudi Kral'ın ilk isteklerinden birisinin Sevda Tepesi'ni imara açacak yasal düzenlemenin yapılmasını istediğini gazeteler yazmıştı.

          Sevda Tepesi'nin ismi burada yaşanan trajik bir aşk hikâyesinden geliyor.

Bir zabıta memurunun fakir ama yakışıklı oğlu Vahit, Mabeyinci Remzi Bey'in torunu ve Kaymakam Sefer Bey'in kızı Belkıs'a âşık olur. Belkıs da bu yakışıklı genci sever ama Amerikan Kolejli Belkıs'ın ailesi, Vahit'i fakir diye (eminim kendileri gibi soylu-!- bulmadıkları da içindir) istemez. Belkıs'ın zengin birisiyle evleneceğini duyan Vahit, 2 Temmuz 1931 'de Belkıs'ı Kıbrıslı Yalısı'nın korusuna çağırır, orada Belkıs'ı öldürür ve intihar eder.

         Sevda Tepesi, Kıbrıslı Yalısı 'nın korusu ve yalının bir parçasıdır."

      Kaynak:  Tayfun Er, Yalıdakiler Eylül 2009 basımı,

XXXX

         Birileri diyecek ki olum sana ne İstanbul’da ki Sevda tepesinden.

      Derler , derler….
          Benim derdim İstanbul değil arkadaş Türkiye Sevdası ., ne kadar Sevda tepesi varsa benim sevdamdır!!!

Konuya girmeden  önce bir açıklamayı paylaşayım:

“Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın 28 yıl önce satın aldığı İstanbul Boğazı'na hakim Sevda Tepesi'nin akıbeti belli oldu.
            Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar
, Sevda Tepesi'yle ilgili son durumu açıkladı. Bayraktar, imar değişikliği yapılan Suudi Kral'ın arazisiyle ilgili şunları söyledi: "Kral ailesi oraya otel yapmayacak. Ailesi için villa inşa edecek, belki 4 tane. Kendisi oturacak. İmar değişikliği, orada sadece turizm amaçlı yapılabilir.Sonuçta bu da turizm yatırımı. Adam 20 küsur yıl önce satın almış, yazıktır. İmarı da çok verilmedi. Arazisi 57 dönüm, imar bin 700 metrekareden iki kat, yani 3 bin 400 metrekareye verildi. Tek bir ağaç bile kesemez. Bence oraları da korur, güzelleştirir. Süreç daha bitmedi. Büyükşehir onayladı şimdi 6 bakan ile Başbakan'ın onayından geçecek. 25 yıllık sorun çözülmüş olacak."

10 MİLYAR DOLARLIK YARDIMIN SIRRI

Bakan Bayraktar, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında siyasi yakınlaşma yaşandığını belirterek, bunun bölge dengeleri açısından Türkiye'nin lehine bir durum oluşturduğunu söyledi.

Bayraktar, "Kral ailesi Türkiye'ye yardımcı oluyor. 10 milyar dolar tutarında bir yardımı oldu" dedi. Bu rakamın hibe olduğunu belirten Bayraktar, "Dünya piyasaları krizde ve nakit darlığı var. Şimdi Suudi devleti yeni bir yardım yapabilecek" diye konuştu.

Xxxx

Evet gelelim konuya… Bu 10 milyar dolar yardım kime nasıl ve ne şekilde verildi.

Türkiye Cumhuriyet’inin hazinesine girdiyse nasıl ve ne şekilde kayıt altına alındı.

Yok başka bir kaynaklara veya özel ödenek  faslına girdiyse nasıl yapıldı?

Sırf Başbakanı kızdırmamak için bazıları olayı sulandırmaya çalışıyor!!!!

Bizde aklımız sıra  buradan olayı karıştırmaya!!!

xxxx

Dilerim bu başka şeylerin önünü açmak için yapılmış bir olay olmaz.

Hani şu adaya büyük camii hikayeleri gibi.

Ne yazık ki İstanbul Belediyesi başkanlığını yapmış Erdoğan ile Turizm ve Kütür bakanı Ertuğrul Günay bu konuda susmayı tercih ediyorlar.

Demek ki bir bildikleri var!!!


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NE ÖLÜ SEVİCİYİZ BİZ!!!

 

Bunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan değişik bir şekilde dile getirmişti.

Kimler için söyledikleri hiç önemli değil.

Geçmişte kaldı bu tartışma…

Ama kendi partisinden bazı  adamlar da dahil yandaş medya, ve bazı sözde yetkili,etkili, dantel,liboş, kodoş bazı kişiler ne ölü sevici imiş de bizim haberimiz yok.

( Birileri bana nereden çıkardın bu ölü sevici lafını diyebilir. Başbakan geçtiğimiz günlerde İstanbul 4. Kongresinde bu konuşmayı yaparken sözünün bir yerine lafı şöyle tamamlamıştı “ …yani ölü sevicilerdir. Nekrofiller bu kadar ağır konuşuyorum.” Hatırlatalım istedim)

            xxx

 Adamların çoğunda hiç utanma yok nasıl ders vereceğimiz  nasıl savaşmak gerektiğini nerede ise plan üzerinde anlatıyorlar!!! Sonradan yandaş olmak zorunda kalan ve  adı Vatan olan bir gazetenin internet sayfasında  Türkiye ile Suriye’nin askeri gücü rakamlarla kıyaslanıyor…( Gazetenin kendisine de koydular mı bilemiyorum )

            Benim görebildiğim  bir gazete idi  belki diğerlerinde de nasıl analizler yapıldı tahmin bile edemiyorum!!

Xxx

Muavenet  Muhribinin akıbetini, sonrasında neler olduğunu buradan tekrarlamayacağım.

Nasıl bir rezillik içinde kafamıza çuval geçirilişini de..

            İsrail askerlerinin katliamı daha uzak bile değil.

Bu hükümetlerden biri hala konuşuyor hala acizlik içinde ‘araştırıyoruz’ diyor.

Ne yazık ki bu yazı kaleme alındığı sırada bile iki pilotun cenazelerine  ulaşılamamıştı.

Bir  keşif uçuşu yapan uçakta görevlilerin üzerinde sinyal verici olması gerekmez miydi diye kimse sormuyor.

O kadar uzman var ki savaşalım diye bilmem nerelerini yırtarken Hava Kuvvetlerine veya Genel Kurmay’a nasıl  oluyor da pilotlarda yer bulucu vericileri bulunmuyor diye soramıyor.

Ha, benim Ordu şehrinden seslenmemi duymazlar ama hiç olmazsa ben sorayım diye soruyorum.

Böyle rezillik, böyle savunma, böyle keşif mi olur!!!

Veya gerçekten birileri pilotların cenazeleri bulunmasın halkın tepkisi artsın Suriye’’ye girelim mi hesabı yapıyor…

Ne o dudak mı burkuyorsunuz, o kadar kodoşun, liboşun ,yandaşın sözde uzmanların  büyük kanallarda ki palavralarını dinlerken hiç birinin benim sorduğum soruyu sorduğunu duydunuz mu?

Ben duymadım.

Pilotlarda, her hangi bir kaza veya vurulma sonrasında kendilerini uçaktan atabilecek sistem vardı da  neden yer bulma sinyal vericileri yoktu?

Ordu’dan bilen birisi varsa paylaşırsa bizde aydınlanmış oluruz…

Xxx

Hakikatten Türkiye’nin “Ölü sevicileri’” çoğalmış da biz yeni farkına varıyoruz!!!

 

 

İBRAHİM YILDIZ VE KİŞİLER

 

İbrahim Yıldız’ı belirli bir yaş grubu olarak tanımayan yoktur.

Bende Ordu Yorum Gazetesini çıkartırken Aynalı Çarşı denilen yerde tanımıştım.

İdris Yıldız’ın yazıhanesi gazetenin bitişiğinde olduğu için gelip gidiyordu.

Dik ,bakımlı ve dinamikti.

Bir o kadar kibar Osmanlı efendisi denilen tip den bir insandı.

Bölgesinde ki hayırseverliği ile tanınır ve bilinirdi.

Divani Camisi yapılırken üstüne düşen koca kaya parçasının kendisini vurup bir şey yapmaması sonucunda, köylülerin kayayı bir kaideye oturtarak neredeyse tapınmaya başlamasını da o önlemişti.

İste bölgenin en has hocalarından biri olabilirdi de!!!

Aydın, bilgili ve her şeyden önce iyi insandı.

Nur içinde  yat İbrahim amca…

xxx

 Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül  “Türkiye çok şükür iyi günler yaşıyor ekonomik olarak. Sıkıntılarımız ve üzüntülerimiz var. Bu güzel gidişe çomak sokmak isteyenler var. Onun için içeriden, dışarıdan milletin tadını, Türkiye’nin tadını nasıl bozarız diye terör olayları ortaya çıkıyor. Türkiye’yi terörle herhangi bir hizaya getirmek asla mümkün olmadı ve olmayacak. Terörle herhangi bir şekilde hak kazanmak mümkün değil. Teröristler eninde sonunda pişmanlık duyacaktır. En kısa sürede bu pişmanlığı duyup insanlık dışı eylemlerini sonlandırmaları gerekiyor” diyor.

            Ayni Gül 2009 yılında da iyi şeyler olacak demişti.

Bir türlü iyi şeyler olmadı.

Olan iyi şeyler sözde Kürt sorunu üstüne odaklanarak birileri için oldu.

İktidarın Düz ovada karşılayıp yine düz ovada serbest bırakıp, Habur’da tören yapan teröristleri azgınlığı sürdürüp istedikçe istediler.

Sınır dışında vurulan kaçakçılara ( PKK’ya para ve lojistik sağlayanlara) ölünce şehide verdikleri paranın 5 mislisini veren Hükümet birde daha ne yapacaktık onca para verdik diye savunma yaptı.

xxx

İş- Kur Ordu Müdürü Mehmet Döktür Türkiye’de işsizlik yok iş beğenmezlik var diyor.

Ne diyecekti başka. Hökümat adamı!!!

Açılan kurslara katılımların azlığından bahsediyor ama kurs sonrasında nasıl iş sağlanıyor nasıl işte devamlılık oluyor onu açıklamıyor.

Türkiye’de işsizlik yok diyenin kim olursa olsun vicdanından şüphe ederim.

Türkiye’de kim işsizlik yok diyorsa, gelsin beraber Sırrıpaşa’da bir tür atalım.

Yiyeceğimiz küfrün caba haddi hesabı olur mu ?

xxx

 

Ordu - Giresun havaalanı için isim anketi düzenleyen Giresun valisi şimdi de çıkmış bence Havaalanın ismi Recep Tayyip Erdoğan olsun beyanatı vermiş.

Allah akıl fikir versin hepimize.

Siz demiyor musunuz bütün dünya Recep Tayyip’i tanıyor.

O halde ne gerek var onun ismini kullanmaya?!

Ordu –Giresun isminin de dünyaca duyulması iyi değil mi ?!

Derdiniz yağcılık değilse olaya bu yönde bakalım!!!

xxx

Karayollarını yandaşlara kaptırmayın, bina yapılmasına izin vermeyin. Valilik ve belediye için en uygun yer Özel İdarenin olduğu yerdir. Karayolları arazisi Ordu’nun kent parkı olabilecek en güzel yeridir dedim..

İlgililerden tık ses çıkmadı.

Tık çıkmayanların yarın bu gün onları tıklayınca ben tık demeyeceğim!!!

 


 

Yalanlarınızı yiyeyim!!!

Fiskobirlik yeni fındık sezonuna girmeye hazırlanıyor muş

Lütfü Bayraktar  yönetiminde ki Fiskobirlik’in sezona girmesi girmemesinden daha hayırlı olur gibi geliyor.

Yıllar önce fındık aldığı üreticiye hala borcu olan ve o kadar mal satmalarına karşın üreticinin borcunu sıfırlama yerine kendi paralarını alma yoluna giden zihniyete kim daha güvenir bilemem.

Ancak "Ancak, bu çalışmalarımız henüz sonuçlanmadı. Nasıl ve hangi şartlarda ne kadar fındık alacağımızla ilgili yönetim kurulu arkadaşlarımızla durum değerlendirmesini yapmaktayız. Önümüzdeki günlerde bu görüşmelerimiz sonuçlanacak ve kamuoyu ile paylaşacağız. Şunu söyleyebilirim ki, FİSKOBİRLİK piyasaya girecektir” şeklinde beyanat veren Bayraktar’a kimsenin yanıt vermemesi ilginç oluyor.

Bekleyelim görelim. Nasıl olacak nasıl piyasaya girecekler, nasıl çıkacaklar?

xxx

Belediye niye sesiz kalıyor?

Koruluğun ( yeşil alanın)  otelin sınırları içerisine sokularak çevrilmesi konusunda  yazdığımız yazıyı birileri anlamazlıktan geliyor.

Hiç önemli değil!!!

Şimdi soruyorum Belediye Başkanımıza.

Buranın terkini yapan mal sahipleri sizi bu konuda uyardı mı ?

Siz merak etmeyin dedikten sonra bölgenin çevrilmesine neden göz yumdunuz?

Yeşil alanı kiraladınız mı yoksa otele satınız mı ?

Her ne şekilde olursa olsun yeşil alanı nasıl bir işletmenin kullanımı için kapatılmasına ses çıkartılmaz.

Ordu belediyesinin diğer partilerden olan meclis üyeleri ne iş yapar ne eder?

Evet neden bu sessuzluk!!!

 

xxx

Ordu’da bir süreden bu yana bazı mekanlarda bazı olayların olduğu yolunda duyumlar alıyoruz.

Yani asayiş olayları..

Ancak ben mi göremiyorum yoksa  Emniyet asayiş bültenlerin de mi yer almıyor anlamadım gitti.

Zaten son yıllarda Emniyet asayiş bültenlerinin sağlıklı gönderildiğine de şahit olamıyoruz.. Hata kimden kaynaklanıyor bilemiyoruz da…

Ancak şüyu vukudan ( dedikodusu gerçeğinden)  beter derler.

 ( Aynen böyle yazmıştım. Çarşamba günü  akşam saatlerinde  Ordu Valililiği çeşitli tarihli Asayiş bültenlerini mail yoluyla basına gönderdi. 18 Haziran tarihli bültende  bir olayı görünce düşünmeden edemedim!!!

 Çünkü ayın 10’da olan bir olay 18 tarihli bültene konulmuştu.

Yani bir şekilde bu konunun gündeme geleceği duyuldu mu bilmiyorum ama Emniyetin bir açıklaması olabilir herhalde!!!)

xxx

Kendi matbaamızı çok daha modern bir hale getirdik…

Anadolu ‘da bu tür baskı makineleri kullanmak ayrıcalıktır.

Oysa İstanbul’da bizim kullandıklarımıza hurda gözü ile bakan bile olabilir.

Ancak bu şartlarda yapılan yatırım ve ödenen para  bizim gibi Anadolu basını için çok önemli bir miktardır.

Daha önce de belirttiğim gibi biz görevimizi yapıyoruz.

İyi bir gazete çıkartmaya uğraşıyoruz.

Bizim tek isteğimiz okunmak , okutulmak…

Katkı sağlarsanız bizde bu memleketin sorunlarının çözümünde daha fazla görev alırız.

Bu memleketin sorunlarının çözümü demek okuyanların sorunların çözümü demektir.

Ne kadar fazla katkı sağlarsanız  o kadar fazla katılımcı olursunuz…

Yoksa hep birlikte tarihin karanlık sayfalarına doğru yol alırız.

            Ama b.u gazeteye emek verenler eninde sonunda gün ışığına çıkar…

            Hadi tutalım birbirimizin elinden, çıkalım hep birlikte aydınlıklara…

 

 

 


SOYGUNA DA BİR BAKIN!

            Bakan Binali Yıldırım, Yargıtay'ın 'baz istasyonlarını şehir dışına taşıma' kararını değerlendirdi. Kararın 'bilgi yoksunluğuyla alındığını' söyleyen Yıldırım, "Radyasyon şehir içindekinden 50 kat fazla olur" dedi.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Yargıtay’ın baz istasyonlarının şehir dışına taşınması kararını Meclis İnternet Araştırma Komisyonu’nda yaptığı konuşmada değerlendirdi.

Konuyla ilgili yargı kararını 'iletişimi öldürecek karar' şeklinde değerlendiren Yıldırım, "Bilgi yoksunluğundan alınmış bir karar" dedi.

Yıldırım şöyle devam etti:

"Baz istasyonlarının şehir dışına çıkarılması, bırakın masrafını zorluğunu, onları hiç konuşmuyorum, dışarıya çıkardığınız baz istasyonundan basacağınız radyasyon, elektromanyetik dalga içerdeki 3 metre mesafeden alacağınızın 50 katı.

Asıl tehdit bunların dışarıya çıkarılmasıdır. Dışarı çıkarılınca kapsama alanını genişletiyorsunuz. 110 elektrik kullanırken 400 voltluk elektrik vermek zorunda kalıyorsunuz."

Bu haberi okuyunca Binali Yıldırım’ın AKP(li herkes gibi işine gelen yargı kararına alkış çalıp işine gelmeyene kötü demeleri geldi aklıma..

İşin ilginç yanı Binali Yıldırım ve diğer sorumlu bakanların özellikle GSM şirketlerin her geçen gün vurguna dönüşen sistemlerini tarife diğer oyunlarını bir incelese bir de bunlar için görüş belirtse olmaz mı ?

Merhum Sakıp Sabancı bile ( hayatımın en büyük hatasını bu GSM işine girmemekle yaptım’  dediğini hatırlayınca da bu işin ne kadar ballı ve börekli olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Avrupa’da bu konuda tarifeler ve hizmetler neredeyse bedava duruma gelmesine karşın Türkiye’de soygunun devam etmesine boşuna şaşırmamak gerek.

GSM şirketlerinin baz istasyonu konusunda açıklama yapan Binali Yıldırım ve benzerlerinin de bu soygunlar konusunda da araştırma yapmasını açıklamalar da bulunmalarını bekliyoruz.

……..

Geçtiğimiz günlerde bizim gazetede yayınlanan bir haberde Belediye başkanımız Seyit Torun çatılarını yapmayanlar cezanın yolda olduğunu açıklamıştı.

Teleferik güzergahında da olduğu gibi şehrin bir çok bölgesinde sıvasız binalar çürük diş gibi sırıtmaya devam ediyor. Bir ara belediyemiz bir kampanya yaparak ev sahiplerine kolaylık sağlamak istemişti ama nedense iş tutmadı. Veya belediye üstüne yeteri kadar gitmeyince çürük dişlerin sayıları artamaya devam etti.

Yaz gelmişken çatı ile birlikte sıvasız binalara konusunda belediye tekrar bir girişim yapıp gerekli zorunlulukları getirse diyorum…

 

 



 

Devlet devlet olmalı!

Geçtiğimiz Çarşamba günü Ünal Yıldız yazısında  Yedaş’ın yaptığı bir işten şikayetçi idi…

Yazının son bölümünde şöyle sesleniyordu:

Kayıp kaçak tarifesi, elektrik sayaçlarının değiştirilmesi yönünde baskı, bürokrasi falan bir tarafa, bence en önemlisi; dikkat ederseniz elektrik faturalarının en altında özel bir şirkete ait reklam var. Arka tarafında ise bir duyuru; bu alandan 1.500.000 aboneye ulaşabilirsiniz, reklam vermek için falan numarayı arayın!
        Birincisi reklam şirketi değilsiniz ve en önemlisi “enerji” sektörü olmanız sebebiyle sosyal sorumluluğunuz olmalı.
        Siemens, bir Alman firması bu sorumluluğu hissederek, bırakın reklam almayı bir de cebinden para ödeyerek sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiriyor. 
         O alanı enerji tasarrufuna yönelik bilgilerle ve uyarılarla doldursanız fena mı olur?
         Enerji üretiminde ki sıkıntıları, her yıl yurtdışına milyarlarca dolar ödediğimizi en iyi sizler biliyorsunuz. 
         Bu anlamda sosyal sorumluluk mu hissetmiyorsunuz, yoksa böyle bir şey yaparsak tüketim düşer  diye bir endişeniz mi var?
         Lütfen sorumlu davranın, ülkemiz, dünya, çevre ve en önemlisi gelecek nesiller için.

…..

Aslında olayın fazla dibine inmeden bütün sorumluluğun bunlara neden olanın hükümet ve Enerji Bakanlığı olduğunu söylersek bir şeyi keşfetmiş olmayız

Özelleştirme adı altında vatandaşın her türlü soyulmasına neden olabilecek açıkları ve maddeleri verirseniz böyle olur.

Hala kayıp kaçak parası vatandaştan alınıyor. Şirket kendi elemanın ( sayaç yazanların) parasını vatandaştan alıyor. Üstüne üstlük birde bizden aldığı para ile kazanıp vermediği paranın vergisini düşüyor.

         Devlet devletliğini yapıp vatandaşına sahip çıksa bunlar olur mu?

         Hükümetler kendi başarıları adı altında (!) özleştirmeleri birilerine peşkeş çektirirken soyulan halk ise sesiz bir şekilde soyguna seyirci kalıyor.

         Ne yapalım, ne yazalım.. Böyle başa böyle tarak…

……

Bir şiir daha..

Geçtiğimiz gün Şair arkadaşımız Cevat Oku’un bir şiirini yayınlamıştım.

Gazetemizde şiir köşesi olmadığından bu günde bir şiirini daha köşemde sizlerle paylaşıyorum.

İNDİRGEME

Karalar denizler göller bir

Geceler şafaklar  günler bir örnek

Damarlarımızda ki o eşsiz zehir

İnsanlar tanrılar resuller bir

 

Bahçeler bahçıvanlar güller bir

Evler pencereler tüller bir örnek

Hans, Yasef, Janet, Bekir

Kollar bacaklar eller bir

 

Meyhaneler masalar örtüler bir

Kadınlar çocuklar erkekler bir

Ezelden ebede akan o nehir

Tabutlar Mezarlar ölüler bir

CEVAT OK

 

 

Unutmadım…

Unutmadım sadece o günlerin yoğunluğundan çıkıp bu gün yayınlansın istedim.

Değerlerimizin kıymetini hep kaybedince anlıyoruz ne yazık ki…

Ayni hatalar düşen ve o acılarla halen yaşayan bir insan olarak pişmanlıklarını ne kadar dile getirsem faydasız.

Sadece Bir Gazetecinin Aykırı Dünyası adlı kitabımda yazdığım bir yazı ile ona buradan bir kez daha sesleniyorum sadece…

……….

 

Babamdı...

Hiç ağladığını görmemiştim...

Felç nedeniyle yatırdığımız hastanede, yanına gelen dostlarından bazılarını görünce, çocuk gibi hıçkırarak ağlaması yüreğimi dağlamıştı...“ Hey koca Avni Karaer , hey, sen bu hallere düşecek adam mıydın”  diyerek göz yaşlarımla birlikte odadan kaçarcasına uzaklaşmıştım.

Hep seviyeli yaklaşmıştı çocuklarına. Şımartma bir yana , çoğu kez saygısızlık yapacağız diye korkardık.

            Felç sonrası fazla bir zaman  geçmeden böbreklerinin iflasa gittiğini öğrendik. Bir zaman sonra  kaçınılmaz son olan diyaliz  makinesine bağlandı. Hitler zamanından kalma makine kanı temizlerken , hastalara büyük eziyet çektiriyordu.

Çocuk gibi kavga ederdik, diyalizde  kalması gereken 4 saati doldurması için...

Kardeşimin hakkını hiç birimiz veremedik. Erkek olmasına karşın bir hemşire gibi idi yanında.

Babam zaman zaman “Siz benim iyiliğimi istemiyorsunuz” diye sitem eder, çocukken hiç yapmadığımız şeyleri yaparak ona karşı gelirdik.

Böbreklerinin iflası sonrası , bir kez olsun sırt üstü , yüz üstü yatamadı, uyuyamadı.

Bir masaya  dayanarak uyumaya çalışılan  2,5 yıl süren çile dolu bir yaşam , bir gece yarısı 00.30’da hastanede son buldu....

Ne yazık ki babam, son uykusunda bile sırt üstü yatamadı...

 

Gecen haftadan haberler…

 

Geçen hafta bir çok haber dikkatimi çekti..

Yorumsuz bunları parça parça sizlerle paylaşmak istiyorum
             Gazi Üniversitesi öğrencisi Sinem Gülcan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in katıldığı törende, Gençliğe Hitabe’yi okuduğu gerekçesiyle hem yurttan atıldı hem de bursuna son verildi
          TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in fahri doktora aldığı törende, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okuyan TGB’li Sinem Gülcan Nene Hatun Kız Öğrenci Yurdu’ndan atıldı. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 2. sınıf öğrencisi olan Gülcan’ın bursuna da son verildi.
          Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından 22 Şubat’ta Çiçek’e fahri doktora verildi. Polis tarafından törene girmeleri engellenen yaklaşık 50 TGB’li öğrenci fakülte binası önünde Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okudu. Ardından “Atatürk gençliği görev başında” sloganı atan grup eylemine son verdi.

……………

Okul sütü projesinde yaşanan zehirlenme olaylarıyla ilgili soruşturmada, AK Partili ilçe başkanının firmasına ait olan süt ‘’Bozuk’’ çıktı. Ancak firmaya değil, ‘’Bozuk’’ raporu veren laboratuara yaptırım geldi. Denizli Tarım İl Müdürlüğü laboratuarı kapatıldı. Firmanın sütleri de tahlil için İzmir’deki laboratuara gönderildi.
            CHP Denizli milletvekili Adnan Keskin, okullara dağıtılan Aynes firmasına ait sütlerden alınan numunelerin Denizli Gıda Kontrol Laboratuarınca incelendiğini ve bozuk çıktığını açıkladı. TBMM’ye de bir önerge de vererek ‘’ Bu firma, Başbakan Erdoğan’a açılışını yaptığı, AK Parti Denizli Merkez İlçe eski Başkanı Mehmet Ali Özkan’ın da ortağı olduğu firmadır. Dağıttığı sütün bozuk olduğu resmi analiz raporuyla belirlenen firma, süt dağıtımına devam edecek midir?’’ diye sordu.

………..

           HSYK tarafından özel yetkisi kaldırılarak Küçükçekmece Başasavcı Vekilliği’ne atanan Şike Savcısı Mehmet Berk, Radikal’e konuştu. Savcı Berk, görev değişikliği için kendisinin başvurduğunu söyledi. Berk, giderayak, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmaması gerektiğini savunurken; Şike, Hanefi Avcı, Balyoz ve Emin Arslan operasyonlarındaki uygulamalarının arkasında durdu. Berk, Gülen Cemaati’nin Şike Davası ile FB’ye ele geçirmek istediği iddiasına ilişkin, “Bunu duyunca üç gün boyunca güldüm” dedi. Berk, kendisine yönelik cemaatçi iddiasına ilişkin de, “Eşim geliyor eve, diyor ki ‘Mehmet ne zaman cemaatçi oldun, benim niye haberim yok?’ Bu kadar kolay mı insanlara yafta atmak? Ben torbacı adam alıyorum, adam diyor ki, bu cemaat operasyonu. Fuhuştan adam alıyorum, affedersin kadın satıyor, diyor ki cemaat operasyonu. Bunu dediği zaman iş bitiyor” dedi. 

…………..

          MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 7 Şubat’ta şüpheli sıfatıyla İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na ifadeye çağrılması son dönemin en büyük kırılma noktası oldu. Cemaat-     AKP yargı ve polis-hükümet krizi derinleşti.

         Erdoğan son olarak “devlet içinde devlet oldular”, “ben görevlendirdim beni alın” dedi.

          Peki Hakan Fidan, Emre Taner ve MİT yöneticileri Beşiktaş Savcılığı’na gitseydi KCK şüphelisi olarak mı tutuklanacaklardı?

          Haklarındaki iddianame KCK davasına mı eklenecekti?

         Odatv’nin edindiği bilgilere göre hayır.

            Mesele aslında başka.

      Hakan Fidan ve MİT yöneticileri Beşiktaş’ta “vatana ihanet” suçlamasıyla tutuklanacaktı.

        Ve soruşturma Fidan’ı görevlendiren Erdoğan’ın kapısına kadar dayanacaktı.

       Vatana ihanet suçlaması her yurttaşa yapılabilecek bir suçlama değil. Uygulamada ancak devleti yönetenlere yapılıyor. Cumhurbaşkanı’nın bile yargı önüne çıkarılabileceği istisnai bir suç.

         Son dönem özel yetkili mahkemelere ilişkin başlayan kavganın, Erdoğan’ın“beni alın” açıklamasının, Genelkurmay Başkanı Özel’in Oslo görüşmeleri için “basından öğrendim” ifadelerinin ortasında süren tartışmanın arka planında savcılığın bu suçlaması var.

         Cemaatin polis yazarlarından Emrullah Uslu bakın ne yazdı:

          “Mutabakat metninde açıkça yazılı olduğu halde Erdoğan hala “Benim müsteşarım kimseye taviz vermedi” diyor ama belge ortada. O mutabakat metinlerinin altında MİT yetkililerinin ve Erdoğan’ın özel temsilcisi Hakan Fidan’ın onayıyla arabulucu devletin imzası var. O devletin arşivinde saklanıyor bu belge.

Bu imza Türk hükümetini sorumluluktan kurtarmıyor. Erdoğan mert adamsa doğruyu söylesin. Böyle numaralarla bizi çocuk yerine koymasın.

(…)

          Şimdi başa dönüp Erdoğan’a birkaç soru sorma vakti. Sayın Erdoğan “bölgede görev yapmış güvenlik güçleri savaş suçlusu olarak yargılanacak” şartını mutabakat metinlerine sokun emrini de siz mi verdiniz?”

        Kısacası cemaat hesaplaşma vakti yaklaştıkça imzalandığı söylenen protokol metninin ucunu gösteriyor.

………

Arka yüzünde ’Türkçe Olimpiyatları’ yazan madeni 1 liraların alışverişte kullanılmasına yurttaşlar tepkili...

Uluslararası Türkçe Olimpiyatları için 10. yıla özel çıkarılan madeni bir liradan Atatürk resmi çıkarılarak 1 milyon adet basılması ve alışverişte kullanılması yurttaşların tepkisine neden oldu. Yurttaşlar, “Sıra yavaş yavaş Atatürk resimlerini her taraftan tümden kaldırmaya geldi. Bu Türkiye için utanç verici” dediler.

…….

 

           Bunları okuyunca şaşırdınız mı ?

           Şaşırsaydınız bunlar olmazdı zaten!!!

Karayolları arazisini katletmeyin, katlettirmeyin!!!

 

 

Son günlerde yine tekrar gündeme gelen bir olay var.

Ordu Belediyesinin yıkılan binalarının yerine yeni bina yapılmaması ve Valilik ile Belediye’nin Karayolları arazisinde bina yapması  yolunda söylemler ve yazılar çoğaldı.

Ordu belediyesi mevcut yere bina yapmasın. Tamam.. Belediyenin gücü varsa  Yalı Camiden karşısından , Vergi dairesine kadar olan bölgeyi istimlak ederek binaları yıkıp büyükçe bir alan yaratması benim hayalim.

Konuya böyle girdim.

Karayolları arazisi Ordu’nun en büyük kent parkı olabilecek bir yerdir.

Böyle bir yere bina yapılması gelecek nesiller için cinayettir.

Valilik ve belediye bir yere taşınacaksa en ideal yer Özel İdarenin bulunduğu bölgedir.

Şehrin en önemli bölgesi  kamyon garajı gisi duruyor.

Özel idarenin Kayabaşı köyünde yeri var. Burayı oraya taşırsını bölgeye Valilik ile Belediye yapılması konusunda çalışmalar başlatırsınız  olur biter.

Olaya şehrin hava almasına yarayan bir bölge olarak bakalım. Bu kadara geniş bir arazi artık yok. Böyle bir yere inşaat yaptırmak gelecek nesillere ihanettir.

Şehrin neresinde bir parkı var. Hepsi el içi kadar küçük yerler.
Böyle büyük bir kent parkı yapılabilecek yere bina yapılmasını teklif etmek bence hatadır.

Bunu söyleyenlerden, dile getirenlerden ricam olaya birde böyle bakın.

Özellikle çevre ile ilgili olanlara sesleniyorum. Bu konulara el atın.

Kent parkı olmayan bir şehir olur mu ?

Bu şehre ihanet etmeyin lütfen. lütfen…

Bir ikincisi Karayolları arazisinin satılacağı yolunda söylemler duyuyorum.

Bir yandaşa verilmesi planlanıyormuş.

Ordu Belediyesinin ve Sivil toplum örgütlerinin buranın satılması söz konusu olursa büyük bir tepki vermesini ve harekete geçmesini bekliyoruz.

Karayolları arazisinin peşkeş çekilmesine izin vermeyin verdirmeyin.

Ben şimdiden yazıp görevimi yapıyorum.

Buranın satılmasına , binalar yapılmasına veya alışveriş merkezi olmasına izin vermek ve bunlara seyirci kalmak şehre ihanetten öte çocuklarımıza , torunlarımıza kötülük ve vefasızlık olur.

Ben çocuğuma ve torunuma böyle kötü ve kara bir miras ve de  geçmiş bırakmak istemiyorum.

Dip not: Ordu belediyesi yıkılan binasının yerine bina yapılmamasını isteyenlerden  Perşembe belediyesinin avuç içi kadar yere tekrar bina yapmasını neden eleştirmediklerini ve sorgulamadıklarını merak ediyorum.

 

 

BUNLARI İDAM EDECEKSİN!!!

 

AKP hükümetin son yıllarda yaptığı en önemli ve en güzel işlerden biri de  gıda da hile yapan Firmaların isimlerinin açıklanmasıdır bence.

