AYAR’IN SEYİR
DEFTERİ…!
MOONLIGHT (AYIŞIĞI)
1980’li yıllarda sahildeki dolgu yapılan yere Ordu sosyal yaşamına ve Ordu Turizmine hizmet edebilecek deniz manzaralı Ordu’yu denizden görebilen çok amaçlı büyük salonlu bir bina yapıldı.
İlk seneler düğün salonu olarak hizmet veren bu yer İstanbul’da Harbiye Kervansaray’da turizm işletmeciliği yapan Enis Ayar tarafından Asker Belediye başkanından alınarak modern çağdaş bir restoran haline getirildi. Enis Ayar’ın organizesinde İç dekorunu rahmetli Bedri Ustanın yaptığı tamamı kırmızı halı döşeli,Amerikan Bar’ı ve Beyaz Kuyruklu Piyanosu ile Ordu’luların sosyal yaşantılarına hareketlilik getiren farklı bir ivme kazandıran bu binaya Moonlıght yani (Ayışığı) ismi verildi…
Yaklaşık 3o sene önce masalarda beyaz örtüler, beyaz porselen servis tabaklarında Ayışığı amblemi olan bu mekan Ordu’luların gece hayatını ve sosyal yaşantılarına hareketlilik getiren alışılmışın dışında ciddi servis hizmet anlayışı ile restoran hizmetinde de çok özel bir canlılık getirdi..
Her akşam Ayışığı’nda İstanbul’dan özel gelen Piyanist şantör eşliğinde yapılan canlı müzikle insanlar farklı bir şekilde geceleri Taverna müziği ile eğlenmeğe başladı…
Zaman içerisinde Belediyeye ait olan bu sosyal tesis binasının yanındaki bahçede yine İşletmecisi Enis Ayar halka açık güzel bir yazlık çay bahçesini Ordu’luların hizmetine açtı..
İşler bir müddet iyi gitti de…
Ordu gece hayatına gelen bu farklı sosyal hareketlilik bir zaman sonra İşletmecisinin büyük zararlar etmesine karşılık kapanmak zorunda kaldı.
Ordu’da yaşanan sosyal güzelliklerin bedeli işletmecisi Enis Ayar’ın tekrar İstanbul’a dönmesine neden oldu…Ordu Belediyesi bu salonu sosyal hizmetlerinde ve Belediye Düğün Salonu olarak kullanmasına rağmen Halk arasında salonun adı değişmedi .
Halen Ayışığı düğün salonu olarak söylenmektedir..
İKİNCİ AYIŞIĞI…!
Belediye eski Başkanı Kazım Türkmen Ordu’nun yerli ve yabancı Turizm alanındaki hizmetlerinde katkı sağlayacağını düşündüğünden Ordu Sahilindeki kumsal üzerine Turizm amaçlı karşılıklı iki adet hizmet binası yaptırma kararını meclisi ile birlikte aldı..
Daha sonra yapılan çalışmalar ve araştırmalar sonucu Evlerin Kanalizasyon atıkları şehir içerisine denize bırakılmayacak sahillerimiz temiz olacak böylelikle yerli yabancı turistler şehrin merkezindeki Plaj kumsalından ve denizden istifade edebilecekler di .
Sahile yapılan bu hizmet binalarının üst kısımları halka açık çay bahçeleri alt kısımların da plaj kabinleri ve sosyal tesis olacaktı. Bu doğrultuda İstanbul’da işletmecilik yapan Enis Ayar’a Ordu’da yeniden turizm hareketliliği sağlamak amacıyla kumsalda yapılan turizm amaçlı tesis binalarının işletmeciliği verildi….
Ve bu düşünceler sembolik de olsa kısa bir sürede Belediyenin desteği Enis Ayar’ın katkıları ile gerçekleşti. Zaman zaman gurup turistler insanların şaşkın bakışları arasında bu ikinci Ayışığının yanındaki kumsalından denize girdiler kumlar üzerinde güneşlendiler …
Eski Marmaris sahil kumsalında olduğu gibi…
MAVİ BAYRAKLI TEMİZ DENİZ
İÇİN ÇALIŞMALAR….
Ordu Şehrinin kanalizasyon atıkları pompalama istasyonları ile Melete aktarılacak oradan da 1800 metre açığa deniz altına döşenen borularla bazı işlemlerden geçtikten sonra denizin 30- 40 metre altına bu atıklar bırakılacaktı. Böylece Ordu sahilleri pis lağım kokularından arınacak sahilindeki deniz suyu da temiz olacaktı.
Ordu’nun bütün şehir kanalizasyonu bu arada melet ırmağına akıtılıyordu…!Buradan denize ulaşan bu atıklar zaman içerisinde akıntıyla Ordu sahillere vuruyor yazın sahillerde koli basili tehlikesi her zaman mevcuttu…
Şehir kanalizasyonu pislik tehlikesini arındırmak için kanalizasyon projesinin su altı boruları ihaleyi alan müteahhitin dalgıç işçileri tarafından proje gereği aylar süren çalışmalar sonucunda melet kenarından açıklara suyun altına yerleştirdi. İşin sonunda sualtı Video görüntüleri çekildi müteahhit Deşarj kanalizasyon hattını belediyeye birinci kısmı bitmiş olarak teslim etti.
Diğer çalışmalar devam ederken fırtınalı kış mevsiminde deniz altında kum dalyan hareketleri başlayınca bu döşenen boruların tamamı suyun altındaki hareketli dalyan kumları üzerinde tutunamadı patladı dağıldı kayboldu.
Yani 1800 metre uzunluğunda döşenen bütün sualtı kanalizasyon şebeke boruları yok oldu.!
Zaman içerisinde Melet açıklarında Balıkçıların dip trol ağlarına takılan 15 metre uzunluğundaki midye tutmuş kaybolan borular rıhtım iskelesi üzerine büyük balıkçı tekneleri tarafından bırakıldı.
Eski Ordu Belediyesinin yıllardır yaptığı kanalizasyon atık Derin Deşarj çalışmaları projesindeki Ordu Sahillerinin kanalizasyon atıklarından kurtarılması ve Mavi bayraklı temiz denize sağlıklı girilebilirlik adına düşünülen güzel bir çalışma projesi bir zamanlar çökmüştü…
Belediye İşletmeci Ayar’a teslim ettiği mekanın altına Enis ayar yeniden Ayışığı adını verdi. Buraya güzel bir Cafe Bar ,nostaljik eski görüntülü bir restoran ve Bir oda sineması yaptı.
Yazın yerli yabancı turistlere ve Ordu’lulara unutulmaz güzel günler, güzel geceler geçirten bu tesis Kışın zaman zaman azgın dalgalarına dayanamadı. Enis Ayar tesisin camlarına “ Dalgalar Giremez” diye yazdıysa’ da iki üç sefer Karadeniz’in azgın dalgalarının hışmına uğradı.
Deniz seviyesinin altında olan ve ikide birde deniz dalgaları ile gelen deniz kumlarından kurtaramadığı Cep sinemasını kapatmak, sonrasında tesiste önemli tadilatlar yapmak zorunda kaldı.
Sonuç ise Mücadele..mücadele..
Hep zarar..kocaman bir hüsran…!
Elde var sıfır…!
MEYHANESİZ MEYHANECİ..!
Yakın dostlarına verdiği özel kartvizitinde “ Meyhanesiz meyhaneci” yazan Enis Ayar’ın bir zamanlar Ordu’ya inanılmaz dostluklar kazandırdığı Yason Cafesi ve Ordu Turizmine ve Ordu insanına hizmet götürdüğü 1. ve 2.Ayışığı tesislerinin Anı defterinde yazılmış ve tek hatıra kalan sayfalardan şimdi sizlere düşündürücü bazı alıntıları yorumsuz olarak aktarmak istiyorum…!
Özellikle de zamanın Türkiye Mimarlar Odası başkanı Oktay Ekinci’nin ve Sanayici Ünal Sağra’nın yazılarını dikkatlice okumanızı istiyorum..
Sevgili Enis Ayar’a
Yıllar önce Ordumuza yaşattığınız yeniliklerle tüm Karadeniz’de geleceğe ışık tuttunuz..
Tüm yatırım düşüncesini toplumla bütünleştiren bu güzel yerin (ayışığı) yatırım yapmak isteyen tüm iş sahipleri için birer okul olacağına olan inancım tamdır. Yıllar sonra tüm hemşerilerimiz Turizmin başlangıcını sizin girişimlerinizden göreceklerdir.
Kazım Türkmen
Belediye Başkanı ( 26.1.1991)
* * * * *
Bir yanda Karadeniz’in köpüklü dalgaları, bir yanda Anadolu usulü ocağı yemekleri ve dekoru ile değişik bir ortamda bulunmaktan mutluluk duyduk.
Beldenin en güzel kesiminde yer alan Ayışığı tesisleri geleceğini turizmde gören Ordu’muz için önemli bir kazanç olmuştur. 27.1.1991
Utku ACUN
Ordu Valisi
* * * * *
Kültür yapısı ve doğal zenginliklerini, insanın yeniliklere açık yapısıyla birleştiren bu ilimizde çok şeyler yapılabileceğine inanıyorum.
Çözmemiz gereken sorun bu yetenekli insanların önünü açmak, engelleri kaldırmak ve bazı olumlu örnekler vermektir.
“ Ayışığı “ Restoran’da bunun yapılabileceğine tamamen inandım. 16.6.1992
M.Tınaz Titiz
* * * * *
Sevgili ve İnatçı Enis
Burada senin ne işin var. Tabiî ki Ordu için büyük bir kazançsın. Ancak ben sana buraya gelme dedim, ve geldin bunu bir şeyle açıklamak mümkün ,Filler yaşlanınca doğduğu yere dönermiş.
Ünal Sağra
* * * * *
Sevgili Enis
Çok güzel işler yaptın, Maalesef neticesini
alamadın..
Yener Sağra
* * * * *
“ İnancı olan kuş
Yeraltında uçarmış”
Ayışığı bana göre yansıyan bir Karadeniz sevgisi Ordu Sevdası..Yaşasın Onurlu,tutarlı, insanca yaşamayı sevenler.Sunduklarına özellikle teşekkür ederek dostça selamlıyoruz. 20 Eylül 93
SUAVİ
* * * * *
Ordu Sevdiğim bir vatan köşesi..Sevgili Enis’in Ayışığı ile güzel Ordu’muzun daha bir güzelleştiğini gördüm.
En iyi dileklerimle ve eskimeyen dostlukla 21.7.94
Halit Kıvanç
* * * * *
Ayışığını yakalayan ve onun aydınlığında Ordu’ya özel bir ışık tutan Enis Ayar’ın Ordu’nun bugünlerindeki güzelliğinde önemli bir payı var.29.1.1995
Mete Akyol
* * * * *
Deniz dalgalarının sesi, şarkılar,türküler ve Ayışığı Ordu’ya her gelişimde bu hoş mekana uğramadan edemiyorum. Ayışığı hayatımda hoş anılarla dolu bir sayfa oldu.
TARKAN
* * * * *
Ayışığı, Ordu’da karşılaştığım çok güzel bir sürpriz oldu. Ortam, yemekler,müzik…her şey çok güzel çok değişik..etkileyici.
Alışılmış çevreye alışılmamış güzellikler katan ,sıra dışı, çizgi dışı düşünce yeteneğine sahip Enis Ayar’ı candan kutluyorum. 7.7.1996
Taner KIŞLALI
* * * * *
Güzel bir Ordu akşamındayız. Dostların,güzel insanların arasındayız. Kıyıda kayalar, denizde dalgalar..” Ayışığı”ında insanlardan oluşmuş halkalar..
Kurduğumuz dostluklar tarifsiz özel mi özel…
Şu sorunun yanıtını arıyoruz.
Yaşam niye bu kadar güzel….
Güzel bir türküdür “Ordu’nun dereleri..Aksa yukarı aksa..
İkinci bölümünü bu gün uyarladım;
“ değişmem bu günü hiçbir şeyle..
Cennet ayağa kalksa.”
Kurul kayaları inat edip, bize kendisinden başka bir şey göstermemek için, sis bağladı…bu satırları yazan Mustafa Balbay öteki güzellikleri kendisine bırakıp sözü bağladı…7.12.96
Mustafa BALBAY
* * * * *
Güzel Dost Enis Ayar
Ordu’daki güzel insanları ve doğayı bize tanıttın. Çok mutluyuz, çok teşekkür ederiz.
Geçte olsa bir dostluğun başlangıcı…seni seviyoruz
MOĞOLLAR
Cahit BERKAY..Engin YÖRÜKOĞLU..Taner ÖNGÜR
* * * * *
Gönlünün zenginliğini yaşadığı çevreye yansıtması becerisine sahip Özel- kıymetli- sevgili kardeşimiz Enis Ayar’ın meclisinde geçirilen güzel bir gecenin anısına.19.9.99
Ertuğrul GÜNAY.. A.Hamdi ATAOĞLU..
Tuncer ENGİN..Ahmet ŞAHİN
* * * *
Yıllardan buyana ilk kez, kıyı kuşağındaki topluma açık tutulması için yapı yasağı bulunması gereken bir yerdeki binaya içimde en ufak bir kızgınlık geçmedi..Tam tersine Ayışığı’nı öylesine sevdik ki adeta dünyanın en doğru,en yasal,en meşru binası gibi..
Aşk olsun Enis Ayar, bizi ilkelerimizden de uzaklaştıracak kadar kendine bağladın..
Oktay EKİNCİ
* * * * *
Bugünü ve özellikle bu geceyi anlatacak söz var mı bilmiyorum. Asla unutamayacağım lezzette bir gece geçirdik.Dostlar,yemekler ve müzik ve atmosfer.
Sevgili Enis Beye ve geceyi onunla birlikte yaşatan tüm dostlara çok teşekkürler. 12.4.2002
Nesrin NAZ … Erkan MUMCU
* * * * *
Ordu’nun Karadeniz’in bütün Türkiye’nin kısacası bütün halkın sanatını,müziğini,kültürünü bize yaşatan Ayışığı restoranın yaşatılması,desteklenmesi benim için önemli saydığım bir görevdir. 12.04.2002
Sefer KOÇAK- Ordu Milletvekili
* * * *
Ve sonrası
“Bir varmış..Bir yok olmuş”
“Sıradakiler gelsin!”
ŞEHİR MOBİLYALARI..
İYİ GÜZEL DE..!
Belediye hizmet verdiği şehrin daha da güzelleşmesi adına Ordu’nun çeşitli mahallelerinde sokaklarında bir takım güzel çalışmalar yapıyor.
Park bahçeler çocuk bahçeleri tanzimleri ve onların ağaçlandırılması, çiçeklendirmesi çimlendirilmesi,açık spor alanları modern köprü korkulukları tanzimi gibi…
Caddelerin veya sokakların özel aydınlatma direkleri ve lambaları ile donatılması, şehrin muhtelif yerlerine yerleştirilen oturma gurupları özel çöp sepetleri sahilde, parklarda dinlenme bankoları bunların tamamı o şehrin güzelleşmesi adına yapılan belediye şehir mobilyaları çalışmaları..
Fakat zaman zaman ilimizde bazı gece kovboyları gecenin karanlığında halk için yapılan dolmuş duraklarının camları dahil bu çalışmaları kırmanın dökmenin peşindeler.
Sahilde gezinti yapan insanların oturup dinlendikleri oturma bantlarının çöp kovalarının sökülüp kayalıklara ve denize atıldığına şahit olmuşuzdur.. Sahil aydınlatma lambalarını da kırıyorlardı ki daha sonraları bu lambalar yüksek ve özel aydınlatmalı hale getirilince kırılmaktan kurtarıldılar.
Ayrıca cadde kaldırımlarına belediyenin diktiği ağaçların bile bazı işyerlerinin vitrinlerini veya görüntülerini kapattığı için kesildiğini yok edildiğini ve hatta keyfiyet için kasten kırıldıklarını da biliyoruz.
Yukarıdaki yazdığımız olumsuzlukları biliyoruz da şimdilerde de bazı işyerlerinin önünde görüntü kirliliği yaptığı, dükkanın vitrinlerini kapadığı gerekçesi ile belediyece önce yerleştirilen şimdide belediyece sökülen modern sokak aydınlatma direklerini gördüğümüzde belediyenin bu kişiye veya kişilere özel tavrını anlamakta zorluk çekiyoruz.
Sonuçta biz yazıyoruz..biz okuyoruz mu derler acaba diye de söylenir olduk..!
Belediye park bahçe müdürlüğü Bilal Köyden parkı önündeki alanı yıllardır ısrarla çiçeklendirmemekte kararlı gibi gözüküyor.Ayrıca şehrin girişi sahildeki Sıtkı Can caddesindeki Güneş Apartmanının önünde yine belediyenin çevirdiği üçgen yeşilliğe de diğer parklara yaptığı gibi mevsimlik çiçek dikse şehrin girişi güzelleşse laf aramızda hiç de fena olmaz.
Yolumuzun üzerinde olan Öğretmen evi , Atatürk Kültür Merkezi ( AKM) ayrıca Hattatoğlu iş merkezi Tahıl Pazarı önüne yapılan çiçeklendirme güzellikleri içinde Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım.
Güzel olmuş düşünenlerin, dikenlerin ellerine sağlık.
Belediyenin her güzellik hizmeti insana derken bazı torpilli işyerlerinin önünden sökülen Belediyenin sokak Aydınlatma lambaları ayrımcılıklara da hayır diyoruz.
BAŞHEKİM AHMET ANGIN
Eski Devlet Hastanesinin birinci katında 1996 senesinde 5 diş hekimi ile Ordu’lulara hizmete görevli başlatılan Diş hastanesinin çalışkan kurucu baş hekimi Dt. Ahmet Angın bu göreve getirildi..
1966 öncesinde Ordu Devlet Hastanesine bağlı olarak hizmet veren diş polikliniği Çalışkan başhekimi şimdilerde 35’i diş hekimi 91 personeli ile 2007 senesinde TSE-EN 150-9001-2000 kalite Yönetim Sistemi uygulamasına başlamış yine Aralık ayında TSE-EN 150-9001.2000 Kalite Güvence Sistemi belgesi almayı hak kazanmıştı.
17 Sene Diş Hastanesini titiz çalışmaları sayesinde bugünlere gelmesinde büyük emeği olan, Türkiye’nin saygın güvenilir,temiz bakımlı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezlerinden birisi konumuna getirdiği Diş Hastanesinde Ordu ve Çevresine Ağız ve Diş sağlığı hizmeti sunan Başhekim Ahmet Angın Hizmet bayrağını daha yükseklere çıkarttığı hastanesinin mevcut üst katlarını kullanmaları halinde kurulması düşünülen Diş Hekimliği Fakültesi ile birlikte çalışabileceğinin heyecanını da Ordu Üniversitesi rektörü ve Milletvekillerimiz Enver Yılmaz ve Eski Bakanımız Hilmi Güler ile paylaştı.
Geçtiğimiz sene içerisinde Hilmi Güler Ahmet Angın’ı Diş Hastanesinde ziyaret etti. Hastane doktorlarından ve başhekimden geniş bilgi aldı hastanenin daha geniş imkanlarda hizmet verebilmesi için üst katlarda bulunan Sağlık Meslek Lisesinin başka bir yere taşınması için girişimde bulunacağının sözünü verdi.
Diş Hastanesinin durumu görüşmek ve okulun konumunu konuşmak için Eski Devlet hastanesinde aynı binada bulunan Sağlık Müdürü Dr. Yılmaz Dündar’ı Diş hastanesine çağırdı Başhekim Angın’ın yanında da görüştüler.
Ordu Milletvekili Hilmi Güler görüşmelerden sonra Okulun taşınması için 1 Trilyon lira bir parayı da Milli Eğitim Müdürlüğü emrine çıkarttırdı..
HER NE OLDUYSA..!
Bu görüşmelerden ve Ahmet Angın’ın Ordu’daki tüm sivil toplum derneklerinin oylarıyla Ordu Kent Konseyi Başkanı seçilmesinden bir zaman sonra sonra 17 Senelik başarılı Başhekim Dt Ahmet Angın’ın başına gelenler bir söz vardır^ya “ Pişmiş Tavuğun Başına gelmedi”…
Ahmet Angın Emeklilik dilekçesi verdi. Hastanedeki görevinden ayrıldı. Medikal Park hastanesinde yönetici olarak göreve başladı. Sağlık Müdürü yardımcısı bir müddet sonra hastaneyi telefonla arayarak bizim personelimiz Ahmet Angın’ı çalıştırıyorsunuz . Hastanenizi kapatırız o bizim elemanımız diyorlar.
Bu telefon sonrası Ahmet Angın Sağlık müdürlüğüne gidiyor. Bu anlamsız tehdit sonrası madem böyle davranıyorsunuz Yarın başhekimlik görevime başlıyorum” diyor.
