Devlet devlet olmalı!
Geçtiğimiz Çarşamba günü Ünal Yıldız yazısında Yedaş’ın yaptığı bir işten şikayetçi idi…
Yazının son bölümünde şöyle sesleniyordu:
Kayıp kaçak tarifesi, elektrik sayaçlarının değiştirilmesi yönünde baskı, bürokrasi falan bir tarafa, bence en önemlisi; dikkat ederseniz elektrik faturalarının en altında özel bir şirkete ait reklam var. Arka tarafında ise bir duyuru; bu alandan 1.500.000 aboneye ulaşabilirsiniz, reklam vermek için falan numarayı arayın!
Birincisi reklam şirketi değilsiniz ve en önemlisi “enerji” sektörü olmanız sebebiyle sosyal sorumluluğunuz olmalı.
Siemens, bir Alman firması bu sorumluluğu hissederek, bırakın reklam almayı bir de cebinden para ödeyerek sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiriyor.
O alanı enerji tasarrufuna yönelik bilgilerle ve uyarılarla doldursanız fena mı olur?
Enerji üretiminde ki sıkıntıları, her yıl yurtdışına milyarlarca dolar ödediğimizi en iyi sizler biliyorsunuz.
Bu anlamda sosyal sorumluluk mu hissetmiyorsunuz, yoksa böyle bir şey yaparsak tüketim düşer diye bir endişeniz mi var?
Lütfen sorumlu davranın, ülkemiz, dünya, çevre ve en önemlisi gelecek nesiller için.
…..
Aslında olayın fazla dibine inmeden bütün sorumluluğun bunlara neden olanın hükümet ve Enerji Bakanlığı olduğunu söylersek bir şeyi keşfetmiş olmayız
Özelleştirme adı altında vatandaşın her türlü soyulmasına neden olabilecek açıkları ve maddeleri verirseniz böyle olur.
Hala kayıp kaçak parası vatandaştan alınıyor. Şirket kendi elemanın ( sayaç yazanların) parasını vatandaştan alıyor. Üstüne üstlük birde bizden aldığı para ile kazanıp vermediği paranın vergisini düşüyor.
Devlet devletliğini yapıp vatandaşına sahip çıksa bunlar olur mu?
Hükümetler kendi başarıları adı altında (!) özleştirmeleri birilerine peşkeş çektirirken soyulan halk ise sesiz bir şekilde soyguna seyirci kalıyor.
Ne yapalım, ne yazalım.. Böyle başa böyle tarak…
……
Bir şiir daha..
Geçtiğimiz gün Şair arkadaşımız Cevat Oku’un bir şiirini yayınlamıştım.
Gazetemizde şiir köşesi olmadığından bu günde bir şiirini daha köşemde sizlerle paylaşıyorum.
İNDİRGEME
Karalar denizler göller bir
Geceler şafaklar günler bir örnek
Damarlarımızda ki o eşsiz zehir
İnsanlar tanrılar resuller bir
Bahçeler bahçıvanlar güller bir
Evler pencereler tüller bir örnek
Hans, Yasef, Janet, Bekir
Kollar bacaklar eller bir
Meyhaneler masalar örtüler bir
Kadınlar çocuklar erkekler bir
Ezelden ebede akan o nehir
Tabutlar Mezarlar ölüler bir
CEVAT OK
Unutmadım…
Unutmadım sadece o günlerin yoğunluğundan çıkıp bu gün yayınlansın istedim.
Değerlerimizin kıymetini hep kaybedince anlıyoruz ne yazık ki…
Ayni hatalar düşen ve o acılarla halen yaşayan bir insan olarak pişmanlıklarını ne kadar dile getirsem faydasız.
Sadece Bir Gazetecinin Aykırı Dünyası adlı kitabımda yazdığım bir yazı ile ona buradan bir kez daha sesleniyorum sadece…
……….
Babamdı...
Hiç ağladığını görmemiştim...
Felç nedeniyle yatırdığımız hastanede, yanına gelen dostlarından bazılarını görünce, çocuk gibi hıçkırarak ağlaması yüreğimi dağlamıştı...“ Hey koca Avni Karaer , hey, sen bu hallere düşecek adam mıydın” diyerek göz yaşlarımla birlikte odadan kaçarcasına uzaklaşmıştım.
Hep seviyeli yaklaşmıştı çocuklarına. Şımartma bir yana , çoğu kez saygısızlık yapacağız diye korkardık.
Felç sonrası fazla bir zaman geçmeden böbreklerinin iflasa gittiğini öğrendik. Bir zaman sonra kaçınılmaz son olan diyaliz makinesine bağlandı. Hitler zamanından kalma makine kanı temizlerken , hastalara büyük eziyet çektiriyordu.
Çocuk gibi kavga ederdik, diyalizde kalması gereken 4 saati doldurması için...
Kardeşimin hakkını hiç birimiz veremedik. Erkek olmasına karşın bir hemşire gibi idi yanında.
Babam zaman zaman “Siz benim iyiliğimi istemiyorsunuz” diye sitem eder, çocukken hiç yapmadığımız şeyleri yaparak ona karşı gelirdik.
Böbreklerinin iflası sonrası , bir kez olsun sırt üstü , yüz üstü yatamadı, uyuyamadı.
Bir masaya dayanarak uyumaya çalışılan 2,5 yıl süren çile dolu bir yaşam , bir gece yarısı 00.30’da hastanede son buldu....
Ne yazık ki babam, son uykusunda bile sırt üstü yatamadı...
Gecen haftadan haberler…
Geçen hafta bir çok haber dikkatimi çekti..
Yorumsuz bunları parça parça sizlerle paylaşmak istiyorum
Gazi Üniversitesi öğrencisi Sinem Gülcan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in katıldığı törende, Gençliğe Hitabe’yi okuduğu gerekçesiyle hem yurttan atıldı hem de bursuna son verildi
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in fahri doktora aldığı törende, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okuyan TGB’li Sinem Gülcan Nene Hatun Kız Öğrenci Yurdu’ndan atıldı. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 2. sınıf öğrencisi olan Gülcan’ın bursuna da son verildi.
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından 22 Şubat’ta Çiçek’e fahri doktora verildi. Polis tarafından törene girmeleri engellenen yaklaşık 50 TGB’li öğrenci fakülte binası önünde Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okudu. Ardından “Atatürk gençliği görev başında” sloganı atan grup eylemine son verdi.
……………
Okul sütü projesinde yaşanan zehirlenme olaylarıyla ilgili soruşturmada, AK Partili ilçe başkanının firmasına ait olan süt ‘’Bozuk’’ çıktı. Ancak firmaya değil, ‘’Bozuk’’ raporu veren laboratuara yaptırım geldi. Denizli Tarım İl Müdürlüğü laboratuarı kapatıldı. Firmanın sütleri de tahlil için İzmir’deki laboratuara gönderildi.
CHP Denizli milletvekili Adnan Keskin, okullara dağıtılan Aynes firmasına ait sütlerden alınan numunelerin Denizli Gıda Kontrol Laboratuarınca incelendiğini ve bozuk çıktığını açıkladı. TBMM’ye de bir önerge de vererek ‘’ Bu firma, Başbakan Erdoğan’a açılışını yaptığı, AK Parti Denizli Merkez İlçe eski Başkanı Mehmet Ali Özkan’ın da ortağı olduğu firmadır. Dağıttığı sütün bozuk olduğu resmi analiz raporuyla belirlenen firma, süt dağıtımına devam edecek midir?’’ diye sordu.
………..
HSYK tarafından özel yetkisi kaldırılarak Küçükçekmece Başasavcı Vekilliği’ne atanan Şike Savcısı Mehmet Berk, Radikal’e konuştu. Savcı Berk, görev değişikliği için kendisinin başvurduğunu söyledi. Berk, giderayak, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmaması gerektiğini savunurken; Şike, Hanefi Avcı, Balyoz ve Emin Arslan operasyonlarındaki uygulamalarının arkasında durdu. Berk, Gülen Cemaati’nin Şike Davası ile FB’ye ele geçirmek istediği iddiasına ilişkin, “Bunu duyunca üç gün boyunca güldüm” dedi. Berk, kendisine yönelik cemaatçi iddiasına ilişkin de, “Eşim geliyor eve, diyor ki ‘Mehmet ne zaman cemaatçi oldun, benim niye haberim yok?’ Bu kadar kolay mı insanlara yafta atmak? Ben torbacı adam alıyorum, adam diyor ki, bu cemaat operasyonu. Fuhuştan adam alıyorum, affedersin kadın satıyor, diyor ki cemaat operasyonu. Bunu dediği zaman iş bitiyor” dedi.
…………..
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 7 Şubat’ta şüpheli sıfatıyla İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na ifadeye çağrılması son dönemin en büyük kırılma noktası oldu. Cemaat- AKP yargı ve polis-hükümet krizi derinleşti.
Erdoğan son olarak “devlet içinde devlet oldular”, “ben görevlendirdim beni alın” dedi.
Peki Hakan Fidan, Emre Taner ve MİT yöneticileri Beşiktaş Savcılığı’na gitseydi KCK şüphelisi olarak mı tutuklanacaklardı?
Haklarındaki iddianame KCK davasına mı eklenecekti?
Odatv’nin edindiği bilgilere göre hayır.
Mesele aslında başka.
Hakan Fidan ve MİT yöneticileri Beşiktaş’ta “vatana ihanet” suçlamasıyla tutuklanacaktı.
Ve soruşturma Fidan’ı görevlendiren Erdoğan’ın kapısına kadar dayanacaktı.
Vatana ihanet suçlaması her yurttaşa yapılabilecek bir suçlama değil. Uygulamada ancak devleti yönetenlere yapılıyor. Cumhurbaşkanı’nın bile yargı önüne çıkarılabileceği istisnai bir suç.
Son dönem özel yetkili mahkemelere ilişkin başlayan kavganın, Erdoğan’ın“beni alın” açıklamasının, Genelkurmay Başkanı Özel’in Oslo görüşmeleri için “basından öğrendim” ifadelerinin ortasında süren tartışmanın arka planında savcılığın bu suçlaması var.
Cemaatin polis yazarlarından Emrullah Uslu bakın ne yazdı:
“Mutabakat metninde açıkça yazılı olduğu halde Erdoğan hala “Benim müsteşarım kimseye taviz vermedi” diyor ama belge ortada. O mutabakat metinlerinin altında MİT yetkililerinin ve Erdoğan’ın özel temsilcisi Hakan Fidan’ın onayıyla arabulucu devletin imzası var. O devletin arşivinde saklanıyor bu belge.
Bu imza Türk hükümetini sorumluluktan kurtarmıyor. Erdoğan mert adamsa doğruyu söylesin. Böyle numaralarla bizi çocuk yerine koymasın.
(…)
Şimdi başa dönüp Erdoğan’a birkaç soru sorma vakti. Sayın Erdoğan “bölgede görev yapmış güvenlik güçleri savaş suçlusu olarak yargılanacak” şartını mutabakat metinlerine sokun emrini de siz mi verdiniz?”
Kısacası cemaat hesaplaşma vakti yaklaştıkça imzalandığı söylenen protokol metninin ucunu gösteriyor.
………
Arka yüzünde ’Türkçe Olimpiyatları’ yazan madeni 1 liraların alışverişte kullanılmasına yurttaşlar tepkili...
Uluslararası Türkçe Olimpiyatları için 10. yıla özel çıkarılan madeni bir liradan Atatürk resmi çıkarılarak 1 milyon adet basılması ve alışverişte kullanılması yurttaşların tepkisine neden oldu. Yurttaşlar, “Sıra yavaş yavaş Atatürk resimlerini her taraftan tümden kaldırmaya geldi. Bu Türkiye için utanç verici” dediler.
…….
Bunları okuyunca şaşırdınız mı ?
Şaşırsaydınız bunlar olmazdı zaten!!!
Karayolları arazisini katletmeyin, katlettirmeyin!!!
Son günlerde yine tekrar gündeme gelen bir olay var.
Ordu Belediyesinin yıkılan binalarının yerine yeni bina yapılmaması ve Valilik ile Belediye’nin Karayolları arazisinde bina yapması yolunda söylemler ve yazılar çoğaldı.
Ordu belediyesi mevcut yere bina yapmasın. Tamam.. Belediyenin gücü varsa Yalı Camiden karşısından , Vergi dairesine kadar olan bölgeyi istimlak ederek binaları yıkıp büyükçe bir alan yaratması benim hayalim.
Konuya böyle girdim.
Karayolları arazisi Ordu’nun en büyük kent parkı olabilecek bir yerdir.
Böyle bir yere bina yapılması gelecek nesiller için cinayettir.
Valilik ve belediye bir yere taşınacaksa en ideal yer Özel İdarenin bulunduğu bölgedir.
Şehrin en önemli bölgesi kamyon garajı gisi duruyor.
Özel idarenin Kayabaşı köyünde yeri var. Burayı oraya taşırsını bölgeye Valilik ile Belediye yapılması konusunda çalışmalar başlatırsınız olur biter.
Olaya şehrin hava almasına yarayan bir bölge olarak bakalım. Bu kadara geniş bir arazi artık yok. Böyle bir yere inşaat yaptırmak gelecek nesillere ihanettir.
Şehrin neresinde bir parkı var. Hepsi el içi kadar küçük yerler.
Böyle büyük bir kent parkı yapılabilecek yere bina yapılmasını teklif etmek bence hatadır.
Bunu söyleyenlerden, dile getirenlerden ricam olaya birde böyle bakın.
Özellikle çevre ile ilgili olanlara sesleniyorum. Bu konulara el atın.
Kent parkı olmayan bir şehir olur mu ?
Bu şehre ihanet etmeyin lütfen. lütfen…
…
Bir ikincisi Karayolları arazisinin satılacağı yolunda söylemler duyuyorum.
Bir yandaşa verilmesi planlanıyormuş.
Ordu Belediyesinin ve Sivil toplum örgütlerinin buranın satılması söz konusu olursa büyük bir tepki vermesini ve harekete geçmesini bekliyoruz.
Karayolları arazisinin peşkeş çekilmesine izin vermeyin verdirmeyin.
Ben şimdiden yazıp görevimi yapıyorum.
Buranın satılmasına , binalar yapılmasına veya alışveriş merkezi olmasına izin vermek ve bunlara seyirci kalmak şehre ihanetten öte çocuklarımıza , torunlarımıza kötülük ve vefasızlık olur.
Ben çocuğuma ve torunuma böyle kötü ve kara bir miras ve de geçmiş bırakmak istemiyorum.
…
Dip not: Ordu belediyesi yıkılan binasının yerine bina yapılmamasını isteyenlerden Perşembe belediyesinin avuç içi kadar yere tekrar bina yapmasını neden eleştirmediklerini ve sorgulamadıklarını merak ediyorum.
BUNLARI İDAM EDECEKSİN!!!
AKP hükümetin son yıllarda yaptığı en önemli ve en güzel işlerden biri de gıda da hile yapan Firmaların isimlerinin açıklanmasıdır bence.
Hazır gıda, Çay simit derken ve en son olarak da sucuğa Atom bombasında kullanılan nitrat maddesinin katıldığı ortaya çıktı.
Gazeteler Nitrat diyor ama detayına girmiyor.
Bakın size uzman ağzından neler olduğunu anlatalım:
Nitrat, et ve et ürünlerini (sosis, salam, pastırma) muhafaza etmek için kullanılan kimyasal bir madde çeşididir. Nitrat içeren gübrelerle yetiştirilen sebzelerde (örneğin, ıspanak ve pancar gibi köklü sebzeler) bile nitrat bulunmaktadır. Hatta, bu tür maddelerin sıklıkla kullanıldığı bölgelerde içme suları bile nitrat içerir.
Nitrat içeren gıdalar güvenilir midir?
Cevabımız tabii ki “hayır”. Nitrat yiyeceklerde düşük oranlarda bulunur. Ancak sağlıklı olan birçok çocuğun vücudu kendi kendini toksin etkisi gösteren bu tür maddelerden arındırabilir. Et, salam, sıcak sosisli sandviç, pastırma ve hatta tat vermek amacıyla is ve dumanda özel olarak hazırlanan “isli” tavuk, balık ve pirzola çocuklarımız için tehlike arz etmektedir. Peki ya bu tehlikeler nereden kaynaklanmaktadır? Nitrat kanserojen maddeler içermektedir. Nitrat mide kanserine neden olur ve yeni doğmuş bebeklerde ‘mavi bebek’ (bebeğin renginde morarma ve kısa kısa nefes alma durumu) sendromuna neden olur. Nitrat oranının şehirlerde-kinin dört katı daha fazla olduğu kırsal kesimlerdeki sular yüzünden bu kesimlerde yaşayan bebeklerin diğer bölgelerde yaşayan bebeklere göre şeker hastalığına yakalanma oranı %25 daha fazladır. 1978 yılında İngiltere’nin Yorkshire şehrinde yaşayan 2000 çocukta şeker hastalığı vakası görülmüştür. Burada yaşayan her yüz kız çocuğundan birinin ailesinde en az bir kişide şeker hastalığı saptanmış ve bu nedenle hastalığın kalıtımsal olduğuna karar verilmiştir.
Bir çıkış yolu var mı?
Yüksek oranlarda nitrat içeren yiyecek ve içeceklerin kansere yol açtığı artık hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir. Çevresel faktörler de kanser riskini daha fazla artırmaktadır. Eğer yaşadığınız bölgenin sularında yüksek oranlarda nitrat tespit edilmiş ise, nitratı arındırabilecek nitelikte bir su filtresi almanız gerekmektedir (yerel belediyeler sudaki nitrat oranını saptayabilir, hatta su içindeki maddeleri tespit edebilen özel bir alet alırsanız, nitrat oranını siz bile tespit edebilirsiniz). İçinde nitrat olabileceğini düşündüğünüz her türlü yiyecek ve içecekten uzak durun, bu şekilde kanser riskini en aza indirebilirsiniz. Kahvaltı çeşitlerinin arasına ya da makarnaya bol miktarda eklenen domuz etinden yapılmış pastırma ya da domuz eti içeren hamburger de tehlike arz etmektedir. Nitrat içeren yiyecekler genel olarak çocuğunuzun beslenme modelinde önemli bir yer tutuyorsa, bu modeli değiştirmeniz gerektiğini bilmelisiniz.
…..
Uzmanlar böyle diyor.
Bende diyorum ki halkın sağlığı ile bu kadar oynayanları teşhir etmenin haricinde çok ağır cezalar ve yaptırımlar uygulanmalı.
Eskiden halk arasında böyle olumsuzluklar için ‘Bunları idam etmek gerekir’ diye tepki gösterildi.
İdam edilmediğine göre ne yapmalı, artık kararı hep birlikte verelim!!!
TELEFERİK
Bu açılışta Ordulu Ertuğrul Günay’ı da görmek isterdim..
Turizm Bakanı öyle diyorlar.
Gelmediyse ve bundan bir art niyet varsa bu onun ayıbı..
Sonuçta iç turizmde bir hareketlenme sağlayan bir olayın açılışıydı.
Yapıldı bundan sonra bir şey deme şansım yok. Ama daha öncede dediğim gibi belediye ye her zaman yük olacak. Rantabl olmayacak.
Birilerinin dediği gibi belediye ye neler yük oluyor ki bu da olsa fark etmez!!!
….
Küçük bir not ..
Belki birileri çoktan unutmuştur diye hatırlatıyorum.
Emre Kongar, Can Dündar, Banu Güven vd. NTV ekranı kapatıldı.
Star TV Uğur Dündar’sız transfer edildi.
NTV ekranları Mehmet Barlas’a açıldı.
NTV AKP’nin ekranı yapıldı.
Tüm bunların bir karşılığı olmalıydı ve oldu.
Ferit Şahenk’in inşaat şirketi, Doğuş İnşaat İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden metro inşaatı ihalesi aldı.
Ne diyelim:
Bol kazançlar!
Demokrasinin, özgürlüğün, hukukun olmadığı yerde para ne işe yarayacak ise...
Öyle ya: kendisinin iktidardan korktuğu, iktidara boyun eğdiği gibi; istiyor ki, herkes ondan korksun, herkes ona boyun eğsin!.
Ve öyle eğiliyorlar ki boyun eğmekle kalınsa yine iyi!!!
….
CHP’nin üzerinde ki ölü toprağı kalkacak mı ?
Ordu’da uzun yıllardan bu yana CHP örgütünün üzerinde ölü toprağı vardı.
Ne muhalefet yapıyorlardı ne de doru dürüst halkın nabzını tutup ona göre bir açıklamada bile bulunmuyorlardı.
Ancak birileri giderse ve özellikle kameraları görünce konuşuyorlardı.
Yeni il ve ilçe başkanları bakalım bu ölü toprağını üzerlerinden atabilecekler mi ?
Özellikle il başkanı ve yönetimine bu konuda büyük görevler düşüyor.
Öyle 3-5 ay beklemeden nasıl bir tavır alacaklar nasıl bir yerel muhalefet veya yaygın bir muhalefet çalışmasına girecekler ve de Ordu için neler yapacaklar çok merak ediyoruz.
Genel başkanlarının geldiği açılışta toplanan kalabalık onlar içinde bir uyarı olsun diyorum…
Bu mu turizm anlayışı
Sonuçta birileri bunları suiistimal ediyor
Birileri bunları kullanmaya çalışıyor
Teleferik sistemini açtık. Ordu belediyesi birilerine yer sağladı..
Herkes geçinmek peşinde …
Öyle mi?
Soyguna çıkmışlar ey millet.
Nasıl yerel turisti buralarda barındıracağız.
Size bir örnek.
Ordulu vatandaşımızın biri sözde köfte salonu diye bir yere giriyor. Bir köfte birde su söylüyor. Gelen hesap 19 tl.
Var mı söyle bir şey?
Söylüyorum böyle bir şey olabilir mi?
Ordu belediyesi böyle bir şeye Esnaf odaları böyle bir fahiş fiyata nasıl göz yumabilir
Biz milleti çekmek için canımız çıkarken birileri milleti kazıklamak için isteğini yapabilir mi ?
Birilerine bilmem kaç liraya kiralandı diye milleti soymak hak mıdır adalet midir.?
Serbest piyasa ekonomisi adı altında herkes birbirini öpecek diye bir kaide var mı ?
Olay şu dur Belediye halka açık bir yerde iş yerini kiralamıştır. Buradan sorumludur. Buradalar da ki soyguna ve fahiş fiyata izin vermemelidir. Çünkü zaten buradan para kazananlar halkın yerinden halkın üstünden para kazanmaktadırlar. Birde soygun yapmamalıdır.
…..
Bu arada Teleferik açılışında toplanan kalabalığın sayısını ve neden bu kadar toplandığını CHP Ordu’da iyi tahlil etsin. Özellikle Seyit Torun ve belediye yönetimi bunun kendi çaplarında bir araştırmasını yapsın.
Benden söylemesi!!
…….
Söz gelmişken bu kentin iyi bir gazetesi olmak için uğraşanların başında olan Ünal Yıldız birazcık yatmış!!1 Geçmiş olsun diyorum. Öyle işin başında bırakmak yok patron !.. Sağlıkla gelelim sağlıkla gidelim. Ama bizim görevimiz hala bitmedi. Ölene kadar devam. Bunu anlayacaklarla birlikte mücadelemiz devam edecek. Sitem yok şikayet yok. Bilirim ki üstesinden geliriz… Gelemezsek de bu tarih enin de sonunda bu ekibi yazacak. Müsterih olalım…İddialıyım ve bunu başardık. Tarih elbette bizi yazacak, hem de Ordu basın tarihinin altın köşelerine.
….
Uzun zamandır şiirlerini okuyamadığımız ve mekanı İstanbul’da tutan Cevat Ok kardeşimiz ziyarete geldi ve iki şiirini bize uzattı.
Bunlardan birini bu günkü köşeme konuk ediyorum ve Ok kardeşimize de teşekkürlerimi sunuyorum.
Yitik
Bıçak sırtında bunca yıl
Yüreğimde insanlık onurum
Ekmeğime katık edip yalnızlığımı
Ozanlığımla avunurum
Zifiri karanlıkta şeftali çiçeğiyim
Denizlerde kum tanesiyim ara beni
Doludizgin yağmurun sesiyim dinle beni
Los Angeles’te olamam
Marsilya’dan kalkan gemide yok um
Astronot olmadığımı biliyorsun
Mıdı’nın meyhanesinde içmediğimi de ..
Cevat Ok
Tepkiye göre
Biliyorsunuz bu işi en iyi Başbakan Erdoğan yapıyor . Nabza göre şerbet tepkiye göre tavır alıyor.
Bir konuda yoğun bir tepki oluyorsa gündemi değiştirebiliyor veya bu konuda atılan adımları geri alabiliyor.
Orduspor’un alt yapısını için yapılacak seçmelerden para alınacağının açıklanmasından sonra gelen tepkiler üzerine Orduspor kulübü başkanı para alınmayacağını açıkladı.
Kardeşim bir karar alınırken altı üstü düşünülmez mi ?
Bunların hesabı kitabı yapılmaz mı ?
Tek adamcılık oynandığı için böyle olaylar oluyor.
Genel kurulda yaşananların unutulduğunu zannedenler ise yanılıyor.
Şimdi gün gelecek bunların hesabı da sorulacak.
Ancak ellerine aldıklarıyla alt yapı alt yapı diye konuşanların bu yıl A kadroya katacaklarını da takip edeceğiz.
…….
Geldiler gittiler.
Bakanlar geldi , CHP genel başkanı geldi ve gittiler.
Sonuçta Ordu bir nebze hareketli günler ve saatler geçirdi.
Ayrıca yaygın basına da konu oldu.
Size bir şey söyleyeyim de üzülmeyin. Sadece konu olmakla kaldı!!!
……
İşte eğitim;
Bir sınıfta karne alınırken yaşanan bir olay;
Bir öğrenci 100 ortalama alıyor diğer öğrenci 99.9. Sonuç 99.9 ortalama alan öğrencide derin bir üzüntü ve göz yaşları…
İşte eğitimin geldiği nokta. Öğrencileri ne hale getirdik.
Peki bunda sistemin ve de öğretmenin hiç mi suçu yok!?
….
Yalandan kim ölmüş ki?
Gazetelerde, özellikle şu ölü sezonda, spor haberlerinde ki yalan artışında büyük bir tırmanma var.
Herkes birini transfer, ediyor birini satıyor . neredeyse uzaydan adam getiriyorlar.
Buna karşılık ise kulüplerden sağlıklı bir haber akışı sağlanmıyor.
Öyle haberler çıkıyor ki, bizim gibi gazetecilere sorulunca bile küçük dilimizi yutuyoruz.
Ufak atında biraz da civcivler yesin diye boşuna söylemiyorlar.
Yalanında bir sınırı vardır…
TASMALI GAZETECİ Mİ, KELEPÇELİ GAZETECİ Mİ?
İtalyan sosyalist tarihinin en bilindik gazetelerinden biri de "Avanti!" idi.
Palmiro Togliatti'den Antonio Gramsci'ye kadar nice dünyaca tanınmış Marksist bu gazetede yazdı.
1914 yılında bu gazetenin genç, devrimci editörü kimdi bilir misiniz: Benito Mussolini...
Mussolini zamanla gazetecilikten siyaset adamlığına geçmedi; Marksistlikten faşizme savruldu... Tabii ki "Avanti!"den kovuldu.
Bu girişi yapmamızın bir sebebi var.
Ve hepsi sol söylemi kullanarak; ve günümüzde hala Marksist bile olduğunu söyleyerek açıkça faşizmi savunup yazmaktadırlar.
Oysa: Sol ile, Marksizm ile hiçbir ilgileri kalmamıştır. Fakat inatla sol maskeyi kullanıp faşizm propagandası yapmaktadırlar. Türkiye'nin en gericileriyle ittifak yapıp vahşi kapitalizm ve despotik iktidara övgüler dizmektedirler.
"geçinemiyoruz" diyen memura düşmanlar; "grev hakkımızdır" diyen THY emekçilerine düşmanlar; "bedenimize dokunma" diyen kadınlara düşmanlar; öğrencilere düşmanlar; Uludere'dekilere düşmanlar, hakikat aşkıyla yanıp tutuşan gazetecilere düşmanlar... köylüyle alay ediyorlar...
Siyasal duruşları iktidara endeksli; hiçbir özgün düşünceleri yok. Çünkü tüm bilinçleri harabeye döndü, döneklik süreciyle...
İnanç, onur, itibar gibi tüm değerleri unuttular. Çürüdüklerinin farkında değiller...
Başbakan Erdoğan'ın "tasmalı gazeteciler" dediğiyle kimi kast ettiğini sanıyorsunuz? Odatv'yi mi?
Erdoğan kime tasma taktığını, (bazen tasmayı nasıl gevşettiğini) bilmiyor mu sanıyorsunuz?
Niye hiç sesleri çıkmıyor?
Niye "hayır, bizim tasmamız yok" diyemiyorlar?
Diyemezler, çünkü tasmalıdırlar.
Tasma takılmasına karşı çıkan gazetecilere kelepçe takılmaktadır çünkü.
Bugün Türkiye'de iki tür gazeteci vardır:
Tasmalı gazeteciler ve Kelepçeli gazeteciler...
Bizim...
Odatv'nin...
Safı bellidir:
Biz inadına "Avanti!"de çalışmaya devam ediyoruz.
Biliyoruz ki Mussoliniler ve onun tasmalı gazetecileri kaybetmeye mahkumdur.
Bugün insanlığın ilerlemesini yavaşlatabilirsiniz ama engelleyemezsiniz. Kazanan hep insan olmuştur.
….
Bu alıntıyı yaptıktan sonra altına yerelden örnek göstereyim dedim.
Sonra da düşündüm ki yazının uzunu deliye yakışır!!!
Yani yazının içinden Odatv bölümlerini çıkartalım genelleme yapalım.
Bizim meslek ‘Hav havcılarla’ dolmuş bir tek tasmalı olanlar görmüyor!!!
……
Tasmayı takmış olanlar sanki bu tasmalar görünmezmiş gibi davranıyorlar.
Tasması boyunlarında olanlarda milleti kör kendileri akıllı zannediyorlar.
Onlarda boyunlarında ki tasmanın görünmez olduğunu milletin bunları yediğini zannediyor.
Bunlara şairin bir şiirinde ki satırla seslenmek isteyip bitiriyorum yazıyı:
“Acırım tükürüğe, billahi, tükürsem yüzüne!...”
YAZMAYA DEVAM
Deli deli yazmıyoruz, yazdığımızın arkasında duruyoruz.
Kimseye belden aşağı vurmadan bu şehrin ve ülkenin sorunlarını dile getirmeye çalışıyoruz.