            Hazır gıda, Çay simit derken  ve en son olarak da sucuğa  Atom bombasında kullanılan nitrat maddesinin katıldığı ortaya çıktı.

Gazeteler Nitrat diyor ama detayına girmiyor.

            Bakın size uzman ağzından neler olduğunu anlatalım:
             Nitrat, et ve et ürünlerini (sosis, salam, pastırma) muhafaza etmek için kullanılan kimyasal bir madde çeşididir. Nitrat içeren gübrelerle yetiştirilen sebzelerde (örne­ğin, ıspanak ve pancar gibi köklü sebzeler) bile nitrat bulunmaktadır. Hatta, bu tür maddelerin sıklıkla kullanıldığı bölgelerde içme suları bile nitrat içerir.

Nitrat içeren gıdalar güvenilir midir?
            Cevabımız tabii ki “hayır”. Nitrat yiyeceklerde düşük oranlarda bulunur. Ancak sağlıklı olan birçok çocuğun vücudu kendi kendini toksin etkisi gösteren bu tür maddelerden arındırabilir. Et, salam, sıcak sosisli sandviç, pastırma ve hatta tat vermek amacıyla is ve dumanda özel olarak hazırlanan “isli” tavuk, balık ve pirzo­la çocuklarımız için tehlike arz etmektedir. Peki ya bu tehlikeler nereden kaynak­lanmaktadır? Nitrat kanserojen maddeler içermektedir. Nitrat mide kanserine ne­den olur ve yeni doğmuş bebeklerde ‘mavi bebek’ (bebeğin renginde morarma ve kısa kısa nefes alma durumu) sendromuna neden olur. Nitrat oranının şehirlerde-kinin dört katı daha fazla olduğu kırsal kesimlerdeki sular yüzünden bu kesimler­de yaşayan bebeklerin diğer bölgelerde yaşayan bebeklere göre şeker hastalığına yakalanma oranı %25 daha fazladır. 1978 yılında İngiltere’nin Yorkshire şehrinde yaşayan 2000 çocukta şeker hastalığı vakası görülmüştür. Burada yaşayan her yüz kız çocuğundan birinin ailesinde en az bir kişide şeker hastalığı saptanmış ve bu nedenle hastalığın kalıtımsal olduğuna karar verilmiştir.

Bir çıkış yolu var mı?
            Yüksek oranlarda nitrat içeren yiyecek ve içeceklerin kansere yol açtığı artık hepi­miz tarafından bilinen bir gerçektir. Çevresel faktörler de kanser riskini daha fazla artırmaktadır. Eğer yaşadığınız bölgenin sularında yüksek oranlarda nitrat tespit edilmiş ise, nitratı arındırabilecek nitelikte bir su filtresi almanız gerekmektedir (yerel belediyeler sudaki nitrat oranını saptayabilir, hatta su içindeki maddeleri tespit edebilen özel bir alet alırsanız, nitrat oranını siz bile tespit edebilirsiniz). İçinde nitrat olabileceğini düşündüğünüz her türlü yiyecek ve içecekten uzak du­run, bu şekilde kanser riskini en aza indirebilirsiniz. Kahvaltı çeşitlerinin arasına ya da makarnaya bol miktarda eklenen domuz etinden yapılmış pastırma ya da domuz eti içeren hamburger de tehlike arz etmektedir. Nitrat içeren yiyecekler ge­nel olarak çocuğunuzun beslenme modelinde önemli bir yer tutuyorsa, bu mode­li değiştirmeniz gerektiğini bilmelisiniz.

…..                                                           

Uzmanlar böyle diyor.

Bende diyorum ki halkın sağlığı ile bu kadar oynayanları teşhir etmenin haricinde çok ağır cezalar ve yaptırımlar uygulanmalı.

Eskiden halk arasında böyle olumsuzluklar için ‘Bunları idam etmek gerekir’ diye tepki gösterildi.

İdam edilmediğine  göre ne yapmalı, artık kararı hep birlikte verelim!!!

 

TELEFERİK

 

 

 Bu açılışta Ordulu Ertuğrul Günay’ı da görmek isterdim..

Turizm Bakanı öyle diyorlar.

Gelmediyse ve bundan bir art niyet varsa bu onun ayıbı..

Sonuçta iç turizmde bir hareketlenme sağlayan bir olayın açılışıydı.

Yapıldı bundan sonra bir şey deme şansım yok. Ama daha öncede dediğim gibi belediye ye her zaman yük olacak. Rantabl olmayacak.

            Birilerinin dediği gibi belediye ye neler yük oluyor ki bu da olsa fark etmez!!!

….

Küçük bir not ..

Belki birileri çoktan unutmuştur diye hatırlatıyorum.

Emre Kongar, Can Dündar, Banu Güven vd. NTV ekranı kapatıldı.

Star TV Uğur Dündar’sız transfer edildi.

NTV ekranları Mehmet Barlas’a açıldı.

NTV AKP’nin ekranı yapıldı.

Tüm bunların bir karşılığı olmalıydı ve oldu.

Ferit Şahenk’in inşaat şirketi, Doğuş İnşaat İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden metro inşaatı ihalesi aldı.

Ne diyelim:

Bol kazançlar!

Demokrasinin, özgürlüğün, hukukun olmadığı yerde para ne işe yarayacak ise...

Öyle ya: kendisinin iktidardan korktuğu, iktidara boyun eğdiği gibi; istiyor ki, herkes ondan korksun, herkes ona boyun eğsin!.

Ve öyle eğiliyorlar ki boyun eğmekle kalınsa yine iyi!!!

….

CHP’nin üzerinde ki ölü toprağı kalkacak mı ?

Ordu’da uzun yıllardan bu yana CHP örgütünün üzerinde ölü toprağı vardı.

Ne muhalefet yapıyorlardı ne de doru dürüst halkın nabzını tutup ona göre bir açıklamada bile bulunmuyorlardı.

Ancak birileri giderse ve özellikle kameraları görünce konuşuyorlardı.

Yeni il ve ilçe başkanları bakalım bu ölü toprağını üzerlerinden atabilecekler mi ?

Özellikle il başkanı ve yönetimine bu konuda büyük görevler düşüyor.

Öyle 3-5 ay beklemeden nasıl bir tavır alacaklar nasıl bir yerel muhalefet veya yaygın bir muhalefet  çalışmasına girecekler ve de Ordu için neler yapacaklar çok merak ediyoruz.

Genel başkanlarının geldiği açılışta toplanan kalabalık onlar içinde bir uyarı olsun diyorum…

 

Bu mu turizm anlayışı

 

Sonuçta birileri bunları suiistimal ediyor

Birileri bunları kullanmaya çalışıyor

Teleferik sistemini açtık. Ordu belediyesi birilerine yer sağladı..

Herkes geçinmek peşinde …

Öyle mi?

Soyguna çıkmışlar ey millet.

Nasıl yerel turisti buralarda barındıracağız.

Size bir örnek.

Ordulu vatandaşımızın biri  sözde köfte salonu diye bir yere giriyor. Bir köfte birde su söylüyor. Gelen hesap 19 tl.

Var mı söyle bir şey? 

Söylüyorum böyle bir şey olabilir mi?

Ordu belediyesi böyle bir şeye  Esnaf odaları böyle bir fahiş fiyata nasıl göz yumabilir

Biz milleti çekmek için canımız çıkarken birileri milleti kazıklamak için isteğini yapabilir mi ?

Birilerine bilmem kaç liraya kiralandı diye milleti soymak hak mıdır adalet midir.?

Serbest piyasa ekonomisi adı altında  herkes birbirini öpecek diye bir kaide var mı ?

 Olay şu dur Belediye halka açık bir yerde iş yerini kiralamıştır. Buradan sorumludur. Buradalar da ki soyguna ve fahiş fiyata izin vermemelidir. Çünkü zaten buradan para kazananlar halkın yerinden halkın üstünden para kazanmaktadırlar. Birde soygun yapmamalıdır.

…..

Bu arada Teleferik açılışında toplanan kalabalığın sayısını ve neden bu kadar toplandığını CHP Ordu’da iyi tahlil etsin. Özellikle Seyit Torun ve belediye yönetimi bunun kendi çaplarında bir araştırmasını yapsın.

Benden söylemesi!!

…….

Söz gelmişken  bu kentin iyi bir gazetesi olmak için uğraşanların başında olan Ünal Yıldız birazcık yatmış!!1 Geçmiş olsun diyorum. Öyle işin başında bırakmak yok patron !.. Sağlıkla gelelim sağlıkla gidelim. Ama bizim görevimiz hala bitmedi. Ölene kadar devam. Bunu anlayacaklarla birlikte mücadelemiz devam edecek. Sitem yok şikayet yok. Bilirim ki üstesinden geliriz… Gelemezsek de bu tarih enin de sonunda bu ekibi  yazacak. Müsterih olalım…İddialıyım ve bunu başardık.  Tarih elbette bizi yazacak, hem de Ordu basın tarihinin altın köşelerine.

….

Uzun zamandır şiirlerini okuyamadığımız ve mekanı İstanbul’da tutan Cevat Ok kardeşimiz ziyarete geldi ve iki şiirini bize uzattı.

Bunlardan birini bu günkü köşeme konuk ediyorum ve Ok kardeşimize de teşekkürlerimi sunuyorum.

Yitik

Bıçak sırtında bunca yıl

Yüreğimde insanlık onurum

Ekmeğime katık edip yalnızlığımı

Ozanlığımla avunurum

 

Zifiri karanlıkta şeftali çiçeğiyim

Denizlerde  kum tanesiyim ara beni

Doludizgin yağmurun sesiyim dinle beni

 

Los Angeles’te olamam

Marsilya’dan kalkan gemide yok um

Astronot olmadığımı biliyorsun

Mıdı’nın meyhanesinde içmediğimi de ..

Cevat Ok

 

Tepkiye göre

 

            Biliyorsunuz bu işi en iyi Başbakan Erdoğan yapıyor . Nabza göre şerbet tepkiye göre tavır alıyor.

Bir konuda yoğun bir tepki oluyorsa gündemi değiştirebiliyor veya bu konuda atılan adımları geri alabiliyor.

Orduspor’un alt yapısını için yapılacak seçmelerden para alınacağının açıklanmasından sonra gelen tepkiler üzerine Orduspor kulübü başkanı para alınmayacağını açıkladı.

Kardeşim bir karar alınırken altı üstü düşünülmez mi ?

Bunların hesabı kitabı yapılmaz mı ?

Tek adamcılık oynandığı için böyle olaylar oluyor.

Genel kurulda yaşananların unutulduğunu zannedenler ise yanılıyor.

Şimdi gün gelecek bunların hesabı da sorulacak.

Ancak ellerine aldıklarıyla  alt yapı alt yapı diye konuşanların bu yıl A kadroya katacaklarını da takip edeceğiz.

            …….

            Geldiler gittiler.

Bakanlar geldi , CHP genel başkanı geldi ve gittiler.

Sonuçta Ordu  bir nebze hareketli günler ve saatler geçirdi.

Ayrıca yaygın basına da konu oldu.

Size bir şey söyleyeyim de üzülmeyin.  Sadece konu olmakla kaldı!!!

……

İşte eğitim;

Bir sınıfta  karne alınırken yaşanan bir olay;

Bir öğrenci 100 ortalama alıyor diğer öğrenci 99.9. Sonuç 99.9 ortalama alan öğrencide derin bir üzüntü ve göz yaşları…

İşte eğitimin geldiği nokta. Öğrencileri ne hale getirdik.

Peki bunda sistemin ve de öğretmenin hiç mi suçu yok!?

         ….

Yalandan kim ölmüş ki?

Gazetelerde, özellikle şu ölü sezonda,  spor haberlerinde ki yalan artışında büyük bir tırmanma var.

Herkes birini transfer, ediyor birini satıyor . neredeyse uzaydan adam getiriyorlar.

Buna karşılık ise kulüplerden sağlıklı bir haber akışı sağlanmıyor.

Öyle haberler çıkıyor ki, bizim gibi gazetecilere sorulunca bile küçük dilimizi yutuyoruz.

Ufak atında biraz da civcivler yesin diye boşuna söylemiyorlar.

Yalanında bir sınırı vardır…

 

TASMALI GAZETECİ Mİ, KELEPÇELİ GAZETECİ Mİ?

 

İtalyan sosyalist tarihinin en bilindik gazetelerinden biri de "Avanti!" idi.

Palmiro Togliatti'den Antonio Gramsci'ye kadar nice dünyaca tanınmış Marksist bu gazetede yazdı.

1914 yılında bu gazetenin genç, devrimci editörü kimdi bilir misiniz: Benito Mussolini...

Mussolini zamanla gazetecilikten siyaset adamlığına geçmedi; Marksistlikten faşizme savruldu... Tabii ki "Avanti!"den kovuldu.

Bu girişi yapmamızın bir sebebi var.

Ve hepsi sol söylemi kullanarak; ve günümüzde hala Marksist bile olduğunu söyleyerek açıkça faşizmi savunup yazmaktadırlar.

Oysa: Sol ile, Marksizm ile hiçbir ilgileri kalmamıştır. Fakat inatla sol maskeyi kullanıp faşizm propagandası yapmaktadırlar. Türkiye'nin en gericileriyle ittifak yapıp vahşi kapitalizm ve despotik iktidara övgüler dizmektedirler.

"geçinemiyoruz" diyen memura düşmanlar; "grev hakkımızdır" diyen THY emekçilerine düşmanlar; "bedenimize dokunma" diyen kadınlara düşmanlar; öğrencilere düşmanlar; Uludere'dekilere düşmanlar, hakikat aşkıyla yanıp tutuşan gazetecilere düşmanlar... köylüyle alay ediyorlar...

Siyasal duruşları iktidara endeksli; hiçbir özgün düşünceleri yok. Çünkü tüm bilinçleri harabeye döndü, döneklik süreciyle...

İnanç, onur, itibar gibi tüm değerleri unuttular. Çürüdüklerinin farkında değiller...

Başbakan Erdoğan'ın "tasmalı gazeteciler" dediğiyle kimi kast ettiğini sanıyorsunuz? Odatv'yi mi?

Erdoğan kime tasma taktığını, (bazen tasmayı nasıl gevşettiğini) bilmiyor mu sanıyorsunuz?

Niye hiç sesleri çıkmıyor?

Niye "hayır, bizim tasmamız yok" diyemiyorlar?

Diyemezler, çünkü tasmalıdırlar.

Tasma takılmasına karşı çıkan gazetecilere kelepçe takılmaktadır çünkü.

Bugün Türkiye'de iki tür gazeteci vardır:

Tasmalı gazeteciler ve Kelepçeli gazeteciler...

Bizim...

Odatv'nin...

Safı bellidir:

Biz inadına "Avanti!"de çalışmaya devam ediyoruz.

Biliyoruz ki Mussoliniler ve onun tasmalı gazetecileri kaybetmeye mahkumdur.

Bugün insanlığın ilerlemesini yavaşlatabilirsiniz ama engelleyemezsiniz. Kazanan hep insan olmuştur.  

 

….

Bu alıntıyı yaptıktan sonra altına yerelden örnek göstereyim dedim.

Sonra da düşündüm ki yazının uzunu deliye yakışır!!!

Yani yazının içinden Odatv bölümlerini çıkartalım genelleme yapalım.

Bizim meslek ‘Hav havcılarla’ dolmuş bir tek tasmalı olanlar görmüyor!!!

……

Tasmayı takmış olanlar sanki bu  tasmalar görünmezmiş gibi davranıyorlar.

Tasması boyunlarında olanlarda milleti kör kendileri akıllı zannediyorlar.

Onlarda boyunlarında ki tasmanın görünmez olduğunu milletin bunları yediğini zannediyor.

Bunlara şairin bir şiirinde ki satırla seslenmek isteyip bitiriyorum yazıyı:

“Acırım tükürüğe, billahi, tükürsem yüzüne!...”


YAZMAYA DEVAM

 

 

Deli deli yazmıyoruz, yazdığımızın arkasında duruyoruz.

Kimseye belden aşağı vurmadan bu şehrin ve ülkenin sorunlarını dile getirmeye çalışıyoruz.

Menfaatimiz veya  arkadaşlık ilişkilerimiz var diye topa basmıyoruz. Veya alacağımız işin. Yapacağımız baskı adetini düşünmüyoruz

            Veya her gün asılsız bir şekilde birilerini karalamıyoruz veya yağ çekmiyoruz.,

            2 günde bir en az birilerine palavra attırmıyoruz….

Gerçekten bu şehrin ve bu ülkenin sorunları ile ilgilenmeye çalışıyoruz.

Her ne kadar bu ülkenin sorumsuz bir yığın insanı varsa ve buna paralel olarak medya da (internet medyası dahil) bu yolda yürüyorsa da ne kadar devam edeceği bilinmez. Bu yüzden biz görevimizi yapmaya çalışıyoruz.

            Yarın tarihin sayfaları  bak bunları, şunları şunlar bunlar yazmışlar , söylemişler, göstermişler ama şunlar bunlar yağdanlık olup çuka peşine koşmuşlar diye yazacaktır.

O yüzden sokağa çıkınca isyan etmeden, insanları dinlerken hadi oradan sorumsuz sağırlar diye bağırmadan yürümeye devam edeceğiz.

Etmek zorundayız..

Sokağında aç gezen yavruları, gencecik insanları bir kenara bırakıp doğmamış çocuğun hesabını yapanlar ve buna çanak tutan sözde aydın, yandaş, liboş ,yağdanlık ve soytarılar ancak bize yakışırlar.

Onlar tartışırken katiller serbest bırakılıyor, onlar tartışırken zam üstüne zam geliyor onlar tartışırken bazılarımız mal gibi dinlemeye devam ediyoruz.

Mal, mal seyrederken, 2B’ler geçti, Kentsel dönüşümler tamamlandı, 3. Köprünün ihalesi gerçekleştirildi. Aselsan’ın yüzde 51’i İsrail’e satıldı.

Birileri mal mal seyretmeye devam etsin.

Yürü be kim tutar seni.

Durmak yol yola devam canım Türkiyem!!!

…..

 

Yazı yazarken bazı şeylere dikkat etmek gerek.

Eylemi belirtirken ima bile edersen suç sayılır.

Ama piyasada dolaşan öyle godoşlar var ki ( Ermenicesini söylemiyorum) insan şaşıp kalıyor.

“Kendini beğenmiş, gururlu, çalımlı’ ama bom boş.. Yanına aldığı bom boş adamlara efendilik yaparak kendini üstün göstermeye çalışırlar bu tipler…

“Mısır koçanı” “ Ceviz kabuğu” durlar…

Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğünde yer alan bazı anlamları ise yazmak istemedim…

Bu yazıyı okurken lütfen etrafınıza bakın…

Bu saydıklarımdan kaç kişi göreceksiniz!!!

…….

 

            Televizyonlarda  değişen gündem nedeniyle tek konu var konuşulan kürtaj..

Yukarıda yazdığım gibi bu konular konuşulurken geçip gidenler, veya geçirilenler kimsenin umurunda değil.

Ancak  kendini bu işin devi sanan piri gören öyle televizyonlar  var öyle program yöneticileri var ki tam bir boş zırva olduklarını gösterdiler bu millete.

            Sokakta ne kadar adam varsa ( Bu işin bilimini yapanlar hariç) toplayıp bol keseden konuşturdular.

Hele bazıları vardı ki insanın bunlara sapık demesi bile ayıp olurdu.

            Kanun ve nizamlarla tanınmış hakları kullananları neredeyse tümden ahlaksız ve dinsiz ilan ettiler.

            Ulan dervişin fikri neyse zikri de odur diye boşuna dememişler...

 

 

 

Bir tek onlar duymuyor, görmüyor!

 

 

Her gün   her  saat  ismet paşa caddesinde  çok büyük bir  yaya yoğunluğu yaşanmakla   birlikte , bir de   seyyar  arabaların   cadde  üzerinde tezgah  açması  yayaları  canından  bezdirdiği ,  bunlar  yetmezmiş  gibi   işyerlerinin önünde  kaldırımlarda  taburelerin   üzerinde  oturanlar , sehpalar  üzerinde  çay kahve , içenler hatta  sabahları  işyerinin  önünde  sabah  kahvaltısı yapacak  kadar   görgüsüzler, bunlarda  yetmiyormuş  gibi  yaya trafiğine   açık  araç trafiğine  kapalı olması gereken  cadde de   kamyonlar  minibüsler  park halinde  dururken   İsmetpaşa   caddesinde  yürümek  adeta işkence haline  gelirken  zabıtalar da   kendi kulübelerinin   önünde demli çaylarını  yudumlarken  Ordu köy mü  demek aklımdan geçiyor.

Her gün   binlerce  yaya  bu  caddede hareket  halindeyken , vurdum  duymazlığı  hiçbir  yetkili  görmezlikten  gelirken , esnafın  her yeri  gasp etme hakkı ,  yayanın  yolda yürüme  hakkı  ve  özgürlüğü  elinden  alınmaktadır.

Burada   asıl  görev  Sayın  Valimize  Sayın  Belediye başkanımıza  ve  diğer yetkililere düşmektedir.

Lütfen   yayaların   yürüme  özgürlüne engel olmayalım   gelişmekte olan şehrimize  sahip çıkalım.

….

Durun durun ben yazmadım bu satırları.

Tüketiciyi Koruma Derneği Başkanı ve Gazetemiz yazarı Selami Gürsoy’un Ordu Köy  mü başlıklı yazısından alıntı yaptım.

Bu konularda sık yazan birisi olduğum için  başkaları da yazınca yalnız olmadığımı hissediyorum.

Bazen bazı gazeteci., yazar. Televizyoncu internetçi arkadaşların Ordu’da yaşayıp yaşamadığını sorguluyorum ama nafile…

Al takke ver külah!

….

Herkes şikayetçi, herkes dertli ama bir tek belediye görmüyor, duymuyor, ilgilenmiyor.

Bir dondurma firmasından toplu para alarak iş yerlerinin önlerine dondurma dolabı koyulmasına müsaade ediyorlar.

Belediyeye öyle veya böyle bir gelir diye anlayışla karşılayabilirim , kaldırımı iş yerinin önü müsait olanı.

Ama be birader  bir kişinin bile geçmeye zorlandığı yere dolap koydurursan sen nasıl belediyeci olabilirsin.

Sana oy veren insanların kaldırım haklarını nasıl para ile birilerine peşkeş çektirebilirsin.             

Bunlardan birisini Fidangör’de bizzat belediye başkan yardımcımıza gösterdim.

Değişen bir şey yok.

Sizlere samimiyetimle söylüyorum bu konularda Belediye yönetiminin nereye gitsem kulaklarını çınlatıyorlar …

Ama ne yazık ki Belediyemizin kulakları ve gözleri olmadığı için bir şey yapmıyor…

.....

         Zamanında bir basamaklık yeri Kazım Türkmen kırdırmıştı.
           Gelen haklı tepkiler üzerine belediye kaldırıma basamak yapan iş yeri sahibine izin vermedi.

O zamanki gerekçeler ve söylemler şuydu.

Adam iş yeri için bir şey yapıyorsa kendi mekanından fedakarlık yapacak. Basamağa kendi iş yeri içinden başlayacak.

Kaldırımları işgal etmeye yayanın hakkını gasp etmeye kimsenin hakkı yoktur…

Birilerinin yüzü kızarır mı acaba?!


      DEVLET SPONSOR

 

 

Devlet sponsor olur mu ?

 Olur olur… Kamu spotu altında bir derneğin olimpiyatlarının reklamlarını TV’lerde bedava yayınlatır.

Devlet zaten doğal sponsordur, davetiyelerde onun kuruluşlarının adının yazılmasına veya logolarının kullanılmasına gerek var mıdır ?

Devletin Valiliği, Emniyeti, Belediyesi resmi sponsor olarak gösterilir. Allah’tan TSK’yı göstermemişler.

Davetiyelerinde ki özel sponsorlarına bakınca bir çoğunun Ordu’nun kültür ve sosyal hareketinde hiç olmadıklarını görüyoruz.

Davetiye de Valilik, Emniyet belediye niye sponsor olarak gösterilir.

Haaa bakın bizim arkamızda  devlet,özellikle Emniyet bile var denilmek için mi ?

Emniyet hangi yere şu ana kadar sponsorluk yapmış veya bu sponsorluk nasıl oluyor bilemiyoruz.

Herhalde olimpiyatlarının güvenliğini sağladıkları için sponsor gösteriliyor*!!!

Türkçe olimpiyatlarında sunucuların ağzından Atatürk ile ilgili bir şey duymadım. Salonlara, stadyumlara  Atatürk’ün bir kare resmini bile koymaya tenezzül etmiyorlar.

Bende diyorum ki Atatürk olmasıydı Türkçe olur muydu?

O halde hangi dili kullanırdınız, Arapçayı mı , Fransız dilini mi yoksa Yunan dilini mi ?

Yatıp kalkıp dua edin. Bu dümeni bile uydurmanızı size Atatürk sağladı!!!

……

Gazetemiz ve Sözcü gazetesi muhabiri Ayşen Türkmen’in İdris Naim Şahin ziyareti sırasında fotoğraf çekmesi İçişleri Bakanını korumaları tarafından engellenmiş.

Bu konuda Gazeteciler cemiyetlerinin veya medya kuruluşlarının haber yapmasını en azından ufak bir tepki göstermesini bekledim.

Tık yok.

Demek ki genç kardeşimizin yaptığı haberlerin hepsi doğru. Yoksa Ayşen’i topa tutarlardı…

Değil mi ama!!!

………

           

Kaçak elektrik kullananlara af getiren düzenleme komisyondan geçti. Yasa kabul edilirse zararı ödeyenlere dava açılmayacak

Kaçak elektrik kullananlara af getiren düzenleme TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçti.

Yasanın Genel Kurul’da kabulü halinde kaçak elektrik kullanan kişi pişman olur ve zararı öderse hakkında dava açılmayacak. Dava açılanlar da hüküm giyene kadar zararı ödedikleri takdirde en fazla bir yıl ceza alacak.

…..

Yani borcunu zamanında ödeyen, devlete yükümlüğünü yerine getiren dürüst vatandaş yine enayi yerine konulacak.

Yazık bu ülkede bizi yönetenler ne zaman namuslu vatandaşın lehine bir karar alacak.
Hala kaçak kayıp parasını namuslu tüketicilerden alanlar namussuz iş yapanlara af getirmenin peşinde.

Bunlara kim namuslu olmanın bir erdemlik olduğunu ve kul hakkı yemenin en büyük günah sayıldığını hatırlatacak.

 

SSK - SGK VE ANLAYIŞ!!!

 

 

Yıllar önce idi SSK kurumuna bir şikayette bulunarak müfettiş istemiştim.

Gerekçem şuydu; bir kişinin şirketi adına haftalık gazete çıkarmış ancak daha sonra sigortamın ödenmediğini öğrenince durumu şikayet etmiştim.
O zamanın ismi ile SSK’den müfettiş geldi. Dinledi beni. Gazetenin lejantında da genel yayın yönetmeni olarak ismim var. Sözde iş vereni de dinledikten sonra tekrar beni çağırdı. Yaşı 25’i geçmeyen genç bir erkekti!!! O aralar Anadolu Ajansının da muhabirliğini yapıyorum. Dedi ki ‘ sen AA’nın da muhabirliğini yapıyormuşsun. Evet dedim müfettiş bey bir iyilik yap bu konuda da tutanak tut da bunlarda bizi sigortalı göstersin’ dedim. Tabi müfettişin işi başka. İşi sulandırmakmış… Tespiti mi yaptırmışım, lejantta ismim var gazeteyi çıkardığım belli. Neyse bir ay sonra bir yanıt ‘ Hakkınızı mahkemede arayın’ Ya arkadaş tespiti yaptırmışım her şey belgeli hiç olmazsa iş veren diye geçinene ceza yazsana yok yapmadılar. Müfettişi müfettişler kurulana şikayet ettim. Oradan da müfettişin haklı olduğuna dair yazı geldi. O zaman anladım SSK’nın nasıl battığını batmasının nasıl kaçınılmaz olduğunu. Yine o zaman karar verdim emeklilik günüm geldiğinde bir dakika kalmayacağım ve bunlara para vermemek için emekli olacağım dedim dediğim yaptım.

Sosyal Güvenlik Kurumu Ordu İl müdürü Ahmet Erdoğan’ın bir açıklamasını okuyunca bunlar geldi aklıma.

Erdoğan diyor ki Ordu’da sahte sigortalı çok. Denetim yapacağız ama iki elamanım var.”

Yahu müdür şunu desen çok daha iyi anlayacağım. Ordu ve ülkemizde sigortasız çalıştırılanlar çok büyük bir kayıp var SGK bundan zarar ediyor falan..

Sahte sigortalı dediklerin ( savunmuyorum ama) hiç olmazsı vergilerini primlerini ödüyorlar.

Peki sigortasız çalıştıranlar için iş verenler ne ödüyor.

Yine dese ki eleman sıkıntımız büyük bu yüzden bu tür denetimleri yapamıyoruz.

Hey hat…

Türkiye’ye burası öyle veya böyle vergisini ödeyen, primini yatıranlar suçlu.

Devlete öyle veya böyle görevini yapıyorsan vergini zamanında ödüyorsan  kümeste ki kazsın her zaman.

O müfettişi hiç unutmadım..

Sözde müfettişi ve müfettiş kurulunu da unutmuyorum.

Sigortasız işçi çalıştırana işlem yapacağına mağdur olana yürü mahkemelerde uğraş diyorlardı.

Şimdi de diyorlar mı bilmiyorum ama  sonuçta her iki şekil ile de uğraşacak elemanlara yetkilileri müdürleri bakanlara ve devlet adamlarına ihtiyaç var.


Köpek basın!!!

 

Başbakan Arena’da konuşurken aynen şunları belirtti:

“On yıllardır, demokrasiye müdahale edenlere, kendi alanı dışına çıkanlara çanak tutanlar, bugün kalkmış, bu ülkenin şerefli askerlerine dil uzatıyorlar. Ya siz kimsiniz? Siz, daha düne kadar, birileri karşısında hazırola geçip, selam çakıp, aldığınız emir doğrultusunda köşe yazısı yazıyordunuz. Daha düne kadar, üniformalılar sizi arayıp, yazdıklarınızdan, söylediklerinizden dolayı sizi azarlıyordu. Bunları bu tasmalarından kurtaran biz olduk. Ama bunların boynundaki tasma dün ulusaldı, bugün terfi ettiler, uluslararası tasmaları boyunlarına taktılar.”

….

 Yani basına köpek diyor.

O konuşmayı bizzat dinleyen büyük gazeteciler ve yandaş medya bu konuşmayı duymazdan geliyor.

Niye biliyor musunuz ? Nasıl olsa Başbakan bizim için demedi diye…

Yarın başka şeyler olduğunda da yandaşlara da çatan  başbakan şimdi başkalarına köpek dediği için susuyorlar.

Yani yaygın basın Köpekliği kabul ediyor.

Etmese bir iki gazete ve köşe yazarı dışında ‘Ayıp olmuyor mu Sayın başbakan ‘ diye sorarlardı.

            Şimdi ben ‘ Hav hav’ basın diye isim taksam haksız mı olacağım!?

…..

Kaçakçılık boyunu almış gidiyor, bizim hükümet hala sigara ve içkiye yüzde 10 ile 15 zam yapmanın peşinde.

Karar komisyondan geçmiş…

Son zamlardan sonra ülkeye giren kaçak sigara ve içkiden bunun sorumlusu olan bakanlar bile şikayet etmeye devam ederken, yine bunları önlemekle yükümlü olan iktidar sırf bazı hırsları uğruna en kolay yol olarak sigara ve içkiye zam yapıyor.

            Ve aklı sıra milleti bıktıracağını veya bütçe açığı kapatacağını zannediyor.

            Yapsınlar zamları görelim.

            Kaçak pazarı yüzdü yüz daha artacak ve olan yine ülkenin parasına olacak.

            Bunlar her şeyi çok biliyorlar ya?

Ne diyelim dersek kızarlar bize!!!

……

            Laf genelden açıldığına göre genelden  gitsin bakalım.

Yeni Şafak yazarı Ali Akel 25 mayıs tarihli "Özür açıklanmaz dilenir" başlıklı yazısında Uludere konusunda Başbakan Erdoğan ve hükümet üyelerinin tavrını sert sözlerle eleştirmiş, yazısını "Bir şey söyleyecekseniz doğrusunu söyleyip, gereğini yapın. Ya da ebediyete kadar susun. Allah aşkına, susun!.." diyerek bitirmişti.

Evet tam bitirdiler.

Gazete yazarın işine son verdi.

Şimdi bu gazete ve gazeteciklerden namuslu dürüst ve doğru haber bekleye bilir misiniz?

            Susma sustukça sıra sana gelecek…

            La oğlum sana diyorum “de git…”

            Aklını başına topla.

Yoksa seni ben bile kurtaramam!!!
….

 

            Neyin ne olduğunu herkes bildiği  halde, sportif bir hareketi bu tür işlerin içine sokmaya ve rant sağlamaya çalışanlar hala konuşuyor. Birileri de çıkıp sen ne yapıyorsun demiyor! Üstüne üstlük yağlı demeçler vermeye devam ediyor.

            Soldan başlayıp sağın uçuna kadar gidenlerin şimdi de cemaate hizmet etme telaşına düşmesini hayretle izliyoruz.

            Ve diyoruz ki babanın malı olmayan bir yeri kendi menfaatlerin için kullanma..

            Bunu da yazın “Hav hav” basın….


Hacı Şefik…

 

Uzaktan da olsa akrabalığımız olduğu için Dayı diye hitap ederdik.

Öyle veya böyle yardımı dokunmayan kimse kalmamıştır.