Ertesi gün görevdeyken bir yazı tebliğ ediyorlar “ Senin hizmetine ihtiyacımız yoktur” diyorlar!
28 YIL DEVLET HİZMETİ..
Bu garip davranışlar zincirini Devletine 28 Yıl hizmet vermiş Devletin SAĞLIK kurumunda 17 yıl Başarılı Başhekimlik yapmış Dt. Ahmet Angın’ın emeklilik dilekçesinden sonra yaptığı basın toplantısında kendisine yapılan “yargısız infazı “ şöyle dinledik:
“ Türkiye’nin İlk üç hastanesinden biri olduk..
4-5 yıl önce mevcut alanlar bize yetmez oldu ve yer istedik.
- Bakanlığın yorumu ile üst katların boşaltılarak diş hastanesine verilmesi kararlaştırıldı.
- Üst katları verin ,özürlüler kliniği ve ameliyathane yapacağız dedim.
- Bu talep yazılarım sonucu “ Biliyoruz,Lüzumsuz yazışma yapma” diye İHTAR aldım.
- Başhekimlik odamı Klinik yapıp koridora taşındım.
- Üst katlar bize tahsis edildi..Kullanabilmemiz için mevcut okulun 5 yıl çıkması beklenildi.
_ Okula yer bulundu Sn. Bakan Hilmi Güler okul için Para yollattı .Okulu yapın ve diş hastanesine yerini verin dedi..
Diş Hekimliği Fakültesi kurulması için rektörü ikna ikna edip,alt yapımız hazır dedim.
Üst katların kazanımı haılinde Diş Hekimliği Fakültesi ile birlikte çalışabileceğimizi hem rektör hem de ben ifade ettik.
Uzman doktorlar,Frofesörler,Doçentlerle hizmet hemen başlayacağız heyecanı ile sevindik.
Milletvekilimiz Enver Yılmaz ve Bakanımız Hilmi Güler bunu müjdeleyebilirsiniz dedi..
Ancak bu sürede sağlık müdürü kendisini rahatsız eden üst kattan taşınma fikri ve benim sosyal sorumluluk alanlarındaki gönüllü çalışmalarım ,Kent Konseyi Başkanlığı ve Üniversite ile Diş Hekimliği Fakültesi kurulmasını gönüllü desteklemem kendisini rahatsız etti ve;
Önce Yardımcısı döner sermaye dağıtmak için borç istedi.Bizde ödemelerimiz var şuan buna müsait değiliz dedik ve ateş başladı cezalar geldi.Cenazeye giderken izin talep yazımın 3.gününde onay almadan gittim diye KINAMA. Kent Konseyi Başkanı olarak Yürütme kurulu üyeleri ile birlikte Giresun Kent Konseyi Başkanına Geçmiş olsun ziyaretine gitmekten” İzinsiz” İl Dışına çıkmaktan MAAŞ KESME.
Bu sırada ben doktorken imamlık yapan,,şuanda sağlık müdür yardımcısı olan kişinin beni sorgulaması usulsüzlüğü yönünden itiraz etmemdede DERECE KADEME DURDURMA gibi memurun alabileceği en kötü cezayı aldım.
Bu süreçte savunmamın hiçbir değeri olmadığı gerekçesiyle tümüyle haksız bulundum. Ve Valiliğinde onayladığı cezayı aldıktan sonra Linç başladı.
Kendimi savundukça ceza aldım..
* * * *
KUZU KURT HİKAYESİ…!
Ordu Diş Hastanesinin Kurucu Başhekimi olarak Yaptıklarını Kamuoyu ve biz yakından biliyoruz. DT Ahmet Angın’ın Emeklilik dilekçesinden sonra başına gelenleri de Ordu kamuoyu yakından ibretle takip ediyor.
Burada La Fonten’in “Kuzu Kurt Hikayesini “ yazmayacağım..Ama Başhekim Angın’ın şu son açıklamasındaki vurgusunu da yazmadan geçmeyeceğim..:
“ İktidarın Sayın Milletvekilleri Sn Enver Yılmaz’ın desteği ve Sayın Bakan Hilmi Güler’in ,Kent Konseyi, Fakülte, ve Or-Gİ çalışmalarında açık desteğini aldığımız halde Neden Suçlandığımı bilmiyorum.
Ordu Diş Hastanesinin Kurucu Başhekimi olarak Diş Hastanesinin bugüne kadar olan gelişmesinden ,Başarısından veya Başarısızlığından sorunlu biri olarak Kendimi aşağılanmış olarak Hissettiğimden ..
Kamuoyu boy aynasında kendi haddimi görmek istiyorum.
Lütfen bana yardımcı olun.
Sözlerini de yazmak durumundayım.
TEŞEKKÜRLER….
Türkiye’de 17 Yıl başarılı çalışmalarıyla Başhekimlik yapmış kaç değerli insan vardır bilmiyorum .Bildiğim bir şey varsa o da Diş hastanemiz var olduğu sürece Ordu insanı ve kamuoyu verdiğin bu özverili sağlık hizmeti Asla unutmayacaktır.
Teşekkürler Başhekim Dt.. Ahmet Angın
İyi ki Varsın…
Bu şehirde Sağlık müdürünü kimse hatırlamayacak. Diş Hastanesine Yaptığınız 17 senelik başarılı hizmetlerinizden dolayı, Kurucu başhekim Ahmet Angın daima saygı ile anılacak...
HASTANEDE CAN PAZARI…
Geçtiğimiz günlerde Sırrıpaşa’da esnaflık yapan bir kardeşimiz kontrol olmak için gittiği hastanede doktoru tarafından muayene edilerek Kalp damar anjiyosuna karar veriliyor.
Esnaf arkadaşımızı kalp anjiyosuna alıyorlar,kasıktaki ana damardan girilerek operasyon yapılıyor. Hasta bu tıbbi operasyonu ekrandan izliyor. Doktoru yaptığı anjiyo esnasında hastasına kalpteki tıkanık damarı gösteriyor tıkanık olan bu damara sten takılması gerektiğini söylüyor.
Buraya kadar olanlar hasta ve doktoru arasında gayet güzel ve güven diyalogları içerisinde gelişiyor.
Peki ondan sonra ne oluyor..?
Hastanede ameliyat masasında Arkadaşımız sırt üstü yatıyor..! Doktoru ile iyi sten kötü sten birisine garanti veririz diğerine garanti veremeyiz konuşmaları başlayınca hasta anjiyo masasında bir strese giriyor. Tıkanıklığı tespit edilen Kalp damarına doktoru tarafından bırakılacak olan Yağlı sten yağsız sten konuşmaları devam ederken 3.5 milyar liralık garantili özel..! yağlı stende pazarlık edip karar veriyorlar ve bu sten hastanın tıkanık kalp damarına uzman doktoru tarafından bırakılıyor.
Hasta kardeşimizi bir gün sonra iş yerinde bulduk,başından geçenleri anlattı.
Bende ona bu konuda duyduklarımı gördüklerimi ,bildiklerimi anlatmaya başladım.
Ordu’da bu senin başına gelenler yıllar önce Ankara’da bir tanıdık ağabeyimize olmuş..Anjiyo masasında iki damarın tıkanık olduğunu acil müdahale edilmezse damarın patlayabileceği söylenmiş damarların durumu hastaya yattığı masadan ekrandan gösterilmiş..Telaş ve korku içinde kalan hasta ve yakınlarına “ Yağlı Sten” le birlikte hayat garantisi sözü vermişler..Diğer sitene garanti veremeyiz demişler.!
Hasta anjiyo masasında can korkusundan doktorun tavsiyesine evet demiş.Hastanın elinden birde takılacak stenlerin parasını daha sonra talep etmeyeceğine dair yazılı belge almışlar…
Yani kalp damarına atılan iki stene o zamanın parası 8,5 milyar nakit para ödemiş hastamız.
Dahası var,
Bir ağabeyimizin Rahmetli olan eşine İstanbul’da Çapa devlet hastanesinde kalp damarı anjiyosunda tıkanık olan üç damarına takılan garantili..!yine yağlı stenler için 30 milyar istenmiş pazarlıkla 20 milyar vermişler..
Şekil A..daki özel pazarlıklar Ordu’ya da gelmiş..! gözümüz aydın .
Yani bir tarafta can pazarı.. bir tarafta mal pazarlığı..
Ne diyelim. Sağlık olsun diyelim…
MADALYONUN DİĞER YÜZÜ…
Yukarıda yazdıklarım hastanelerde Koyun can derdinde kasap mal derdinde misali iken birde madalyonun arka yüzü var…
Ankara’da Güven Hastanesinde güvendikleri doktorlarına tanıdık arkadaşlar 2002 senesinde anjiyo oluyorlar ve onlara devletin verdiği stenler takılmış. Bağkur-Sigorta emeklisi olduklarından beş kuruş hastane masrafı ve Anjio parası ödememişler ..
Yine bir arkadaşımız Ankara’da Özel bir hastanede yaklaşık 8-9 sene önce Kalp anjiyosu oldu iki damarına sten takıldı bir gece hastanede kaldı. Ertesi gün hastaneden çıkarken çıkış işlemlerinde “500 lira ekstra var” dediler. Gece bir şişe su içmiş o da onun ekstra parasıymış..! aldılar
Yani şimdinin 50 Kuruşu
Sonuç iki damara atılan stenli kalp anjiyonun emekliye bedeli 5o kuruş.. Devletin vatandaşına öngördüğü sten emekliye bedava, Doktorun özel tavsiyesi yağlı sten Ordu’da şimdilik3.5 milyar lira…
Yağlımı istersin..yağsız mı..!derseniz.
Allah kolaylık versin derim.
Sağlık olsun…!
ORDULU ŞAİR ALİ ÖZTÜRK’DEN MEKTUP!
Sevgili Tuncer Engin,
Çambaşı Yaylasıyla ilgili yazınızı zevkle okurken yine bir dönemin nostaljisini yaşadım, diyebilirim.
Eline , dilini sağlık sevgili General…
Ancak, geçmişte Çambaşı Yaylası denilince akla ilk gelen ve adeta yaylayla simgeleşmiş olan bir ismi, ne yazık ki unutmuşsun.
Çapulacı Eyüp Usta…
Yaylanın gülü ve neşesi olan Eyüp Ustayı unutmak mümkün müdür hiç ?
Yine, Balıkçı İbrahim ve üç oğlu…Geceleri yaylanın ıssız derelerinde alabalık avına çıkan bu insanlardan da hiç bahsetmişsiniz.
Çocukların, “Şabanın hanı var, anasının damı var” diye tekerleme söyledikleri Hancı Şaban’ı da hatırlayamamışsın.
Eyüp Usta, Balıkçı İbraham, Hancı Şaban, Kasap Karaosman …Bunlar mahşerin dört atlısı gibi Çambaşı’nın unutulmaz tipleriydiler.
Ben uzun yıllardır yaylaya hiç gitmedim.
Bunun için bir bakıma kendimi şanslı da sayıyorum….
Neden derseniz… Hani bir laf vardır;”Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” diye …
Bunun gibi, çimento icat oldu her taraf beton oldu…
Her tarafı beton yığını olan yaylayı o halde görüp kahrolacağıma hiç görmeyeyim daha iyi, diye düşünüyorum.
Ekte bir yayla şiiri gönderiyorum.
YAYLALAR
Mart, nisan, mayıs derken ;yine geldi yaz ayları.
Haydi!.. Durmayın artık şenlendirin yaylaları.
Nasiplenin koyunların kekik kokan etinden.
Peynirinin, kaymağının doyumsuz lezzetinden.
Bakacaktan yukarı, Yokuşdibine çıkarken,
Gelin Kayalıklarına bir el sallayın benden !
Gıligıli çeşmesinin, için suyundan için !
Babanızın canı için ,bir tas da benim için !..
Havasıyla, çamlarıyla bir cennettir Turnalık !
Mola vermeden geçmeyin , sis olsa da ortalık
Soğuk sularda avlanan alabalıktan yiyin
Tadın hayatın keyfini yaşamak buymuş deyin.
Çam kokulu ormanlarda her gün gezin bıkmadan ;
Yaylaya çıktım, demeyin Karagöle çıkmadan !
Seyit tepesinden deyip, obalara merhaba !
Bakın var mı Çeleboğun çamışları acaba ?
Her gün piknik yaparak gün edin gününüzü,
Yaylaları havasıyla uzatın ömrünüzü
Piknik yaparken çevreye zarar vermeyin sakın !
Doğadan yarınlara da güzellikler bırakın.
Beton evler yakışır mı yayladaki ortama ?
Ev yaparken kullanınız tahta ya da hartama
Koyununa, kuzusuna; suyuna, havasına !
Buralardan selam olsun ! Çambaşı Yaylasına !..
Ali ÖZTÜRK
ŞİMDİ YAYLA ZAMANI…!
Çambaşı yaylamızda dedelerinden miras kalan Ahşap ve kütükten yapılmış yayla evlerinde yazları yaylacılık geleneğini sürdüren, bir elin parmakları kadar az sayıdaki kişilerin başında hiç kuşkusuz Orhan Akata büyüğümüz gelir.
Çambaşı sakinlerinden Orhan Akata’ nın dedesi Molla Mustafa’nın Timyos ağadan satın aldığı ahşaptan yapılmış yaklaşık 150 seneden günümüze ayakta kalmasını sağlayan yayla evlerini koruduğu için Orhan Akata büyüğümüze bence teşekkür edilmesi gerekir.
Orhan ağabeyimizin günümüze kadar muhafaza ettiği dedesinden kalan eski yayla evini maalesef biz çatışı hartama iç duvarları ahşap iki katlı “ Kaymakam Konağını” muhafaza edemedik…!
Özelliklede son zamanlarda yapılan ve yayla etiğine uymayan garip beton yığınlarını, Dışı PVC doğrama kaplı evleri gördükçe ve buna müsaade eden ilgilileri düşündükçe iki kere Orhan Akata ağabimize teşekkür edilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Kaldı ki yıllar önce Turizm alanı ilan edilen Çambaşı yaylamız
Turist için cazibe merkezi olmaktan çoktan çıkmış. Çambaşı yaylamızın şimdiki yerleşim tarzındaki çarpık beton ve yayla zihniyetinden uzak bir garip yapılan, sözde..! yayla evleri ve bir o kadar garip Çarşısını, özellikle de çarşısının ortasına Afyon cilalı mermerinden yapılmış çeşmesini gördükten sonra Çambaşı Yaylasına inanır mısınız gidesim gelmiyor.
Vali Yazıcıoğlu zamanında çarşının ortasına yapılan mermer..!çeşmenin yapımında “Sayın valim bu çeşme buraya yakışmıyor” dediğimde.. “ Bittiğinde görürsün” demişti.
Gördük…!
Çambaşı yaylası her geçen sene daha farklı bir şekilde bozuluyor.Turizm Bakanlığı bünyesinden Ordu’ya gelen sayın valimiz Orhan Düzgün yaylaya çıktığında ve yaylacılık etiğine uymayan kötü beton yapılaşmayı gördüğünde aynı kanıya varacağına inanıyor ve Hiç değilse Turnalık yaylasını koruyun diyorum..!
Çünkü Çambaşı yaylası yayla kimliğini ısrarla kaybediyor.
Çambaşı yaylasında çarşının arkasındaki Samsun Yüksek Anıtlar Kurulunun tarihi mezarlık olarak tescil ettirdiği tarihi mezarlıkta yatan rahmetli Veliefendioğlu Ziver dedemizin torunları olarak Çambaşının çok eskilerinde iki katlı Kaymakam konağı denilen dede evimize 50 sene öncesi Kamyonlar üzerinde yaptığımız maceralı ve de heyecanlı yayla seyahatlerimizi hatırlıyorum.
O yıllarda yazın başlarında Okullar tatil olduğunda Çambaşı yaylasına ailece gider, Okullar açılmadan bir hafta önce de yayla göçümüzü toplar Ordu’ya tekrar evimize tuzlama yayla peynirlerimiz ve Koyun kavurmalarımızla yayla patateslerimizle dönerdik.
Neydi o çocukluğumuzdaki unutamadığım güzelim yayla günleri..
ATLARLA VE KAMYONLA
YAYLA YOLCULUĞUMUZ…!
Yazları Çambaşı yaylasına gitmek biz çocuklar için çok büyük bir ayrıcalıktı. İki gün önceden ailece hazırlıklarımız yapılır köfteler su börekleri açılırken bize de heyecan basardı, uykularımız kaçardı. Ordu’dan yerli ailelerin çoğu mutlaka yazın yaylaya çıkardı. Yayla yolları o yıllarda çok bozuk olduğundan Çambaşına maceralı yolculuğumuz Kamyon üzerinde bir gün sürerdi..
Bu yolculukta Yokuş dibinde öğlen üzeri ihtiyaç molası verilir, yemeklerimizi yer yolumuza devam eder akşam üzeride Çambaşındaki evimizde denklerimiz açılır sıcacık yün yataklarımızda gaz lambası ışığı altında uyurduk..
Çambaşındaki en güzel yerinde tek iki katlı evlerden biriside dedemiz Veliefendioğlu Ziver efendinin evi yani bizim, ailenin eviydi…
Sabahleyin kalktığımızda ahşap kepenkli yayla evimizin penceresinden karlarla kaplı 3095 metre yüksekliğindeki Karagöl ve Gönderiç tepesini bütün ihtişamı ile seyrederdik.
Yayla yolculuğu bize heyecan verirdi, birde yanınızda futbol topunuz varsa değmeyin keyfinize..
Şimdi ise yayla yolları asfaltlandı ve iki saatte 1680 metre rakımlı Çambaşına rahatlıkla gidebiliyorsunuz.
Eskilerdeki Çambaşına yaptığımız yolculuklar esnasında özellikle Yokuş dibinde ekstra Ekmek arası yediğimiz tereyağında mısır unu ile kızarmış Kırmızı benekli Alabalıkları unutmak ise ne mümkün …
Zamanında yolu bozuk ama manzarası inanılmaz sarı yayla Avusu çiçekleriyle dolu, buz gibi soğuk suları olan yollarda ki kamyonla yaptığımız Çambaşı seyahatinde Yokuş başlarını tırmanırken muavin elinde kütük takoz ile ağır ağır ilerleyen kamyonun yanında koşarak çıkardı.
Kamyon yokuşlarda durakladığında geriye kaymasın diye de muavin elindeki takozu arka tekerleğin altına atardı.
. Zaten topu topu iki tane olan Niyazi Uralkan’ın Şavrole Kırmızı Gülü ile Maraşlıoğlunun da Austin kamyonu idi bunlar.
O zamanlar biz ablalarımıza ağabeylerimize göre lüks tarifeden yani Kamyonların üzerinde Çambaşına seyahat ediyorduk.
Nedenine gelince bizim büyüklerimiz Çambaşına Kamyonun ve yolunun olmadığı zamanlarda Kervan atları ile yaylaya çıkarlarmış Yokuş dibindeki, ve Bakacaktaki (Çekiçoğlu hanı-Gozmidoğlu hanı ) bu hanlarda bir gece kalınırmış. Anne babalarımız Atların üzerinde seyahat ederlermiş..
Yaylacı Ziver Engin’de yayla dönüşü bu hanlardan birinde Zekiroğlu hanında dünyaya gelmiş..
ATIN SEPETİNDE SEYAHAT…
Yaylacı büyüklerimizden Mesut Engin ağabeyimizin ve ablalarımızın anlattıklarına göre onların yayla yolculuğunda;
Çocuklar Atların iki yanına yerleştirilen sandık veya sepetlerin içinde seyahat ederlermiş..Arkadaki Atlara da yayla denkleri sarılır gelinlik genç kızlar özellikle eğerleri süslenmiş atlara binerlermiş. Ordu’nun varlıklı eşraf ailelerin göçü farklı olurmuş , kafilede bir çoban bir seyis birde hizmetçi bulunurmuş.
Gerçek bir yaylacı Mesut Engin iç çekerek eski yayla yolculuğunu şöyle anlatıyor ;
“ Atlı kervanlarla olan bu yayla seyahati görüntüsü Ordu’nun eşraf aileleri için geçerliydi. Yayla yolu boyunca bu güzergahtaki vatandaşlar görkemli olan bu göçleri gıpta ile izlerdi.
Eski yayla yolu pek tekin de değildi. Özellikle Ayı ve Kurtların akşam hava karardığında dikkate alınması gerekirdi.
Bilhassa Yokuşbaşı ikidere ve Hevrek ormanlarının içinden hava kararınca guruplar halinde geçilmeye özen gösterilirdi.
Yolculuk sırasında Hayvanlara mutlaka özel ses çıkaran çanlar takılırdı . Koyun sürülerinin önündeki eke koçlara da yüksek ses çıkaran büyük kelekler takılırdı.