Menfaatimiz veya arkadaşlık ilişkilerimiz var diye topa basmıyoruz. Veya alacağımız işin. Yapacağımız baskı adetini düşünmüyoruz
Veya her gün asılsız bir şekilde birilerini karalamıyoruz veya yağ çekmiyoruz.,
2 günde bir en az birilerine palavra attırmıyoruz….
Gerçekten bu şehrin ve bu ülkenin sorunları ile ilgilenmeye çalışıyoruz.
Her ne kadar bu ülkenin sorumsuz bir yığın insanı varsa ve buna paralel olarak medya da (internet medyası dahil) bu yolda yürüyorsa da ne kadar devam edeceği bilinmez. Bu yüzden biz görevimizi yapmaya çalışıyoruz.
Yarın tarihin sayfaları bak bunları, şunları şunlar bunlar yazmışlar , söylemişler, göstermişler ama şunlar bunlar yağdanlık olup çuka peşine koşmuşlar diye yazacaktır.
O yüzden sokağa çıkınca isyan etmeden, insanları dinlerken hadi oradan sorumsuz sağırlar diye bağırmadan yürümeye devam edeceğiz.
Etmek zorundayız..
Sokağında aç gezen yavruları, gencecik insanları bir kenara bırakıp doğmamış çocuğun hesabını yapanlar ve buna çanak tutan sözde aydın, yandaş, liboş ,yağdanlık ve soytarılar ancak bize yakışırlar.
Onlar tartışırken katiller serbest bırakılıyor, onlar tartışırken zam üstüne zam geliyor onlar tartışırken bazılarımız mal gibi dinlemeye devam ediyoruz.
Mal, mal seyrederken, 2B’ler geçti, Kentsel dönüşümler tamamlandı, 3. Köprünün ihalesi gerçekleştirildi. Aselsan’ın yüzde 51’i İsrail’e satıldı.
Birileri mal mal seyretmeye devam etsin.
Yürü be kim tutar seni.
Durmak yol yola devam canım Türkiyem!!!
…..
Yazı yazarken bazı şeylere dikkat etmek gerek.
Eylemi belirtirken ima bile edersen suç sayılır.
Ama piyasada dolaşan öyle godoşlar var ki ( Ermenicesini söylemiyorum) insan şaşıp kalıyor.
“Kendini beğenmiş, gururlu, çalımlı’ ama bom boş.. Yanına aldığı bom boş adamlara efendilik yaparak kendini üstün göstermeye çalışırlar bu tipler…
“Mısır koçanı” “ Ceviz kabuğu” durlar…
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğünde yer alan bazı anlamları ise yazmak istemedim…
Bu yazıyı okurken lütfen etrafınıza bakın…
Bu saydıklarımdan kaç kişi göreceksiniz!!!
…….
Televizyonlarda değişen gündem nedeniyle tek konu var konuşulan kürtaj..
Yukarıda yazdığım gibi bu konular konuşulurken geçip gidenler, veya geçirilenler kimsenin umurunda değil.
Ancak kendini bu işin devi sanan piri gören öyle televizyonlar var öyle program yöneticileri var ki tam bir boş zırva olduklarını gösterdiler bu millete.
Sokakta ne kadar adam varsa ( Bu işin bilimini yapanlar hariç) toplayıp bol keseden konuşturdular.
Hele bazıları vardı ki insanın bunlara sapık demesi bile ayıp olurdu.
Kanun ve nizamlarla tanınmış hakları kullananları neredeyse tümden ahlaksız ve dinsiz ilan ettiler.
Ulan dervişin fikri neyse zikri de odur diye boşuna dememişler...
Bir tek onlar duymuyor, görmüyor!
Her gün her saat ismet paşa caddesinde çok büyük bir yaya yoğunluğu yaşanmakla birlikte , bir de seyyar arabaların cadde üzerinde tezgah açması yayaları canından bezdirdiği , bunlar yetmezmiş gibi işyerlerinin önünde kaldırımlarda taburelerin üzerinde oturanlar , sehpalar üzerinde çay kahve , içenler hatta sabahları işyerinin önünde sabah kahvaltısı yapacak kadar görgüsüzler, bunlarda yetmiyormuş gibi yaya trafiğine açık araç trafiğine kapalı olması gereken cadde de kamyonlar minibüsler park halinde dururken İsmetpaşa caddesinde yürümek adeta işkence haline gelirken zabıtalar da kendi kulübelerinin önünde demli çaylarını yudumlarken Ordu köy mü demek aklımdan geçiyor.
Her gün binlerce yaya bu caddede hareket halindeyken , vurdum duymazlığı hiçbir yetkili görmezlikten gelirken , esnafın her yeri gasp etme hakkı , yayanın yolda yürüme hakkı ve özgürlüğü elinden alınmaktadır.
Burada asıl görev Sayın Valimize Sayın Belediye başkanımıza ve diğer yetkililere düşmektedir.
Lütfen yayaların yürüme özgürlüne engel olmayalım gelişmekte olan şehrimize sahip çıkalım.
….
Durun durun ben yazmadım bu satırları.
Tüketiciyi Koruma Derneği Başkanı ve Gazetemiz yazarı Selami Gürsoy’un Ordu Köy mü başlıklı yazısından alıntı yaptım.
Bu konularda sık yazan birisi olduğum için başkaları da yazınca yalnız olmadığımı hissediyorum.
Bazen bazı gazeteci., yazar. Televizyoncu internetçi arkadaşların Ordu’da yaşayıp yaşamadığını sorguluyorum ama nafile…
Al takke ver külah!
….
Herkes şikayetçi, herkes dertli ama bir tek belediye görmüyor, duymuyor, ilgilenmiyor.
Bir dondurma firmasından toplu para alarak iş yerlerinin önlerine dondurma dolabı koyulmasına müsaade ediyorlar.
Belediyeye öyle veya böyle bir gelir diye anlayışla karşılayabilirim , kaldırımı iş yerinin önü müsait olanı.
Ama be birader bir kişinin bile geçmeye zorlandığı yere dolap koydurursan sen nasıl belediyeci olabilirsin.
Sana oy veren insanların kaldırım haklarını nasıl para ile birilerine peşkeş çektirebilirsin.
Bunlardan birisini Fidangör’de bizzat belediye başkan yardımcımıza gösterdim.
Değişen bir şey yok.
Sizlere samimiyetimle söylüyorum bu konularda Belediye yönetiminin nereye gitsem kulaklarını çınlatıyorlar …
Ama ne yazık ki Belediyemizin kulakları ve gözleri olmadığı için bir şey yapmıyor…
.....
Zamanında bir basamaklık yeri Kazım Türkmen kırdırmıştı.
Gelen haklı tepkiler üzerine belediye kaldırıma basamak yapan iş yeri sahibine izin vermedi.
O zamanki gerekçeler ve söylemler şuydu.
Adam iş yeri için bir şey yapıyorsa kendi mekanından fedakarlık yapacak. Basamağa kendi iş yeri içinden başlayacak.
Kaldırımları işgal etmeye yayanın hakkını gasp etmeye kimsenin hakkı yoktur…
Birilerinin yüzü kızarır mı acaba?!
DEVLET SPONSOR
Devlet sponsor olur mu ?
Olur olur… Kamu spotu altında bir derneğin olimpiyatlarının reklamlarını TV’lerde bedava yayınlatır.
Devlet zaten doğal sponsordur, davetiyelerde onun kuruluşlarının adının yazılmasına veya logolarının kullanılmasına gerek var mıdır ?
Devletin Valiliği, Emniyeti, Belediyesi resmi sponsor olarak gösterilir. Allah’tan TSK’yı göstermemişler.
Davetiyelerinde ki özel sponsorlarına bakınca bir çoğunun Ordu’nun kültür ve sosyal hareketinde hiç olmadıklarını görüyoruz.
Davetiye de Valilik, Emniyet belediye niye sponsor olarak gösterilir.
Haaa bakın bizim arkamızda devlet,özellikle Emniyet bile var denilmek için mi ?
Emniyet hangi yere şu ana kadar sponsorluk yapmış veya bu sponsorluk nasıl oluyor bilemiyoruz.
Herhalde olimpiyatlarının güvenliğini sağladıkları için sponsor gösteriliyor*!!!
Türkçe olimpiyatlarında sunucuların ağzından Atatürk ile ilgili bir şey duymadım. Salonlara, stadyumlara Atatürk’ün bir kare resmini bile koymaya tenezzül etmiyorlar.
Bende diyorum ki Atatürk olmasıydı Türkçe olur muydu?
O halde hangi dili kullanırdınız, Arapçayı mı , Fransız dilini mi yoksa Yunan dilini mi ?
Yatıp kalkıp dua edin. Bu dümeni bile uydurmanızı size Atatürk sağladı!!!
……
Gazetemiz ve Sözcü gazetesi muhabiri Ayşen Türkmen’in İdris Naim Şahin ziyareti sırasında fotoğraf çekmesi İçişleri Bakanını korumaları tarafından engellenmiş.
Bu konuda Gazeteciler cemiyetlerinin veya medya kuruluşlarının haber yapmasını en azından ufak bir tepki göstermesini bekledim.
Tık yok.
Demek ki genç kardeşimizin yaptığı haberlerin hepsi doğru. Yoksa Ayşen’i topa tutarlardı…
Değil mi ama!!!
………
Kaçak elektrik kullananlara af getiren düzenleme komisyondan geçti. Yasa kabul edilirse zararı ödeyenlere dava açılmayacak
Kaçak elektrik kullananlara af getiren düzenleme TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçti.
Yasanın Genel Kurul’da kabulü halinde kaçak elektrik kullanan kişi pişman olur ve zararı öderse hakkında dava açılmayacak. Dava açılanlar da hüküm giyene kadar zararı ödedikleri takdirde en fazla bir yıl ceza alacak.
…..
Yani borcunu zamanında ödeyen, devlete yükümlüğünü yerine getiren dürüst vatandaş yine enayi yerine konulacak.
Yazık bu ülkede bizi yönetenler ne zaman namuslu vatandaşın lehine bir karar alacak.
Hala kaçak kayıp parasını namuslu tüketicilerden alanlar namussuz iş yapanlara af getirmenin peşinde.
Bunlara kim namuslu olmanın bir erdemlik olduğunu ve kul hakkı yemenin en büyük günah sayıldığını hatırlatacak.
SSK - SGK VE ANLAYIŞ!!!
Yıllar önce idi SSK kurumuna bir şikayette bulunarak müfettiş istemiştim.
Gerekçem şuydu; bir kişinin şirketi adına haftalık gazete çıkarmış ancak daha sonra sigortamın ödenmediğini öğrenince durumu şikayet etmiştim.
O zamanın ismi ile SSK’den müfettiş geldi. Dinledi beni. Gazetenin lejantında da genel yayın yönetmeni olarak ismim var. Sözde iş vereni de dinledikten sonra tekrar beni çağırdı. Yaşı 25’i geçmeyen genç bir erkekti!!! O aralar Anadolu Ajansının da muhabirliğini yapıyorum. Dedi ki ‘ sen AA’nın da muhabirliğini yapıyormuşsun. Evet dedim müfettiş bey bir iyilik yap bu konuda da tutanak tut da bunlarda bizi sigortalı göstersin’ dedim. Tabi müfettişin işi başka. İşi sulandırmakmış… Tespiti mi yaptırmışım, lejantta ismim var gazeteyi çıkardığım belli. Neyse bir ay sonra bir yanıt ‘ Hakkınızı mahkemede arayın’ Ya arkadaş tespiti yaptırmışım her şey belgeli hiç olmazsa iş veren diye geçinene ceza yazsana yok yapmadılar. Müfettişi müfettişler kurulana şikayet ettim. Oradan da müfettişin haklı olduğuna dair yazı geldi. O zaman anladım SSK’nın nasıl battığını batmasının nasıl kaçınılmaz olduğunu. Yine o zaman karar verdim emeklilik günüm geldiğinde bir dakika kalmayacağım ve bunlara para vermemek için emekli olacağım dedim dediğim yaptım.
…
Sosyal Güvenlik Kurumu Ordu İl müdürü Ahmet Erdoğan’ın bir açıklamasını okuyunca bunlar geldi aklıma.
Erdoğan diyor ki Ordu’da sahte sigortalı çok. Denetim yapacağız ama iki elamanım var.”
Yahu müdür şunu desen çok daha iyi anlayacağım. Ordu ve ülkemizde sigortasız çalıştırılanlar çok büyük bir kayıp var SGK bundan zarar ediyor falan..
Sahte sigortalı dediklerin ( savunmuyorum ama) hiç olmazsı vergilerini primlerini ödüyorlar.
Peki sigortasız çalıştıranlar için iş verenler ne ödüyor.
Yine dese ki eleman sıkıntımız büyük bu yüzden bu tür denetimleri yapamıyoruz.
Hey hat…
Türkiye’ye burası öyle veya böyle vergisini ödeyen, primini yatıranlar suçlu.
Devlete öyle veya böyle görevini yapıyorsan vergini zamanında ödüyorsan kümeste ki kazsın her zaman.
…
O müfettişi hiç unutmadım..
Sözde müfettişi ve müfettiş kurulunu da unutmuyorum.
Sigortasız işçi çalıştırana işlem yapacağına mağdur olana yürü mahkemelerde uğraş diyorlardı.
Şimdi de diyorlar mı bilmiyorum ama sonuçta her iki şekil ile de uğraşacak elemanlara yetkilileri müdürleri bakanlara ve devlet adamlarına ihtiyaç var.
Köpek basın!!!
Başbakan Arena’da konuşurken aynen şunları belirtti:
“On yıllardır, demokrasiye müdahale edenlere, kendi alanı dışına çıkanlara çanak tutanlar, bugün kalkmış, bu ülkenin şerefli askerlerine dil uzatıyorlar. Ya siz kimsiniz? Siz, daha düne kadar, birileri karşısında hazırola geçip, selam çakıp, aldığınız emir doğrultusunda köşe yazısı yazıyordunuz. Daha düne kadar, üniformalılar sizi arayıp, yazdıklarınızdan, söylediklerinizden dolayı sizi azarlıyordu. Bunları bu tasmalarından kurtaran biz olduk. Ama bunların boynundaki tasma dün ulusaldı, bugün terfi ettiler, uluslararası tasmaları boyunlarına taktılar.”
….
Yani basına köpek diyor.
O konuşmayı bizzat dinleyen büyük gazeteciler ve yandaş medya bu konuşmayı duymazdan geliyor.
Niye biliyor musunuz ? Nasıl olsa Başbakan bizim için demedi diye…
Yarın başka şeyler olduğunda da yandaşlara da çatan başbakan şimdi başkalarına köpek dediği için susuyorlar.
Yani yaygın basın Köpekliği kabul ediyor.
Etmese bir iki gazete ve köşe yazarı dışında ‘Ayıp olmuyor mu Sayın başbakan ‘ diye sorarlardı.
Şimdi ben ‘ Hav hav’ basın diye isim taksam haksız mı olacağım!?
…..
Kaçakçılık boyunu almış gidiyor, bizim hükümet hala sigara ve içkiye yüzde 10 ile 15 zam yapmanın peşinde.
Karar komisyondan geçmiş…
Son zamlardan sonra ülkeye giren kaçak sigara ve içkiden bunun sorumlusu olan bakanlar bile şikayet etmeye devam ederken, yine bunları önlemekle yükümlü olan iktidar sırf bazı hırsları uğruna en kolay yol olarak sigara ve içkiye zam yapıyor.
Ve aklı sıra milleti bıktıracağını veya bütçe açığı kapatacağını zannediyor.
Yapsınlar zamları görelim.
Kaçak pazarı yüzdü yüz daha artacak ve olan yine ülkenin parasına olacak.
Bunlar her şeyi çok biliyorlar ya?
Ne diyelim dersek kızarlar bize!!!
……
Laf genelden açıldığına göre genelden gitsin bakalım.
Yeni Şafak yazarı Ali Akel 25 mayıs tarihli "Özür açıklanmaz dilenir" başlıklı yazısında Uludere konusunda Başbakan Erdoğan ve hükümet üyelerinin tavrını sert sözlerle eleştirmiş, yazısını "Bir şey söyleyecekseniz doğrusunu söyleyip, gereğini yapın. Ya da ebediyete kadar susun. Allah aşkına, susun!.." diyerek bitirmişti.
Evet tam bitirdiler.
Gazete yazarın işine son verdi.
Şimdi bu gazete ve gazeteciklerden namuslu dürüst ve doğru haber bekleye bilir misiniz?
Susma sustukça sıra sana gelecek…
La oğlum sana diyorum “de git…”
Aklını başına topla.
Yoksa seni ben bile kurtaramam!!!
….
Neyin ne olduğunu herkes bildiği halde, sportif bir hareketi bu tür işlerin içine sokmaya ve rant sağlamaya çalışanlar hala konuşuyor. Birileri de çıkıp sen ne yapıyorsun demiyor! Üstüne üstlük yağlı demeçler vermeye devam ediyor.
Soldan başlayıp sağın uçuna kadar gidenlerin şimdi de cemaate hizmet etme telaşına düşmesini hayretle izliyoruz.
Ve diyoruz ki babanın malı olmayan bir yeri kendi menfaatlerin için kullanma..
Bunu da yazın “Hav hav” basın….
Hacı Şefik…
Uzaktan da olsa akrabalığımız olduğu için Dayı diye hitap ederdik.
Öyle veya böyle yardımı dokunmayan kimse kalmamıştır.
Özellikle cenazesine katılmadığı yakın bölgesinde ki insan yoktur.
Pek çok fakirin ,yoksulun cenazesin ortada bırakmamış işleri organize etmiş cenaze sahibine yük yaptırmamıştır.
Ani ölümü sonucunda toprağa verirken herkesin dilinde bir anısı vardı.
Kimisi ‘ ya bizim salamızı okuyacak diye bekliyorduk’ derken, kimi de ‘ Şimdi fakir fukaranın cenazelerinde kim kendisini paralayacak’ diye dert yanıyordu.
Sonuçta iyi bir insanı, yardımsever bir ağabeyi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Mekanı cennet olsun , hayır dualarımızla hakkımızı gani gani helal ederek gönderdik..
Geride kalanlarına sabır diliyoruz.
……
Bu sözleri unutmayın… Utturmayın..
“Uzun vadeli ve sürekli futbolcu yetiştiren bir altyapı kurma çabasında olduklarını ifade eden Nedim Türkmen, "Barcelona'nın altyapısının bir benzerini Orduspor Kulübü'ne kurmak istiyoruz. Barcelona'nın altyapısını kuran ekibi Ordu'ya getirerek çalışmanın aynısını yaptıracağız. Altyapıdaki hocalarımız ile birlikte altyapımızı fabrikaya dönüştüreceğiz. Altyapımız futbolcu üreten bir tesis olacak" diye konuştu.”
………
Evet bizde unutmayacağız… Takipçisi olacağız…
Ve dileriz ki Orduspor alt yapısı konusunda Başkan haklı çıkar.
…
Geçtiğimiz yıl kulübeye bir genci bile oturtamayanların bu yıl bunu başarmasını canı gönülden istiyoruz.
Bekleyeceğiz göreceğiz….
Öyle iki de bir kendi kendine reklam yapmaya benzemez bu işler…
…
Kusura bakmayın…
Oluyor niye oluyor bilemiyorum…
Deniz havuzu yerine kara havuzu resmi koyduğumuz için bizi eleştiren dostlarımıza diyorum ki; evet iddia ediyor iyi gazete çıkartıyoruz.
Ama sonuçta insan eliyle olan bazı şeyler var!!!
Bekleyin ya düzelecek, ya düzelecek.
Başka çaremiz mi var!!!
…
Daha önce yazmıştık. Cumartesi Pazar günleri ölmeyin yoksa Belediye ölüm ilanlarını yayınlayamıyor diye!!!
Bir öneride getirip hiç olmazsa görevli bir zabıta memurunun bunu yapabileceğini söylemiştik.
Hey hat …
Herhalde taşınma işlerinden olsa gerek 28 Mayıs’ta kalmıştı.
Dün öğle saatlerine kadar da biz hala Hacı Şefik’in ölüm ilanının siteye konulmasını bekledik.
Yine hatırlatıyorum siteyi sadece Ordulu incelemiyor. Özellikle il dışı ve yurt dışında ki insanlar genelde ölüm haberlerini belediye sitesinden alıyor.
Dedik ya her halde taşınma işleri olsa gerek.
Deveye sormuşlar yolların kaldırımların niye işgal altında?
Ne olacak ti ki demiş.
“Böyle başa böyle tarak…”
Aferin belediyemiz!!!
Sigara izmariti kutularının üstüne çöp kutusu ileri de diye levha koyan belediyemiz şimdi de kuş boku ile başı dertte.
Park ve bahçelerde bulunan güvercinlere yem atılmaması konusunda ‘ yasaktır’ levhası koyan belediyemiz buna gerekçe olarak kuşların çimlere ve ağaçlara zarar verdiğini gösteriyor .
Belediye konuyla ilgili olarak "Vatandaşların park alanında güvercinlere yem atması sonucu artan kuş sayısı, alandaki oturma gruplarının, çimlerin ve ağaçların zarar görmesine neden oluyor. Güvercin pislikleri oraya dikilen bitkilerin, çiçeklerin ve ağaçların kurumasına yol açıyor. Biz güvercinlerin bir başka yerde yemlenmesini talep ettik. Çünkü orası bir gezi alanı ve her gün temizlemesi, yıkanması ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu alanı temiz tutmak için yaptığımız bir uygulamadır. Bu anlamda insanlarımızın daha duyarlı olmasını bekliyoruz." Diyor.
….
Park bahçeler , yollar , kaldırımlar insan esnaf işgali altında da.
Buralar içinde Belediyemize bir levha asmayı tavsiye ediyorum.
“Bu bölgeler bizim işimizi yapmamamız nedeniyle işgal altındadır. Yasak yoktur.” desinler…
Kabul ederlerse bu levhaların parasını ben vereceğim..
……
,”Onlara ek ödenek olarak resen 100 lira daha verelim. Bir öğretmenin en düşük olanı 1624 lira alıyor. Ne karşılığı alıyor? Haftada 15 saat karşılığı alıyor. Peki, düz bir memur ne kadar çalışıyor? 40 saat. 40 saat için bu rakamın altında alanlar da var. Öğretmen ek ders verirse, bunun üstünde alıyor. Bir de tatili var. Yılda iki ay. Düz memurun tatili ise 20 gün. Şimdi soruyorum; bu haksızlık değil mi?”
Öğretmenler ve öğretmen sendikaları başbakan Erdoğan’ın bu sözleri nedeniyle özür bekliyorlarmış.
Çok güldüm.
Kimden ne özrü bekliyorsunuz…
Başbakanımızı tanımasak inanacaktık az daha..
Zaten günler geçti ses soluk çıkmada öğretmenlerde “Türk” halkı gibi unutup gitti!!!
,,,,,
Ünal Yıldız pazartesi günü Yaşadığımız Şehir (2) başlıklı bir yazı yazdı.
Son bölümünü buradan tekrar etmek istiyorum.
Bu konuları yıllardır yazıyorum Erol takmıştır bize diyenler için!!!!
Şimdi Başkan’a düşen Belediye’yi içinde bulunduğu rehavetten kurtararak, modern bir şehirden ziyade, büyük bir köy görüntüsü veren Ordu’yu hak ettiği yere taşımaktır. Bunun en önemli ön koşulu ise, zamanı daha verimli kullanmaktır. Bir an önce, kendisi ve elemanları sokaklara akarak, neye mal olursa olsun, duruma acilen müdahale etmek ve gerekenleri yapmak durumundalar. Ordu halkı bu çabayı görürse, Başkan’ının arkasında durur.
Umudumu yitiriyorum!
Öyle teslim olmuşuz ki kimse ne oluyor diyemiyor…
Korku dağları sarmış.
Devletine milletine saygılı olanlar keriz diğerleri akıllı.
Aşağıda ki haberin manşet yapılacağını düşünmüştüm ama satır aralarında geçirildi..
……
Borcunu ödemeyen bir kez daha kârlı çıktı
Hükümetin Şubat 2011’de çıkardığı 6111 sayılı af kanunundan yararlanmak için mükellefler 31 Mayıs 2011 tarihine kadar vergi dairelerine başvurarak borçlarını yapılandırıldı. Kanuna göre, mükelleflerin tercihine göre yapılandırılan borçların, tamamının peşin ya da 6, 9, 12, 18 taksit seçeneklerinden birine göre ikişer aylık dönemler halinde ödenmesi gerekiyordu. Bu kapsamda yapılandırılan borçların birinci taksidinin Haziran ayında, ikinci taksidinin Temmuz’da, üçüncü taksidinin de 30 Eylül 2011 tarihi akşamına kadar ödenmesi gerekiyordu. Ancak bazı mükellefler üç taksidini de ödemeyerek haklarını kaybetti. Bu durumda olan vatandaşların sayısının 800 bin civarında olduğu belirtiliyor.
Yeniden yapılandırmada üçüncü taksitin son ödeme tarihinin 30 Eylül olduğuna dikkati çeken Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vatandaşlara üçüncü taksidin ödenmesinde ‘Hakkınızı kaybedeceksiniz’ uyarısı yapmıştı. Şimşek, geçtiğimiz yıl Eylül ayında, yeniden yapılandırmada Haziran ve Temmuz aylarında taksitlerini zamanında tam olarak ödemeyen vatandaşların, bu fırsattan yararlanma haklarını kaybetmemeleri için üçüncü taksitlerini sürelerinde ödemeleri gerektiğini açıklamış, vatandaşları defalarca uyarmıştı. Ancak son düzenleme, ‘Borcunu ödemeyen yine kârlı çıktı’ yorumlarına neden oldu.
……..
Peki aşağıda ki yazıyı okuyup da medyanın çoğunluğuna tüh şerefsizler dememek mümkün mü ?
……
Anaysa Mahkemesi ise bugün de gündeme yansıdığı gibi bu talebi reddetti. Medyada bu kararın üstüne balıklama atlayarak “4+4+4 tamam” şeklinde verdi.
Halbuki iş hiçte öyle değil.
Konuyla ilgili medyanın içinde bulunduğu büyük yanılgıyı Anayasa Mahkemesi eski raportörü Ali Rıza Aydın’a sorduk.
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararının ‘yasaya vize’ anlamına gelmediğini söyleyen Ali Rıza Aydın, mahkemenin yasayı sadece şekil yönünden incelediğini hatırlattı.
Aydın konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Bu karar resmi gazetede yayınlandıktan sonra CHP veya en az 110 milletvekilinin başvurusuyla bu kez yasa esas yönünden incelenecek. Özellikle yasanın laik eğitim yönünden incelenmesi bu başvurudan sonra yapılacak. Ancak o zaman yasanın uygulanması netliğe kavuşacak.”
….
Her şeyin üstüne örtme peşinde olan medyaya nasıl güveneceğiz.
Peki bu güvensizliği nasıl eyleme dönüştüreceğiz.
Ne zaman akıllanacağız….
Bilemiyorum, her geçen gün umudumu da yitiriyorum…
UYUYANLAR…
Daha önceki yazılarımda İçişleri bakanı İdris Naim Şahin’i sevmem demiştim.
Bir virgül koyarak göreve mi yerine getireyim.
Ne diyor bu insan bunlar kaçakçı bunlar PKK ya yardımcı.
Başbakan dahil olmak üzere Hüseyin Çelik ve benzerleri yükleniyor….
Söyleyin bakalım hangi birimiz sevmediğimiz Şahin’in açıklamalarına yöre halkı olarak tepki koyuyoruz
Sayın bakanın PKK söylemine yerden göğe kadar katılıyorum dersem kızar mısınız…
Ben kızmadığım gibi hakta veriyorum.
Bakan kendi içinden geldiği gibi söylüyor. Bende aynen katılıyorum.
Bana birilerinin faşist deme şansı yok. Bu söylemleri ret edenlerin faşist olma şansı var.
Benim çocuklarım benim kardeşlerim şehit olduğunda onlara 3 kuruşu layık görenler Pkk kaçakçılarına onlarca misli tazminatı ödeyenler kim ayni hükümet değil mi ?
Bir kurban verilecekse bu içişleri bakanı değil başbakan olmalıdır.
Veya Hüseyin Çelik başbakan yardımcı Bülent Arınç.
Kendi bölgelerinin insanlarının hassasiyetin göz ardına koyanlar bizim gibi memleketini sevenlerin tepkisini niye göz ardı ediyor.
Hayatım boyuncu yanlışlara göz yummadım ama doğrulara da hayır demedim …
Bakan Şahin iktidarına rağmen gerçekleri konuştuğu için kendisine teşekkür ediyorum.
Sayın Öcalan demeyi kabul eden yargının poşu için 11 yıl vermesini de bu günkü iktidara bırakıyorum.
Tartışalım… Ama gariban Anadolu çocuğu(!) bir bakanın içten gelen söylemlerini ise kabul edelim.
Kim kabul etmiyor ki?
PKK piçi Abdullah Öcalan dersem bana dava mı açılacak?
Açılırsa koskoca içişleri bakanını idam etmemiz gerek değil mi ?
Üzgün ve süzgünüm
Ey millet İran devrimi hatırlıyor musunuz?
Daha öncede yazdım….
Önce mollalar sonra devrimciler birlik oldu…
Sonrada da her şey kaçırılmaz oldu… !!!
………
Adamlar kontrol noktasından kaçıyor… Tam 94 kilometre geliyor ve tütsüne üstlük hiçbir önlem alınmayan Emniyet binasının önünde patlamayı gerçekleştiriyor.
Malum yandaş , yalaka malum basın bu işi yapan asker olsaydı yeri göğü inletirler çoktan birilerinin ipini keserlerdi.
Ama birkaç namuslu basının haricinde bunu soran olmadı.
Ölen polis için kahraman başlıkları atanlar ayrıca şunu da sormalıydı bu gariban pisi pisine öldü kim bunun sorumlusu hesap verilsin denirdi.
Askere yapılan her baskından sonra kelle isteyen şerefsizlerin kendilerine benzettiği asker içinde arkıt bunlara yapmayacaklarını biliyorum.
Bakalım bunun hesabını kim verecek.
Polis 94 kilometre uyudu.. Hükümet uyudu.. Devlet uyudu…
Yazık hem de çok yazık…
Daldan dala…
Önce yandaşlıkla başladı işler.
Mitinglerde boy gösterdiler.
Her yere daldılar.
Yıllarca hizmet verenleri bir kalemde silip atmayı başardılar.
Tarihte yapılmayanları yaptılar.
Şimdi de bir dümen bularak ‘ Cemaat’ ile iş birliği yapmanın yolunda.
Daldan dala hoplayıp zıplayarak gidiyorlar. Gidiyor…
Bakalım bu çekirgenin zıplayışı ne kadar sürecek..
…
Polis niye dövmesin?