Özellikle cenazesine katılmadığı yakın bölgesinde ki insan yoktur.

Pek çok fakirin ,yoksulun cenazesin ortada bırakmamış işleri organize etmiş cenaze sahibine yük yaptırmamıştır.

Ani ölümü sonucunda toprağa verirken herkesin dilinde bir anısı vardı.

            Kimisi ‘ ya bizim salamızı okuyacak diye bekliyorduk’ derken, kimi de ‘ Şimdi fakir fukaranın cenazelerinde kim kendisini paralayacak’ diye dert yanıyordu.

Sonuçta iyi bir insanı, yardımsever bir ağabeyi  kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.

Mekanı cennet olsun , hayır dualarımızla hakkımızı gani gani helal ederek gönderdik..

Geride kalanlarına sabır diliyoruz.

……

 

Bu sözleri unutmayın… Utturmayın..

“Uzun vadeli ve sürekli futbolcu yetiştiren bir altyapı kurma çabasında olduklarını ifade eden Nedim Türkmen, "Barcelona'nın altyapısının bir benzerini Orduspor Kulübü'ne kurmak istiyoruz. Barcelona'nın altyapısını kuran ekibi Ordu'ya getirerek çalışmanın aynısını yaptıracağız. Altyapıdaki hocalarımız ile birlikte altyapımızı fabrikaya dönüştüreceğiz. Altyapımız futbolcu üreten bir tesis olacak" diye konuştu.”

………

Evet bizde unutmayacağız… Takipçisi olacağız…

Ve dileriz ki Orduspor alt yapısı konusunda Başkan haklı çıkar.

Geçtiğimiz yıl kulübeye bir genci bile oturtamayanların bu yıl bunu başarmasını canı gönülden istiyoruz.

Bekleyeceğiz göreceğiz….

Öyle iki de bir kendi kendine reklam yapmaya benzemez bu işler…

Kusura bakmayın…

Oluyor niye oluyor bilemiyorum…

Deniz havuzu yerine kara havuzu resmi koyduğumuz için bizi eleştiren dostlarımıza diyorum ki; evet iddia ediyor iyi gazete çıkartıyoruz.

Ama sonuçta insan eliyle olan bazı  şeyler var!!!

Bekleyin ya düzelecek, ya düzelecek.
Başka çaremiz mi var!!!

Daha önce yazmıştık. Cumartesi Pazar günleri ölmeyin yoksa Belediye ölüm ilanlarını yayınlayamıyor diye!!!

Bir öneride getirip hiç olmazsa görevli bir zabıta memurunun bunu yapabileceğini söylemiştik.

Hey hat …

Herhalde taşınma işlerinden olsa gerek  28 Mayıs’ta kalmıştı.

Dün öğle saatlerine kadar da biz hala Hacı Şefik’in ölüm ilanının siteye konulmasını bekledik.

Yine hatırlatıyorum siteyi sadece Ordulu incelemiyor. Özellikle il dışı ve yurt dışında ki insanlar genelde ölüm haberlerini belediye sitesinden alıyor.

Dedik ya her halde taşınma işleri olsa gerek.

Deveye sormuşlar yolların kaldırımların niye işgal altında?

Ne olacak ti ki demiş.

“Böyle  başa böyle tarak…”


Aferin belediyemiz!!!

 

Sigara izmariti kutularının üstüne çöp kutusu ileri de  diye levha koyan belediyemiz şimdi de kuş boku ile başı dertte.

Park ve bahçelerde bulunan güvercinlere yem atılmaması konusunda ‘ yasaktır’ levhası koyan belediyemiz buna gerekçe olarak kuşların çimlere ve ağaçlara zarar verdiğini gösteriyor .

        Belediye konuyla ilgili olarak "Vatandaşların park alanında güvercinlere yem atması sonucu artan kuş sayısı, alandaki oturma gruplarının, çimlerin ve ağaçların zarar görmesine neden oluyor. Güvercin pislikleri oraya dikilen bitkilerin, çiçeklerin ve ağaçların kurumasına yol açıyor. Biz güvercinlerin bir başka yerde yemlenmesini talep ettik. Çünkü orası bir gezi alanı ve her gün temizlemesi, yıkanması ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu alanı temiz tutmak için yaptığımız bir uygulamadır. Bu anlamda insanlarımızın daha duyarlı olmasını bekliyoruz." Diyor.

….

Park bahçeler , yollar , kaldırımlar insan esnaf işgali altında da.

Buralar içinde Belediyemize bir levha asmayı tavsiye ediyorum.

“Bu bölgeler bizim  işimizi yapmamamız nedeniyle işgal altındadır.  Yasak yoktur.” desinler…

Kabul ederlerse bu levhaların parasını ben vereceğim..

……

,”Onlara ek ödenek olarak resen 100 lira daha verelim. Bir öğretmenin en düşük olanı 1624 lira alıyor. Ne karşılığı alıyor? Haftada 15 saat karşılığı alıyor. Peki, düz bir memur ne kadar çalışıyor? 40 saat. 40 saat için bu rakamın altında alanlar da var. Öğretmen ek ders verirse, bunun üstünde alıyor. Bir de tatili var. Yılda iki ay. Düz memurun tatili ise 20 gün. Şimdi soruyorum; bu haksızlık değil mi?”

Öğretmenler ve öğretmen sendikaları başbakan Erdoğan’ın bu sözleri nedeniyle özür bekliyorlarmış.

Çok güldüm.

Kimden ne özrü bekliyorsunuz…

Başbakanımızı tanımasak inanacaktık az daha..

Zaten günler geçti ses soluk çıkmada öğretmenlerde “Türk” halkı gibi unutup gitti!!!

,,,,,

 Ünal Yıldız pazartesi günü Yaşadığımız Şehir (2) başlıklı bir yazı yazdı.

Son bölümünü buradan tekrar etmek istiyorum.

Bu konuları yıllardır yazıyorum Erol takmıştır bize diyenler için!!!!

Şimdi Başkan’a düşen Belediye’yi içinde bulunduğu rehavetten kurtararak, modern bir şehirden ziyade, büyük bir köy görüntüsü veren Ordu’yu hak ettiği yere taşımaktır. Bunun en önemli ön koşulu ise, zamanı daha verimli kullanmaktır. Bir an önce, kendisi ve elemanları sokaklara akarak, neye mal olursa olsun, duruma acilen müdahale etmek ve gerekenleri  yapmak durumundalar.  Ordu halkı bu çabayı görürse, Başkan’ının arkasında durur.

 

Umudumu yitiriyorum!

 

Öyle teslim olmuşuz ki  kimse ne oluyor diyemiyor…

Korku dağları sarmış.

Devletine milletine saygılı olanlar keriz diğerleri akıllı.

Aşağıda ki haberin manşet yapılacağını düşünmüştüm ama satır aralarında geçirildi..

……

Borcunu ödemeyen bir kez daha kârlı çıktı

Hükümetin Şubat 2011’de çıkardığı 6111 sayılı af kanunundan yararlanmak için mükellefler 31 Mayıs 2011 tarihine kadar vergi dairelerine başvurarak borçlarını yapılandırıldı. Kanuna göre, mükelleflerin tercihine göre yapılandırılan borçların, tamamının peşin ya da 6, 9, 12, 18 taksit seçeneklerinden birine göre ikişer aylık dönemler halinde ödenmesi gerekiyordu. Bu kapsamda yapılandırılan borçların birinci taksidinin Haziran ayında, ikinci taksidinin Temmuz’da, üçüncü taksidinin de 30 Eylül 2011 tarihi akşamına kadar ödenmesi gerekiyordu. Ancak bazı mükellefler üç taksidini de ödemeyerek haklarını kaybetti. Bu durumda olan vatandaşların sayısının 800 bin civarında olduğu belirtiliyor.

Yeniden yapılandırmada üçüncü taksitin son ödeme tarihinin 30 Eylül olduğuna dikkati çeken Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vatandaşlara üçüncü taksidin ödenmesinde ‘Hakkınızı kaybedeceksiniz’ uyarısı yapmıştı. Şimşek, geçtiğimiz yıl Eylül ayında, yeniden yapılandırmada Haziran ve Temmuz aylarında taksitlerini zamanında tam olarak ödemeyen vatandaşların, bu fırsattan yararlanma haklarını kaybetmemeleri için üçüncü taksitlerini sürelerinde ödemeleri gerektiğini açıklamış, vatandaşları defalarca uyarmıştı. Ancak son düzenleme, ‘Borcunu ödemeyen yine kârlı çıktı’ yorumlarına neden oldu.

            ……..

Peki aşağıda ki yazıyı okuyup da medyanın çoğunluğuna tüh şerefsizler dememek mümkün mü ?

……

Anaysa Mahkemesi ise bugün de gündeme yansıdığı gibi bu talebi reddetti. Medyada bu kararın üstüne balıklama atlayarak “4+4+4 tamam” şeklinde verdi.

Halbuki iş hiçte öyle değil.

Konuyla ilgili medyanın içinde bulunduğu büyük yanılgıyı Anayasa Mahkemesi eski raportörü Ali Rıza Aydın’a sorduk.

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararının ‘yasaya vize’ anlamına gelmediğini söyleyen Ali Rıza Aydın, mahkemenin yasayı sadece şekil yönünden incelediğini hatırlattı.

Aydın konuşmasının devamında şunları söyledi:

“Bu karar resmi gazetede yayınlandıktan sonra CHP veya en az 110 milletvekilinin başvurusuyla bu kez yasa esas yönünden incelenecek. Özellikle yasanın laik eğitim yönünden incelenmesi bu başvurudan sonra yapılacak. Ancak o zaman yasanın uygulanması netliğe kavuşacak.”

….

Her şeyin üstüne örtme peşinde olan medyaya nasıl güveneceğiz.

Peki bu güvensizliği nasıl eyleme dönüştüreceğiz.

Ne zaman akıllanacağız….

Bilemiyorum, her geçen gün umudumu da yitiriyorum…


UYUYANLAR…

 

            Daha önceki yazılarımda İçişleri bakanı İdris Naim Şahin’i sevmem demiştim.

Bir virgül koyarak göreve mi yerine getireyim.

Ne diyor bu insan bunlar kaçakçı bunlar PKK ya yardımcı.

Başbakan dahil olmak üzere Hüseyin Çelik  ve benzerleri yükleniyor….

Söyleyin bakalım hangi birimiz sevmediğimiz Şahin’in açıklamalarına yöre halkı  olarak tepki koyuyoruz

Sayın bakanın PKK  söylemine yerden göğe kadar katılıyorum dersem kızar mısınız…

Ben kızmadığım gibi hakta veriyorum.

Bakan kendi içinden geldiği gibi söylüyor. Bende aynen katılıyorum.

Bana birilerinin faşist deme şansı yok. Bu söylemleri ret edenlerin faşist olma şansı var.

Benim çocuklarım benim kardeşlerim şehit olduğunda onlara  3 kuruşu layık görenler Pkk kaçakçılarına onlarca misli tazminatı ödeyenler kim ayni hükümet değil mi ?

Bir kurban verilecekse bu içişleri bakanı değil başbakan olmalıdır.

Veya  Hüseyin Çelik  başbakan yardımcı Bülent Arınç.

Kendi bölgelerinin insanlarının hassasiyetin  göz ardına koyanlar bizim gibi memleketini sevenlerin tepkisini niye göz ardı ediyor.

Hayatım boyuncu yanlışlara göz  yummadım ama doğrulara da  hayır demedim …

Bakan Şahin iktidarına rağmen gerçekleri konuştuğu için kendisine teşekkür ediyorum.

Sayın Öcalan demeyi kabul eden yargının poşu için 11 yıl vermesini de  bu günkü iktidara bırakıyorum.

Tartışalım… Ama  gariban Anadolu çocuğu(!) bir bakanın içten gelen söylemlerini ise kabul edelim.

Kim kabul etmiyor ki?

PKK piçi Abdullah  Öcalan dersem bana dava mı açılacak?

Açılırsa  koskoca içişleri bakanını  idam etmemiz gerek değil mi ?

Üzgün ve süzgünüm

Ey millet İran devrimi hatırlıyor musunuz?

Daha öncede yazdım….

Önce mollalar sonra devrimciler birlik oldu…

Sonrada da her şey kaçırılmaz oldu… !!!

………

Adamlar kontrol noktasından kaçıyor… Tam 94 kilometre geliyor ve tütsüne üstlük hiçbir önlem alınmayan Emniyet binasının önünde patlamayı gerçekleştiriyor.

Malum yandaş , yalaka malum basın bu işi yapan asker olsaydı yeri göğü inletirler çoktan birilerinin ipini keserlerdi.

Ama birkaç namuslu basının haricinde bunu soran olmadı.

Ölen polis için kahraman başlıkları atanlar ayrıca şunu da sormalıydı bu gariban pisi pisine öldü kim bunun sorumlusu hesap verilsin denirdi.

Askere yapılan her baskından sonra kelle isteyen şerefsizlerin kendilerine benzettiği asker içinde arkıt bunlara yapmayacaklarını biliyorum.

Bakalım bunun hesabını kim verecek.

Polis 94 kilometre uyudu.. Hükümet uyudu.. Devlet uyudu…

Yazık hem de çok yazık…


Daldan dala…

 

Önce yandaşlıkla başladı işler.

Mitinglerde boy gösterdiler.

Her yere daldılar.

Yıllarca hizmet verenleri bir kalemde silip atmayı başardılar.

Tarihte yapılmayanları yaptılar.

Şimdi de bir dümen bularak  ‘ Cemaat’ ile iş birliği yapmanın  yolunda.

Daldan dala hoplayıp zıplayarak gidiyorlar. Gidiyor…

Bakalım bu çekirgenin zıplayışı ne kadar sürecek..

Polis niye dövmesin?

Memur eyleminde yine polisin gözü döndü ve ortalıklar karıştı.

 Polis memuru niye dövmesin?

Polis hükümete kızana yine cop indirmesin?

Polis AKP iktidarı ile  din görevlileri ile birlikte maaşları en çok iyileştirilen ve artırılan kesim olmuştur.

Polis askerlikten muaf tutulmuştur.

O halde polis niye hükümetine laf söyletsin hükümetine karşı gelenleri niye dövmesin? !!

….

Sınır dışı operasyonu

Yandaş ve yalakalar devrede:

TSK o kadar büyük grubu niye görmedi niye o kadar şehit verildi?

TSK karakolun burnuna kadar giren  grubu nasıl göremez nasıl vuramaz?..

Yandaş ve şerefsizler tekrar devrede…

TSK o insanları nasıl öyle hemen vurur.

Nasıl  yapılır, bu nasıl istihbarat…

            Ulan şerefsizler sınır dışında neyin ne olduğu belli değil. Vururlar niye vurdunuz,  vurmazlar niye vurmadınız deyip ortalığı karıştırıp kendinize rant sağlamaya çalışırsınız…

Şehit askere 3 lira verilirken bu kaçakçılara 15 lira verildi yetmedi.

Daha nasıl küfür edeyim bilemem ki ?!

…..

Taraf gazetesinden İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin için enteresan bir benzetme geldi.
             Gazete İdris Naim Şahin'in Uludere ile ilgili yorumlarının yer aldığı haberde fotoğraf olarak "odun" kullandı. "Odun" fotoğrafının yanına ise, oldukça küçük puntolarla "TEMSİLİ FOTOĞRAFTIR" notunu düştü.

…..

İdris Naim Şahin’i sever misiniz  diye sorsalar  10 dakika düşünürüm.

Ya Altan kardeşler ve Taraf gazetesi deseler bir dakika durmam  nefretimi haykırırım.

Ama yukarıda ki yazılanları okuyunca nefretim bir kat daha arıttı.

Bu ne cesaret, bu ne ahlaksızlık. bu nasıl insanlık,  bu nasıl gazetecilik?

            Birileri sevmemek ona hakaret etme yetkisi vermez.

Ancak  söz gelip dolaşıyor bir zamanlara bakınca…

 Besle kargayı oysun gözünü…

           
Mangalda kül bırakmamak

 

Sanki birileri hep bunların düşmanı gibi bir  kamara sürdükleri için neredeyse önlerine gelen küfür edip hakaret etmeye çalışıyorlar.

Benden onlara tavsiye yarın bu gün sizi o maaşını alıp önünde iki büklüm büküldüğünüz kişiler kurtaramaz.

Men Dakka dukka ( çalma kapımı çalarlar kapını)

Dalkavuklar ve soytarılar her kral değişiminde değişmek ve sefilleşmek durumunda kalırlar.

O yüzden konuşurken , yazarken, söylerken mangalda kül bırakmayanlara tavsiyemiz budur.

……

Kumbaşı konusunda  vatandaş tepkili.

Peki ey vatandaş bu çalışmalar aylar önceden başladığında neredeydiniz?

Haberimiz yoktu, şöyleydi böyleydi demeye kimse yeltenmesin.

Adamlar havuzlarını yaptılar balıklarını attılar.

Bundan sonrası beyhude olur kanaatindeyim!!!

Ama mücadeleden de yılmak yok.

Sonuç ne olacak bilemiyorum.

Ama birilerinin, üst düzey yetkililerinin bu konuda haberimiz yoktu demesine söylenecek bir şey de bulamıyorum

…..

19 Mayıs ve Ekonomi başlıklı yazım ile ilgili olarak okuyucularımızdan bazıları bu sessiz kalanlara bir şamar da Allah attı diye lafa girdi.

Ne oldu derken 20 Mayıs günü yağan yağış nedeniyle esnafında doğru dürüst iş yapamadığını belirtiyorlardı.

Bizde 19 Mayısın yasaklanması ve peşinden gelen 20 mayısın önemine değindiğimiz yazıda  bu esnafın kuruluşlarının nerede olduğunu niye sessiz kaldıklarını sormuştum.

20 Mayıs günü yağan yağış neyin nesi idi acaba?!!!

…..

            Vallahi geç kalınmış ve yıllar önce bitmiş olması gereken Çevre Yolu konusunda ilk kazma vurulmuş haberleri beni hiç mutlu etmedi.

Sadece gelecek nesil adına sevindim.

Karayolları  yıllarca bizden intikam aldı..

Niye mi çünkü biz sahil yolumuzu bozdurmadık eylem yaptık.

Ondan sonra ilk işleri Ordu Tünelinin adını değiştirmek oldu.

Kavga dövüş zorla Ordu ismini eklettik.

Çevre yolu konusunda da siyasilere yön verdiler.

Yani Çevre yolu konusunda ilk sorumlu yıllardır iktidar olan  AKP’dir.

Niye mi çünkü tek başına bir iktidarın yapacağı işti bu iş.

 Bir küçük  anı ile bitireyim

 Ordu Bolaman yolu yapımı sırasında tünellerin açılışında bulunuyoruz.

Heyecanlıyız mutluyuz. Yanımızda zamanın Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanı Mehmet Hilmi Güler’de  var.

Sayın bakanım diyorum tek başına iktidardasınız. Gücünüz de var. Gelin bu işin devamı olarak Çevre Yolu inşaatını da ihaleye çıkartalım burada mevcut bir firma var bütün ekipmanları burada eğer bu yol  5’e çıkacaksa 2 liraya mal olur sizde bir taşla iki kuş vurmuş olursunuz dedim.

            Söylediğim söylediğimle kaldı.

Şimdi devlet yolu yapıyor.

O gün devlet ve hükümet görevini yapsaydı şimdi ülkenin kaynaklarının bir bölümü korunmuş olur bizde yıllardır bu kahrı çekmemiş olurduk.

 

 

Müzeler…

Ne yağ çekecek, ne de üstüne katkı sağlayacak adamım.

Hepsi beni aşar . Niye biliyor musunuz?

Anlatayım… Bilmeyenlerde bilsin.

Babam öldükten sonra yazdığım yazılara daha fazla yoğunlaşıp bir bütün haline getirmiştim. Kitap yapayım dedim.  Birilerinin editör ve benzeri olması yani yazıları okuyup düzenlemesi gerektiğini  düşündüğümde sığınacağım liman yıllarca tanıdığım İbrahim Dizman öğretmenim oldu.

Zaten kitabımın ön sözünü de o yazdı…

 Neyse saadete gelelim.

 Benim bilgisayar devre dışı kalınca  3-5 gün giremedim internete.

O arada rahatsızlığım nedeniyle de çıkamadığım için dışarıya Ordu Olay gazetesini takip edemedim.

Sevgili İbrahim Dizman bizim Ordu Basın Müzesi için bir yazı yazmış.

Önce onu paylaşayım sonrada derdimi anlatayım . buyurun Okuyalım:

 

 

MÜZESİZ KENT ve BİR ÖNERİ

 
   

Müze,  toplumsal belleğin somutlaştığı yerdir. O kentin, yörenin sahip olduklarını özenle koruma duygusunun belirginleştiği  biricik mekandır. Sahiplenme, değer verme istencinin  göstergesidir müzeler…

Ya müzesizlik? Toplumsal belleğe değer vermemek, günübirlik yaşamak, dolayısıyla tarihsel bir altyapıdan çok gündelik ilişkilere yaslanmak demektir müzesizlik.

Bir kent sahip olduklarını özenle koruma duygusunu geliştirmemişse; kendi geçmişine değer vermiyordur.

Sahiplenme, değer verme istenci bir  uygarlık belirtisidir aynı zamanda. Kökleşme, birikimlerini yarına taşıma göstergesidir.

Bu bağlamda Ordu’nun eksikli kentlerden olduğunu saptamak durumundayız. Paşaoğlu  Konağındaki Etnoğrafya Müzesi’ni işaret etmesin kimse. Orası ölü doğmuş, devletin sırtında yük bir mekandır. Yaşamayan bir müzedir, yapaydır. Bu müze “konseptini” Ordu’ya layık gören zamanın yöneticileri kentin sırtına bir kambur sarmaktan kaçınmamışlardır ne yazık ki. Bun geçen aylarda uzun uzadıya tartışmıştım bu sütunda; yinelemeye gerek görmüyorum.

Ordu Kent Müzesi konusunda ise 10 yılı aşkındır yeri geldikçe yazıyorum; dosyalar hazırladım, önerilerde bulundum, girişimlerde bulundum; başarılı olamadığımız alanlardan biri olarak kaldı ne yazık ki.

Önceki gün  Ordu  Hayat’ta Sevgili Erol Karaer , basın müzesi gereksinmesinden söz ediyordu. (Ordu Yeni Hayat’ı ilgiyle izlediğimi ve yeni yazar ve yöneticilerini kutladığımı da belirtmeliyim) Erol’un betimlediği Tuncer Engin’in bürosunda benim de  katıldığım söyleşilerde de gündeme gelmişti bu konu. Evet, bir Ordu Basın Müzesi olmalıdır.

Bu konuda önemli bir tarihin eşiğindeyiz. Ordu’da  “ilk basılı haber”in yayımlanışının 100. yıldönümüdür 1913.

“İlk basılı haber” tanımını  kullandım; bu nedir diye soran  çıkabilir.  Aslında bu “ilk gazete”dir. 1911’de kurulan Osmanlı Telgraf Ajansı’nın  yayın organıdır ve  büyük kaza ve il merkezlerinde  periyodik olarak gazete biçiminde yayımlanmıştır. Ordu’da yayımlanan Osmanlı Ajansı da budur. Bugünden örneklersek, Anadolu Ajansının kendine ait bir gazete çıkardığını düşünün, onun gibi bir şey.

2013’te, Ordu neden bir basın müzesine kavuşmasın? Geçen yıl bu konuda bir  proje de hazırlamıştık aslında, Uğurcan Ataoğlu ile birlikte. Ben kendi adıma göreve hazırım…

 

……….

Dizman sevgi ile istek ile bu düşüncemizi paylaşmış.

Şimdi sıra öncelikle sonra Gazeteciler Derneğimizde . Bu istek ve yardımlaşma isteğini yabana atacak değiller.

Ordu Sağra konağını  bir katını fındık müzesi bir katını, basın müzesi yapmak bizim boynumuz borcu olsun.

Her ne kadar fındık müzesi konusunda Ticaret borsası ve odası sesini çıkarmasa da  kaçamayacakları düşüncesindeyim.

Ne olur kim ne derse desin hiç olmazsa bu müzeyi Ordu’ya kazandıralım. Daha önceki yazımda  isimlerini bahsetmeyi unuttuğum insanlardan özür diliyorum.

O insanların manevi huzurunda saygı ile eğiliyorum, yaşayanlardan katkı bekliyorum.

İbrahim Dizman ve benzerleri bu  memlekete çok hizmet ettiler ve yazılarında da diyorlar ki Ben kendi adıma hazırım’

Peki sayın valim belediye başkanım siz hazır mısınız?

Siz hazırsanız bırakın yapacaklar var.

Bize sadece yerimizi tahsis ediniz.


Orduspor taraftarı kaç para?!!

 

 

            İNANAMADIM -İNANAMIYORUM

Orduspor Teknik Direktörü Hector Cuper, finali kazanamadıkları için üzgün olduğunu söyledi.

Play-off'a kalamayan takımlar için böyle bir organizasyonun düzenlendiğini vurgulayan Cuper, "Önümüzde uzun bir tatil olacaktı. Bu organizasyonun verimli olduğunu söyleyebilirim. İlk zamanlarda oynamayan oyuncuları oynatma fırsatı bulduk. Ucunda ödül olsaydı daha farklı olabilirdi" dedi.

Her takımın kupa kazanmak isteyeceğini kaydeden tecrübeli Hoca Cuper, "Ancak oyuncuların bir süre sonra oynama isteği kalmıyor. Organizasyonda grupta 6 maçı kazandık. Ne yazık ki final maçını kaybettik. 'Bu turnuva gerekli miydi' derseniz, bunu organizasyonu yapanlara sormak gerekiyor" diye konuştu.

….

Yukarıda sözler Orduspor resmi internet sitesinden alınmıştır.

            Sonuçta Cuper bu sözü söylese bile onu resmi internet sitene taşımak Orduspor taraftarına yapılan en büyük saygısızlıktır, seviyesizliktir.

Başkan Nedim Türkmen şampiyon Orduspor taraftarı diyor.. Peki Cuper ne diyor. Belki dedi demedi ama  bu sözler neyin nesi…

“Ucunda ödül olsaydı daha farklı olabilirdi”

Sayın Cuper belki bilmiyorsun bizim adetleri veya böyle söylemek istemedin. Ama sana bu yazıyı okutsunlar. Ayrıca Büyük Orduspor yöneticileri de okusun ve utansın utanırlarsa…

Orduspor taraftarının mutluluğundan daha büyük ödül var mıdır?

Sizin işiniz gücünüz para mı ?

 Ey yönetim acilen çıkın Cuper adına ve kendi adınıza özür dileyin.

Yani ödül yok, para yok diye mi oynamadılar veya takımı böyle dizdiler.

Orduspor yönetimi tarihe geçmeye devam ediyor.

Bu kez de böyle bir söze internet sitesinde yer vererek sözde büyük taraftarını nasıl dikkate bile almadığını gösterdiler.

Sizin Orduspor sevginiz paraya endeksli  ise, öyle gözüküyor, bırakın bu büyük taraftar işlerini!!!

.Niye mi;  oraya gelen binlerce kişiye bir galibiyet armağan edip yüzlerini güldürmekten büyük bir ödül var mı?

Hadi açıklayın büyük başkan Nedim Türkmen ve arkadaşları!!!

Açıklayın bakalım Orduspor’un başarılı olması için para ödülü ne kadar olmalı ?!!

…..

Karayolları arazisine  Valilik ve Belediye binasının yapılmaması bence isabetli olmuştur.

Belediye binası nereye yapılır nasıl yapılır artık onu yönetim bilir. Eski yerine yapılacak diyorlar. Olabilir ancak yeni bina ile birlikte Belediyenin önü yine oto park ve yeme içme yeri olacaksa şimdiden yazıyorum olmadık lafı etmeden bırakmam!!!

            Zaten iyice köyleşmeye başladık bari yine bina ile birlikte Belediyemizin önün geniş bir alan haline getirip ve bu çirkinliklerden şehri kurtarın.

            ….

Karayolları arazisi konusunda iyi kokular almıyorum. Belediyenin oraya gitmesinin engellenmesi Ordu Valililiğinin de oraya gideceği anlamına gelmez. Özellikle Ordu belediye yönetiminin şehrin büyümesini ve hava alacak alanlarının darılmasını göz önüne alarak öncelikle buraya karşı gelmesi gerekirdi.

Belki de hayırlısı oldu. Ordu belediyesinin acil olarak bir karar alıp burasını imara kapatmalıdır.

            Ben yazıyorum tarihe not düşmek adın. Katılırlar katılmazlar.

            Ama Belediye bu kararı alırsa gelecek neslin ve şehrin yaşamsal değeri için bulunmaz bir nimet olacaktır…

 

19 Mayıs ve Ekonomi!

 

 

Esnaf yeni anladı. Esnafın dernekleri odaları da yeni anladı ?

Neyi mi?

Kutlamaları iptal edilen kimine göre de sözde yasaklanan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor bayramının ne kadar değerli olduğunu …

19 Mayıs Cumartesi günü sokaklarda pazarlarda deyim yerindeyse in cin top oynuyordu.

Biri iki esnaf durumdan yakınarak dert yandı.

Bende bu olaylar olurken ne sizin ne de sizin bağlı olduğunuz Odaların, derneklerin sesleri çıkmadı şimdi mi akıllandınız? Bana değil kime oy verdiyseniz ona dert yanacaksınız diyerek sitem ettim…

Ordu ve bölgemiz için 19 Mayıs ve 20 Mayıs günleri çok önemlidir.

Bilenler bilir bilmeyenler de öğrenmiş olur nasıl ekonomi olduğunu..

Özellikle yüksek köy ve ilçelerden insanlarımız  19 Mayıs stadyum gösterilerini izlemek için bir gün önceden gelir, akrabalarında veya kendi evleri varsa kalır ertesi gün 7 Mayıs şenliklerine katılır giderdi.

Simitçisinden gazozcusuna kadar insanlar nemalanır herkes evine mutlu dönerdi.

Şimdi olursa bir 20 Mayıs günü şenlik olur o da parası yetip de şehre inecek gücü olanlar için geçerli olur.

Yeni hesap sorulacak çok yerler var…

            Her şeyi  seyrederseniz, ya esir olursunuz, ya da rezil…

Ya da …?!

....

Buca Belediye Başkanı CHP’li Ercan Tatı, 19 Mayıs Bayramı’yla ilgili Atatürk Anıtı’na çelenk koyma isteğine izin vermeyen Kaymakamlık’a tepki gösterdi.

İzmir'in Buca İlçesi Belediye Başkanı CHP'li Ercan Tatı, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'yla ilgili Atatürk Anıtı'na çelenk koyma isteğinin, Kaymakamlık tarafından uygun görülmemesine tepki gösterdi.

Anlamsız bulduğunu söylediği yönetmelikle kutlamaların kısıtlanmasına tepki gösteren Başkan Tatı, "Böyle bir engelleme, şaşırtıcı, kamera şakası gibi. Yarın resmi törenin ardından arkadaşlarımızla anıta çelenk koyacağız. Engelleneceğimizi sanmıyorum. Bayrak, ülke hepimizin. Atatürk, hepimizin gerçeği, tek liderimiz" diye konuştu.

….

Bakın ekonomiden nereye geldik.

Yarında Atatürk heykellerini kaldıracaklar.

Softaların heykelleri dikilecek.

Her mahalleye bir  medrese açılacak…

Olmayacak mı zannediyorsunuz…

Yavaş yavaş yapıyorlar…

Uyuyan uyumaya devam eden Necip Türk milleti ve sivil toplum örgütleri  yarın dert yanacak benim gibi enayilerde bulamayacaklar.

….

 

Siz dar gelen bize bol gelsin…

Aziz, nezih, bir kısım Türk milleti!!!


Tebrik ederim!

 

Ordu Belediyesi, sigara izmaritlerinin gelişi güzel sokağa atılmaması için şehrin çeşitli noktalarına yerleştirdiği sigara söndürme kutularının çöp kutusu gibi kullanılması üzerine çareyi uyarı levhaları asmakta buldu.

Ordu Belediyesi, sokaklara izmaritlerin gelişi güzel atılmasını önlemek ve ortaya çıkan çirkin görüntüyü kaldırmak için birkaç ay önce şehrin değişik noktalarına "sigara söndürme kutuları" yerleştirdi. Ancak vatandaşların bu kutuları sigara söndürmek veya izmarit atmak yerine çöp kutusu gibi kullanması Belediye yönetimini kızdırdı.   Belediye, bunun üzerine bazı sigara söndürme kutularının yanına çöp kovasının yerini işaret eden uyarı levhaları yerleştirdi. Uyarı levhalarına rağmen vatandaşlar çöplerini sorumsuzca bu kutulara atmaya devam etti.

 

….

Haber böyle   Belediye yönetimi kızdı da mı böyle bir karar aldı bilemem ama tebrik ederim.,

Ancak her sigara söndürme kutularına bu levhayı koyabilir mi ?!!

Tabi ki hayır.

….

Bir iş yerinin Doğal gaz panosuna göz yuman ve yayaların haklarının gasp edilmesine sesini çıkarmayan belediye yönetiminin, bu konularda da böyle ilginç kararlar almasını beklemek hakkımız olsa gerek.

Şehrin yollarının ve kaldırımlarının esnafların çoğu tarafından işgal edilmesine göz yuman ve yayaların haklarını korumayan bir yerel yönetim anlayışı olabilir mi ?

Dediğim gibi Belediye yönetiminin bu konularda ilginç kararlar alırsa sonuna kadar destekleyeceğimi buradan beyan ediyorum.

….

Bir özel otoparkın giriş ve çıkışında ki kaldırım taşları  yıllardır kırık bir durumda dururken  bunu görmeyen ve burayı yaptırtmayan Belediye yönetiminin kenar mahallelerde ki noksanlıkları görmesi mümkün mü ?