Yayla yolunda kalabalık sürülerde koyunların kime ait olduğunu hayvanın sırtına sürülen Arşı boyası belirlerdi. Arşı boyası olmayan sürü mutlaka bir kişinin (ağanın- beyin) sayılırdı.
YAYLA ÇARŞISI
YAYLA PAZARI
Yaylanın yöreselliğini ve güzelliğini belirleyen en önemli olay Haftada bir kurulan yayla pazarlarıydı. Yörenin en büyük iki yaylası olan Giresun’un Bektaş yaylası Pazar günü, Ordu’nun Çambaşı yaylası da Pazartesi günü kurulurdu.
Yaylalarda yöresel mevsimin tamamı organik bütün ürünleri alınır satılırdı. Yaylanın Ürün çeşidi oldukça sınırlıydı.Sebze olarak pancar-patates Karahisardan gelen Zerdali pestil dut kurusu satılır derelerde tutulan Kırmızı benekli Alabalık mutlaka yeykin ağacından koparılmış ince çubuklara ( kızılağaç) dizilip veya gıdık sepet içinde sıcaktan bozulmasın diye sırgan otuna sarılmış olarak satılırdı.
Ayrıca şimdi hayal olan Camış yoğurdu koyun kaymağı ve koyun yoğurdu (Goğurtmaç) ve nefis peynirler pazarda bolca bulunurdu.
Bugünün yaylasında Şişe suları, Cocacola-Pepsicola ,muz dahil olmayan yok…! Çeşme başlarına pikniğe gidenler meşrubat ve içki şişelerini bırakıp geri dönüyorlar. Çevre kirliliği yapıyorlar subaşlarında etrafta gelişigüzel atılan naylon poşetler bira ve kola kutuları yaylanın güzelliğine çirkinlik katıyor..
Koyun eti yaylanın hafta günleri en çok kullanılan gıdasıydı. Aynı şekilde pazara gelenler pancar yaprağına sardığı tereyağları ile fırınlarda yaptırdıkları yağlılar da en çok kullanılan yiyeceklerdendi. Dolayısıyla yaylaların kasapları ve fırıncıları rekabet halinde nam peşindeydiler.İşyerinde Sanatının yanı sıra esprileriyle ve kablosuz..! manyetolu telefonu ile rahmetli Eyüp usta ( Eyüp Beyaz)yaylanın en popüler en nüktedan olanıydı.
YAYLADA
HAYVAN PAZARI..AT PAZARI..
Çambaşı yaylası deyince en renkli görüntüler hayvan pazarında olurdu çünkü hayvancılık fındıktan sonra yörenin önemli gelir kaynağı ve yaşamın olmazsa olmazı idi.
At pazarı ve mal pazarı yan yana kurulurdu. Atlar yayla halkının özenle izlediği renklilikte geçerdi. Göçebe (Kürtler) tabir edilen çadırda yaşayan insanlar yalnızca at alımı satımıyla meşgul olur pazara gelen atlar trampa ( mübadele) esasına dayalı bir usulle alınıp satılırdı. Malına güvenen (muhayyer) tabiri ile denenmek üzere bir süreliğine emanete bırakılabilirdi. Pazara gelen nam sahibi atçılar ve atlar vardı. Bu atlar yöre halkı tarafından gıpta ile izlenir 8-10 yaşındaki Kürt çocuklar bu atlara çıplak olarak biner Çambaşı boğazı yolunda gösteri yaparlardı.
İlgiyle izlenirlerdi…
Aynı atlar gibi pazara namlı koyun köpekleri de gelirdi gerek atların gerekse bu değerli köpekler sicilleri okunarak yüksek fiyatla alınıp satılırdı. Birde pazara gelen ama sahipleri tarafından satışa sunulmayan bir nevi sergilenen büyük de ilgi alan binek atları, dalaşı ile ünlü koyun köpekler vardı. Bu atların eyer, başlık ve kamçıları gümüş işlemeli ve antika değerinde tarihi geçmişi olurdu.
YAYLA TELLALI
DİK HASAN…
Yaylanın en orijinal kimliklerinden biride hafta günleri kaybolan veya çalınan hayvanlar için duyuru yapan (Tellal) tabir edilen kişiydi.
Bunların içinde Bulancak’ın Elmalı köyünden Dik Hasan en ünlüsüydü. Duyuruya ( ey yayla gomşuları duyduk duymadık demeyin…) diye başlar aranan hayvanın tüm özelliklerini kendine özgü mahalli ağzı ile bağırırdı. Mal sahibinin bulana vereceği bahşişi de duyururdu.
YERLEŞİM DÜZENİ
Yaylada insanların yerleşim düzeni de bir intizam içindeydi. Çambaşı merkez de genellikle Ordu şehir merkezindeki aileler otururdu. Çıvarında ise obalar vardı bu obaların her biri Ordu’ya bağlı köylerin yerleşim sahasıydı.
Çambaşı ve çıvarında 60 a yakın oba olup her obada belli bir köyün hayvancılık ve yaylacılık ihtiyacı giderilirdi.Meşhur Karagöl yaylası ve tepesi ise yalnız Ordu ve Giresun’un değil Orta Karadeniz’in en yüksek zirvesiydi. Çevresindeki altı adet buzul gölü oluşumu ile izah edilen göllerle çevrenin en önemli ziyaret merkezinden biri idi. Karagöl hayvancılık yönünden de en güzel meraların çevrelediği bir zirveydi.
Karagöl adı ile anılan gölde alabalıkta mevcuttu, gölü ziyaret edenler bu balıkları akvaryumda seyreder gibi gözlemlerlerdi. Ayrıca zirvenin güney tarafları da Koyulhisar sisorta Şebinkarahisar yaylaları ile sınır olup hayvancılık yönünden temaşa yönünden ayrı bir değere sahipti.
Yaylalar yukarıda belirttiğimiz gibi yalnız yeme içme dinlenme yeri olmanın ötesinde yöre halkına ekonomik katkıda bulunan işlevi de vardı. Yayla dönüşü bir nevi kışa hazırlık başlangıcı da olurdu. Gerek merkezde gerekse obalarda yaşayan halk uzun kış boyu tüketeceği, ihtiyacı olan peyniri patatesi, tereyağını ve kışlık kavurmasını yaylada kendi ürünleri olarak hazırlarlardı. Ayrıca hayvanlar için de bağlaklarından otlar biçilir balyalanırdı.
Şehir eşrafının becerikli hanımları yayla suyu yayla fırını ve yayla yağı, yayla yumurtası ile yaptıkları kuru pastaları dönüşlerinde Ordu’da kalan dostlarına lezzetli bir ikram olarak “Çam sakızı çoban armağanı” gönderirken yanına da bir demet sarı yayla çiçeği karahisar pestili ve dut kurusu da koyarlardı. . Hazırlanan pastaların küçük kalıpları Çambaşında ki gayrimüslüm bakırcı esnafa yaptırılırdı.
Yine bu cümleden olmak üzere Bakırcılık kalaycılık nalbantlık semer ve eğer yapımı gibi hayvan koşumları ile ilgili zanaatlar gayrimüslüm esnaf tarafından yapılırdı.
İNSAN İLİŞKİLERİ
Yayla sakinleri şimdilerle kıyaslanamayacak ölçülerle birbirlerine günlük yaşamlarında saygılı idiler. Her hanenin evinin önünde ihtiyacı kadar pancarlığı olup miktarları hiçbir zaman bir dönümü geçmez ve taş peylerle çevrilirdi. Bir haneden bir haneye geçiş için şimdiki olduğu gibi hiçbir kısıtlama yoktu. Mahalle aralarında hayvanlar otlar ve engele takılmadan gezinirlerdi. Yaylanın sorunlarını konuşan bir eşrafı vardı. Toplumsal ihtiyaçları bu insanların oluşturduğu gurup belirler ve sahiplenirdi.
Kahvehaneler günlük yaşamda en önemli merkezlerdi. Bunların içinde Muhammedin Mustafa’nın kahvesi (Furtun) en popüleriydi. Bu kahvenin bataryalı radyosu bile vardı. Eşraf haber saatinde burada toparlanırdı. Çambaşı merkezde ağırlıklı olarak yayla yapan aileler arasında Çelebioğulları, Enginler , Köksallar, Alaybeyoğulları, Gözükanlılar,Çebiler, Çelebiler, Furtunlar, Akyollar , Tercanlar,Felekoğulları,Musabaşıoğulları ve Ordu merkezde yerleşik olan Gayrimüslümler sosyal yapıyı oluştururlardı. Galip Hattatoğlu amca ile Sadık amca yaylanın saygın bir büyüğüydü.
Yaylada Hacılar mahallesi (Ermeni mahallesi diye de anılırdı) ve Çelebioğlu mahallesi diye anılan iki yer vardı. Doğu tarafında Karaferat ve kırcoğlu mevki yerleşik düzeni ile Çambaşı boğazından girişten başlamak kaydıyla Zühtü ağanın (tatar) bağlak ve kahvesine kadar devam eden genellikle Ulubey eşrafının kaldığı ( Alaybeyoğulları) yerleşik düzenleri vardı.
Çambaşının tam ortasında yerleşik Pazar yeri bulunurdu. Burada bütün yöre halkının (obalar) müşterek ihtiyaçlarını gideren kahve dükkan lokanta berber nalbant kasap gibi esnaf bulunurdu.
Her obanın kendini temsil eden bir esnafı vardı. Yaylada asayişi mayıs ekim arasında Ordu’dan giden Jandarma karakolu temsil eder ayrıca idari işlere de Kabadüz nahiye müdürlüğü bakardı. Fındık vakti Çambaşı merkezde ki aileler Orduya fındık mahsulü için zorunlu iniş yaparlardı. Çocuklar ve yaşlılar yaylada Sadık amca diye anılan gerçekten yardımsever herkesin sevgisini ve saygısını kazanmış yaz kış yaylada duran bu kişiye emanet edilirdi.
Buraya kadar anlattıklarımız Çambaşı yaylasının 50-60 yıl ve öncesine aittir. Anlatmaya çalıştıklarımız eski Çambaşı yaylasının şimdiki halini görmek isteyenler çarpık beton yığını haline gelmiş görünümü ile hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Çambaşı yaylamızın eskiye dönük anıları özellikleri ve güzellikleri anlatmayla bitmez. Bu eski yayla anılarını yaşayanların bu güzellikleri unutması da mümkün değildir.
Tepelerdeki ve Ormanlardaki Yayla mantarları Evelekler ,yayla çilekleri özellikle kırmızı benekli Alabalıklar yaylanın çok özel sipesialleri idi…
Turizm bölgesi ilan edilen Çambaşı yaylamıza ve diğer özelliği olan yaylalarımıza Turizm Bakanlığından deneyimli Valimiz Orhan Düzgün’ün Yayla Turizmi adına daha sağlıklı kararlar alacağına inanıyor ve güveniyoruz..
Yaylalarımızda Çarpık ve gelişigüzel çok katlı yaptırılan ,yayla geleneğine yayla etiğine uymayan çirkin görüntü kirliliği yapan betonlaşmaya ve özellikle yaylalarımızdaki garip Plastik PVC kaplı evlere hayır derken..
Yanlış bir şey mi söylüyoruz…
HEYKEL SANATÇIMIZ
FÜGE AKDAĞ DEMİROK
19 Mayıs Çarşamba günü saat 18’de Taşbaşı (Kilise) kültür merkezinde Soyut Heykel Sanatçısı Hemşehrimiz Füge (Akdağ) Demirok’un “ Çakıl Taşları” ismini verdiği “Heykel Sergisi”ni memleketi Ordu’da sanat dostları ilgi ile izlediler.
Ordu Valisi Orhan Düzgün ve Eşi Belediye Başkanı Seyit Torun, Ordu Üniversitesi Rektörü Prof Dr Haluk Kefelioğlu, Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Gülderen ve eşi ile davetli Sanatsever Ordu’luların katıldığı sergide Japonya da 2008 Pekin Olimpiyat oyunlarında, Olimpiyat Parkı düzenlemesi kapsamında 3000 eser arasında seçilen ilk 29 eserdeki Bronz madalya ödüllü Füge Demirok’un özel Soyut Heykeller serisi dikkat çekici idi.
Sanatçı Füge Demirok’un sergisini gezenlerin birçoğu Füge’nin kim olduğunu da birbirlerine soruyorlardı…
Öğretmen Tomris ve Doktor Hasan Fehmi Akdağ’ın 1958 Ordu Doğumlu kızları Sanatçı Füge Demirok Vali Düzgün’e ,konuklarına eserleri ve tarzı hakkında bilgiler verdi.Beş kapı adlı bronz yapıtı ile açıklamaları ilgi çekici idi.
Sergideki her eserin konuşmayan bir gizemi vardı sanatçının anlatımında…
Sanatçı Füge Demirok’un 2007 tarihli eserlerinin tanıtım kitapçığındaki
Füge”07” Nothing/ Hiç
Bronz döküm yapıtının tanıtım spotundaki İngilizce ve Türkçe anlatımı gibi…
“Gölgesiz bir alemde gezinmekteyim,
Sımsıcak güneşin içimi ısıttığı,
Masmavi denizin sahile ulaştığı,
Bembeyaz kumların bana ev sahipliği ettiği”…
*** * ******
SANATA ..SANATÇIYA BAKIŞ…!!!
Ordu’da alışageldiğimiz sergilerin dışında bir görsellikte izlediğimiz Heykel Sanatçısı Füge’yi ve çalışmalarını yakından bilen Sanat tarihçisi Dilek Şener bir yazısında Füge Demirok için şunu söyleyebilirim diyor ;
“Füge Demirok, Atölyede biri bitmeyen biri başlayan heykelleriyle yapılan ayinde yaşamı kutsar. Zaman yetmez çoğu zaman”…
“ O,heykeliyle öz deşmiştir; akan zamanda, evrende var olmak istediği usunun sularından çıkan kutsal yaratıya / yaratılarına’ arzu ve isteğin karıştığı kutsal bir mekan kazandırır.” Bir büyücünün edası mı var ; bu tanımın, kelimelerin anlam yükünde ? Sanatçı aynı zamanda bir büyücü değil midir ? Tasarlarken, taslağı hazırlarken, kurgularken, oluştururken, uygularken vs… Gizem doğaüstü, ölümsüzlük, sonsuzluk, zamansızlık çıkagelir evrenin “ varla yok” arasına sıkışıp kalan boşluğunun tam merkezinden .
“ Evrenin olmayan boşluğundan izin verin, heykel alayım”
Sanat Tarihçisi Dilek Şener’in Heykel Sanatçısı Füge Demirok için tanımlaması işte bu..
Ordu’da Sanata ve sanatçıya destekleriyle takdir toplayan “ Çakıl Taşları” isimli serginin sponsorları Ordu Belediyesi , Ordu Olay Gazetesi, Ordu Üniversitesi,Orbetaş, Ve Medikal Park Hastanesi’nin Taşbaşı Kültür merkezinin bahçesindeki kokteyl ikramlarındaki uzayan sohbetlerin çoğu yine Ordu’da sanat üzerineydi.
Değerli hemşerimiz Sanatçı Füge Demirok’un eline yüreğine sağlık derken onun bu değerli sanat eserlerini sanatsever Ordu’lularla böyle güzel bir tarihi mekanda buluşturan Ordu Plastik Sanatlar derneği başkanı Sanatçı Emin Öztürk’e de teşekkür ederiz.
Heykel sanatçımız Füge ( Akdağ) Demirok’u kutlarız..
GÜLER GEÇER….
Ordu Güncel Gazetemizin 5 Mayıs 2010 tarihli Çarşamba günlü nüshasında Ak Parti Belediye Meclis Üyesi ve gazetenin köşe yazarı Sayın Hüsnü Yücel imzalı “ Yanarım Yanarımda !” başlıklı bir yazısı yayınlandı .
Dikkatlice ve hayretle okuduk…da Kim yanar onu da bilemeyiz…
Ak Partili Belediye Meclis Üyesi Hüsnü Yücel Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurucularından, Partisinin Tüzüğünü hazırlayanlardan, Ar-Ge çalışmalarında görev almış saygın,başarılı eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hemşerimiz Ordu Milletvekili Dr. M.Hilmi Güler’e hiç alakasız ve hak etmediği bir şekilde suçlama da bulunmuş…
İki günde ne değişti bilemiyoruz da..! Aynı Ak partili Hüsnü Yücel üç gün sonra Yine Gazetesinin 7 Mayıs tarihli sayısındaki köşe yazısında “ Bazı İnsanlara Çamur Bulaşmaz” başlıklı yazısında ise sayın Hilmi Güler için bu kez doğru olanı yazmış …
Sayın Yücel ‘in yazısının bir bölümündeki “ Ben sayın Bakanı yeni tanıyanlardan biriyim” cümlesine gelince işte bu doğru…
Partisinin Çalışkan dürüst bakanını, milletvekilini halen tanımadığı da belli….!
Ben ise sınıf arkadaşım çalışkan, dürüst insan Sayın Hilmi Güler’i kırk sene öncesinden Zaferi Milli Mahallesindeki İsmet Paşa Ortaokulundan bu güne tanıyanlardan birisiyim.
Sayın Yücel’in yazı politikasında ne düşündüğünü bilemiyorum . .!
5 Mayıs tarihli Güncel gazetesindeki zamansız ve alakasız sayın Hilmi “Güler’e yakıştırdığı ve yazdığı “ Yanarım Yanarımda.!” yazısına gelince ve gazetenin İnternet sayfasından yazıyı çektiklerine göre bir şeylerin yandığı belli.
İşte o yorumsuz..!
ORDU BELEDİYESİNDEN
“ SANATA EVET”
Ordu Belediye Başkanı Seyit torun’un “ Sanata evet” sloganıyla başlattığı 6. Ordu Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali 29 Mayıs 6 Haziran tarihleri arasında yapılacak.
Ordu Belediyesi ve Tobav işbirliği ile 6.sı düzenlenecek olan çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali 45 yıldır Perdelerini Sanatsever Ordu’lulara kapatmayan Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu ile Belediye Başkanı Seyit Torun’un söz verdiği şu cümleler ile daha da anlam kazanmaktadır.
“ Çağdaş şehircilik anlayışıyla yola çıktığımız günden itibaren “ Sanata Evet” diyerek ilimizi Türkiye’nin Kültür ve Sanat başkenti yapmayı hedefledik Bu hedefimize ulaşmaya siz sanatsever halkımızla birlikte emin ve kararlı adımlarla devam edeceğiz”
Sosyal Hizmetlerden sorumlu Belediye Başkan yardımcısı Özer Karadağ’ın Festival ile ilgili açıklaması ise özetle söyle:
“ Belediyemiz çağdaş belediyeciliğin gereği olarak kamu hizmeti sunmanın yanında insanlarımızın ihtiyacı olan sosyal,kültürel ve sanatsal faaliyetlerini de yerine getirmektir.
Bu yıl yaşadığımız 6. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları festivalimizde ,Türkiye’de en eski tiyatrolardan birisine sahip olan, kent kültürünün bir simgesi olarak gururlandığımız ve Öğündüğümüz OBKT tiyatromuzun sanatın güzelliklerini tüm dünya ülkelerine duyuracağımıza ve Ordu’da bu festival ile yeni bir kuşak gelişeceğine gönülden inanıyorum”
HER SENE YENİ GURUPLAR
6. Ordu Uluslar arası Çocuk ve Gençlik tiyatroları festivaline bu sene katılması kesinleşen yabancı ülkelerin gurupları şöyle:
İsviçre,Polonya, Brezilya, Bulgaristan, Amerika Birleşik Devletleri ,Letonya ve Suriye
Yerli Tiyatro gurupları:
Bursa Devlet Tiyatrosu, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu, An-Say Anadolu Sanat Yapım Tiyatrosu Mersin, Mavi Sahne, Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu, Geleneksel Gösteri Sanatları Adana ( Karagöz)..
ACI AMA GERÇEK BİR UYARI..!
8 Mayıs Cumartesi günü Tesk otelde Çevre ve Kültür Derneklerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) ün başkanı Prof Dr Metin Sözen özetle “Dünyada yok olmaya yüz tutan doğa güzelliklerinin çöktüğü bir ortamda Ordu’nun vazgeçilmez tabiat harikalarına sahip olduğunu ve onlara sahip çıkılması gerektiğini söyledi.
Ordunun tarihi ve doğa güzelliklerin olduğunu anlatan Prof Sözen “ Ordu’nun coğrafyası dünyada sınırlı sayıda, bu nedenle açık söylemeliyim bu gün artık kültür alanındaki her yapının, tarihsel yapıların dönüşümünü sağlamak zorundayız.