Memur eyleminde yine polisin gözü döndü ve ortalıklar karıştı.
Polis memuru niye dövmesin?
Polis hükümete kızana yine cop indirmesin?
Polis AKP iktidarı ile din görevlileri ile birlikte maaşları en çok iyileştirilen ve artırılan kesim olmuştur.
Polis askerlikten muaf tutulmuştur.
O halde polis niye hükümetine laf söyletsin hükümetine karşı gelenleri niye dövmesin? !!
….
Sınır dışı operasyonu
Yandaş ve yalakalar devrede:
TSK o kadar büyük grubu niye görmedi niye o kadar şehit verildi?
TSK karakolun burnuna kadar giren grubu nasıl göremez nasıl vuramaz?..
Yandaş ve şerefsizler tekrar devrede…
TSK o insanları nasıl öyle hemen vurur.
Nasıl yapılır, bu nasıl istihbarat…
Ulan şerefsizler sınır dışında neyin ne olduğu belli değil. Vururlar niye vurdunuz, vurmazlar niye vurmadınız deyip ortalığı karıştırıp kendinize rant sağlamaya çalışırsınız…
Şehit askere 3 lira verilirken bu kaçakçılara 15 lira verildi yetmedi.
Daha nasıl küfür edeyim bilemem ki ?!
…..
Taraf gazetesinden İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin için enteresan bir benzetme geldi.
Gazete İdris Naim Şahin'in Uludere ile ilgili yorumlarının yer aldığı haberde fotoğraf olarak "odun" kullandı. "Odun" fotoğrafının yanına ise, oldukça küçük puntolarla "TEMSİLİ FOTOĞRAFTIR" notunu düştü.
…..
İdris Naim Şahin’i sever misiniz diye sorsalar 10 dakika düşünürüm.
Ya Altan kardeşler ve Taraf gazetesi deseler bir dakika durmam nefretimi haykırırım.
Ama yukarıda ki yazılanları okuyunca nefretim bir kat daha arıttı.
Bu ne cesaret, bu ne ahlaksızlık. bu nasıl insanlık, bu nasıl gazetecilik?
Birileri sevmemek ona hakaret etme yetkisi vermez.
Ancak söz gelip dolaşıyor bir zamanlara bakınca…
Besle kargayı oysun gözünü…
Mangalda kül bırakmamak
Sanki birileri hep bunların düşmanı gibi bir kamara sürdükleri için neredeyse önlerine gelen küfür edip hakaret etmeye çalışıyorlar.
Benden onlara tavsiye yarın bu gün sizi o maaşını alıp önünde iki büklüm büküldüğünüz kişiler kurtaramaz.
Men Dakka dukka ( çalma kapımı çalarlar kapını)
Dalkavuklar ve soytarılar her kral değişiminde değişmek ve sefilleşmek durumunda kalırlar.
O yüzden konuşurken , yazarken, söylerken mangalda kül bırakmayanlara tavsiyemiz budur.
……
Kumbaşı konusunda vatandaş tepkili.
Peki ey vatandaş bu çalışmalar aylar önceden başladığında neredeydiniz?
Haberimiz yoktu, şöyleydi böyleydi demeye kimse yeltenmesin.
Adamlar havuzlarını yaptılar balıklarını attılar.
Bundan sonrası beyhude olur kanaatindeyim!!!
Ama mücadeleden de yılmak yok.
Sonuç ne olacak bilemiyorum.
Ama birilerinin, üst düzey yetkililerinin bu konuda haberimiz yoktu demesine söylenecek bir şey de bulamıyorum
…..
19 Mayıs ve Ekonomi başlıklı yazım ile ilgili olarak okuyucularımızdan bazıları bu sessiz kalanlara bir şamar da Allah attı diye lafa girdi.
Ne oldu derken 20 Mayıs günü yağan yağış nedeniyle esnafında doğru dürüst iş yapamadığını belirtiyorlardı.
Bizde 19 Mayısın yasaklanması ve peşinden gelen 20 mayısın önemine değindiğimiz yazıda bu esnafın kuruluşlarının nerede olduğunu niye sessiz kaldıklarını sormuştum.
20 Mayıs günü yağan yağış neyin nesi idi acaba?!!!
…..
Vallahi geç kalınmış ve yıllar önce bitmiş olması gereken Çevre Yolu konusunda ilk kazma vurulmuş haberleri beni hiç mutlu etmedi.
Sadece gelecek nesil adına sevindim.
Karayolları yıllarca bizden intikam aldı..
Niye mi çünkü biz sahil yolumuzu bozdurmadık eylem yaptık.
Ondan sonra ilk işleri Ordu Tünelinin adını değiştirmek oldu.
Kavga dövüş zorla Ordu ismini eklettik.
Çevre yolu konusunda da siyasilere yön verdiler.
Yani Çevre yolu konusunda ilk sorumlu yıllardır iktidar olan AKP’dir.
Niye mi çünkü tek başına bir iktidarın yapacağı işti bu iş.
Bir küçük anı ile bitireyim
Ordu Bolaman yolu yapımı sırasında tünellerin açılışında bulunuyoruz.
Heyecanlıyız mutluyuz. Yanımızda zamanın Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanı Mehmet Hilmi Güler’de var.
Sayın bakanım diyorum tek başına iktidardasınız. Gücünüz de var. Gelin bu işin devamı olarak Çevre Yolu inşaatını da ihaleye çıkartalım burada mevcut bir firma var bütün ekipmanları burada eğer bu yol 5’e çıkacaksa 2 liraya mal olur sizde bir taşla iki kuş vurmuş olursunuz dedim.
Söylediğim söylediğimle kaldı.
Şimdi devlet yolu yapıyor.
O gün devlet ve hükümet görevini yapsaydı şimdi ülkenin kaynaklarının bir bölümü korunmuş olur bizde yıllardır bu kahrı çekmemiş olurduk.
Müzeler…
Ne yağ çekecek, ne de üstüne katkı sağlayacak adamım.
Hepsi beni aşar . Niye biliyor musunuz?
Anlatayım… Bilmeyenlerde bilsin.
Babam öldükten sonra yazdığım yazılara daha fazla yoğunlaşıp bir bütün haline getirmiştim. Kitap yapayım dedim. Birilerinin editör ve benzeri olması yani yazıları okuyup düzenlemesi gerektiğini düşündüğümde sığınacağım liman yıllarca tanıdığım İbrahim Dizman öğretmenim oldu.
Zaten kitabımın ön sözünü de o yazdı…
Neyse saadete gelelim.
Benim bilgisayar devre dışı kalınca 3-5 gün giremedim internete.
O arada rahatsızlığım nedeniyle de çıkamadığım için dışarıya Ordu Olay gazetesini takip edemedim.
Sevgili İbrahim Dizman bizim Ordu Basın Müzesi için bir yazı yazmış.
Önce onu paylaşayım sonrada derdimi anlatayım . buyurun Okuyalım:
MÜZESİZ KENT ve BİR ÖNERİ
|
|
|
|
Müze, toplumsal belleğin somutlaştığı yerdir. O kentin, yörenin sahip olduklarını özenle koruma duygusunun belirginleştiği biricik mekandır. Sahiplenme, değer verme istencinin göstergesidir müzeler…
Ya müzesizlik? Toplumsal belleğe değer vermemek, günübirlik yaşamak, dolayısıyla tarihsel bir altyapıdan çok gündelik ilişkilere yaslanmak demektir müzesizlik.
Bir kent sahip olduklarını özenle koruma duygusunu geliştirmemişse; kendi geçmişine değer vermiyordur.
Sahiplenme, değer verme istenci bir uygarlık belirtisidir aynı zamanda. Kökleşme, birikimlerini yarına taşıma göstergesidir.
Bu bağlamda Ordu’nun eksikli kentlerden olduğunu saptamak durumundayız. Paşaoğlu Konağındaki Etnoğrafya Müzesi’ni işaret etmesin kimse. Orası ölü doğmuş, devletin sırtında yük bir mekandır. Yaşamayan bir müzedir, yapaydır. Bu müze “konseptini” Ordu’ya layık gören zamanın yöneticileri kentin sırtına bir kambur sarmaktan kaçınmamışlardır ne yazık ki. Bun geçen aylarda uzun uzadıya tartışmıştım bu sütunda; yinelemeye gerek görmüyorum.
Ordu Kent Müzesi konusunda ise 10 yılı aşkındır yeri geldikçe yazıyorum; dosyalar hazırladım, önerilerde bulundum, girişimlerde bulundum; başarılı olamadığımız alanlardan biri olarak kaldı ne yazık ki.
Önceki gün Ordu Hayat’ta Sevgili Erol Karaer , basın müzesi gereksinmesinden söz ediyordu. (Ordu Yeni Hayat’ı ilgiyle izlediğimi ve yeni yazar ve yöneticilerini kutladığımı da belirtmeliyim) Erol’un betimlediği Tuncer Engin’in bürosunda benim de katıldığım söyleşilerde de gündeme gelmişti bu konu. Evet, bir Ordu Basın Müzesi olmalıdır.
Bu konuda önemli bir tarihin eşiğindeyiz. Ordu’da “ilk basılı haber”in yayımlanışının 100. yıldönümüdür 1913.
“İlk basılı haber” tanımını kullandım; bu nedir diye soran çıkabilir. Aslında bu “ilk gazete”dir. 1911’de kurulan Osmanlı Telgraf Ajansı’nın yayın organıdır ve büyük kaza ve il merkezlerinde periyodik olarak gazete biçiminde yayımlanmıştır. Ordu’da yayımlanan Osmanlı Ajansı da budur. Bugünden örneklersek, Anadolu Ajansının kendine ait bir gazete çıkardığını düşünün, onun gibi bir şey.
2013’te, Ordu neden bir basın müzesine kavuşmasın? Geçen yıl bu konuda bir proje de hazırlamıştık aslında, Uğurcan Ataoğlu ile birlikte. Ben kendi adıma göreve hazırım…
……….
Dizman sevgi ile istek ile bu düşüncemizi paylaşmış.
Şimdi sıra öncelikle sonra Gazeteciler Derneğimizde . Bu istek ve yardımlaşma isteğini yabana atacak değiller.
Ordu Sağra konağını bir katını fındık müzesi bir katını, basın müzesi yapmak bizim boynumuz borcu olsun.
Her ne kadar fındık müzesi konusunda Ticaret borsası ve odası sesini çıkarmasa da kaçamayacakları düşüncesindeyim.
Ne olur kim ne derse desin hiç olmazsa bu müzeyi Ordu’ya kazandıralım. Daha önceki yazımda isimlerini bahsetmeyi unuttuğum insanlardan özür diliyorum.
O insanların manevi huzurunda saygı ile eğiliyorum, yaşayanlardan katkı bekliyorum.
İbrahim Dizman ve benzerleri bu memlekete çok hizmet ettiler ve yazılarında da diyorlar ki Ben kendi adıma hazırım’
Peki sayın valim belediye başkanım siz hazır mısınız?
Siz hazırsanız bırakın yapacaklar var.
Bize sadece yerimizi tahsis ediniz.
Orduspor taraftarı kaç para?!!
İNANAMADIM -İNANAMIYORUM
Orduspor Teknik Direktörü Hector Cuper, finali kazanamadıkları için üzgün olduğunu söyledi.
Play-off'a kalamayan takımlar için böyle bir organizasyonun düzenlendiğini vurgulayan Cuper, "Önümüzde uzun bir tatil olacaktı. Bu organizasyonun verimli olduğunu söyleyebilirim. İlk zamanlarda oynamayan oyuncuları oynatma fırsatı bulduk. Ucunda ödül olsaydı daha farklı olabilirdi" dedi.
Her takımın kupa kazanmak isteyeceğini kaydeden tecrübeli Hoca Cuper, "Ancak oyuncuların bir süre sonra oynama isteği kalmıyor. Organizasyonda grupta 6 maçı kazandık. Ne yazık ki final maçını kaybettik. 'Bu turnuva gerekli miydi' derseniz, bunu organizasyonu yapanlara sormak gerekiyor" diye konuştu.
….
Yukarıda sözler Orduspor resmi internet sitesinden alınmıştır.
Sonuçta Cuper bu sözü söylese bile onu resmi internet sitene taşımak Orduspor taraftarına yapılan en büyük saygısızlıktır, seviyesizliktir.
Başkan Nedim Türkmen şampiyon Orduspor taraftarı diyor.. Peki Cuper ne diyor. Belki dedi demedi ama bu sözler neyin nesi…
“Ucunda ödül olsaydı daha farklı olabilirdi”
Sayın Cuper belki bilmiyorsun bizim adetleri veya böyle söylemek istemedin. Ama sana bu yazıyı okutsunlar. Ayrıca Büyük Orduspor yöneticileri de okusun ve utansın utanırlarsa…
Orduspor taraftarının mutluluğundan daha büyük ödül var mıdır?
Sizin işiniz gücünüz para mı ?
Ey yönetim acilen çıkın Cuper adına ve kendi adınıza özür dileyin.
Yani ödül yok, para yok diye mi oynamadılar veya takımı böyle dizdiler.
Orduspor yönetimi tarihe geçmeye devam ediyor.
Bu kez de böyle bir söze internet sitesinde yer vererek sözde büyük taraftarını nasıl dikkate bile almadığını gösterdiler.
Sizin Orduspor sevginiz paraya endeksli ise, öyle gözüküyor, bırakın bu büyük taraftar işlerini!!!
.Niye mi; oraya gelen binlerce kişiye bir galibiyet armağan edip yüzlerini güldürmekten büyük bir ödül var mı?
Hadi açıklayın büyük başkan Nedim Türkmen ve arkadaşları!!!
Açıklayın bakalım Orduspor’un başarılı olması için para ödülü ne kadar olmalı ?!!
…..
Karayolları arazisine Valilik ve Belediye binasının yapılmaması bence isabetli olmuştur.
Belediye binası nereye yapılır nasıl yapılır artık onu yönetim bilir. Eski yerine yapılacak diyorlar. Olabilir ancak yeni bina ile birlikte Belediyenin önü yine oto park ve yeme içme yeri olacaksa şimdiden yazıyorum olmadık lafı etmeden bırakmam!!!
Zaten iyice köyleşmeye başladık bari yine bina ile birlikte Belediyemizin önün geniş bir alan haline getirip ve bu çirkinliklerden şehri kurtarın.
….
Karayolları arazisi konusunda iyi kokular almıyorum. Belediyenin oraya gitmesinin engellenmesi Ordu Valililiğinin de oraya gideceği anlamına gelmez. Özellikle Ordu belediye yönetiminin şehrin büyümesini ve hava alacak alanlarının darılmasını göz önüne alarak öncelikle buraya karşı gelmesi gerekirdi.
Belki de hayırlısı oldu. Ordu belediyesinin acil olarak bir karar alıp burasını imara kapatmalıdır.
Ben yazıyorum tarihe not düşmek adın. Katılırlar katılmazlar.
Ama Belediye bu kararı alırsa gelecek neslin ve şehrin yaşamsal değeri için bulunmaz bir nimet olacaktır…
19 Mayıs ve Ekonomi!
Esnaf yeni anladı. Esnafın dernekleri odaları da yeni anladı ?
Neyi mi?
Kutlamaları iptal edilen kimine göre de sözde yasaklanan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor bayramının ne kadar değerli olduğunu …
19 Mayıs Cumartesi günü sokaklarda pazarlarda deyim yerindeyse in cin top oynuyordu.
Biri iki esnaf durumdan yakınarak dert yandı.
Bende bu olaylar olurken ne sizin ne de sizin bağlı olduğunuz Odaların, derneklerin sesleri çıkmadı şimdi mi akıllandınız? Bana değil kime oy verdiyseniz ona dert yanacaksınız diyerek sitem ettim…
…
Ordu ve bölgemiz için 19 Mayıs ve 20 Mayıs günleri çok önemlidir.
Bilenler bilir bilmeyenler de öğrenmiş olur nasıl ekonomi olduğunu..
Özellikle yüksek köy ve ilçelerden insanlarımız 19 Mayıs stadyum gösterilerini izlemek için bir gün önceden gelir, akrabalarında veya kendi evleri varsa kalır ertesi gün 7 Mayıs şenliklerine katılır giderdi.
Simitçisinden gazozcusuna kadar insanlar nemalanır herkes evine mutlu dönerdi.
Şimdi olursa bir 20 Mayıs günü şenlik olur o da parası yetip de şehre inecek gücü olanlar için geçerli olur.
…
Yeni hesap sorulacak çok yerler var…
Her şeyi seyrederseniz, ya esir olursunuz, ya da rezil…
Ya da …?!
....
Buca Belediye Başkanı CHP’li Ercan Tatı, 19 Mayıs Bayramı’yla ilgili Atatürk Anıtı’na çelenk koyma isteğine izin vermeyen Kaymakamlık’a tepki gösterdi.
İzmir'in Buca İlçesi Belediye Başkanı CHP'li Ercan Tatı, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'yla ilgili Atatürk Anıtı'na çelenk koyma isteğinin, Kaymakamlık tarafından uygun görülmemesine tepki gösterdi.
Anlamsız bulduğunu söylediği yönetmelikle kutlamaların kısıtlanmasına tepki gösteren Başkan Tatı, "Böyle bir engelleme, şaşırtıcı, kamera şakası gibi. Yarın resmi törenin ardından arkadaşlarımızla anıta çelenk koyacağız. Engelleneceğimizi sanmıyorum. Bayrak, ülke hepimizin. Atatürk, hepimizin gerçeği, tek liderimiz" diye konuştu.
….
Bakın ekonomiden nereye geldik.
Yarında Atatürk heykellerini kaldıracaklar.
Softaların heykelleri dikilecek.
Her mahalleye bir medrese açılacak…
Olmayacak mı zannediyorsunuz…
Yavaş yavaş yapıyorlar…
Uyuyan uyumaya devam eden Necip Türk milleti ve sivil toplum örgütleri yarın dert yanacak benim gibi enayilerde bulamayacaklar.
….
Siz dar gelen bize bol gelsin…
Aziz, nezih, bir kısım Türk milleti!!!
Tebrik ederim!
Ordu Belediyesi, sigara izmaritlerinin gelişi güzel sokağa atılmaması için şehrin çeşitli noktalarına yerleştirdiği sigara söndürme kutularının çöp kutusu gibi kullanılması üzerine çareyi uyarı levhaları asmakta buldu.
Ordu Belediyesi, sokaklara izmaritlerin gelişi güzel atılmasını önlemek ve ortaya çıkan çirkin görüntüyü kaldırmak için birkaç ay önce şehrin değişik noktalarına "sigara söndürme kutuları" yerleştirdi. Ancak vatandaşların bu kutuları sigara söndürmek veya izmarit atmak yerine çöp kutusu gibi kullanması Belediye yönetimini kızdırdı. Belediye, bunun üzerine bazı sigara söndürme kutularının yanına çöp kovasının yerini işaret eden uyarı levhaları yerleştirdi. Uyarı levhalarına rağmen vatandaşlar çöplerini sorumsuzca bu kutulara atmaya devam etti.
….
Haber böyle Belediye yönetimi kızdı da mı böyle bir karar aldı bilemem ama tebrik ederim.,
Ancak her sigara söndürme kutularına bu levhayı koyabilir mi ?!!
Tabi ki hayır.
….
Bir iş yerinin Doğal gaz panosuna göz yuman ve yayaların haklarının gasp edilmesine sesini çıkarmayan belediye yönetiminin, bu konularda da böyle ilginç kararlar almasını beklemek hakkımız olsa gerek.
Şehrin yollarının ve kaldırımlarının esnafların çoğu tarafından işgal edilmesine göz yuman ve yayaların haklarını korumayan bir yerel yönetim anlayışı olabilir mi ?
Dediğim gibi Belediye yönetiminin bu konularda ilginç kararlar alırsa sonuna kadar destekleyeceğimi buradan beyan ediyorum.
….
Bir özel otoparkın giriş ve çıkışında ki kaldırım taşları yıllardır kırık bir durumda dururken bunu görmeyen ve burayı yaptırtmayan Belediye yönetiminin kenar mahallelerde ki noksanlıkları görmesi mümkün mü ?
….
Neyse senet ve seçim zamanı çabuk gelir diyorlar.
Bizde o günleri bekliyoruz.
….
Hele ki Kent konseyi diye bir kurumun sanki bu şehirde hiçbir şey olmuyor gibi davranması da bir garip.
Yanlışları dile getirmek yetkilileri uyarmak suç mu ?
Bu görevdir ve bu göreve gelindiğine göre erdemli ve laiki ile yapmak gerekmiyor mu ?
Gül ve Fındık…
"Bugün Türkiye'de herkes düşüncesini rahatlıkla ifade edebilir. En aykırı düşünceler bile konuşulabilir. Maalesef bazı dönemlerimiz vardı konuşmak bile sıkıntılıydı. Görüşlerinizi ifade ederken bile düşünerek konuşmak zorundaydınız. Hatta bazı dönemler vardı konuşamazdınız. Hatta Kürtçe konuşulamayan dönemler oldu. Bu dönemler bitmiştir. Şimdi herkes düşüncesini açıkça konuşabilir, yapıcı bir şekilde ifade edebilir. Ama bunun ötesinde eğer kavga, şiddet, terör söz konusu olursa buna karşılıkta hep beraber dur demesini de bilmemiz gerekir. Çünkü bizim kaybettiğimiz çok yıllar var, yapacak çok işlerimiz var."
….
Yukarıda ki sözleri kim söylemiştir.
Biraz yazdıktan sonra belirteceğim…
….
Bağımsız İletişim Ağı (BİA) tarafından açıklanan rapora göre, 2012 yılının ilk çeyreğinde, 12’si gazeteci, 21 kişi “örgüt propagandası” iddiasıyla toplam 254 yıl hapis talebiyle yargılandı. 4’ü gazeteci 7 kişiye 16 yıl 11 ay hapis cezası verildi. İlk üç ayda, “Örgüt propagandası” iddiasıyla Özgür Gündem, Atılım, Demokratik Vatan, Demokratik Ulus, Yeni Demokratik Yaşam gazeteleri yasaklandı, toplatıldı ve yayını durduruldu.
BİA’nın 2012 yılının ilk çeyrek dömi için hazırlanan Medya Gözlem ve İfade Özgürlüğü Raporu yayımlandı. Rapor, cezaevindeki gazeteci sayısını, uzun tutuklulukları, ifade özgürlüğü kapsamındaki soruşturma ve yargılamaları, ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlayan Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 başta olmak üzere, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 215, 220, 285, 288, 314. maddeleri bağlamındaki davaları ortaya koyuyor. Raporda, 100 gazeteci ve 35 dağıtımcının cezaevinde olduğu, 2012 Ocak-Şubat-Mart döneminde 12’si gazeteci, 21 kişinin “örgüt propagandasından” 254 yıl hapis talebiyle yargılandığı ve savcıların 24 BDP milletvekili için 120 fezleke düzenlediği kaydedildi.
Yazdıklarından yargılanıyorlar
Raporda yer alan bilgilere göre, gazeteci ve dağıtımcılar “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi” ve/veya “örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” ile suçlanıyor. Bazı gazeteciler ise “silahlı ya da silahsız örgüt kurmak”, “sevk ve idare etmek”, “üye olmak” suçlaması ile yargılanıyor ve hakkında hüküm verilenler var. Azadiya Welat Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürleri Vedat Kurşun, Ruken Ergün ve Ozan Kılınç, Aram Yayınları imtiyaz sahibi ve Hawar gazetesi sorumlusu Bedri Adanır, doğrudan yaptıkları haber, yazdıkları yorum ve kitaplardan dolayı açılan ceza davalarında yargılanıyor.
Rapora göre, hakaretten yargılanan 10’u gazeteci 14 kişinin davaları da sürdü. 10 gazeteci, 28 yıl hapis ve 20 bin TL tazminat talebiyle, diğerleri ise 6 yıl hapis ve 10 bin TL tazminat talebiyle yargılanıyor.
….
Raporlarda böyle diyor.
Ülkenin en önemli koltuğunu işgal eden bir kişinin bu söylediklerine elbette inananlar olacaktır.
Ancak yaşayanlar sadece bu tür söylemlere gülüp geçmektedir.
Bunun söylediği günde gazeteciler Başbakan ve yardımcıları tarafından ağır hakaretlere uğramakta hatta bazıları tehdit bile etmekteydi.
….
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül lütfen biraz da gerçekleri Türk halkı ile paylaşın.
Hala tarafsız olamamak sıkıntısı mı yaşıyorsunuz?!..
….
Fındık mevsimi yaklaştıkça daha doğrusu fındık kendi kendini göstermeye başladıkça, rekolte tahminleri peş peşe gelmeye devam ediyor.
Üreticilerin bir çoğu ile konuştum. Rekolte 22011 yılında ki fındığı geçmez diyorlar.
Özellikle Palaz fındıkta sıkıntı olduğu belirtiyorlar.
Ordu)da ki sonuçların Mayıs ayı sonuna doğru netleşmesi bekleniyor.
Bakalım ilgili kuruluşlar arasında rekolte tahminleri kaç farkla çıkacak çok merak ediyoruz.
Çeşit çeşit konular!
Şimdi tam “Gazozuna” oldu
Türkiye Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen Spor Toto Kupası'nın Finali, 17 Mayıs Perşembe günü saat 20:00'de Fi Yapı İnönü Stadı'nda oynanacak.
Kupada, Spor Toto Süper Lig'in 34 haftalık Lig Grubunu 9-18 sıralarında bitiren takımlardan, oynamak isteyen 8'i yer aldı. 4'er takımdan oluşan 2 grupta çift devreli lig usulüne göre oynanan karşılaşmalar sonucunda A Grubu'nu Orduspor ile B Grubu'nu da Gaziantepspor lider tamamladı.
Orduspor ile Gaziantepspor arasındaki finali kazanan takım Spor Toto Kupası Şampiyonu olacak. Final maçında; seyirci hasılatı, gider ve hisseler kesildikten sonra, kalan net hasılatın yüzde 60'ını galip takım, yüzde 40'ını da mağlup takım kazanacak.
…
Ne oldu şimdi. Federasyon eline yüzüne bulaştırmaya devam ediyor. Centilmenlig ödülünü de vermezlerse şaşırmayacağım…
....
Ordu Kamu-Sen İl Temsilcisi Ömer Okumuş, gazetemize verdiği özel röportaj da gündeme ilişkin konulara değindi. Okumuş; “Ordu’nun bugün ki en büyük sorunu İşsizliktir” diyerek açıklamalarına şöyle devam etti;
“Biz Türkiye Kamu-Sen ve Eğitim-Sen olarak Ordu’daki en büyük sorunun işsizlik olduğu kanaatindeyiz. Çünkü binlerce üniversite mezunumuz şu anda iş bekliyor. Eğitim Fakültesi mezunlarımız, Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarımız ve diğer alanlardaki mezunlarımız vs…
Dolaysıyla da kimsenin iş beğenmiyorlar gibi yorum yapmasını da doğru bulmuyorum. Ve mantıklı da görmüyoruz. Bu insanlar üniversiteyi okurken atanacağı veya bir takım görevlere geleceği düşüncesiyle yola çıkmışlardı. Ama sonuç olarak hayal kırıklığıyla hayatlarını devam ettirmek zorunda kalıyorlar. Yıllardan beri atama bekleyen öğretmenlerimiz ve diğer kamu çalışanları, kamu çalışma alanına girmek isteyen insanlarımız var. Dolaysıyla bu noktada ki sıkıntının sebebinin işsizlik olduğu gerçeğini görmek lazımdır” dedi.
…
Koltuk derdi, yağdanlık yapma derdi olmayınca doğrular söyleniyor.
Ben Ordu’da işsizlik yok diyenlere sormuştum Nasıl işsizlik yok nasıl bir elemanlar arıyorsunuz açıklayın da bilelim diye. Ama nafile ses çıkarmıyorlar.
……..
Akkuş Ziraat Odası Başkanı Ahmet Kaya’nın şu açıklamasını okuyunca öğrendi:
“Tarımsal üretimin her kademesinde alın teri olan çiftçilerimizin, üretim ve verimliliğin artırılması, hayat standartlarının yükseltilmesi, ürettikleri ürünlerin dünya pazarlarına ulaştırılması, tarım sektörü politikalarının istihdam ve sosyal politikalar içinde ele alınması, tarımsal kalkınmada büyük yol almamızı sağlayacaktır.
Bu çerçevede her türlü zorluğa rağmen alın teri ile en güzel sebzeyi meyveyi tahılı üretmek için fedakârca çaba harcayan çiftçimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü'nü kutluyor, ürününün gerçek değerini bulacağı bir gelecek diliyorum.”
………
14 Mayıs ayrıca Dünya Çiftçiler Günü imiş. Ordu merkezinde çiftçilerle ilgili kurum ve derneklerin bunu atlamasına anlam veremedim!!!
Demek ki Akkuş’tan Ordu’da ki bazılarının alacağı ders var.
…..
Ordu’nun turizm kenti olma yolunda yapılan çalışmalara bir yenisi daha eklendi. Ordu’ya yapılması planlanan Yat Limanı için yer tespit çalışmaları başlatıldı.
Ordu Valiliği’nin talebi üzerine, Ulaştırma, Deniz ve Haberleşme Bakanlığı Samsun Bölge Müdürlüğü Baş Mühendisi Mustafa Yılmaz, Ulaştırma, Deniz ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Genel Müdürlüğü Jeoloji Yüksek Mühendisi Cüneyt Bilen, İnşaat Yüksek Mühendisi Olcay Eğriboyun, İnşaat Mühendisi Selçuk Demir, Ordu’ya gelerek Yat Limanı için yer tespit çalışmaları yaptı.
Heyet, Yat Limanı için Ordu’da yaptığı çalışmalarla ilgili bir ön rapor hazırlayarak, Bakanlığa sunacak. Yapılan bu çalışmayla Ordu’ya Yat Limanı yapılmasının ilk adımı da atmış oldu.
……
Geçtiğimiz günlerde Hayat’tan söyleşilerde sohbet ettiğim yat kaptanı Hasan Bozkurt Turizm sadece otel ile olmuyor’ demiş bende katkıda bulunmuştum.
Geç kalmış çalışmalar ama yinede başladıkları için bir ümit taşıma şansımız var…
Neler oluyor neler!
AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, AK Parti Antalya İl Başkanlığı’nın siyaset akademisine konuşmacı olarak katıldı.
Kapusuz hemen herkese çattığı konuşmasında şunları söyledi:
- 28 Şubat döneminde Sincan’da tank yürütülmüştü. Nerede yürütülmüştü? Sincan’da. Peki o tankı yürütülenler şimdi nerede misafirler? Sincan’da. Keser döner sap döner, arkadaşlar bir gün olur hesap döner.