            ….

            Neyse  senet ve seçim zamanı çabuk gelir diyorlar.

            Bizde o günleri bekliyoruz.

            ….

Hele ki Kent konseyi diye bir kurumun sanki bu şehirde hiçbir şey olmuyor gibi davranması da bir garip.

Yanlışları dile getirmek yetkilileri uyarmak suç mu ?

Bu görevdir ve bu göreve gelindiğine göre erdemli ve laiki ile yapmak gerekmiyor mu ?

           

 

Gül ve Fındık…

 

"Bugün Türkiye'de herkes düşüncesini rahatlıkla ifade edebilir. En aykırı düşünceler bile konuşulabilir. Maalesef bazı dönemlerimiz vardı konuşmak bile sıkıntılıydı. Görüşlerinizi ifade ederken bile düşünerek konuşmak zorundaydınız. Hatta bazı dönemler vardı konuşamazdınız. Hatta Kürtçe konuşulamayan dönemler oldu. Bu dönemler bitmiştir. Şimdi herkes düşüncesini açıkça konuşabilir, yapıcı bir şekilde ifade edebilir. Ama bunun ötesinde eğer kavga, şiddet, terör söz konusu olursa buna karşılıkta hep beraber dur demesini de bilmemiz gerekir. Çünkü bizim kaybettiğimiz çok yıllar var, yapacak çok işlerimiz var."

….

Yukarıda ki  sözleri kim söylemiştir.

Biraz yazdıktan sonra belirteceğim…

….

Bağımsız İletişim Ağı (BİA) tarafından açıklanan rapora göre, 2012 yılının ilk çeyreğinde, 12’si gazeteci, 21 kişi “örgüt propagandası” iddiasıyla toplam 254 yıl hapis talebiyle yargılandı. 4’ü gazeteci 7 kişiye 16 yıl 11 ay hapis cezası verildi. İlk üç ayda, “Örgüt propagandası” iddiasıyla Özgür Gündem, Atılım, Demokratik Vatan, Demokratik Ulus, Yeni Demokratik Yaşam gazeteleri yasaklandı, toplatıldı ve yayını durduruldu.
BİA’nın 2012 yılının ilk çeyrek dömi için hazırlanan Medya Gözlem ve İfade Özgürlüğü Raporu yayımlandı. Rapor, cezaevindeki gazeteci sayısını, uzun tutuklulukları, ifade özgürlüğü kapsamındaki soruşturma ve yargılamaları, ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlayan Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 başta olmak üzere, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 215, 220, 285, 288, 314. maddeleri bağlamındaki davaları ortaya koyuyor. Raporda, 100 gazeteci ve 35 dağıtımcının cezaevinde olduğu, 2012 Ocak-Şubat-Mart döneminde 12’si gazeteci, 21 kişinin “örgüt propagandasından” 254 yıl hapis talebiyle yargılandığı ve savcıların 24 BDP milletvekili için 120 fezleke düzenlediği kaydedildi.

Yazdıklarından yargılanıyorlar
Raporda yer alan bilgilere göre, gazeteci ve dağıtımcılar “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi” ve/veya “örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” ile suçlanıyor. Bazı gazeteciler ise “silahlı ya da silahsız örgüt kurmak”, “sevk ve idare etmek”, “üye olmak” suçlaması ile yargılanıyor ve hakkında hüküm verilenler var. Azadiya Welat Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürleri Vedat Kurşun, Ruken Ergün ve Ozan Kılınç, Aram Yayınları imtiyaz sahibi ve Hawar gazetesi sorumlusu Bedri Adanır, doğrudan yaptıkları haber, yazdıkları yorum ve kitaplardan dolayı açılan ceza davalarında yargılanıyor.

Rapora göre, hakaretten yargılanan 10’u gazeteci 14 kişinin davaları da sürdü. 10 gazeteci, 28 yıl hapis ve 20 bin TL tazminat talebiyle, diğerleri ise 6 yıl hapis ve 10 bin TL tazminat talebiyle yargılanıyor.

….

      Raporlarda böyle diyor.

Ülkenin en önemli koltuğunu işgal eden bir kişinin bu söylediklerine elbette inananlar olacaktır.

Ancak yaşayanlar sadece bu tür söylemlere gülüp geçmektedir.

Bunun söylediği günde gazeteciler Başbakan ve yardımcıları tarafından ağır hakaretlere uğramakta hatta bazıları tehdit bile etmekteydi.

      ….

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül  lütfen biraz da gerçekleri Türk halkı ile paylaşın.

Hala tarafsız olamamak sıkıntısı mı yaşıyorsunuz?!..

….

Fındık mevsimi yaklaştıkça daha doğrusu fındık kendi kendini göstermeye başladıkça, rekolte tahminleri peş peşe gelmeye devam ediyor.

Üreticilerin bir çoğu ile konuştum. Rekolte 22011 yılında ki fındığı geçmez diyorlar.

Özellikle Palaz fındıkta sıkıntı olduğu belirtiyorlar.

Ordu)da ki sonuçların Mayıs ayı sonuna doğru netleşmesi bekleniyor.

Bakalım ilgili kuruluşlar arasında rekolte tahminleri kaç farkla çıkacak çok merak ediyoruz.


Çeşit çeşit konular!

 

 

 

         Şimdi tam “Gazozuna” oldu

         Türkiye Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen Spor Toto Kupası'nın Finali, 17 Mayıs Perşembe günü saat 20:00'de Fi Yapı İnönü Stadı'nda oynanacak.
 
            Kupada, Spor Toto Süper Lig'in 34 haftalık Lig Grubunu 9-18 sıralarında bitiren takımlardan, oynamak isteyen 8'i yer aldı. 4'er takımdan oluşan 2 grupta çift devreli lig usulüne göre oynanan karşılaşmalar sonucunda A Grubu'nu Orduspor ile B Grubu'nu da Gaziantepspor lider tamamladı.
            Orduspor ile Gaziantepspor arasındaki finali kazanan takım Spor Toto Kupası Şampiyonu olacak. Final maçında; seyirci hasılatı, gider ve hisseler kesildikten sonra, kalan net hasılatın yüzde 60'ını galip takım, yüzde 40'ını da mağlup takım kazanacak.

                                                                       

        Ne oldu şimdi. Federasyon eline yüzüne bulaştırmaya devam ediyor. Centilmenlig ödülünü de vermezlerse şaşırmayacağım…

 

....

        Ordu Kamu-Sen İl Temsilcisi Ömer Okumuş, gazetemize verdiği özel röportaj da gündeme ilişkin konulara değindi. Okumuş; “Ordu’nun bugün ki en büyük sorunu İşsizliktir” diyerek açıklamalarına şöyle devam etti;

            “Biz Türkiye Kamu-Sen ve Eğitim-Sen olarak Ordu’daki en büyük sorunun işsizlik olduğu kanaatindeyiz. Çünkü binlerce üniversite mezunumuz şu anda iş bekliyor. Eğitim Fakültesi mezunlarımız, Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarımız ve diğer alanlardaki mezunlarımız vs…

            Dolaysıyla da kimsenin iş beğenmiyorlar gibi yorum yapmasını da doğru bulmuyorum. Ve mantıklı da görmüyoruz. Bu insanlar üniversiteyi okurken atanacağı veya bir takım görevlere geleceği düşüncesiyle yola çıkmışlardı. Ama sonuç olarak hayal kırıklığıyla hayatlarını devam ettirmek zorunda kalıyorlar. Yıllardan beri atama bekleyen öğretmenlerimiz ve diğer kamu çalışanları, kamu çalışma alanına girmek isteyen insanlarımız var. Dolaysıyla bu noktada ki sıkıntının sebebinin işsizlik olduğu gerçeğini görmek lazımdır” dedi.

           Koltuk derdi, yağdanlık yapma derdi olmayınca doğrular söyleniyor.

      Ben Ordu’da işsizlik yok diyenlere sormuştum Nasıl işsizlik yok nasıl bir elemanlar arıyorsunuz açıklayın da bilelim diye. Ama nafile ses çıkarmıyorlar.

            ……..

Akkuş Ziraat Odası Başkanı Ahmet Kaya’nın şu açıklamasını okuyunca öğrendi:

                  “Tarımsal üretimin her kademesinde alın teri olan çiftçilerimizin, üretim ve verimliliğin artırılması, hayat standartlarının yükseltilmesi, ürettikleri ürünlerin dünya pazarlarına ulaştırılması, tarım sektörü politikalarının istihdam ve sosyal politikalar içinde ele alınması, tarımsal kalkınmada büyük yol almamızı sağlayacaktır.

Bu çerçevede her türlü zorluğa rağmen alın teri ile en güzel sebzeyi meyveyi tahılı üretmek için fedakârca çaba harcayan çiftçimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü'nü kutluyor, ürününün gerçek değerini bulacağı bir gelecek diliyorum.”

………

            14 Mayıs ayrıca Dünya Çiftçiler Günü imiş. Ordu merkezinde çiftçilerle ilgili kurum ve derneklerin bunu atlamasına anlam veremedim!!!

 Demek ki Akkuş’tan Ordu’da ki bazılarının alacağı ders var.

 

…..

 

            Ordu’nun turizm kenti olma yolunda yapılan çalışmalara bir yenisi daha eklendi. Ordu’ya yapılması planlanan Yat Limanı için yer tespit çalışmaları başlatıldı.
Ordu Valiliği’nin talebi üzerine, Ulaştırma, Deniz ve Haberleşme Bakanlığı Samsun Bölge Müdürlüğü Baş Mühendisi Mustafa Yılmaz, Ulaştırma, Deniz ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Genel Müdürlüğü Jeoloji Yüksek Mühendisi Cüneyt Bilen, İnşaat Yüksek Mühendisi Olcay Eğriboyun, İnşaat Mühendisi Selçuk Demir, Ordu’ya gelerek Yat Limanı için yer tespit çalışmaları yaptı.
           Heyet, Yat Limanı için Ordu’da yaptığı çalışmalarla ilgili bir ön rapor hazırlayarak, Bakanlığa sunacak. Yapılan bu çalışmayla Ordu’ya Yat Limanı yapılmasının ilk adımı da atmış oldu.
 ……

Geçtiğimiz günlerde Hayat’tan söyleşilerde sohbet ettiğim yat kaptanı Hasan Bozkurt  Turizm sadece otel ile olmuyor’ demiş bende katkıda bulunmuştum.

              Geç kalmış çalışmalar ama yinede başladıkları için bir ümit taşıma şansımız var…                                                       


Neler oluyor neler!

 

AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, AK Parti Antalya İl Başkanlığı’nın siyaset akademisine konuşmacı olarak katıldı.
Kapusuz hemen herkese çattığı konuşmasında şunları söyledi:
- 28 Şubat döneminde Sincan’da tank yürütülmüştü. Nerede yürütülmüştü? Sincan’da. Peki o tankı yürütülenler şimdi nerede misafirler? Sincan’da. Keser döner sap döner, arkadaşlar bir gün olur hesap döner.
Demirel’e, Kılıçdaroğlu’na
- Siyasetçiler görevlerine samimi olarak 4 elle sarılır, milletin verdiği yetkiyi doğru kullanırlarsa o ülkede sıkıntılar azalır. Yoksa birileri gibi ‘6 kez gittim 7 kez geldim’ diye övünürlerse onlar için de işte siyasetin yüzkarası denilir.

-
Kılıçdaroğlu’nun dün çok meşhur müthiş açıklaması oldu. Ne diyor beyefendi. Sabah olmuş uyanmış, ‘bundan sonra darbelerden vazgeçtik, siz bildiri yayınlarsanız biz bundan sonra karşı çıkacağız.’ Şimdiye kadar neredeydin? 27 Nisan’da da Meclis’te CHP ana muhalefet partisiydi. Alkış tutuyordunuz.

Özdil’e, Balbay’a, Coşkun’a
- 27 Nisan muhtırası ile ilgili yazılar var. ‘Bundan sonraki adım ne olur. Bundan sonraki adım tank olur.’
Yılmaz Özdil, Ak Parti’ye söylüyor. Ne yapmış Ak Parti anayasaya uygun Cumhurbaşkanı seçmek istemiş. Hangi dünyada yaşıyorsunuz. Ama darbeci bunlar, kafası darbeci bunu iddia ediyorlar.

- Yazgülü Aldoğan, ‘yalnız bundan sonraki mesaj internetten gelmez, kapıya 2 subay gelir üst rütbeli subay da olmayabilir.’ Neyle tehdit ediyor bizi hanımefendi. Bizim gelip kafamıza silah dayarlar. Yapsalardı ya. Geldiler mi?

- Başka biri şu anda içeride milletvekili seçildi.
Mustafa Balbay, ‘AK Parti’nin yanında sadece AB, ABD’nin Türkiye’den sorumlu komiserleri kalmıştır.’ 27 Nisan bildirisi ile herkes Ak Parti’yi terketmiş, sadece bizim yanımızda AB ve ABD’nin komiserleri kalmış. Ey Balbay duy ki bizim yanımızda millet oldu.

- Şu dili uzun ağzından lağım akan birisi daha var,
Bekir Coşkun. O ne demiş, ‘Çankaya’yı asla dincilere bırakmayacağız.’ Çünkü orayı Atatürk’ün makamı ve başkomutanlık sayıyor. Ee sayın Bekir Coşkun bugün Cumhurbaşkanı kim?
……

Ve bu kadar hedef gösterme bu kadar bariz saldırma sonrasında ne yazık ki özellikle Basın Meslek Kuruluşlarından ses bile çıkmadı.

Birkaç gazeteci hariç konuyu gündeme getiren bile olmadı.

Korku ve yandaşlık iyice sardı etrafımızı…

Bu kadar pervasızca saldırılar ancak bizim ülkemizde olur. Kısacası

İktidar ve güç bizde diyerek herkese korku vermek tehditlerde bulunmak insanım diyene yakışır mı ?

Din iman diyerek yola çıkanların son aşamada geldikleri noktayı görünce Allah bizi korusun demekten başka bir şey düşmüyor dilimizden.

Ancak susan dilsiz şeytanlar şunu bilsin ki inançları varsa ilahi adalet hepsine hesap soracaktır.

……

            Ne oldu Alt yapı diye diye konuşanlar . Eleştiri karşısında saldırma durumuna geçenler.

Neymiş; demek ki yöneticiler dahil hiç kimse Cuper’e söz geçiremiyormuş.

Veya Cuper izlediği alt yapıdan ele ayağa gelecek bir futbolcu olmadığı için kadroya alıp oynatmayı bırakın kulübeye bile almaya tenezzül etmezmiş.

            Hangisi siz karar verin.

            Veya üstünüze birilerini  getireceğini söyleyen Başkana demek ki biz bir şey değilmişiz diyerek ne yapmayı planlıyorsunuz?

            Başta sayın ve sevgili hocam, Orduspor’da her şey iyi gidiyor diyen Mustafa Köksal hocam!!!

 

 Bir öneri…

 

Tuncer Engin abi ile ayni büroda otuyorum.  Gazeteye buradan servis yapıyorum.

Haberlerimi yazılarımı bu bürodan gönderiyorum.

Ziyarete geldi.... Karadeniz 52 gazetesinin elle dizildiği zamanların gazetelerini gördü bana ve Tuncer ağbiye yük verdi.

            Etme eyleme birader diyene kadar Ordu’da niçin basın müzesi yok diye konuya girdi

Tuncer ağbiye bana yükü verdi çekti gitti.

            Ünal Yıldız, bu ne desek boş. Haksız mı ,haklı da…

Dur ağbi diyene kadar Karadeniz 52 gazetesinin elle dizilmiş sayılarını okuyunca heyecanı daha da arttı.

            Ne yapacaksın heyecan bu , tamam dedik gönderdik!

            Sonuç Ordu’da bir basın müzesinin gerekliliği şart. Her ne kadar biz Fındık müzesi konusunda yazıp çizdiysek birileri hiç oraları olmadı. Bu konuda da iddiamız ve söylemimiz sürecek. Elbette bu şehrin insanlarının yapması gerekenleri biz ileri sürerek toplum ile paylaşıyoruz.

            Kimileri dikkate alıyor, kimileride görevi olması gerektiği halde duyamazlıktan geliyor.

Biz sadece Karadeniz 52 gazetesini yakın zaman olarak müzeye koysak bir çok şey yapılır.

Atilla Şimşek ağbimizin de buna katkıda  bulunacağına inanıyoruz. Çünkü onların da arşivi çok ve önemli bir noktadalar.

Kahraman Sağra ve  benzerlerinin gazete çıkardığı ortamda bunları da yeni nesil ile paylaşmak güzel olur

Rahmetli Sıtkı Çebi’ler  Nucibiler ,  Temel Uzlular Bilal Köydenler derken Uğur Güsoy’lar , Erol Ataşan’lara  kadar gideriz.

İsim saysam yetmez Halkın sesi, Gerçek Halkın Gündemi Esnafın sesi desem bilen fazla çıkmaz.

Elle dizilen gazetelerden bilgisayarlı ortamlara geçtik.

Ordu Gazeteciler Derneğinin de bu konuda taraf olması durumunda Sağra konağının bir katını bu iş için düzenleyebiliriz diye düşünüyorum.

Ünal yıldız yazdı Ben yazıyorum. Tuncer Engin destek veriyor. Bakalım ne olacak sonucu?

 

…….

NEDİM BAŞKAN’IN AÇIKLAMALARI

Göreve geldiklerinden bu yana alt yapı konusuna ciddi bir şekilde eğildiklerini vurgulayan Türkmen, Orduspor'u futbol fabrikasına dönüştürmekte kararlı olduklarını söyledi. Alt yapı konusunda Arsenal ile görüşmeler yaptıklarını, Barcelona'nın alt yapısını oluşturan bir firma ile anlaştıklarını ve alt yapıya eğitim verileceğini belirten Türkmen, "Orduspor'un kurtuluşu için alt yapı çok önemli. Hem tesisleşme hem alt yapı bir anda olmuyor. Sırası ile bunu gerçekleştireceğiz. 70 Milyonluk ülkede oyuncu yok ama 3 milyon Türk'ün yaşadığı Almanya'dan herkes oyuncu alıyor. Bu ülkemizin ayıbıdır. UEFA'nın 2013'teki mali kriterlerinden sonra kulüpler alt yapılara dönmek zorunda kalacak. Bu kriterlere göre kazandığın kadar transfer yapacaksın. Bu Anadolu ile İstanbul kulüpleri arasındaki maddi uçurumu da kapatacak" şeklinde konuştu.

…..

Daha öncede buna benzer beyanat verdiğini hatırlatmıştım. Tekrar ayni beyanatları veriyor başkan. Ama alt yapıdan bir oyuncuyu A kadrosunda  kulübesinde bile oturtamıyor. (Bu yazı Karabük maçı öncesi  yazılmıştır. Bu maçta da kulübeye genç çocuklar oturtulmamışsa  gerisini siz tamamlayın…)

….

            Oturtulmadılar…

            Devamı gelecek…

İçten gelmek

 

Bazen içinizden ne geliyorsa yazmak istersiniz. Ama yinede hep iyi yanları düşünürsünüz.

Geçtiğimiz günlerde bu gazetenin en eski emekçilerinden Birol Tomakin bir köşe yazısı yazmış gazete ve çalışanları ile ilgili.

Nedenini sonradan öğrendim belki de bir ayrılık yazısı idi. Çünkü çalışmak için yurt dışına gidecekmiş.

Neyse içinden geldiği gibi yalansız dolansız hepimizin hakkında görüşlerini dile getirmiş.

Yalansız ve dolansız. Güle güle git güle güle gel sevgili kardeşim bahtında yolunda açık olsun..

               ….

            Sevgili Adnan Yıldız’ın yazılarını takip ediyor musunuz bilemiyorum ama her yazısında  yeni yeni şeyler öğreniyoruz.

Kendisinin Osmanlı Tarihi Arşivi uzmanı olması ve de Ordulu olması bu şehir için şanstır. Büyük Profesörlerimizin yazılarına kolaylıkla ulaşılamazken Yıldız yazılarını isteyen herkes ile paylaşıyor.

            Bu Pazar yayınlanacak olan Rus Bombardımanları ile ilgili yazısını mutlaka okuyun derim diğer yazılarını tavsiye ettiğim gibi..

         

Övgülere devam…

 Övgülere devam edenler sorularımıza yanıt vermemekten kaçınıyor.

 Bir tek şeye üzülüyorum sevdiğimiz insanların nasıl bu kadar kendilerini topluma karşı sorumsuz hissederler ve gerçekleri çarptırarak görmezden gelirler.

Ne diyelim daha bu konularda yazmaya devam etsinler.

Övgüye devam  maaşa selam!!!

……

Teknik Direktör Cuper, Karabükspor karşılaşmasında genç oyunculara şans vereceğini söyleyerek, “Bu maçta hangi sonucu alırsak alalım finale adımızı yazdırdık. Bu karşılaşma da deneyimi daha az, kadroda daha az yer verdiğimiz oyuncuları deneyip onlara şans vermek istiyorum. Onlarda bu karşılaşma da kendilerini gösterecektir. (15-16 kişilik kadrolarla maçlara çıkıldıktan sonra ki açıklamaları)

          …….

            

            Yapılan yanlışlara aferin diyenler

            Artık hırsız uğursuz, dolandırıcı, şantajcı kim varsa toplum tarafından şöyle vurgulanıyor ‘ Helal olsun adam, kadın işini biliyor’

Öyle bir hale geldik ki uğursuza namussuza aferin diyebiliyoruz.

            Utanmadan sıkılmadan bunları rahatlıkla söyleyebilirken doğrulara kimse aferin demiyor.

            Ben utanıyorum arkadaş siz aferin demeye devam edin.
         Bir gün gelecek sizde utanacaksınız ama iş işten geçecek..

 

Yazmayayım diyorum ama?

 

 Yazılarımda yerel de kalmayı istiyorum ama  o kadar gelişmeler oluyor ki yazmamak, görmezden gelmek imkansız.

            Mustafa Yeşil denilen bir cemaat adamı konuşuyor!

"Nedim Şener ve Ahmet Şık'ı tutuklayanların, Cemaat üyesi oldukları için bu kişileri tutukladıklarına dair bir delil var mı?"

"MİT Müsteşarı'nı ifadeye çağıranlar nasıl bir maska ve niyetle, neyi hedefleyerek yaptılar bunu, ben de merak ettim. Hocaefendi'ye de sordum. 'Bu yargıçları tanıyor musunuz' dedim. 'Hayır, tanımıyorum' dedi."

"Tekrar sordum. 'Bu insanları tanımıyorsunuz ama, bunlar sizin sözünüzü dinleyen insanlar mı?' dedim. 'Benim sözümü dinleyenlerin, adalet-hak çizgisinin dışına çıkmaması gerekir. Bu insanları bilmiyorum" dedi."

"Elbette Hizmet'e taraftar savcılar var. Emniyet'te de bu insanlar var. Hizmet'e gönül veren, sempati duyan birkaç milyon insan var"

KIRMIZI BÜLTEN

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan  geçtiğimiz günlerde Haşimi’yi makamında kabul ediyordu.

 Şimdi yeni gelen haberi okuyalım:

Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol), Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi'nin yakalanması için kırmızı bülten yayımladı.
Interpol'ün internet sitesinde, Iraklı yetkililerin talebi üzerine Haşimi'nin ülkedeki terör saldırılarını finanse etmek ve bunlara yardım etmek şüphesiyle yakalanması için kırmızı bülten yayımladığını duyurdu.

Interpol'ün kırmızı bülten yayımlaması, teşkilata üye 190 ülkede Haşimi'nin görüldüğü yerde tutuklanması anlamına geliyor. Haşimi Nisan ayından beri Türkiye'de bulunuyor.

Bu karar ayrıca Haşimi'nin uluslararası seyahatleri önemli ölçüde kısıtlanacak.
Şiiler'in kontrolündeki merkezi
Irak hükümetiyle ters düşen Haşimi hakkında Irak'ta, terör eylemlerine destek verdiği gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarılmıştı. Bu karar üzerine önce Kuzey Irak'a sığınan Haşimi daha sonra Katar ve Suudi Arabistan'a, Nisan ayı başında da Türkiye'ye kaçmıştı. 

…….

Şimdi bu konularda yazı yazmayalım da ne yapalım.

Nereye geldiğimiz nasıl kuşatıldığımız ve nasıl yönetildiğimizi anlamak için okumak ve takip etmek gerek.

            Sonuç olarak biz bunları hak ediyor muyuz diye sorarsak; Benim yanıtım az bile azzzzz….!

 

Yaşam mücadeleleri…

 

 Esnaf yaşam mücadelesi veriyor diye bir haber yayınlandı gazetede.

Bir esnaf gördü beni Maliye bilmem ne parası olarak 70 Tl istiyor her esnaftan dedi.

Bu konuda  Esnaf Odalarının sesini çıkarmalarını bekliyorduk konuyu tam olarak bilemediğim ve de esnaf tam olarak anlatamadığı için kaldık.

            Niye böyle bir giriş yaptım… Konun ne olduğunu araştırıp sorabilirdim. Ama esnaf bile ipin ucunu kaçırmış şaşırmış bir durumda nereden ne geleceğini bilemeden gelen vergi ve harçları ödemek durumunda.

Ülkede Adalet kavramı Padişahlık kavramı yan yana gelince böyle şeyler normal geliyor bazılarına.

            Sessizlik insanların yaşam tarzı olmamalıdır.

            Özelilikle bu  inanlara sahip çıkması gerekenlerin sessizliği ise ihanettir.

 

…………..

3 Temmuz sabahından itibaren yaşanan şike süreci  gece tüm gazeteler baskılarını bitirip, televizyon kanalları yayınlarını bitirdikten sonra gece 03:00'te PFDK tarafından açıklandı.
Kulüplere cezanın verilmediği sadece şahısların cezalandırıldığı kararlarda
Aziz Yıldırım'ın ceza tayinine yer olmadığına karar verildi.

AKIN'A 3 YIL MEN CEZASI
Şike kararlarında en çok dikkat çeken olay ise İstanbul Büyükşehir Belediyesporlu
İbrahim Akın'a 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor müsabaka sonucunu etkilemekten eski FDT'nin 58/1. maddesi uyarınca 3 yıl müsabakalardan men cezası verilmesiydi.

KENDİ KENDİNE ŞİKE YAPAN OYUNCU

PFDK verdiği kararlarla 3 Temmuz'dan beri yaşanan tüm şike suçunu İbrahim Akın'a isnat etti. Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor karşılaşmasında başka hiçbir şahıs ceza almazken sadece Akın'ın ceza alması kendi kendine şike kavramını ortaya çıkardı. Akın böylelikle tek başına şike yaparak tarihe geçen ilk futbolcu oldu.

            ………

Nasıl bir ülkedeyiz.

Anlamak mümkün mü ?

            Muhalefetin bu kadar aciz ve umursamaz olduğu bir ortamda kim in eli kimin cebinde belli olur mu ?

….

 

Bizden de tebrik

 U 19’un grup şampiyonluğunu bizde tebrik edelim.

Bu şampiyonluk ile ilgili olarak konuşan ve mangalda kül bırakmayanların daha önce ki yazdığımız yazılar hakkında da konuşmasını ve açıklama yapmasını bekleriz.

Unutmayacağız, unutturmayacağız!!!   


Kim, ne demiş?!!

 

 

"TSK'YA YAPILAN HAKARETLER AHLAKSIZLIKTIR"

Ordunun şerefli mensuplarına yapılan hakaretler ahlaksızlıktır, kendini bilmezliktir. Yarım porsiyon aydın, demokrasiye müdahale etmiyor diye askerlere saldıranlardır. Millete "bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, ordu göreve, genç subaylar rahatsız" diyenler, Türkiye'de demokrasiyi hazmedemeyenler, TSK'yı hedef almaya başladılar.

Cesaretiyle dünyaya nam salmış bir ordunun mensuplarına ağza alınmayacak hakaretler yapmak, açık söylüyorum zavallılıktır. "Kağıttan kaplanmış, Türk silahsız kuvvetleriymiş" diyenler, açıkça söylüyorum evrensel hukuktan nasibini alamayanlardır.

            Bu sözleri kim söylemiştir… Tahmin edebiliyor musunuz?

…….

"Sadaka paraları hovardalıkta kullanılmış"
     Abdulvahap Yaren de "Bu insanlar ne yapmış? Zekat, fitre, sadaka paralarını hovardalıkta kullanmış, şirketlerine aktarmış, paraları kendine mal etmiş. Bunu dini inançları suiistimal ederek yapmış" derken, Cumhuriyet savcısı olarak görevini yerine getirdiğini belirtti.

            Yukarıda ki isim Abdulvahap Yaren’in kim olduğunu biliyor musunuz?

Deniz Feneri davasından el çektirilen ve sonradan yargılanmaya başlanan savcılardan biri…

Yani yeni savcılarla birlikte Çetenin olmadığı belirtilen yüzyılın hikayesi Deniz Feneri davansın davası bu…

            Savcıların söylediklerini buraya sığındıramam ama   özetle söyledikleri şu ‘ Biz sadece delilleri ortaya koyarak mütalaa hazırladık. Hazırladığımız mütalaadan dolayı yargılanmamız zorumuza gidiyor” diyorlar.

            Kısacası Alman mahkemeleri çeteyi buluyor bizimkiler bulamıyor mu ?

            Evet siyasetin Yargıya bu kadar karıştığı veya karışmaya çalıştığı bir ortam daha önce de oldu mu bilemiyorum.

            ….

En başta ki askerlerle ilgili sözleri kim mi söylemiş merakınızı giderelim..

Recep Tayyip Erdoğan,,,

            Erdoğan’ın daha iki yıl önce Askeri vesayet ve askerlerle ilgili söyledikleri ve ima ettiklerini hatırlayınca bu büyük değişimden hayretle bahsetmemek mümkün olabilir mi ?

           

……

Büyük çoğunluğu (!) Balık hafızasına sahip Yüce Türk Milleti (!)  sen çok yaşa…

 

 

Yazık hem de çok…

 

 

Alt yapı üst yapı derken altı üstü kaçıranların yapılanları görmezden gelip birde methiyeler düzmesine iyice şaşırıp kalıyorum.

15 kişi 16 kişi ile çıkılan sahada iki çocuğu kulübeye sokamayanların Alt yapı diyerek böbürlenmesine ve bunlar hiç olmuyor gibi davranmasına ne diyeyim daha.

Böyle rezillik olur mu ?

Amigolar kulüpten sigortalı, maaşlı onların işi bu. Maaşlı olup da bu kadar

yanlışı görmezlikten gelip üstüne üstlük methiyeler  düzenlere ne diyeceğiz.

            Yıllarını Orduspor’a vermiş olanların bir kalemde silinip atılmasına  ses çıkarmayanların rezilliği elbette ileriki süreçlerde yüzlerine vurulacak. Aldıkları üç-b eş kuruşun hesabını yapıp kamu oyunu yanlış ve yalan bilgilendirmeye devam edenler merak etmeyin orası size maaş  ve avanta verenlere kalmadı ki kimseye de kalmayacak.

            Akılları sıra Orduspor’a kıyak koştuklarını sanıyorlar. Kendi yarattıkları dünyada soytarıları ve dalkavukları ile yaşayanlar veya yaşamak isteyenler bir gün bu sahte dünyanın nasıl kendilerini hayata sürüklediğini göreceklerdir elbet.

            Orduspor’u seviyorum diyenler yapılan yanlışları da adam gibi konuşanlar, kaleme alanlardır yoksa 3 maymunu oynayanlar değil.

            Arkadaşlar kardeşler yapmayın etmeyin Orduspor’a, yönetime zarar veriyorsunuz.  Ya adam gibi davranın ya da çekilin kenara. bırakın elinizdekileri de Molla desinler size…

            ….

Ordu’nun en büyük sorunudur hatayı kabullenmek.

Alt yapıyı dilinden düşürmeyen hatta yabancı kaynakları kullanacaız diye beyanat veren yine yabancı teknik adamlar getireceğiz gibi iddialı laflar eden Nedim Türkmen acaba ne düşünüyor bu konuda.

            Taşıma su ile değirmen ne zamana kadar dönecek?

Ordulu bir futbolcuyu göremeyecek miyiz bu takımda ?

……….

Ordu İş Adamları Derneği yöneticisinin Ordu’da işsizlik yok açıklamasının ardından Ordu İş Kurumu müdürü de açıklama yaparak ‘ Türkiye de olduğu gibi Ordu’da illaki var diyebiliriz.” Diyor.

            Var müdürüm var diyebiliriz ne ?

            Nitelikli elamandan kastınız ne sizde açıklayın.,.

            En çok ne nitelikte elaman aranıyor?

            Yani diyelim ki bir öğretmen niteliksiz olduğu için mi iş bulamıyor. Veya Mühendis falan filan.

            Türkiye ‘de  işsizlik oranı az diyen veya nitelikli elaman diyerek olayı kapatmaya çalışanların tamamı yalan beyan vermiş olur.

            ….

            Yani diyeceğim şudur. Bu yazıda yer alan her iki konu içinde Yazık hem de çok yazık diyerek yazımı bitireyim bari…


Çok birleşimler göreceğiz!

 

Sermaye her zaman ve her şekilde kullanacağı insandan mala kadar nasıl kar ederimin peşindedir.

            Emperyalizm bunu emreder.

Emperyalizmin ana hedefi sömürerek büyümektir.

Bunun için şartlar ve koşullar ne olursa olsun, önce muhtaç edecek sonra mahkumiyeti sağlayacaksın…

            O yüzden hala dünyada egemen güçler Sosyalist Emperyalizm diye bir kavram uydurarak milleti başka kavramlarla kandırmanın peşindedir.