Dünyada çevreciliğin yükseldiği yanlışlar nedeniyle de doğanın çöktüğü bir dünyada Ordu’nun ise doğanın her türlü belirtilerine sahip olduğu ayrı bir güzelliği var dedi.
“ ORDU NE YAZIK Kİ YİTİRDİ”
Ordu Tarihi ve tabi zenginliklerini nasıl koruyabilir konferansında Arkeoloğ Nezih Başgelen’in akıcı ve etkili konuşmasında 1971 yılından beri tatillerini akrabalık ilişkisinden dolayı bu coğrafyada geçirdiğini belirterek şöyle bir tespitini seslendirdi:
“ Ben şunu üzülerek söylüyorum 1971 yılında Boztepe’ye çıktığımda o muhteşem görüntüyü Ordu ne yazık ki yitirdi.
İnanılmaz iğrençlikte kent her geçen gün biraz daha organizma halinde gelişiyor. Bu ne Karadeniz’e nede Ordu’ya yakışıyor. Gerekli girişimler ve önlemler alınmazsı o tarihi yapıları kaybedeceğimiz görünüyor .
Artık Ordu’nun bu durumu daha fazla ele alması gerektiği bir sürece geçiyoruz.”
Bu ciddi tespitin sahibi Arkeolog Nezih Başgelen’in konuşmaları mercek altına alınıp ciddi olarak tartışılmalı diye düşünüyorum…
Yoksa yanlış mı düşünüyorum…!
JAPON DAVUL ŞOV..!
Kültür ve Turizm Müdürlüğü Ordu’da Nisan ayı içerisindeki Kültür ve sanat etkinliklerine 21 Nisan akşamı Atatürk Kültür Merkezinde VADAIKO ( JAPON DAVULU) “Uzak Doğudan sesler” adlı bir konserle davetli izleyicilere görsel bir farklılık yaşattı.
Üç davul sanatçısı ve bir Tsugaru Shamisen üç telli Japon saz sanatçısından oluşan Japon Davul Şov gurubu 21 Nisanda gösterim için AKM’de sahne aldığında Ordu’lu sanatseverler bu kez Japon geleneklerindeki inanılmaz estetik hareketli bir davul şov gösterimine tanık oldular.
Geleneksel Japon davul şovun üç sanatçısının performanslarıyla , davul çalmalarındaki görsel estetik ve hareketlilik izleyiciler tarafından beğenildi.
SANATA, SANATÇIYA ÇİÇEK,,,,
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından organize edilen “2010 Türkiye’de Japonya yılı” etkinlikleri kapsamında Ordu,Çorum,Kayseri ve Yozgat’ta özel programlı Davul şov gösterisi yapacak olan gurup Ordu halkı tarafından dakikalarca alkış aldı.
Japonya birincisi Tisugaru sanatçısı Abe Jinsai’nin özel sunumunda enstrümantal çaldığı sürpriz Türkçe “ Yine Bir Gül Nihal” adlı esere bütün salon alkışlarla eşlik etti.
Japon sanatçı bu jesti ile daha da çok beğenildi.
Program sonunda Ordu Valisi Orhan Düzgün konuşmasında Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a teşekkür etti. Japon Türk dostluğunun 1889 yıllarında Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit’in 600 Kişilik özel mürettebatı ile Ertuğrul Firkateyni’ni Japonya’ya gönderilmesi ile başladığını hatırlattı.
Dönüşlerinde Kushimato açıklarında fırtınaya yakalanarak batan dostluk elçisi gemiden kurtulan 69 kişiyi anlattı.
Vali Orhan düzgün Belediye başkanı Seyit Torun ile birlikte sahnede sanatçılara teşekkür ettiler buket buket çiçek sundular..
Vali Orhan Düzgün konser sonrası davetlilere Öğretmen evinde özel bir ikramda bulundu….
YAĞMUR YAĞINCA BÖYLE Mİ OLDU…!
Salonda önden iki protokol sırası haricinde Protokol diye ayrılan yerler konser başladıktan uzun süre boş kaldı. Vali, Belediye Başkanı ve diğer protokol konser saatinden önce yerlerini aldıkları halde diğer protokol ..! elemanları alışkanlık haline getirdikleri konser başlama saatinden uzun bir süre karanlıkta yer bulma alışkanlıklarını devam ettirdiler.
Son anda icat edilen arka sıralardaki sözde birçok protokol koltuğu boş kaldı.Biliyorsunuz büyük şehir tiyatrolarında özelliklede Devlet Tiyatrolarında program başlama saatinden sonra kapılar kapanır kimseyi salona almazlar….!
Kimse kimseyi rahatsız etmez..!
Şimdi de bu nereden çıktı diyebilirsiniz..
VALİLİK ÇELENGİ
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarında Atatürk’ün manevi huzurundaki Çelenk sunma merasiminde Valilik ve Jandarma Alay Komutanlığının hazır Çelenklerinin etrafında ve içindeki özel tanzim edilmiş canlı kırmızı beyaz karanfilleri görünce Özellikle Valimiz Orhan Düzgün’e gösterdiği duyarlılıktan dolayı teşekkür etmek istiyorum.
Diğer valiler dönemindeki Bayram törenlerinde Hazır çelenkleri depolardan çıkartıp törenlerde saygı çelengi olarak sunmaya alışmış..! bazı kurumlar Valimiz Orhan Düzgün’ün kurumlara tebliğ ettiği yasa gereği canlı çiçeklerle Çelenk sunma genelgesine rağmen halen eski alışkanlıklarına devam ediyorlar.
FORTİSBANK ÇELENGİ..!
Diğer taraftan Fortisbank ve Türkiye Partisinin tören alanının kenarına bırakılmış sahipsiz çelenklerini neden zahmet edip sipariş verdikleri gazetecilerin ve törene katılanların merak konusu oldu.
Törene katılan insanların çoğu Bankaları temsilen 23 Nisan Ulusal egemenlik ve çocuk bayramı için protokolde Çelenk sunma yetkisi verilen Yabancı Fortis bankasının Ulusal Egemenlik bayramına saygısı ancak bu kadar olur dediler.
Telefonla sipariş ver götürsünler…
İyi güzel de Çelenkleri saygıyla sunacak görevliler nerde..!
Bir müşterinizin işyeri açılışına mı çelenk gönderiyorsunuz…
ANADOLU’DAN DAMLALAR..!
Turizm Haftası etkinlikleri doğrultusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Halk Dansları Topluluğu’nun “ Anadolu’dan Damlalar” hikayeleriyle Anadolu Halk danslarının modern tiyatro kartografisiyle sergiledikleri gösterisini Sanatsever Ordu’lular Atatürk Kültür Merkezi solonu AKM’de zevkle izlediler.
Yıllardır TRT televizyonlarında beğenerek izlediğimiz Devlet Halk Dansları Topluluğu Ordu’da ilk defa sahne alıyordu.
Salondaki yerlerimize oturduğumuzda ve salonun ışıkları söndüğünde Anadolu’nun kurtuluş savaşını verildiği zamanların savaş siperlerindeki üç kahraman Mehmetçikle başlıyor ilk görüntüler.
Daha sonraları şahane bir müzik eşliğinde siperlerdeki Mehmetçiğin birbirlerine anlattıkları memleket hikayelerini ,32 dansçı ve 30 Devlet Halk Dansları topluluğu müzisyen sanatçılarının seslendirdiği Anadolu’nun ezgilerini, Kültür ve Turizm Bakanlığının erkek dansçıları birer kartal edası ile Ege yöresi Efe oyunlarını Ordu’lu sanatseverlere gösteriyorlar.
Kız-erkek Devlet Halk Oyunları sanatçılarının bir tiyatro görselliğiyle ve çok sesli müzik eşliğinde oynadıkları halk oyunlarını Ordu’lu sanatsever izleyiciler beğeniyle ve dikkatlice izlediler…
Karadeniz’in kıvrak ve hareketli oyunlarının estetik güzelliğini bilen Ordu’lular be kez Devlet Halk Dansları Topluluğunun Anadolu ezgilerinden oluşan güzel hikayelerle anlatımlı üç yöre oyununu, zevkle alkışladılar ..
ALKIŞLAR ATATÜRK İÇİN..
Kurtuluş savaşında siperdeki üç Mehmetçik vatan nöbetini tutup, memleket anılarını anlattıkları kartografide zaman zaman sanatçılar halk ezgilerini güzel oyunları ile canlandırırken sahne kararıyor…
Düşman saldırıyor, birden silahlar patlıyor Mehmetçikler çarpışarak şehit oluyorlar..O sırada karanlığın içerisinde lazer gösterimle Mustafa Kemal Atatürk’ün Kocatepe’deki siluet görüntüsü karanlığın içinden bir ay gibi parlıyor..
Salondan müthiş bir alkış sesi yükseliyor . Bu kez alkışlar Mustafa Kemal Atatürk için.
MÜZİĞİN GÖRÜNMEYEN
KAHRAMANLARI
Yıllar önce Alman mimarisi tarzında yapılan Halk Eğitim salonunun, şimdiki AKM’nin sahne önünde bulunan Orkestra çukurunun da ne işe yaradığını böylece görmüş oluyoruz…
Bu çok özel Halk Oyunları Dansları gösteriminin sonunda Devlet Halk Dansları Topluluğu müzisyenlerinden oluşan 30 kişilik orkestrasını da sunucunun davetinden sonra Orkestra boşluğundan sahneye seyirciyi selamlamak için çıktıklarında görüyoruz alkışlıyoruz…
Orkestanın şefi Kemal Sekmen ile gösterimin sanat yönetmeni Muhammet Koç’da seyirciyi selamlamak için sahneye çağrıldıklarında Ordu seyircisinden büyük alkış alıyorlar
Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun ve Ordu Valisi Orhan Düzgün’de sahneye çıkarak sanatçılara teşekkür ediyor, Devlet Halk Dansları Topluluğu sanat yönetmeni Muhammet Koç’a ve Orkestranın şefi Kemal Sekmen’e birer buket çiçek veriyorlar..
Bayan sunucu Ordu’ya en yakın bir zamanda tekrar geleceklerini söyleyerek Ordu Valisi Orhan Düzgün’e ve Ordu Kültür ve Turizm müdürü Erkan Gülderen’e ilgilerinden dolayı teşekkür ediyor…
Sanatsever Ordu’lular bu özel sanat gecesinden güzel anılarla ayrılıyorlar …
JAPON DAVUL ŞOV..!
Kültür ve Turizm Müdürlüğü Ordu’da Nisan ayı içerisindeki Kültür ve sanat etkinliklerine 21 Nisan akşamı Atatürk Kültür Merkezinde Japon Davul Şov gurubu ile devam edecek.
KODO Japon Davul Şov gurubu 21 Nisanda gösterim için AKM’de sahne aldığında Ordulu sanatseverler bu kez Japon geleneklerindeki inanılmaz bir davul şov gösterimine tanık olacaklar.
21 Nisan 2010 tarihini not ediniz.
Bu gösteriyi mutlaka seyredin..
GÜZEL SANATLAR LİSESİNİN
RESİM ,RÖLYEF SERGİSİ
Ordu Güzel Sanatlar Lisesi Resim heykel talebeleri yıl sonu etkinlikleri çerçevesindeki özel seçilmiş Resim ve rölyef alçı tablolarını Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosunun tarihi fuaye salonunda sergilediler.
Öğrencilerin el emeği göz nuru yapıtlarının bulunduğu sergiyi Ordu Valisi Orhan Düzgün, Belediye Başkanı Seyit Torun Turizm Kültür Müdürü Erkan Gülderen ve az sayıda haberi olan..! davetlinin hazır bulunduğu OBKT fuayesinde 15 Nisan günü saat 17.00’de açtı.
Sergideki eserlerinin yanlarında bekleyen genç sanatçı öğrenciler yapıtları ile ilgili bilgileri sergilerini gezen ziyaretçilere anlatırken Müzik bölümünden arkadaşları Keman ,Fulüt , viyolensel leriyle ve çaldıkları eserlerle salonda güzel bir mini konser verirken arkadaşlarına da destek oluyorlardı.
ORDUNUN 7 HARİKASI
Sanatçı öğrencilerin sergideki “Ordu’nun 7 Harikası” ismini verdikleri panonun üzerindeki yapıtlar ise Ordu Turizmi adına dikkat çekiciydi..
Öğrenciler Tarihi Yalı cami, Tarihi evlerin bulunduğu Menekşe sokak,Boztepe, Tarihi Bolaman Konağı, Tarihi Ünye Kalesini, Tarihi Yason Burnu ve Kilisesinin resim ve alçı kabartma rölyeflerinden oluşan çalışmalarına sergilerinde bu ismi vermişler.
“ Ordu’nun 7 harikası”
Öğrencilerin bu yıl sonu sergilerinin Ordu Turizmi adına özel seçilmiş konularının başında geliyor.
Tebrik ediyorum..
GEÇİYORDUM UĞRADIM..!
15 Nisan Perşembe akşamı saat 17 .00 gibi Orsev’e uğradığımda Yönetimden arkadaşlar yok mu diye sordum OBKT’deki sergiye gittiler cevabını alınca son anda sergiye gitme ve gezme imkanım oldu.
Yoksa Güzel Sanatlar Lisesinin genç öğrencilerinin bu güzel sergisinin açılışında bulunamayacaktım.
Sergiyi gezen Vali Orhan Düzgün Belediye Başkanı Seyit Torun ve beraberindekiler salondan bir zaman sonra ayrılınca “ Ordu’nun 7 harikası” panosunun önünde bazı notlar alıyordum sanırım görevliler salonun ışıklarını söndürdüler ..! bu arada öğrencileri de dışarı çıkarttılar. Pencereden gelen gün ışığı altında öğrencilerin isimlerini yazmağa çalışırken bir genç görevli geldi “ Amca biraz daha kalacak mısın” gibilerden bir şeyler söyleyince kalemi kağıdı cebime koydum dışarı çıktım.
Dışarıda merdivenlerde Belediye Konservatuar müdürü Mehmet Kefeli’yi görünce de “ içerdekilerin çok acele işi var herhalde”..! diye söylendim.
Görevlilerin bu kadar acelesi varsa…
Sahi bu Güzel Serginin orada ne işi var…!
ORDU’NUN 89 YIL ÖNCESİ..
Ordu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Ordu’da bir ilke imza attı.
4 Nisan 1921’de 89 Yıl Önce Ordu’nun İl Oluşuna büyük katkı sağlayan T.B.M.M sinin 1. Meclis Milletvekilleri Mehmet Recai Bey (Ordu Temsilcisi),Mehmet Necdet Bey (Karahisar-ı Şarki), Mustafa Sırrı Bey (Karahisar-ı) Şarki Tunalı Hilmi Bey (Bolu)’lerin Ordu’nun il oluşuna katkılarını belgeleri ile sergilendiği Taşbaşı Kültür merkezindeki anlamlı sergiyi gezenler böylelikle Ordu’da bir ilkide gördüler..
Ordu’nun 1921 senesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Temsil ettiği ilk Milletvekillerinin resimlerinin , meclis kararlarının fotokopilerinin ve görülmemiş bazı eski Ordu Fotoğraflarından oluşan arşiv serginin açılışında Ordu Valisi Orhan Düzgün Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun ve Ordu Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Haluk Kefelioğlu, Basın mensupları ve davetliler hazır bulundu.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Gülderen Vali Orhan Düzgün’e sergi hakkında bilgi verirken “ Ordu’nun il oluşunu hatırlamak, toplumsal bilinç oluşmasına katkı sağlamak amacıyla ilk defa Ordu’da böyle bir sergi açtıklarını söyledi.
Müdür Erkan Gülderen’in bu tesbiti gerçekten doğru ve geç alınmış ama doğru alınmış bir kararı bu. Yeni nesil Ordu gençliği ve Ordu insanı bu anlamlı özel ve de güzel sergiyi gezmişlerse böylelikle Ordu’nun il oluşuna emeği geçen milletvekillerini ve 4 Nisan 1921 tarihini belki anımsar,bilgi sahibi olurlar diye düşünüyorum.
Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Gülderen’i bu çalışmasından dolayı kutlarız…
BİR RİZESPOR NOSTALJİSİ…!
İki hafta önce Ordu 19 Eylül stadyumunda oynadığımız Orduspor Çaykur Rizespor maçında hop oturduk hop kalktık ama Penaltı golü ilede gülen ve rahatlayan taraf biz olmuştuk. Maçın sıkıntıyla berabere ilerleyen 87. dakikasında Rizesporlu Murat Ocak 18 içerisinde Ahmet Kuru’yu Hakemin önünde düşürünce Hakem tereddütsüz penaltı noktasını gösteriyor.
Rizesporlu topçuların itirazları Ordu seyircisinin inanılmaz sevinci var.
Top penaltı noktasına konuluyor,Topun arkasında Fatih Şen ve statda büyük bir sessizlik var…
Saha içerisindeki Gazeteci Erol Karaer penaltı atışı yapılırken heyecan yapmış arkasını dönmüş bekliyor.
Erol sıkıntıdan Fatih Şen’in stadı ayağa kaldıran penaltı gölünü görememiş.
Bu kritik ‘ O an..) ve önemli maçın heyecanı sıtatda bulunan hepimiz için geçerli iken 87. dakikadaki Gooll sevinci hepimizi ayağa kaldırıyor ve sevincimizi yanımızdaki arkadaşlarımızla paylaşıyoruz.
Düşme potasında olan Rizespor seyircisi bu gol sonrası taşkınlık yapar diye beklerken Rize seyircisinin centilmenliğine hayran kalıyoruz…
Maç içerisinde Rize seyircisi ile Ordu seyircisi arasındaki karşılıklı güzel dostluk tezahüratları ise gerçekten yıllarca konuşulacak maçın bence en güzel görüntüleri .
Özelliklede maçın sonunda Orduspor takımının Rizespor seyircisinin önüne gittiğinde Karadeniz’in iki ilinin taraftarlarının inanılmaz dostluk tezahüratlarının güzel görüntüleri uzun zaman sporsever Ordu’luların belleklerinde kalacak.
RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER…!
Maç bittiğinde yanımdaki arkadaşıma 1966 senesinde Rize’de Ordu Gücü Taraftarlarının unutamadığı küfür ve dayak yediği Hadiseli Kavgalı Rizede oynanan Rize Güneşspor- Ordu Gücü maçı ve sonrasını geldi aklıma.
Şimdi ise Ordu stadında Rizespor taraftarının inanılmaz güzellikteki tezahüratı var ve iki tarafın seyircisi maç sonrası topçuları ayakta alkışlıyor….
Centilmen Rize seyircisi sporda arzu edilen görüntüyü sergiliyordu. İşte sporda centilmenlik buydu,sporda dostluk kardeşlik buydu. Sahada görmeyi arzu ettiğimiz ayakta alkışlanacak güzellikler buydu…
O GÜNLERİ
YAŞAYANLAR BİLİR….!
Gelelim 1966 Senesinde Rize’de üçüncü sınıf Toprak sahada Rize Güneşspor ile Ordu Gücü takımının oynadığı Ordu Seyircisinin çoğunun hakaret gördüğü,dayak yediği Ordu Gücü topçusunun sahada hakaret gördüğü küfür yediği Gurup şampiyonluğu maçına…
Gurubunda iddialı Ordu Gücü spor takımı Rize deplesmanında Rize sahasına Kalede Atanur Güneysu, Ali Aydoğdu, Hayri Ertürk,Atila Yılmaz, Şevket,İsmet ,Yener Çelik, Bahtiyar Tenteoğlu,Adnan Çelik,Murat Atmaca ile çıkıyor.
Takımın Antrönörü Emre Güler.
Maçın ilerleyen dakikalarında Rize stadında Ordu’lulara çok kötü ve çirkin hakaretler yapılıyor kavgalar gürültüler küfürler oluyor sahanın kenarındaki seyircilerin Ordu Gücü topçularına attığı laflar hakaretler yenecek cinsten değil...
Stadın etrafı açık Rize seyircisi neredeyse sahanın içindeler top kornere gittiğinde sahanın köşe bayrakları bile gözükmüyor.
Genç sporcu Bahtiyar Tenteoğlu korner çekecek çizgi yanından inanılmaz küfürler çirkin sataşmalar…!
Az miktardaki Ordu Seyircisine hakaret küfür ne istersen var. Ordu seyircisi tamamen abluka altına alınmış Güvenlik emniyet hak getire…
Rize seyircisi hep bir ağızdan şu tezahüratı yapıyor..
Kara kaş gözlerin elmas
Bu güzellik sende kalmaz..
Güneşspor Şampiyonluk vermez.
Maçtan sonra Gör halini..
Maçın sorasını görmeğe ne gerek var..Maça giden Ordu seyircisi yeterinden fazlasını görüyor zaten…
2-0 Biten Ordu Gücü takımının yenildiği iyi oynadığı fakat inanılmaz kötü şartlarda kavgalı döğüşlü biten maçtan sonra Ordu Gücü taraftarları kazazede maç gazisi olarak güçlükle Ordu’ya dönüyorlar.