Demirel’e, Kılıçdaroğlu’na
- Siyasetçiler görevlerine samimi olarak 4 elle sarılır, milletin verdiği yetkiyi doğru kullanırlarsa o ülkede sıkıntılar azalır. Yoksa birileri gibi ‘6 kez gittim 7 kez geldim’ diye övünürlerse onlar için de işte siyasetin yüzkarası denilir.
- Kılıçdaroğlu’nun dün çok meşhur müthiş açıklaması oldu. Ne diyor beyefendi. Sabah olmuş uyanmış, ‘bundan sonra darbelerden vazgeçtik, siz bildiri yayınlarsanız biz bundan sonra karşı çıkacağız.’ Şimdiye kadar neredeydin? 27 Nisan’da da Meclis’te CHP ana muhalefet partisiydi. Alkış tutuyordunuz.
Özdil’e, Balbay’a, Coşkun’a
- 27 Nisan muhtırası ile ilgili yazılar var. ‘Bundan sonraki adım ne olur. Bundan sonraki adım tank olur.’ Yılmaz Özdil, Ak Parti’ye söylüyor. Ne yapmış Ak Parti anayasaya uygun Cumhurbaşkanı seçmek istemiş. Hangi dünyada yaşıyorsunuz. Ama darbeci bunlar, kafası darbeci bunu iddia ediyorlar.
- Yazgülü Aldoğan, ‘yalnız bundan sonraki mesaj internetten gelmez, kapıya 2 subay gelir üst rütbeli subay da olmayabilir.’ Neyle tehdit ediyor bizi hanımefendi. Bizim gelip kafamıza silah dayarlar. Yapsalardı ya. Geldiler mi?
- Başka biri şu anda içeride milletvekili seçildi. Mustafa Balbay, ‘AK Parti’nin yanında sadece AB, ABD’nin Türkiye’den sorumlu komiserleri kalmıştır.’ 27 Nisan bildirisi ile herkes Ak Parti’yi terketmiş, sadece bizim yanımızda AB ve ABD’nin komiserleri kalmış. Ey Balbay duy ki bizim yanımızda millet oldu.
- Şu dili uzun ağzından lağım akan birisi daha var, Bekir Coşkun. O ne demiş, ‘Çankaya’yı asla dincilere bırakmayacağız.’ Çünkü orayı Atatürk’ün makamı ve başkomutanlık sayıyor. Ee sayın Bekir Coşkun bugün Cumhurbaşkanı kim?
……
Ve bu kadar hedef gösterme bu kadar bariz saldırma sonrasında ne yazık ki özellikle Basın Meslek Kuruluşlarından ses bile çıkmadı.
Birkaç gazeteci hariç konuyu gündeme getiren bile olmadı.
Korku ve yandaşlık iyice sardı etrafımızı…
Bu kadar pervasızca saldırılar ancak bizim ülkemizde olur. Kısacası
İktidar ve güç bizde diyerek herkese korku vermek tehditlerde bulunmak insanım diyene yakışır mı ?
Din iman diyerek yola çıkanların son aşamada geldikleri noktayı görünce Allah bizi korusun demekten başka bir şey düşmüyor dilimizden.
Ancak susan dilsiz şeytanlar şunu bilsin ki inançları varsa ilahi adalet hepsine hesap soracaktır.
……
Ne oldu Alt yapı diye diye konuşanlar . Eleştiri karşısında saldırma durumuna geçenler.
Neymiş; demek ki yöneticiler dahil hiç kimse Cuper’e söz geçiremiyormuş.
Veya Cuper izlediği alt yapıdan ele ayağa gelecek bir futbolcu olmadığı için kadroya alıp oynatmayı bırakın kulübeye bile almaya tenezzül etmezmiş.
Hangisi siz karar verin.
Veya üstünüze birilerini getireceğini söyleyen Başkana demek ki biz bir şey değilmişiz diyerek ne yapmayı planlıyorsunuz?
Başta sayın ve sevgili hocam, Orduspor’da her şey iyi gidiyor diyen Mustafa Köksal hocam!!!
Bir öneri…
Tuncer Engin abi ile ayni büroda otuyorum. Gazeteye buradan servis yapıyorum.
Haberlerimi yazılarımı bu bürodan gönderiyorum.
Ziyarete geldi.... Karadeniz 52 gazetesinin elle dizildiği zamanların gazetelerini gördü bana ve Tuncer ağbiye yük verdi.
Etme eyleme birader diyene kadar Ordu’da niçin basın müzesi yok diye konuya girdi
Tuncer ağbiye bana yükü verdi çekti gitti.
Ünal Yıldız, bu ne desek boş. Haksız mı ,haklı da…
Dur ağbi diyene kadar Karadeniz 52 gazetesinin elle dizilmiş sayılarını okuyunca heyecanı daha da arttı.
Ne yapacaksın heyecan bu , tamam dedik gönderdik!
Sonuç Ordu’da bir basın müzesinin gerekliliği şart. Her ne kadar biz Fındık müzesi konusunda yazıp çizdiysek birileri hiç oraları olmadı. Bu konuda da iddiamız ve söylemimiz sürecek. Elbette bu şehrin insanlarının yapması gerekenleri biz ileri sürerek toplum ile paylaşıyoruz.
Kimileri dikkate alıyor, kimileride görevi olması gerektiği halde duyamazlıktan geliyor.
Biz sadece Karadeniz 52 gazetesini yakın zaman olarak müzeye koysak bir çok şey yapılır.
Atilla Şimşek ağbimizin de buna katkıda bulunacağına inanıyoruz. Çünkü onların da arşivi çok ve önemli bir noktadalar.
Kahraman Sağra ve benzerlerinin gazete çıkardığı ortamda bunları da yeni nesil ile paylaşmak güzel olur
Rahmetli Sıtkı Çebi’ler Nucibiler , Temel Uzlular Bilal Köydenler derken Uğur Güsoy’lar , Erol Ataşan’lara kadar gideriz.
İsim saysam yetmez Halkın sesi, Gerçek Halkın Gündemi Esnafın sesi desem bilen fazla çıkmaz.
Elle dizilen gazetelerden bilgisayarlı ortamlara geçtik.
Ordu Gazeteciler Derneğinin de bu konuda taraf olması durumunda Sağra konağının bir katını bu iş için düzenleyebiliriz diye düşünüyorum.
Ünal yıldız yazdı Ben yazıyorum. Tuncer Engin destek veriyor. Bakalım ne olacak sonucu?
…….
NEDİM BAŞKAN’IN AÇIKLAMALARI
Göreve geldiklerinden bu yana alt yapı konusuna ciddi bir şekilde eğildiklerini vurgulayan Türkmen, Orduspor'u futbol fabrikasına dönüştürmekte kararlı olduklarını söyledi. Alt yapı konusunda Arsenal ile görüşmeler yaptıklarını, Barcelona'nın alt yapısını oluşturan bir firma ile anlaştıklarını ve alt yapıya eğitim verileceğini belirten Türkmen, "Orduspor'un kurtuluşu için alt yapı çok önemli. Hem tesisleşme hem alt yapı bir anda olmuyor. Sırası ile bunu gerçekleştireceğiz. 70 Milyonluk ülkede oyuncu yok ama 3 milyon Türk'ün yaşadığı Almanya'dan herkes oyuncu alıyor. Bu ülkemizin ayıbıdır. UEFA'nın 2013'teki mali kriterlerinden sonra kulüpler alt yapılara dönmek zorunda kalacak. Bu kriterlere göre kazandığın kadar transfer yapacaksın. Bu Anadolu ile İstanbul kulüpleri arasındaki maddi uçurumu da kapatacak" şeklinde konuştu.
…..
Daha öncede buna benzer beyanat verdiğini hatırlatmıştım. Tekrar ayni beyanatları veriyor başkan. Ama alt yapıdan bir oyuncuyu A kadrosunda kulübesinde bile oturtamıyor. (Bu yazı Karabük maçı öncesi yazılmıştır. Bu maçta da kulübeye genç çocuklar oturtulmamışsa gerisini siz tamamlayın…)
….
Oturtulmadılar…
Devamı gelecek…
İçten gelmek
Bazen içinizden ne geliyorsa yazmak istersiniz. Ama yinede hep iyi yanları düşünürsünüz.
Geçtiğimiz günlerde bu gazetenin en eski emekçilerinden Birol Tomakin bir köşe yazısı yazmış gazete ve çalışanları ile ilgili.
Nedenini sonradan öğrendim belki de bir ayrılık yazısı idi. Çünkü çalışmak için yurt dışına gidecekmiş.
Neyse içinden geldiği gibi yalansız dolansız hepimizin hakkında görüşlerini dile getirmiş.
Yalansız ve dolansız. Güle güle git güle güle gel sevgili kardeşim bahtında yolunda açık olsun..
….
Sevgili Adnan Yıldız’ın yazılarını takip ediyor musunuz bilemiyorum ama her yazısında yeni yeni şeyler öğreniyoruz.
Kendisinin Osmanlı Tarihi Arşivi uzmanı olması ve de Ordulu olması bu şehir için şanstır. Büyük Profesörlerimizin yazılarına kolaylıkla ulaşılamazken Yıldız yazılarını isteyen herkes ile paylaşıyor.
Bu Pazar yayınlanacak olan Rus Bombardımanları ile ilgili yazısını mutlaka okuyun derim diğer yazılarını tavsiye ettiğim gibi..
…
Övgülere devam…
Övgülere devam edenler sorularımıza yanıt vermemekten kaçınıyor.
Bir tek şeye üzülüyorum sevdiğimiz insanların nasıl bu kadar kendilerini topluma karşı sorumsuz hissederler ve gerçekleri çarptırarak görmezden gelirler.
Ne diyelim daha bu konularda yazmaya devam etsinler.
Övgüye devam maaşa selam!!!
……
Teknik Direktör Cuper, Karabükspor karşılaşmasında genç oyunculara şans vereceğini söyleyerek, “Bu maçta hangi sonucu alırsak alalım finale adımızı yazdırdık. Bu karşılaşma da deneyimi daha az, kadroda daha az yer verdiğimiz oyuncuları deneyip onlara şans vermek istiyorum. Onlarda bu karşılaşma da kendilerini gösterecektir. (15-16 kişilik kadrolarla maçlara çıkıldıktan sonra ki açıklamaları)
…….
Yapılan yanlışlara aferin diyenler
Artık hırsız uğursuz, dolandırıcı, şantajcı kim varsa toplum tarafından şöyle vurgulanıyor ‘ Helal olsun adam, kadın işini biliyor’
Öyle bir hale geldik ki uğursuza namussuza aferin diyebiliyoruz.
Utanmadan sıkılmadan bunları rahatlıkla söyleyebilirken doğrulara kimse aferin demiyor.
Ben utanıyorum arkadaş siz aferin demeye devam edin.
Bir gün gelecek sizde utanacaksınız ama iş işten geçecek..
Yazmayayım diyorum ama?
Yazılarımda yerel de kalmayı istiyorum ama o kadar gelişmeler oluyor ki yazmamak, görmezden gelmek imkansız.
Mustafa Yeşil denilen bir cemaat adamı konuşuyor!
"Nedim Şener ve Ahmet Şık'ı tutuklayanların, Cemaat üyesi oldukları için bu kişileri tutukladıklarına dair bir delil var mı?"
"MİT Müsteşarı'nı ifadeye çağıranlar nasıl bir maska ve niyetle, neyi hedefleyerek yaptılar bunu, ben de merak ettim. Hocaefendi'ye de sordum. 'Bu yargıçları tanıyor musunuz' dedim. 'Hayır, tanımıyorum' dedi."
"Tekrar sordum. 'Bu insanları tanımıyorsunuz ama, bunlar sizin sözünüzü dinleyen insanlar mı?' dedim. 'Benim sözümü dinleyenlerin, adalet-hak çizgisinin dışına çıkmaması gerekir. Bu insanları bilmiyorum" dedi."
"Elbette Hizmet'e taraftar savcılar var. Emniyet'te de bu insanlar var. Hizmet'e gönül veren, sempati duyan birkaç milyon insan var"
KIRMIZI BÜLTEN
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde Haşimi’yi makamında kabul ediyordu.
Şimdi yeni gelen haberi okuyalım:
Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol), Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi'nin yakalanması için kırmızı bülten yayımladı.
Interpol'ün internet sitesinde, Iraklı yetkililerin talebi üzerine Haşimi'nin ülkedeki terör saldırılarını finanse etmek ve bunlara yardım etmek şüphesiyle yakalanması için kırmızı bülten yayımladığını duyurdu.
Interpol'ün kırmızı bülten yayımlaması, teşkilata üye 190 ülkede Haşimi'nin görüldüğü yerde tutuklanması anlamına geliyor. Haşimi Nisan ayından beri Türkiye'de bulunuyor.
Bu karar ayrıca Haşimi'nin uluslararası seyahatleri önemli ölçüde kısıtlanacak.
Şiiler'in kontrolündeki merkezi Irak hükümetiyle ters düşen Haşimi hakkında Irak'ta, terör eylemlerine destek verdiği gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarılmıştı. Bu karar üzerine önce Kuzey Irak'a sığınan Haşimi daha sonra Katar ve Suudi Arabistan'a, Nisan ayı başında da Türkiye'ye kaçmıştı.
…….
Şimdi bu konularda yazı yazmayalım da ne yapalım.
Nereye geldiğimiz nasıl kuşatıldığımız ve nasıl yönetildiğimizi anlamak için okumak ve takip etmek gerek.
Sonuç olarak biz bunları hak ediyor muyuz diye sorarsak; Benim yanıtım az bile azzzzz….!
Yaşam mücadeleleri…
Esnaf yaşam mücadelesi veriyor diye bir haber yayınlandı gazetede.
Bir esnaf gördü beni Maliye bilmem ne parası olarak 70 Tl istiyor her esnaftan dedi.
Bu konuda Esnaf Odalarının sesini çıkarmalarını bekliyorduk konuyu tam olarak bilemediğim ve de esnaf tam olarak anlatamadığı için kaldık.
Niye böyle bir giriş yaptım… Konun ne olduğunu araştırıp sorabilirdim. Ama esnaf bile ipin ucunu kaçırmış şaşırmış bir durumda nereden ne geleceğini bilemeden gelen vergi ve harçları ödemek durumunda.
Ülkede Adalet kavramı Padişahlık kavramı yan yana gelince böyle şeyler normal geliyor bazılarına.
Sessizlik insanların yaşam tarzı olmamalıdır.
Özelilikle bu inanlara sahip çıkması gerekenlerin sessizliği ise ihanettir.
…………..
3 Temmuz sabahından itibaren yaşanan şike süreci gece tüm gazeteler baskılarını bitirip, televizyon kanalları yayınlarını bitirdikten sonra gece 03:00'te PFDK tarafından açıklandı.
Kulüplere cezanın verilmediği sadece şahısların cezalandırıldığı kararlarda Aziz Yıldırım'ın ceza tayinine yer olmadığına karar verildi.
AKIN'A 3 YIL MEN CEZASI
Şike kararlarında en çok dikkat çeken olay ise İstanbul Büyükşehir Belediyesporlu İbrahim Akın'a 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor müsabaka sonucunu etkilemekten eski FDT'nin 58/1. maddesi uyarınca 3 yıl müsabakalardan men cezası verilmesiydi.
KENDİ KENDİNE ŞİKE YAPAN OYUNCU
PFDK verdiği kararlarla 3 Temmuz'dan beri yaşanan tüm şike suçunu İbrahim Akın'a isnat etti. Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor karşılaşmasında başka hiçbir şahıs ceza almazken sadece Akın'ın ceza alması kendi kendine şike kavramını ortaya çıkardı. Akın böylelikle tek başına şike yaparak tarihe geçen ilk futbolcu oldu.
………
Nasıl bir ülkedeyiz.
Anlamak mümkün mü ?
Muhalefetin bu kadar aciz ve umursamaz olduğu bir ortamda kim in eli kimin cebinde belli olur mu ?
….
Bizden de tebrik
U 19’un grup şampiyonluğunu bizde tebrik edelim.
Bu şampiyonluk ile ilgili olarak konuşan ve mangalda kül bırakmayanların daha önce ki yazdığımız yazılar hakkında da konuşmasını ve açıklama yapmasını bekleriz.
Unutmayacağız, unutturmayacağız!!!
Kim, ne demiş?!!
"TSK'YA YAPILAN HAKARETLER AHLAKSIZLIKTIR"
Ordunun şerefli mensuplarına yapılan hakaretler ahlaksızlıktır, kendini bilmezliktir. Yarım porsiyon aydın, demokrasiye müdahale etmiyor diye askerlere saldıranlardır. Millete "bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, ordu göreve, genç subaylar rahatsız" diyenler, Türkiye'de demokrasiyi hazmedemeyenler, TSK'yı hedef almaya başladılar.
Cesaretiyle dünyaya nam salmış bir ordunun mensuplarına ağza alınmayacak hakaretler yapmak, açık söylüyorum zavallılıktır. "Kağıttan kaplanmış, Türk silahsız kuvvetleriymiş" diyenler, açıkça söylüyorum evrensel hukuktan nasibini alamayanlardır.
Bu sözleri kim söylemiştir… Tahmin edebiliyor musunuz?
…….
"Sadaka paraları hovardalıkta kullanılmış"
Abdulvahap Yaren de "Bu insanlar ne yapmış? Zekat, fitre, sadaka paralarını hovardalıkta kullanmış, şirketlerine aktarmış, paraları kendine mal etmiş. Bunu dini inançları suiistimal ederek yapmış" derken, Cumhuriyet savcısı olarak görevini yerine getirdiğini belirtti.
Yukarıda ki isim Abdulvahap Yaren’in kim olduğunu biliyor musunuz?
Deniz Feneri davasından el çektirilen ve sonradan yargılanmaya başlanan savcılardan biri…
Yani yeni savcılarla birlikte Çetenin olmadığı belirtilen yüzyılın hikayesi Deniz Feneri davansın davası bu…
Savcıların söylediklerini buraya sığındıramam ama özetle söyledikleri şu ‘ Biz sadece delilleri ortaya koyarak mütalaa hazırladık. Hazırladığımız mütalaadan dolayı yargılanmamız zorumuza gidiyor” diyorlar.
Kısacası Alman mahkemeleri çeteyi buluyor bizimkiler bulamıyor mu ?
Evet siyasetin Yargıya bu kadar karıştığı veya karışmaya çalıştığı bir ortam daha önce de oldu mu bilemiyorum.
….
En başta ki askerlerle ilgili sözleri kim mi söylemiş merakınızı giderelim..
Recep Tayyip Erdoğan,,,
Erdoğan’ın daha iki yıl önce Askeri vesayet ve askerlerle ilgili söyledikleri ve ima ettiklerini hatırlayınca bu büyük değişimden hayretle bahsetmemek mümkün olabilir mi ?
……
Büyük çoğunluğu (!) Balık hafızasına sahip Yüce Türk Milleti (!) sen çok yaşa…
Yazık hem de çok…
Alt yapı üst yapı derken altı üstü kaçıranların yapılanları görmezden gelip birde methiyeler düzmesine iyice şaşırıp kalıyorum.
15 kişi 16 kişi ile çıkılan sahada iki çocuğu kulübeye sokamayanların Alt yapı diyerek böbürlenmesine ve bunlar hiç olmuyor gibi davranmasına ne diyeyim daha.
Böyle rezillik olur mu ?
Amigolar kulüpten sigortalı, maaşlı onların işi bu. Maaşlı olup da bu kadar
yanlışı görmezlikten gelip üstüne üstlük methiyeler düzenlere ne diyeceğiz.
Yıllarını Orduspor’a vermiş olanların bir kalemde silinip atılmasına ses çıkarmayanların rezilliği elbette ileriki süreçlerde yüzlerine vurulacak. Aldıkları üç-b eş kuruşun hesabını yapıp kamu oyunu yanlış ve yalan bilgilendirmeye devam edenler merak etmeyin orası size maaş ve avanta verenlere kalmadı ki kimseye de kalmayacak.
Akılları sıra Orduspor’a kıyak koştuklarını sanıyorlar. Kendi yarattıkları dünyada soytarıları ve dalkavukları ile yaşayanlar veya yaşamak isteyenler bir gün bu sahte dünyanın nasıl kendilerini hayata sürüklediğini göreceklerdir elbet.
Orduspor’u seviyorum diyenler yapılan yanlışları da adam gibi konuşanlar, kaleme alanlardır yoksa 3 maymunu oynayanlar değil.
Arkadaşlar kardeşler yapmayın etmeyin Orduspor’a, yönetime zarar veriyorsunuz. Ya adam gibi davranın ya da çekilin kenara. bırakın elinizdekileri de Molla desinler size…
….
Ordu’nun en büyük sorunudur hatayı kabullenmek.
Alt yapıyı dilinden düşürmeyen hatta yabancı kaynakları kullanacaız diye beyanat veren yine yabancı teknik adamlar getireceğiz gibi iddialı laflar eden Nedim Türkmen acaba ne düşünüyor bu konuda.
Taşıma su ile değirmen ne zamana kadar dönecek?
Ordulu bir futbolcuyu göremeyecek miyiz bu takımda ?
……….
Ordu İş Adamları Derneği yöneticisinin Ordu’da işsizlik yok açıklamasının ardından Ordu İş Kurumu müdürü de açıklama yaparak ‘ Türkiye de olduğu gibi Ordu’da illaki var diyebiliriz.” Diyor.
Var müdürüm var diyebiliriz ne ?
Nitelikli elamandan kastınız ne sizde açıklayın.,.
En çok ne nitelikte elaman aranıyor?
Yani diyelim ki bir öğretmen niteliksiz olduğu için mi iş bulamıyor. Veya Mühendis falan filan.
Türkiye ‘de işsizlik oranı az diyen veya nitelikli elaman diyerek olayı kapatmaya çalışanların tamamı yalan beyan vermiş olur.
….
Yani diyeceğim şudur. Bu yazıda yer alan her iki konu içinde Yazık hem de çok yazık diyerek yazımı bitireyim bari…
Çok birleşimler göreceğiz!
Sermaye her zaman ve her şekilde kullanacağı insandan mala kadar nasıl kar ederimin peşindedir.
Emperyalizm bunu emreder.
Emperyalizmin ana hedefi sömürerek büyümektir.
Bunun için şartlar ve koşullar ne olursa olsun, önce muhtaç edecek sonra mahkumiyeti sağlayacaksın…
O yüzden hala dünyada egemen güçler Sosyalist Emperyalizm diye bir kavram uydurarak milleti başka kavramlarla kandırmanın peşindedir.
1 Mayıs’ta gördüğümüz gibi sözde (!) İşçi Bayramına katılan ve Allah için çalışmak kavramı ile alkış alanların nasıl övüldüğünü büyük gazetelerde görüyorsunuz.
İran’da gerçekleştirilen devrimin oluşumunu bilmeyenler bir okusun bakalım. Ancak, bilmezlikten gelen lümpen, kodoş, liboş, satılık solcular, yetmez ama evetçiler iyi bilir.
Bilir ama bunları söylemekten kaçınırlar.
Çünkü onlar için her yeni dönem daha da palazlanma dönemidir.
AKP iktidarı ile bir anda Solcu İslamcı olanlar ile 90 derece dönerek malına mal katanlar ortada.
Başka bir iktidar gelse yine bu ve buna benzer çevreler , büyük dönüşler ve değişimler yaparak malı götüreceklerdir, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Sonuçta hedef birse ve Cumhuriyeti yıkmaksa merak etmeyin, daha çok birleşimler göreceğiz!!!
ORDU’DA İŞSİZLİK YOKMUŞ!?
Ordu İş Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi Fatih Baş Ordu’da işsizliğin olmadığını kalifiye eleman sıkıntısı çekildiğini beyan etmiş.
Gazetemizde geçtiğimiz gün bu konuda bir haber yayınlandı ve Baş’ın açıklamalarına yer verildi.
Ordu’da istihdam kursları açtıklarını günlük olarak ücret ödediklerini ancak bunlara rağbet olmadığını masa başı iş istenildiğini belirtiyor.
Sayın Baş’tan ricam istihdam kurslarının neler olduğunu ve aranan şartların neyi taşıdığını da açıklasın da bir öğrenelim!!!
Açılan kursların özelliğine ve aranan şartlara bakınca Ordu’da işsizlik yok diyerek işin içinde sıyrılmak kolaycılıktır ama Ordu’da işsizlik yok demek hem insafsızlık hem de bir yığın gence hakarettir.
FINDIKÇI UMUTSUZ !..
Fındıkçı umutsuz başlıklı bir haberi düzenlerken internetten de buna uygun bir resim bulabilir miyim diye arama motoruna ‘Fındıkçı umutsuz’ diye yazdım.
Ama gel görme Umutsuz Ev Kadınları dizi verileri fındıkçılardan çok çıktı.
Yani fındıkçının kendine sahip çıkmadığı ve umutsuzluğu konusunda yeteri kadar haber ve görsel yapamadığı ortaya çıkıyor!!!!
Diyeceğim şu ki, avantayı da bu yıl alan fındıkçı bu yılı da malını bedava satarak geçirecek ve ne kendisi ne de ona sahip çıkmak ile yükümlü olanların sesi çıkacak.
Gelecek yıl içinde avanta bekleyecek olan Fındıkçı önümüzde ki yıl seçim ayaklarına bundan da yırtarsa ne mutlu.
Bilindiği gibi dönüm başına verilen paralara karşılık, fındık şu anda 9 lira olması gerekirken ( İhracatçının ihraç iç fındık rakamlarına göre) 5 liraya gidiyor ve de üretici aldığı parya bakıp olsun deyip oturuyor.
Ne desek ne yapsak boş.
İhracatçı resmi olarak iç fındık ihraç rakamının yüzde 28 civarında arttığını söylüyor kimse çıkıp da ortalığı yıkacak şekilde kardeşim o zaman iç piyasada benim fındığım niye düşüyor birisi açıklasın demiyor.
Niye mi bazıları öyle paralar alıyor ki niye konuşsun.
Bu paraları alanların içinde de üreticiyi korumakla kollamakla yükümlü olanlarda var …
…
Geçtiğimiz gün yazdığım megaloman yazısı sonrasında ben belki düzelirler diye aman Allah’ım daha da azdılar.
Hele ki yağdanlık yandaşları ve de soytarılarının halini görünce ağbi bu iş Ordu’da aynen meslek olmuş demeden kendimi alamadım. O kişilerin yaşam standartlarında ki yükselişi görünce Türk’ün ve Türkleşmenin ne olduğunu daha iyi anladım…
Yürü kim tutar sizi!!!
…..
Bir kez daha yazıyorum birileri kayıt etsin sonradan ezberleyecekler çünkü:
“Hasan dağı arpalıktır, eğer saban yürürse,
Her derede bir değirmen, eğer suyu gelirse,
Her köylüden birer tavuk, eğer köylü verirse,
Güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelirse.”
(Not : Hasan Dağı Aksaray ile Niğde arasında volkanik bir dağdır)
……
Bu gün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü, ülkemizin bir çoğu yerinde insanlar basının özgürlüğünü savunurken, bir çok yerinde de nasıl satılıp, nasıl biatlaşmış basın olmanın hesabını yapmaktalar.
3-5 afişe, 3-5 dergiye, 3-5 baskıya 3-5 reklama satılan ve kendini satan basının özgürlüğümü olurmuş.
Hadi oradan… Sizi gidi, sizi reziller…
HAYAT RENKLENDİ VE BÜYÜDÜ
Hayatımız aslında biz buraya geldiğinden beri renklenmişti.
İddia ediyorum ki Ordu’nun en iyi Kent gazetesi Ordu Hayat olmuştur. Teknik gelişimlere ayak uydurmak içeriğinin doluluğundan farz olduğunu gören Ünal Yıldız’ın gayretleri ile renklendik.
Yeter mi elbette yetmez. Önce baskı kalitesini artırmalıyız.
Sonra içerik daha da dolu olmalı. Şu anda kendimizi içerik olarak önde görsek de bize yetmeyeceğini biliyoruz.
Özel haberlerimiz, röportajlarımız, yazı dizilerimiz söyleşilerimiz, yazarlarımız ile gerçekten Tv reklamında ki gibi uçuyoruz. Fazla mı uçtuk acaba?
Derdimiz kimse ile rekabet değildir bu kente en iyisi en dürüstçe, en namusluca vermektir erdemimiz.
Bunu da kısa zamanda duruşumuzla ispatladık diyebiliyorum rahatlıkla.
Bu memleketin Donkişotları bitmediği sürece mücadele bitmeyecek merak etmeyin…
…….
CHP Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan, uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak 18 yaşından küçüklere satan, satışa arz eden, veren kişinin müebbet hapis cezası ile cezalandırılması için kanun teklifi verdi.
Teklif ile uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, otuz yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak.
Teklifin getirdiği diğer düzenlemeler şöyle:
"Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye'de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilecek. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacak.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak 18 yaşından küçüklere satan, satışa arz eden, veren kişi müebbet hapis cezası ile cezalandırılacak.
Uyuşturucu maddenin eroin, kokain, morfin veya baz morfin olması hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılacak.
Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmî makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacak.
Söz konsu suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacak.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için; özel yer, donanım veya malzeme sağlayan, kullananların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan, kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren, kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılacak."
…………
Nasıl iyi değil mi? Şimdi AKP’nin özellikle Güneydoğu baronları ile yüzleşmesini takip edeceğiz.
Bu kanun teklifinin akıbetini iyi takip edin ey okuyucu.
Hiç olmazsa bunu yapın…
BİR BABAM, BİR OĞUZCAN
Bir babam etkiledi beni, bir de şiirleri ile Ümit Yaşar Oğuzcan…
Babam, adamlığı ile şair ise şiirleri ile içimi dokudu.
Babamdan devlete, insana sevgiyi, şairden ise aşkı öğrendim ben.
Bir liralık bir noksanlık için aylarca mesai saati demeden çalışan babamın masasında ki sigara küllüğü hiç gözümden gitmez.
Ağzına kadar dolu bir küllük elinde sabit kalem hesabı tutturmak için çalışan bir baba.
Dili mavi kalemden, maviye boyanmış, bıyıkları sigaradan sarılaşmış olan bir baba.
Benim babam aslan babam… Sizin de babanızda aslandır bilirim.
Bilirim kaybettikçe değer bilenlerin üzüntüsünü, bilirim kaybedilenlerin bir daha geri gelmeyeceğini.
Siz kaybettiklerinize yanar mısınız yıllar geçse de?
Yıllar geçse de içinizde ki özlem kül mü olur yoksa kor alev mi?
Bu sokakların hepsinde bir anınız var mıdır?
Varsa yandığınız dostunuz, arkadaşınız veya babanız oldu mu sizin?
Veya kaybettiğiniz en yakınınızın yokluğu bir gece kor gibi düştü mü yüreğinize?