            1 Mayıs’ta gördüğümüz gibi sözde (!) İşçi Bayramına katılan ve Allah için çalışmak kavramı ile alkış alanların nasıl övüldüğünü büyük gazetelerde görüyorsunuz.

            İran’da gerçekleştirilen devrimin oluşumunu bilmeyenler bir okusun bakalım. Ancak,  bilmezlikten gelen lümpen, kodoş, liboş, satılık solcular, yetmez ama evetçiler iyi bilir.

Bilir ama bunları söylemekten kaçınırlar.

            Çünkü onlar için her yeni dönem daha da palazlanma dönemidir.

            AKP iktidarı ile bir anda Solcu İslamcı olanlar ile 90 derece dönerek malına mal katanlar ortada.

            Başka bir iktidar gelse yine bu ve buna benzer çevreler , büyük dönüşler ve değişimler yaparak malı götüreceklerdir, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

            Sonuçta hedef birse ve Cumhuriyeti yıkmaksa merak etmeyin, daha çok birleşimler göreceğiz!!!

ORDU’DA İŞSİZLİK YOKMUŞ!?

            Ordu İş Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi Fatih Baş Ordu’da işsizliğin olmadığını kalifiye eleman sıkıntısı çekildiğini beyan etmiş.

            Gazetemizde geçtiğimiz gün bu konuda bir haber yayınlandı ve  Baş’ın açıklamalarına yer verildi.

            Ordu’da istihdam kursları açtıklarını günlük olarak ücret ödediklerini ancak bunlara rağbet olmadığını masa başı iş istenildiğini belirtiyor.

            Sayın Baş’tan ricam istihdam kurslarının neler olduğunu ve aranan şartların neyi taşıdığını da açıklasın da  bir öğrenelim!!!

            Açılan kursların özelliğine ve aranan şartlara bakınca Ordu’da işsizlik yok diyerek işin içinde sıyrılmak  kolaycılıktır ama Ordu’da işsizlik yok demek hem insafsızlık hem de bir yığın gence hakarettir.


FINDIKÇI UMUTSUZ !..

Fındıkçı umutsuz başlıklı bir haberi düzenlerken internetten de buna uygun bir resim bulabilir miyim diye  arama motoruna ‘Fındıkçı umutsuz’ diye yazdım.

 

 Ama gel görme Umutsuz Ev Kadınları dizi verileri fındıkçılardan çok çıktı.

Yani fındıkçının kendine sahip çıkmadığı ve umutsuzluğu konusunda yeteri kadar haber ve görsel yapamadığı ortaya çıkıyor!!!!

   Diyeceğim şu ki, avantayı da bu yıl alan fındıkçı bu yılı da malını bedava satarak geçirecek ve ne kendisi ne de ona sahip çıkmak ile yükümlü olanların sesi çıkacak.

    Gelecek yıl içinde avanta bekleyecek olan Fındıkçı önümüzde ki yıl seçim ayaklarına bundan da yırtarsa ne mutlu.

Bilindiği gibi dönüm başına verilen paralara karşılık, fındık şu anda 9 lira olması gerekirken ( İhracatçının ihraç  iç fındık rakamlarına göre) 5 liraya gidiyor ve de üretici aldığı parya bakıp olsun deyip oturuyor.

   Ne desek ne yapsak boş.

   İhracatçı resmi olarak iç fındık ihraç rakamının yüzde 28 civarında arttığını söylüyor kimse çıkıp da ortalığı yıkacak şekilde kardeşim o zaman iç piyasada benim fındığım niye düşüyor birisi açıklasın demiyor.

   Niye mi bazıları öyle paralar alıyor ki niye konuşsun.

   Bu paraları alanların içinde de üreticiyi korumakla kollamakla yükümlü olanlarda var …

Geçtiğimiz gün yazdığım megaloman yazısı sonrasında ben belki düzelirler diye  aman Allah’ım  daha da azdılar.

            Hele ki yağdanlık yandaşları  ve de soytarılarının halini görünce ağbi bu iş Ordu’da aynen meslek olmuş demeden kendimi alamadım. O kişilerin yaşam standartlarında ki yükselişi görünce Türk’ün ve Türkleşmenin ne olduğunu daha iyi anladım…

            Yürü kim tutar sizi!!!

…..

            Bir kez daha yazıyorum birileri kayıt etsin sonradan ezberleyecekler çünkü:

           

“Hasan dağı arpalıktır, eğer saban yürürse,
Her derede bir değirmen, eğer suyu gelirse,
Her köylüden birer tavuk, eğer köylü verirse,
Güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelirse.”

 

(Not : Hasan Dağı Aksaray ile Niğde arasında volkanik bir dağdır)

……

Bu gün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü, ülkemizin bir çoğu yerinde insanlar basının özgürlüğünü savunurken, bir çok yerinde de nasıl satılıp, nasıl biatlaşmış basın olmanın hesabını yapmaktalar.

            3-5 afişe, 3-5 dergiye, 3-5 baskıya 3-5 reklama satılan ve kendini satan basının özgürlüğümü olurmuş.

            Hadi oradan… Sizi gidi, sizi reziller…


      
HAYAT RENKLENDİ VE BÜYÜDÜ

 

Hayatımız aslında biz buraya geldiğinden beri renklenmişti.

            İddia ediyorum ki Ordu’nun en iyi Kent gazetesi Ordu Hayat olmuştur. Teknik gelişimlere ayak uydurmak içeriğinin doluluğundan farz olduğunu gören  Ünal Yıldız’ın gayretleri ile renklendik.

Yeter mi elbette yetmez. Önce baskı kalitesini artırmalıyız.

            Sonra içerik daha da dolu olmalı. Şu anda kendimizi içerik olarak önde görsek de bize yetmeyeceğini biliyoruz.

            Özel haberlerimiz, röportajlarımız, yazı dizilerimiz  söyleşilerimiz, yazarlarımız ile gerçekten Tv reklamında ki gibi uçuyoruz. Fazla mı uçtuk acaba?

            Derdimiz kimse ile rekabet değildir bu kente en iyisi en dürüstçe, en namusluca vermektir erdemimiz.

            Bunu da kısa zamanda duruşumuzla ispatladık diyebiliyorum rahatlıkla.

            Bu memleketin Donkişotları bitmediği sürece mücadele bitmeyecek merak etmeyin…

…….

 CHP Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan, uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak 18 yaşından küçüklere satan, satışa arz eden, veren kişinin müebbet hapis cezası ile cezalandırılması için kanun teklifi verdi.

Teklif ile uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, otuz yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak.

Teklifin getirdiği diğer düzenlemeler şöyle:

"Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye'de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilecek. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacak.

Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak 18 yaşından küçüklere satan, satışa arz eden, veren kişi müebbet hapis cezası ile cezalandırılacak.

Uyuşturucu maddenin eroin, kokain, morfin veya baz morfin olması hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılacak.

Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmî makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacak.

Söz konsu suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacak.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için; özel yer, donanım veya malzeme sağlayan, kullananların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan, kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren, kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılacak."

…………

            Nasıl iyi değil mi? Şimdi AKP’nin özellikle Güneydoğu baronları ile yüzleşmesini takip edeceğiz.

            Bu kanun teklifinin akıbetini iyi takip edin ey okuyucu.

Hiç olmazsa bunu yapın…


BİR BABAM, BİR OĞUZCAN

 

Bir babam etkiledi beni, bir de şiirleri ile Ümit Yaşar Oğuzcan…

Babam, adamlığı ile şair ise şiirleri ile içimi dokudu.

Babamdan devlete, insana sevgiyi, şairden ise aşkı öğrendim ben.

Bir liralık bir noksanlık için aylarca mesai saati demeden çalışan babamın masasında ki sigara küllüğü hiç gözümden gitmez.

Ağzına kadar dolu bir küllük elinde sabit kalem hesabı tutturmak için çalışan bir baba.

Dili mavi kalemden, maviye boyanmış, bıyıkları sigaradan sarılaşmış olan bir baba.

Benim babam aslan babam… Sizin de babanızda aslandır bilirim.

Bilirim kaybettikçe değer bilenlerin üzüntüsünü, bilirim kaybedilenlerin bir daha geri gelmeyeceğini.

Siz kaybettiklerinize yanar mısınız yıllar geçse de?

Yıllar geçse de içinizde ki özlem kül mü olur yoksa kor alev mi?

Bu sokakların hepsinde bir anınız var mıdır?

Varsa yandığınız dostunuz, arkadaşınız veya babanız oldu mu sizin?

Veya kaybettiğiniz en yakınınızın yokluğu bir gece kor gibi düştü mü yüreğinize?

Benim babam aslandı sevgisini gösteremeyen…

Ne olur siz gösterin çocuklarınıza…

Benim gibi özlemesin yürekleri…

(Bir Gazetecinin Aykırı Dünyası adlı kitabımda yayınlanmayanlardan, yeni yazılar )

 

Bu nasıl ülke?

 

 Geçtiğimiz günlerde bir trafonun patlaması sonucunda Sinop’tan Artvin’e kadar sözde bir saat elektrik kesilmiş nasıl bir saate.

Bölgenin sorumlusu olan Çalık böyle açıklıyor. Tabi Çalık’ın ne kadar payı var bu işlerde tam bilmemeyiz ama.

Düşünün bir ülkede bir yerlerde bir trafo patlıyor ülkenin neredeyse yarısı karanlığa gömülüyor. Düşünün demek ki Allah göstermesin bir barajı  patlasa ne olacak. Ülkeye elektrik verilemeyecek. Veya savaş olsa iki trafo patlatılsa yandı gülüm keten helva

            Elektrik gitti suda gitti...Ne olacak bu memleketin hali  diye düşünüyoruz.

 Yani özelleştirildi bu işler peki  niye yedeği yapılmıyor veya yedekte bir hat bulundurulmuyor.

Ülkenin enayisi bol olduğundan kayıp kaçak, Trt, yazma çizme parası alanlar acaba bu kesintiler karşısında sorumluluk alacak mı?

Kısacası Enerji Bakanlığı bu halktan özür bile dilemedi . Avrupa’da  olsa hükümetlerin yıkılmasına neden olabilecek bu olaylar Türkiye’de normal karşılanıyor.

Ne de olsa ülkenin yarısına yakının  oy verdiği Hükümet başka işlerle uğraştığı için özelleştirdiği işlere hiç bakmıyor bile.

Neymiş şöyle büyüyormuşuz böyle büyüyormuşuz şöyle büyük ülke olmuşuz böyle büyük ülke olmuşuz..

Geçtiğimiz günlerde  yaşanan kesintiler bu ülkenin  ne olduğunu gösterdi.

            Ayrıca bu ülke insanının ne kadar duyarsız olduğunun da göstergesini kesinti ile birlikte gördük.

                                   KARTI TESLİM ALDIK

            Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon genel müdürlüğü tarafından şahsıma verilen  Sürekli Sarı Basın kartını Ordu Valililiğinden teslim aldık.

Kartın  alım sürecinde gerekli  olan hatıra ormanı için bedeli Ormancı Mesut Engin’den temin ederek yatırdık.
Sağ olsun dostlarımız Grekli ilgi ve alakayı gösterdi.

            Sürekli sarı basın kartı almamdan dolayı tebrik eden dost ve arkadaşlarıma da tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

Sonuçta bakkaldan alınmıyor bunlar. Emeğin karşılığı bu memleketten bu emeği verenlere bir tebriki  çok görenler ise öylece gidecekler ve tarih onları yazmayacak bile....


Gezerken…

 

             Ordu ile ilgili bir internet sitesini okurken bir şey dikkatimi çekti. Bir kurumun başında ki kişi bu kadar  abartılır mı ?

            Bu kadar abartıya bu kurumun başı. durun ne yapıyorsunuz demez mi ?

            Binlerce kişi ona tapmış, binlerce kişi o kurumun başındakilere tapıyormuş…

            Muş da, muş…

            Bunu yazanda çizende kabahat değil…. İnsanda az utanma olur ne yapıyorsunuz diye sorar… Ama sormuyor ben diyorlar başka bir şey demiyorlar.            Etrafına doldurduğu biatcılarla ve soytarı ve dalkavuklarla böyle gideceğini sanıyor.

            Leş ve avanta  peşinde koşanların el üstünde tutukları bu kurnazları topluma iyi tanıtmak için aşağıda ki yazıyı yine internetten derledim.

            Yazının bir yerinde ‘Kendini dev aynasında gören kişi veya kurum’ diyor ve bizim yazımıza da çuk oturuyor.

            Okuyalım bakalım hep beraber….

 

            Megaloman Ne Demek? - Megolaman Nedir? - Megolaman Tanımı - Megolaman Anlamı

            kendini beğenmiş,narsist...
            ayrıca yolda,derste,sokakta her gördüğü vitrin,cam,ayna,cd vb.      şeylerin üzerine bakarak kendini izleyen insanlar için kullanılan kelime...

            kendini dev aynasından gören kişi veya kurum

            hayat felsefeleri:
            benden başka kimse zeki değil
            benden başka kime yakışıklı değil olan insanlar

            kendini çok büyük gören, sürekli kendisini öven insan için kullanılmaktadır.

            Evet hemen hemen her alanda çok sık karşılaşabileceğimiz bir insan çeşididir megolamanlar. Her yerde kendini öven bir türdür. Kendini beğenmiş başka insanları devamlı eleştiren her zaman ben diyen bu insan türü tasvip edilmeyen bir türdür. Kuruntulu insanlardır megolamanlar. Kendini hep yükseklerde göstermeye çalışırlar ve başkalarını küçük düşürürler. Çok iyi bir hukukçudur, iyi dereceler almış bir sporcudur, kitapları yok satan bir yazardır, şiirleri dilden dile dolaşan bir şairdir. Megaloman kişi aslında küçük bir kişiliktir.fakat bu küçüklüğünü kabul edemez,kendisiyle yüzleşemez.bu aşağılık duygusunu bilinç altına bastırmak için megalomani gibi bir savunma mekanizması geliştirir.bu ruh hastalığına sahip kişiler eleştirilmeye,reddedilmeye ve beğenilmemeye karşı son derece hassastırlar.bunlarla karşılaştıklarında son derece hırçınlaşabilirler veya sizi bir anda hayatlarından silebilirler. Megaloman insan kendisinden daha üstün bir kişilik yanında bulunmak istemez.bu durum onun aşağılık kompleksini ortaya çıkarır.o kişi hakkında kusur arayıp onu küçültmeye, aşağılamaya çalışacaktır ya da hep uzak durup saklanacaktır.

 

Uzman’dan öğrenin!

 

             Adnan Yıldız değerli bir hemşerimiz. Osmanlı Arşivi Uzmanı…. Her yazısını keyif ile okuyoruz.

            Artık Pazar günleri gazetemizde ‘Pazar Yazıları ‘ ile birlikte bizimle oluyor.

            Ordu’nun gizli kalmış tarihinden tutunda hiç bilmediğimiz şahsiyetleri, ilişkileri, haberleri önümüze koyuyor.

            Adnan yıldız ile tanışmamız Ordu Güncel gazetesini çıkartırken oldu. Hiç yüz yüze gelmedik ama yazılarını Ordu insanına beklide ilk okutanlardanım. Şimdilerde Ordu Kent İnternet sitesinde de yazılarına devam ediyor ve keyifle okuyoruz.

            Henüz gündem sıcak iken bir yazı daha yazmış.

Okumayanlar  olmuştur(!) diye kendi köşemde de yayınlıyorum…

            Belki bir şeyler öğrenecek olanlar olur!!! ( yüzleri kızarırsa da yeter!!!!)

 

            ORDUSPOR’UN SEMBOLLERİ VE ÇAĞRIŞTIRDIKLARI.

            Bir gün bu yılların tarihini yazacak olanlar zannediyoruz.ki, bu dönemi ‘‘Değiştirme-       Dönüştürme Dönemi’’ olarak adlandıracaklardır.

            Çünkü eğri-doğru demeden değiştirmek moda bugünlerde.

            Gerektiği zaman yani yanlış giden bir şeyler varsa değiştirmek-dönüştürmek elbette doğrudur. Gelecek nesiller bu tür değişimi ve dönüşümü anlayacaktır. Ama bugün de olduğu gibi geçmişte yapılan bazı gereksiz değişimler ve arkasındaki maksatlar ise açığa çıkarılacak ve eleştirilecektir.

            Mesela, yer isimlerinin değiştirilmeye çalışılması gibi.

            Varsayalım bu süreçte Tunceli’nin adı tekrar Dersim yapılsın.

            Gelecekte mantıklı insanların ‘‘ Dersim’in bir hatırası var idiyse Tunceli’nin yok muydu ? Yani Tunceli’yi Dersim yapmaya çalışmanın, Dersim’in Tunceli yapılmasından ne farkı vardı? Üstelik Tunceli’nin tarih boyunca aldığı birçok isim var. O zaman Adem (a.s) ye kadar götürseydiniz bari’’ demesi kaçınılmaz olacaktır.

            Velhasıl mantıksız işler bunlar.

            Mantıksız deyince.

            Orduspor’un formasındaki fındığın menekşe yapılmaya çalışılması gibi.

            Neden fındığın yerine menekşe?

            Eğer menekşeyi çok seviyorsanız. Zaten formanın mor rengi Ordu’nun menekşelerini (şimdi yine her yer menekşedir Ordu’da, aah uzaktayız) temsil ediyor.

Beyazı da karlı yaylalarını ve de dürüstlüğü.

            Pekala fındık…

            Fındık, her şeyden önce millidir.

            Daha sonra Ordu’nun da milli sembolüdür. Alın teridir emektir.

            1967 yılında az mı tartışıldı bunlar.

            Sonunda en güzeli düşünülmüş bizce.

            Düşünenlere rahmet.

            Özellikle Ali Ataoğlu’na (Kara Ali’ye).

            Bugün Orduspor varsa onun sayesindedir.

            Birçok takımda top koşturmuştu Ali Ataoğlu ve Gençlik ve Spor Bölge Müdürü de olmuştu. Ama hep Orduspor adlı bir takımı düşlemişti.. Bazen cebinden bile para harcayarak amatör beş takımı birleştirmiş ve Orduspor’un kuruluşunda öncülük yapmıştı o yıllarda.

            Üstelik en güzel sembolleriyle.

            Bizim de kendimizi bulduğumuz sembollerle.

            Hiç itirazımız da olmamıştı bugüne kadar sembollerimize.

            Şimdi soralım.

            Önce yeni yönetimin ikinci başkanı olan Uğurcan Ataoğlu’na.

            Acaba aynı soyadını taşıdığınız Kara Ali’nin (Ali Ataoğlu’nun) Orduspor’un bu sembollerini ortaya koymak için verdiği mücadeleyi biliyor musunuz?

            Ve de sonra Nedim Türkmen’e soralım.

            Nedim başkan…

            Futbolla ilgilenmeyen hatta ‘‘kitle uyutma aracı’’ olarak gören ancak Orduspor söz konusu olduğunda bütün ilkelerini altüst eden bir memleket taraftarı olarak merak ediyorum.           Nereden çıktı bu forma sembollerinin değişimi?

            Ya da böyle bir şey yok aslında basının uydurması mı?

            Çünkü biz de basından öğrendik.

            Ha böyle bir şeye gerçekten niyetiniz varsa.

            Nedim başkan!

            Ucuz işler uğruna büyük başarıları gölgelememeniz bizi mutlu eder.

            Orduspor adına.Ordulular zaten mutlu şu günlerde.

            Sembollerini de seviyor.

            Bozmayın…!

            Fındığı olmayan bir Ordu’nun veya takımının bizim için hiçbir anlamı olmaz.

            Ya da her fındık sattığımızda Orduspor’a kesilen paralarımız haram olur.



İÇİMDE BİR ACI VAR

 

 

Öyle sızlıyor ki sol yanım.

Anlıyorum, neden ama koparıp atamıyorum ki?

En büyük derdim anlaşılamamak.

Yazdıklarım, söylediklerim ve yaşadıklarım.

Kimi bir tarafından çeker doğrultur, kimi bir tarafından çeker eğriltir.

Ortasını sen bile bulamazsın.

Her zaman dediğim gibi bir şeyin kıymeti kaybedilince anlaşılıyor.

Tüm bunları söylediğim ve bunu uygun hareket etmeye çalıştığımız halde, kıymetini bildiklerimiz bizim kıymetimizi bilmemeye özen gösterir nedense.

Hele ki bir yerlerde ve  bir sorumluluk içindeysen bu içinden çıkılamaz bir hal alır.

Dayanamadığın yerde bırakıp gidesin gelir şehrini de, yine bir şeyler tutar.

Bıraktığın değerler kazandırdığın emekler gelir aklına.

Yinede üzülürsün içine atarsın.     

Yine ağrır sol yanım benim.

Anlatamam, söyleyemem, hissettiremem.

İçimde  bir acı var doktor baksana…

İçimde ki yaraları sevdiğimin önüne atsana…

( Bir Gazetecinin Aykırı Dünyası kitabında yayınlanmayan yazılarından)


Büyük taraftara saygı!!!

 

             Salona doldurduklarına saygı göstermeyenlerin dışarıya bıraktıklarına saygı göstermesi mümkün mü ?

            Oldu bitti havasında yeteri kadar açıklanmadan kongrede Orduspor’un logosunu değiştiriyoruz diyerek oy kullandırıp kabul ettirdikten sonra gelen tepkiler üzerine çark etmenin bir manası yok.

            Çünkü kimseye sormadan büyük taraftarı ile paylaşmadan her şeyi bilenler ne yazık ki    Uğurcan Ataoğlu gibi bir insanın da kırılmasına neden olmuştur.

            Uğurcan Ataoğlu yeni logo ile ilgili olara Orduspor internet sitesine uzunca bir açıklama yapmış sitemde bulunmuş.

            Kusura bakmasın kongrede ne oldu bilemiyorum ama kongre salonunda ise aşağıda  ki yaptığı açıklamanın bir bölümünü salona yapsaydı bu kadar tartışma çıkmazdı.

            Ancak şu bir gerçek kongre tutanaklarına   geçmese de orada bulunanlar logonun değiştirilmesi kararına tepki göstermişlerdir.  Hiç kimse fındıkta kullanılacak dememiştir. Gelen tepkiler üzerine denilmeye başlanmıştır.

            Dediğim gibi aşağıda ki bu sözler büyük taraftarları (!) ile paylaşılsa bu kadar kıyamet kopmazdı.

            Ama Karabükspor maçında da gördük ki bazıları yine bedava bilet almışlar ve bazıları da bu bedava biletleri satıyordu.  Orduspor yönetimi demek ki böyle büyük taraftar yaratıyor kendine , kendince ve yandaşça!!!

            Ataoğlu’nun açıklamalarını bir bölümü şöyle:

            “Tasarım ve üretim çalışmaları sonuçlanınca store mağazalarımızda menekşe logolu formalar, ürünler de olacak. Bu ürünlerin korsan satışına engel olmak için üzerindeki logonun tescil edilmiş olması gerekiyor. Biz mevcut fındıklı logonun yanısıra menekşeli logonun da kullanım hakkını genel kurula sorduk, hepsi bu. Beğenip beğenmemek taraftarımızın karar vereceği bir konu. Bu oldu bittiye getirilen bir kongre numarası değil. 2 senedir üzerinde çalıştığımız bir proje. Üstelik genel kurul bu fikrimizi alkışlayarak bize güvenoyu verdi. Hiçbirimiz genel kurul kararlarının üzerinde değiliz. Orduspor'un sahip olduğu ve temsil ettiği değerler var. Bunlar yönetimlerin en kutsal emanetidir. Orduspor olarak yerel değerlerimizle, global kaliteyi bir araya getirmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar yaptıklarımızla bu felsefemizi tüm Türkiye gördü, anladı ve takdir etti. Başarımıza taraftar desteği de eklenince sahada olduğu kadar, yönetim olarak da diğer Anadolu takımlarının rol modeli olduk. Ama sanki Ordu'da başarısız olmamız için dua edenler var. Biz yönetim olarak  başarısız olursak Orduspor ve Ordu şehri başarısız olur. Yönetimler gelir, gider. Bunun mücadelesi genel kurulda verilir. Seçimler bitince rekabet de bitmelidir. Ordu Spor değil, Orduspor olalım. Bir olalım, hep birlikte olalım. Bütün Ordulular tek yürek olup Ordusporumuz'a var gücümüzle destek verelim. Türkiye gibi Avrupa da bizi örnek alsın, alkışlasın."

 

Turizm mi?

 

            Vali Düzgün, Ordu’da her geçen gün gelişmekte olan turizm sektörünün gençlere istihdam açısından önemli avantajlar ve fırsatlar sunduğunu dile getirerek, geçen yıl gerçekleştirilen Turizm Haftası kutlamalarından buyana turizm alanında sağlanan gelişme ve ilerlemelere değindi ve bu gelişmelerle Ordu’nun Karadeniz Bölgesinde imrenilen bir il konumuna geldiğini söyledi.

            Bu açıklama Ordu valililiği internet sitesinde Turizm Haftası nedeniyle yapılan etkinlikler nedeniyle yayınlandı.

            Bir süreden bu yana Turizm de ki çarpıklıklar ve diğer konularda yazılar yazıyoruz.

            Şu ana kadar ses soluk yok.

            Biraz daha bekleyelim bakalım yanıt verilecek mi ?

            Verilmesi gerektiğine inandığımız için şimdilik kısa kesiyoruz.

           

            ….

           

            Karayolları da bu arada yanıt vermek isterse ( Evet ses çıkarmadığı işgaller konusunda açıklama yapmak zorunda)  bizde buralardan seve seve yayınlarız diyoruz.

            Karayolları da ses vermezse onlara da sormaya devam edeceğiz.

            Ordu’dan ne istiyorlar!!!

            Veya karayolları sınırı içinde yapılan kivi bahçesine neden ses çıkarmıyorlar?

            Öyle rahat oturmak yok. Görevinizi yaptığınızı söylüyorsanız tam yapın diyeceğiz…

            ….

            Kendini inkar, vefasızlık, saygısızlık ve daha neler neler?

            Ahlaktan yoksun girişimlerin sahipleri başkalarını konuşturarak durumu kurtarma peşinde.

            Daha düne kadar k…. donu olmayanların geldikleri noktaları ve oynadıkları oyunları görünce pes diyoruz.

            Ama hiç kimse şunu unutmasın ki bu devran böyle dönmeyecek.

            Eninde sonunda duvara toslayacaklar.

            O zaman onlara bırakın acımayı, bir tekme de vuracaklarla birlikte olacağız…

            Kulak üstüne yatıp duymadım, görmedim, bilmiyorum diyenlere tarih satırlarında yer verecek.

            Ve o kara leke alınlarından da, k… dan da hiç çıkmayacak.

            …..

            “Tarih sesini çıkarmayıp tepki göstermeyenlerin akıbetini yazmaz.

            Bunu unutmayın sadece yazılanlar ya kahramanlardır, ya da rezil rüsva olan şahsiyetsiz, yalakalar, yandaş ve soytarılardır…”

 

“Orduspor’un Patronu”

 

            14 Nisan 2012 tarihinde gerçekleştirdiğimiz Orduspor Kulübü Derneği Olağanüstü Seçimli Genel Kurulunda oy vermek için gelen tüm üyelerimizin seçime göstermiş olduğu yoğun ilgiden dolayı müteşekkiriz.

            Demokratik bir ortamda gerçekleşen seçim, Orduspor'un daha güçlü, daha tabana yayılmış ve daha başarılı olacağını açıkça göstermiştir.

            Bu destek, omzumuzdaki hizmet yükünü kat be kat arttırarak, hedeflerimize ulaşmak için daha yoğun ve daha hızlı bir çalışma içerisine girmemiz gerektiğini göstermiştir. 

            Destekleriniz ile aldığımız bayrağı daha yukarılara çıkartma gayreti içinde her zaman olacağız.(Nedim Türkmen)

……………..

            Erol Aydoğdu ise, "Orduspor'un 2012-2015 yılları arasıda Avrupa hedefi bulunuyor. Avrupa ve Türkiye'de lig maçları dahil müsabakalara hem fındık hem de menekşe logolu formalar ile çıkılmasının karararının verilmesinde bir yanlış yoktur. Menekşe'nin Ordu'nun fındık bahçelerini süsleyen tabiat varlığı olduğunu biliyoruz. Fındık maddi olarak, menekşe ise manevi olarak insanımıza huzur ve mutluluk verir. 2 logomuzu da müsabakalarda kullanmak kadar normal bir şey yoktur." diye konuştu.

 

…………………………

            Orduspor Genel Sekreteri Murat Gürsoy, Orduspor Yönetim Kurulu üyesi ve Taraftar Temsilcisi Tamer Aktaş taraftar temsilcileri ile biraraya gelerek tanışma yemeği düzenledi.

            Orduspor Yönetim Kurulu üyesi ve Taraftar Temsilcisi Tamer Aktaş yeni görevi nedeni ile taraftar temsilcileri ile biraraya geldi.

            Orduspor Genel Sekreteri Murat Gürsoy, "Orduspor sizlerin desteği ile süper lige çıktı ve bu yıl ligde kaldı. Geçtiğimiz günlerde Genel kurulumuz gerçekleşti. Yeni yönetim seçilerek görevler şekillendi. Sayın Tamer Aktaş'ta Taraftar Temsilcisi olarak yönetimimizde görev aldı. Bugüne sizler ile Tamer Aktaş beyi bira raya getirerek tanışma yemeği düzenlemek istedik."dedi.

            Önceki gün yaşanan Orduspor logosu ile ilgili bir yanlış anlaşılmayı da düzeltmek istediğini söyleyen Orduspor Genel Sekreteri Murat Gürsoy, "Orduspor'un Avrupa hedefi var. Orduspor fındık logosunun yanında menekşe logosunu da kullanacaktır. Mor menekşeler tabirine uygun olarak menekşe logosu da kullanılacak. Logo konusuna fazla takılmayalım. Fındığa verilen önem yeni formalarımızda fındık deseni işleterek her zaman gösterdik."dedi.

            Orduspor Yönetim Kurulu üyesi ve Taraftar Temsilcisi Tamer Aktaş ise, "Yeni yönetimimiz hayırlı olsun. Zaten içinizden biriydik. Her zaman yerim tribünlerdi. Her zaman taraftarımız ile sesimiz kısılana kadar Orduspor'u destekledim. Şimdi ise Orduspor'a yönetici olarak hizmet edeceğim. Taraftarlarımız ile çok iyi şeyler yapacağız. Birlikte hareket edeceğiz. Küçüklerime abilik, büyüklerime ise iyi bir kardeşlik yapmak istiyorum."diye konuştu.

………..

            Yukarıda  da yazılanlar Orduspor tarafından yapılan açıklamalardır ve kendi sitelerinden dir.

            Biri demokratik bir seçimden diğeri yanlış anlaşılmadan, öbürü taraftarın büyüklüğünden bahsedip duruyor.

            Hiç kimse Fahri Çelebi’ye , eski Milletvekili Orduspor eski başkanı Hüseyin Olgun Akın’a görevli kartı eksi Milletvekili  Cemal Enginyurt’a basın kartı taktırdık  , öyle içeri aldık diye konuşmuyor.

            Ordu’nun akil adamları susarken bu yanlışlığa, saygısızlığa ve vefasızlığa tepkisiz kalırken  fazla sözü uzatmaya gerek yok.

            ….

            Sevgili kardeşim Hasan Çebi’nin yeni yönetimde Sponsorluk, Reklam, ve Yeni teknolojilerden sorumlu olduğunu öğrendim.

            Her halde artık eski kulüp binasında başlattığı çalışmayı tamamlar ve bu utançtan başta başkan olmak üzere herkesi kurtarır…

            …..

            Gazetemizde bedava dağıtılması gereken biletlerin satışı ile ilgili bir haber çıktı. Yönetimden hala ses yok. Dileriz bir daha olmaz aklımıza birilerinin birileri ile ortak çalıştığı gelecek.

            Biz yine sorumuzu sormaya devam edelim Trabzon maçı öncesi bu satılamaz biletler nasıl satıldı kim sattırdı, kim verdi?

                   

            Evine bu şehrin ekonomisinin en önemli kaynağı olan fındıktan ekmek götüren ve bu arada da Orduspor’dan para kazanan bir kişinin “Fındığa fazla takılmayalım” sözlerini nereye koyacağız…

            …..

            Bir insanı bulunduğu mevkiiyle değil, göz koyduğu mevkiiyle ölçmek gerekir
LEO TOLSTOY

            Dip Not:  Olay gazetesinde yayınlanan bir haberin son bölümünde yazılan bir bölümü okuyunca  daha başka bir şey demeye gerek var mı diye düşündüm..

            “Taraftardan gelen logo tepkilerine de değinen Orduspor’un patronu, yeni menekşeli logonun fındıklı logo ile birlikte farklı konseptlerde kullanılmak üzere tasarlandığını sözlerine ekledi. “

            Dip notun notu:

            Sizde kabahat değil. asıl kabahat  görevli kartı ile içeri girenlerde, ve de içeri alınmayanlarda. Bu vefasızlığa ve rezilliği sesini çıkarmayanlar bunları hak etmiştirler.

            Yazık bu şehrin akil adamları diye sokakta gezenlerin boş olduğunu Orduspor kongresi ve yöneticileri göstermiştir…


Yerel basın platformundan ..
            Türk Basını, her şeyden önce, "Bağımsız" ve "Kendi Milletinden, Kendi Geleceğinden" yana taraf olmalıdır.
            Kendi yaşam gerekçesini açıklayamayan ve söylemlerinde savunduğu meziyetleri yaşamayan hiçbir basın, ne kendi coğrafyasında ne kendi yüzyılında, saygı göremeyeceği gibi, etkili de olamaz.
            Türk Basını; yerel veya ulusal diye ayrılamaz.
            Türk Basını; 21. Yüzyılın ulaşım, iletişim ve teknik gelişimi ile kendisini bir bütün olarak, coğrafyasının ve milletinin varlığına ve geleceğine adamalıdır. Aksi takdirde, ne dostlarından en düşmanlarından saygı göremeyecek ve varlığı aslında bir rahatsızlık, bir hastalık bir mutsuzluk sebebi olmaya, mikrop halinde bünyesini ve bünyemizi rahatsız etmeye başlayacaktır.