Ordu’da günlerce bu maç konuşuluyor..
Bir hafta sonra da Rize Güneşspor Samsun’a maça giderken ve sahilde Halk bankasının karşısında bulunan taksi durağının önünden Rize arabaları geçerken bayrak filamalı araçlardan Rize Güneşspor taraftarları el kol hareketleri yapınca taksiciler, Ordulu taraftarlar ile birlikte 53 plakalı Rize arabalarının peşine düştüler Perşembe’de önlerini kestiler .
Ondan sonra ne mi oldu..?
Ordu ve Ordu Gücü taraftarları sahil yoluna indi sahil ana baba günü oldu. Samsuna maça giden ne kadar 53 plakalı araç varsa camları kırıldı otobüsler Ordu’da Perşembe’de Fatsa’da Ünye’de durduruldu …
Zamanın Valisi Mustafa Karaer Sahil yolunda güvenlik güçleri Polis Jandarma ile Ordu’luları yatıştırmak ve sakinleştirmek için azmı uğraştı Ordu seyircisini sakinleştirmek için..!
Ne demişler “Rüzgar eken Fırtına biçer” miş ..ya..!
Aynen öyle oldu…
RİZE’LİLER
CENTİLMENLİK ÖRNEĞİ GÖSTERDİLER.
Yazdığım bu çirkin olayların yıllar önce geride kaldığı Rizesporun Centilmen taraftarları 4 Nisan 2010 Pazar günü Ordu 19 Eylül Stadyumunda Ligde kalma mücadelesi verdikleri çok önemli bir maçta 87. dakikada 1-0 yenildikleri Orduspor takımını ayakta alkışladılar, sporda centilmenlik örneği gösterdiler.
İşte Ordu futbol seyircisi Ordu Rizespor maçındaki bu inanılmaz güzel fotoğrafı unutmayacak.
Tabii bende…
(13 Nisan 2010)
GEÇMİŞ OLSUN
Sevgili Kardeşim, RÜŞTÜ DEMİREL başarılı bir ameliyat geçirdi.
Ankara’da yapılan ameliyat sonrası taburcu edilen ve Eskişehir’de dinlenen Demirel’e tekrar geçmiş olsun diyor acil şifalar temenni ediyorum.
İŞTE ORDU BU…!!!
Ordu Sanat Kültür ve Turizm şehri olma yoluna devam ediyor. Tiyatro sahnesinin perdelerini 45 senedir 75. oyunla sanatsever Ordu seyircisine kapatmayan Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu (OBKT) için Ordu Valisi Orhan Düzgün Dünya Tiyatrolar günü dolayısıyla yaptığı açıklamada;
“ İlimizde de tiyatroya çok büyük değer verilmektedir.45 yıldır perdelerini kapatmayan Ordu’lulara tiyatro izleme olanağı sunan Türkiye’nin ender tiyatrolarından OBKT’nin varlığı hepimizin gururudur” diyerek Belediye tiyatromuz (obkt)’nin önemini bir kez daha gündeme getirmiştir.
Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu OBKT gerçekten Ordu’nun ve Ordu’luların gururudur .
Yine 18 senedir Ordu’da sanat kültür ve Tiyatro dalında hizmet vermeğe çalışan sivil toplum kuruluşu Ordu Sanat Evi, OBKT’nin arka bahçesi diyebileceğimiz ORSEV’de Ordu’nun sanat ve kültür taşlarından bir tanesidir.
Ve diğerleri Ordu Belediyesi Konservatuarı ayrıca Türk sanat müziği ve Türk Halk müziği kuruluşları …
Geçtiğimiz günlerde Ordu’muz sanat festivali haftası niteliğindeki etkinliklerle Kültür ve sanat hareketli geceler yaşadı.
Ordu’lular Valimiz Orhan Düzgün’ün davetinde 26 Mart’ta Atatürk Kültür Merkezi (AKM) de Nevruz Kutlamaları çerçevesinde Kültür ve Turizm Bakanlığının programa aldığı “ Kırgızistan ve Gagavuz Dans ve Müzik Toplulukları’ nın nefis gösterilerini zevkle seyrettiler.
AKM’de sahne alan Kırgız ekibinin dans gösterisi ve Gagavuz müzik dans topluluğunun nefis gösterimizde Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Dünyası Müzik Topluluğu sanat yönetmeni Devlet sanatçısı hemşerimiz İrfan Gürdal’ın sunumunu yaptığı ve bir Gagavuz türküsünü de kendisinin seslendirdiği gece inanın çok keyifliydi .
Gagavuz Kültür Bakanı Dmitriy Andreeviç Kambur’nın oyun sonunda sahnede yaptığı Türkçe teşekkür konuşması ilgi ile dinlendi ayakta alkışlandı.
Ordu Vali Yardımcısı Ömer Adar’da sanatçılara sahnede birer buket çiçek vererek teşekkür etti.
KÜLTÜR ,SANAT DOLU GECELER
Ordu Sanatevi Başkanı Sevinç Özel’inde söylediği gibi “ Bir sanat ve Kültür şehri olan Ordu’da Orsev seçici tutum ve duruşu ile 1991’den bu yana sanatla kucaklaşmak ve potansiyel yaratmak adına sayısız sanat ve kültür etkinliklerine imza atmıştır” sözünü bir kez daha hatırlatarak aynı akşam Orsev’de Orsevli sanatçıların oynadığı Ülker Köksal’ın yazdığı Gülçin Üstüntaş’ın sahneye koyduğu iki perdelik “Bir Garip Oyun ” isimli tiyatro oyununun gösterimi vardı.
Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu OBKT Ordu Tiyatro izleyicilerine haftada iki gün son oyunları “Zilli Zarife”yi başarı ile sunuyordu…
Yine aynı akşam Ordu Lisesinin karşısındaki Fuar alanında Ordu Belediyesi’nin katkılarıyla kurulan Büyük Sirk Çadırında SAFARİ SİRK’in trapez ve yer gösterilerinin görsel şenliği vardı…
27 Martta AKM’de Devlet Tiyatrolarının 60 yıl etkinlikleri içerisinde Kültür ve Turizm Bakanlığının programa aldırdığı Asiye Demet Çizmeli’nin yazdığı Mehmet Yıldız’ın yönettiği Erzurum Devlet Tiyatroları sanatçılarının oynadığı “ Cumhuriyet’in İlk Sevdası” oyununu sanatsever Ordu’lular izleme fırsatı buldular.
30 Mart 2010 Salı günü akşamı yine Atatürk Kültür Merkezi (AKM)’nde Televizyon dizisi Ekmek Teknesinin ünlü oyuncusu Hemşehrimiz Ahmet Yenilmez’in sahneye koyduğu ve oynadığı Uğur Uzunok’un yazdığı tek perdelik “ SEFAHAT Mehmet Akif Dönüyor…Ya Siz Neredesiniz.?” isimli oyunda sanatsever Ordu’lular yine bir araya geldiler.
Mart ayının son haftası Ordu’da Kültür ve Sanat yönünden dolu dolu geçerken Ordu Üniversitemiz AKM de üniversite gençlerine ve Ordu’lulara “1.Tiyatro Günleri” adı altında yine bir tiyatro şenliği sundu.
Samsun Üniversitesi Düş evi oyuncularının “3.Sayfadan Kadın Hikayeleri”, Amasya Üniversitesi Tiyatro Kulübü Öğrencilerinin oynadığı “ Düğün Ya da Davul”, Ordu Üniversitesi Tiyatro Kulübünün sahneye koyduğu “Yaşar ne Yaşar ne Yaşamaz” oyunları zevkle izlenip alkışlandı.
Ordu Kültür ve Sanat dolu bir mart ayını böylece geride bıraktı. Başta sayın Valimiz Orhan Düzgün olmak üzere sanat ve kültür etkinliklerine emeği geçen herkese teşekkürler.
İşte Sanat ve Kültür şehrimiz Ordu Bu….
GÜLYALI FATİHİ..!
25 Mart 2010 Perşembe günü öğleden sonra saat 15 sıralarında Gülyalı İlçe Nüfus Müdürlüğüne bir veraset Beyannamesi hakkında bilgi almak için gitmek zorunda kaldım.
Kaymakamlık binasının bir katında bulunan İlçe Nüfus müdürlüğüne çıktığımda dairenin dört masalı odasında bir görevli memur Bilgisayar’ın başında bir şeylerle meşgul oturuyor.
Selam verip içeriye girdiğimde odadaki ilgili memura 1979 senesinde Vefat eden ve Turnasuyu nüfusuna kayıtlı bir yakınımızın Veraset Beyannamesi ile ilgili bilgiler sorup Veraset Beyannamesinin bir fotokopisini alıp alamayacağımı sordum.
İlgili memur önündeki bilgisayar ekranından verdiğimiz ismi kontrol edip bu beyannameyi ancak Sulh Hukuk Mahkemesinden alabileceğimi anlattığında kendisine Gülyalı mahkemesinden mi alacağız diye bir soru yönelttim.
İlgili Nüfus memuru bey Gülyalı’daki mahkemelerin uzun bir süre önce kapandığını ,Veraset İlamını ancak Ordu Sulh Hukuk Mahkemesinden alabileceğimi ve Veraset beyanını İstediğimiz yakınımızın ölüm tarihini de kolaylık olsun diye önündeki bilgisayarın ekranından okuyarak 02.05.1979 olarak yazdırdı.
Odadaki memur bey bunları bana anlatırken odaya Kırmızı kravatlı, kırmızı yaka mendilli sanırım başka bir memur geldi ve pencere tarafında denize karşı bir sandalyeye yayılarak oturdu…!
Bizim bu konuşmalarımızdan dahası benimle ilgilenmeğe ve yardımcı olmağa çalışan memur beyin konuşmalarından sıkılmış olmalıydı ki söze karıştı “lafı ne uzatıyorsunuz sana söyledi Ordu’ya gideceksin oradan alacaksın ” “ haydi güle güle” diyerek aklı sıra da uzatma diyerek çok meşgul ya..!kendince kızmış oldu.
Bir şekilde kapıyı gösterdi…!
Bu defa benden başka hiçbir vatandaşın bulunmadığı Gülyalı Nüfus Memurluğu odasına sonradan giren Kırmızı kravatlı ,kırmızı yaka mendilli memura..!
Ben vatandaş olarak Memur beyle konuştuğumu söyleyip kendisinin lafa karışmamasını benim muhatabımın kendisinin olmadığını Kırmızı kravat takmayla bu garip tavırla da memur olunmayacağını bu hareketinin ve davranışın yanlış olduğunu onun söylemesiyle değil ancak işimin bittiğinde vatandaş olarak Nüfus binasından ayrılacağımı söyledim.
Ve Gülyalı Nüfus memurluğundan ayrıldım.
Yolun karşısına Ordu’ya dönmek üzere geçtiğimde Ordu Nüfus Müdürlüğünün yoğun ve kalabalık çalışması geldi aklıma..
Gülyalı Nüfus müdürlüğünde bazılarının rahatlık ve işsizlikten canlarını sıkıyor olmalı diye düşündüm…!!
Aynı binada görev yapan Gülyalı ilçemizin Kaymakamı sayın Kudret Kurnaz’ın bilgisine sunulur.
KIYMETİNİ BİLELİM…!
1996 senesinde 6 diş hekimi ile Doğumevi hastanesi bünyesinde Ordu halkına hizmet vermeğe başlayan Ağız ve Diş Sağlığı merkezi bugünlerde bir Ağız -Çene cerrahı ve bir Endodonti uzmanı olmak üzere 35 hekim, 16 hemşire ,23 protez diş teknisyeni , sağlık personelleri ve idare personelleri ile Eski Devlet Hastanesinin iki katında Ağız ve Diş sağlığı hizmet çalışmalarını sürdürüyor.
1996 senesinde kurucu başhekimliğini yaptığı Ordu Ağız ve Diş Sağlığı merkezindeki hizmet bayrağını sürekli yenilikler içerisinde yükselten Kurumun Başarılı Başhekimi Dt. Ahmet Angın değerli hekim kadrosuyla ve titiz çalışmalarıyla devamlı teknolojik yenilikler kaydetmiş ve Ordu Ağız ve diş sağlığı merkezine TS EN ISO 9001- 2000 Kalite Yönetim Sistem Belgesi almaya hak kazanmış,Hekim arkadaşlarının ve personelinin özverili çalışmalarıyla kurumunun sağlık hizmet kalitesini de yükseltmiştir.
Eski Devlet Hastanesinin iki katına sıkışan ve yer darlığı içerisinde gelişmekte zorlanan Diş Sağlığı merkezimiz hastalarının memnuniyeti içerisinde 35 diş hekimi ve diş teknisyenleri , temiz kaliteli ve güler yüzlü hizmet anlayışı ile Ordu halkının haklı taktirlerini almaktadır.
Başhekim Ahmet Angın’ın hedefi olan Diş Hastanesi ve sonrasında Diş Hekimliği Fakültesi olabilme yolunda Çene Cerrahisi ile Endodonti uzman doktorları Okan Oral ve Özgür Özdemir’le daha da güçlenen sağlık kurumunun en önemli sorunu yer darlığı ve yataklı klinikler.
2009 senesi Haziran ayı içerisinde bu güzide sağlık kuruluşumuzu Eski enerji bakanımız ,Ordu Milletvekilimiz Hilmi Güler ile beraber gezdiğimizde Başhekim Ahmet Angın’ın makam odasını bile iki diş hekimine tahsis ettiğini ve Başhekim odasında hastaların tedavi gördüğü de görmüştük.
Başhekim Ahmet Angın ile aynı binadaki Sağlık Müdürü Dr Yılmaz Dündar’dan gerekli bilgileri alan Diş hekimlerinin sorunlarını dinleyen Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanımız Dr M.Hilmi Güler Ağız ve Diş Sağlığı merkezinin daha iyi şartlar ve geniş imkanlar içerisinde Ordu’lulara hizmet verebilmesi için yer konusunda yardımcı olacağını söylemişti.
M.Hilmi Güler bir zaman sonra Diş Sağlığı merkezinin daha büyümesi ve hizmet alanlarının genişletilmesi adına bir üst katında bulunan Sağlık Meslek lisesinin de buradan başka bir yere taşınması konusunda da yanılmıyorsam Sağlık Bakanlığı ile temasları sonucu yaklaşık 1 Trilyon lira bir parayı da Milli Eğitim Müdürlüğü emrine çıkartmıştı.
Başarı ve özveri ile çalışan Diş sağlığı merkezimizin aynı binada üst katındaki yer sorunu çözüldüğünde burada açılacak olan yeni klinikler sayesinde büyük bir ihtimalle Ordu ili dışına çeşitli diş hastalarının sevklerinin büyük bir kısmı son bulacaktır.
Yer problemi çözüldüğünde ve Diş sağlığı hizmetin kalitesinin daha da yükseltilmesi sonucunda gelişecek ve büyüyecek Diş sağlığı hastanemizde Ordu’lular diş hastalıkları sorunlarının tedavilerini Ordu’da gönül rahatlığı içerisinde yaptırabileceklerdir.
Ayrıca bu güçlü sağlık kurumumuz, Tıp Fakültemizin Diş Hekimliği Fakültesinin de alt yapısının oluşumunu sağlayacaktır.
Ordu insanı olarak bu sağlık hizmetin oluşumunda, gelişmesi ve büyümesinde özveride bulunanlara özellikle teşekkürler.
DİŞ ÇEKİMİNE 12. AYA RANDEVU..!
İstanbul’da bulunduğum Ocak ayı içerisinde bir yakınımın yeni çıkan 20’lik dişinde bir ağrılı problem oluşmuş. Hastamız önce ilaç kullanıyor birkaç gün sonra sigortalı olduğu için işyerinden hastaneye gidiyor.
Belki inanmayacaksınız ama gittiği Okmeydanı Ağız ve Diş Hastanesinin Diş doktoru hastamızın ağrılı 20lik dişini muayene ediyor ve 16 Aralık 2010 tarihine gerekli tahlillerin yapılması kaydıyla resmi randevu kağıdı veriyor.
Bunun üzerine İstanbul’da bir tanıdık Profesör kardeşime telefon açarak İmdaattt diyorum. Durumu anlatıyorum iki gün sonra hastayı gönder diyor. Hastamız gidiyor ve sıkıntı yaratan 20 lik dişinden 11 ay önce Ocak ayı içinde kurtuluyor.
Ordu’daki Diş Sağlık Merkezimizin önemine istinaden duyurulur…!
YAVUZ KARDEŞİM
TEKRAR GEÇMİŞ OLSUN..!
İstanbul Koşuyolu hastanesinde iki ay önce Kalp ameliyatı olan sevgili kardeşim Yavuz Köksal iyileşip Ordu’ya döndükten sonra tekrar ameliyat olmak için Koşuyolu hastanesine gitti.
Ayağına daha önce bir damar tıkanıklığı teşhisi konulan ve ameliyat olması istenen Yavuz Köksal Kalp ameliyatı sonrası alışkanlık haline getirdiği ameliyat serisini bu kez tamamladı.
Önce kalbindeki damarlarını değiştirten Yavuz bu kez Ayağındaki sorun yaratan damarlarını bakıma aldırttı.
Tekrar geçmiş olsun kardeşim de sen bu ameliyat işlerine biraz ara ver.
Alışkanlık haline getirdin..!
İstanbul’da sevgili eşin Kurtuluş hanım ve oğlun Çağatay’la çok mutlusun bunu biliyoruz da…
Bir an önce Ordu’ya dön artık .
Seni özledik…
“ORDU’DA YANLIZ BİR ARGONOT..!”
İstanbul Beyoğlu AFM (Fitaş) sinema salonunda Karadeniz Sahil yolunda “Son Kumsal” filminin yapımcısı, Rüya Arzu Köksal’ın, Görüntü Yönetmeni Aydın Kudu’nun Ordu’da çekimlerini yaptığı,Enis Ayar’ın Ordu için yaptıkları ve yapamadıklarını konu alan belgesel niteliğinde
“Ordu’da Bir Argonot”
İsimli belgesel filminin galasına Enis Ayar’ın daveti üzerine Oğlum Orhan Aytunç Engin ile birlikte gidiyoruz.
Beyoğlu’nda Fitaş sinema Pasajın yürüyen merdivenlerinden aşağıya salonlara inerken Orhan’a Oğlum 44 sene önce bu sinemada Barış Manço,Cem Karaca , Üç Hürel ve Moğolların konserlerine geliyorduk şimdi yıllar sonra Enis Ayar’ın Belgesel filminin galasına seninle geldik diyorum.
Alt salonda çoğunlukla Ordu’lu tanıdıklar var. Enis Ayar ve eşi sınıf arkadaşım Kamuran Ayar filmin galasına gelen dostlarıyla ilgileniyorlar onlarla selamlaşıyoruz. Araştırmacı yazar gazeteci ve öğretim üyesi değerli İbrahim Dizman arkadaşımla kucaklaşıyoruz. Geçmiş olsun diyor. Diğer dostlarla Atilla Bozdağ Uğurcan Ataoğlu ,Hamdi Ataoğlu,Ahmet Ataoğlu ve birçok tanıdık dostlarla kucaklaşıp selamlaşıyoruz,Ordu ve ameliyat sohbeti ediyoruz
Bir zaman sonra ise hep birlikte salondaki koltuklarımıza oturuyoruz. Tesadüf bu ya Ablam Gülten Engin ve Oğlu Arda ve Japon arkadaşı Şhein Ön sıra koltuklarındaki yerlerine oturmuşlar.Her yerde tanıdık dostlar var..
Aylar sonra Ordu’lu dostlarla karşılaşmak yeniden birlikte olmak ne güzel..
Ve “Ordu’da bir Argonot” isimli belgesel filmi başlıyor..
1984 senesinde Kaptan Tim Sever yönetimindeki Kürekli Argo gemisi binlerce yıl öncesindeki Mitolojik efsaneyi yeniden canlandırmak için Argonotlar Yunanistan’dan yola çıkıyor boğazları geçiyor. Karadeniz’e kıyısı olan illere uğrayarak yol alıyor. Mitolojideki geminin tayfalarından biriside Herkül…
Karadenizi boydan boya geçip Gürcistan’ın Pothi limanına giderken yiyecek içecek temin etmek ve Ordu sahillerine Altın Postu aramak için çıktıkları söylenen yerin adı da Argo gemisinin kaptanı İason’un adı Ordu Çaytepe’deki (Yason) burnu…
Belgesel film Karadeniz’in hırçın dalgaları arasında boğuşan Tim Severin kaptanlığındaki ilkel Yelkenli ve kürekli teknesinin görüntüleri ile başlıyor. Yason’a ,Ordu Turizmine yeniden kimlik kazandıran Enis Ayar’ın Yason Burnu Feneri önünde ellerini açıp Karadenizin hırçın dalgalarına karşı görüntüleri ile devam ediyor.