Benim babam aslandı sevgisini gösteremeyen…
Ne olur siz gösterin çocuklarınıza…
Benim gibi özlemesin yürekleri…
(Bir Gazetecinin Aykırı Dünyası adlı kitabımda yayınlanmayanlardan, yeni yazılar )
Bu nasıl ülke?
Geçtiğimiz günlerde bir trafonun patlaması sonucunda Sinop’tan Artvin’e kadar sözde bir saat elektrik kesilmiş nasıl bir saate.
Bölgenin sorumlusu olan Çalık böyle açıklıyor. Tabi Çalık’ın ne kadar payı var bu işlerde tam bilmemeyiz ama.
Düşünün bir ülkede bir yerlerde bir trafo patlıyor ülkenin neredeyse yarısı karanlığa gömülüyor. Düşünün demek ki Allah göstermesin bir barajı patlasa ne olacak. Ülkeye elektrik verilemeyecek. Veya savaş olsa iki trafo patlatılsa yandı gülüm keten helva
Elektrik gitti suda gitti...Ne olacak bu memleketin hali diye düşünüyoruz.
Yani özelleştirildi bu işler peki niye yedeği yapılmıyor veya yedekte bir hat bulundurulmuyor.
Ülkenin enayisi bol olduğundan kayıp kaçak, Trt, yazma çizme parası alanlar acaba bu kesintiler karşısında sorumluluk alacak mı?
Kısacası Enerji Bakanlığı bu halktan özür bile dilemedi . Avrupa’da olsa hükümetlerin yıkılmasına neden olabilecek bu olaylar Türkiye’de normal karşılanıyor.
Ne de olsa ülkenin yarısına yakının oy verdiği Hükümet başka işlerle uğraştığı için özelleştirdiği işlere hiç bakmıyor bile.
Neymiş şöyle büyüyormuşuz böyle büyüyormuşuz şöyle büyük ülke olmuşuz böyle büyük ülke olmuşuz..
Geçtiğimiz günlerde yaşanan kesintiler bu ülkenin ne olduğunu gösterdi.
Ayrıca bu ülke insanının ne kadar duyarsız olduğunun da göstergesini kesinti ile birlikte gördük.
KARTI TESLİM ALDIK
Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon genel müdürlüğü tarafından şahsıma verilen Sürekli Sarı Basın kartını Ordu Valililiğinden teslim aldık.
Kartın alım sürecinde gerekli olan hatıra ormanı için bedeli Ormancı Mesut Engin’den temin ederek yatırdık.
Sağ olsun dostlarımız Grekli ilgi ve alakayı gösterdi.
Sürekli sarı basın kartı almamdan dolayı tebrik eden dost ve arkadaşlarıma da tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Sonuçta bakkaldan alınmıyor bunlar. Emeğin karşılığı bu memleketten bu emeği verenlere bir tebriki çok görenler ise öylece gidecekler ve tarih onları yazmayacak bile....
Gezerken…
Ordu ile ilgili bir internet sitesini okurken bir şey dikkatimi çekti. Bir kurumun başında ki kişi bu kadar abartılır mı ?
Bu kadar abartıya bu kurumun başı. durun ne yapıyorsunuz demez mi ?
Binlerce kişi ona tapmış, binlerce kişi o kurumun başındakilere tapıyormuş…
Muş da, muş…
Bunu yazanda çizende kabahat değil…. İnsanda az utanma olur ne yapıyorsunuz diye sorar… Ama sormuyor ben diyorlar başka bir şey demiyorlar. Etrafına doldurduğu biatcılarla ve soytarı ve dalkavuklarla böyle gideceğini sanıyor.
Leş ve avanta peşinde koşanların el üstünde tutukları bu kurnazları topluma iyi tanıtmak için aşağıda ki yazıyı yine internetten derledim.
Yazının bir yerinde ‘Kendini dev aynasında gören kişi veya kurum’ diyor ve bizim yazımıza da çuk oturuyor.
Okuyalım bakalım hep beraber….
Megaloman Ne Demek? - Megolaman Nedir? - Megolaman Tanımı - Megolaman Anlamı
kendini beğenmiş,narsist...
ayrıca yolda,derste,sokakta her gördüğü vitrin,cam,ayna,cd vb. şeylerin üzerine bakarak kendini izleyen insanlar için kullanılan kelime...
kendini dev aynasından gören kişi veya kurum
hayat felsefeleri:
benden başka kimse zeki değil
benden başka kime yakışıklı değil olan insanlar
kendini çok büyük gören, sürekli kendisini öven insan için kullanılmaktadır.
Evet hemen hemen her alanda çok sık karşılaşabileceğimiz bir insan çeşididir megolamanlar. Her yerde kendini öven bir türdür. Kendini beğenmiş başka insanları devamlı eleştiren her zaman ben diyen bu insan türü tasvip edilmeyen bir türdür. Kuruntulu insanlardır megolamanlar. Kendini hep yükseklerde göstermeye çalışırlar ve başkalarını küçük düşürürler. Çok iyi bir hukukçudur, iyi dereceler almış bir sporcudur, kitapları yok satan bir yazardır, şiirleri dilden dile dolaşan bir şairdir. Megaloman kişi aslında küçük bir kişiliktir.fakat bu küçüklüğünü kabul edemez,kendisiyle yüzleşemez.bu aşağılık duygusunu bilinç altına bastırmak için megalomani gibi bir savunma mekanizması geliştirir.bu ruh hastalığına sahip kişiler eleştirilmeye,reddedilmeye ve beğenilmemeye karşı son derece hassastırlar.bunlarla karşılaştıklarında son derece hırçınlaşabilirler veya sizi bir anda hayatlarından silebilirler. Megaloman insan kendisinden daha üstün bir kişilik yanında bulunmak istemez.bu durum onun aşağılık kompleksini ortaya çıkarır.o kişi hakkında kusur arayıp onu küçültmeye, aşağılamaya çalışacaktır ya da hep uzak durup saklanacaktır.
Uzman’dan öğrenin!
Adnan Yıldız değerli bir hemşerimiz. Osmanlı Arşivi Uzmanı…. Her yazısını keyif ile okuyoruz.
Artık Pazar günleri gazetemizde ‘Pazar Yazıları ‘ ile birlikte bizimle oluyor.
Ordu’nun gizli kalmış tarihinden tutunda hiç bilmediğimiz şahsiyetleri, ilişkileri, haberleri önümüze koyuyor.
Adnan yıldız ile tanışmamız Ordu Güncel gazetesini çıkartırken oldu. Hiç yüz yüze gelmedik ama yazılarını Ordu insanına beklide ilk okutanlardanım. Şimdilerde Ordu Kent İnternet sitesinde de yazılarına devam ediyor ve keyifle okuyoruz.
Henüz gündem sıcak iken bir yazı daha yazmış.
Okumayanlar olmuştur(!) diye kendi köşemde de yayınlıyorum…
Belki bir şeyler öğrenecek olanlar olur!!! ( yüzleri kızarırsa da yeter!!!!)
ORDUSPOR’UN SEMBOLLERİ VE ÇAĞRIŞTIRDIKLARI.
Bir gün bu yılların tarihini yazacak olanlar zannediyoruz.ki, bu dönemi ‘‘Değiştirme- Dönüştürme Dönemi’’ olarak adlandıracaklardır.
Çünkü eğri-doğru demeden değiştirmek moda bugünlerde.
Gerektiği zaman yani yanlış giden bir şeyler varsa değiştirmek-dönüştürmek elbette doğrudur. Gelecek nesiller bu tür değişimi ve dönüşümü anlayacaktır. Ama bugün de olduğu gibi geçmişte yapılan bazı gereksiz değişimler ve arkasındaki maksatlar ise açığa çıkarılacak ve eleştirilecektir.
Mesela, yer isimlerinin değiştirilmeye çalışılması gibi.
Varsayalım bu süreçte Tunceli’nin adı tekrar Dersim yapılsın.
Gelecekte mantıklı insanların ‘‘ Dersim’in bir hatırası var idiyse Tunceli’nin yok muydu ? Yani Tunceli’yi Dersim yapmaya çalışmanın, Dersim’in Tunceli yapılmasından ne farkı vardı? Üstelik Tunceli’nin tarih boyunca aldığı birçok isim var. O zaman Adem (a.s) ye kadar götürseydiniz bari’’ demesi kaçınılmaz olacaktır.
Velhasıl mantıksız işler bunlar.
Mantıksız deyince.
Orduspor’un formasındaki fındığın menekşe yapılmaya çalışılması gibi.
Neden fındığın yerine menekşe?
Eğer menekşeyi çok seviyorsanız. Zaten formanın mor rengi Ordu’nun menekşelerini (şimdi yine her yer menekşedir Ordu’da, aah uzaktayız) temsil ediyor.
Beyazı da karlı yaylalarını ve de dürüstlüğü.
Pekala fındık…
Fındık, her şeyden önce millidir.
Daha sonra Ordu’nun da milli sembolüdür. Alın teridir emektir.
1967 yılında az mı tartışıldı bunlar.
Sonunda en güzeli düşünülmüş bizce.
Düşünenlere rahmet.
Özellikle Ali Ataoğlu’na (Kara Ali’ye).
Bugün Orduspor varsa onun sayesindedir.
Birçok takımda top koşturmuştu Ali Ataoğlu ve Gençlik ve Spor Bölge Müdürü de olmuştu. Ama hep Orduspor adlı bir takımı düşlemişti.. Bazen cebinden bile para harcayarak amatör beş takımı birleştirmiş ve Orduspor’un kuruluşunda öncülük yapmıştı o yıllarda.
Üstelik en güzel sembolleriyle.
Bizim de kendimizi bulduğumuz sembollerle.
Hiç itirazımız da olmamıştı bugüne kadar sembollerimize.
Şimdi soralım.
Önce yeni yönetimin ikinci başkanı olan Uğurcan Ataoğlu’na.
Acaba aynı soyadını taşıdığınız Kara Ali’nin (Ali Ataoğlu’nun) Orduspor’un bu sembollerini ortaya koymak için verdiği mücadeleyi biliyor musunuz?
Ve de sonra Nedim Türkmen’e soralım.
Nedim başkan…
Futbolla ilgilenmeyen hatta ‘‘kitle uyutma aracı’’ olarak gören ancak Orduspor söz konusu olduğunda bütün ilkelerini altüst eden bir memleket taraftarı olarak merak ediyorum. Nereden çıktı bu forma sembollerinin değişimi?
Ya da böyle bir şey yok aslında basının uydurması mı?
Çünkü biz de basından öğrendik.
Ha böyle bir şeye gerçekten niyetiniz varsa.
Nedim başkan!
Ucuz işler uğruna büyük başarıları gölgelememeniz bizi mutlu eder.
Orduspor adına.Ordulular zaten mutlu şu günlerde.
Sembollerini de seviyor.
Bozmayın…!
Fındığı olmayan bir Ordu’nun veya takımının bizim için hiçbir anlamı olmaz.
Ya da her fındık sattığımızda Orduspor’a kesilen paralarımız haram olur.
İÇİMDE BİR ACI VAR
Öyle sızlıyor ki sol yanım.
Anlıyorum, neden ama koparıp atamıyorum ki?
En büyük derdim anlaşılamamak.
Yazdıklarım, söylediklerim ve yaşadıklarım.
Kimi bir tarafından çeker doğrultur, kimi bir tarafından çeker eğriltir.
Ortasını sen bile bulamazsın.
Her zaman dediğim gibi bir şeyin kıymeti kaybedilince anlaşılıyor.
Tüm bunları söylediğim ve bunu uygun hareket etmeye çalıştığımız halde, kıymetini bildiklerimiz bizim kıymetimizi bilmemeye özen gösterir nedense.
Hele ki bir yerlerde ve bir sorumluluk içindeysen bu içinden çıkılamaz bir hal alır.
Dayanamadığın yerde bırakıp gidesin gelir şehrini de, yine bir şeyler tutar.
Bıraktığın değerler kazandırdığın emekler gelir aklına.
Yinede üzülürsün içine atarsın.
Yine ağrır sol yanım benim.
Anlatamam, söyleyemem, hissettiremem.
İçimde bir acı var doktor baksana…
İçimde ki yaraları sevdiğimin önüne atsana…
( Bir Gazetecinin Aykırı Dünyası kitabında yayınlanmayan yazılarından)
Büyük taraftara saygı!!!
Salona doldurduklarına saygı göstermeyenlerin dışarıya bıraktıklarına saygı göstermesi mümkün mü ?
Oldu bitti havasında yeteri kadar açıklanmadan kongrede Orduspor’un logosunu değiştiriyoruz diyerek oy kullandırıp kabul ettirdikten sonra gelen tepkiler üzerine çark etmenin bir manası yok.
Çünkü kimseye sormadan büyük taraftarı ile paylaşmadan her şeyi bilenler ne yazık ki Uğurcan Ataoğlu gibi bir insanın da kırılmasına neden olmuştur.
Uğurcan Ataoğlu yeni logo ile ilgili olara Orduspor internet sitesine uzunca bir açıklama yapmış sitemde bulunmuş.
Kusura bakmasın kongrede ne oldu bilemiyorum ama kongre salonunda ise aşağıda ki yaptığı açıklamanın bir bölümünü salona yapsaydı bu kadar tartışma çıkmazdı.
Ancak şu bir gerçek kongre tutanaklarına geçmese de orada bulunanlar logonun değiştirilmesi kararına tepki göstermişlerdir. Hiç kimse fındıkta kullanılacak dememiştir. Gelen tepkiler üzerine denilmeye başlanmıştır.
Dediğim gibi aşağıda ki bu sözler büyük taraftarları (!) ile paylaşılsa bu kadar kıyamet kopmazdı.
Ama Karabükspor maçında da gördük ki bazıları yine bedava bilet almışlar ve bazıları da bu bedava biletleri satıyordu. Orduspor yönetimi demek ki böyle büyük taraftar yaratıyor kendine , kendince ve yandaşça!!!
Ataoğlu’nun açıklamalarını bir bölümü şöyle:
“Tasarım ve üretim çalışmaları sonuçlanınca store mağazalarımızda menekşe logolu formalar, ürünler de olacak. Bu ürünlerin korsan satışına engel olmak için üzerindeki logonun tescil edilmiş olması gerekiyor. Biz mevcut fındıklı logonun yanısıra menekşeli logonun da kullanım hakkını genel kurula sorduk, hepsi bu. Beğenip beğenmemek taraftarımızın karar vereceği bir konu. Bu oldu bittiye getirilen bir kongre numarası değil. 2 senedir üzerinde çalıştığımız bir proje. Üstelik genel kurul bu fikrimizi alkışlayarak bize güvenoyu verdi. Hiçbirimiz genel kurul kararlarının üzerinde değiliz. Orduspor'un sahip olduğu ve temsil ettiği değerler var. Bunlar yönetimlerin en kutsal emanetidir. Orduspor olarak yerel değerlerimizle, global kaliteyi bir araya getirmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar yaptıklarımızla bu felsefemizi tüm Türkiye gördü, anladı ve takdir etti. Başarımıza taraftar desteği de eklenince sahada olduğu kadar, yönetim olarak da diğer Anadolu takımlarının rol modeli olduk. Ama sanki Ordu'da başarısız olmamız için dua edenler var. Biz yönetim olarak başarısız olursak Orduspor ve Ordu şehri başarısız olur. Yönetimler gelir, gider. Bunun mücadelesi genel kurulda verilir. Seçimler bitince rekabet de bitmelidir. Ordu Spor değil, Orduspor olalım. Bir olalım, hep birlikte olalım. Bütün Ordulular tek yürek olup Ordusporumuz'a var gücümüzle destek verelim. Türkiye gibi Avrupa da bizi örnek alsın, alkışlasın."
Turizm mi?
Vali Düzgün, Ordu’da her geçen gün gelişmekte olan turizm sektörünün gençlere istihdam açısından önemli avantajlar ve fırsatlar sunduğunu dile getirerek, geçen yıl gerçekleştirilen Turizm Haftası kutlamalarından buyana turizm alanında sağlanan gelişme ve ilerlemelere değindi ve bu gelişmelerle Ordu’nun Karadeniz Bölgesinde imrenilen bir il konumuna geldiğini söyledi.
Bu açıklama Ordu valililiği internet sitesinde Turizm Haftası nedeniyle yapılan etkinlikler nedeniyle yayınlandı.
Bir süreden bu yana Turizm de ki çarpıklıklar ve diğer konularda yazılar yazıyoruz.
Şu ana kadar ses soluk yok.
Biraz daha bekleyelim bakalım yanıt verilecek mi ?
Verilmesi gerektiğine inandığımız için şimdilik kısa kesiyoruz.
….
Karayolları da bu arada yanıt vermek isterse ( Evet ses çıkarmadığı işgaller konusunda açıklama yapmak zorunda) bizde buralardan seve seve yayınlarız diyoruz.
Karayolları da ses vermezse onlara da sormaya devam edeceğiz.
Ordu’dan ne istiyorlar!!!
Veya karayolları sınırı içinde yapılan kivi bahçesine neden ses çıkarmıyorlar?
Öyle rahat oturmak yok. Görevinizi yaptığınızı söylüyorsanız tam yapın diyeceğiz…
….
Kendini inkar, vefasızlık, saygısızlık ve daha neler neler?
Ahlaktan yoksun girişimlerin sahipleri başkalarını konuşturarak durumu kurtarma peşinde.
Daha düne kadar k…. donu olmayanların geldikleri noktaları ve oynadıkları oyunları görünce pes diyoruz.
Ama hiç kimse şunu unutmasın ki bu devran böyle dönmeyecek.
Eninde sonunda duvara toslayacaklar.
O zaman onlara bırakın acımayı, bir tekme de vuracaklarla birlikte olacağız…
Kulak üstüne yatıp duymadım, görmedim, bilmiyorum diyenlere tarih satırlarında yer verecek.
Ve o kara leke alınlarından da, k… dan da hiç çıkmayacak.
…..
“Tarih sesini çıkarmayıp tepki göstermeyenlerin akıbetini yazmaz.
Bunu unutmayın sadece yazılanlar ya kahramanlardır, ya da rezil rüsva olan şahsiyetsiz, yalakalar, yandaş ve soytarılardır…”
“Orduspor’un Patronu”
14 Nisan 2012 tarihinde gerçekleştirdiğimiz Orduspor Kulübü Derneği Olağanüstü Seçimli Genel Kurulunda oy vermek için gelen tüm üyelerimizin seçime göstermiş olduğu yoğun ilgiden dolayı müteşekkiriz.
Demokratik bir ortamda gerçekleşen seçim, Orduspor'un daha güçlü, daha tabana yayılmış ve daha başarılı olacağını açıkça göstermiştir.
Bu destek, omzumuzdaki hizmet yükünü kat be kat arttırarak, hedeflerimize ulaşmak için daha yoğun ve daha hızlı bir çalışma içerisine girmemiz gerektiğini göstermiştir.
Destekleriniz ile aldığımız bayrağı daha yukarılara çıkartma gayreti içinde her zaman olacağız.(Nedim Türkmen)
……………..
Erol Aydoğdu ise, "Orduspor'un 2012-2015 yılları arasıda Avrupa hedefi bulunuyor. Avrupa ve Türkiye'de lig maçları dahil müsabakalara hem fındık hem de menekşe logolu formalar ile çıkılmasının karararının verilmesinde bir yanlış yoktur. Menekşe'nin Ordu'nun fındık bahçelerini süsleyen tabiat varlığı olduğunu biliyoruz. Fındık maddi olarak, menekşe ise manevi olarak insanımıza huzur ve mutluluk verir. 2 logomuzu da müsabakalarda kullanmak kadar normal bir şey yoktur." diye konuştu.
…………………………
Orduspor Genel Sekreteri Murat Gürsoy, Orduspor Yönetim Kurulu üyesi ve Taraftar Temsilcisi Tamer Aktaş taraftar temsilcileri ile biraraya gelerek tanışma yemeği düzenledi.
Orduspor Yönetim Kurulu üyesi ve Taraftar Temsilcisi Tamer Aktaş yeni görevi nedeni ile taraftar temsilcileri ile biraraya geldi.
Orduspor Genel Sekreteri Murat Gürsoy, "Orduspor sizlerin desteği ile süper lige çıktı ve bu yıl ligde kaldı. Geçtiğimiz günlerde Genel kurulumuz gerçekleşti. Yeni yönetim seçilerek görevler şekillendi. Sayın Tamer Aktaş'ta Taraftar Temsilcisi olarak yönetimimizde görev aldı. Bugüne sizler ile Tamer Aktaş beyi bira raya getirerek tanışma yemeği düzenlemek istedik."dedi.
Önceki gün yaşanan Orduspor logosu ile ilgili bir yanlış anlaşılmayı da düzeltmek istediğini söyleyen Orduspor Genel Sekreteri Murat Gürsoy, "Orduspor'un Avrupa hedefi var. Orduspor fındık logosunun yanında menekşe logosunu da kullanacaktır. Mor menekşeler tabirine uygun olarak menekşe logosu da kullanılacak. Logo konusuna fazla takılmayalım. Fındığa verilen önem yeni formalarımızda fındık deseni işleterek her zaman gösterdik."dedi.
Orduspor Yönetim Kurulu üyesi ve Taraftar Temsilcisi Tamer Aktaş ise, "Yeni yönetimimiz hayırlı olsun. Zaten içinizden biriydik. Her zaman yerim tribünlerdi. Her zaman taraftarımız ile sesimiz kısılana kadar Orduspor'u destekledim. Şimdi ise Orduspor'a yönetici olarak hizmet edeceğim. Taraftarlarımız ile çok iyi şeyler yapacağız. Birlikte hareket edeceğiz. Küçüklerime abilik, büyüklerime ise iyi bir kardeşlik yapmak istiyorum."diye konuştu.
………..
Yukarıda da yazılanlar Orduspor tarafından yapılan açıklamalardır ve kendi sitelerinden dir.
Biri demokratik bir seçimden diğeri yanlış anlaşılmadan, öbürü taraftarın büyüklüğünden bahsedip duruyor.
Hiç kimse Fahri Çelebi’ye , eski Milletvekili Orduspor eski başkanı Hüseyin Olgun Akın’a görevli kartı eksi Milletvekili Cemal Enginyurt’a basın kartı taktırdık , öyle içeri aldık diye konuşmuyor.
Ordu’nun akil adamları susarken bu yanlışlığa, saygısızlığa ve vefasızlığa tepkisiz kalırken fazla sözü uzatmaya gerek yok.
….
Sevgili kardeşim Hasan Çebi’nin yeni yönetimde Sponsorluk, Reklam, ve Yeni teknolojilerden sorumlu olduğunu öğrendim.
Her halde artık eski kulüp binasında başlattığı çalışmayı tamamlar ve bu utançtan başta başkan olmak üzere herkesi kurtarır…
…..
Gazetemizde bedava dağıtılması gereken biletlerin satışı ile ilgili bir haber çıktı. Yönetimden hala ses yok. Dileriz bir daha olmaz aklımıza birilerinin birileri ile ortak çalıştığı gelecek.
Biz yine sorumuzu sormaya devam edelim Trabzon maçı öncesi bu satılamaz biletler nasıl satıldı kim sattırdı, kim verdi?
…
Evine bu şehrin ekonomisinin en önemli kaynağı olan fındıktan ekmek götüren ve bu arada da Orduspor’dan para kazanan bir kişinin “Fındığa fazla takılmayalım” sözlerini nereye koyacağız…
…..
Bir insanı bulunduğu mevkiiyle değil, göz koyduğu mevkiiyle ölçmek gerekir
LEO TOLSTOY
Dip Not: Olay gazetesinde yayınlanan bir haberin son bölümünde yazılan bir bölümü okuyunca daha başka bir şey demeye gerek var mı diye düşündüm..
“Taraftardan gelen logo tepkilerine de değinen Orduspor’un patronu, yeni menekşeli logonun fındıklı logo ile birlikte farklı konseptlerde kullanılmak üzere tasarlandığını sözlerine ekledi. “
Dip notun notu:
Sizde kabahat değil. asıl kabahat görevli kartı ile içeri girenlerde, ve de içeri alınmayanlarda. Bu vefasızlığa ve rezilliği sesini çıkarmayanlar bunları hak etmiştirler.
Yazık bu şehrin akil adamları diye sokakta gezenlerin boş olduğunu Orduspor kongresi ve yöneticileri göstermiştir…
Yerel basın platformundan ..
Türk Basını, her şeyden önce, "Bağımsız" ve "Kendi Milletinden, Kendi Geleceğinden" yana taraf olmalıdır.
Kendi yaşam gerekçesini açıklayamayan ve söylemlerinde savunduğu meziyetleri yaşamayan hiçbir basın, ne kendi coğrafyasında ne kendi yüzyılında, saygı göremeyeceği gibi, etkili de olamaz.
Türk Basını; yerel veya ulusal diye ayrılamaz.
Türk Basını; 21. Yüzyılın ulaşım, iletişim ve teknik gelişimi ile kendisini bir bütün olarak, coğrafyasının ve milletinin varlığına ve geleceğine adamalıdır. Aksi takdirde, ne dostlarından en düşmanlarından saygı göremeyecek ve varlığı aslında bir rahatsızlık, bir hastalık bir mutsuzluk sebebi olmaya, mikrop halinde bünyesini ve bünyemizi rahatsız etmeye başlayacaktır.
Zaman meselesi!
Bu kitap 1996 yılında basıldı. O günkü baskısının ön sözünde yazanlar belki o günlerde pek bir şey ifade etmiyordu. Ancak bu gün için ise çok şeyler ifade ediyor.
Kısacası Yaygından , yerel basına kadar bu bölümün iyi okunup ezberlenmesi gerekir mi diye düşünüyorum:
Cici basının sefalet ve rezaleti... isimli kitap da yazar Ahmet Kahraman bakın girişte neler yazmış:
“ Yaşanana olayların yaratıcıları, insansızlaştırma ve infazların adresleri, failleri, suçluları değiştirmeye çalıştı. Kan ve ateşin suç gömleği başkasına giydirilmeye çabalandı. Nutuklar atıldı. Basın gerçekleri örtme topu olarak top yekun ateşlendi. ‘ Besleme’ öteki deyimiyle ‘cici basın’ ın varlık nedeni zaten buydu. Egemenin duyulmasını istemediği eserlerini örtmek, gizlemek ve yok saymaktı. Bu hizmetin karşılığı emziriliyor, besleniyordu. Yalandan görkemli şatolar kurma karşılığında beslenen ciciler, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca, yalanlar bütününü, gerçek diye çakmışlardı beyinlere. Oysa egemenin dikte ettiği basının ‘gerçek’ diye sunduğu tarih baştan başa yalanlar bütünüydü... Yukarıda ki Tiran ‘ gerçek budur’ diye buyurmuş, basın inandırıcı tüm sözcükleri yan yana dizerek yaymış, alttakilerde ‘yalan gerçekleri’ ezberlemişlerdir. Basın yalanlar perdesiydi. Gerektiğinde uyutma ninnisi, gerçeğe takla attırma trampleni... Egemen güç istediği hizmeti sunması için de basını besliyordu. ‘Beslemelerin’ dışında kilere yaşama hakkı yoktu. Çünkü yalanları ‘Faş’ edip dümene çomak sokuyordu bunlar. Beslemeler, kendilerini ve emziren şefleri ‘Yegane’ vatansever olarak sunuyorlardı. Karşıtları haindi. Vatan ise gücün kendisiydi gerçekte. Kim, hangi diktatör ya da tiran dizginleri elinde tutuyorsa, ‘vatanseverlik tertibinden’ ona yalan seferleriyle hizmet veriyordu. Vatan ‘Besleyen’ di... Besleyene hizmet vatana hizmetti.... Kavuklu, sarıklı Sultan gitmiş yerine şapkalı ya da kasketliler gelmişti. Yeni tapınılan efendi bunlardı... ‘Şapkalı sultan’ lar halktan korktukları için beyinlerine karakol kurarak elde tutuyor ve taptırıyorlardı kendilerine. Korku ve şiddetle bastırarak....
( Kaynak; “Cici basının sefalet ve rezaleti... Ahmet Kahraman.. Tüm zamanlar yayıncılık)
www.solserbest.blogspot.com sitesinde yar alan bir yazı hepimizin dikkatini çekti (!) Çekmez… Sadece okuyup araştıran ve doğruyu yazmaya çalışanların ilgisini çeker.
Bu yazıyı okurken benim yüzüm kızarmadı ama, medya için, kimin yazdığını bilemediğim bu yazının nasıl da isabetli vuruş yaptığını görmek birileri için ders olur diye düşündüm.
Sen büyük taraftar diyerek ligin son maçında biletleri 30 liradan başlatırsan bu taraftar büyük değildir… Aşağıda ki yazının içinde buna benzer bir cümle var bende katkı olsun diye yazıyorum,.
Orduspor yönetiminin ve bazı medyacıların bu yazıyı mutlaka okumasını salık veriyoruz.
Doğru yazanlara sövgü serbesttir biliyorsunuz
Bugüne kadar yayınlanan her haberde, duyurularda, röportajlarda, kuytu köşelerde verilen demeçlerde Orduspor Kulübü'nden çıkan bir açıklama var "Büyük Orduspor Taraftarı" ve bu taraftarla övünen bir yönetimimiz var. Ne güzel(!)
İnsanın hoşuna gidiyor bu tür açıklamalar, şahsen ben kendi fikrimi söylemem gerekirse yönetimden yapılan her açıklamada "büyük Orduspor taraftarı" geçen her cümlede güzel duygulara kaptırıyorum. Bunun nedeni kendimi büyük görmemden kaynaklanmıyor, demek ki bir şeyler başarabilmişiz, adımızı duyurmuşuz ki kulüp de bizim arkamızda duruyor.
Bazen de çok büyük çelişkiler içerisinde düşünmeye başlıyorum. Biz büyüğüz ama;
Maç öncesinde veya maç sonrasında (skor ne olursa olsun) futbolcuları tribüne çağırıyoruz, maçın bitiş düdüğüyle birlikte hemen soyunma odasına koşanlar, sözde "Büyük Orduspor Taraftarı"nı iplemeyip izin gününde ne yapacağını düşünenler. Bunlar yalan değil, hemen hemen her maçta yaşıyoruz bunları.
Maçın başlamasına dakikalar vardır futbolcuları çağırırsın, hani sen bu takımı karşılıksız seversin ve güçlü olmasını istersin de futbolculara da içindeki enerjiyi vermek istersin ya, işte düşünce sadece odur. Ama ne olur? İki elini havaya kaldırıp birini kalbinin üzerine koyar. Sen o futbolcu için bi taraflarını yırtarsın o şöyle bi doğrulur ve 3 saniyelik hareketiyle her şeyi bitirir. Bazen inat edersin, o futbolcu ayağına kadar gelsin istersin ve susmazsın. Beste üstüne beste söylersin. Bu sefer de 4 adım atar sana doğru alkışlayarak geri döner.