 

            Zaman meselesi!

            Bu kitap 1996 yılında basıldı. O günkü baskısının ön sözünde yazanlar belki o günlerde pek bir şey ifade etmiyordu. Ancak bu gün için ise çok şeyler ifade ediyor.

            Kısacası Yaygından , yerel basına kadar bu bölümün iyi okunup ezberlenmesi gerekir mi diye düşünüyorum:

Cici basının sefalet ve rezaleti... isimli kitap da yazar Ahmet Kahraman bakın girişte neler yazmış:

“ Yaşanana olayların yaratıcıları, insansızlaştırma ve infazların adresleri, failleri, suçluları değiştirmeye çalıştı. Kan ve ateşin suç gömleği başkasına giydirilmeye çabalandı. Nutuklar atıldı. Basın gerçekleri örtme topu olarak top yekun ateşlendi. ‘ Besleme’ öteki deyimiyle ‘cici basın’ ın varlık nedeni zaten buydu. Egemenin duyulmasını istemediği eserlerini örtmek, gizlemek ve yok saymaktı.  Bu hizmetin karşılığı emziriliyor, besleniyordu. Yalandan görkemli şatolar kurma karşılığında beslenen ciciler, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca, yalanlar bütününü, gerçek diye çakmışlardı beyinlere. Oysa egemenin dikte ettiği basının ‘gerçek’ diye sunduğu tarih baştan başa yalanlar bütünüydü... Yukarıda ki Tiran ‘ gerçek budur’ diye buyurmuş, basın inandırıcı tüm sözcükleri yan yana dizerek  yaymış, alttakilerde ‘yalan gerçekleri’ ezberlemişlerdir. Basın yalanlar perdesiydi. Gerektiğinde uyutma ninnisi, gerçeğe takla attırma trampleni... Egemen güç istediği hizmeti sunması için de basını besliyordu. ‘Beslemelerin’ dışında kilere yaşama hakkı yoktu. Çünkü yalanları ‘Faş’ edip dümene çomak sokuyordu bunlar.  Beslemeler, kendilerini ve emziren şefleri ‘Yegane’ vatansever olarak sunuyorlardı. Karşıtları haindi. Vatan ise gücün kendisiydi gerçekte. Kim, hangi diktatör ya da tiran dizginleri elinde tutuyorsa, ‘vatanseverlik tertibinden’  ona yalan seferleriyle hizmet veriyordu. Vatan ‘Besleyen’ di... Besleyene hizmet vatana hizmetti.... Kavuklu, sarıklı Sultan gitmiş yerine şapkalı ya da kasketliler gelmişti. Yeni tapınılan efendi bunlardı... ‘Şapkalı sultan’ lar halktan korktukları için beyinlerine karakol kurarak elde tutuyor ve taptırıyorlardı kendilerine. Korku ve şiddetle bastırarak....

( Kaynak; “Cici basının sefalet ve rezaleti... Ahmet Kahraman.. Tüm zamanlar yayıncılık)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Büyük Taraftarımız mı Var?

            www.solserbest.blogspot.com sitesinde yar alan bir yazı hepimizin dikkatini çekti (!) Çekmez… Sadece okuyup araştıran ve doğruyu yazmaya çalışanların ilgisini çeker.

 

            Bu yazıyı okurken benim yüzüm kızarmadı ama,  medya için, kimin yazdığını bilemediğim bu yazının nasıl da isabetli vuruş yaptığını görmek birileri için ders olur diye düşündüm.

            Sen büyük taraftar diyerek ligin son maçında biletleri 30 liradan başlatırsan bu taraftar büyük değildir… Aşağıda ki yazının içinde buna benzer bir cümle var bende katkı olsun diye yazıyorum,.

            Orduspor yönetiminin ve bazı medyacıların bu yazıyı mutlaka okumasını salık veriyoruz.

            Doğru yazanlara sövgü serbesttir biliyorsunuz

            Büyük Taraftarımız mı Var?

       Bugüne kadar yayınlanan her haberde, duyurularda, röportajlarda, kuytu köşelerde verilen demeçlerde Orduspor Kulübü'nden çıkan bir açıklama var "Büyük Orduspor Taraftarı" ve bu taraftarla övünen bir yönetimimiz var. Ne güzel(!)
            İnsanın hoşuna gidiyor bu tür açıklamalar, şahsen ben kendi fikrimi söylemem gerekirse yönetimden yapılan her açıklamada "büyük Orduspor taraftarı" geçen her cümlede güzel duygulara kaptırıyorum. Bunun nedeni kendimi büyük görmemden kaynaklanmıyor, demek ki bir şeyler başarabilmişiz, adımızı duyurmuşuz ki kulüp de bizim arkamızda duruyor.
            Bazen de çok büyük çelişkiler içerisinde düşünmeye başlıyorum. Biz büyüğüz ama;
            Maç öncesinde veya maç sonrasında (skor ne olursa olsun) futbolcuları tribüne çağırıyoruz, maçın bitiş düdüğüyle birlikte hemen soyunma odasına koşanlar, sözde "Büyük Orduspor Taraftarı"nı iplemeyip izin gününde ne yapacağını düşünenler. Bunlar yalan değil, hemen hemen her maçta yaşıyoruz bunları.

            Maçın başlamasına dakikalar vardır futbolcuları çağırırsın, hani sen bu takımı karşılıksız seversin ve güçlü olmasını istersin de futbolculara da içindeki enerjiyi vermek istersin ya, işte düşünce sadece odur. Ama ne olur? İki elini havaya kaldırıp birini kalbinin üzerine koyar. Sen o futbolcu için bi taraflarını yırtarsın o şöyle bi doğrulur ve 3 saniyelik hareketiyle her şeyi bitirir. Bazen inat edersin, o futbolcu ayağına kadar gelsin istersin ve susmazsın. Beste üstüne beste söylersin. Bu sefer de 4 adım atar sana doğru alkışlayarak geri döner.

            Sonra 8 Mart'a gelir tarih, senin o içinde büyük fedakârlıklarla büyüttüğün sevdanın 45. yılıdır. Stadda kutlama olur. Büyük Orduspor Taraftarı yine oradadır. Hani "her zaman her yere gider, ne yağmur ne çamur dinler" diye bağırdıklarında bu sözün daima arkasında duran topluluk var ya işte onlardan bahsediyorum. 45. Yıl Pastası gelir. Koskoca kulübün pastasında bile reklam vardır. Pastayı yapan firma tarafından "Orduspor'umuza başarılar dileriz." gibi bir yazı yazar üzerinde. Oysaki "Taraftarımızla birlikte nice 45'li senelere" yazmak kimsenin aklına gelmemiştir. Asıl mesele ise bu pastanın kapalı tribününün önünde kesilmiş olmasıdır. Maraton'da "doğum günün kutlu olsun mutlu ol senelerce, pazar günü koy kartala, coşalım gecelerce" diye ritim tutan taraftarlar sadece uzaktan izlemekle yetinmiştir.

            İşte Büyük Orduspor Taraftarı, bazılarının gözünde budur. Biz büyüğüz ama derken buradaki "ama" yukarıdakileri ifade etmektedir.

            Orduspor'un Taraftarı Büyük DEĞİLDİR ! Bir büyük aranacaksa, o büyük; medyayla barışık bir yönetim kuruludur. Orduspor - Medya işbirliğidir. Sen o pastayı maraton tribününün önünde kesmezsen o taraftarın hiçbir büyüklüğü kalmaz. 

            Sizin o büyük diye seslendiğiniz taraftar, sizin her zaman yanınızdaysa bunun tek nedeni karşılıksız olarak sevdikleri o kutsal Mor Beyaz renklerdir. Bu fotoğrafta 45. yıl kutlamalarından geriye kalan ve kutlamada adeta arka plan gösterileri yapan sözde Büyük Orduspor Taraftarı'na aittir.

KAYNAK.

www.solserbest.blogspot.com

            Dip not: Geçtiğimiz günlerde Amigolarda Türkmen  dedi diye haberler çıktı gazetelerde. Yani Kongrede Türkmen’i destekleme kararı almışlar Ordululardan da bunu bekliyorlarmış. Orduspor kulübünden sigortalı olan amigo veya amigoların bu dediğini haber yapan arkadaşlara çok güldüm hem  de çok!!!

 

Basın kartı  ve Orduspor

         Yıllarımı verdim  evime sadece bu işten ekmek götürdüm.

            Yaşım geldi diye  değil emek verdiğim için bana bu kartı verdiler.

            Tehditçi olmadım, şantajı olmadım. Ne doğru ise onu yaptım. Ne yanlışımız olduysa, gördüysek özür diledik.

            Bize babamızın onurunu vermediler.

            Ama biz babamızın onuru ile bir yerlere geldik.

            Bu memlekette bir yığın gazeteyi vasıflı yaptım, ofsete geçirdim, bir yığın gazeteyi sıkıntıdan kurtardım. Ben onlarca insanın ekmek yemesini sağladım. Bu işleri öğrettim.

            Yorulduk, yorulduğa ses verenler oldu.

            Bu memlekette gazeteciyim diyenler ve akil adamlar bizi kullanmaya çalıştı.

            Yılmadık.

            ……….

            Biz gazeteciler  insanların okumamasından özellikle yerel gazetelere değer vermemesinden yakınıyoruz.

            Bu kart benim gazetem içinde bir gurur ve onur meselesi olması gerekir.

            Çünkü burada yazıyorum çiziyorum.

            Benim için öyle oldu. Birileri için olmuş olmamış önemli değil.

             Ancak gazetenin kendi kimliği ve tüzel şahsiyeti için çok önemli bir haber 2. Sayfaya konuluyorsa bizim kimseye kızmaya hakkımız yoktur.

            Bilmem anlatabildim mi?

            ( Bu konuda yazmayacaktım ama son böyle olunca birkaç satır yazmak gerekti. Okuyucularımızdan özür, mevzuu onları hiç ilgilendirmiyor!!!)

…..

            Orduspor yönetim kurulu bir çok eski yönetici teknik adam , sporcu ve benzerlerinin üyeliklerini  sildiği veya askıya aldığı için genel kurula bu kişileri almadı.

            Sonuçta Orduspor’un genel kuruluna girenler akrabalık ilişkileri çok olan insanları görünce tamam dediler.

            Daha öncede yazmıştım. Benim Ordusporluluğumu kimse  tartışamaz.

            Sizin aklınız yetiyor mu, bir sevda silinebilir mi , askıya alınabilir mi ?

            Size de bu yakışırdı.

            Durmak yok, yola devam Nedim Başkan

            Yarattığın yandaşlarla birlikte koş koşa bildiğin kadar…

            Allah yolunu da, izini gönlüne göre açık etsin!!!

          (Kongrede üye olarak konuşsaydım şunları soracaktım)

            Orduspor  eski kulüp binasının halinden hiç kimse utanmıyor mu ?

            Siyasete soyunmayacağım diyorsunuz ‘ Durmak yok yola devam’ beyanatı veriyorsunuz.Siyasi söylemler Orduspor’a yakışıyor mu ?  Kendinize yarattığınız çevrenin dışında ki sözlere  kulak asmıyorsunuz.           Yarattığınız yandaş takım sizi üzebilir başkalarını da dinlemeyi düşünüyor musunuz? Kulüp kaç lira kredi aldı. Bir beyanatınızda kendi şahsımı bile ipotek verdi dediniz. Nedir bu ipotek ne karşılığı idi. Orduspor yönetim kurulu yeni yapılan üyelerin isimlerini kamu oyu ile paylaşmalıdır.


 

Kulak üstüne yatmak

            Kim kulağının üstüne yatıyorsa, toplumun sesini kulak vermiyorsa sonun ne olacağı tarihte ortaya çıkmıştır.

            Biz ne diktatörler, ne kapitalist ülkeler ve adamlar gördük.

            Tarih bunları yazıyor.

            Fındık konusunda  bilgisine güvendiğimiz Ünal Yıldız kaç günlerden bu yana yazıyor çiziyor.

            FTG, Nestle ve Tarihe Not başlıklı yazısından sonra Fındık Müzesi başlıklı yazılarını yazdı.

            İlk bakışta birbiriyle hiç alakalı gibi görünmeyen bu yazılarda  özellikle fındığın kaymağını yiyenlere sesleniş yatıyordu.

            Kimi ihracatta yapılan yanlışlardan kimisi sorunlara sahip çıkmamaktan kimi de  fındık müzesi gibi konulardan bahsediyor. Ordu Hayat’ın internet sayfasına girerseniz bütün yazıları okuma imkanı bulursunuz.

Fındık müzesi yazının son bölümünde şöyle sesleniyor Yıldız:

            Fındığın Ordu’nun turizm ve tanıtma faaliyetlerinde yeterince kullanılmadığı görüşümü değişik platformlarda ısrarla dile getirdim.Dünyanın sadece belirli coğrafyalarında yetişebilmesi, yarattığı ve yaşattığı kültürel değerler açısından, kelimenin tam anlamıyla fındık bir” turistik aksiyon”dur.
 Fındık müzesi bu aksiyonun başlangıcını oluşturabilir. Kaldı ki çok maliyetli bir yatırım gerektirmeyecektir. Bir kaç yüz milyon dolar ihracat gerçekleştiren bir sektör, eğer bir araya gelerek bu kadar kolay bir işi de gerçekleştiremiyorlarsa, artık sözün bittiği yerdeyiz demektir ve kendilerini savunacak bir “dal” bile kalmamıştır.

……..

Bu yazılanlar bu söylenenler yarın bunların karşısına çıkacaktır. O yüzden sözün bittiği yer diyor Yıldız.

            Bizde diyoruz ki eninde sonunda gerçek ile yüzleşeceksiniz.

            Bir dörtlük ile bu yazımı bitirmek istiyorum.

            ……..

            “Hasandağı arpalıktır, eğer saban yürürse,
     Her dereye bir değirmen, eğer suyu gelirse,
     Her köylüden birer tavuk, eğer köylü verirse,
            İyi  gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse..."


 

EKİP İŞİ

            Yeni kuran kursları yönetmeliğinden ‘’Atatürk ilke ve inkılapları, devletin bölünmez bütünlüğü ve bölgecilik ile ırkçılık’’ maddeleri çıkarıldı.
            3 Mart 2000 tarihli yönetmelikte kursların denetim ve kapatılması başlıklı maddeler yer alıyordu. Bu maddeler uyarınca ‘’
Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı hareket, Devlet ülke ve milletin bölünmez bütünlüğünü bozacak faaliyetler ile Bölgecilik ve ırkçılık propagandası yapmak’’ kuran kursları, yurt ve pansiyonların kapatılması sonucunu doğuruyordu.
            7 Nisan 2012 tarihinde yayınlanan ve mevcut yönetmeliği iptal eden yönetmelikte ise kursların denetim ve kapatılması maddesinden bu bölümler çıkarıldı. Kapatılma işlemi sadece ‘’Binadaki eğitim ve öğretime devam edilmesi, öğrencilerin güvenliği için tehlike oluşturması halinde’’ yapılacak.
            Yeni yönetmelik ile
kuran kurslarına gidebilmek için ilkokulu bitirme ve 12 yaş şartı da kaldırıldı. 15 öğrencilik sınıf mevcudu düşürüldü. Kuran kursları resmi bayramlar dışında yıl boyu açık olacak. Hafızlık eğitimine hafta sonu ve tatil günleri de devam edilebilecek. Türkiye’de oturma izni olan yabancı uyruklular da Kuran kurslarına kayıt yaptırabilecek.”
            ………..

            Süreç sistemli ve kararlı bir şekilde yürütülüyor.

            Tüm yanlışlar, tüm endişeler bir kenara bırakılarak ısrar sürüyor.

            Sürekli olarak toplumun gerilmesinden sıkıntı duyanların sesi duyulmuyor. Duyulmamaya devam ediyor.

            …..

            Bir medya hikayesi.

            Başbakan Erdoğan, Yıldırım Demirören’e soruyor. “Milliyet ve Vatan gazetesini aldın mı ?”

-      Evet efendim…

-      Belli olmuyor ama…

………

            Ne anladınız bundan?

Anladınız ama bir şeyler değil mi ?

            Daha önce duyumu gelmişti. Eski Başbakan danışmanı  Erdoğan’ın has adamı  Akif Beki bu gazetelerin başına her an geçersi şaşırmayın.

…..

            Öyle herkes bir yerden bir yere öpücük ile yükselmiyor veya gelmiyor.

            Lobi işi, ekip işi, cemaat işi, siyaset işi..

            Her şekilde Allah değil, bunlar yürü ya kulum dedi mi işler yürüyor, anasını satalım!!  


 

‘4’ün sakıncaları!

            Bilindiği gibi bu ülkeye dayatılan ve toplumsal ayrışmaya neden olacak olan sistemin içinde yer alan Kur’an dersi sorun olacağı benziyor.

            Hele ki öğretmen bayan değilse tam bir rezillik yaşanacakmış gibi görünüyor.

            “4+4+4” şeklindeki kesintili eğitimin ardından Kur’an ve Peygamberin hayatının ders olarak okullarda okutulması da meclisten geçti. Ve tartışma sürüyor. Ama bu tartışmaya Akit Gazetesi yazarı başka bir yönden yaklaşıyor. Her halde bunu getirenler bunu da düşünmüşlerdir ama yazarın yazısında bayan öğretmen diye bahsediliyor ya erkek öğretmen olursa ne olacak. Buyurun beraber Faruk Köse isimli yazarın yazının bir bölümünü okuyalım:

            “Gelelim başlıkta belirttiğim “regl” meselesine. Geçen yazıda, Kur’an dersleri bağlamında bazı sıkıntıları dile getirmiş ve bunların çözüm beklediğini ifade etmiştim. “Regl” meselesi de bunlardan biri. Zira, Lise’ye gelen bir kız, haliyle büluğ çağına da girmiş olacak ve regl olacak. Peki, regl olan kız öğrenci nasıl Kur’an okuyacak? Bu, dinen yasak. Kur’an dersine katılmak zorunda, ancak o haliyle de katılamaz. Bir de öğretmeni erkek ise, utanır, halini de arz edemez.

            Bu durumda, Kur’an derslerinin kız-erkek ayrı okutulması, kızlara bayan öğretmen, erkeklere de bay öğretmen verilmesi gerekmez mi? Böylece regl olan kızlar, bayan öğretmenine halini arz edebilir ve Kur’an’ı abdestsiz okuma günahına zorlanmış olmaz.

            Yeni düzenleme güzel de, işte bu ve benzeri sakıncalarının giderilmesine ihtiyaç var.”

            …..

            İşte böyle bakalım daha neler neler olacak. Daha ne gibi sıkıntılar ortaya çıkacak.

            En önemlisi Kur’an dersine girmeyene nasıl tavır alınacak nasıl davranılacak.

            Dünlerde Mahalle baskısından söz edenler şimdi karşı tarafından Mahalle baskısından nasıl söz edecek veya bu baskı resmi organlar tarafından nasıl uygulanacak?

            Ben biliyorum da  yetmez ama evetçiler iyice görsün diye şimdiden bir şey yazmıyorum!!!

 


GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?

            Bizi İran, Suriye pisliğinde boğmak isteyenlerin oyununa gelenleri görünce aklıma Türkmen çığlığı gelir. Bir zamanlar Türkmeneli televizyonunda dinlemiş daha sonra da tamamını bulup gazetem  Ordu Değişim’de yayınlamıştım.

            Arap’ım Müslüman’ım diyenlerin kılın bile kıpırdamağı o katliam günlerini de bilirim. Birileri Arapları örnek alıp Müslümanlığı yaygın (!) hale getirmek için ülkeyi ortadan bölse de , ülkeyi savaşa sokmak için düzenlenen tezgahlara gelse de duyulmazmış onların sesleri.

            Yazık bu ülkeyi bu hale getirenlere, bu tezgahlara düşürenlere. Bakın öyle bir sesleniyor ki ülkemize gözlerimizin dolmasını engellemek mümkün mü ?

           

GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?

 

Oğuzam ,
Türkmenem…
Bayatlardan Türkmenem…
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem…
Yaprağın asılı dallar
Gövdeni taşıyan kök menem…
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan ürek menem…
CAN İÇRE CANAN BİLMİŞEM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?

 

Yedi koldan
Yirmidört boydan gelmişem Orta Asya’dan…
Yayından fırlayan ok
Huduttan hududa atılan mızrak
Deli havalar soluyan kısrak gibi esmişem…
Az gitmişem, uz gitmişem
Dere tepe düz gitmişem…
Kuş uçmaz kervan geçmez dağları
Göçebe adımlarla gezmişem…
Irağı yakın, yurdumu Irak eylemişem…
Tırnaklarımla oymuşam tortu kayaları
Kıraç toprakları gözyaşlarımla sulak etmişem…
Kızgın tohumlar serpmişem
Emek vermişem
Aşa getirmişem…
TÜRK İLLERİNE HABER SALMIŞAM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?

 

Selçuklu şah-ı sultanlarım adım atmış otağıma
Kapıda karşılamışam civan mert erlerimi
Başım gözüm üstüne berhudar ağırlamışam…
Musul’da Zengiler
Kerkük’te Kıpçaklar
Erbil’de Beg Teginliler
Yiğit yatağı Atabegler kurmuşam
Dokuz başlı tuğlar aparmışam yad ellere
Türk’ün adını âlemlere duyurmuşam…
Bayındır Kızanı torunlarımı kucaklamışam
Bahar coşkusu Akkoyunlar gibi ovalara yayılmışam…
Sultan Cined’in emaneti
Şah İsmailimle pişirmişem ham yanlarımı
Ocağımda tüten Safevi ateşiyle alev alev yanmışam…
Genç Osmanlıyla açmışam Bağdat’ın kapısını
Cahiliye devrini hepten kapatmışam…
Dil, din ve ırk özgürlüğüyle donatmışam halkları
Çıra gibi aydınlatmışam kör karanlık tarihi
Çevreme ilim, irfan, ışık saçmışam…
DERİN HÜLYALARA DALMIŞAM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?

 

Ne zaman ki
Türk birliğine diş bilemiş düşman
Çapraz fişek silahıma davranmışam…
Zırnık ödün vermemişem haa sevgimden
Korkmamışam heç
Ölümleri kuşanmışam…

Yalın ayak koşmuşam Kafkas cephelerine
Sarıkamış harekâtına katılmışam…
Buz kesmiş yüreğim Allah-u Ekber Dağlarında
Katmer katmer kefensiz donmuşam…

Çanakkale’de etten duvar olmuşam
Göğüs göğüse çarpışmışam Allah vekil
Bir adım geçirmemişem gâvuru öteye
Üst üste cansız yığılmışam…

Nasıl ki
Harb-i cihanlarla zayıflamışam
Güçten kudretten düşmüşem heyhat
Yeraltı kaya yağlarım sulandırmış ağızları
Hemhal manda manda paylaşılmışam…

Öyle ki
Et ve tırnak misali ayrılmışam
Süt kuzu yavru gibi koparılmışam Anadolu’dan
Yılanlar tıslamış
Köpekler hırlamış ardımdan
SAHİPSİZ KALMIŞAM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?

 

Lord planları tayin etmiş kaderimi
Misak-i Milli sınırlar dışına çıkarılmışam…
İtilmişem, kakılmışam, horlanmışam külliyen
Tekme tokat yerlere yatırılmışam…
Dağ ayılarının önüne atılmışam yaralı
Çöl develerinin hörgücüne tepe taklak asılmışam…

Türk menem demişem
Türkçe söylemişem
Eskiyaka’da kurşunlara dizilmişem…
Emeğimin hakkını istemişem
Gavurbağ’da linç edilmişem…
Adalet beklemişem
İplere gerilmişem…
Eşitlik yeğlemişem
Zab suyu kana bulanmış
Altunköprü’de ekin gibi biçilmişem…
El insaf vicdan dilemişem
Zindanlara sürülmüşem…
Çığlıklarım katlimin sâlası
DİRİ, DİRİ GÖMÜLMÜŞEM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?

 

Duy hele
Kimliğim değiştirilmiş
El-Temim olmuş Türkmen Kerkük
Hafızalardan kazınmışam…
Baas Baas bağırmışlar partizanca
Kin kusmuşlar yüzüm barabarı
Evimden yurdumdan göçe zorlanmışam…

Kollarım kırılmış omuzlarımdan
İşkencelerle yoğrulmuşam…
Gözlerim kan çanağı
Fincan fincan oyulmuşam…
Ölmem yetmemiş kâfire
İp sarılmış cesedime
Sokaklarda dolaştırılmışam…
Cıncık gibi ortalığa saçılmış cism-i bedenim
LİME, LİME DAĞILMIŞAM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?

 

Beterin beteri var…
Biri getmiş, ötekiler gelmiş…
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşam…
Mavzerler çevrilmiş üzerime
Tetiklere sarılmış Puştlar
Merhamet beklerken, zulüm bulmuşam…
Böyük devletlerin böyük oyunu
Yok etmek Türk’ün soyunu
Çoraplar örülmüş
Çuvallar geçirilmiş başıma
Aslanım; kediye boğulmuşam…

Okumak yazmak yok…
Dilim damağıma bağlanmış
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak…
Başın kaldırıp bakmak
Gözün ucuyla süzmek ne cüret…
Elim ayağıma dolanmış
Oturmam, yürümem, gezmem yasak…
TAŞ KESİLMİŞEM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?

 

Di gah gel…
Di gel ölem di gel…
Adına gurban olam di gel…
Alnına kanım çalam di gel…
Bayrağım göğün mavi gülü, ay yıldızım sen…
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen…
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen…

OOOY MEN ÖLMÜŞEM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN 

 YAZAN ALİ YAŞAR

 

 

Bıkarlarsa olacak!

 

                                    Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi elektrik faturalarındaki 'kayıp-kaçak kullanım-sayaç okuma' bedeline itirazı haklı bularak, elektrik kurumunun, uğradığı zararı kaçak kullananlardan tahsil etmesi gerektiğine hükmetti.
             "Abone olmadan, dolayısıyla hiçbir ücret ödemeden enerji kullanan kişilerin varlığı söz konusu. Burada enerjiyi abone olmadan ve hiçbir ücret olmadan kullanan kişilerin bulunup, kullandığı enerji bedelinin o kişilerden tahsil edilmesi esas olmalı. Sağlayıcı firma tahsil ettiği söz konusu bedellerin gerekçesini izah edememiş, uygulamayı EPDK kararlarına dayandırmaya çalışmıştır. Satıcı, elektrik bedelini tüketiciden tahsil ettiğine göre gerekçesini de izah edebilmeli. Ancak yapılan savunma bu yönleri ile yeterli görülmemiş, dolayısıyla tüketicinin mağdur edildiği sonucuna varılmıştır."
                          Karara itiraz eden SEDAŞ, konuyu 1. Asliye
Hukuk Mahkemesi'ne götürdü. Ancak mahkeme, kararı onayladı. SEDAŞ'ın aboneden tahsil ettiği kaçak kullanım bedelini iade etmesine karar verdi.            

……

            Haber böyle…

             Şimdi Ordu’da da Tüketici dernek ve kuruluşların vatandaşa yardımcı olması amacıyla ne yapmaları gerektiğini ve nasıl yapacaklarını açıklamalarını bekliyoruz.

                        Haksız kazanca Hükümetler göz yumuyor. Özelleştirmeyi sözde cazip hale getirmek için kazığı vatandaşa dayıyor.

            Böyle bir anlayış olur mu ?

            Mahkemeler dönüyor ama emsal kabul edilmiyor ve bireysel başvurular isteniyor.

            Peki bu hükümet her şeyi mahkemelerin çözeceğine inandığı için önüne gelenin içeri tıkılmasına ses çıkarmadığına göre Bir mahkemenin aldığı kararı niye kanun veya yönetmelik değiştirerek yerine getirtmiyor.

            Niye yapmıyor?

            Çok bilenler bir açıklasa da öğrensek

            Mahkemenin aldığı kararı tamamıyla emsal sayıp bu tür soygunlara hükümet karşı gelse ya!!!

            Niye gelmiyor, niye yapmıyor birileri açıksalın!!!

            ….

            Pırlantada KDV’nin sıfır olmasını hala açıklayamadıkları gibi bunu da açıklayamazlar.

            Ne de olsa anketlerde hala yüzde 45’leri gösteriyor.

            Böyle giderse bize kimse hesap soramaz diyorlar.

            Doğruluğuna bakacağız ve göreceğiz. Eğer ömrümüz yeter,  bu millet koyunluktan bıkarsa…

 

 

ÇOK TEHLİKELİ İŞLER

 

            Oğlum çevre ne der sonra millet dedikodu yapar. Aman bize baskı uygularlar.      Ben devlet memuruyum oğlum sen bu derse girmezsen beni fişlerler.

            Falan filan…

            Şimdi aşağıda ki haberi bir okuyalım güzelce …

…………….

            Seçmeli Kuran dersleri okullarda harem-selamlık dönemini başlatacak; artık tüm okullar imam hatip

            Türban ortaokula indi

           
AKP, MHP ve BDP işbirliği ile kesintili eğitim yasasına yerleştirilen seçmeli derslerle imam hatip liselerinde okutulan Kuran derslerinde kız öğrencilerin türban takması ve diğer derslere de türbanla girmeleri yönündeki eğilim, tüm ortaokul ve liselere yansıyacak. Böylece türban 5. sınıftan itibaren tüm okullara girecek.

            Kesintili eğitim düzenlemesine
AKP’nin tüm ortaokul ve liselere “Kuranıkerim” ve “Hz. Peygamberimizin hayatı” adıyla seçmeli ders koyması kız ve erkek öğrencilerin bir arada olduğu karma eğitimin sekteye uğramasına, okullarda mescit açılmasının gündeme gelmesine neden olacak.

           
MHP ve BDP’nin desteğiyle kabul edilen seçmeli Kuranıkerim derslerinde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Din Öğretim Genel Müdürlüğü (DÖGM) tarafından hazırlanan “Kuranı kerim Dersi Öğretim Programı” uygulanacak. DÖGM; lise öğrencilerine göre hazırladığı Kuranıkerim programını seçmeli Kuran dersi alacak ortaokul öğrencileri için de “farklı eğitim etkinlikleriyle” düzenleyecek, fakat temelde lise öğrencilerine uygulanan programın esasları geçerli olacak.

            DÖGM tarafından hazırlanan müfredata göre
imam hatip liselerinde, 144 saat olarak okutulan Kuran dersleri, “okuma”, “ezberleme” ve “anlama” olmak üzere üç öğrenme alanından oluşuyor. Mevcut eğitim programına göre 9 ve 10. sınıflarda ezber ve Kuranıkerim’i okuma dersleri ağırlıklı olarak okutulurken, 11 ve 12. sınıflarda Kuranıkerim’in meali üzerine derslere öncelik veriliyor. Benzer sistemin diğer liselerde de uygulanması beklenirken, FATİH Projesi’yle birlikte ünitelerin dijital olarak tabletlere yüklenmesi de gündeme gelecek.

            İmam hatip liselerinde okutulan Kuran derslerinde kız öğrencilerin
türban takması ve diğer derslere de türbanla girmeleri yönündeki eğilim; seçmeli Kuran dersleri aracılığıyla tüm ortaokul ve liselere yansıyacak. Böylece türban 5. sınıftan itibaren tüm okul türlerine fiilen girmiş olacak.

            Mescit ve abdesthane

            Kuran derslerinde kız öğrenciler ile erkek öğrenciler ayrı ayrı sınıflarda olabileceği gibi, sınıf içinde de harem ve selamlık yapılması gündeme gelecek.

            Kuran derslerinde öğrencilerin ders işleyişi sırasında
İslami değerlere göre “abdestli olmaları” yönündeki gereklilik de okullarda “abdesthane” gibi alanların oluşturulması ve “mescit” gibi ibadethanelerin kurulmasını gündeme getirecek.
….

            Okudunuz değil mi Türkiye’de bu günkü şartlarda hangi anne baba ( az sayıda olabilir)  çocuğuna sen Kuran dersini seçmeli kabul etme girme diyebilir?

            Kısacası toplumda kamplaşmaya yol açan açacak olan bir konu ısrarla gündemde             uygulanmaya çalışılıyor.

            En başta yazdıklarını ailelerin çoğu söyleyecek.

            Ahmet’in Ayşe’nin çocuğu  Kuran dersine girmiyor dedirttirme millete. Dedikodu yapmasınlar bizi kafir saymasınlar. Veya fişlenirim dinsiz diye beni sağa sola sürerler aman oğlum aman kızım bu derse gir diye baskı yapılmayacak mı ?

            Çok tehlikeli işlerle uğraşıyorlar.

            Allah bir an önce bunların gözünde ki karayı kaldırıp doğru yolu gösterir.

            Hiç iyi bir yöne götürülmüyoruz. Zorla, zorlanarak ve adına ‘Seçmeli diyerek’  bir şey olmaz.

             İnanın bana zorunlu ders olsa bu kadar sorun çıkmazdı. Bu kadar toplumsal ayrışma olmazdı.

            Veya insanlar kentlerinde mahallelerinde bölgesel ve fikirsel fişlenme korkusu yaşamazdı.

 



 

DURMAK YOK ,YOLA DEVAM

            AKP’nin seçim sloganlarından biri…

            Bu başlığa bakıp siyaset yazısı yazacağımı sananlar yanılıyor.