Sonra Yason’a Yason cafe’yi açarak güneşin denizde batışını seyrettiren , Mitolojik Efsanedeki Yason burnunu yeniden gündeme taşıyan yerli yabancı turistlerin uğrak yeri haline getiren Yason’u yeniden Ordu Turizmine Vali Kemal Yazıcıoğlu’nun ilgisiyle ve katkılarıyla marka yapan dahası kazandıran Beyaz adam Enis Ayar’ın görüntüleri ...
Sonra Vosvos şenlikleri,Kurul kayalıkları mağarası , Sahil yolu etkinlikleri , Dünya mimarlar odası kongresindeki ilginç Enis imzalı Mimarlardan Önce..Mimarlardan Sonra Ordu pretostosu, özellikle Ayarın mesleği sorulduğunda Meyhaneciyim dedikten sonra İstanbul Belediye Başkanı Mimar Kadir Topbaş’ın Ayar’ın yanından Kaçışı…!
Ordu Çambaşı yaylası Turnalık Vosvos Kampındaki Moğollar Konseri vede bir zamanlara damgasını vuran Ayışığı cafe maceralarının dan oluşan Yönetmen Arzu Köksal’ın belgesel niteliğindeki Ordu manzaralı çekimleri ekrana geliyor.
Sonra da Katılımcıların yorumları…
Tabi bu arada Zamanın Doğa Aktiviteleri Derneği Başkanı ( Meyhanesiz Meyhaneci) kartvizitli Beyaz Adam Enis Ayar’ın başına gelmeyen da kalmıyor..!
İstanbul ve Ankara’da gösterime giren “Ordu’da Bir Argonot” belgesel filmi yakın bir zaman içerisinde Ordu’dada izleyicisi ile buluşacak.
Bence bu Belgesel Filmi izleyin yorumunu siz yapın.
AKLINIZDA BULUNSUN..!
Sigortadan emeklisiniz. İstanbul’da Evinizde aniden Kalp rahatsızlığı geçiriyorsunuz bir taksi ile size en yakın Gayrettepe Memorial hastanenin acil servisine götürüyorlar .
Taksiden inip yürüyerek acile gidip hasta muayenesi için acil servise yatıyorsunuz.
Rahatsızlığınızı söylüyorsunuz Acilin doktorları sizinle ilgileniyor gerekli müdahaleyi yapıyorlar..! fakat Hastanenin SSK ile sözleşmesi yokmuş.Hastaneden size ilk müdahale için 1100 TL’lik liralık bir fatura çıkartıyorlar. Acil hasta olduğunuz için tedavi..!parasını yakınlarınızdan Acil olarak tahsil ediyorlar. .!
Bu defa sizi Medline ( Alarm Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş) şirketinin özel bir ambulansıyla Acil hasta olarak Şişli Florence nıghtıngle hastanesinin Acil servisine postalıyorlar. İki hastane arasına taksi ile gittiğinizde ücreti 5 milyon Tl tutmayan yerden sizden Transport Bedeli yani hasta nakil ücreti 300 milyon özel ambulans parası alıyorlar.
Bu parayı anında hasta yakınlarına Acil hizmet karşılığı paşa paşa ödetiyorlar.
Bize ödettirdikleri gibi…!
TESADÜF ÖĞRENDİK ..!
Geçen zaman içerisinde Şişli Florence Nıghtıngale hastanesinde tedavi görürken bir tanıdığımız vasıtası ile tesadüfen bir duyum alıyoruz.
Bir ay içerisinde ilk gittiğimiz hastane ve ambulansa ödediğimiz parayı müracaat edip bir dilekçe ile geri alabiliyormuşuz.
Özel hastane muhasebesinde çalışan bir tanıdık bu bilgileri bize vermese, siz nereden bilebilirsiniz ki..? Çünkü ilk gittiğimiz hastane ve ambulans SSK yeni adı ile (SGK) Kurumundan zaten yaptıkları hizmetin karşılığını alıyorlarmış. Vatandaştan aldıkları ise yandan ilave oluyor. Yani bu kurumlar iki defa hem vatandaştan hem de bağlı oldukları kurumdan hizmet karşılığı paralarını alıyorlar.
Sonuçta bizimkiler ilk gittiğimiz Gayrettepe Memorial hastanenin başhekimliğine dilekçe ile müracaat ettiklerinde hiç güçlük çıkarmadan ödediğimiz parayı muhasebeden geri almışlar. Ambulansın parasına gelince telaş ve ihmal yüzünden 300 milyon lirayı zamanı geçirdiğimiz için alamadık.
Ne diyelim Sağlık olsun
Ne diyelim akıl parası olsun.
Aklınızın bir köşesinde bulunsun..!
TEKRAR.. TEŞEKKÜRLER..!
İstanbul’da ani rahatsızlığım sonucu Şişli Florence Nightingale hastanesinde geçirdiğim açık kalp ameliyatı sonrası sağlığıma kavuşup Ordu’ya döndüğümde Değişim Gazetemizde Ameliyatımı Yapan Prof Dr.Belhan Akpınar’ında içinde bulunduğu bir Teşekkür yayınlamıştım.
Oğlum Orhan Aytunç Engin gazetenin internetten sayfasından okumuş Baba ameliyatına giren diğer Operatör doktorları yazmamışsın dedi.
Ameliyat sonrası bazı unutkanlıklar olabiliyormuş onun için çok özür diliyorum.
Şişli Florence Nightingale Hastanesindeki Açık Kalp ameliyatımı başarıyla yapan Kalp ve Damar Cerrahisi Ana bilim dalı başkanı;
Prof Dr Belhan AKPINAR
Yard.Doç Op Dr Barış ÇAYNAK
Uzm Op Dr Ertan SAĞBAŞ
Kalp Damar Uzm Dr Muhammet BAYRAM
Kalp anjiyomu yapan
Uzm Dokto Refik Erdim,
Başhekim Yardımcısı Dr Fatma SAR
Fatih TÜRKYILMAZ ile
Kardiyoloji ve Cerrahi Servisinin çalışkan sağlık personeline en içten duygularımla teşekkür ederim.
BU SERGİ FARKLI İDİ..!
“Elinize,yüreğinize sağlık”
Ordu’lu sanatçılarımız 17 Kasım 11 Aralık 2009 tarihinde İstanbul Caddebostan Kültür merkezinde sergiledikleri sanatsal yapıtlarını bu defa Ordu’da Ordu’lu hemşerileri ile buluşturdular.
Aynı Şehirde Ordu’da doğan farklı zamanlarda Ordu Lisesi mezunu , İllüstrasyon, Resim ve Grafik sanatçısı Dört Ordu’lu;
Değerli hemşerilerimiz Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Emin Öztürk, Sadık Karamustafa , Uğurcan Ataoğlu birbirinden güzel ödüllü yapıtlarını Ordu’da çok amaçlı Kültür merkezi (Taşbaşı Kilise) salonunda Sanatsever Ordu’luların beğenisine sundular. Bu çok çok özel serginin açılışında da İstanbul’da
hastanede olduğum için bulunamamıştım. Ordu’ya gelir gelmez ise Ordu’ya getirilen bu özel sergiyi ilk fırsatta görmek için gittiğimde sanatçı Emin Öztürk arkadaşımda salonda Fuat Bayraktaroğlu’na New Yorker dergisine dört defa kapak olan Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun Resim ,Grafik ürünler yapıtlarını gösteriyordu.
Değerli sanatçımız G.Doğan Ekşioğlu’nun iki adet imzalı resminin, yine değerli sanatçı dostumuz Emin Öztürk’ün imzalı bir resminin gazetemiz bürosunda duvarlarımızı süslediğini düşündüğümde şanslı olduğumu düşünüyorum.
Sanatçılarımız bu güzel sergiye takviye resimler ilave ederek yakın bir gelecekte Yunanistan’a Selanik’e götürüyorlar.
Sanatçılarımızın Salonda bulunan resim ve grafik eserlerini Cumartesi günü topladılar . Bu güzelim sergiyi izleme fırsatı bulamayan sanatsever Ordu’lulara ne kadar anlatsak bile bu birbirinden güzel görsel güzelliklerin tarifi bence imkansız.
Anlatılmaz yaşanır…
Bu muhteşem güzellikleri Ordu’muza taşıyıp bizlerle paylaştığınız için teşekkürler.
Elinize yüreğinize sağlık.
BEYLİKDÜZÜ TURİZM FUARI
Hesapta olmayan Kalp ameliyatı maceralı üç ay süreli İstanbul seyahatim esnasında Gazeteci Atilla Şimşek kardeşimle Beylik Düzünde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Turizm Fuarında buluşmak üzere anlaştık..
Atilla’nın iş yeri ve evi Beylikdüzü’ne yakın bir yerde. Sora sora Bağdat bulunurmuş ya… Ben ise Ortaköyden önce Taksime oradan İki katlı otobüsle uzun bir yolculuktan sonra Beylikdüzüne geldim.
Otobüsün şoförü bizi bir durakta bıraktı, biraz bekleyin fuar dolmuşları buradan geçer dedi. Aynı otobüste fuar için gelenlerle birlikte bir dolmuş minibüsle Fuar alanına geldik.
Fuar kapısında çok büyük bir insan kalabalığı sırada bekliyor. Basın kapısından yaka kartımı alıp sıra beklemeden salona girdim.
Yerli ve yabancı yüze yakın tanzim edilmiş ülke ve şehir Fuar stantları arasından yine sora sora ORDU Fuarını buldum.
Fuar standında Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Gülderen ,Müdür yardımcısı Uğur Toparlak,Ramazan Patkavak ve bazı tanıdık dostlarla selamlaştık kucaklaştık gece standı tanzim etmek için geç saatlere kadar çalışmışlar.
Turizm Fuarın resmi kapı açılışı saat 13.00’de.
Bir zaman sonra s Ordu Valisi Orhan Düzgün Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Gülderen ile birlikte Ordu Standına geldiler.Sayın Valimiz rahatsızlandığımda hastaneden beni Telefonla arayıp geçmiş olsun dileklerinde bulunmuştu.
Yine sağlık durumumu sordu, orada kendisine teşekkür etme fırsatım oldu.
Biraz sonrada Gazeteci 45 yıllık arkadaşım Atilla Şimşek çok sevdiği Tam teşekküllü TV kamerası ile Ordu standına geldiğinde kucaklaştık öpüştük. 4-5 defa telefonla görüşmüştük hastanede. Ona da ilgisinden dolayı çok teşekkür ettim.
Atilla uzun zamandır İstanbul’da olduğundan yeni Valimiz Orhan Düzgünle tanışmamıştı. Sayın Valim Atilla arkadaşım BTV televizyonu ve Tribün Gazetesi sahiplerinden diye tanıştırdım.
Atilla ve ben bir fırsat bulunca Valimiz Orhan Düzgün ile Ordu Standı hakkında sohbet etmeğe başladık.Standın daha hareketli ve ilgi çekmesi için bazı eleştirilerimizi önerilerimizi konuştuk. Geçen seneki fuarda Enis Ayar’ın Fındık kavurma Robonat’ının ve Açılışta stantta Ünlü Şarkıcı Nil Karaibrahimgil ile birlikte kavrulmuş fındık dağıtırken fuarda ilgi odağı olduklarını anlattı Atilla .
Valimiz bir dahaki sene Ordu standı için farklı güzel düşüncelerinin olduğunu söyledi. Daha sonra BTV televizyonuna Ordu ve Turizm fuarı için görüşlerini düşüncelerini aktardı.
Ordu’da Yayınlandığında mutlaka izlemişsinizdir.
BAKAN GÜNAY’IN
DUYGUSAL ANI..!
Uzun bir bekleyiş sonrası Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay ,Valimiz Orhan Düzgün ve beraberindekilerle Ordu Fuarını Ziyaret etti. Stantta bulunanlarla tek tek el sıkıştı hatırlarını sordu..
El sıkıştık kucaklaştık.Geçmiş olsun kendine iyi bak Tuncer ,kilo alma Göbek yapma dedi..
Sevgili arkadaşıma her şey için teşekkür ettim. Duvarda asılı olan büyük Ordu resimli afişlere yöneldi. Duygusal bir hareketle elini uzattı Ordu resmini sevdi okşadı. Yanımda bulunan Atilla’ya bu güzel anı kaçırma çektin mi dedim.
Atilla’da ses yok..!
Hemşerimiz Bakan Günay Stantın ortasında kurulu olan fındık ürünlerinden oluşan ikram masasındaki Kavrulmuş fındık tabağını aldı misafirlere tek tek ikram etti.Sonrası ayrılmak zorunda kaldı. Ordu Standının arkasında Kırıkkale standında bulunan davulcu ve Klarnetçi bir jest yaparak “Ordunun Dereleri aksa yukarı aksa “ Türküsünü çaldığında Bakan Ertuğrul
Günay gülümseyerek o tarafa yönlendi.
Klarnetçi Davulcu ve ilgilileriyle el sıkıştı,
Atilla Şimşek arkadaşıma ;
İşte bunu biz yapmalıydık diye söylendim…
Kısmet olursa bir dahaki sene daha yöresel daha hareketli ve otantik bir Ordu Turizm Standında buluşmak üzere…
ACIKTIM CAFE..!
Düz mahallede Denizciler dondurma salonu karşısında iki ev hanımı Nermin Güreşci ile Ayla Kuvancı Nefis ev yemeklerinden oluşan sıcak ve temiz Acıktım Cafe’lerinin zengin lezzetli menülerini “Kimse aç kalmasın” esprisi ile Ordu’luların damak zevkinize sunuyorlar.
Enfes Çorba,Tereyağlı pilav,Et yemeği, mevsim salatası ve ayrandan oluşan özel 5 çeşit menüyü 5 Tl ye ev sıcaklığı ortamında servis ediyorlar.
Bitmedi dahası da var…!
Ayrıca özel günlerde Ev yapımı Su böreği, tereyağlı tatlı,Zeytinyağlı dolma ve etli lahana sarması ile enfes lezzetli Keşkek.
Sabah kahvaltı çeşitleri ve Peynirli- sucuklu nefis Ordu Tostu yine Acıktım Cafe’de.
Cebinize uygun en uygun fiyatla
Acıktım Cafe 1.Fidangör Sokakta telefonunuz kadar yakınınızda. 0452 212 36 24’te…
“ARAMIZA HOŞ GELDİN”
İstanbul’a oğlum Orhan Aytunç Engin’in yanına 10 günlüğüne gezmek için gitmiştim her şey günlük güneşlik İstanbul kazan ben kepçe geziyorum.
Sevgili Yavuz Köksal kardeşimin İstanbul Koşuyolu hastanesinde Kalp ameliyatı olmak için yattığını duyunca Oğlu Avukat Çağatay Köksal bizi hastaneye ziyaret için götürüyor.. Özel Odasında Yavuz’la ve eşi Kurtuluş hanımla sohbet ediyoruz.
Ne olduysa hastanede olmuş . Kalp rahatsızlığını orada kapmışım..!
Geçici imiş yani grip gibi bir şeymiş..!
Şu işe bakar mısınız bir hafta arayla Yavuz Köksal Koşuyolu hastanesinde ben ise Florans Nıghıngale hastanesinde açık kalp ameliyatı oluyoruz.
Evde televizyon seyrederken rahatsızlanınca acil gittiğimiz Gayrettepe Memorial hastanesi sonrası ambulansla Şişli Florance Nıghtıngale Hastanesine götürüyorum. Oğlum Orhan benim telefonumdan Sevgili kardeşim Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı arayarak Hastanede yoğun bakımda olduğumu söylüyor. Birkaç saat sonra Ertuğrul Günay kardeşim hastaneye geliyor beni yoğun bakımda ziyaret edip bana moral ve güç veriyor.
Bu ziyareti unutmam mümkün değil.
Özellikle teşekkür ediyorum.
Kısa bir süre için gittiğim İstanbul’dan üç ay üzerine eski sağlığıma kavuşmuş olarak şimdi Ordu’ya döndüm .
Hastanede yattığım ameliyat öncesi ve sonrası arkadaşlarımdan ve dostlarımdan onlarca geçmiş olsun telefonları ve çiçekleri aldım, ziyaretime gelen dostlarım oldu beni arayan değerli dostlarıma arkadaşlarıma buradan sonsuz teşekkürlerimi ve sevgilerimi,saygılarımı iletmek istiyorum. Sağolsunlar ,Varolsunlar.
Arkadaşlarımdan , Dostlarımdan aldığım telefonlarda seslerini duymak hasta yatağından insana güç veriyor moral veriyordu.Zaman zaman konuşamadığım dostlarımın isimleri ve sağlık dilekleri bana iletildiğinde daha da mutlu oluyor ,güçleniyordum.
Ahmet Şahin kardeşimden aldığım bir telefon var ki beni hem çok mutlu ediyor hem de düşündürüyor . Telefondaki konuşmamızın, şakalaşmamızın sonunda Ahmet Şahin ;
“Tuncer ağabi kendine iyi bak. Aramıza hoş geldin” dediğinde ise geçirdiğim Açık Kalp ameliyatın ve kalbimde değiştirilen dört damarın ve geçirdiğim rahatsızlığın ciddiyetini daha iyi anlamaya başlıyorum .
TEŞEKKÜRLER EROL
ŞİMDİ DEVAM…!
İstanbul’da Hastaneye acil yattığım dönemde Erol Karaer kardeşim İnternet Gazetesine düştüğü duygusal notta şöyle diyordu.
“ Askerlerini yalnız bırakma Açık Kalp Ameliyatın sonrasında bizle birlikte olman için Allah’a dua ediyoruz. En kısa zamanda seninle birlikte, kahrımız olan gazeteciliğe devam etmek dileğimiz… Seni seviyoruz Allah seninde bizimde yardımcımız olsun…
Sevgili kardeşim gazetedeki bu içten resimli notunu Orhan internetten çıktı alıp bana getirdi ,hastanede yattığım sürece yatağımın başucunda asılı tuttum.
Bu güzel duyguların için teşekkürler.
HOŞ BULDUK…
Ameliyat sonrası bir gün yoğun bakımda kaldım sonrası doğruca odaya çıkardılar uzun koridorda yürümeler başladı herkesin elinde bir kalp yastık bir el göğüste hastanenin uzun kat koridorunda yürüyüş voltası atıyoruz.
Bu arada 5-6 yaşlarında sevimli afacan bir erkek çocukta ameliyat olmuş babası ile birlikte koridorda oyun oynuyor. Geçirdiği ciddi kalp ameliyatın farkında bile değil. Oğlum Orhan’ın kan gurubunun tuttuğu ve ameliyatta kan verdiği küçük hasta kalp cerrahi servisinin ve koridorun maskotu.
Birkaç gün sonra pansumana genç bir operatör geldi ameliyat dikişlerini kontrol etti. Bir sıkıntım olup olmadığını sordu.Sonra göğsümden gazlı beze sarılı iki ince çelik tel çıkardılar boyun damarından ince bir hortum aldılar…öğrendik ki teller elektro şok içinmiş…!
Sanırım ne olur ne olmaz telleri…!
Ameliyat sonrası durumlar iyi gidiyorsa hastanede bir hafta tutuyorlar 31 aralık 2009 günü öğleden sonra saat 16.30 gibi hastaneden eve postaladılar beni.
Yılbaşı akşamı saat 24’00 da Ortaköy dereyolu caddesindeki evin penceresinden boğaz köprüsünün ışıklarını izliyorum, sahil kesiminin gökyüzünde yüzlerce havai fişek rengarenk patlıyor boğaz köprüşü ışıl ışıl yanıp yanıp sönüyor. bu sırada Eşim Ayhan Engin saat 12’de içmem gereken kalp ilacımı veriyor çocuklar yılbaşı için dışarıdalar.
Ortaköy’deki evin camından bakarken kalp ilacımı içiyorum.
2010 daYeni yılın piyangosu ,sürpriz Kalp ameliyatım ve kalp ilacılarım.
Hastanede ve sonrasında bana büyük destek ve moral veren sevgili eşim Ayhan’a her şey için teşekkür ediyorum , Yeni yılın kutlu olsun, sağlıklı olsun diyorum.
Ayrıca beni hastaneye gelerek ziyaret eden,telefonla arayan çiçek gönderen tüm dostlarıma arkadaşlarıma en samimi duygularımla ,sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum teşekkür ediyorum..
Sevgili kardeşim Yavuz Köksal’a da tekrar geçmiş olsun dileklerimi bir kez daha iletiyorum.
Ahmet arkadaşım bana aramıza hoş geldin demişti..
Hoş bulduk..