Sonra 8 Mart'a gelir tarih, senin o içinde büyük fedakârlıklarla büyüttüğün sevdanın 45. yılıdır. Stadda kutlama olur. Büyük Orduspor Taraftarı yine oradadır. Hani "her zaman her yere gider, ne yağmur ne çamur dinler" diye bağırdıklarında bu sözün daima arkasında duran topluluk var ya işte onlardan bahsediyorum. 45. Yıl Pastası gelir. Koskoca kulübün pastasında bile reklam vardır. Pastayı yapan firma tarafından "Orduspor'umuza başarılar dileriz." gibi bir yazı yazar üzerinde. Oysaki "Taraftarımızla birlikte nice 45'li senelere" yazmak kimsenin aklına gelmemiştir. Asıl mesele ise bu pastanın kapalı tribününün önünde kesilmiş olmasıdır. Maraton'da "doğum günün kutlu olsun mutlu ol senelerce, pazar günü koy kartala, coşalım gecelerce" diye ritim tutan taraftarlar sadece uzaktan izlemekle yetinmiştir.
İşte Büyük Orduspor Taraftarı, bazılarının gözünde budur. Biz büyüğüz ama derken buradaki "ama" yukarıdakileri ifade etmektedir.
Orduspor'un Taraftarı Büyük DEĞİLDİR ! Bir büyük aranacaksa, o büyük; medyayla barışık bir yönetim kuruludur. Orduspor - Medya işbirliğidir. Sen o pastayı maraton tribününün önünde kesmezsen o taraftarın hiçbir büyüklüğü kalmaz.
Sizin o büyük diye seslendiğiniz taraftar, sizin her zaman yanınızdaysa bunun tek nedeni karşılıksız olarak sevdikleri o kutsal Mor Beyaz renklerdir. Bu fotoğrafta 45. yıl kutlamalarından geriye kalan ve kutlamada adeta arka plan gösterileri yapan sözde Büyük Orduspor Taraftarı'na aittir.
KAYNAK.
www.solserbest.blogspot.com
Dip not: Geçtiğimiz günlerde Amigolarda Türkmen dedi diye haberler çıktı gazetelerde. Yani Kongrede Türkmen’i destekleme kararı almışlar Ordululardan da bunu bekliyorlarmış. Orduspor kulübünden sigortalı olan amigo veya amigoların bu dediğini haber yapan arkadaşlara çok güldüm hem de çok!!!
Basın kartı ve Orduspor
Yıllarımı verdim evime sadece bu işten ekmek götürdüm.
Yaşım geldi diye değil emek verdiğim için bana bu kartı verdiler.
Tehditçi olmadım, şantajı olmadım. Ne doğru ise onu yaptım. Ne yanlışımız olduysa, gördüysek özür diledik.
Bize babamızın onurunu vermediler.
Ama biz babamızın onuru ile bir yerlere geldik.
Bu memlekette bir yığın gazeteyi vasıflı yaptım, ofsete geçirdim, bir yığın gazeteyi sıkıntıdan kurtardım. Ben onlarca insanın ekmek yemesini sağladım. Bu işleri öğrettim.
Yorulduk, yorulduğa ses verenler oldu.
Bu memlekette gazeteciyim diyenler ve akil adamlar bizi kullanmaya çalıştı.
Yılmadık.
……….
Biz gazeteciler insanların okumamasından özellikle yerel gazetelere değer vermemesinden yakınıyoruz.
Bu kart benim gazetem içinde bir gurur ve onur meselesi olması gerekir.
Çünkü burada yazıyorum çiziyorum.
Benim için öyle oldu. Birileri için olmuş olmamış önemli değil.
Ancak gazetenin kendi kimliği ve tüzel şahsiyeti için çok önemli bir haber 2. Sayfaya konuluyorsa bizim kimseye kızmaya hakkımız yoktur.
Bilmem anlatabildim mi?
( Bu konuda yazmayacaktım ama son böyle olunca birkaç satır yazmak gerekti. Okuyucularımızdan özür, mevzuu onları hiç ilgilendirmiyor!!!)
…..
Orduspor yönetim kurulu bir çok eski yönetici teknik adam , sporcu ve benzerlerinin üyeliklerini sildiği veya askıya aldığı için genel kurula bu kişileri almadı.
Sonuçta Orduspor’un genel kuruluna girenler akrabalık ilişkileri çok olan insanları görünce tamam dediler.
Daha öncede yazmıştım. Benim Ordusporluluğumu kimse tartışamaz.
Sizin aklınız yetiyor mu, bir sevda silinebilir mi , askıya alınabilir mi ?
Size de bu yakışırdı.
Durmak yok, yola devam Nedim Başkan
Yarattığın yandaşlarla birlikte koş koşa bildiğin kadar…
Allah yolunu da, izini gönlüne göre açık etsin!!!
(Kongrede üye olarak konuşsaydım şunları soracaktım)
Orduspor eski kulüp binasının halinden hiç kimse utanmıyor mu ?
Siyasete soyunmayacağım diyorsunuz ‘ Durmak yok yola devam’ beyanatı veriyorsunuz.Siyasi söylemler Orduspor’a yakışıyor mu ? Kendinize yarattığınız çevrenin dışında ki sözlere kulak asmıyorsunuz. Yarattığınız yandaş takım sizi üzebilir başkalarını da dinlemeyi düşünüyor musunuz? Kulüp kaç lira kredi aldı. Bir beyanatınızda kendi şahsımı bile ipotek verdi dediniz. Nedir bu ipotek ne karşılığı idi. Orduspor yönetim kurulu yeni yapılan üyelerin isimlerini kamu oyu ile paylaşmalıdır.
Kulak üstüne yatmak
Kim kulağının üstüne yatıyorsa, toplumun sesini kulak vermiyorsa sonun ne olacağı tarihte ortaya çıkmıştır.
Biz ne diktatörler, ne kapitalist ülkeler ve adamlar gördük.
Tarih bunları yazıyor.
Fındık konusunda bilgisine güvendiğimiz Ünal Yıldız kaç günlerden bu yana yazıyor çiziyor.
FTG, Nestle ve Tarihe Not başlıklı yazısından sonra Fındık Müzesi başlıklı yazılarını yazdı.
İlk bakışta birbiriyle hiç alakalı gibi görünmeyen bu yazılarda özellikle fındığın kaymağını yiyenlere sesleniş yatıyordu.
Kimi ihracatta yapılan yanlışlardan kimisi sorunlara sahip çıkmamaktan kimi de fındık müzesi gibi konulardan bahsediyor. Ordu Hayat’ın internet sayfasına girerseniz bütün yazıları okuma imkanı bulursunuz.
Fındık müzesi yazının son bölümünde şöyle sesleniyor Yıldız:
Fındığın Ordu’nun turizm ve tanıtma faaliyetlerinde yeterince kullanılmadığı görüşümü değişik platformlarda ısrarla dile getirdim.Dünyanın sadece belirli coğrafyalarında yetişebilmesi, yarattığı ve yaşattığı kültürel değerler açısından, kelimenin tam anlamıyla fındık bir” turistik aksiyon”dur.
Fındık müzesi bu aksiyonun başlangıcını oluşturabilir. Kaldı ki çok maliyetli bir yatırım gerektirmeyecektir. Bir kaç yüz milyon dolar ihracat gerçekleştiren bir sektör, eğer bir araya gelerek bu kadar kolay bir işi de gerçekleştiremiyorlarsa, artık sözün bittiği yerdeyiz demektir ve kendilerini savunacak bir “dal” bile kalmamıştır.
……..
Bu yazılanlar bu söylenenler yarın bunların karşısına çıkacaktır. O yüzden sözün bittiği yer diyor Yıldız.
Bizde diyoruz ki eninde sonunda gerçek ile yüzleşeceksiniz.
Bir dörtlük ile bu yazımı bitirmek istiyorum.
……..
“Hasandağı arpalıktır, eğer saban yürürse,
Her dereye bir değirmen, eğer suyu gelirse,
Her köylüden birer tavuk, eğer köylü verirse,
İyi gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse..."
EKİP İŞİ
“Yeni kuran kursları yönetmeliğinden ‘’Atatürk ilke ve inkılapları, devletin bölünmez bütünlüğü ve bölgecilik ile ırkçılık’’ maddeleri çıkarıldı.
3 Mart 2000 tarihli yönetmelikte kursların denetim ve kapatılması başlıklı maddeler yer alıyordu. Bu maddeler uyarınca ‘’ Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı hareket, Devlet ülke ve milletin bölünmez bütünlüğünü bozacak faaliyetler ile Bölgecilik ve ırkçılık propagandası yapmak’’ kuran kursları, yurt ve pansiyonların kapatılması sonucunu doğuruyordu.
7 Nisan 2012 tarihinde yayınlanan ve mevcut yönetmeliği iptal eden yönetmelikte ise kursların denetim ve kapatılması maddesinden bu bölümler çıkarıldı. Kapatılma işlemi sadece ‘’Binadaki eğitim ve öğretime devam edilmesi, öğrencilerin güvenliği için tehlike oluşturması halinde’’ yapılacak.
Yeni yönetmelik ile kuran kurslarına gidebilmek için ilkokulu bitirme ve 12 yaş şartı da kaldırıldı. 15 öğrencilik sınıf mevcudu düşürüldü. Kuran kursları resmi bayramlar dışında yıl boyu açık olacak. Hafızlık eğitimine hafta sonu ve tatil günleri de devam edilebilecek. Türkiye’de oturma izni olan yabancı uyruklular da Kuran kurslarına kayıt yaptırabilecek.”
………..
Süreç sistemli ve kararlı bir şekilde yürütülüyor.
Tüm yanlışlar, tüm endişeler bir kenara bırakılarak ısrar sürüyor.
Sürekli olarak toplumun gerilmesinden sıkıntı duyanların sesi duyulmuyor. Duyulmamaya devam ediyor.
…..
Bir medya hikayesi.
Başbakan Erdoğan, Yıldırım Demirören’e soruyor. “Milliyet ve Vatan gazetesini aldın mı ?”
- Evet efendim…
- Belli olmuyor ama…
………
Ne anladınız bundan?
Anladınız ama bir şeyler değil mi ?
Daha önce duyumu gelmişti. Eski Başbakan danışmanı Erdoğan’ın has adamı Akif Beki bu gazetelerin başına her an geçersi şaşırmayın.
…..
Öyle herkes bir yerden bir yere öpücük ile yükselmiyor veya gelmiyor.
Lobi işi, ekip işi, cemaat işi, siyaset işi..
Her şekilde Allah değil, bunlar yürü ya kulum dedi mi işler yürüyor, anasını satalım!!
‘4’ün sakıncaları!
Bilindiği gibi bu ülkeye dayatılan ve toplumsal ayrışmaya neden olacak olan sistemin içinde yer alan Kur’an dersi sorun olacağı benziyor.
Hele ki öğretmen bayan değilse tam bir rezillik yaşanacakmış gibi görünüyor.
“4+4+4” şeklindeki kesintili eğitimin ardından Kur’an ve Peygamberin hayatının ders olarak okullarda okutulması da meclisten geçti. Ve tartışma sürüyor. Ama bu tartışmaya Akit Gazetesi yazarı başka bir yönden yaklaşıyor. Her halde bunu getirenler bunu da düşünmüşlerdir ama yazarın yazısında bayan öğretmen diye bahsediliyor ya erkek öğretmen olursa ne olacak. Buyurun beraber Faruk Köse isimli yazarın yazının bir bölümünü okuyalım:
“Gelelim başlıkta belirttiğim “regl” meselesine. Geçen yazıda, Kur’an dersleri bağlamında bazı sıkıntıları dile getirmiş ve bunların çözüm beklediğini ifade etmiştim. “Regl” meselesi de bunlardan biri. Zira, Lise’ye gelen bir kız, haliyle büluğ çağına da girmiş olacak ve regl olacak. Peki, regl olan kız öğrenci nasıl Kur’an okuyacak? Bu, dinen yasak. Kur’an dersine katılmak zorunda, ancak o haliyle de katılamaz. Bir de öğretmeni erkek ise, utanır, halini de arz edemez.
Bu durumda, Kur’an derslerinin kız-erkek ayrı okutulması, kızlara bayan öğretmen, erkeklere de bay öğretmen verilmesi gerekmez mi? Böylece regl olan kızlar, bayan öğretmenine halini arz edebilir ve Kur’an’ı abdestsiz okuma günahına zorlanmış olmaz.
Yeni düzenleme güzel de, işte bu ve benzeri sakıncalarının giderilmesine ihtiyaç var.”
…..
İşte böyle bakalım daha neler neler olacak. Daha ne gibi sıkıntılar ortaya çıkacak.
En önemlisi Kur’an dersine girmeyene nasıl tavır alınacak nasıl davranılacak.
Dünlerde Mahalle baskısından söz edenler şimdi karşı tarafından Mahalle baskısından nasıl söz edecek veya bu baskı resmi organlar tarafından nasıl uygulanacak?
Ben biliyorum da yetmez ama evetçiler iyice görsün diye şimdiden bir şey yazmıyorum!!!
GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?
Bizi İran, Suriye pisliğinde boğmak isteyenlerin oyununa gelenleri görünce aklıma Türkmen çığlığı gelir. Bir zamanlar Türkmeneli televizyonunda dinlemiş daha sonra da tamamını bulup gazetem Ordu Değişim’de yayınlamıştım.
Arap’ım Müslüman’ım diyenlerin kılın bile kıpırdamağı o katliam günlerini de bilirim. Birileri Arapları örnek alıp Müslümanlığı yaygın (!) hale getirmek için ülkeyi ortadan bölse de , ülkeyi savaşa sokmak için düzenlenen tezgahlara gelse de duyulmazmış onların sesleri.
Yazık bu ülkeyi bu hale getirenlere, bu tezgahlara düşürenlere. Bakın öyle bir sesleniyor ki ülkemize gözlerimizin dolmasını engellemek mümkün mü ?
GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?
Oğuzam ,
Türkmenem…
Bayatlardan Türkmenem…
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem…
Yaprağın asılı dallar
Gövdeni taşıyan kök menem…
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan ürek menem…
CAN İÇRE CANAN BİLMİŞEM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?
Yedi koldan
Yirmidört boydan gelmişem Orta Asya’dan…
Yayından fırlayan ok
Huduttan hududa atılan mızrak
Deli havalar soluyan kısrak gibi esmişem…
Az gitmişem, uz gitmişem
Dere tepe düz gitmişem…
Kuş uçmaz kervan geçmez dağları
Göçebe adımlarla gezmişem…
Irağı yakın, yurdumu Irak eylemişem…
Tırnaklarımla oymuşam tortu kayaları
Kıraç toprakları gözyaşlarımla sulak etmişem…
Kızgın tohumlar serpmişem
Emek vermişem
Aşa getirmişem…
TÜRK İLLERİNE HABER SALMIŞAM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?
Selçuklu şah-ı sultanlarım adım atmış otağıma
Kapıda karşılamışam civan mert erlerimi
Başım gözüm üstüne berhudar ağırlamışam…
Musul’da Zengiler
Kerkük’te Kıpçaklar
Erbil’de Beg Teginliler
Yiğit yatağı Atabegler kurmuşam
Dokuz başlı tuğlar aparmışam yad ellere
Türk’ün adını âlemlere duyurmuşam…
Bayındır Kızanı torunlarımı kucaklamışam
Bahar coşkusu Akkoyunlar gibi ovalara yayılmışam…
Sultan Cined’in emaneti
Şah İsmailimle pişirmişem ham yanlarımı
Ocağımda tüten Safevi ateşiyle alev alev yanmışam…
Genç Osmanlıyla açmışam Bağdat’ın kapısını
Cahiliye devrini hepten kapatmışam…
Dil, din ve ırk özgürlüğüyle donatmışam halkları
Çıra gibi aydınlatmışam kör karanlık tarihi
Çevreme ilim, irfan, ışık saçmışam…
DERİN HÜLYALARA DALMIŞAM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?
Ne zaman ki
Türk birliğine diş bilemiş düşman
Çapraz fişek silahıma davranmışam…
Zırnık ödün vermemişem haa sevgimden
Korkmamışam heç
Ölümleri kuşanmışam…
Yalın ayak koşmuşam Kafkas cephelerine
Sarıkamış harekâtına katılmışam…
Buz kesmiş yüreğim Allah-u Ekber Dağlarında
Katmer katmer kefensiz donmuşam…
Çanakkale’de etten duvar olmuşam
Göğüs göğüse çarpışmışam Allah vekil
Bir adım geçirmemişem gâvuru öteye
Üst üste cansız yığılmışam…
Nasıl ki
Harb-i cihanlarla zayıflamışam
Güçten kudretten düşmüşem heyhat
Yeraltı kaya yağlarım sulandırmış ağızları
Hemhal manda manda paylaşılmışam…
Öyle ki
Et ve tırnak misali ayrılmışam
Süt kuzu yavru gibi koparılmışam Anadolu’dan
Yılanlar tıslamış
Köpekler hırlamış ardımdan
SAHİPSİZ KALMIŞAM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?
Lord planları tayin etmiş kaderimi
Misak-i Milli sınırlar dışına çıkarılmışam…
İtilmişem, kakılmışam, horlanmışam külliyen
Tekme tokat yerlere yatırılmışam…
Dağ ayılarının önüne atılmışam yaralı
Çöl develerinin hörgücüne tepe taklak asılmışam…
Türk menem demişem
Türkçe söylemişem
Eskiyaka’da kurşunlara dizilmişem…
Emeğimin hakkını istemişem
Gavurbağ’da linç edilmişem…
Adalet beklemişem
İplere gerilmişem…
Eşitlik yeğlemişem
Zab suyu kana bulanmış
Altunköprü’de ekin gibi biçilmişem…
El insaf vicdan dilemişem
Zindanlara sürülmüşem…
Çığlıklarım katlimin sâlası
DİRİ, DİRİ GÖMÜLMÜŞEM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?
Duy hele
Kimliğim değiştirilmiş
El-Temim olmuş Türkmen Kerkük
Hafızalardan kazınmışam…
Baas Baas bağırmışlar partizanca
Kin kusmuşlar yüzüm barabarı
Evimden yurdumdan göçe zorlanmışam…
Kollarım kırılmış omuzlarımdan
İşkencelerle yoğrulmuşam…
Gözlerim kan çanağı
Fincan fincan oyulmuşam…
Ölmem yetmemiş kâfire
İp sarılmış cesedime
Sokaklarda dolaştırılmışam…
Cıncık gibi ortalığa saçılmış cism-i bedenim
LİME, LİME DAĞILMIŞAM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?
Beterin beteri var…
Biri getmiş, ötekiler gelmiş…
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşam…
Mavzerler çevrilmiş üzerime
Tetiklere sarılmış Puştlar
Merhamet beklerken, zulüm bulmuşam…
Böyük devletlerin böyük oyunu
Yok etmek Türk’ün soyunu
Çoraplar örülmüş
Çuvallar geçirilmiş başıma
Aslanım; kediye boğulmuşam…
Okumak yazmak yok…
Dilim damağıma bağlanmış
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak…
Başın kaldırıp bakmak
Gözün ucuyla süzmek ne cüret…
Elim ayağıma dolanmış
Oturmam, yürümem, gezmem yasak…
TAŞ KESİLMİŞEM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN ?
Di gah gel…
Di gel ölem di gel…
Adına gurban olam di gel…
Alnına kanım çalam di gel…
Bayrağım göğün mavi gülü, ay yıldızım sen…
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen…
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen…
OOOY MEN ÖLMÜŞEM, GAVİM GARDAŞ, NERDESEN
YAZAN ALİ YAŞAR
Bıkarlarsa olacak!
“Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi elektrik faturalarındaki 'kayıp-kaçak kullanım-sayaç okuma' bedeline itirazı haklı bularak, elektrik kurumunun, uğradığı zararı kaçak kullananlardan tahsil etmesi gerektiğine hükmetti.
"Abone olmadan, dolayısıyla hiçbir ücret ödemeden enerji kullanan kişilerin varlığı söz konusu. Burada enerjiyi abone olmadan ve hiçbir ücret olmadan kullanan kişilerin bulunup, kullandığı enerji bedelinin o kişilerden tahsil edilmesi esas olmalı. Sağlayıcı firma tahsil ettiği söz konusu bedellerin gerekçesini izah edememiş, uygulamayı EPDK kararlarına dayandırmaya çalışmıştır. Satıcı, elektrik bedelini tüketiciden tahsil ettiğine göre gerekçesini de izah edebilmeli. Ancak yapılan savunma bu yönleri ile yeterli görülmemiş, dolayısıyla tüketicinin mağdur edildiği sonucuna varılmıştır."
Karara itiraz eden SEDAŞ, konuyu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne götürdü. Ancak mahkeme, kararı onayladı. SEDAŞ'ın aboneden tahsil ettiği kaçak kullanım bedelini iade etmesine karar verdi.
……
Haber böyle…
Şimdi Ordu’da da Tüketici dernek ve kuruluşların vatandaşa yardımcı olması amacıyla ne yapmaları gerektiğini ve nasıl yapacaklarını açıklamalarını bekliyoruz.
Haksız kazanca Hükümetler göz yumuyor. Özelleştirmeyi sözde cazip hale getirmek için kazığı vatandaşa dayıyor.
Böyle bir anlayış olur mu ?
Mahkemeler dönüyor ama emsal kabul edilmiyor ve bireysel başvurular isteniyor.
Peki bu hükümet her şeyi mahkemelerin çözeceğine inandığı için önüne gelenin içeri tıkılmasına ses çıkarmadığına göre Bir mahkemenin aldığı kararı niye kanun veya yönetmelik değiştirerek yerine getirtmiyor.
Niye yapmıyor?
Çok bilenler bir açıklasa da öğrensek
Mahkemenin aldığı kararı tamamıyla emsal sayıp bu tür soygunlara hükümet karşı gelse ya!!!
Niye gelmiyor, niye yapmıyor birileri açıksalın!!!
….
Pırlantada KDV’nin sıfır olmasını hala açıklayamadıkları gibi bunu da açıklayamazlar.
Ne de olsa anketlerde hala yüzde 45’leri gösteriyor.
Böyle giderse bize kimse hesap soramaz diyorlar.
Doğruluğuna bakacağız ve göreceğiz. Eğer ömrümüz yeter, bu millet koyunluktan bıkarsa…
ÇOK TEHLİKELİ İŞLER
Oğlum çevre ne der sonra millet dedikodu yapar. Aman bize baskı uygularlar. Ben devlet memuruyum oğlum sen bu derse girmezsen beni fişlerler.
Falan filan…
Şimdi aşağıda ki haberi bir okuyalım güzelce …
…………….
Seçmeli Kuran dersleri okullarda harem-selamlık dönemini başlatacak; artık tüm okullar imam hatip
Türban ortaokula indi
AKP, MHP ve BDP işbirliği ile kesintili eğitim yasasına yerleştirilen seçmeli derslerle imam hatip liselerinde okutulan Kuran derslerinde kız öğrencilerin türban takması ve diğer derslere de türbanla girmeleri yönündeki eğilim, tüm ortaokul ve liselere yansıyacak. Böylece türban 5. sınıftan itibaren tüm okullara girecek.
Kesintili eğitim düzenlemesine AKP’nin tüm ortaokul ve liselere “Kuranıkerim” ve “Hz. Peygamberimizin hayatı” adıyla seçmeli ders koyması kız ve erkek öğrencilerin bir arada olduğu karma eğitimin sekteye uğramasına, okullarda mescit açılmasının gündeme gelmesine neden olacak.
MHP ve BDP’nin desteğiyle kabul edilen seçmeli Kuranıkerim derslerinde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Din Öğretim Genel Müdürlüğü (DÖGM) tarafından hazırlanan “Kuranı kerim Dersi Öğretim Programı” uygulanacak. DÖGM; lise öğrencilerine göre hazırladığı Kuranıkerim programını seçmeli Kuran dersi alacak ortaokul öğrencileri için de “farklı eğitim etkinlikleriyle” düzenleyecek, fakat temelde lise öğrencilerine uygulanan programın esasları geçerli olacak.
DÖGM tarafından hazırlanan müfredata göre imam hatip liselerinde, 144 saat olarak okutulan Kuran dersleri, “okuma”, “ezberleme” ve “anlama” olmak üzere üç öğrenme alanından oluşuyor. Mevcut eğitim programına göre 9 ve 10. sınıflarda ezber ve Kuranıkerim’i okuma dersleri ağırlıklı olarak okutulurken, 11 ve 12. sınıflarda Kuranıkerim’in meali üzerine derslere öncelik veriliyor. Benzer sistemin diğer liselerde de uygulanması beklenirken, FATİH Projesi’yle birlikte ünitelerin dijital olarak tabletlere yüklenmesi de gündeme gelecek.
İmam hatip liselerinde okutulan Kuran derslerinde kız öğrencilerin türban takması ve diğer derslere de türbanla girmeleri yönündeki eğilim; seçmeli Kuran dersleri aracılığıyla tüm ortaokul ve liselere yansıyacak. Böylece türban 5. sınıftan itibaren tüm okul türlerine fiilen girmiş olacak.
Mescit ve abdesthane
Kuran derslerinde kız öğrenciler ile erkek öğrenciler ayrı ayrı sınıflarda olabileceği gibi, sınıf içinde de harem ve selamlık yapılması gündeme gelecek.
Kuran derslerinde öğrencilerin ders işleyişi sırasında İslami değerlere göre “abdestli olmaları” yönündeki gereklilik de okullarda “abdesthane” gibi alanların oluşturulması ve “mescit” gibi ibadethanelerin kurulmasını gündeme getirecek.
….
Okudunuz değil mi Türkiye’de bu günkü şartlarda hangi anne baba ( az sayıda olabilir) çocuğuna sen Kuran dersini seçmeli kabul etme girme diyebilir?
Kısacası toplumda kamplaşmaya yol açan açacak olan bir konu ısrarla gündemde uygulanmaya çalışılıyor.
En başta yazdıklarını ailelerin çoğu söyleyecek.
Ahmet’in Ayşe’nin çocuğu Kuran dersine girmiyor dedirttirme millete. Dedikodu yapmasınlar bizi kafir saymasınlar. Veya fişlenirim dinsiz diye beni sağa sola sürerler aman oğlum aman kızım bu derse gir diye baskı yapılmayacak mı ?
Çok tehlikeli işlerle uğraşıyorlar.
Allah bir an önce bunların gözünde ki karayı kaldırıp doğru yolu gösterir.
Hiç iyi bir yöne götürülmüyoruz. Zorla, zorlanarak ve adına ‘Seçmeli diyerek’ bir şey olmaz.
İnanın bana zorunlu ders olsa bu kadar sorun çıkmazdı. Bu kadar toplumsal ayrışma olmazdı.
Veya insanlar kentlerinde mahallelerinde bölgesel ve fikirsel fişlenme korkusu yaşamazdı.
DURMAK YOK ,YOLA DEVAM
AKP’nin seçim sloganlarından biri…
Bu başlığa bakıp siyaset yazısı yazacağımı sananlar yanılıyor.
Beyanat vermekten ve her ortamda konuşmaktan son derece haşlanan başkanımız Nedim Türkmen 14 Nisan’da yapılacak kongre öncesi yaptığı açıklamada çeşıtlı konulara değiyor.
Orduspor resmi internet sitesinde buna benzer 5-6 açıklaması olmasına karşın bu kez başkan önemli bir farklılık yaratarak AKP’nin sloganını alarak açıklamasını bitirmiş.
Başkan açıklamasının bir bölümünde şöyle demiş:
‘Enerjisini olumsuz işler için harcayanlara karşı ; istikrarımıza gölge düşüreceklere karşı hep dik durduk. Bu gelinen tarihi noktaya ve istikrara zarar verecek tüm adımlar karşısında Ordu halkı ve Orduspor taraftarı büyük hesap soracaktır. Çünkü bu tarihi günlere çok büyük bedeller ödenerek maddi ve manevi fedakarlıklar sonucunda geldik. ‘
Mesajın nereye gittiğini, bilen bilir ben fazla kafayı yormak istemiyorum. Çünkü sayın Başkan her şey benim elimde diyor ama bu tür göndermeler yapmaktan hiç de kendini alıkoyamıyor.
Şimdi başkanın açıklamasının son bölümünü sizinle paylaşayım sonra devam edeyim:
‘Çambaşı’nda Ordusporumuz’ a bir tesis kazandıracağız. Ordusporumuz’ a İstanbul’da da spor Okulları açtık. Hedefimiz İstanbul’da da tesis kazandırmak. Gelirleri artırmak için petrol Ofisleri açmak. Büyük Orduspor taraftarımız için Lisanslı ürünler mağazasını açtık. Orduspor sitemizi Kulüp Tv haline getirdik. Çalışmalar son aşamaya geldi. Ordusporum’ uz için her ay göreve geldiğimiz günden bugüne Orduspor dergimizi yol haritamızı gösterecek şekilde her ay düzenli olarak çıkarıyoruz. Bu süreçte değerli Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin’ e ve Ordu Valimiz Sayın Orhan Düzgün’ e tüm sponsorlarımıza, değerlerimiz Büyük Orduspor Taraftarımıza sonsuz teşekkür ediyorum.
Doğduğum büyüdüğüm Ordu şehrime yönetim kurulumuzla ve değerlerimizle beraber ufku engin Büyük Orduspor taraftarlarımızla beraber 26 yıllık büyük hasrete son vermenin Ordusporumuz’ u hak ettiği Süper Lig’ de kalıcı hale getirmenin şerefi ve gururu içinde başımız dik alnımız açık Onurlu ve gururlu başarmış bir şekilde 14 Nisan da ki genel kurulumuzda Avrupa ve Süper Lig Şampiyonluğu için yola devam edeceğiz. Büyük Orduspor taraftarımızla beraber tarihi yürüyüşümüz devam ediyor. Durmak yok yola devam.
………
Başkan diyor ki “birileri sokakta AKP bana karşı aday çıkaracakmış.. siz yanılıyorsunuz. Benim Solculuğum eskide kaldı artık sporcuyum. O yüzden DURMAK YOK YOLA DEVAM”
…..
Allah yolunu da, izini de, bahtını da açık etsin. Ne diyelim daha Nedim Türkmen…
MALZEME BOL
Hangi birinden başlayayım…
Ayda 3 kez petrole zam, elektriğe yüzde 8’i aşan, doğalgaz yüzde 20’ye varan zamlar yapıldı.
Tartışmalar bir anda 4+4+4’den zam+zam+zam’a geçti
Bilindiği gibi bu ülkede çeşitli kanun tasarıları ve halka vurulacak zamlar genelde TBMM gece yarıları geçer.