            Beyanat vermekten ve her ortamda konuşmaktan son derece haşlanan başkanımız Nedim Türkmen 14 Nisan’da yapılacak kongre öncesi yaptığı açıklamada çeşıtlı konulara değiyor.

            Orduspor resmi internet sitesinde buna benzer 5-6 açıklaması olmasına karşın bu kez başkan önemli bir  farklılık yaratarak AKP’nin sloganını alarak açıklamasını bitirmiş.

            Başkan açıklamasının bir bölümünde şöyle demiş:

            Enerjisini olumsuz işler için harcayanlara karşı ; istikrarımıza gölge düşüreceklere karşı hep  dik durduk. Bu gelinen tarihi noktaya ve istikrara zarar verecek tüm adımlar karşısında Ordu halkı ve Orduspor taraftarı büyük hesap soracaktır. Çünkü  bu tarihi günlere çok büyük bedeller ödenerek maddi ve manevi fedakarlıklar sonucunda geldik. ‘

            Mesajın nereye gittiğini, bilen bilir ben fazla kafayı yormak istemiyorum. Çünkü sayın Başkan her şey benim elimde diyor ama bu tür göndermeler yapmaktan hiç de kendini alıkoyamıyor.

            Şimdi başkanın açıklamasının son bölümünü sizinle paylaşayım sonra devam edeyim:

            ‘Çambaşı’nda Ordusporumuz’ a bir tesis kazandıracağız. Ordusporumuz’ a İstanbul’da da spor Okulları açtık. Hedefimiz İstanbul’da da tesis kazandırmak. Gelirleri artırmak için petrol Ofisleri açmak. Büyük Orduspor taraftarımız için Lisanslı ürünler mağazasını açtık. Orduspor sitemizi Kulüp Tv haline getirdik. Çalışmalar son aşamaya geldi. Ordusporum’ uz için her ay göreve geldiğimiz  günden bugüne Orduspor dergimizi yol haritamızı gösterecek şekilde her ay düzenli olarak çıkarıyoruz. Bu süreçte değerli Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin’ e ve Ordu Valimiz Sayın Orhan Düzgün’ e tüm sponsorlarımıza, değerlerimiz Büyük Orduspor Taraftarımıza sonsuz teşekkür ediyorum.

            Doğduğum büyüdüğüm Ordu şehrime yönetim kurulumuzla ve değerlerimizle beraber ufku engin Büyük Orduspor taraftarlarımızla beraber  26 yıllık büyük hasrete son vermenin Ordusporumuz’ u hak ettiği Süper Lig’ de kalıcı hale getirmenin şerefi ve gururu içinde başımız dik alnımız açık  Onurlu ve gururlu başarmış bir şekilde 14 Nisan da ki genel kurulumuzda  Avrupa ve Süper Lig Şampiyonluğu için yola devam edeceğiz. Büyük Orduspor taraftarımızla beraber tarihi yürüyüşümüz devam ediyor. Durmak yok yola devam.

………

            Başkan diyor ki  birileri sokakta AKP bana karşı aday çıkaracakmış.. siz yanılıyorsunuz. Benim Solculuğum eskide kaldı artık  sporcuyum. O yüzden DURMAK YOK YOLA DEVAM”

…..

            Allah yolunu da, izini de, bahtını da  açık etsin. Ne diyelim daha Nedim Türkmen…

 


MALZEME BOL

            Hangi birinden başlayayım…

             Ayda 3 kez petrole zam, elektriğe yüzde 8’i aşan, doğalgaz  yüzde 20’ye varan zamlar yapıldı.

            Tartışmalar bir anda 4+4+4’den zam+zam+zam’a geçti

Bilindiği gibi bu ülkede çeşitli kanun tasarıları ve halka vurulacak zamlar genelde TBMM gece yarıları geçer.

Artık Türkiye bunlara alıştı. Bu arada tartışma sürerken Din tasarısı herhalde  Köşkte bir anda onaylanı verir.

….

            Yaratılan işsizlik danışmanı gibi bir şeyle işsiz olup sınava giren işe girmeyi hak etmeyen 900’ü yakın gençte Başbakan Erdoğan’ın müjdesi ile işe gireceğini öğrendi.

 Salonda kıyamet gibi alkış koptu.

            ….

            Ekonomi şöyle büyüyor böyle büyüyor diyorlar. Cari açık hiçbir zaman makul bir düzeye inmiyor.

            İşsizlere ucube iş yaratmakla da işsiz oranı düşmüyor.

………..

            Anayasa mahkemesi başkanı Haçim Kılıç yeni düzenlemeler yapıldıktan aylar sonra konuşuyor…

            Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yargının hesabını veremediği sınır tanımaz uygulamalarının, ağır bedeller ödenmesi sonucunu doğurduğunu, anayasa ve yasalarda radikal değişimlerin yapılmasının haklı nedenini oluşturduğunu belirterek, ''Dün yargının siyaseti kuşatma gayretlerine karşı çıktığımız gibi bugün de siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz'' diyor…

            Bende günaydın diyorum.

            Bu demecin samimiyetine nasıl inanalım Allah aşkına.

            Atı alan Üsküdar’ı geçmedi mi ?

…………..

            Belki de ülke uyanıyor mu dersiniz?

            Belki de insanlarımız, yöneticilerimiz, yetkililerimiz, başkanlarımız  bu kadar  baskının bu kadar ekonomik zorluklar altında yaşamak zorunda bırakılanların yeter artık diyerek isyan etmesinden mi korkuyor.

            Veya ağ babalarımız, dayılarımız, ayılarımız ‘Ulan vatandaş uyanıyor  yarın bu gün düzenimize çomak sokup sokağa çıkarlar bir Yunanistan gibi oluruz’ korkusu ile  sağa sola yine milletin parası ile boncuk mu dağıtmaya başladılar.

            …….

            Ulan bu halimle ben bile ne dolaplar dönüyor anlamadım?!!!

            ……

            Evinde doğal gaz tesisatı olup, mecburen devlet kömürü yakan ve çıkan gazdan zehirlenen  Aydın ailesinin 5 ferdi gibi  hiçbir şeyi anlamadan gidenler için ne diyelim?

           

            Kader mi …. Evet kader, bu kadar zulüm, bu kadar baskı, bu kadar açlık ve yokluk kaderimiz…

            Öyle mi….

            Öyleyse ben.........

           


 

HALKTAN UZAKLAŞMAK

         Bazıları için  Orduspor taraftarlığı ayak takımlığı mı acaba?

         Kongre ilanını ilk olarak bir gazeteye vererek ne yapmak istediklerini belli ettiler…

         Sonra  Kongreyi Balıktaşı otele alındığını ilanda görünce bunun izahının sadece kongreye  gelenler belli olsun, kapıda kıyı da köşede kimse durmasın veya uzak tutalım ki gürültü patırdı olmasın diye düşündükleri için olabileceğini tahmin ettim.

Sonuçta nerden bakarsanız bakın. Yıllarca Şehir merkezinde ki Ayışıığı düğün salonunda yapılan son yıllarda ise  üye olmayanlara da kapanan kongreler şimdi lüks otel salonlarında yapılacak.

         Ordu’da ağzından bağlı bir kısım yandaş medya olduğu için buz yazıyoruz biz konuşuyoruz diye kızıyorlar bize.

            Orduspor kulübü Balıktaşı oteli niye seçmiştir?

            Ayışığı salonunda bir sorun varsa merkezde başka salonlarda var. Mesela Atatürk Spor salonu da buna uygun olurdu…

          Bunun izahını yapsalar bile insanları ikna etmek zordur.

         Orduspor’u sokakta ki insandan uzaklaştırmak istiyorsanız kaybedersiniz.

         Bu insanlar sayesinde buradasınız. B:unun keyfini çıkarıyorsunuz.

         Geçiş yönetimlerin yarattığı gibi kendinize yandaş medya yaratarak bunun böyle süreceğini de zannediyorsanız yanılıyorsunuz.

         İnanın bana ilk tekmeyi sizlere bu yarattığınız yandaşlar vurur

         Tarih bunun örnekleri ile doludur. ‘ Sende mi Brüsüts ‘ lafı boşuna yüzyıllardan bu yana kullanılmamaktadır.

         ….

         Şimdilerde duyuyoruz ki Nedim Türkmen’in karşısına AKP üst düzeyi aday çıkaracakmış.

         Çıkarsınlar elbette iye olur ama bu iş AKP’nin işi değildir.

          Çıkacak aday bu görüntüyü verirse hiçbir şey olmaz. Ama çıkıp hesaplar, yapılanlar konusunda sorgulayıcı bir tavır alıp kongreye katılanların da aydınlanmasını sağlarlarsa bu da bir katkıdır.

         Orduspor kulübü başkanı Nedim Türkmen bu görüntü içinde tekrar seçilebilir.

         Ancak şuna inansın ki biz ve bizim gibilerin eleştirilerini ve doğrularını bir kenara atmaya devam ettiği sürece hiçbir gelişme daha gösteremez.

Hatalar zincirine bir bakıp ne kadar yol almış görebilir.

           Taraftar gruplarına bedava bilet dağıtılmakla başkanlık süreci yaşansaydı, İstanbul’un göbeğinde ki koroların sesleri kulaklarımız da hala çınlamazdı.

              Kısacası sizi biz bile kurtaramayız!!!

 

…….

              Gazeteci , şair Cevabi Sönmez  ağabeyimizin ölüm haberini alınca yalan dünya demekten başka bir şey diyemedim.

           Hayatı bu kadar seven işi için canını veren bir kişinin 57 yaşında aramızdan ayrılışının üzüntüsü içindeyim.

          Mekanı cennet olsun.

 



Neden yapılmıyor?

 

            Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, twitter’daki takipçileriyle Hz. Peygamber’in müminin özelliklerini anlattığı hikmetli sözlerini paylaştı.

            Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in paylaştığı hadisler şunlar;

            “Mümin, bal arısı gibidir. Hep güzel, temiz, helal şeyler yer ve hep güzel şeyler üretir. Her yere konar ama hiçbir yeri ne kırar, ne bozar.
Mümin, hurma ağacı gibidir. Meyvesi daima yenir, yaprağı hiçbir zaman solmaz.

            Mümin, altın gibidir. Üzerine ne kadar toz, toprak gelirse gelsin ne değişir, ne bozulur.

            Mümin, taze ekin gibidir. Rüzgâr onu ne kadar sallarsa sallasın devrilmez.

            Mümin, güzel koku satan attar gibidir. Beraber oturursan da, beraber yürürsen de, ortaklık yaparsan da sana faydası olur.”

……

             Diyanet İşleri Başkanlığı resmi internet sitesinde  bir yazı buna haberde diyebilirsiniz.

            İncil bedava satılıyor bedava dağıtılıyor diye kızanların Türkçe Kur’anı Kerim’i  bedava dağıttığını gördünüz mü ( Gazete promosyonlarında bile kupan istiyorlar)

Başkan teknolojiyi kullanarak hitabını sürdürüyor ne güzel değil mi ?

            Birileri İnterneti  televizyonu hala günah sayarken sonuçta bu işlerin başı  internet aracılığı ile vatandaşlara sesleniyor.

            ……..

            Yukarıda ki yazının arasında yazmıştım. Niye bedava Kuran dağıtılmıyor?

            Veya Misyonerlik yapanlara ( Hıristiyan dinini yaymaya çalışanlara )  Niye kızıp dünyanın her yerinde belki de ölümlerine neden olunuyor?        

            Yıllardır hep aklımdadır. İncil bedava dağıtılırken biz kendi ülkemizde bile Kuranı bedava dağıtmıyoruz?

            Özellikle Türkçe mealini dağıtsak  önce kendi insanımıza. Kendi insanımızda daha güzel öğrense olmaz mı ?

            Neden? Neden ? Neden,  yapılmıyor?

 

 

Kapatalım mı ?

            Evet kapatalım.. Evet daha deşmeyelim…

            Ama hakaretleri , sözleri nasıl unutalım.

            Ağzından bağlı olanlar ağızlarını bağlayanların bağlarını çözmediği için susmaya veya olayı başka yere çekmeye devam ediyor.

            Evet susalım, evet örtelim.

            Ama Orduspor’a başkanına yapılan hakaretleri unutmayalım.

            Şimdi Nedim Türkmen’i takip ediyorum. Hakarete saydıranlarla bir daha ayni yerlerde bulunacak mı? Ayni programa çıkacak mı ?           Saatlerce bağlı kalacak mı ?

            Kaya Çilingiroğlu denilen oğul  okuduğu Mesaj unutulacak ım ?

…..

            Turnasuyu’nda ki görüntülerden rahatsız olan yok mu bilemiyorum.

Ama bu kum yığınlarını kısacası ocağın durumunu daha önceleri de yazmıştık. Yazmaya devam ediyoruz.

            Ama bir zamanlama hatası yapmışız haberi Kültür ve Turizm bakanı Ertuğrul Günay’ın açılışlar için geldiği 28 Mart tarihinde yayınlayıp gazeteyi de önüne koymamız gerekirmiş meğerse.

            Bu da bizim kurnaz olmamamızdan kaynaklanmış.

Peşini bırakacak mıyız? Elbette hayır.

            Birde Çevre ve Şehircilik Bakanlığına  soruyoruz Beton santrallerin çökerme havuzu var mı veya bu havuz olduğu halde beton suyu Derik derelere mi akıtılıyor?

            Yanıt alamazsak biz durumu net bir şekilde ortaya koyacak bir haber yaparız.

            Turnasuyu bölgesi imar konusunda Ordu Belediyesine bağlı olduğunu hatırlatalım.

………

            Orduspor, Galatasaray maçı için hazırlıklarını sürdürüyor.

Cuper’in Orduspor’u nasıl ve ne şekilde sahaya süreceği merak konusu .

            Çünkü Gençlerbirliği maçında ki tercihlerinden bir şey anlamamıştık.

            Aman hoca dikkat bu kez kadro ile oynama.

Yoksa millet öküzün altında buzağı arıyor.

 

 


 

Küçülüyoruz

            Hem de her yönümüzle…

            İnsanlığımızla, yaşanmışlığımızla, geçinmemizle, hayata bakışımızla, ve bu şehrin ağ babalarının tüm katkılarıyla küçülüyoruz.

            Milletvekili sayımızın 5’e düşmesi bence bu küçülme içinde en hayırlısı oldu!

Zaten gönderdiklerimizin çoğu başka işlerle uğraşıp işe yaramadığına göre ne diyelim ki ?

            Geçtiğimiz aylarda Ordu’dan seçilen bir AKP milletvekilinin parti binasını ancak yanındakilerin yardımıyla bulması da bunun göstergesi.

            Sonuçta ne kadar küçülürsek o kadar iyi olacak?

            Hiç olmazsa az sayıda ki milletvekili gelen yoğun istek ve talepler karşısında çalışmak çabalamak zorunda kalacak.

            Ortaya çıkıp da İstiklal Savaşı olmamıştır gibi akla mantığa sığmayan laflar edip Ordumuzun ismini kötü bir şekilde gündeme getirmeyecek.

            Kısacası boş işlerle uğraşmak zorunda kalmayacak.

            Yine söylüyorum, Ordu’dan ne kadar az milletvekili gönderirsek bizim içinde şehir içinde hayırlı olur!!!!

 

…….

            Devlet ben su getirdim yol yaptım , iş buldum diye övünmez.

            Bu devlet kavramı içinde belediyelerde vardır. Hiçbir belediye ben çöpleri topluyorum, ben su getiriyorum, ben yol yapıyorum, ben asfalt şampiyonuyum diye övünmez.

            Övünmemeli bu onların var oluş nedenidir. Yani bunu yapmak için kurulmuşlardır ve bu hizmeti getirmek içinde başına şehri emin denilen bir kişi seçilmiştir.

            Sonuçta biz gazeteciler olarak ta bu haber ancak tersten alınarak işlenmelidir.

            Yoksa bizde dahil bazı arkadaşlarımız gibi manşetlerde yeri yoktur!!!

 



Yazık

 

            Orduspor kulübü  başkanı ne olursa olsun bu durumlara düşürülmemeliydi?

            Kanaltürk’de yayınlanan spor programına telefonla bağlanan ve Culio konusunu konuşan başkan neredeyse bir dayak yemediği kaldı.

            Yalancılıkla suçlandı, siyasete soyunduğu belirtildi. Hatta terbiyesiz Kaya Çilingiroğlu tarafından sözde atılan bir mesaj ile alay edilmeye çalışıldı.

            Türkmen kibarlığına verdiğimiz için fazla tartışmaya girmedi ama Fatih Terim’in sözlerine ve kendisini susturan eylemlerine de yanıt veremedi.

            İki arada bir dere kalan ve Galatasaray kulübü ile kendilerinin sorunu olmadığını belirten başkan Türkmen ne yazık ki bu sınavdan iyi netice alamadı.

Ben şahsen izlerken üzüldüm, kızdım, utandım. Fatih Terim bağlanana kadar istediklerini söyleyen yorumcuların nasıl sus pus olduğunu gürdüm.

            Sunucunun sayın Türkmen niye susuyorsunuz konuşsanıza ikanıza rağmen kibarlığını elden bırakmayan (!) Türkmen  Terim’in yalanlarını yüzüne vuramadı.

 Ben ne Culio ve Stancu ile görüştüm diyen  Terim’e biz tv başında arkadaş açıklamanda geldiler görüştük diyorsun diye yanıt vermeye kalkarken! Neredeyse saatler sonra jetonu düşen Serhat efendi  siz ama böyle dediniz deyince Terim’de kıvırdı hemen telefonla görüşmedim dedi. Arkadaş birisi de çıkıp sen yüz yüze görüşmüşsün böyle etik olur mu diye diretemedi.

            Kısacası biz televizyon başında neredeyse hırsımızdan ağlarken Orduspor başkanına hakaret yağarken Başkan dahil kimsenin sesini yükseltmemesi zorumuza gitti. Adamlar  hem kel hem fodul oldular.

            Hele Kaya Çilingiroğlu’nun program biterken bir tivit geldi deyip ‘Nedim Türkmen sustuğu zamanlar başka televizyona bağlanmış olmasın ’ şeklinde ki mesajı alaylı bir şekilde okuyup gülmesi de bir başka acı verici olaydı. Artık Türkmen kendilerinin programına bağlandığı insanlar tarafından alay edilme noktasına gelip birde ‘ Niye 3 saattir telefonda ‘ denmesini dikkate alıp bizim neredeyse göreve geldiğinden bu yana başkan az konuş telkinlerimize kulak verir.

            Orduspor başkanı ile kimse dalga geçemez, hakaret edemez.

            Orduspor’un başkanıyım diyende bunlara göz yumup sesiz kalıyorsa o koltukta oturmamalıdır.

            ( Dip not: Benim en çokta üzüldüğüm başkanın beslediği kurnazların bu olaylar hiç olmamış gibi davranması. )

 



 

Övünüyoruz

            Fındığı en çok üreten il biziz…

            Bal üretiminde de kovan sayısında da arıcı olarak ta Türkiye’nin birincisiyiz diye böbürlenip duruyoruz.

            Sezonun kesat zamanlarında artması gereken fındığı nasıl olup da 7.5 liradan 6 liralara kadar düşürebiliyoruz. Düşürülmesini nasıl sağlıyorlar?

            Bal’da marka olamadık diye kendi kendimize yırtınıp duruyoruz. Ama hiçbir şey yapmadan nasıl olsa malımız satılıyor diye seyredenler piyasayı dolduran  sahtekarların karşısında ne yapacaklarını şaşırıp kaldılar.

            Merdiven altı balın artmasına neden olan yan gelip yatanlar Ordu ismi ile gerçekleştiremedikleri markayı da seyredip duruyorlar.

            Birliklere paralar veriliyor veya aidatlar ödeniyor birlikler arıcılara çeşitli kredi ve desteklerin sağlanmasını gerçekleştiriyor yani al takke ver külah herkesin keyfi yerinde.

            Zaman zaman duyduğumuz acı haberlerde(!) bizi üzüyor. Tonlarca malını kaptıranlar parasını geri alamayanlar falan filan.

            Yani Fındıkta da Bal’da da birinci olmamıza rağmen hiçbir şey yapamıyoruz.

            Ne biçim memleket burası, ne biçim insanlar, ne biçim ilgililer, yetkililer ve ne biçim sorumluluk duyanlar var?

            ….

            Bana çakılmaz, arkadaş

            Bursa’da bir yerel gazetenin 22 Nisan’da yapılacak Ak Parti il kongresiyle ilgili haberine tepki gösteren Arınç, "Bana çakılmaz arkadaş" dedi. Bülent Arınç, şunları söyledi: "Bursa’mızda münteşir bir gazete kocaman böyle patlak gibi gözlerle başlık atmış bugün. İçinden geçeni yazmış. ’Başbakan kongreye gelmiyor’ demiş. Ayıp denen bir şey var. Biz siyasetçiyiz arkadaşlar. Bu kongre yapılır. Başbakanımız, Allah izin ve imkanı verirse kongreye gelir. Diyelim ki gelemedi. Ben gelirim. Diyelim ki ben gelemedim. Bu kongre yapılır. Sen ne demek istiyorsun arkadaş? İçindekini böyle başlığa çıkarman ayıp oluyor Senin içinden geçeni ben biliyorum. Çünkü sen eski günlerin özlemi içindesin. Sen istiyorsun ki Bursa’da eskiden bazı yanlışlıklar yapılmıştı ’Ah ne de güzel olmuştu. Nerden çıktı bu adam şimdi? Doğru düzgün kongre yapmaya çalışıyor’ diye bana çakmaya çalışıyorsun. Bana çakılmaz arkadaş? Ayağını denk al. 22 Nisan’dan sonra seninle daha rahat konuşuruz."

            ( Merak ediyorum basın meslek örgütleri ne diyecek. Sesini çıkarabilecek mi ? )



 

Anlatamadım

Ne kadar uğraşsam da anlatamadım ne kendimi, ne derdimi.

Acizliği sevdiğime ver, hani insanlar vardır belli edemez duygularını, ondan say beni.

Anlatamadım kendimi, hani insanlar vardır hiçbir şey yokken ağlayabilirler ya, garip ve zayıf görme beni yüreğime ver.

İçim dışım zift karası,

Bakışlarım şaşkın…

Ne zaman nereden gelebileceğini bilemediğim sözlerine alışamadığım için affet beni.

Sarhoşluğuma ver, hani seni uçsuz bucaksız denizlere kadar taşıyabilecek yüreği olan benim sarhoşluğuma,

Seni çok sevdiğime ver, seni sevmeyi gösteremeyen iki gözüm için.

Ağlayan gözlerime say, seni kadar sevdiğimi gösteremediğim için…

(Bir Gazetecinin Aykırı Dünyasından. Erol Karaer)



 

Hedefler güzel …

            Orduspor kulüp başkanı Nedim Türkmen bir dizi açıklamalarda bulunarak 5 yıllık süreç içinde ki şampiyonluğumuzdan transferlere kadar her şeye değinerek başarımızın mimarı Orduspor taraftarı demiş.

            Ağzından bağlı olanların soramadıklarını halisane (içtenlikle )  sorarak öğrenmek istiyorum.

            Yaklaşık 2,-2,5 ay içerisinde yeni transferleri de halledeceklerini söylüyor başkan insan seviniyor.

            Ama daha önce aldığımız ve bir şekilde yollarını ayırdığımız veya kiralık verdiğimiz bu futbolculardan kaç lira zarar ettik veya kulübün kasasına kaç lire girdi hiç onlardan bahsetmiyorlar.

            Bankalardan alınan krediler kaç lir bunu paylaşmaktan kaçınıyorlar?

            Orduspor kulübünün veya direk olarak başkanımızın bunları kamuoyu ile paylaşması gerekmiyor mu ?

            O…tan işler olunca aslan kesilenler bu tür kamuoyu tarafından dillendirilen konuları niye yüksek sesle sormuyorlar konuşmuyorlar?

            Başkan veya kulüp Açıklama  yapar yapmaz hiç önemli değil. Ben yeri geldiğinde sormaya yazmaya devam ederim.

            Çünkü ben bir Orduspor taraftarı olarak bunları öğrenmeyi kendime hak olarak görüyorum.,

            Eğer Orduspor’un başarısı başkanın dediği gibi Taraftarla geliyorsa taraftarların istek ve taleplerini  göz ardı edemezsiniz. Yaptığınız icraatları saklayamazsınız.

 

             ….

            Orduspor kulübü centilmen ligde dereceye girebilse en azından 3 olsa 1 milyon tl ödül alacak.

Kalan maçlarda bu olabilir mi olabilir.

            Orduspor yönetiminin bu konuda futbolcuların ve seyircilerin dikkatli olmasını isteyerek çağrıda bulunabilir.

            Dereceye girilirse alınacak parada futbolcuya dağıtılabilir.

            Hem Çentilmen takım olarak isim yaparız hem de futbolcularımızı memnun ederiz.

            Benimkisi sadece bir görüş.

            ….

            Unutulmasın ki yukarıda yazdığım ve yanıt beklediğimiz sorular sadece bizim değil çok sayıda taraftarımızın da merakını uyandırıyor.



 

     O’ kan

         EROL KARAER

            Afganistan ‘da akan O’kan dün yüreklerimize yürüdü.

            Aslında tam  O’kan dan  tam 12 si akıyordu yüreklerimize…

            Ordu  merkezde toprağa verilen Okan Melikoğlu için düzenlenen törende  vatandaşların arasındaydım.

            Herkes birbirine Afganistan ile bir şeyler anlatıyor genelde ‘Ne işimiz var’ tartışması çıkıyor ama sonuçta giden canlar için ahlanıyor vahlanıyor…

            Kazanın kader olduğuna inanan insanlar huşu içinde dinliyorlar söylenenleri. Arada bir gençler ‘şehitler ölmez vatan bölünmez’ sloganı atıyor.

            Bir ara ‘ Biz biz biz, Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diye haykırıyorlar … Alandan destek için cılızda olsa alkışlar yapılıyor.

             …..

            Fatsa’da ki cenazeye katılamıyoruz. Soy ismi Bağdatlı ama şehit olduğu yer  Afganistan… Şükrü Bağdatlı’nın cenazesine de Fatsalıların katılarak canı gönülden helalleştiklerini öğreniyorum.

…..

            O’ kan Afganistan’dan Ordu’ya doğru akmış göl olmuş her taraf.

Yüreğimiz yanıyor, çaresiziz, üzgünüz ve  asabiyiz, sinirliyiz, öfkeliyiz…

            Okan ve 11 arkadaşı daha Afgan’da şehit düştü.

            Vatan toprağına gömdük onları… Toprak bile O’kanlara doyamadı…



 

En büyük asker…

 

            Afgan şehitlerimizi bu gün Ordu’nun vatan topraklarına emanet ediyoruz.

            Yeni bir tartışmanın kucağında bulduk kendimizi.

            Gündem öyle bir değişiyor ki inanın şehitlerimizi toprağa verdiğimiz saatlerde bile birileri çıkıp bir şeyler yapıp, söyleyip gündemi değiştirecektir yine?

            Sonuçta giden gidiyor ve ateş düştüğü yeri yakıyor.

            Yine böyle bir zamanda şehit haberleri gelmişti 10 yıl önce filandı.

            Tarkan’ı yine bir şepit haberleri sırasında bir gazinoda askerlik yapmak üzere uğurluyorlardı. En büyük Asker bizim asker diye.

            Tarkan Askeri gazinolarda şarkı, türkü söyleyip askerliğini bitirdi.

            O zamanlar bir yazı kaleme almıştım. Daha sonra yayınlanan ( Bir gazetecinin aykırı dünyası’ adlı kitabıma da koymuştum.

            Şehitleri uğurlarken yeniden sayfalarımda yer vermek istedim.

…….              

 

            Elleri titriyordu anamın...

            Küçük kardeşim bakıyordu boş gözlerle...

            Elleri titreyen anam, boş boş çevreye bakan deprem vurgunu küçük kardeşim, çocuğum, bu ülkenin yarını ...

            Saramadılar biliyorum acını, saramadılar yaranı .

            Nasıl sarılsın ki; hırsızların ve onlara göz yumanların ve sözde bu ülkenin yöneticilerinin basiretsiz yönetiminin altında kaldı, kocası, kızı, torunu...

            Ve sen anam, büyük medyanın büyük kanallarında Tarkan’dan sonra haber oldun...

            Ve anam, biliyorum ki   Samandağı’nda şehit verdiğin oğlun “ En büyük asker “ olamadı da , Tarkan “ En büyük asker “ oldu.

            Biliyorum, hissediyorum, titreyen ellerin değildi, yüreğindi, isyanındı...

 



 

Paylaşım

 Geçtiğimiz gün posta kutumuza bir yazı düştü.

İçten, bir çoğumuzun bile bilemediği cinsten bir yazı bir hatırlatma idi.

 

Paylaşmazsam içim de bir uhde kalırdı.

Paylaşıyorum.

Sizde paylaşın dostlar. (Çanakkale Zaferi üstüne)

…..

Hey onbeşli onbeşli, Tokat yolları taşlı !!! (Bu türkü ile oynar mısınız?)

 

 

Ayağa kalkın, ellerinizi iki yana açın.

 

Sağ ayak sabit, sol ayak müteharrik olacak şekilde göbek atarken, parmaklarınızı da şıkırdatmaya başlayın.

 

Farz edin ki, güzel ve oynak bir türkü çalınıyor.

 

Şıkırdatın parmaklarınızı, "Oh...Oh..." 

 

Göbek atın.


Hani  nişanlarda, düğünlerde, eğlencelerde  millet toplu halde ve büyük bir neşeyle göbek atar ya… İşte öyle…Farz edin ki, Tokat yöresinden bir türkü çalınıyor.

 

“ Hey Onbeşli Onbeşli,
Tokat yolları taşlı,
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı”

 

Hatırladınız değil mi ?


Peki, bu türkünün Çanakkale ile ilgili olduğunu, içinde büyük bir dram sakladığını  daha önce duymuş muydunuz?

 

Müziği pek coşkulu, çalınınca herkesi ayağa fırlatan bu oynak türkü, Çanakkale Muharebeleri sırasında,  askere alınacak kimse kalmayınca, Hicrî 1315/ Milâdî 1899 doğumluların 15,5 yaşında askere çağrılmaları üzerine yakılan türküdür.


Bu türkü bir faciayı anlatır.


Bakın sözlerine…

 

“ Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
 Kızların gözü yaşlı.”

 

Hadi bakalım, şimdi yine parmak şaklatıp, oynayın(!).

 

Bitmedi, türkünün hikayesi daha da ilginç…

 

Hediye, Tokat eşrafından kendi halinde bir ailenin tek çocuğudur.


Civar köylerden birinin saygın ailelerinden birinin oğlu Hüseyin ile Hediye, birbirlerine sevdalanırlar.


Ancak, yaşları evlilik için küçüktür.


Her iki aile, gençler arasında sadece söz kesilmesine ve  çocukların evlilik yaşına  gelinceye kadar beklemesine karar verirler.


Şerbetini içerler, sözünü keserler.


Hüseyin, endazesi on yedi kuruşa mor kadifeden fistanlık kumaş alır Hediye'ye. Boynuna gümüş hamaylılar, alnına Hamidiye paralar takar. Nişan gecesi Tokat'ın kadınları toplanır  kız evinde, bakır tepsilerin arkasını tıkırdatarak oynarlar.

 

Ne var ki, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Muharebeleri başlar. 
Askere giden gider, fakat cephenin taze askere ihtiyacı vardır.


1315 doğumlular da askere çağrılır.


15,5 yaşında gençler kışla yolunu tutarlar.


Bizim küçük delikanlı Hüseyin de askere gidenler arasındadır.


Genç sevdalılar, birbirlerine kavuşamadan ayrılmak zorunda kalmışlardır.

 

Bir süre sonra, cepheye gidenlerden haber kesilir.


Aradan zaman geçer.


Hüseyin’den haber yoktur.

 

Gel zaman git zaman sonra, Hüseyin’den haber alınamayınca, öldüğüne hükmedilir ve Hediye, yörenin varlıklı adamlarından biriyle evlendirilir.

 

Ne var ki, bu varlıklı adam, bir süre sonra ölür.

 

Dağlarda yaşayan eşkıyalar, zengin kocasından altın kaldığını düşünerek, yalnız yaşayan genç dulun  evini  basarlar, bu arada genç kadını da dağa kaldırırlar.

 

Kısa süre sonra, Hediye’nin kötü yola düştüğü haberi yayılır ortalığa…

 

Devam etmeyelim, burada bırakalım ve  türkünün sözlerini bir kere daha hatırlayalım:

 

Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı.

 

Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
Fistan aldım endazesi on yediye…

 

Gidiyom gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sevdiğim pek küçümen
Koyup da gidemiyom.

 

Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
Fistan aldım endazesi on yediye…

 

Giderim ilinizden
Kurtulam dilinizden
Yeşil baş ördek olsam
Su içmem gölünüzden.

 

Bu türkü çalındığında, benim içim titrer, ürperirim.


Çanakkale’de verdiğimiz şehit evlatlarımızı düşünürüm.


İçim acır.

 

Son günlerde, sık sık şehit haberleriyle karşılaşıyoruz.

 

Subay, astsubay, er...

 

Vatan evlâtları, ülkeleri uğruna, Türk Milleti uğruna can veriyor.

 


Anadolu’nun çoğu evinde göz yaşı var, hüzün var.


Analar, babalar, kardeşler...

 

Gencecik yavuklular ağlıyor.

 

Bebeler, olayın farkında değil...