TEŞEKKÜR
On günlüğüne Gezmek için gittiğim İstanbul’da geçirdiğim kalp rahatsızlığım esnasında Acil kaldırıldığım Şişli Florans Naıtıngle hastanesinde Anjio ve Kalp ameliyatım öncesi hastaneye gelerek sağlığımla yakından ilgilenen Sevgili kardeşim ;
Kültür ve Turizm Bakanı
Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ,
Eski Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı, Milletvekili
Sayın M.Hilmi GÜLER’e
Kalp ameliyatımı yaparak beni sağlığıma kavuşturan
Prf.Dr Sayın Belhan AKPINAR ve cerrahi ekibine
Florence Nıghtıngale Hastaneleri Genel Koordinatörü
Şişli Florence Hastanesi Başhekimi
Op Dr. Sayın Mücahit ATMANOĞLU’na
Prf.Dr sayın Cüneyt Korhan ORAL
Doç Dr sayın Günay ENGİN’e
Telefonla arayan ve hastaneye gelerek geçmiş olsun dileklerinde bulunan
Ordu Milletvekili Sayın Rahmi GÜNER
Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan YALÇIN
Ordu Valisi Sayın Orhan DÜZGÜN
Ordu Belediye Başkanı Sayın Seyit TORUN
Ordu Belediye Başkan yardımcısı Sayın Özer KARADAĞ
Ordu Gazeteciler Derneği Başkanı Sayın Recep AYDIN
Ordu Gazeteciler Derneği Eski Başkanı Gazeteci Kardeşim
Sayın Erol KARAER’e
Sayın Mustafa ALVER ile özellikle sevgili eşim
N. Ayhan ENGİN’e ve aileme, ayrıca onlarca telefonla arayıp sağlığımla ilgilenen çiçek gönderen sevgili dostlarıma arkadaşlarımla en samimi ve içten duygularımla teşekkür ederim.
Tuncer ENGİN
SN. M. HİLMİ GÜLER
Son dönem seçilmiş Ordu Milletvekilleri içerisinde Ordu’ya hizmet eden Vekillerin en başında Hilmi Güler’in adı var . Güler’in Ordu’daki konuşmalarını dinleyenler “ Gönül gönüle verirsek, karşılıklı saygı ve sevgi içerisinde olursak çözümlenemeyecek sorunumuz olmaz. Yeter ki birbirimize sevgiyle yaklaşalım..” ve Ordu’ya hizmet için varız sözlerini hatırlayacaktır.
Ordu Milletvekili Hilmi Güler Bürokrasinin en üstlerinde çalıştığı dönemler dahil her zaman Ordu’nun sorunları ile yakından ilgilenmiş takip etmiş, hizmet vermiştir.
Bakanlık yaptığı 6.5 senelik hizmet döneminde bir yandan Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda Dünya konjöktöründe enerji politikasını ve hizmet uygulamasını en ciddi şekilde yürütürken diğer yandan Ordumuzun sorunları ile yakından ilgilenmiştir.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı yaptığı dönemde Ordu Üniversitesinin kuruluş aşamasında ve kurulmasında ,Ordu’da Elektrik enerji tellerinin yer altına alınmasında, Sahil yolunun yeniden yapımı ve taş seddin yapılmasında,Ordu Topçam Barajının 122 metre yüksekliğindeki gövde yapım ve tamamlanmasında, Ordu’yu Akdeniz’e bağlayacak 130 yıldır devam eden Dere Yolunun yapımında , zor coğrafyasında ki toplam 7 kilometreyi bulan 13 tünelin açılmasında iç Anadolu bağlantılı 900 tır yükü doğal gaz borularının Sivas üzerinden dağları aşarak Ordu’ya şehir merkezine döşenmesinde, Ordu Şehir Stadının UEF standartlarında büyütülmesinde ve ışıklandırılması çalışmasının son safhasına getirilmesinde Orduspor’umuza katkılarında , ve Orduya çok önemli hizmetlerin ve Tersane yatırımların gelmesinde çok önemli katkıları ve sayamadığımız bir çok hizmetlerde Hilmi Güler’in özel çabası ve imzası vardır.
ORDU DİŞ HASTANESİNE
MÜJDELİ HABER…!
Enerji ve tabi Kaynaklar eski bakanı Ordu Milletvekili Dr. Hilmi Güler’in Başhekimliğini Ahmet Angın’ın yaptığı ve Orduya büyük hizmet veren Ordu Diş Hastanesini ziyareti sırasında Eski Devlet Hastanesinin bir bölümünün, iki katında sıkışık ve dar koşullarında 34 diş hekimi ile Ordu’lulara hizmet verdiğini Diş hastanesini gezerek gördü.
Hilmi Güler hastaneyi ziyaretinde kuruluşundan bu yana diş hastanesinin her şeyi ile ilgilenen Başhekimi Ahmet Angın’ın Başhekimlik odasını bile hastalara daha iyi koşullarda hizmet verebilmek için, iki Diş hekimine tahsis ettiğini de gördü.
Başhekim Angından ve Sağlık müdürü Dündar’dan Diş hastanesi ve çalışmaları hakkında bilgiler aldı.
Diş hastanesinin üst katında bulunan Sağlık Meslek Lisesinin öğrencilerinin daha iyi koşullarda müstakil bir binada öğrenim görmeleri halinde, diş hastanesinin binada yapılacak yeni bir düzenleme ile daha büyük ve farklı branşlarda Ortodonti ( Bozuk dişler),Periyodontoloji ( Diş eti hastalıkları , ve (bebeklerin süt dişleri) Pedodonti dallarında da Ordu’lulara hizmet verebileceği görüşü konuşuldu.
İleride Tıp Fakültesine bağlı Diş Hekimliği Fakültesinin bir bölümü gibi çalışabilecek Ordu Diş hastanesi hastalarında büyük ilgi görüyor.
Bu görüşmeler sonrası Hilmi Güler Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığı görüşmeleri sonucu Şu anda kullanılmayan Hürriyet İlk okuluna tadilat için Bir Trilyon lira para aktarttı.
Bu tadilat sonrası Diş hastanesinin üst katındaki Sağlık Meslek Lisesi bu müstakil binada eğitim görecek.. Diş Hastanesi de böylelikle boşalan bir üst katta daha kapsamlı Diş sağlığı hizmetlerini Ordululara verebilecek.
Milletvekili Hilmi Güler’in bu müjdeli haberi Ordu’da sevinç yarattı. Çalışmalarında ,Ordu’lar hak ettiği hizmetlerde Güler’in verdiği şu sözlerini unutmayacaklar.
“ Ordumuza hizmet çalışmalarımızda siyasi otoritenin desteğine ihtiyaç duyulduğunda bunu çözümlemek bize düşer. Biz buna hazırlıklıyız. Ankara ile halledilecek tüm meseleleri çözeriz.” .sözünü hatırlatarak;
ORDU- GİRESUN (ORGİ)
HAVA ALANIMIZI İSTİYORUZ…..
SAYIN VALİMİZ…
10 Kasım saat 9.5 geçe Bütün Türkiye’de Yavru vatan Kıbrıs’da ve Tüm dünyadaki elçiliklerimizde Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü 71. defa saygıyla hasretle, minnet duygularımızla bir kez daha andık.
Saygımızın ifadesi çelenklerimizi sunduk, saygı duruşunda bulunduk
Ordu’daki tören alanında Ata’mızın huzurunda İstiklal Marşımızı başta siz olmak üzere sayın valim birlikte gururla söyledik.
Sayın valim Milli Bayramlarımızda, anma törenlerinde Atatürk’ün manevi huzurunda ,bağlılığımızın ve saygımızın ifadesi olarak Törenle bırakılan sizinde dikkatlerinizden kaçmadığına emin olduğum ve depolardan çıkartılarak sunulan ön protokolün Hazır Çelenklerinin konumunu gözden geçirilmesini arz ediyorum.
Nedenine gelince sayın Valim Ordu Valilik Çelenginin etrafının Defne yapraklarından ,Beyaz ve Kırmızı karanfillerden, canlı çiçeklerden donatılmasının yönetmelik gereği “Ulusal Onurumuz gereklerine” daha da anlam taşıyacağı kanaatindeyim.
ÇELENK SUNMA YÖNETMELİĞİ
Resmi Bayramlar ve Anma Günlerinde Anıtlara konulacak Çelenklerin hazırlanma, taşıma ve Sunulması hakkındaki 25 maddeden oluşan Bakanlar Kurulunun 4.9.1973 tarih No: 7/7058 de kayıtlı yönetmeliğin 1-2 ve 9. maddesinde şunlar yazılı :
GENEL ESASLAR
Madde 1- Bu yönetmeliğin konusu ; Resmi Bayramlar ve anma günlerinde çeşitli kamu kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yaptırılan Çelenklerin hazırlanması, taşınma ve anıta sunulmasının bağlı olduğu esasların saptanmasıdır.
Madde 2- “Bu yönetmeliğin amacı ; resmi Bayramlar ve anma günlerinde çeşitli kamu kuruluşları ,gerçek ve tüzel kişiler tarafından yaptırılan Çelenklerin günün amacına,Ulusal Onur Gereklerine, ekonomi ve estetik kurallarına göre hazırlanması ve sunuşun standart,özenli ve düzenli biçimde yapılmasını sağlamak..
Madde 9 – Çelenkler,Resmi Bayram veya anma gününün anlam ve önemini , ulusal onur ve estetiği yansıtmak şartı ile;
Çapı 1.50 m.yi geçmemek üzere kare dikdörtgen, daire ,oval ay,ayyıldız , yıldız ve benzeri biçimlerde ve DOĞAL ÇİÇEK, SAĞLAMA OLANAĞI YOK İSE yapma çiçeklerle donatılarak hazırlanabilir. Ancak kuruluşların olanakları elvermediği taktirde bunlar madeni, ahşap ve benzeri malzemeden yararlanılarak semboller halinde yapılabilir…
Madde 25- Bu yönetmelik hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür…
Sayın Valim bu çelenkler sizden öncede Ön protokolün taktiri ile hazır Çelenk olarak tekrar tekrar depolardan çıkarılarak sunuluyordu.
İçimize sindiremediğimiz de zaten bu !…
Sayın Valimiz Orhan Düzgün’ün hazır Çelenkler, özellikle Valiliğimiz çelenginin etrafına bundan böyle Defne yapraklarının üzerine canlı Kırmızı Beyaz karanfil veya günün doğal çiçekleriyle takviye edilerek daha düzgün ve “ Ulusal Onur Gereklerine” daha uygun hale getirtilmesinin sağlanması için talimat vereceğine inanıyoruz.
Partilerin ve diğer kuruluşların canlı çiçeklerle donanmış çelenklerini hep birlikte izledik. Valiliğimizin ve ön protokolün çelenkleri de neden böyle olmasın diye düşünür olduk.
Bu vatan topraklarını kurtararak bizlere Cumhuriyetle birlikte armağan eden Aziz Atatürk’e bu vatan toprakları üzerinde 4 mevsim açan canlı çiçeklerinden oluşan Çelenkleri sunmak için gereğini yapacağınıza yürekten inanıyoruz ve bu düşüncelerle saygılarımı sunuyorum.
x x x x x
“ Karanlık emellere yumruk indirenlere
Kanı kini unutup barış sunan ellere,
Defne yapraklarından Çelenkler örenlere..
Her 19 Eylül’de Ataya selam olsun.
Selahattin Ozuluoğlu.
YIL 1 SAYI 12
ORDU AKTÜEL DERGİSİ…
Araştırmacı yazar Rahmetli Sıtkı Çebi’nin Ordu Şehri Hakkında Derlemeler ve Hatıralar, Ordu Şehri Belediye Tarihi ve Ordu ile ilgili onlarca basılı kitabı , Özel Ordu gazeteleri arşivi olmasa Ordu şehrinin Sosyal yaşantısı ve Kültürü hakkında yeterli bilgi sahibi olabilir miydik.?
Yine Gazeteci Büyüklerimizden Ordunun 1954 tarihinde yayın hayatına başlayan ilk ve tek Mizah Gazetesi TİLKİ’nin sahibi ve yazı işleri müdürü, Fotoğrafçı rahmetli Temel Uzlu’nun Ordu Tarihi,Ordu’nun Basın Tarihi, Folklor Tiyatro ve Turizm Alanında Ordu, Ordu’lu Ozanlar adlı kitapları.
Mehmet Balkan ve özellikle Foto Nucumi imzalı Temel Uzlu’nun Eski Ordu manzaralı Fotoğrafları , dahası Cam negatifli eski fotoğraf arşivlerini muhafaza etmese Eski Ordu ile yeni Ordu şehri arasındaki güzelliklerin ve çirkinliklerin ..! yorumunu yapabilir bunu yeni nesil çocuklarımıza göstermeden anlatabilir miydik.?
1919 Güneş gazetesinden 2009 günümüz gazetelerine katkıda bulunmayıp,arşivlerine sahip çıkamazsak yeni yetişen Ordu gençliği geri dönüp araştırdıklarında bilgi sahibi olabilecekler mi..?
On kere …Yüz kere hayır..!
ORDU AKTÜEL
DERGİSİ ve …
Ordu’muzun basın yayın tarihinin zamanımıza akışına yön veren yüzlerce kitap ve dergilerinden ,ilgi ile takip edilen sosyal ve kültürel içerikli yayınlarından birisi de kuşkusuz son yılların Ordu Aktüel dergisi.
Yıl 1 sayı 12 başlığı ile İmtiyaz sahibi Zeki Mesut Özel’in Ordu Aktüel dergisinin 12. sayısını basıp okuyucusuna ulaştırdıktan sonra ekonomik kaygılardan dolayı “ Tamam mı Devam mı ?” diye başlayıp ; “ Ne mutlu bize ki Ordu Basın Yayım tarihine Ordu Olay Gazetesinden sonra Ordu Aktüel Dergisini de ekleyebildik.” sözleri sonrası ..
“ Diliyorum ve umuyorum Ordu Aktüel, Orduluların desteğiyle yoluna devam edecek..” sözleri eskiden yeniye bir belgesel arşivi niteliğindeki zevkle okuduğumuz ve ay..ay beklediğimiz Ordu Aktüel dergisinin Yayın genel yönetmeni editörü derginin zamana karşı araştırmacısı Taner Aksoy’un “ Evet, geldik yolun sonuna..Hoşça kalın..iyi olun” imzalı cümleleri eski ve yeni Ordu tarihine ışık tutan dergilerden birisinin daha akıbetinin habercisiydi sanki..!
Gerçekten üzüldük.dileriz Güzel dergilerine devam ederler de..!
Bu meşakkatli ve sorumluluk yolunun sonu gözüküyor gibiydi ve hani derler ya “lafın tamamı….!”
Bu arada sevgili arkadaşımız Araştırmacı yazar İbrahim Dizman’ın “1900-1999 Ordu’nun 20. Yüzyılı adlı” belgesel niteliğindeki Ordu Belediyesi Yayınları kitabına 1977 tarihinde yayın hayatına atılan ve 32 yıllık mazisi olan Karadeniz 52 Gazetemizin arşivlerindeki yazılarımız ve bazı haberlerimizin kısa başlıklarla bu belgesel derginin çoğu yerinde kullanılması bizim için çok önemli.
Ordu’muzun basın yayın tarihinde bizimde tuzumuzun olduğu anlamına gelir ki bundan da mutluluk ve kıvanç duyarız.
İbrahim Dizman’ın kitabın önsözünde yazdığı “ Bir kentte doğmak ya da yaşamak o kentin yüzlerce,binlerce yıllık serüvenine bir ömür süresince katılmaktır” sözlerindeki Ordu Kentimize olan görevimizi de bir nebze yerine getirdiğimize ve Kültürel ve sosyal anlamda ufakta olsa katkımız olduğuna inanıyorum. Ben inanıyorum Ordu olay ve değişim bu işlevi şimdilik sürdürüyor..
İYİKİ YÜRÜMÜŞÜZ…
Belgeselci Aydın Kudu ile Rüya Köksal’ın Doğu Karadeniz’de çektikleri Son Kumsal Belgeselini izledikten sonra 1994 senesinde Gazeteciler Derneğimizin öncülüğünde Tema, Orsev, Ordu Çevre Derneği ve Doğa Aktiviteleri Derneği ile Sivil toplum derneklerinin ve Ordu halkının katılımıyla yaptıkları Müthiş Onbinlerin yürüyüşünü hatırlıyorum.
Sonra ne oldu..?
Samsun’dan Sarp sınır kapısına kadar yüz yıllık tarihi koyların çoğunu, denizle barışık ilçelerin şehirlerin önünü büyük taş duvarlarla doldurdular.
Sahil yolunu yükselttiler yerleşim yerleri yolun altında kaldı Piraziz ,Bulancak Giresun en yakın gördüklerimiz ve bu duble yol yapımı için, bu doğa katliamının Ordu şehir merkezinden geçmemesi ve Rıhtımdan başlayarak Bülbül deresine kadar olan kısımdaki çevrenin ve Kumsalımızın bozulmaması adına gazetelerimizde “ Şehrimizin yüzüne kezzap attırmayız” sloganı ile ve Uğurcan Ataoğlu’nun O müthiş S.O.S ORDU çevre Pankartı ile ve duyarlı Ordu’da yaşayan Onbinler “çevre yolu ve sahilimizi bozdurmayız “ yürüyüşüne katıldı.
İyi ki de katılmışız…
Karadeniz 52 Gazetemizin Başlık Logosunda “ Çevre yolu istiyoruz,Çok şey mi istiyoruz” spotumuzu bu sebeptendir ki 1994’de aylarca yayınladık
Doğu Karadeniz’de hiçbir ilin yapamadığını Ordu Halkı birlik ve beraberliği ile yaptı Şehrimizin güzelim koyuna ve kumsalına sahip çıktı… Rıhtımdan Atatürk parkına kadar yolun bir tarafını yürüyerek ,kararlılığını gösterdi.Diğer illere örnek olacak
Ordu Sahil yolunu ve Kumsalını bozdurtmadı..
Ordulu Çevre dostu duyarlı insanlar ileride torunlarına bırakacağı bir çevre mirasına sahip çıktı kentli olma bilincine sahip çıktı.
SON SAYI, SON KUMSAL…!
Bir yıl 12 ayın ve sayının sözünü verdiler yerine getirdiler. Son sayıları da Ordu’muza kalıcı bir belgesel niteliğinde.
Derginin son sayısını incelediniz mi..? Sayfalarındaki şu güzelliklere bir bakar mısınız..?
Son Kumsal Bizim Kumsal .Onbin Ordu’lu Çevre yolu için 15 yıl önce yürüdü..
Çambaşı sanatçılar obasında bir sabah..
Or-Gi Havaalanının Hazin Öyküsü..
Musiki Üstüne bir deneme..Bu bizim hikayemiz.
Homeros’tan Ordu’ya Bir ad. Yason
Düz mahalle içinde Çıramı yakamadım..!
Bizim Halis Ya da HARİS
Mesudiye Ağzı Derleme Çalışmaları
Medea-İason ( Jason)-Yason Burnu..
Geçmişten Günümüze..( Eski Fotoğraflar )
Atatürk Kocatepede ( Çok özel bir resim)
Sevda bahçesinin Gazel yaprağı..
Mersinli Gelinin yeri..
Şapka Kanunu ve Ordu…Ordu Yöresi Tarihinde Sözlü Kültür Örnekleri
İçime Dokunuyor..!
Biraz daha açın şu müziğin sesini..
Ordu Aktüel Dergimize emeği geçen herkesi kutluyorum.. Aynı duygular içerisinde kendisini Ordu’muza karşı sorumlu tutan duyarlı basınımızı kutluyorum.
Elinize yüreğinize sağlık.
Tarihin akışı içinde Ordu’nun sosyal ve Kültürüne katkılarınız için teşekkürler.
İyi ki varsınız…
CUMHURİYET COŞKUSUNDA
VALİ FARKI…
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 86. yıldönümü Ordu Lisesi önündeki tören alanında coşkuyla kutlandı.
Ordu Valisi Orhan Düzgün’ün konuşmasında ki ;
“ Yüzlerce yıl beraber yan yana yaşadığımız Çanakkale’de, Balkanlar’da düşmana karşı omuz omuza çarpıştığımız kız alıp verdiğimiz Güneydoğulu vatandaşlarımızla kimse aramıza nifak ve ayrılık tohumları ekmeye kalkışmasın … Türk milleti 86 yıl önce düşmanlarına karşı sergilediği birlik ve beraberliğini bugün de iç ve dış düşmanlarına karşı gösterecektir.” sözleri gurur ve kararlığın ifadesi olarak alkışlandı.
Cumhuriyet bayramı yağmura rağmen öğrencilerin askerlerin ,polis tören birliklerinin ve halkın katılımı ile coşkuyla kutlandı. Vali Belediye Başkanı ve Garnizon Komutanı talebelerin ve halkın bayramını kutladı.
Belediye Başkanı Seyit Torun ve başkan yardımcıları Bando ile birlikte kortej eşliğinde Binlerce Türk bayrağını ve Bayrak rozetini Sırrıpaşa caddesinden başlayarak İsmetpaşa Caddesinin sonuna kadar Ordu’lulara dağıttı bayramlarını kutladılar.
FENER ALAYI
Akşam çok uzun zamandır yapılmayan ve Ordu Belediyesinin Organize ettiği ve Ordu Tenis Kulübünün de katılımıyla yapılan fener alayı bando eşliğinde büyük bir coşkuyla gerçekleşti. Yeni nesil gençler fener alayı ile yeniden tanıştılar…Fener alayı Sırrıpaşa caddesinden başlayıp köprü başına kadar Marşlarla büyük bir coşku ile devam etti.
CUMHURİYET KOKTEYLİ
Ordu Valisi Orhan Düzgün ve Bayan Düzgün’ün ev sahipliği yaptığı Cumhuriyetimizin 86. yıldönümü kokteyli için Vali düzgün ve eşi seçkin konuklarını Tesk Hotel Şelaleli salonun giriş kapısında karşıladılar tebrikleri kabul ettiler.
Davetliler Şelaleli salondaki özel düzenlenmiş masalarda yerlerini aldıktan bir müddet sonra Vali düzgün ve eşi protokol masasında konukları ile bir araya geldi.Bu arada salonun fon müziğinde Atatürk’ün sevdiği Yemen Türküsü “ Burası Muş’tur yolu yokuştur giden gelmiyor acep ne iştir” in yanık ezgilerinin sesleri geliyordu. Konuklar masalarda sohbetlerine devam ederken Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve İl Başkanı Av Oktay Çanak davetlilerin masalarını gezerek kısa sohbetlere katıldılar.
Bir müddet sonrada Vali Düzgün ve eşleri de konuklarıyla tek tek ilgilendiler masalarını ziyaret ettiler onlarla kısa sohbetler ettiler. Daha sonra Cumhuriyet Pastası protokol masasına geldi vali kısa bir konuşma sonrası pastayı kesti pasta davetlilere ikram edildi. Pasta kesilirken çalınan 10. yıl marşına bütün davetliler ellerindeki bayrak ve maytaplarla eşlik ettiler marş büyük bir coşkuyla tekrar tekrar söylendi.
CUMHURİYET İÇİN
HAVAİ FİŞEK GÖSTERİSİ
Gecenin programı gereği Havai fişek gösterisi için davetliler salonun dışına anonsla davet edildiğinde gök yüzünü rengarenk havai fişeklerle aydınlatılıyordu…gözler havada idi. Bu muhteşem ses ve ışık gösterimi sonrası bu kez davetliler Tesk otelin Avizeli salonuna Kültür ve Turizm Bakanlığının Türk Halk müziği ,Türk Sanat müziği ve Halk dansları sanatçılarının vereceği konseri izlemek için Avizeli salonda yerlerini aldılar.
Bu arada konser salonuna gelmeyenler evlerine gidip televizyonlarını tercih edenler laf aramızda gerçekten enfes bir müzik ziyafetini de kaçırdılar..!
MUHTEŞEM KONSER
Ankara’dan gelen Kültür ve Turizm Bakanlığının usta saz sanatçılarının eşliğinde yine Kültür Bakanlığı sanatçıları Sıtkı Akın, Latife Eraslan ve Turgut Karadeniz’in yorumları ile gerçekten muhteşem bir konser izledik.
Kültür Bakanlığı sanatçısı saz üstadı Ertuğrul Eraslan’ın eşi Ordu gelini yine sanatçı Latife Eraslan’ın seçkin program repertuvarı esnasında Vali Orhan Düzgün için seslendirdiği Burdur yöresi türküsüne vali Düzgün’ün eşlik etmesi ,Belediye Başkanı Seyit torun’un “Boztepeye Çıkmalı Şu Ordu’ya Bakmalı “ türküsü eşliğinde Seylan Ergen ile Ordu Karşılaması oynaması, yine Sanatçı Turgut Karadeniz’in okuduğu Türk sanat müziği parçasına Eczacı Perran Katırcıoğlu’nun özel olarak eşlik etmesi gecenin çok özel ve güzel anılarıydı.
Sanatçı Karadeniz’in Perran Katırcıoğlu’na “ Hamiyet hanım Safiye Ayla sizden öncemiydi” esprisi gerçekten güzeldi ve Perran Katırcıoğlu’na güzel sesinden dolayı çok büyük taktir alkışı getirdi..
Sanatçı Turgut Karadeniz Ordu’lu Klarnet ustası Ahmet Özdemir’i sahneye davet etti çok sevilen ünlü türkülerin söz yazarı Ordu’lu Dursun Ali Akınet’i sevgiyle saygıyla andı iyi ki varsınız dedi…
EGE OYUN HAVASI
Kültür Bakanlığının seçme müzisyenleri halk dansları parçalarından Ege’den Zeybek havası çalmağa başladığında özel Efe kıyafeti ve bir kartal edasıyla Halk Dansları sanatçısı Kemal Demir sahneye çıktı . Harika bir zeybek oyunu seyrederken diğer bayan sanatçı Şenay Alpaslan’da sahnedeki yerini aldı ve zarif oyun figürleriyle izleyenlerin beğeni ve alkışları bu kez Halk dansçıları içindi..
Türk sanat müziği konseri yine Atatürk’ün sevdiği Kırmızı gül..Vardar ovası parçaları ile final yaptı. Konser sonrası Kültür Bakanlığı sanatçılarına vali ve protokol çiçek takdim ederken bu kez Onuncu yıl marşı ile Cumhuriyet Bayramı gecesinin konukları hep birlikte ve ellerindeki bayraklarla geceyi daha da coşkulu ve anlamlı kıldılar.
Cumhuriyetimizin 86. yıldönümü kutlamaları kokteylindeki son iki vali arasındaki farkıda böylece gördük.
Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere armağan ettiği Cumhuriyet..
PANELDE “Kent ve Sanat”
KONUŞULDU
Az sayıda Ordu’lu sanatsever davetlinin katıldığı bu güzel ve anlamlı etkinliği Belediye Başkanı Seyit Torun davetlilere yaptığı kısa bir konuşma ile bu defa kırmızı kurdele kesmeden Tiyatronun dış kapılarını Vali yardımcısı Mustafa İmamoğlu ile birlikte açarak yaptılar.
Eski kilise ve şimdiki OBKT’nin fuayesinde Klarnet ve gitar la seslendirilen canlı fon müziği eşliğinde Azer Yaran’ın siyah beyaz fotoğraf sergisi ilgi ile izlendi kokteyl masalarında sanat ve güncel olaylarla ilgili sohbetler guruplarca yapıldı.
Başkan Seyit Torun masaları tek tek dolaşarak misafirler ile ilgilendi sohbetlere eşlik etti bu arada Belediye eski Başkan vekillerinden Fahri Çelebi’ye de karşılıklı siyasi takılmalar yaptı . Bu arada aynı masada Raşit Tepe büyüğümüzde bulunuyordu ve Sayın başkan “hatırlarsanız Fahri Çelebi sizin elinizi Belediye Başkanlığı yarışında havaya ilk kaldıran il başkanı” dedim..
Kısa kokteyl sohbetleri sonrası salona geçildi Ordu’lu Şairimiz Azer Yaran’ı, sanatçı arkadaşı dostu Ahmet Telli onun şiirlerinden ve yaşantısından sohbetlerle, Ordu’lu şair Azer Yaran’ın1979 da yayınlanan ilk şiir kitabındaki “ Rapor” adlı şiiri ile ve anıları şöyle anlattı ;
“1979 tarihi düşünüldüğünde Türkiye’ nin içinde bulunduğu durum sosyal muhalefetin ,sınıf hareketlerinin niceliksel olarak yoğun olduğu bir dönemdir . Bu dönemlerde başbakan ve aynı zamanda şair olan Bülent Ecevit bir konuşmasında ” Edebiyatçılar görevlerini yapmıyorlar” deyince o dönemdeki genç bir şair olan Azer Yaran’ı incitmiş olmalı ki “ Rapor” adlı şiirinin başına Ecevit’in bu cümlesini almıştır diyerek Azer Yaran’ın sanat yaşantısından örnekler verdi.
Oğlu Göksay’a yazdığı “ Ondördüncü yaşa Şarkı” adlı şiirinde ki duygu yüklülüğü yaşamının sahici izdüşümüdür. Bu şiirinde unutulmaya yüz tutan içtenliğin de kendisi olur. Kendi ölümüne ağıt yakan bir şairdir” dedi.. Sanatçı Şaban Abak ta Şiir ve Şehir konulu güzel ve etkileyici bir konuşma yaptı.
“KENT VE SANAT” PANELİ
Kent ve Sanat konulu panelin açılımı Ordunun eski güzel evlerinin slayt gösterimi ile yapıldı. Daha sonra panel konuşmacıları sunucunun özgeçmişlerini okumaları ile yapıldı.Türkiye Mimarlar Odası eski Başkanı Mimar ve Şehir plancısı gazeteci Oktay Ekinci , Sanatçılar Halim Şafak, Zeynep Uzunbay ve Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun paneldeki yerlerini aldılar.
Panel başkanı Halim Şafak konuşması sonrası ilk sözü ev sahibi Başkan Seyit Torun’a verdi. Başkan Torun Misafir Panelistlere ve davetlilere katılımlarından dolayı teşekkür etti ve şöyle seslendi ;
“ Bizim her zaman ifade ettiğimiz siyasi olmayan bir cümlemiz var bu konuda da samimiyiz “ Ordu Kültür ve Sanatın başkenti olacaktır” bu potansiyel bizde Ordumuzda var bizler festivallerimizi yaparken üç beş günlük eğlenceler için yapmıyoruz 365 günlük yaşatabilecek ve anılarda kalabilecek sanat etkinliklerimiz için yapmak istiyoruz.
Uluslar arası gençlik Tiyatro ve sanat festivalimizin ilkinde bu salonu zorla doldurabilmiştik. Bu yıl düzenlediğimiz aynı festivalde salonlarımız yetmez oldu. Bugünde bu salonumuzda görüyorum ki boşluklar var. İleriki sanat ve şiir dinletilerimizde inanıyorum ki salonlarımız yine yetersiz kalacak çünkü bu potansiyelimiz var. İkincisini yaptığımız Bu şiir sanatını da festivale dönüştüreceğiz .diyerek sözünü şu cümleyle bitirdi;
“Gelecek yıl Uluslar arası Şiir Festivalinde buluşmak
üzere”…
MİMAR OKTAY EKİNCİ
“YEREL SANATÇILARA SAHİP ÇIKIN”
Ordu Belediyesinin düzenlediği Panelin en etkili ve karizmatik konuşmacısı Eski Türkiye Mimarlar Odası Başkanı Şehir Plancısı Mimar Oktay “ Bu gün konuşmaya başladığımız bu salon Ordu Belediyesinin 45 yıldır sanata perdelerini kapatmayan bir tiyatrosunun salonudur. Ordu Kültür ve sanat konuşmaya yakışan bir bir şehrimizdir diyerek Ordu ile ilgili üç beklentisini açıkladı..
Birincisi yerel sanatçılara değer verilmesini istiyorum.Yerel sanatçıları sahiplenin ve himaye edin .Bu gün Kurul kayalıklarının altında Ordu’lu bir sanatçıyı ziyaret ettik. Bu sanatçı Ordu’nun klarnet ustası Ahmet Özdemir. Bu insan Zurna, kaval yapmıyor Bu insan Batı enstrümanı Klarnet yapıyor.
Bence bu sanatçı insan Konservatuara fahri doktor olmalıdır, Konservatuarın onur üyesi olmalıdır, oraya gidip gençlere ne yaptığını anlatmalı ,göstermelidir onlarla muhabbet etmelidir. Hatta bence bu sanatçıya kimse duymasın maaş bile bağlanmalıdır. Bu gün bu sanatçının yanında iki saat kaldık sohbet ettik iki dakika gibi geldi bana dedi..
TAŞBAŞI VALİLİK KONAĞINI
VALİLİK MUTLAKA ALMALIDIR
Tarihi mahallelerimizi mutlaka korumamız gerekiyor ..Sayın vali yardımcımız burada mı ona söylemek istiyorum Ordu Valiniz Kültür ve Turizm Bakanlığı Müzeler Genel Müdürlüğünden gelme değerli bir insandır .Taşbaşı mahallesindeki tarihi valilik binasını mutlaka bir an önce alın .
Şehrin merkezindeki büyük marketlerin mutlaka ve kesinlikle şehir dışına çıkması gerekmektedir . İsmini bilmediğimiz kişilere para kazandırıyoruz . Küçük esnafımızın para kazanması için peynirimizi peynirciden etimizi kasaptan sebzemizi manavdan almalıyız göz göze alış veriş yapmamız gerekiyor ve ben bunu çok önemsiyorum dedi..
Ordu Tahıl pazarının yeniden ele alınması gerektiğini de söyleyen Mimar Oktay ekinci İnsanlığın en büyük icadı Kentlerdir kentlerde yapı yığılmaları değildir diyerek önemli bir mesaj da verdi sahilden ve yalı apartmanından söz etti..Şehircilikte eski mahallelerin öneminden bahsetti ..
Ekinci Sanat ise aklın ve yaratıcılığın ürünüdür dedi..
GEZDİ GÖRDÜ YAZACAK..!
Mimar Oktay Ekinci Panel için Ordu’ya geldi Menekşe Sokağı ile Hacılar yokuşunda Furtunlar Konağını yerinde inceledi , Bayadı köyündeki Kurul kayalıklarını ve Ünlülerin klarnetçisi Ahmet Özdemirin konuğu oldu onunla söyleşi yaptı, Rahmetli Mimar Müslüm Kaptan’ın taziyesi için Ablası Sevinç Baş’ı ziyaret etti, Boztepe’ye çıktı Ordu’ya yukarıdan bakarken kahvesini içti. Belediye Başkanı Seyit Torun’un davetlisi olarak Başkanla birlikte Mıdı restoranda Eşi ve Mimar oğlu ile balık yedi .
Panel sonrası Akşam üzeri Samsun’a İstanbul uçağına giderken Enis Ayar’ın misafiri olarak ailesi ile tarihi Yason yarım adasına uğradı çevreyi tarihi kiliseyi gezdi Yufkalı fındık tatlısı yedi Çayını yudumladı ve ümit ederiz Ordu’dan güzel duygularla ayrıldı.
GÖRDÜKLERİMİZ
DUYDUKLARIMIZ
Tuncer Engin
“ RUH HALİ”..!
13 Ekim tarihinde Şeker ve Tansiyon hastası olan Sendika avukatlığından emekli, Olay gazetesinde Köşe yazarı arkadaşımız Fehmi Bayraktaroğlu’nu morali bozuk ve perişan bir halde elinde röntgen filmleri ile gazetemizin bürosunda morali bozuk gördüğümde “Hayırdır” dedim.
Sorma ; “Ruh Halimi Bozdular..” şuraya bir oturayım da anlatayım dedi.” Biraz soluklandı bir bardak su içti ve Ordu Devlet Hastanesinde yaşadığı ve başından geçen bir garip olayı anlatmaya başladı..
Pazartesi İlaç raporumun günü bittiği için sabah 7.30 da Ordu Devlet Hastanesine gittim. Doktoruma görünmek için sıra numaramı aldım ve beklemeye başladım. Doktorların muayene saati ve de sıram geldiğinde doktoruma gözüktüm .
Yeni ilaç raporumu alabilmem için doktor bey Kan tahlillerim gereği sevkimi yaptı. Elimdeki kağıtlarla kan verme merkezine gittim ve oradaki hemşire hanım yeterli kanımı enjektörle aldı, bir tüpün içine boşalttı üzerine ismimi yazdı ve Öğleden sonra, kan tahlili neticelerim için saat 14.00 gibi tekrar gelmemi istedi.
Bu işlemden sonra da Hastaneden ayrıldım..
YIKILDIĞIM AN…
Saat 14 .00’te tekrar hastaneye gittim Kan Glikoz değerlerimin raporunu aldım ve doktoruma gösterdim. Uzman Doktorum kan raporlarıma baktı Açlık kan glikoz şekerim 144 ve diğerlerini gördü bana ;
“Böbreklerin % 70 çalışmıyor seni hastaneye yatıracağım ayrıca şeker kontrolün içinde İnsülüne geçmen gerekiyor” deyince ..birdenbire şok oldum Ruh halim bozuldu” çünkü ben yıllarca kan şekerim için doktorumun verdiği Diamicron şeker ilacı kullanıyordum ve şekerimi kontrol altında tutuyordum. Birden bire tuhaf oldum.. Ne diyeceğimi şaşırdım, ben tekrar gelirim diyerek doktorun muayene odasından kendimi dışarıya attım dış kapıdan sonraki merdivenlerde oturdum moralim çok bozulmuştu gözlerimden sıkıntı yaşları geliyordu.
Telefonla en yakınımı aradım onunla gelişen olayı paylaştım. Bana üzülme hemen başka bir hastaneye, başka bir doktora git deyince biraz rahatladım. Doğruca Umut Hastanesine eski doktoruma Mustafa Kaymaz beye gittim.
UMUT’TA UMUT VARDIR…!
Umut hastanesinde de aynı tahliller yapıldığında ayrıca idrar tahlilimi de görmek istediğini söyledi Mustafa bey ve ilave etti , “bütün tahlilleri görmeden sadece bu sonuçlara bakarak böbrek yeterince çalışmıyor diye bir şey denemez” dedi..
İdrar tahlillerindeki iltihabı görünce de Ultrasona gönderdi, Uzman Doktor böbreğimin birisinde ufak yerleşmiş bir taş görünce de düzenlediği raporla tekrar yanına gittiğim Doktorum Mustafa bey tahlil değerlerindeki sorunlar büyük ölçüde her şeyi bozan bu böbrekteki taştan kaynaklanıyor onu tedavi edeceğiz bir şekilde düşürteceğiz diye konuştu.
İlaçlara ve bol bol suya devam dedi…
Umut Hastanesinin Uzman Doktor Mustafa beyin konuşmaları beni çok rahatlattı Allah ondan razı olsun ben zaten hastalığıma çok dikkat ederim doktorumu da ciddi şekilde dinlerim, ilaçlarımı ihmal etmem kilolu olduğum için kontrollü rejim yemeğimi yerim evde kan şekerimi ölçüm aletimle devamlı kontrol ederim.
Ordu Devlet Hastanesindeki kan tahlilimde çıkan 144 açlık kan şekerim benim 13 yıllık Diyabetik hastalığımda zaman zaman karşıma çıkan bir kan değerim . Nasıl oluyor da buna bakılarak benim İnsülün tedavim için karar veriliyor işte bunu da anlamış değilim..!
NEDEN BÖYLE OLUYOR..?
Bu gelişmeleri dinledikten sonra “Aslında bu ikilemi bende anlamış değilim, aynı gün iki ayrı hastanede aynı tahliller üzerine iki uzman doktorun hastasının tedavisine bu iki farklı yaklaşım şekli üzerine sen ne düşünüyorsun” diye hasta olan Avukat ve gazeteci arkadaşıma soru yöneltim.
Şu cevabı aldım ;
“ Zaten bende bu kadar huzursuz olmasaydım muayenemi yarım bırakıp Umut hastanedeki diğer doktoruma gitmezdim. Zaten yıllardır Şeker ve tansiyon hastası olarak belirli bir stres ve rejim içerisinde yaşıyorum. Elimden geldiği kadar da hastalığımın gereklerine uymaya özen gösteriyorum.
Aynı özenin tedavim sırasında bana gösterilmesini de beklemek en doğal hakkımdır. Neticede yeterli özene kavuştuğuma inanıncaya kadar arayışıma devam ettim, yukarıda bahsettiğim değerlerdeki tahlil bulguları ile 144 şeker ile nasıl İnsülin tedavisine başlatılmak istendiğimi hala da anlamış değilim.”
Bir gün içerisinde iki ayrı hastanenin birinde raporlu ilaç almak için hastaya yaşatılan stresin sonrası ertesi günü emekli avukat Gazeteci arkadaşımızın Umut Hastanesindeki Uzman Doktoru ile konuşması sonrası moralinin bu defa düzelmiş olduğunu görünce bende sevindim.
Ordu Devlet Hastanesinde Açlık Kan şekeri 144 olan her hastaya doktoru insülün tedavisi uygulamaya karar verirse Ordu’daki Diyabetik - şeker hastalarına insülün ilacı yetişmez diye de düşünür oldum.