Artık Türkiye bunlara alıştı. Bu arada tartışma sürerken Din tasarısı herhalde Köşkte bir anda onaylanı verir.
….
Yaratılan işsizlik danışmanı gibi bir şeyle işsiz olup sınava giren işe girmeyi hak etmeyen 900’ü yakın gençte Başbakan Erdoğan’ın müjdesi ile işe gireceğini öğrendi.
Salonda kıyamet gibi alkış koptu.
….
Ekonomi şöyle büyüyor böyle büyüyor diyorlar. Cari açık hiçbir zaman makul bir düzeye inmiyor.
İşsizlere ucube iş yaratmakla da işsiz oranı düşmüyor.
………..
Anayasa mahkemesi başkanı Haçim Kılıç yeni düzenlemeler yapıldıktan aylar sonra konuşuyor…
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yargının hesabını veremediği sınır tanımaz uygulamalarının, ağır bedeller ödenmesi sonucunu doğurduğunu, anayasa ve yasalarda radikal değişimlerin yapılmasının haklı nedenini oluşturduğunu belirterek, ''Dün yargının siyaseti kuşatma gayretlerine karşı çıktığımız gibi bugün de siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz'' diyor…
Bende günaydın diyorum.
Bu demecin samimiyetine nasıl inanalım Allah aşkına.
Atı alan Üsküdar’ı geçmedi mi ?
…………..
Belki de ülke uyanıyor mu dersiniz?
Belki de insanlarımız, yöneticilerimiz, yetkililerimiz, başkanlarımız bu kadar baskının bu kadar ekonomik zorluklar altında yaşamak zorunda bırakılanların yeter artık diyerek isyan etmesinden mi korkuyor.
Veya ağ babalarımız, dayılarımız, ayılarımız ‘Ulan vatandaş uyanıyor yarın bu gün düzenimize çomak sokup sokağa çıkarlar bir Yunanistan gibi oluruz’ korkusu ile sağa sola yine milletin parası ile boncuk mu dağıtmaya başladılar.
…….
Ulan bu halimle ben bile ne dolaplar dönüyor anlamadım?!!!
……
Evinde doğal gaz tesisatı olup, mecburen devlet kömürü yakan ve çıkan gazdan zehirlenen Aydın ailesinin 5 ferdi gibi hiçbir şeyi anlamadan gidenler için ne diyelim?
…
Kader mi …. Evet kader, bu kadar zulüm, bu kadar baskı, bu kadar açlık ve yokluk kaderimiz…
Öyle mi….
Öyleyse ben.........
HALKTAN UZAKLAŞMAK
Bazıları için Orduspor taraftarlığı ayak takımlığı mı acaba?
Kongre ilanını ilk olarak bir gazeteye vererek ne yapmak istediklerini belli ettiler…
Sonra Kongreyi Balıktaşı otele alındığını ilanda görünce bunun izahının sadece kongreye gelenler belli olsun, kapıda kıyı da köşede kimse durmasın veya uzak tutalım ki gürültü patırdı olmasın diye düşündükleri için olabileceğini tahmin ettim.
Sonuçta nerden bakarsanız bakın. Yıllarca Şehir merkezinde ki Ayışıığı düğün salonunda yapılan son yıllarda ise üye olmayanlara da kapanan kongreler şimdi lüks otel salonlarında yapılacak.
Ordu’da ağzından bağlı bir kısım yandaş medya olduğu için buz yazıyoruz biz konuşuyoruz diye kızıyorlar bize.
Orduspor kulübü Balıktaşı oteli niye seçmiştir?
Ayışığı salonunda bir sorun varsa merkezde başka salonlarda var. Mesela Atatürk Spor salonu da buna uygun olurdu…
Bunun izahını yapsalar bile insanları ikna etmek zordur.
Orduspor’u sokakta ki insandan uzaklaştırmak istiyorsanız kaybedersiniz.
Bu insanlar sayesinde buradasınız. B:unun keyfini çıkarıyorsunuz.
Geçiş yönetimlerin yarattığı gibi kendinize yandaş medya yaratarak bunun böyle süreceğini de zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
İnanın bana ilk tekmeyi sizlere bu yarattığınız yandaşlar vurur
Tarih bunun örnekleri ile doludur. ‘ Sende mi Brüsüts ‘ lafı boşuna yüzyıllardan bu yana kullanılmamaktadır.
….
Şimdilerde duyuyoruz ki Nedim Türkmen’in karşısına AKP üst düzeyi aday çıkaracakmış.
Çıkarsınlar elbette iye olur ama bu iş AKP’nin işi değildir.
Çıkacak aday bu görüntüyü verirse hiçbir şey olmaz. Ama çıkıp hesaplar, yapılanlar konusunda sorgulayıcı bir tavır alıp kongreye katılanların da aydınlanmasını sağlarlarsa bu da bir katkıdır.
Orduspor kulübü başkanı Nedim Türkmen bu görüntü içinde tekrar seçilebilir.
Ancak şuna inansın ki biz ve bizim gibilerin eleştirilerini ve doğrularını bir kenara atmaya devam ettiği sürece hiçbir gelişme daha gösteremez.
Hatalar zincirine bir bakıp ne kadar yol almış görebilir.
Taraftar gruplarına bedava bilet dağıtılmakla başkanlık süreci yaşansaydı, İstanbul’un göbeğinde ki koroların sesleri kulaklarımız da hala çınlamazdı.
Kısacası sizi biz bile kurtaramayız!!!
…….
Gazeteci , şair Cevabi Sönmez ağabeyimizin ölüm haberini alınca yalan dünya demekten başka bir şey diyemedim.
Hayatı bu kadar seven işi için canını veren bir kişinin 57 yaşında aramızdan ayrılışının üzüntüsü içindeyim.
Mekanı cennet olsun.
Neden yapılmıyor?
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, twitter’daki takipçileriyle Hz. Peygamber’in müminin özelliklerini anlattığı hikmetli sözlerini paylaştı.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in paylaştığı hadisler şunlar;
“Mümin, bal arısı gibidir. Hep güzel, temiz, helal şeyler yer ve hep güzel şeyler üretir. Her yere konar ama hiçbir yeri ne kırar, ne bozar.
Mümin, hurma ağacı gibidir. Meyvesi daima yenir, yaprağı hiçbir zaman solmaz.
Mümin, altın gibidir. Üzerine ne kadar toz, toprak gelirse gelsin ne değişir, ne bozulur.
Mümin, taze ekin gibidir. Rüzgâr onu ne kadar sallarsa sallasın devrilmez.
Mümin, güzel koku satan attar gibidir. Beraber oturursan da, beraber yürürsen de, ortaklık yaparsan da sana faydası olur.”
……
Diyanet İşleri Başkanlığı resmi internet sitesinde bir yazı buna haberde diyebilirsiniz.
İncil bedava satılıyor bedava dağıtılıyor diye kızanların Türkçe Kur’anı Kerim’i bedava dağıttığını gördünüz mü ( Gazete promosyonlarında bile kupan istiyorlar)
Başkan teknolojiyi kullanarak hitabını sürdürüyor ne güzel değil mi ?
Birileri İnterneti televizyonu hala günah sayarken sonuçta bu işlerin başı internet aracılığı ile vatandaşlara sesleniyor.
……..
Yukarıda ki yazının arasında yazmıştım. Niye bedava Kuran dağıtılmıyor?
Veya Misyonerlik yapanlara ( Hıristiyan dinini yaymaya çalışanlara ) Niye kızıp dünyanın her yerinde belki de ölümlerine neden olunuyor?
Yıllardır hep aklımdadır. İncil bedava dağıtılırken biz kendi ülkemizde bile Kuranı bedava dağıtmıyoruz?
Özellikle Türkçe mealini dağıtsak önce kendi insanımıza. Kendi insanımızda daha güzel öğrense olmaz mı ?
Neden? Neden ? Neden, yapılmıyor?
Kapatalım mı ?
Evet kapatalım.. Evet daha deşmeyelim…
Ama hakaretleri , sözleri nasıl unutalım.
Ağzından bağlı olanlar ağızlarını bağlayanların bağlarını çözmediği için susmaya veya olayı başka yere çekmeye devam ediyor.
Evet susalım, evet örtelim.
Ama Orduspor’a başkanına yapılan hakaretleri unutmayalım.
Şimdi Nedim Türkmen’i takip ediyorum. Hakarete saydıranlarla bir daha ayni yerlerde bulunacak mı? Ayni programa çıkacak mı ? Saatlerce bağlı kalacak mı ?
Kaya Çilingiroğlu denilen oğul okuduğu Mesaj unutulacak ım ?
…..
Turnasuyu’nda ki görüntülerden rahatsız olan yok mu bilemiyorum.
Ama bu kum yığınlarını kısacası ocağın durumunu daha önceleri de yazmıştık. Yazmaya devam ediyoruz.
Ama bir zamanlama hatası yapmışız haberi Kültür ve Turizm bakanı Ertuğrul Günay’ın açılışlar için geldiği 28 Mart tarihinde yayınlayıp gazeteyi de önüne koymamız gerekirmiş meğerse.
Bu da bizim kurnaz olmamamızdan kaynaklanmış.
Peşini bırakacak mıyız? Elbette hayır.
Birde Çevre ve Şehircilik Bakanlığına soruyoruz Beton santrallerin çökerme havuzu var mı veya bu havuz olduğu halde beton suyu Derik derelere mi akıtılıyor?
Yanıt alamazsak biz durumu net bir şekilde ortaya koyacak bir haber yaparız.
Turnasuyu bölgesi imar konusunda Ordu Belediyesine bağlı olduğunu hatırlatalım.
………
Orduspor, Galatasaray maçı için hazırlıklarını sürdürüyor.
Cuper’in Orduspor’u nasıl ve ne şekilde sahaya süreceği merak konusu .
Çünkü Gençlerbirliği maçında ki tercihlerinden bir şey anlamamıştık.
Aman hoca dikkat bu kez kadro ile oynama.
Yoksa millet öküzün altında buzağı arıyor.
Küçülüyoruz
Hem de her yönümüzle…
İnsanlığımızla, yaşanmışlığımızla, geçinmemizle, hayata bakışımızla, ve bu şehrin ağ babalarının tüm katkılarıyla küçülüyoruz.
Milletvekili sayımızın 5’e düşmesi bence bu küçülme içinde en hayırlısı oldu!
Zaten gönderdiklerimizin çoğu başka işlerle uğraşıp işe yaramadığına göre ne diyelim ki ?
Geçtiğimiz aylarda Ordu’dan seçilen bir AKP milletvekilinin parti binasını ancak yanındakilerin yardımıyla bulması da bunun göstergesi.
Sonuçta ne kadar küçülürsek o kadar iyi olacak?
Hiç olmazsa az sayıda ki milletvekili gelen yoğun istek ve talepler karşısında çalışmak çabalamak zorunda kalacak.
Ortaya çıkıp da İstiklal Savaşı olmamıştır gibi akla mantığa sığmayan laflar edip Ordumuzun ismini kötü bir şekilde gündeme getirmeyecek.
Kısacası boş işlerle uğraşmak zorunda kalmayacak.
Yine söylüyorum, Ordu’dan ne kadar az milletvekili gönderirsek bizim içinde şehir içinde hayırlı olur!!!!
…….
Devlet ben su getirdim yol yaptım , iş buldum diye övünmez.
Bu devlet kavramı içinde belediyelerde vardır. Hiçbir belediye ben çöpleri topluyorum, ben su getiriyorum, ben yol yapıyorum, ben asfalt şampiyonuyum diye övünmez.
Övünmemeli bu onların var oluş nedenidir. Yani bunu yapmak için kurulmuşlardır ve bu hizmeti getirmek içinde başına şehri emin denilen bir kişi seçilmiştir.
Sonuçta biz gazeteciler olarak ta bu haber ancak tersten alınarak işlenmelidir.
Yoksa bizde dahil bazı arkadaşlarımız gibi manşetlerde yeri yoktur!!!
Yazık
Orduspor kulübü başkanı ne olursa olsun bu durumlara düşürülmemeliydi?
Kanaltürk’de yayınlanan spor programına telefonla bağlanan ve Culio konusunu konuşan başkan neredeyse bir dayak yemediği kaldı.
Yalancılıkla suçlandı, siyasete soyunduğu belirtildi. Hatta terbiyesiz Kaya Çilingiroğlu tarafından sözde atılan bir mesaj ile alay edilmeye çalışıldı.
Türkmen kibarlığına verdiğimiz için fazla tartışmaya girmedi ama Fatih Terim’in sözlerine ve kendisini susturan eylemlerine de yanıt veremedi.
İki arada bir dere kalan ve Galatasaray kulübü ile kendilerinin sorunu olmadığını belirten başkan Türkmen ne yazık ki bu sınavdan iyi netice alamadı.
Ben şahsen izlerken üzüldüm, kızdım, utandım. Fatih Terim bağlanana kadar istediklerini söyleyen yorumcuların nasıl sus pus olduğunu gürdüm.
Sunucunun sayın Türkmen niye susuyorsunuz konuşsanıza ikanıza rağmen kibarlığını elden bırakmayan (!) Türkmen Terim’in yalanlarını yüzüne vuramadı.
Ben ne Culio ve Stancu ile görüştüm diyen Terim’e biz tv başında arkadaş açıklamanda geldiler görüştük diyorsun diye yanıt vermeye kalkarken! Neredeyse saatler sonra jetonu düşen Serhat efendi siz ama böyle dediniz deyince Terim’de kıvırdı hemen telefonla görüşmedim dedi. Arkadaş birisi de çıkıp sen yüz yüze görüşmüşsün böyle etik olur mu diye diretemedi.
Kısacası biz televizyon başında neredeyse hırsımızdan ağlarken Orduspor başkanına hakaret yağarken Başkan dahil kimsenin sesini yükseltmemesi zorumuza gitti. Adamlar hem kel hem fodul oldular.
Hele Kaya Çilingiroğlu’nun program biterken bir tivit geldi deyip ‘Nedim Türkmen sustuğu zamanlar başka televizyona bağlanmış olmasın ’ şeklinde ki mesajı alaylı bir şekilde okuyup gülmesi de bir başka acı verici olaydı. Artık Türkmen kendilerinin programına bağlandığı insanlar tarafından alay edilme noktasına gelip birde ‘ Niye 3 saattir telefonda ‘ denmesini dikkate alıp bizim neredeyse göreve geldiğinden bu yana başkan az konuş telkinlerimize kulak verir.
Orduspor başkanı ile kimse dalga geçemez, hakaret edemez.
Orduspor’un başkanıyım diyende bunlara göz yumup sesiz kalıyorsa o koltukta oturmamalıdır.
( Dip not: Benim en çokta üzüldüğüm başkanın beslediği kurnazların bu olaylar hiç olmamış gibi davranması. )
Övünüyoruz
Fındığı en çok üreten il biziz…
Bal üretiminde de kovan sayısında da arıcı olarak ta Türkiye’nin birincisiyiz diye böbürlenip duruyoruz.
Sezonun kesat zamanlarında artması gereken fındığı nasıl olup da 7.5 liradan 6 liralara kadar düşürebiliyoruz. Düşürülmesini nasıl sağlıyorlar?
Bal’da marka olamadık diye kendi kendimize yırtınıp duruyoruz. Ama hiçbir şey yapmadan nasıl olsa malımız satılıyor diye seyredenler piyasayı dolduran sahtekarların karşısında ne yapacaklarını şaşırıp kaldılar.
Merdiven altı balın artmasına neden olan yan gelip yatanlar Ordu ismi ile gerçekleştiremedikleri markayı da seyredip duruyorlar.
Birliklere paralar veriliyor veya aidatlar ödeniyor birlikler arıcılara çeşitli kredi ve desteklerin sağlanmasını gerçekleştiriyor yani al takke ver külah herkesin keyfi yerinde.
Zaman zaman duyduğumuz acı haberlerde(!) bizi üzüyor. Tonlarca malını kaptıranlar parasını geri alamayanlar falan filan.
Yani Fındıkta da Bal’da da birinci olmamıza rağmen hiçbir şey yapamıyoruz.
Ne biçim memleket burası, ne biçim insanlar, ne biçim ilgililer, yetkililer ve ne biçim sorumluluk duyanlar var?
….
Bana çakılmaz, arkadaş
Bursa’da bir yerel gazetenin 22 Nisan’da yapılacak Ak Parti il kongresiyle ilgili haberine tepki gösteren Arınç, "Bana çakılmaz arkadaş" dedi. Bülent Arınç, şunları söyledi: "Bursa’mızda münteşir bir gazete kocaman böyle patlak gibi gözlerle başlık atmış bugün. İçinden geçeni yazmış. ’Başbakan kongreye gelmiyor’ demiş. Ayıp denen bir şey var. Biz siyasetçiyiz arkadaşlar. Bu kongre yapılır. Başbakanımız, Allah izin ve imkanı verirse kongreye gelir. Diyelim ki gelemedi. Ben gelirim. Diyelim ki ben gelemedim. Bu kongre yapılır. Sen ne demek istiyorsun arkadaş? İçindekini böyle başlığa çıkarman ayıp oluyor Senin içinden geçeni ben biliyorum. Çünkü sen eski günlerin özlemi içindesin. Sen istiyorsun ki Bursa’da eskiden bazı yanlışlıklar yapılmıştı ’Ah ne de güzel olmuştu. Nerden çıktı bu adam şimdi? Doğru düzgün kongre yapmaya çalışıyor’ diye bana çakmaya çalışıyorsun. Bana çakılmaz arkadaş? Ayağını denk al. 22 Nisan’dan sonra seninle daha rahat konuşuruz."
( Merak ediyorum basın meslek örgütleri ne diyecek. Sesini çıkarabilecek mi ? )
Anlatamadım
Ne kadar uğraşsam da anlatamadım ne kendimi, ne derdimi.
Acizliği sevdiğime ver, hani insanlar vardır belli edemez duygularını, ondan say beni.
Anlatamadım kendimi, hani insanlar vardır hiçbir şey yokken ağlayabilirler ya, garip ve zayıf görme beni yüreğime ver.
İçim dışım zift karası,
Bakışlarım şaşkın…
Ne zaman nereden gelebileceğini bilemediğim sözlerine alışamadığım için affet beni.
Sarhoşluğuma ver, hani seni uçsuz bucaksız denizlere kadar taşıyabilecek yüreği olan benim sarhoşluğuma,
Seni çok sevdiğime ver, seni sevmeyi gösteremeyen iki gözüm için.
Ağlayan gözlerime say, seni kadar sevdiğimi gösteremediğim için…
(Bir Gazetecinin Aykırı Dünyasından. Erol Karaer)
Hedefler güzel …
Orduspor kulüp başkanı Nedim Türkmen bir dizi açıklamalarda bulunarak 5 yıllık süreç içinde ki şampiyonluğumuzdan transferlere kadar her şeye değinerek başarımızın mimarı Orduspor taraftarı demiş.
Ağzından bağlı olanların soramadıklarını halisane (içtenlikle ) sorarak öğrenmek istiyorum.
Yaklaşık 2,-2,5 ay içerisinde yeni transferleri de halledeceklerini söylüyor başkan insan seviniyor.
Ama daha önce aldığımız ve bir şekilde yollarını ayırdığımız veya kiralık verdiğimiz bu futbolculardan kaç lira zarar ettik veya kulübün kasasına kaç lire girdi hiç onlardan bahsetmiyorlar.
Bankalardan alınan krediler kaç lir bunu paylaşmaktan kaçınıyorlar?
Orduspor kulübünün veya direk olarak başkanımızın bunları kamuoyu ile paylaşması gerekmiyor mu ?
O…tan işler olunca aslan kesilenler bu tür kamuoyu tarafından dillendirilen konuları niye yüksek sesle sormuyorlar konuşmuyorlar?
Başkan veya kulüp Açıklama yapar yapmaz hiç önemli değil. Ben yeri geldiğinde sormaya yazmaya devam ederim.
Çünkü ben bir Orduspor taraftarı olarak bunları öğrenmeyi kendime hak olarak görüyorum.,
Eğer Orduspor’un başarısı başkanın dediği gibi Taraftarla geliyorsa taraftarların istek ve taleplerini göz ardı edemezsiniz. Yaptığınız icraatları saklayamazsınız.
….
Orduspor kulübü centilmen ligde dereceye girebilse en azından 3 olsa 1 milyon tl ödül alacak.
Kalan maçlarda bu olabilir mi olabilir.
Orduspor yönetiminin bu konuda futbolcuların ve seyircilerin dikkatli olmasını isteyerek çağrıda bulunabilir.
Dereceye girilirse alınacak parada futbolcuya dağıtılabilir.
Hem Çentilmen takım olarak isim yaparız hem de futbolcularımızı memnun ederiz.
Benimkisi sadece bir görüş.
….
Unutulmasın ki yukarıda yazdığım ve yanıt beklediğimiz sorular sadece bizim değil çok sayıda taraftarımızın da merakını uyandırıyor.
O’ kan
EROL KARAER
Afganistan ‘da akan O’kan dün yüreklerimize yürüdü.
Aslında tam O’kan dan tam 12 si akıyordu yüreklerimize…
Ordu merkezde toprağa verilen Okan Melikoğlu için düzenlenen törende vatandaşların arasındaydım.
Herkes birbirine Afganistan ile bir şeyler anlatıyor genelde ‘Ne işimiz var’ tartışması çıkıyor ama sonuçta giden canlar için ahlanıyor vahlanıyor…
Kazanın kader olduğuna inanan insanlar huşu içinde dinliyorlar söylenenleri. Arada bir gençler ‘şehitler ölmez vatan bölünmez’ sloganı atıyor.
Bir ara ‘ Biz biz biz, Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diye haykırıyorlar … Alandan destek için cılızda olsa alkışlar yapılıyor.
…..
Fatsa’da ki cenazeye katılamıyoruz. Soy ismi Bağdatlı ama şehit olduğu yer Afganistan… Şükrü Bağdatlı’nın cenazesine de Fatsalıların katılarak canı gönülden helalleştiklerini öğreniyorum.
…..
O’ kan Afganistan’dan Ordu’ya doğru akmış göl olmuş her taraf.
Yüreğimiz yanıyor, çaresiziz, üzgünüz ve asabiyiz, sinirliyiz, öfkeliyiz…
Okan ve 11 arkadaşı daha Afgan’da şehit düştü.
Vatan toprağına gömdük onları… Toprak bile O’kanlara doyamadı…
En büyük asker…
Afgan şehitlerimizi bu gün Ordu’nun vatan topraklarına emanet ediyoruz.
Yeni bir tartışmanın kucağında bulduk kendimizi.
Gündem öyle bir değişiyor ki inanın şehitlerimizi toprağa verdiğimiz saatlerde bile birileri çıkıp bir şeyler yapıp, söyleyip gündemi değiştirecektir yine?
Sonuçta giden gidiyor ve ateş düştüğü yeri yakıyor.
Yine böyle bir zamanda şehit haberleri gelmişti 10 yıl önce filandı.
Tarkan’ı yine bir şepit haberleri sırasında bir gazinoda askerlik yapmak üzere uğurluyorlardı. En büyük Asker bizim asker diye.
Tarkan Askeri gazinolarda şarkı, türkü söyleyip askerliğini bitirdi.
O zamanlar bir yazı kaleme almıştım. Daha sonra yayınlanan ( Bir gazetecinin aykırı dünyası’ adlı kitabıma da koymuştum.
Şehitleri uğurlarken yeniden sayfalarımda yer vermek istedim.
…….
Elleri titriyordu anamın...
Küçük kardeşim bakıyordu boş gözlerle...
Elleri titreyen anam, boş boş çevreye bakan deprem vurgunu küçük kardeşim, çocuğum, bu ülkenin yarını ...
Saramadılar biliyorum acını, saramadılar yaranı .
Nasıl sarılsın ki; hırsızların ve onlara göz yumanların ve sözde bu ülkenin yöneticilerinin basiretsiz yönetiminin altında kaldı, kocası, kızı, torunu...
Ve sen anam, büyük medyanın büyük kanallarında Tarkan’dan sonra haber oldun...
Ve anam, biliyorum ki Samandağı’nda şehit verdiğin oğlun “ En büyük asker “ olamadı da , Tarkan “ En büyük asker “ oldu.
Biliyorum, hissediyorum, titreyen ellerin değildi, yüreğindi, isyanındı...
Paylaşım
Geçtiğimiz gün posta kutumuza bir yazı düştü.
İçten, bir çoğumuzun bile bilemediği cinsten bir yazı bir hatırlatma idi.
Paylaşmazsam içim de bir uhde kalırdı.
Paylaşıyorum.
Sizde paylaşın dostlar. (Çanakkale Zaferi üstüne)
…..
Hey onbeşli onbeşli, Tokat yolları taşlı !!! (Bu türkü ile oynar mısınız?)
|
|
Ayağa kalkın, ellerinizi iki yana açın.
Sağ ayak sabit, sol ayak müteharrik olacak şekilde göbek atarken, parmaklarınızı da şıkırdatmaya başlayın.
Farz edin ki, güzel ve oynak bir türkü çalınıyor.
Şıkırdatın parmaklarınızı, "Oh...Oh..."
Göbek atın.
Hani nişanlarda, düğünlerde, eğlencelerde millet toplu halde ve büyük bir neşeyle göbek atar ya… İşte öyle…Farz edin ki, Tokat yöresinden bir türkü çalınıyor.
“ Hey Onbeşli Onbeşli,
Tokat yolları taşlı,
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı”
Hatırladınız değil mi ?
Peki, bu türkünün Çanakkale ile ilgili olduğunu, içinde büyük bir dram sakladığını daha önce duymuş muydunuz?
Müziği pek coşkulu, çalınınca herkesi ayağa fırlatan bu oynak türkü, Çanakkale Muharebeleri sırasında, askere alınacak kimse kalmayınca, Hicrî 1315/ Milâdî 1899 doğumluların 15,5 yaşında askere çağrılmaları üzerine yakılan türküdür.
Bu türkü bir faciayı anlatır.
Bakın sözlerine…
“ Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı.”
Hadi bakalım, şimdi yine parmak şaklatıp, oynayın(!).
Bitmedi, türkünün hikayesi daha da ilginç…
Hediye, Tokat eşrafından kendi halinde bir ailenin tek çocuğudur.
Civar köylerden birinin saygın ailelerinden birinin oğlu Hüseyin ile Hediye, birbirlerine sevdalanırlar.
Ancak, yaşları evlilik için küçüktür.
Her iki aile, gençler arasında sadece söz kesilmesine ve çocukların evlilik yaşına gelinceye kadar beklemesine karar verirler.
Şerbetini içerler, sözünü keserler.
Hüseyin, endazesi on yedi kuruşa mor kadifeden fistanlık kumaş alır Hediye'ye. Boynuna gümüş hamaylılar, alnına Hamidiye paralar takar. Nişan gecesi Tokat'ın kadınları toplanır kız evinde, bakır tepsilerin arkasını tıkırdatarak oynarlar.
Ne var ki, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Muharebeleri başlar.
Askere giden gider, fakat cephenin taze askere ihtiyacı vardır.
1315 doğumlular da askere çağrılır.
15,5 yaşında gençler kışla yolunu tutarlar.
Bizim küçük delikanlı Hüseyin de askere gidenler arasındadır.
Genç sevdalılar, birbirlerine kavuşamadan ayrılmak zorunda kalmışlardır.
Bir süre sonra, cepheye gidenlerden haber kesilir.
Aradan zaman geçer.
Hüseyin’den haber yoktur.
Gel zaman git zaman sonra, Hüseyin’den haber alınamayınca, öldüğüne hükmedilir ve Hediye, yörenin varlıklı adamlarından biriyle evlendirilir.
Ne var ki, bu varlıklı adam, bir süre sonra ölür.
Dağlarda yaşayan eşkıyalar, zengin kocasından altın kaldığını düşünerek, yalnız yaşayan genç dulun evini basarlar, bu arada genç kadını da dağa kaldırırlar.
Kısa süre sonra, Hediye’nin kötü yola düştüğü haberi yayılır ortalığa…
Devam etmeyelim, burada bırakalım ve türkünün sözlerini bir kere daha hatırlayalım:
Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı.
Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
Fistan aldım endazesi on yediye…
Gidiyom gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sevdiğim pek küçümen
Koyup da gidemiyom.
Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
Fistan aldım endazesi on yediye…
Giderim ilinizden
Kurtulam dilinizden
Yeşil baş ördek olsam
Su içmem gölünüzden.
Bu türkü çalındığında, benim içim titrer, ürperirim.
Çanakkale’de verdiğimiz şehit evlatlarımızı düşünürüm.
İçim acır.
Son günlerde, sık sık şehit haberleriyle karşılaşıyoruz.
Subay, astsubay, er...
Vatan evlâtları, ülkeleri uğruna, Türk Milleti uğruna can veriyor.
Anadolu’nun çoğu evinde göz yaşı var, hüzün var.
Analar, babalar, kardeşler...
Gencecik yavuklular ağlıyor.
Bebeler, olayın farkında değil...
Babalarını bekliyor, gelecek diye…
Dualar okunuyor, eller gökyüzüne açık…
Gözler yaşlı…
Sessizlik var, çoğu evde…
Acı var, bitmeyen tükenmeyen…
Öte yanda…
Televizyonlarda...
Tüm boş vermişliğiyle...
Millet göbek atıyor.
Ne diyeyim?
Burnumun direği sızlıyor, içim yanıyor.
|
Hayret bir şey!
Orduspor Beşiktaş maçında yok şöyle küfür edildi yok, yok şöyle kötü tezahürat yapıldı diyerek mangalda kül bırakmayanlara en güzel yanıt (Hayret bu arada) Federasyondan geldi.
Futbol Federasyonu Disiplin kurulu, gözlemci tarafından Beşiktaş Maçında saha olayı, çirkin ve kötü tezahürat gerekçeleriyle sevk edilen dosyaları ve görüntüleri inceledi ve her iki konuda da cezaya tayin olmadığına karar verdi.
Uzun süreden bu yana ilk defa bu konularda Orduspor ceza almadı.
Ama bazı işgüzarların başta gözlemciler olmak üzere bazı sunucu ve eyyamcıların yüzleri kızarmıştır herhalde.
Orduspor’un rengi gibi mos mor oldular.
Öyle atıp tutmaya benzemiyor bu iş.
İstanbul kulüplerinin maçlarında edilenleri görmeyip Orduspor taraftarına ve özellikle Orduspor’un bayan taraftarlarına dil uzatmak kimsenin hatta değildir. Lig tv spikeri bunları söyledin peki Gençliğe Hitabe okunurken neredeydiniz? Niye tek kelime bile etmediniz:? Tabi oturup keyifle kol böreği yiyorsunuz!!!
Ne olacak size…
Onlar dilemez ama, ben onların adına Orduspor’un taraftarlarından, özellikle bayan taraftarlarından özür diliyorum!!
…
Söz Orduspor - Bekiştaş maçından açılmışken bir not daha düşelim .
Maçı seyreden protokol mensuplarına özel ambalajında Orduspor atkılar masalarının yanlarına konuldu.
Bir kişi de alıp boynuna takmadı. Nedense.. Herhalde İçişleri Bakanı İdris Naim şahin ellemeyince protokolde elemeye korkut.
Daha sonra İstanbul’da Beşiktaş’ın A.Madrid ile maçı vardı. Bakanımız burada Siyah beyaz atkısı ile tribünlerde yerini almıştı.
Demek ki Avrupa maçı olunca takılıyormuş bunlar.
Veya Bakanın Beşiktaşlı olduğunu bilenler Orduspor atkısına korkudan mı elini süremedi!!!
….
Neredeyse yüzyıl önce Yemende, Balkanlarda şehit düşen Türk çocukları, şimdilerde ise emperyalist güçlerin emrinde şehit düşüyor.
Bakalım devletimiz kaçakçıya verdiği tazminatın kaçta kaçını verecek?
Ne diyeyim
Ordu Özeli İdaresi ile ilgili yazdığımız yazılarda Müdürlük kelimesini kullandık diye sitem etmiş yetkililer.
Ne diyeyim bizim çocukları aramışlar onlarda tamam demiş.
Ya Müdürlük desem ne olur demesem ne olur…
Sizin haberlerinizi internet sitesinden alıp haberi haber gibi yaptığımız için mi suçluyuz.
Desek ne olur demesek!!!
Arayıp da teşekkür edecekleri yerde kızıyorlar.
Tamam Ordu Özel İdaresi deriz. Ama önce bir teşekkürü çok görmeyin.
Teşekkür edin ki biz yapmaya devam edelim.
Sonuçta bizim gibi gazetecilere teşekkürü borç bilenler ufak ayrıntı ile bizi de kendisini de yormasın.
Beyler sizden başka bir şey beklemiyoruz.
Sadece teşekkür yeter bize….
Sizin yazdıklarını haberleştirip sayfalarımıza koyuyoruz.
Lütfen bize de sahip çıkın ve kendinize sahip çıkın!!!
( Dip not bizim yazı işleri müdürümüz Neşe kendisi gibi hanım hanımcık dinlemiş sizi. Allah’tan telefona ben çıkmamışım!!!!)
….
Orduspor Beşiktaş maçında birileri başta Lig TV sunucusu olmak üzere bir şeye dikkat çekmişler.
Sözde bayanlar tribününden anormal küfür edilmiş.
Tabi iş Ordu olunca söylemesi de yazması da kolay.
Ulan FB, BJK maçlarını bayanlara oynarken edilen küfürleri kora halinde hiç mi duymadınız.
Edildi dediğiniz küfürlerin süresi 30 saniyeyi bile geçmedi.
Ne diyelim içimizde ki İrlandalılar ile birlikte kendi halkımızı kötülemek için elimizden gelini yapıyoruz.
Üstüne üstlük bu tür şerefsiz provokasyonlara perim vererek…
Yazık konuşulacak o kadar çok şey varken delikanlı harbi kızlarımız gündeme oturtulmaya çalışılıyor!!!
Değişik bir insan
Köy Hizmetleri, Karayolları seferber oluyor yollar açılıyor Çambaşı’nda bir tesiste yapılan programa katılıyor.
Sabaha kadar türkü şarkı söylüyor sabah kalkıyor kar topu oynuyor falan filan.
Konuşmaları hitap tarzı ve benzetmeleri ile de değişik bir insan .
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’den bahsediyoruz.
İçişleri bakanı olunca abartılan güvenlik tedbirleri can sıkıyor.
Çay salep içmeye yollar saatlerce kapatılıyor.
Haberi olunca da yapmayın diye söylendiğini belirtiyor.
Bir sonra ki gelişte yine ayni görüntüler yaşanıyor.
Belki bizim yörenin insanı bu yüzden rahat davranıyor.
Ama gazeteci arkadaşlarımızdan aldığımı bilgilere göre rahat çalışıyorlar rahat görüşebiliyorlarmış bizim Bakan ile..
Ha bu arada Bakanın prestij meselesi olabilecek olan Kuyumcu soygunu da çözülmüş gibi.
Kesin açıklamaların bu günlerde yapılması bekleniyor.
Dediğim gibi muhalefet kullanırdı bunu.
Çözülmezse de Vilayette güvenlikte tedirginlik yaşanır uzun süre rahatsız olunurdu.
…
Orduspor’un seyircisinin tribünleri doldurması yaygın basında taktir topluyor.
Orduspor yönetimi de futbolcuların ağzından yazılmış bir pankart ile Beşiktaş maçı öncesinde taraftarına teşekkür etti.
Bu sezon bir bileti daha yüksek tutulmuş bir maç daha kaldı.
Trabzonspor maçı.
Yönetimin taraftara gerçekten teşekkür edip etmeyeceğine o zaman bakacağız.
Bakalım Trabzonspor maçının bilet fiyatları daha önce açıklandığı gibi mi olacak yoksa, seyirciye müteşekkir olan yönetim bunun sözde olduğunu mu gösterecek.
Mal edinemezsiniz!!!
“Kadınların çalışmasını yasaklardım.” , “Cuma gününü tatil yapardım.” , “İki kadınla evlenmeyi serbest bırakırdım” , “Genelevleri kapatır, hayat kadınlarını sabıkalılarla evlendirirdim.Boğaz köprülerini trafiğe kapatır üstlerine dükkanlar, restoranlar kurardım” , “Gece sokağa çıkmayı yasaklardım” , “Fazla mesaiyi yasaklardım” , “Ziraat Bankası hariç bütün bankaları kapatırdım.Hafta tatilini Perşembe ve Cuma günleri olarak ilan ederdim. Perşembe günü namaza hazırlık yapılsın, Cuma günü ise ibadet edilsin, insanlar şarj olsun” , “Dini bayramlar harici tüm resmi bayramlarda tatilleri kaldırırdım. 23 Nisan'ı ev hanımları kutlasın, 29 Ekim'e bir avuç protokol gitsin”, “Genel evleri kapatırdım, burada çalışan hayat kadınlarını bir yerde toplar, onları sabıkalılar ve uyuşturucu madde kullananlarla evlendirirdim” , “TOKİ'ye binlerce konut yaptırırdım. Bu konutlara fakir yerleşim bölgelerinden genç erkekleri ve genç kızları yerleştirir, birbirleriyle evlenmelerini şart koşardım” , “İstanbul'u Başkent yapardım” , “Tüm vatandaşlara çipli birer kimlik verir, onlar hakkındaki her türlü bilgiyi kaydederdim. Tüm vatandaşları fişlerdim” , “Hacker'lardan oluşan özel bir ekip kurardım”
……
Aha yazdılar
Düne kadar bunları yazabilirler miydi?
Hayır hayır.
Şimdi intikam ve kin duygusu ile kitap bile yazıyorlar.
Kim yazıyor:
Fazilet Partisi'nde Meclis Üyeliği ve parti yöneticiliği yapan, AKP'nin ilçe teşkilat kurucuları arasında yer alan Erol Okutucu
Yazacaklar tabi uyuyan millete karşı bunlara yazacaklar ki millet iyice uyusun.
Necip Türk milleti bunların hepsini anlıyor değil mi ?
…..
Orduspor’un Beşiktaş maçında Hakemin birinci yardımcı hakem ile iş birliği yaparak 3 puanını gasp edişini Türkiye gördü. Hemen hemen bütün yorumcular penaltı penaltı, ofsayt pozisyonunu ise kesinlikle kabul etmediler.
Peki Culio ile Gosso’nun yaptıkları.
Bütün Türkiye’ye malzeme olduk. Maçı katleden hakemlerin bile neredeyse önüne geçecekti.
Orduspor katlediliyor.
Peki sorumlusu kimler biliniyor mu ?
Çin çin ve Orduspor
Çin çin… Birileri kadeh kullanırken Cin Cin der de, ben Çin çin diyorum.
Ordu Valisi Ve Belediye başkanı Çin’e gitmiş ne oluyor diye merak ediyorum.
…
Bu arada emniyet kuyumculara niye tedbirinizi almadınız diyor. Bu arada emniyet vatandaş dikkatli olsaydı biz daha iyi iş yapardık diyor.
Al birini vur ötekine.
Ben yazdım emniyet ne yapabilirdi? Kuyumcular ne yapabilirdi?
Sen şimdi milyonlarca liralık malını korumak için hata ediyorsun sonra da sigorta veya başka bir şey diyorsun.
Eeee Emniyet Müdürüm sen çıkıp ta vatandaş nerde diyorsan orada dur diyelim bakalım.
Bizde emniyet ne yapacak derken sizi kollama adına değil gerçek adına bir şeyleri ortaya koymaya çalışırken Vatandaş dikkatli olsu bu işler olmazdı demenin manası yok.
….
Şimdi ben olaya bir başka yönden bakmak istiyorum.
İçişleri Bakanı Ordu milletvekili.
Bölgesinde artan asayiş ve faili meçhul olaylar karşısında muhalefet şunu sorsa ne diyebilir?
Eş bakan sen daha memleketine sahip çıkamıyorsun içişleri bakanı olarak Türkiye’ye nasıl sahip çıkacaksın.
Böyle olunca Vali’nin de Jandarmanın da Emniyetin de işi çok zor vallahi.
Diken üstünde oturmaya devam edecekler.
Dilerim, Kuyumcuyu soyanlar ve mallar bulunur.
Yoksa son model jiplere binip, son model yaşayıp sonrada 3-5 liranın hesabını yaparak malını sahipsiz bırakırsan vallahi kimse ‘Eyvah’ demez.
Benden yazması.,..
…….
Orduspor 45. Yıl pastası kesmiş etkinlik yapmış falan filan.
Kime haber verdiler kimle yaptılar bilemiyorum.
Benim haberim olmadı… Olsaydı orada bulunmak isterdik.
Ama dediklerimiz çıkıyor.
Orduspor’u sürekli yalnızlaştırma yanlışına düşenler şunu unutmasınlar ki burası kimseye kalmadı kalmayacak.
Gerçek olan ben ve benim Orduspor sevdamdır.
Bizi bunlardan uzak tutmaya çalışanlar utansın…
Hayata bakış
Kar yağışının yoğun olduğu yüksek ilçe ve beldelerde Belediyeler ve kaymakamlıklar adeta büyük bir mücadele içinde.
Son 10 yılın en ağır kış şartlarının yaşandığı ilimizde ilçe ve beldelerin durumlarını bazı küçük haberlerde alabiliyoruz.
Allah kolaylık versin demekle olmuyor.
Yüksek ilçe belde ve köylerde ki durumlara biraz daha ilgili olmak gerekiyor diye düşünüyoruz.
…..
Kar yağışı sonrasında bu hafta içinde Meteoroloji sürekli olarak don uyarısı yaptı.
Kar’ın etkili olduğu bölgelerde fındık dallarının kar altında kalması don olayının etkisini biraz olsun azalttı.
Ama her şeyin avantasına alışmış bazıları ise hala don sigortası olayının farkında bile değil.
Cahilin biri hala diyor ki “AK parti fındık donsa da biz don sigortası yapmasak ta bize zararımızı tanzim eder.”
Dedim ya alışmışlar avantaya, ölünce bile gelsin devlet bizi kaldırsın diyecekler.
….
Ordu Valisi Orhan düzgün ile belediye Başkanı Seyit Torun Çin’e gitmiş.
Belki biz gazeteciler olarak nasıl ve niçin gidildiğini biliriz az buçukta; merak ettiğim Ordu Valiliği ile Ordu belediyesinin bu gezilerle ilgili olarak bir haber yayınlamaması!!!
Herhalde gezi bitince açıklamalar yaparlar!
…..
Fındıkta Masal sürüyor başlıklı yazımız üzerine bazıları hatırlatma açısından büyük memnuniyet duyduklarını belirttiler.
Biz bize düşen görevi yaptığımızı belirtiyor bazılarına hatırlatma yapmanın yararlı olduğuna inanıyoruz.
Kısacası kimse bize masal anlatmasın.
Kıyamete kadar!!!
Nazlı Ilıcak deyince gerisini nasıl doldurursanız doldurun. Cemaati övmek sözde kara propaganda yapanları eleştirmek için kitap yazan Ilıcak biliyorsunuz Sabah gazetesinde yazıyor.
Yandaş medyanın en yandaş kalemlerinden biri olan Ilıcak’ın yazdığı kitabı Doğan yayıncılık basıyor. Yani Aydın Doğan grubu.
Bu girişten sonra internette yer alan bir yazıyı paylaşıp bu nasıl ilişki demeden yorumu size bırakıyoruz.
Nasıl başarıyor bilmiyoruz ama Nazlı Ilıcak duruyor, duruyor turnayı gözünden vuruyor. Her devirde bir şekilde "kanaat" önderi, bir şekilde "popüler" isim olmayı başarıyor... Nice iktidarlar geçip giderken, onun "iktidarı" her daim sürüyor.
Buyurun işte...
Bir kitap yazdı hem medyada büyük ilgi gördü hem cemaatin gözdesi oldu. "Her taşın altında The Cemaat mi var?" kitabıyla cemaatin üzerindeki kara propaganda rüzgarını dağıtan Nazlı Ilıcak, Gülen medyasının ilgi odağı oldu.
Samanyolu TV kapılarını ona açtı ve "Sadece Gerçekler" programında kitabını uzun uzun tanıtmasına fırsat verdi. Radikal'e verdiği söyleşi Fethullah Gülen'in (fgulen.com) sitesinde manşet oldu.
……….
Şimdi birilerini 28 Şubat’ın celladı olarak görünce aklımıza eski günler geliyor.
Gülen’in övgü dolu sözlerini her gazete manşet yapmış hatta gazetesi Zaman günlerde bunlardan söz etmiş, Erbakan’ın istifasının doğru olduğuna vurgu yapmıştı.
Yeni Akit ile Zaman’ın u günkü tavırlarını görünce 29 Şubat cellatlığının yanı sıra kelle avcılığı da yapıyorlar gibi geliyor bana.
Sonuçta bunlar sütten çıkmış ak kaşık.
Fırsat bulurlarsa ne yapacaklarını gösterdiler.
Nasıl ki kinini unutma diyenler, kinlerini unutmadıklarını gösterdiler ki. Bunların kini herhalde 28 Şubat için söylenen bin yıl sürecek söyleminden de daha ağır olacak.
Çünkü bunların ki Kıyamete kadar sürer!!!
Olaylara bakış
Geçtiğimiz günlerde ülke genelinde dağıtılmaya başlanılan ve CHP Kahramanmaraş Milletvekili CHP Milletvekili Durdu Özbolat’ın gazetesi Yurt’ta bir haber yayınlandı.
Meğerse bu Buz pisti işini yapan Ünyeli bir hemşerimizmiş.
Biliyorsunuz Ordu’da da kuruldu.
CHP’li gazetenin yazdığına göre yandaş işi imiş. Demek ki bizim CHP’li belediye de bu işe bir şekilde yandaş olmuş.
Ne diyelim okumayanlar için haberin bir bölümü benim köşede paylaşayım bari!!!
İstanbul’daki AKP’li ilçe belediyeleri “buz pateni” sevdasına kapıldı. Mobil olarak kiralanan buz pistleri için peşi peşine yapılan 8 ihaleden 6’sını 639 bin liraya İmam Hatip’li Yusuf Kara aldı.
………
Ordu'nun Ünye İlçesi'nde 1964'te doğan Yusuf Kara, Üsküdar İmam Hatip Lisesi’nin 1985 mezunu. İmam Hatip Mezunları Derneği’nde (ÖNDER) genel başkan yardımcılığı yaptıktan sonra katsayı ve türban sorunu nedeniyle Avusturya’ya okumaya giden öğrencilerin kurduğu Wonder’in genel başkanı oldu.
İstanbul’un AKP’li ilçe belediyeleri buz pistine merak saldı. AKP’li belediyeler mobil buz pisti ile ilgili 8 ihale yaptı. Bunların altısını Yusuf Kara, ikisini ise Yapı Havuz Sistemleri firması üstlendi.
….
Bu kısa bilgilerden sonra AKP hemşerimizin her kanattan siyasi partilere hizmet etmeye devam ediyor ve bunda da başarılı oluyor.
Ya Allah’ın hem bu kullarına yürü ya kulum diyor nedense!!!
…..
Trabzon fındıklı ekmek konusunda Ordu ve Giresun’a fark atarak büyük sükse yaptı.
Trabzon etkinlikleri 3.sünde yapılan fındıklı ekmek ikramı ile fındığın anavatanı olduğunu iddia eden Giresun ve Ordu’ya fark atan Trabzonlular yakında Fındığın anavatanı biziz deyip tescil alırsa da şaşırmamak gerek.
Esas şaşırmamız gereken ise aşağıda ki bölüm:
TTB Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Güngör Köleoğlu, 2009’dan beri sürdürülen proje kapsamında TOBB’nin de desteği ile 3 tona yakın fındık ununu ücretsiz olarak dağıttıklarını hatırlatarak, “Türk halkının temel ve en çok tükettiği gıda maddesi olan ekmeğe fındığı sokabilmek için tanıtım amaçlı çalışmalarımız etkili olmuştur. Artık herkes fındıklı ekmekten söz ediyor. Türkiye’nin çeşitli illerinde de üretiliyor. Ankara’daki etkinliklerin tanıtıma büyük katkısı oluyor. Etkinlikler yapıldığı sürece fındıklı ekmekle katılmaya devam edeceğiz” dedi.
Peki bunlar bunu yaparken fındıktan avanta lavanta her türlü yolunu bulanlar ne yapıyor?
Tarih yazacak elbette bunları.
Hiç kaçış yok!!!
Ya işler böyle!
İnternette Ordu Hayat gazetesinin sayfasına girer istediğiniz gibi haberleri okursunuz.
Kim yapar bu siteyi kim bunu ayarlar diye düşünmezsiniz.
Sadece okursunuz.
Gazetemizde aynen öyledir.
Bu emeğin altında kimler vardır siz bilmeye bile ihtiyaç duyamazsınız.
Bir köyde bir insan bunları yapıyor dersem inanamazsınız değil mi?
Köyü möyü yok ama insanlar bunları size hizmet için kusur bile etmiyor
Sabahın köründe 8’de uykudan kalkıyor ve size bunları okutmak için çaba gösteriyor.
Bizim adamımızın ismi FURKAN TOMAKİN bilemediniz değil mi ?
Ben adını bilemem ama face , tivitir (benim için kelime yanlışlığımı kabul edin!) ama o yapıyor.
Bu memlekette gazete okuyun diye bas bağırdığımız ortamda o günlerini veriyor.
İnternetten okuduğunuzu birde bayilerden okuyunuz
Bizim çocuklar sizi seviyor …
………
Köyden falan derken Furkan ağbi ne demek istiyorsun diyerek gönül koydu.
La kardeşim teknolojinin yeri yurdu olmaz demeye getirdim dedim de gönlünü alabildim.
Yeni nesil hem de alıngan.
Tabi teknoloji ile bu kadar iç içe olup her istediğinizi istediğiniz bir şekilde yaptırınca araya giren benim gibi dinozorlar! Arıza verdiriyor…
……
Şaka bir tarafa gelelim bizim konuya.
Alman firması REWE’nin gelişmelerini Ünal yıldız’ın kaleminden okumak için sabırsızlanıyoruz.
Umudum büyük.
Fındık ve turizm konusunda gelişmeler yaşarsak bundan Ordu ili de gerekli paylarını en iyi şekilde alacaktır.
Dediğim gibi bu memleketin Donkişotlara ihtiyacı var.
Toplum istemese de onlar kendiliğinden ortaya çıkıp kendilerini harap etseler de topluma ışık oluyorlar.
Açız aç!!! (Acıyanın)
Anadolu Ajansının geçtiği haber veriler Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonunun resmi bilgileri.
Açlık sınırı 974 lira yani asgari ücretin çok sayılabilecek üstünde bir rakam..
Yani milletin çoğu aç.
Hala birileri çıkıp şöyle büyüyoruz böyle büyüyoruz diyor.
Doğru büyüyorlar. Tröstler, holdingler para babaları büyüyor.
Öbür tarafta ise memurun işçinin, dulun yetimin borcu büyüyor, kıçında ki yama artık çıplak yerini örtmüyor.
Utanmadan bazı dönek liboşlar, uzman geçinen yol göstericiler rakamlarla oynayarak büyümede şöyleyiz böyleyiz deyip duruyorlar.
Günlük ödememiz gereken faizin kaç milyon dolar olduğunu cari açığın nereye çıktığını, ithalat ile ihracat arasında ki uçurumun ne olduğunu belirtmiyorlar.
……
Ordu’da ne oluyor.
Millet kredi kartı ile geçinmeye çalışırken, elden faizcilik büyüyüp gidiyor.
O kadar büyüyorlar ki şehrin dört bir yanına mağaza açabiliyorlar.
O kadar büyüyorlar ki çek kırmaktan anaları ağlıyor!
Peki ne olacak bu düzenin sonu…
Sıka sıka nereye gideceğiz.
Sıka sıka bir yerler patlayacak o belli.
Ama bu patlama nereye nasıl hasar verecek bilemiyoruz.
Ancak hasarın en büyüğün alacak olan fındığın gözüne bakıp yatıp yuvarlanan suya sabuna dokunmayan üreticiyim diye geçinenlere olacak başta.
Sonra da ağlayacaklar.
Ulan size acıyanın….
Bir şey olmaz!
Alkollü içki satan işletmeleri isim isim isteyen Cevdet Erdöl, gelen tepki üzerine ikinci yazıda bu talepten vazgeçti.
'Kim içki satıyor' TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanlığı, 22 Aralık 2011'de Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu'na (TESK) resmi bir yazı göndererek, alkollü içki satan büfe, bakkal, market, birahane ve içkili lokantaların illere göre listesini istedi.
Haberin bir bölümü böyle.
Cevdet bey zahmet etmeyin bunlara gerek yok.
Kime sorsanız delikanlı gibi bize el kaldırır.
Gıybet, dedikodu yapmaz.
Din kisvesi altında her türlü naneyi yemez onlar.
…
Arkadaşlar diyor ki bu memlekette bir şey olmaz.
Olup olmayacağına ben çoktan karar verdim.
Hele ki Ordu’da hiçbir b olmaz, olmadı olmayacakta…
Herke birbirinin peşinde , ayağından çekmeye çalıştığı bir ortamda kim kimin sorunu ile ilgilenecek.
Bu toplumun ögesi olan insan okumadıktan ve sorgulamadıktan sonra ne olabilir ki?
….
Fiskobirlik’te ki kıyım sürerken yeni kıyımlarda geliyor.
Ancak Ordu’dan ses bile çıkmıyor.
Fındık konusunda da ayni olaylar devam ediyor.
Giresun kendine ve malına sahip çıkıyor.
Trabzonlular fındıklı ekmekle hava atıyor.
Bizimkiler Fındığın baş şehriyiz diyor ama hiçbir halt yemiyorlar.
BENDEN DE SORU?
Ordu Valisi Orhan Düzgün gazetecilerle buluştuğu toplantıda Ordu Giresun havaalanı ismi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada Ordu / Havaalanı isminin uygun görüldüğünü bundan sonra bunun tartışmaya gerek olmayacağını söyledi.
Daha önce yazmıştım. Ordu - Giresun havaalanı ismi yerine başka isimler önerenlere Ordu - Giresun isminden niye rahatsızlık duyduklarını söylemiştim.
Birileri peki Recep Tayyip Erdoğan isminden niye rahatsızlık duyulduğunu sorabilir diye yanıtımı hemen veriyorum.
Siyasi bir kişiliğin isminin verilişinden rahatsızım.
Çünkü bu ülkede kutuplaşmaya neden olabilecek olaylar siyasetten kaynaklanıyor ve ayni kaynaklar bunu körüklüyor.
Şimdi ben ters bir soru soruyorum.
Bu isimleri söyleyenler Ordu - Giresun isminde niye rahatsız oluyorlar.
Açıklasınlar da rahatlayalım!!
…..
Vergi haftası etkinlikleri başladı.
Türkiye’de şu bir gerçek ki bi alışkanlık ve görüş değişmemiştir.
Vergi verenden alınır.
Yani kümeste ki kazlar yolunur.
Ne yazık ki yıllardır bu ülkede tek başına iktidar olan hükümet bile bunu sağlayamadı. Sağlamadı.
Pırlantada 0 kdv yıllardır tartışılıyor.
Ama hükümetten tık yok.
Pırlantada büyük işler yapanların isimleri ve hükümete yakınlığı belli.
O yüzden Vergi haftaları ancak önü sonu olmayan işlerle uğraşmakla geçer.
Anadolu’da ki vergi etkinliklerine katılıp bir şey yapmak isteyenleri ayrı tutuyorum. Çünkü yukarıdan program gönderiliyor şunu bunu yapacaksınız diyorlar onlarda yapıyor.
…..
Bir soruda bu memlekette lümpen, yandaş, muhafazakar , kul hakkı yeme konusunda titiz kişiler. Liboş, dönek solcular. Hocalı katliamı hakkında yıllardır ne yaptınız?
Ekmeğe kdv’nin sıfır olmadığı yerde pırlantanın kdv’sinin sıfır olması konusunda ne konuştunuz ne yazdınız?
Hikayeler
Erol Karaer
Ç evre yolu yapımına başlanacağı haberini okuyunca aklıma yıllar öncesi geldi.
Kumbaşı – Bolaman arasında ki otoban yapılırken Çevre yolu da gündemimizde devam ediyordu.
Zamanın Enerji ve Üabi Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’e yapım çalışmalarını denetlediği zaman ‘ Sayın bakanım otoban yapılıyor. Siz tek başınıza iktidarsınız. Gelin şu çevre yolun ihalesini de yapın. Burada ki mevcut şirketler bütün ekipmanlarını getirmişken bu ihaleye girer yolu da çok ucuza getiririz devlet kazanır’ demiştik.
Heyhat nerede girişim bile olmadı.
Şimdi Çevre yolunu alan şortak şirketleri görünce ikisinin otobanı yapan olduğu öğrendim,
Bu dediklerim o yıllarda yapılsa idi şimdi devletin en az 159 milyon beklide daha fazla kazancı olacaktı.
Yazık hem de çok yazık…
……
Dediler ki 10. köyü yazmayı bırak köşe yazısı yaz!!!! Nasıl olacaksa . Birileri demiş ki filan fişman…
Yazarım Allah’ına kadar yazdım da yazmaya devam ediyorum. Bırakın haberlerin düzeltmesini siz noktayı bile bilmiyorsunuz.
Hayatın boyunca hiçbir şeyi yapmamışsın yapanları eleştirisin.
Hayatın boyunca bir gazeteyi bile çıkarmamışsın sonrada dedikodu ile iş yapmaya kalkarsın.
Yazdığım kitap oldu.
Bunlar da sürüyor yeni kitap için para bulamadım.
Sizlere hediyeler verilmiş…
Al yarasın.
Hadi bakalım kim kimle mücadele edecek?
Köşe yazısı yaz dediler yazıyorum, senin gibi i… fıkraları yazmıyorum.
Bismillah nerede biter onu bilmem.
Herkesin bir sabır noktası vardır.
Hadi ben yeni görev aldım sen de yap
(Sevgili okuyucularımız yeni gazete içeriği nedeniyle 10.köy bir süre kapalı kalacak. Bu gazete benle de bensiz de devam eder. Ama bir yerleri noksan kalır.
Bunu da görürler…. Sözde gazeteciler….
Silivri’den görüntüler
Şike davasının başlaması ile birilikte Fenerbahçe taraftarı Silivri’ye akın etti.
Gündüzden bazı internet sitelerinde gördüğüm görüntüleri görecek miyim diye bazı haber ve tv kanallarının haber bültenlerine bakmaya başladım.
Yandaşı bildiğim için hiç umudum yoktu doğruda çıktı. Ama sözde tarafsız geçinen kanallar başta olmak üzere Fenerbahçe taraftarının açtı pankart ve ellerinde taşıdıkları dövizlere adeta sansür koydular.
Bir tek kanal D o da sanki orada kamerası yokmuş ayağına bir fotoğrafı kullandı.
Cemaat ile ilgili döviz ve pankartlar adeta sansür edilirken bunlarda gazetecilik yaptıklarını millete yutturmaya çalıştılar.
Ne diyelim korku dağları bekliyor veya ne devrin televizyoncuları bunlar.
Ha birde kurnaz gazeteler var sözde çakmış gibi gösterip bu karelerden bur tanesini bile sayfasına koymayanlar.
Diyeceğim o dur ki korku dağları bekliyor öyle mi ?
Beklesin bakalım gün gelir gazeteciyim, medyacıyım diyenlere bu halk hesap sorar.
Neden gazetecilik yapmadınız ileri demokrasi naraları atanlarla birlikte nara atarken demokrasinin neresindeydiniz diye.
Lig TV
Lig tv diyor ki Gençliğe hitabede sesi kısmadık.
Tamamdır doğrudur
Peki o zaman spikerin böyle önemli bir olayı niye anons edip duyurmadı.
Niye kameralarınızla yakın plana bile girmediniz.
Bunu da yanıtlayın.
Yandaş, kandaş, medyadaş arkadaşlar.
Orduspor.a
Ceza
R ü ş tü b aş ağabeyimizle
Sohbet ederken
Orduspor taraftarının yaptığı
Eylemden sonra !Takıma
Ceza gelip gelmeyeceğini
Konuşuyorduk esprili bir
Şekilde.
Vallahi bunu da
Yaparlarsa şaşmayız.
Ama hiç olmazsa
Orduspor’un ordu’nun
Namı daha çok yürür diye de
Düşündük.
Ne 52. Dakikaydı!
Orduspor Antalyaspor maçı öncesi medyada yer alan haberlere göre bir şirketin katkısı ile 52. Dakikada görsel şölen yapılacağı bunun için hazırlıkların sürdüğü bildirilmişti.
Sahanın içindeydi eğer görsel şölen böyle gerçekleştiriliyorsa haberi yapan arkadaşların yerinde olsam şirketten reklam parası talep ederdim!
Yok böyle bir şey yapmıyorlarsa nerede şölen diye haber yapmalarını beklerdik.
Neyse acemiliğe geldi diyelim bir daha böyle ortalığa çıkacak olanlara da söyleyelim birileri çakmazsa çakacak olanlar vardır.
3 kuruş 5 köfte ( Başbakan ağzı ile) yok öyle!
TEKNİK BİR ARIZA NEDENİYLE DAHA ÖNCE Kİ YAZILARIM SİLİNMİŞTİR. SİTE BEDAVA OLUNCA BÖYLE OLUYOR ÖZÜR ...