 

Babalarını bekliyor, gelecek diye…

 

Dualar okunuyor, eller gökyüzüne açık…


Gözler yaşlı…


Sessizlik var, çoğu evde…


Acı var, bitmeyen tükenmeyen…

 

Öte yanda…

 

Televizyonlarda...

 

Tüm boş vermişliğiyle...

 

Millet göbek atıyor.

 

Ne diyeyim?

 

Burnumun direği sızlıyor, içim yanıyor.



 

Hayret bir şey!

            Orduspor Beşiktaş maçında yok şöyle küfür edildi yok, yok şöyle kötü tezahürat yapıldı diyerek mangalda kül bırakmayanlara en güzel yanıt (Hayret bu arada) Federasyondan geldi.

            Futbol Federasyonu Disiplin kurulu, gözlemci tarafından Beşiktaş Maçında saha olayı, çirkin ve kötü tezahürat gerekçeleriyle sevk edilen dosyaları ve görüntüleri inceledi ve her iki konuda da cezaya  tayin olmadığına karar verdi.

            Uzun süreden bu yana ilk defa bu konularda Orduspor ceza almadı.

            Ama bazı işgüzarların başta gözlemciler olmak üzere bazı sunucu ve eyyamcıların yüzleri kızarmıştır herhalde.

            Orduspor’un rengi gibi mos mor oldular.

            Öyle atıp tutmaya benzemiyor bu iş.            

            İstanbul kulüplerinin maçlarında edilenleri görmeyip Orduspor taraftarına ve özellikle Orduspor’un bayan taraftarlarına dil uzatmak kimsenin hatta değildir. Lig tv spikeri bunları söyledin peki  Gençliğe Hitabe okunurken neredeydiniz? Niye  tek kelime bile etmediniz:?      Tabi oturup keyifle kol böreği yiyorsunuz!!!

            Ne olacak size…

             Onlar dilemez ama, ben onların adına Orduspor’un taraftarlarından, özellikle bayan taraftarlarından özür diliyorum!!

           

            Söz Orduspor - Bekiştaş maçından açılmışken bir not daha düşelim .

Maçı seyreden protokol mensuplarına özel ambalajında Orduspor atkılar masalarının yanlarına konuldu.

            Bir kişi de alıp boynuna takmadı. Nedense.. Herhalde İçişleri Bakanı İdris Naim şahin ellemeyince protokolde elemeye korkut.

            Daha sonra İstanbul’da Beşiktaş’ın A.Madrid ile maçı vardı. Bakanımız burada Siyah beyaz atkısı ile tribünlerde yerini almıştı.

            Demek ki Avrupa maçı olunca takılıyormuş bunlar.

             Veya Bakanın Beşiktaşlı olduğunu bilenler Orduspor atkısına korkudan mı elini süremedi!!!

….

                       

            Neredeyse yüzyıl önce Yemende, Balkanlarda şehit düşen Türk çocukları, şimdilerde ise emperyalist güçlerin emrinde şehit düşüyor.

            Bakalım devletimiz kaçakçıya verdiği tazminatın kaçta kaçını verecek?

 

        Ne diyeyim

            Ordu Özeli İdaresi ile ilgili yazdığımız yazılarda Müdürlük kelimesini kullandık diye sitem etmiş yetkililer.

            Ne diyeyim bizim çocukları aramışlar onlarda tamam demiş.

            Ya Müdürlük desem ne olur demesem ne olur…

            Sizin haberlerinizi internet sitesinden alıp haberi haber gibi yaptığımız için mi suçluyuz.

            Desek ne olur demesek!!!

            Arayıp da teşekkür edecekleri yerde kızıyorlar.

            Tamam Ordu Özel İdaresi deriz. Ama önce bir teşekkürü çok görmeyin.

            Teşekkür edin ki biz yapmaya devam edelim.

            Sonuçta bizim gibi gazetecilere teşekkürü borç bilenler ufak ayrıntı ile bizi de kendisini de yormasın.

             Beyler sizden başka bir şey beklemiyoruz.

            Sadece teşekkür yeter bize….

            Sizin yazdıklarını haberleştirip sayfalarımıza koyuyoruz.

          Lütfen bize de sahip çıkın ve kendinize sahip çıkın!!!

            ( Dip not bizim yazı işleri müdürümüz Neşe  kendisi gibi hanım hanımcık dinlemiş sizi. Allah’tan telefona ben çıkmamışım!!!!)

….

 

            Orduspor Beşiktaş maçında birileri başta Lig TV sunucusu olmak üzere bir şeye dikkat çekmişler.

            Sözde bayanlar tribününden anormal küfür edilmiş.

            Tabi iş Ordu olunca söylemesi de yazması da kolay.

            Ulan FB, BJK  maçlarını bayanlara oynarken edilen küfürleri kora halinde hiç mi duymadınız.

            Edildi dediğiniz küfürlerin süresi 30 saniyeyi bile geçmedi.

            Ne diyelim içimizde ki İrlandalılar ile birlikte kendi halkımızı kötülemek için elimizden gelini yapıyoruz.

            Üstüne üstlük bu tür şerefsiz provokasyonlara perim vererek…

            Yazık konuşulacak o kadar çok şey varken delikanlı harbi kızlarımız gündeme oturtulmaya çalışılıyor!!!

 


 

     Değişik bir insan

            Köy Hizmetleri, Karayolları seferber oluyor yollar açılıyor Çambaşı’nda bir tesiste yapılan programa katılıyor.

            Sabaha kadar türkü şarkı söylüyor sabah kalkıyor kar topu oynuyor falan filan.

            Konuşmaları hitap tarzı ve benzetmeleri ile de değişik bir insan .

            İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’den bahsediyoruz.

            İçişleri bakanı olunca abartılan güvenlik tedbirleri can sıkıyor.

            Çay salep içmeye yollar saatlerce kapatılıyor.

            Haberi olunca da yapmayın diye söylendiğini belirtiyor.

            Bir sonra ki gelişte yine ayni görüntüler yaşanıyor.

            Belki bizim yörenin insanı bu yüzden rahat davranıyor.

            Ama gazeteci arkadaşlarımızdan aldığımı bilgilere göre rahat çalışıyorlar rahat görüşebiliyorlarmış bizim Bakan ile..

            Ha bu arada Bakanın prestij meselesi olabilecek olan Kuyumcu soygunu da çözülmüş gibi.

            Kesin açıklamaların bu günlerde yapılması bekleniyor.

            Dediğim gibi muhalefet kullanırdı bunu.     

            Çözülmezse de Vilayette güvenlikte tedirginlik yaşanır uzun süre rahatsız olunurdu.

           

            Orduspor’un seyircisinin tribünleri doldurması yaygın basında taktir topluyor.

            Orduspor yönetimi de futbolcuların ağzından yazılmış bir pankart ile Beşiktaş maçı öncesinde taraftarına teşekkür etti.

            Bu sezon bir bileti daha yüksek tutulmuş bir maç daha kaldı.

 Trabzonspor maçı.

            Yönetimin taraftara gerçekten teşekkür edip etmeyeceğine o zaman bakacağız.

            Bakalım  Trabzonspor maçının bilet fiyatları daha önce açıklandığı gibi mi olacak yoksa, seyirciye müteşekkir olan yönetim bunun sözde olduğunu mu gösterecek.

 


 

Mal edinemezsiniz!!!


         “Kadınların çalışmasını yasaklardım.” , “Cuma gününü tatil yapardım.” , “İki kadınla evlenmeyi serbest bırakırdım” , “Genelevleri kapatır, hayat kadınlarını sabıkalılarla evlendirirdim.Boğaz köprülerini trafiğe kapatır üstlerine dükkanlar, restoranlar kurardım” , “Gece sokağa çıkmayı yasaklardım” , “Fazla mesaiyi yasaklardım” , “Ziraat Bankası hariç bütün bankaları kapatırdım.Hafta tatilini Perşembe ve Cuma günleri olarak ilan ederdim. Perşembe günü namaza hazırlık yapılsın, Cuma günü ise ibadet edilsin, insanlar şarj olsun” , “Dini bayramlar harici tüm resmi bayramlarda tatilleri kaldırırdım. 23 Nisan'ı ev hanımları kutlasın, 29 Ekim'e bir avuç protokol gitsin”, “Genel evleri kapatırdım, burada çalışan hayat kadınlarını bir yerde toplar, onları sabıkalılar ve uyuşturucu madde kullananlarla evlendirirdim” , “TOKİ'ye binlerce konut yaptırırdım. Bu konutlara fakir yerleşim bölgelerinden genç erkekleri ve genç kızları yerleştirir, birbirleriyle evlenmelerini şart koşardım” , “İstanbul'u Başkent yapardım” , “Tüm vatandaşlara çipli birer kimlik verir, onlar hakkındaki her türlü bilgiyi kaydederdim. Tüm vatandaşları fişlerdim” , “Hacker'lardan oluşan özel bir ekip kurardım”

……

         Aha yazdılar

         Düne kadar bunları yazabilirler miydi?

         Hayır hayır.

         Şimdi intikam ve kin duygusu ile kitap bile yazıyorlar.

        

         Kim yazıyor:

         Fazilet Partisi'nde Meclis Üyeliği ve parti yöneticiliği yapan, AKP'nin ilçe teşkilat kurucuları arasında yer alan Erol Okutucu

         Yazacaklar tabi uyuyan millete karşı bunlara yazacaklar ki millet iyice uyusun.

         Necip Türk milleti bunların hepsini anlıyor değil mi ?

…..

         Orduspor’un Beşiktaş maçında  Hakemin birinci yardımcı hakem ile iş birliği yaparak 3 puanını gasp edişini Türkiye gördü. Hemen hemen bütün yorumcular penaltı penaltı, ofsayt pozisyonunu ise kesinlikle kabul etmediler.

         Peki Culio ile Gosso’nun yaptıkları.

         Bütün Türkiye’ye malzeme olduk. Maçı katleden hakemlerin bile neredeyse önüne geçecekti.

         Orduspor  katlediliyor.

         Peki sorumlusu kimler biliniyor mu ?


 

Çin çin ve Orduspor

            Çin çin… Birileri kadeh kullanırken Cin Cin der de, ben Çin çin diyorum.

            Ordu Valisi Ve Belediye başkanı Çin’e gitmiş ne oluyor diye merak ediyorum.

           

            Bu arada emniyet kuyumculara  niye tedbirinizi almadınız diyor. Bu arada emniyet vatandaş dikkatli olsaydı biz daha iyi iş yapardık diyor.

            Al birini vur ötekine.

            Ben yazdım emniyet ne yapabilirdi? Kuyumcular ne yapabilirdi?

            Sen şimdi milyonlarca liralık malını korumak için hata ediyorsun sonra da sigorta veya başka bir şey diyorsun.

            Eeee Emniyet Müdürüm sen çıkıp ta vatandaş nerde diyorsan orada dur diyelim bakalım.

            Bizde emniyet ne yapacak derken sizi kollama adına değil gerçek adına bir şeyleri ortaya koymaya çalışırken Vatandaş dikkatli olsu bu işler olmazdı demenin manası yok.

….

            Şimdi ben olaya bir başka yönden bakmak istiyorum.

            İçişleri Bakanı Ordu milletvekili.

            Bölgesinde artan asayiş ve faili meçhul olaylar karşısında muhalefet şunu sorsa ne diyebilir?

            Eş bakan sen daha memleketine sahip çıkamıyorsun içişleri bakanı olarak Türkiye’ye nasıl sahip çıkacaksın.

            Böyle olunca Vali’nin de Jandarmanın da Emniyetin de işi çok zor vallahi.

            Diken üstünde oturmaya devam edecekler.

            Dilerim, Kuyumcuyu soyanlar ve mallar bulunur.

            Yoksa son model jiplere binip, son model yaşayıp sonrada 3-5 liranın hesabını yaparak malını sahipsiz bırakırsan vallahi kimse ‘Eyvah’ demez.

            Benden yazması.,..

            …….

            Orduspor 45. Yıl pastası kesmiş etkinlik yapmış falan filan.

            Kime haber verdiler kimle yaptılar bilemiyorum.

            Benim haberim olmadı… Olsaydı orada bulunmak isterdik.

            Ama dediklerimiz çıkıyor.

            Orduspor’u sürekli yalnızlaştırma yanlışına düşenler şunu unutmasınlar ki burası kimseye kalmadı kalmayacak.

            Gerçek olan ben ve benim Orduspor sevdamdır.

            Bizi bunlardan uzak tutmaya çalışanlar utansın…

 


Hayata bakış

            Kar yağışının yoğun olduğu yüksek ilçe ve beldelerde Belediyeler ve kaymakamlıklar adeta büyük bir mücadele içinde.

            Son 10 yılın en ağır kış şartlarının yaşandığı ilimizde ilçe ve beldelerin durumlarını bazı küçük haberlerde alabiliyoruz.

            Allah kolaylık versin demekle olmuyor.

            Yüksek ilçe belde ve köylerde ki durumlara biraz daha ilgili olmak gerekiyor diye düşünüyoruz.

…..

            Kar yağışı sonrasında bu hafta içinde Meteoroloji sürekli olarak don uyarısı yaptı.

            Kar’ın etkili olduğu bölgelerde fındık dallarının kar altında kalması don olayının etkisini biraz olsun azalttı.

             Ama her şeyin avantasına alışmış bazıları ise hala don sigortası olayının farkında bile değil.

            Cahilin biri hala diyor ki “AK parti fındık donsa da biz don sigortası yapmasak ta bize zararımızı tanzim eder.”

            Dedim ya alışmışlar avantaya, ölünce bile gelsin devlet bizi kaldırsın diyecekler.

            ….

            Ordu Valisi Orhan düzgün ile belediye Başkanı Seyit Torun Çin’e gitmiş.

            Belki biz gazeteciler olarak nasıl ve niçin gidildiğini biliriz az buçukta; merak ettiğim Ordu Valiliği ile Ordu belediyesinin bu gezilerle ilgili olarak bir haber yayınlamaması!!!

            Herhalde gezi bitince açıklamalar yaparlar!

…..     

            Fındıkta Masal sürüyor başlıklı yazımız üzerine bazıları hatırlatma açısından büyük memnuniyet duyduklarını belirttiler.

            Biz bize düşen görevi yaptığımızı belirtiyor bazılarına hatırlatma yapmanın yararlı olduğuna inanıyoruz.

            Kısacası kimse bize masal anlatmasın.

 


 

Kıyamete kadar!!!

            Nazlı Ilıcak deyince gerisini nasıl doldurursanız doldurun. Cemaati övmek sözde kara propaganda yapanları eleştirmek için kitap yazan Ilıcak biliyorsunuz Sabah gazetesinde yazıyor.

         Yandaş medyanın en yandaş kalemlerinden biri olan Ilıcak’ın yazdığı kitabı  Doğan yayıncılık basıyor. Yani Aydın Doğan grubu.

         Bu girişten sonra internette yer alan bir yazıyı  paylaşıp bu nasıl ilişki demeden yorumu size bırakıyoruz.

         Nasıl başarıyor bilmiyoruz ama Nazlı Ilıcak duruyor, duruyor turnayı gözünden vuruyor. Her devirde bir şekilde "kanaat" önderi, bir şekilde "popüler" isim olmayı başarıyor... Nice iktidarlar geçip giderken, onun "iktidarı" her daim sürüyor.

         Buyurun işte...
         Bir kitap yazdı hem medyada büyük ilgi gördü hem cemaatin gözdesi oldu. "Her taşın altında The Cemaat mi var?" kitabıyla cemaatin üzerindeki kara propaganda rüzgarını dağıtan Nazlı Ilıcak, Gülen medyasının ilgi odağı oldu.
         Samanyolu TV kapılarını ona açtı ve  "Sadece Gerçekler" programında kitabını uzun uzun tanıtmasına fırsat verdi. Radikal'e verdiği söyleşi Fethullah Gülen'in (fgulen.com) sitesinde manşet oldu.

         ……….

         Şimdi birilerini 28 Şubat’ın celladı olarak görünce aklımıza eski günler geliyor.

         Gülen’in övgü dolu sözlerini her gazete manşet yapmış hatta  gazetesi Zaman günlerde bunlardan söz etmiş, Erbakan’ın istifasının doğru olduğuna vurgu yapmıştı.

         Yeni Akit ile Zaman’ın u günkü tavırlarını görünce 29 Şubat cellatlığının yanı sıra kelle avcılığı da yapıyorlar gibi geliyor bana.

         Sonuçta bunlar sütten çıkmış ak kaşık.

         Fırsat bulurlarsa ne yapacaklarını gösterdiler.

          Nasıl ki kinini unutma diyenler, kinlerini unutmadıklarını gösterdiler ki. Bunların kini herhalde 28 Şubat için söylenen bin yıl sürecek söyleminden de daha ağır olacak.

         Çünkü bunların ki  Kıyamete kadar sürer!!!

 


 

Olaylara bakış

            Geçtiğimiz günlerde ülke genelinde dağıtılmaya başlanılan ve CHP Kahramanmaraş Milletvekili CHP Milletvekili Durdu Özbolat’ın gazetesi Yurt’ta bir haber yayınlandı.

            Meğerse bu Buz pisti işini yapan Ünyeli bir hemşerimizmiş.

Biliyorsunuz Ordu’da da kuruldu.

            CHP’li gazetenin yazdığına göre yandaş işi imiş. Demek ki bizim CHP’li belediye de bu işe bir şekilde yandaş olmuş.

            Ne diyelim okumayanlar için haberin bir bölümü  benim köşede paylaşayım bari!!!

            İstanbul’daki AKP’li ilçe belediyeleri “buz pateni” sevdasına kapıldı. Mobil olarak kiralanan buz pistleri için peşi peşine yapılan 8 ihaleden 6’sını 639 bin liraya İmam Hatip’li Yusuf Kara aldı.

………

 

            Ordu'nun Ünye İlçesi'nde 1964'te doğan Yusuf Kara, Üsküdar İmam Hatip Lisesi’nin 1985 mezunu. İmam Hatip Mezunları Derneği’nde (ÖNDER) genel başkan yardımcılığı yaptıktan sonra katsayı ve türban sorunu nedeniyle Avusturya’ya okumaya giden öğrencilerin kurduğu Wonder’in genel başkanı oldu.

            İstanbul’un AKP’li ilçe belediyeleri buz pistine merak saldı. AKP’li belediyeler mobil buz pisti ile ilgili 8 ihale yaptı. Bunların altısını Yusuf Kara, ikisini ise Yapı Havuz Sistemleri firması üstlendi.

 ….

            Bu kısa bilgilerden sonra AKP hemşerimizin her kanattan siyasi partilere hizmet etmeye devam ediyor ve bunda da başarılı oluyor.

            Ya Allah’ın hem bu kullarına yürü ya kulum diyor nedense!!!

 

            …..

 

 

            Trabzon fındıklı ekmek konusunda Ordu ve Giresun’a fark atarak büyük sükse yaptı.

            Trabzon etkinlikleri 3.sünde yapılan fındıklı ekmek ikramı ile fındığın anavatanı olduğunu iddia eden Giresun ve Ordu’ya fark atan Trabzonlular  yakında Fındığın anavatanı biziz deyip tescil alırsa da şaşırmamak gerek.

            Esas şaşırmamız gereken ise aşağıda ki bölüm:

            TTB Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Güngör Köleoğlu, 2009’dan beri sürdürülen proje kapsamında TOBB’nin de desteği ile 3 tona yakın fındık ununu ücretsiz olarak dağıttıklarını hatırlatarak, “Türk halkının temel ve en çok tükettiği gıda maddesi olan ekmeğe fındığı sokabilmek için tanıtım amaçlı çalışmalarımız etkili olmuştur. Artık herkes fındıklı ekmekten söz ediyor. Türkiye’nin çeşitli illerinde de üretiliyor. Ankara’daki etkinliklerin tanıtıma büyük katkısı oluyor. Etkinlikler yapıldığı sürece fındıklı ekmekle katılmaya devam edeceğiz” dedi.
            Peki bunlar bunu yaparken fındıktan avanta lavanta her türlü yolunu bulanlar ne yapıyor?

            Tarih yazacak elbette bunları.

            Hiç kaçış yok!!!


Ya işler böyle!

            İnternette Ordu Hayat gazetesinin sayfasına girer istediğiniz gibi haberleri okursunuz.

            Kim yapar bu siteyi kim bunu ayarlar diye düşünmezsiniz.

            Sadece okursunuz.

            Gazetemizde aynen öyledir.

            Bu emeğin altında kimler vardır siz bilmeye bile ihtiyaç duyamazsınız.

            Bir köyde bir insan bunları yapıyor dersem inanamazsınız değil mi?

            Köyü möyü yok ama insanlar bunları size hizmet için kusur bile etmiyor

            Sabahın köründe 8’de uykudan kalkıyor ve size bunları okutmak için çaba gösteriyor.

            Bizim adamımızın ismi FURKAN TOMAKİN bilemediniz değil mi ?

            Ben adını bilemem ama face , tivitir (benim için kelime yanlışlığımı kabul edin!) ama o yapıyor.

            Bu memlekette gazete okuyun diye bas bağırdığımız  ortamda o günlerini veriyor.

            İnternetten okuduğunuzu birde  bayilerden okuyunuz

            Bizim çocuklar sizi seviyor …

 

………

            Köyden falan derken  Furkan ağbi ne demek istiyorsun diyerek gönül koydu.

            La kardeşim teknolojinin yeri yurdu olmaz demeye getirdim dedim de gönlünü alabildim.

            Yeni nesil hem de alıngan.

            Tabi teknoloji ile bu kadar iç içe olup her istediğinizi istediğiniz bir şekilde yaptırınca araya giren benim gibi dinozorlar! Arıza verdiriyor…

……

            Şaka bir tarafa gelelim bizim konuya.

            Alman firması REWE’nin gelişmelerini Ünal yıldız’ın kaleminden okumak için sabırsızlanıyoruz.

            Umudum büyük.

            Fındık ve turizm konusunda gelişmeler yaşarsak bundan Ordu ili de gerekli paylarını en iyi şekilde alacaktır.

            Dediğim gibi bu memleketin Donkişotlara ihtiyacı var.

            Toplum istemese de onlar kendiliğinden ortaya çıkıp kendilerini harap etseler de topluma ışık oluyorlar.

 

Açız aç!!! (Acıyanın)

            Anadolu Ajansının geçtiği haber veriler Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonunun resmi bilgileri.

            Açlık sınırı 974 lira yani asgari ücretin çok sayılabilecek üstünde bir rakam..

            Yani milletin çoğu aç.

            Hala birileri çıkıp şöyle büyüyoruz böyle büyüyoruz diyor.

            Doğru büyüyorlar. Tröstler, holdingler para babaları büyüyor.

            Öbür tarafta ise memurun işçinin, dulun yetimin borcu büyüyor, kıçında ki yama artık çıplak yerini örtmüyor.

            Utanmadan bazı dönek liboşlar, uzman geçinen yol göstericiler rakamlarla oynayarak büyümede şöyleyiz böyleyiz deyip duruyorlar.

            Günlük ödememiz gereken faizin kaç milyon dolar olduğunu cari açığın nereye çıktığını, ithalat ile ihracat arasında ki uçurumun ne olduğunu belirtmiyorlar.

            ……

            Ordu’da ne oluyor.

            Millet kredi kartı ile geçinmeye çalışırken, elden faizcilik büyüyüp gidiyor.

            O kadar büyüyorlar ki şehrin dört bir yanına mağaza açabiliyorlar.

            O kadar büyüyorlar ki çek kırmaktan anaları ağlıyor!

            Peki ne olacak bu düzenin sonu…

            Sıka sıka nereye gideceğiz.

            Sıka sıka bir yerler patlayacak o belli.

            Ama bu patlama nereye nasıl hasar verecek bilemiyoruz.

            Ancak hasarın en büyüğün alacak olan fındığın gözüne bakıp yatıp yuvarlanan suya sabuna dokunmayan üreticiyim diye geçinenlere olacak başta.

            Sonra da ağlayacaklar.

            Ulan size acıyanın….

           


 

            Bir şey olmaz!

     Alkollü içki satan işletmeleri isim isim isteyen Cevdet Erdöl, gelen tepki üzerine ikinci yazıda bu talepten vazgeçti.
         'Kim
içki satıyor' TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanlığı, 22 Aralık 2011'de Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu'na (TESK) resmi bir yazı göndererek, alkollü içki satan büfe, bakkal, market, birahane ve içkili lokantaların illere göre listesini istedi.
         Haberin bir bölümü böyle.

         Cevdet bey zahmet etmeyin  bunlara gerek yok.

         Kime sorsanız delikanlı gibi bize el kaldırır.

         Gıybet, dedikodu yapmaz.

         Din kisvesi altında her türlü naneyi yemez onlar.

         Arkadaşlar diyor ki bu memlekette bir şey olmaz.

         Olup olmayacağına ben çoktan karar verdim.
         Hele ki Ordu’da hiçbir b olmaz, olmadı olmayacakta…

         Herke birbirinin peşinde , ayağından çekmeye çalıştığı bir ortamda kim kimin sorunu ile ilgilenecek.

         Bu toplumun ögesi olan insan okumadıktan ve sorgulamadıktan sonra ne olabilir ki?

….

         Fiskobirlik’te ki kıyım sürerken yeni kıyımlarda geliyor.

         Ancak Ordu’dan ses bile çıkmıyor.

         Fındık konusunda da ayni olaylar devam ediyor.

         Giresun kendine ve malına sahip çıkıyor.

         Trabzonlular fındıklı ekmekle hava atıyor.

         Bizimkiler  Fındığın baş şehriyiz diyor ama hiçbir halt yemiyorlar.

 


 

BENDEN DE SORU?

            Ordu Valisi Orhan Düzgün gazetecilerle buluştuğu toplantıda Ordu Giresun havaalanı ismi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada Ordu / Havaalanı isminin uygun görüldüğünü bundan sonra bunun tartışmaya gerek olmayacağını söyledi.

            Daha önce yazmıştım. Ordu - Giresun havaalanı ismi yerine başka isimler önerenlere Ordu - Giresun isminden niye rahatsızlık duyduklarını söylemiştim.

            Birileri peki Recep Tayyip Erdoğan isminden niye rahatsızlık duyulduğunu sorabilir diye yanıtımı hemen veriyorum.

            Siyasi bir kişiliğin isminin verilişinden rahatsızım.

            Çünkü bu ülkede kutuplaşmaya neden olabilecek olaylar siyasetten kaynaklanıyor ve ayni kaynaklar bunu körüklüyor.

            Şimdi ben ters bir soru soruyorum.

            Bu isimleri söyleyenler Ordu - Giresun isminde niye rahatsız oluyorlar.

            Açıklasınlar da rahatlayalım!!

            …..

            Vergi haftası etkinlikleri başladı.

            Türkiye’de şu bir gerçek ki bi alışkanlık ve görüş değişmemiştir.

            Vergi verenden alınır.

            Yani kümeste ki kazlar yolunur.

            Ne yazık ki yıllardır bu ülkede tek başına iktidar olan hükümet bile bunu sağlayamadı. Sağlamadı.

            Pırlantada 0 kdv yıllardır tartışılıyor.

Ama hükümetten tık yok.

            Pırlantada büyük işler yapanların isimleri ve hükümete yakınlığı belli.

            O yüzden Vergi haftaları ancak önü sonu olmayan işlerle uğraşmakla geçer.

Anadolu’da ki vergi etkinliklerine katılıp bir şey yapmak isteyenleri ayrı tutuyorum. Çünkü yukarıdan program gönderiliyor şunu bunu yapacaksınız diyorlar onlarda yapıyor.

             …..

            Bir soruda bu memlekette lümpen, yandaş, muhafazakar , kul hakkı yeme konusunda titiz kişiler. Liboş, dönek solcular. Hocalı katliamı hakkında yıllardır ne yaptınız?

            Ekmeğe kdv’nin sıfır olmadığı yerde pırlantanın kdv’sinin sıfır olması konusunda ne konuştunuz ne yazdınız?



Hikayeler

Erol Karaer

Ç evre yolu yapımına başlanacağı haberini okuyunca aklıma yıllar öncesi geldi.

Kumbaşı – Bolaman arasında ki otoban yapılırken Çevre yolu da gündemimizde devam ediyordu.

            Zamanın Enerji ve Üabi Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’e  yapım çalışmalarını denetlediği zaman ‘ Sayın bakanım otoban yapılıyor. Siz tek başınıza iktidarsınız. Gelin şu çevre yolun ihalesini de yapın. Burada ki mevcut şirketler bütün ekipmanlarını getirmişken bu ihaleye girer yolu da çok ucuza getiririz devlet kazanır’ demiştik.

Heyhat nerede girişim bile olmadı.

            Şimdi Çevre yolunu alan şortak şirketleri görünce ikisinin otobanı yapan olduğu öğrendim,

            Bu dediklerim o yıllarda yapılsa idi şimdi devletin en az 159 milyon beklide daha fazla kazancı olacaktı.

            Yazık hem de çok yazık…

           

……

            Dediler ki 10. köyü yazmayı bırak köşe yazısı yaz!!!! Nasıl olacaksa . Birileri demiş ki filan fişman…

            Yazarım Allah’ına  kadar yazdım da  yazmaya devam ediyorum. Bırakın haberlerin düzeltmesini siz noktayı bile bilmiyorsunuz.

            Hayatın boyunca hiçbir şeyi yapmamışsın yapanları eleştirisin.

Hayatın boyunca bir gazeteyi bile çıkarmamışsın sonrada dedikodu ile iş yapmaya kalkarsın.

            Yazdığım kitap oldu.

            Bunlar da sürüyor yeni kitap için para bulamadım.

            Sizlere hediyeler verilmiş…

            Al yarasın.

            Hadi bakalım kim kimle mücadele edecek?

            Köşe yazısı yaz dediler yazıyorum, senin gibi i… fıkraları yazmıyorum.

            Bismillah nerede biter onu bilmem.

            Herkesin bir sabır noktası vardır.

            Hadi ben yeni görev aldım sen de yap

            (Sevgili okuyucularımız yeni gazete  içeriği nedeniyle 10.köy bir süre kapalı kalacak.       Bu gazete benle de bensiz de devam eder. Ama bir yerleri noksan kalır.

            Bunu da görürler…. Sözde gazeteciler….

 

Silivri’den görüntüler

Şike davasının başlaması ile birilikte Fenerbahçe taraftarı Silivri’ye akın etti.

Gündüzden bazı internet sitelerinde gördüğüm görüntüleri görecek miyim diye bazı haber ve tv kanallarının haber bültenlerine bakmaya başladım.

Yandaşı bildiğim için hiç umudum yoktu doğruda çıktı. Ama sözde tarafsız geçinen kanallar başta olmak üzere  Fenerbahçe taraftarının açtı pankart ve ellerinde taşıdıkları dövizlere adeta sansür koydular.

Bir tek kanal D o  da sanki orada kamerası yokmuş ayağına bir fotoğrafı kullandı.

Cemaat ile ilgili döviz ve pankartlar adeta sansür edilirken bunlarda gazetecilik yaptıklarını millete yutturmaya çalıştılar.

         Ne diyelim korku dağları bekliyor veya ne devrin televizyoncuları bunlar.

         Ha birde kurnaz gazeteler var sözde çakmış gibi gösterip bu karelerden bur tanesini bile sayfasına koymayanlar.

Diyeceğim o dur ki korku dağları bekliyor öyle mi ?

Beklesin bakalım gün gelir gazeteciyim, medyacıyım diyenlere bu halk hesap sorar.

         Neden gazetecilik yapmadınız ileri demokrasi naraları atanlarla birlikte nara atarken  demokrasinin neresindeydiniz diye.

 

 

Lig TV

Lig tv diyor ki  Gençliğe hitabede sesi kısmadık.

Tamamdır doğrudur

Peki o zaman spikerin böyle önemli bir olayı niye anons edip duyurmadı.
Niye kameralarınızla yakın plana bile girmediniz.

Bunu da yanıtlayın.
Yandaş, kandaş, medyadaş arkadaşlar.

       Orduspor.a

Ceza

R ü ş tü b aş ağabeyimizle

Sohbet ederken

Orduspor taraftarının yaptığı

Eylemden sonra !Takıma

Ceza gelip gelmeyeceğini

Konuşuyorduk esprili bir

Şekilde.

Vallahi bunu da

Yaparlarsa şaşmayız.

Ama hiç olmazsa

Orduspor’un ordu’nun

Namı daha çok yürür diye de

Düşündük.


 

Ne 52. Dakikaydı!

         Orduspor Antalyaspor maçı öncesi  medyada yer alan haberlere göre bir şirketin katkısı ile  52. Dakikada görsel şölen yapılacağı bunun için hazırlıkların sürdüğü bildirilmişti.

         Sahanın içindeydi eğer görsel şölen böyle gerçekleştiriliyorsa haberi yapan arkadaşların yerinde olsam şirketten reklam parası talep ederdim!

Yok böyle bir şey yapmıyorlarsa nerede şölen diye haber yapmalarını beklerdik.

         Neyse acemiliğe geldi diyelim bir daha böyle ortalığa çıkacak olanlara da söyleyelim birileri çakmazsa çakacak olanlar vardır.

3 kuruş 5 köfte ( Başbakan ağzı ile) yok öyle!


TEKNİK BİR ARIZA NEDENİYLE DAHA ÖNCE Kİ YAZILARIM SİLİNMİŞTİR. SİTE BEDAVA OLUNCA BÖYLE OLUYOR ÖZÜR ...

 

 
 
  Sitemizi 210429 ziyaretçi (469504 klik) tıkladı copyriht 2009  
 
YOKSULLUĞA VE YOLSUZLUĞA KARŞI ÇEVRECİ HAFTALIK BAĞIMSIZ GAZETE Ulaşım adresi: Kazım Karabekir Cad. Orhan Turnalı iş merkezi No:18/1 ORDU Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol